Allah'ın katındaki sicilimizle, Tağutların yanındaki Sicilimiz ters orantılıdır. Eğer, Tağutların, yanındaki sicilimiz temiz ve kirlenmemiş ise, Allah'ın katındaki sicilimiz kirlenmiş demektir... Allah'ın katına temiz bir sicil ile çıkabilmemiz için, Tağutların tuttuğu sicilimizin kirlenmesi gerekir. Mutlaka kirlenmesi gerekir. Yoksa biz kirleneceğiz...
ÖNSÖZÜ
Bu kitabımı özellikle lise ve üniversitede okuyan kardeşlerim için yazdım. Kitabımızda belki Beyaz Dizivari tozpembe bir hayat ve mutlu Bir son bulamayacaksınız. Sicilimiz bozulur endişesiyle halkımın yaşadıklarını tersyüz edemezdim...
İnanıyorum ki
Allah'ın katındaki sicilimizle, Tağutların yanındaki Sicilimiz ters orantılıdır. Eğer, Tağutların, yanındaki sicilimiz temiz ve kirlenmemiş ise, Allah'ın katındaki sicilimiz kirlenmiş demektir... Allah'ın katına temiz bir sicil ile çıkabilmemiz için, Tağutların tuttuğu sicilimizin kirlenmesi gerekir. Mutlaka kirlenmesi gerekir. Yoksa biz kirleneceğiz...
Şanlıurfa— 1991
— Yasemen, derse girmeyecek misin? Bak hoca sınıfa giriyor.
— Hayır, Ali girmeyeceğim.
— Neden? Biliyorsun ki ders önemli...
— Öyle mi?
— Hala girmeyecek misin?
— Kafamı dinlendirmek istiyordum ama...
— Senin kafan da bir türlü dinlenmedi gitti.
— Suç benim mi? Üzerimde oynanan oyunların ağırlığı beni eziyor. Tahammül gücümü zorlayan bütün bu oyunlar rahat vermiyor bana. İşte bundandır kafamın ağrıları, bundandır bir türlü gülemeyişim, suskunluğum hep bundandır.
— Şimdi edebiyat yapmayı bırak da derse girelim, geç kalıyoruz.
— Dediğin olsun. Ama edebiyat mı yoksa feryat mı olduğunu göreceksin.
***
Sınıfta çıt çıkmıyordu. Herkes masada oturan hocaya bakıyordu. Bu Hoca'ya sınıfın ayrı bir saygısı vardı. Okulda Öğretmen yetersizliğinden, Din dersi hocası, İnkılâp Tarihi derslerine de giriyordu. Ahmet Hoca, yoklamayı yaptıktan sonra ayağa kalktı.
— Arkadaşlar, bu sene üniversite sınavlarına gireceksiniz. Anlatacağım konuları iyice dinlemelisiniz. Çünkü sınavda sorulan soruların büyük bir bölümü bu konulardan çıktı bugüne kadar. Hoca, bu kısa girişten sonra sınıfa bir göz gezdirdi. Herkes can kulağıyla dinliyordu.
— Arkadaşlar, bugünkü konumuz "laiklik". Laikliğin din düşmanlığı ve dinsizlikle hiç bir ilgisi yoktur. Ancak bazı yobaz aydınlar mı diyelim, bu kelimeyi kasten "Ladini" diye tercüme etmişler. Bu da bir takım yanlış anlaşılmalara neden olmuştur. Kimi si kalkmış "laiklik dinsizliktir" diye Bağırmış kimisi de "din elden gidiyor" diye bayrak açmış kimisi de "lailahe illallah" demiş yürümüş.
Oysa malumunuzdur on senedir din dersi hocasıyım ve ben laiklikten yanayım. Çünkü laikliğin dinsizlikle bir alakası yoktur. Tanımını, kabataslak yapacak olursak. Dinin, devletten ve siyasetten ayrılması ve her vatandaş için vicdan hürriyetinin sağlanmasıdır. Zaten İslam âlimleri de laikliğe karşı çıkmamışlardır. Meşhur âlimlerden biri laikliği açıkça desteklercesine şöyle demiyor mu: "Euzubillahiminessiyaseti". Ahmet Hoca, bir an için sustu. Onun susmasından yararlanan bir öğrenci parmak kaldırdı. Ahmet Hoca:
— Evet Kaya,
— Hocam, laiklik, günümüzde artık bütün halk tarafından kabul edilmiş ve aynı zamanda halka mal olmuş durumdadır. Kaya, sınıfın pencere tarafında oturuyordu. Parlak teni ve gözlüğüyle, her halinden belliydi subay veya ağa çocuğu olduğu...
Çünkü Doğunun insanı bakımsızlıktan, açlıktan, baskıdan ve korkudan dolayı içinde biriken kin ve nefret çehresine yansımız, bu sebeple çehresi toprakvari bir renk almıştır. Şu bir gerçektir, Dünya'nın neresinde olursa olsun, zulmeden insanlar parlak ve nazik, ezilen ve mahrum bırakılan insanlar esmer ve cılız olurlar.
İşte, Avrupa ve Afrika kıtaları,
İşte, Sam Amca ve Kızılderililer,
İşte, Sömürgeciler ve Sömürülenler,
İşte, Ağalar ve Köleler
İşte, ülkem, bölgem ve ben....
Bundan dolayı, Kuzeydoğu'da, Ortadoğu'da, Güneydoğu'da; ne Zaman ve nerede parlak tenli birini görürseniz, onun Ağa veya Subay çocuğu olduğuna iddiaya girebilirsiniz! Ahmet Hoca memnun bir ses tonuyla,
— Çok güzel bir konuya temas ettin. Zaten ilkelerin bir Özelliği de halka mal olmasıdır. Bugün laikliği halktan hiç kimse ayıramaz. Ön sıralarda oturan bir öğrenci söz hakkı istedi.
— Hocam, siz bu ilkelerin halka mal olduğunu söylüyorsunuz.
Ama ben bugün gazeteleri okudum da...
— Gazeteler ne diyor, Hasan?
— Genellikle hepsi aynı şeyi konu etmişlerdi. Büyük puntolarla "Laiklik elden gidiyor", diye manşet atmışlardı. Sebep olarak da üniversitelerde örtülü kızların da okumak istemelerini gösteriyorlardı. Oysa halka mal olmuş bir ilkenin, bir metrekarelik bez yüzünden elden gitmesi olacak şey mi? Anlamıyorum, eskiden din elden gidiyordu, şimdi de laiklik. Anlaşılan bu gidişle elimiz boş kalacak.
— Neyse Hasan, konumuz ciddi, milleti başka zaman güldürürsün.
— Evet, arkadaşlar, şimdi konunun can alıcı noktasına gelelim. Yani laikliğin dinsizlik olmadığına gelelim. Bu konuda Fikrini beyan etmek isteyen var mı? Dersin başından beri derin düşüncelere dalan Yasemen parmağını kaldırdı.
Evet, Yasemen, söyle.
—Hocam, izin verirseniz, ben laikliğin dinsizlik olmadığını ve Müslümanların neden laikliğe karşı çıktıklarını anlatmak istiyorum.
— Tabi anlatabilirsin. Ama zil çaldı, ikinci derste devam edersin.
(DEVAM EDECEK)
ÖNSÖZÜ
Bu kitabımı özellikle lise ve üniversitede okuyan kardeşlerim için yazdım. Kitabımızda belki Beyaz Dizivari tozpembe bir hayat ve mutlu Bir son bulamayacaksınız. Sicilimiz bozulur endişesiyle halkımın yaşadıklarını tersyüz edemezdim...
İnanıyorum ki
Allah'ın katındaki sicilimizle, Tağutların yanındaki Sicilimiz ters orantılıdır. Eğer, Tağutların, yanındaki sicilimiz temiz ve kirlenmemiş ise, Allah'ın katındaki sicilimiz kirlenmiş demektir... Allah'ın katına temiz bir sicil ile çıkabilmemiz için, Tağutların tuttuğu sicilimizin kirlenmesi gerekir. Mutlaka kirlenmesi gerekir. Yoksa biz kirleneceğiz...
Şanlıurfa— 1991
— Yasemen, derse girmeyecek misin? Bak hoca sınıfa giriyor.
— Hayır, Ali girmeyeceğim.
— Neden? Biliyorsun ki ders önemli...
— Öyle mi?
— Hala girmeyecek misin?
— Kafamı dinlendirmek istiyordum ama...
— Senin kafan da bir türlü dinlenmedi gitti.
— Suç benim mi? Üzerimde oynanan oyunların ağırlığı beni eziyor. Tahammül gücümü zorlayan bütün bu oyunlar rahat vermiyor bana. İşte bundandır kafamın ağrıları, bundandır bir türlü gülemeyişim, suskunluğum hep bundandır.
— Şimdi edebiyat yapmayı bırak da derse girelim, geç kalıyoruz.
— Dediğin olsun. Ama edebiyat mı yoksa feryat mı olduğunu göreceksin.
***
Sınıfta çıt çıkmıyordu. Herkes masada oturan hocaya bakıyordu. Bu Hoca'ya sınıfın ayrı bir saygısı vardı. Okulda Öğretmen yetersizliğinden, Din dersi hocası, İnkılâp Tarihi derslerine de giriyordu. Ahmet Hoca, yoklamayı yaptıktan sonra ayağa kalktı.
— Arkadaşlar, bu sene üniversite sınavlarına gireceksiniz. Anlatacağım konuları iyice dinlemelisiniz. Çünkü sınavda sorulan soruların büyük bir bölümü bu konulardan çıktı bugüne kadar. Hoca, bu kısa girişten sonra sınıfa bir göz gezdirdi. Herkes can kulağıyla dinliyordu.
— Arkadaşlar, bugünkü konumuz "laiklik". Laikliğin din düşmanlığı ve dinsizlikle hiç bir ilgisi yoktur. Ancak bazı yobaz aydınlar mı diyelim, bu kelimeyi kasten "Ladini" diye tercüme etmişler. Bu da bir takım yanlış anlaşılmalara neden olmuştur. Kimi si kalkmış "laiklik dinsizliktir" diye Bağırmış kimisi de "din elden gidiyor" diye bayrak açmış kimisi de "lailahe illallah" demiş yürümüş.
Oysa malumunuzdur on senedir din dersi hocasıyım ve ben laiklikten yanayım. Çünkü laikliğin dinsizlikle bir alakası yoktur. Tanımını, kabataslak yapacak olursak. Dinin, devletten ve siyasetten ayrılması ve her vatandaş için vicdan hürriyetinin sağlanmasıdır. Zaten İslam âlimleri de laikliğe karşı çıkmamışlardır. Meşhur âlimlerden biri laikliği açıkça desteklercesine şöyle demiyor mu: "Euzubillahiminessiyaseti". Ahmet Hoca, bir an için sustu. Onun susmasından yararlanan bir öğrenci parmak kaldırdı. Ahmet Hoca:
— Evet Kaya,
— Hocam, laiklik, günümüzde artık bütün halk tarafından kabul edilmiş ve aynı zamanda halka mal olmuş durumdadır. Kaya, sınıfın pencere tarafında oturuyordu. Parlak teni ve gözlüğüyle, her halinden belliydi subay veya ağa çocuğu olduğu...
Çünkü Doğunun insanı bakımsızlıktan, açlıktan, baskıdan ve korkudan dolayı içinde biriken kin ve nefret çehresine yansımız, bu sebeple çehresi toprakvari bir renk almıştır. Şu bir gerçektir, Dünya'nın neresinde olursa olsun, zulmeden insanlar parlak ve nazik, ezilen ve mahrum bırakılan insanlar esmer ve cılız olurlar.
İşte, Avrupa ve Afrika kıtaları,
İşte, Sam Amca ve Kızılderililer,
İşte, Sömürgeciler ve Sömürülenler,
İşte, Ağalar ve Köleler
İşte, ülkem, bölgem ve ben....
Bundan dolayı, Kuzeydoğu'da, Ortadoğu'da, Güneydoğu'da; ne Zaman ve nerede parlak tenli birini görürseniz, onun Ağa veya Subay çocuğu olduğuna iddiaya girebilirsiniz! Ahmet Hoca memnun bir ses tonuyla,
— Çok güzel bir konuya temas ettin. Zaten ilkelerin bir Özelliği de halka mal olmasıdır. Bugün laikliği halktan hiç kimse ayıramaz. Ön sıralarda oturan bir öğrenci söz hakkı istedi.
— Hocam, siz bu ilkelerin halka mal olduğunu söylüyorsunuz.
Ama ben bugün gazeteleri okudum da...
— Gazeteler ne diyor, Hasan?
— Genellikle hepsi aynı şeyi konu etmişlerdi. Büyük puntolarla "Laiklik elden gidiyor", diye manşet atmışlardı. Sebep olarak da üniversitelerde örtülü kızların da okumak istemelerini gösteriyorlardı. Oysa halka mal olmuş bir ilkenin, bir metrekarelik bez yüzünden elden gitmesi olacak şey mi? Anlamıyorum, eskiden din elden gidiyordu, şimdi de laiklik. Anlaşılan bu gidişle elimiz boş kalacak.
— Neyse Hasan, konumuz ciddi, milleti başka zaman güldürürsün.
— Evet, arkadaşlar, şimdi konunun can alıcı noktasına gelelim. Yani laikliğin dinsizlik olmadığına gelelim. Bu konuda Fikrini beyan etmek isteyen var mı? Dersin başından beri derin düşüncelere dalan Yasemen parmağını kaldırdı.
Evet, Yasemen, söyle.
—Hocam, izin verirseniz, ben laikliğin dinsizlik olmadığını ve Müslümanların neden laikliğe karşı çıktıklarını anlatmak istiyorum.
— Tabi anlatabilirsin. Ama zil çaldı, ikinci derste devam edersin.
(DEVAM EDECEK)
Yorum