Şia ile Bir Sohbet
Bunaldım… Bunalmaktan ziyade yoruldum… Bir nefes almak üzere yola vurdum kendimi… Dilim döndüğünce susup , gönlümde ne kaynıyorsa dil kepçemle onu sunup , uzlete çekilesim vardı…
Banka oturdum denize bakarak… Bir genç vardı bitişik bankta ellerinde dosyalar , kitaplar yüzünde öfke…
“Kimsin?” dedim… “Şia’yım.” dedi…
“Şia ne demek?” diye sordum… Kıvılcımlar saçıyordu zeki gözleri… Belli ki boş biri değildi… Anlatmak istemedi önce… Sonra yanına oturdum… Dostluğumu hissetmiş olacak ki bakışları yumuşadı biraz… Anlatmaya başladı… Öfkeliydi… Zaman zaman benim orada olduğumu unutuyor , uzaklara dalıyor , sahabeye küfrediyordu…
Gülümseyerek “şşştt” dedim… “Onlara küfretme… Onlar Efendimiz’in dostları…” Demeye kalmadan bir sürü dosya serdi önüme… Deliller sundu küfretmesindeki haklılığa dair…Anlattı , anlattı… Geçmeyeceğe benzeyen öfkesine deliller sunuyordu..
Aldım bütün notlarını , dosyalarını… Şaşkın bakışlarla beni izlerken denize döktüm hepsini…
“Dur!” diyecekti ki , “Sen dur genç..” dedim…
“Bırak delilleri , notları , hatta linkleri… Bana söyle…” Aldım yüzünü avuçlarımın arasına , gözlerinin içine baktım…
“Bana söyle genç… Bu öfkende haklıysan eğer , neden sen asıl değilsin de aslın bir kolusun?” “Anlamadım…” dedi…
“Eğer sen gerçek İslam isen , neden İslam’ın Şia kolu olarak anılıyor ve adlandırılıyorsun? Ve genç… Geçmişe sövmekle kazancın nedir ki Efendimiz kafirlere bile lanet etmemişken sen lanet etmektesin O’nun arkadaşlarına?”
Çekti yüzünü ellerimden ve tekrar deliller sunmaya başladı , açıklama iştiyakıyla… Son kez sözünü kestim…
Bırak delil sunmayı öfkene… Öfkenden maada Şia’dan ne eser var sende? Öfke – lanet üzere kurulmuş inancın… Bana ahlaktan haber ver ki Efendimiz onu tamamlamak üzere gönderildi… Bana hilmden haber ver ki Efendimiz kendisine eziyet edenlere “Affet onları Rabbim… Bilselerdi yapmazlardı..” dedi… Bana gıybet etme ki helalleşmek için kalabalık bir listeye sahipsin… Of Şia… Dindir şu öfkeni… Bana haber ver.. Öfkenden maada Şia’dan ne eser var sende?
Elif...
Bunaldım… Bunalmaktan ziyade yoruldum… Bir nefes almak üzere yola vurdum kendimi… Dilim döndüğünce susup , gönlümde ne kaynıyorsa dil kepçemle onu sunup , uzlete çekilesim vardı…
Banka oturdum denize bakarak… Bir genç vardı bitişik bankta ellerinde dosyalar , kitaplar yüzünde öfke…
“Kimsin?” dedim… “Şia’yım.” dedi…
“Şia ne demek?” diye sordum… Kıvılcımlar saçıyordu zeki gözleri… Belli ki boş biri değildi… Anlatmak istemedi önce… Sonra yanına oturdum… Dostluğumu hissetmiş olacak ki bakışları yumuşadı biraz… Anlatmaya başladı… Öfkeliydi… Zaman zaman benim orada olduğumu unutuyor , uzaklara dalıyor , sahabeye küfrediyordu…
Gülümseyerek “şşştt” dedim… “Onlara küfretme… Onlar Efendimiz’in dostları…” Demeye kalmadan bir sürü dosya serdi önüme… Deliller sundu küfretmesindeki haklılığa dair…Anlattı , anlattı… Geçmeyeceğe benzeyen öfkesine deliller sunuyordu..
Aldım bütün notlarını , dosyalarını… Şaşkın bakışlarla beni izlerken denize döktüm hepsini…
“Dur!” diyecekti ki , “Sen dur genç..” dedim…
“Bırak delilleri , notları , hatta linkleri… Bana söyle…” Aldım yüzünü avuçlarımın arasına , gözlerinin içine baktım…
“Bana söyle genç… Bu öfkende haklıysan eğer , neden sen asıl değilsin de aslın bir kolusun?” “Anlamadım…” dedi…
“Eğer sen gerçek İslam isen , neden İslam’ın Şia kolu olarak anılıyor ve adlandırılıyorsun? Ve genç… Geçmişe sövmekle kazancın nedir ki Efendimiz kafirlere bile lanet etmemişken sen lanet etmektesin O’nun arkadaşlarına?”
Çekti yüzünü ellerimden ve tekrar deliller sunmaya başladı , açıklama iştiyakıyla… Son kez sözünü kestim…
Bırak delil sunmayı öfkene… Öfkenden maada Şia’dan ne eser var sende? Öfke – lanet üzere kurulmuş inancın… Bana ahlaktan haber ver ki Efendimiz onu tamamlamak üzere gönderildi… Bana hilmden haber ver ki Efendimiz kendisine eziyet edenlere “Affet onları Rabbim… Bilselerdi yapmazlardı..” dedi… Bana gıybet etme ki helalleşmek için kalabalık bir listeye sahipsin… Of Şia… Dindir şu öfkeni… Bana haber ver.. Öfkenden maada Şia’dan ne eser var sende?
Elif...
Yorum