bi sünni sitede şu bilgileri gördüm ama incelemedim daha müsait vakitte inceleyeceğim inşaAllah.. aynen aktarıyorum..
HAZRETİ ALİ (RADİYALLAHU ANHU)
[Dört Büyük Halife Kitabı (Şemsüddîn Ahmed Efendi)
24. Menkıbe: Hazret-i Ali (Kerremallahu veche)'nin şân-ı şerifleri hakkında inen ayet-i kerimeler bildirilmektedir.
1. Bir kısım alimler buyuruyor ki: Hazret-i Ali (Radıyallahu anhu) mescidde namaz kılıyordu. Bir dilenci dua etti ve bir şey istedi. Hazret-i Ali rûku'a varmıştı. Mübarek parmağındaki yüzüğü dilenci için çıkarıp bıraktı. Bu iş Hakk Teâlâ Hazretlerine makbul gelip Maide suresinin 55. ayet-i kerimesini gönderdi. Bu ayet-i kerimede:
"Sizin yâriniz ancak Allah'tır, O'nun Peygamberi'dir. Allah'ın emirlerine boyun eğici olarak namazını dosdoğru kılan zekatını veren o mü'minlerdir" buyurulmaktadır.
Hazreti Ali (Radiyallahu anhu)'nin o an için evinde hiç yiyeceği yoktu. Namaz bitince dilenciye bu yüzüğü ekmekle sat, parayla değil ağırlığınca ekmek iste dedi. Bir yahudi başka bir memlekette bu yüzüğe müşteri oldu, yahudi ekmekle tarttı. Bir şehrin ekmeğini satın aldı, yüzük ağır geldi. Yedi tane körük kurdurdu, yüzüğü ısıtıp madenini araştıracaktı. Yedi demirci körüğüde ateş yaktırdı. Yüzüğü ısıtamadı, yüzük yine buz gibi idi. Yalancı şahit tutup yüzüğü benden arap çalmış dedi. O memleketin adetince hırsızlık edenin kolunu kırarlardı. Kolunu kırdılar. Arap kalben Hazreti Ali'ye çağırdı bu çağırma Hazreti Ali'ye ayan oldu. Düldül'e binip o memlekete gitti, şahitleri mahkeme yapan, hakimi şehrin halkından karşı koyanın hepsini kırdı. Arabı oraya şah yaptı ve kendi memleketine döndü. Aşağıdaki kaside Hazreti Ali'nin bu yaptıklarının kaside ile nazm ile dile getiren kasidedir. Hazreti Ali'nin her yaptığının arkasında böyle bir şeyler çıkıyor. İlk defa çok basitmiş gibi görünüyor sonunda herkesi hayrete düşürecek şekilde işler meydana çıkıyor. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) bile her şeye akıl yetirdim, Ali'nın sırrına bir de arının sırrına akıl yetiremedim buyuruyor. Halk arasında Sır Ali sırrı, aramızda Ali sırrı olarak kalsın derler. Çünkü Hazreti Ali'nin sır olarak bilinmeyen anlaşılmayan bunun gibi hikmetli işleri, sözleri hareketleri çoktur. Kaside şöyledir:
Kapıya geldi bir Arab,
Ya Ali! Ben açım dedi.
Halimden haberin olsun
Ben nan'a muhtacım dedi.
Geldi Ali'nin yazığı,
Baktı kalmamış azığı, (yiyeceği)
Çıkardı Hatem yüzüğü
Al bunu nân'a (ekmeğe) ver dedi.
Arab Hatem yüzüğü aldı,
Bilinmedik şehre vardı,
Yüzüğü bir cıfıt gördü,
Bunu bana ver sen dedi.
Yorgunum yoldan gelirem
Bir gece mihman oluram,
Yüzüğü nan'a verirem
Mizan terazi kur dedi.
Cıfıt bir çileye geldi,
Şol mizan terazi kurdu,
Bir şehrin nan'ını koydu,
Kalkmaz bu yüzük zor dedi.
Arab yeldi yelkendi,
Kırk kantar kömür döktürdü,
Yedi yerden körük çektirdi,
Kızmaz bu yüzür kâr dedi.
Hazreti Ali hırsa geldi,
Tüyleri hırkayı deldi,
Kadıyı müftüyü kırdı
Arab sen burda kal dedi.
2. Hazret-i Abbas ve Talha (Radıyallahu anhu) arasında bir münazara olmuştu. Hazret-i Abbas hacılara su dağıttığı için çok sevap aldığını söyledi. “Abdü'd-Dâr“ kabilesinden olan Hazret-i Talha, Beyt-i Şerif'in anahtarını elinde tuttuğunu, istediği gece orada kalacağını söyleyerek daha faziletli olduğunu idida etti. Hazret-i Ali (Radıyallahu anhu) :
- Siz ne diyorsunuz, ben sizden on ay evvel bu işlere yönelmişim, siz o zaman buralarda yoktunuz, buyurdu.
Hakk Teâlâ Tevbe sûresinin 19. ve 20. ayet-i kerimelerini gönderdi. Bu ayet-i kerimelerde Allah'u Teâlâ:
"Siz hacı sakalığını, Mescid-i Harâm'ın imarını Allaha, ahiret gününe inanan, Allah yolunda cihad eden kimse (lerin amelleri) gibi tuttunuz? Bunlar (bu iki sınıf) Allah yanında bir olmazlar. Allah zalimler güruhuna hidayet vermez iman edenlerin Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla savaşanların Allah yanında derecesi çok büyüktür. Kurtuluşa (dünya ve ahiret saâdetine) erenlerde işte onların ta kendileridir" buyurmaktadır.
İşte Kur'an-ı Kerim'de hacılara su sakalığı yapıp, Kabe'nin anahtarını elinde tutmak Allah yolunda cihada atılan kimselerin amelleri gibimidir? Hazreti Ali (Radiyallahu anhu): Ben bunun on ay evvel sırrına vakıf oldum. En büyüğü Allah yolunda cihada atılmaktır. Onun için ben cihada atılıyorum. Kimse olmazsa yalnız başıma cihada gidiyorum demesini Allahu Teala ayetle tasdik ediyor. işte bu hepsinden yüksektir.
Yalnız zikrullah eden, Allah yanında yalnız harbe giren gibidir. (Kırk Mevzuda Kırk Hadis Kitabı, Hadis No: 7, Sayfa: 267; Ramuzu'l-Ehadis, Hadis No: 3567) O kadar sevgilidir hemde yalnız zikrullah etmenin üstünlüğü hem yalnız harp etmenin üstünlüğünü Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) bize haber veriyor.
"Mü'minin kalbi Allah'ın evidir." (Marifetname, Sayfa: 971)
"Mü'min Kâ'be'den efdaldır." (Râmûz'ul-Ehâdis, Hadîs No: 4323)
"Bana yerlerim göklerim geniş gelmedi, mü'min kulumun kalbi geniş geldi." (Enver'ül-Aşıkîn, Sayfa: 14; Mevâhib-i Ledünniyye, Cild 1, Sayfa: 447; Müzekkî'n-Nüfus, Sayfa: 43, 427)
Bunlarıda düşünürsen hakiki mü'minden Kâbe geride kalıyor. Allah'u Teâlâ ben Kâbe'deyim demedi. Ben mü'minin kalbindeyim dedi. Ka'be'ye aşırı saygı Kabe için değil Ka'be'ye olan emir içindir. Kabe'ye olan emir için Ka'be'ye o kadar saygı olurda bu kadar hadisi kudsilerle Allahu Teala sevdiklerini bizzat kendi sözleri ile söylerse niçin insanı kamile Kabe gibi daha fazla saygı gösterilmesin. Ama şart muhakkak insanı kamil olması lazımdır. O zatlarda Allahu Teala emrettiği için Kabe'ye gitmeye ve haccetmeye mecburur. Yoksa rast gele övülen kimselere hadisi kudsilerdeki sözlere uymayanlara değildir. O gibiler hakkında ben onun gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, yürüyen ayağı ben olurum (Sahih-i Buhari Tecrîd-i Sarih, Cild 12, Hadis No: 2042) Bu olunca o mazharlar kendisinde olmalı.
Allah yolunda ömür boyu ordularla beraber olup savaşan tek başına kafir memleketlerine gidip savaşan ömrünü savaşla geçiren Hazreti Ali'dir. Mışır şahı Mukavkıs'ın çok yakın akrabaları kale kumandanı idi. Kitapta bunlara Cendebe ile Reselgül der. Müslümanlardan kırk kişi esir almışlar zindanda idi. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)'e bu haberi getirdiler. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) Hazreti Ali'yi çağırdı. 500'de ashab kattı siz gidin müslümanları kurtarın orayı'da fethedin dedi haberi getiren Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)'e:
- Ya Resullah! Sen ne yapıyorsun? 500 kişi onların üzerine gönderilmez onların kuvveti gücü çok fazla deyince Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) onların gücünü bastırmaya Ali yeter. Ben 500 sahabeyi yine tebdir olarak gönderiyorum dedi. Yolda giderlerken Cendebe-Reselgül bunlar bir beyin aşiretini vurup kırıp yağma etmişler bunlarda Reselgül ile harbe gidiyorlar. Baştan ayağa kırmızı giyililer idi, onun için kitapta kırmızı diye söyler. Kırmızı kölesini 500 islam askerine gönderdi. Kim sor bak dedi sordu geldi. Bunlar Muhammedilermiş dedi. Kırmızı bunların hiç birini sağ bırakma hepsini öldür, köle geldi müslüman askerine daldı bir çok kimseleri şehid etti. Hazreti Ali vurdu kendini öldürdü bunu gören kırmızı ata bindi. Hazreti Ali'ye hamle yaptı. Hazreti Ali hamlesini beğenmişti, çok güçlü idi. Müslüman etmek için kılıcın tersi ile vurdu, düşürdü. Ve müslüman etti beraber gidip Reselgül'ün Mukavkıs'ın kalelerini aldılar. Kırk müslümanı kurtardılar. Siret-i Nebi'de ki Hazreti Ali'nin harpleri bu tür harplerle doludur.
İşte Kur'an-ı Kerim'de de hacılara su sakalığı yapıp Kabe'nin anahtarını elinde tutmak, Allah yolunda harbe, cihada atılan gibi midir? buyruluyor. Hazreti Ali (Radiyallahu anhu)'nin ben bunu çok evvel biliyorum demesini Allahu Teala tasdik ediyor.
Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem):
- Ya Ali! Senin yüzünden iki kavim cehennemlik olacak.
- Ya Resulullah! O zaman beni öldürmek lazım. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem):
- Senin bir kabahatin yok Hazreti Ali bu iki kavim kimlerdir? Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) birisi seni seviyoruz diye ifrata kaçan Allah'tır, peygamberdir diyen millettir. Onlar Rafızıdır. (Mir'at-ı Kainat, cild 1, Sayfa: 710)
İkincisi müslüman görünüp sana düşman olan kavimdir bunlar tarihteki Emeviler halk arasındaki deyimi ile Yezid'lerdir. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)'i seviyoruz derler. Yaptıklarının hepsini kısıtlarlar Hazreti Ali'yi ve onun evlatlarını evladı Resulü hiç sevmezler, kıymetde vermezler. İmam Hüseyin'i şehid eden Yezid'e hak verirler. Bu tür alimlerimiz şimdi çoktur, milletimiz alimlerden bunu sorsunlar. Hazreti Ali'yi tam hakkı ile sevmeyenin sözüne bakmasınlar.
Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) hadis-i şeriflerde buyuruyor ki:
Ali'yi sevmek imandandır. (Dört Büyük Halife Kitabı (Şemsüddin Ahmed Efendi), Sayfa: 276)
Ya Ali! Sen ve ben bu ümmete babayız. (Hacı Muhammed Bilal-i Nadir Hazretlerinin vaaz bandından alınmıştır.)
Hazreti Ali'ye Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem):
- Bu gelen Arab'ın seyyidi Efendisidir dedi.
Arabın Seyidi deyince gelmiş ve gelecek arabların hepsi:
- Ya Resululah! Arabın seyyidi sen değil misin? Ben bütün alemlerin efendisi, seyyidiyim. (Sure-i Enbiya, Ayet 107; Berika, Cild 2, Sayfa: 90; Dört Büyük Halife kitabı (Şemsüddin Ahmed Efendi, Sayfa: 240) Ali ise Arabın Seyyididir buyurdu.
Ali'yi seven Ali'nin yolunda tam gidene günah zarar etmez. (Dört Büyük Halife Kitabı (Şemsüddin Ahmed Efendi, Sayfa: 276) Günah işlemez ki zarar etsin.
Ali'nin eti etimden kanı kanımdan. (Dört Büyük Halife kitabı, Sayfa: 257; Menkıbe, 13 benzeri)
Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)'e:
- Hepsini övdün Ali'yi niçin övmüyorsun?
- Ali bendendir. insanın kendi kendini övmesi doğru değildir. Ben Ali'yi översem ben beni övmüş olacağım. (Dört Büyük Halife Kitabı (Şemsüddin Ahmed Efendi), Sayfa: 274, Menkıbe 15)
Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)'in beşer olmadığını, yanılmayacağını iddia edenlere:
Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) buyuruyor ki:
Ben köle gibi yer köle gibi otururum. (Kimya-i Saadet, Sayfa: 543, Ramuzu'l-Ehadis, Hadis No: 1780)
Bende bir insanım, bende beşerim. (Kimya-i Saadet, Sayfa: 30) yanılırım.
....Allah'ın rahmeti bürümedikçe benim amelimde beni kurtaramaz. (Berika, Cild 4, Sayfa: 240) Bu konu ilerde geniş açıklanacaktır.
3. Katâde (Radıyallahu anhu) buyuruyor: Müşrikler, Resûlulah (Sallallahu aleyhi vesellem) için:
- Bakalım getirdiği dine karşılık birşey isteyecek mi? " diye meclislerinde konuşmaları sebebiyle Hakk Teâlâ Şûrâ süresinin 23.cü ayeti kerimesini gönderdi. Bu ayet-i kerimede:
(Habibim) de ki: "Ben bu Tebliğime karşı akrabalıkta sevgiden başka hiç bir mükâfat istemiyorum. Kim bir güzellik kazanırsa biz onun bu hususta ki güzelliğini arttırırız. Çünkü Allah, çok yargılayıcıdır buyuruldu.
Şimdi cum'a namazında hutbede para istemek Cum'adan çıkınca caminin dışında para istemek. Cum'adan çıkınca caminin dışında makbuzla para toplamak hutbede kurban derisi veya parasını istemek farzmış gibi söyleniyor. Halbuki bunlar Allah'u Teâlâ'nın menettiği Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi Vesellem)'in yasakladığı şeydir. Camiye girerken çıkarken içinde sırf Allah'u Teâlâ'yı düşünmek ona huzur etmek lâzımdır. Hele hutbe namazdır. Hutbede Allah'tan Resûlullah'tan onun cihar-ı yar'larından ve Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi Vesellem)'in ailesinden çocuklarından torunlarından Hazret-i Ali (Radiyallahu anhu)'den söylenir, övülür. Şimdi bunlar kalkmış, söylenmiyor. Hocalar nasıl milletten para koparabiliriz diye düşünüyorlar.. Hoca'da bu fikir bu olunca cemaatte olanların kalbinde almak, satmak, yemek, içmek vs… olur ve Allah sevgisi hiç kalblerine girmez. Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi Vesellem) buyuruyor.
"Ahir zamanda camiler cemaatle dolu olur. İçinde mü'min yoktur." (İhyâu Ulumi'd-Dîn, Cild 1, Hadîs No: 411, Sayfa: 416)
Mü'min yok demek müslüman olmazsa zaten camiye gelmez. Hakiki Kâmil mü'min yok demektir.
Hadis-i Şerif: «Her kim Kur'an-ı Kerim'i öğretme karşılığında bir ok yayı alırsa cehennemde o yay ateş olarak boynuna geçirilir.» (Kütüb-i Sitte, Cild 17, Hadis No: 6666)
Yani Kur'an-ı Kerim'de öğretme karşılığında kesin olarak hiç bir şey istenmez kesim kesilmez. Allahu Teala için verilir, verende Kur'an-ı Kerim öğrettiğinin karşılığını veriyorum demez hediye veriyorum der. O niyetle verilmesinde ve alınmasında bir mahzur yoktur hediyeninde büyüğü-küçüğü olmaz.
Bilâl Babam buyurdu:
"Dünya sevgisi uyuz bir köpeğe benzer.” ( Marifetname, Sayfa: 542 benzeri) Hem köpek hemde uyuz. Bu sevilir mi? Sevilmez. Ondan daima uzak durulur. bu dünya işine çalışmasın demek değildir. Fakat Allah sevgisini bastıracak dünya sevgisi olmasın demektir. Dünya işine çalışan kalbinde Allah sevgisinden başka bir şey yoksa çok iyi, çalışmasının ona zararı yoktur. Hiç dünyaya çalışmayan kalbi, gönlü, niyeti para kazanmak, mal yeme, içme ise hiç çalışmasada o dünya ehlidir. O biri dünya işine çalışsa Allah sevgisi başta olursa o dünya ehli değildir.
Hadîs-i Şerif:
"Dünya mel'undur. İçindekilerde mel'undur.» (Tam İlmihal, Sayfa: 30; Râmûz'ul-Ehâdis, Hadîs No: 2485) Bu mel'unluğu Allahu Teala'nın sevgisine rakib olduğundandır.
Hadis-i Şerif: «İki sevgi bir gönülde olmaz.» (Envarü'l-Aşıkîn, Sayfa: 448) Bir gönülde en başta ya Allah sevgisi ya dünya sevgisi olmalıdır.
"Siz ahiretinize çalışırsanız dünyalığınız sizi kendiliğinden bulur." (Hacı Muhammed Bilal-i Nadir Hazretlerinin vaaz bandından alınmıştır.)
Sen okula devam edersen, çalışıp başarılı olursan yaşamın için gerekli olan her şeyini burs verip devlet karşılar. Aynı onun gibi sende ahiret işine okula sebat ettiğin gibi sebat edip çalışırsan bu dünyadaki ve ahiretteki bütün ihtiyaçlarını Allah'u Teâlâ karşılar. Ben çalışıyorumda benimkini karşılamıyor diyenlere: Sen burs alacak şekilde çalışmıyorsun, burs alamazsın derler aynı onun gibidir.
Ata sözü:
"Sebat olmayan yerde meram neticesiz kalır."
Sa'id bin Cübeyr (Radıyallahu anhu) Abdullah İbn Abbâs'dan (Radıyallahu anhu) Resûl-i Ekrem'in yakınlarının Hazret-i Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin (Radıyallahu anhu) olduğunu rivayet etmiştir. Resûl-i Ekrem'in bu yakınlarını hiç bir sebeble sevmemek, doğru değildir.
4. Mücadele Suresinin 12. ayet-i kerimesi de Hazret-i Ali (Radıyallahu anhu) şanındadır. Bu ayet-i kerimede Hakk Teâlâ:
"Ey İman edenler! Siz Peygambere mahrem bir şey arzetmek istediğiniz zaman (bu) mahrem konuşmanızdan evvel sadaka verin. Bu, sizin için daha hayırlı, daha temizdir. Fakat bulamazsanız şüphe yok ki Allah çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir." buyurmaktadır.
Bu Allahu Teala'nın emri olunca hakiki bir alime mahrem bir soru soracak kimse o alimden çok utanır ve özür diler. Bunun için Allahu Teala alimden evvel benden utanın, benden özür dileyin buyuruyor. O da bir fakire sadaka vermektir, bu tabidir ki zenginlere mahsustur.
Mücâhid (Radıyallahu anhu) diyor ki, bu ayet-i kerime ile yalnız Hazret-i Ali bin Ebu Talib (Radıyallahu anhu) amel ederdi. Resûlullah (Sallallahu aleyhi vesellem)'a her münâcât yaptığında, önce bir sadaka verirdi.
Abdullah İbn-i Ömer (Radıyallahu anhu) buyuruyor ki: "Hazret-i Ali'de bulunan üç şeyin ben de olmasını, kırmızı tüylü siyah gözlü çok develerimin olmasından daha çok severdim. O üç şeyden biri:
- Resûlullah (Sallallahu aleyhi vesellem)'in temiz kerimesi Hazret-i Fâtıma'yı ona vermesidir.
İkincisi:
- Hayber gazasında Resûl-i Ekrem'in sancağı ona vermesidir.
Üçüncüsü :
- Resûlüm'e bir şey söyleyeceğimiz zaman, önce sadaka veriniz. Ayet-i kerimesiyle amel edenin yalnız Hazret-i Ali olmasıdır."
Rivâyet edilmiştir ki: Hazret-i Ali (Radıyallahu anhu)'nin bir dinâr altını vardı. Bundan birer dirhem sadaka vermek sûretiyle Resûl-i Ekrem'den on mes'eleyi gizlice sordu. Bu sorular şunlardır:
1- Yâ Resûlullah! Hakk Teâlâ hazretlerine nasıl ibadet edeyim?
- Sıdk ve safâ ile.
2- Yâ Resûlullah! Cenab-ı Hakk'tan ne isteyeyim?
- Dünya da ve âhirette afiyet ve mağfiret iste.
3- Yâ Resûlullah! Ben ne yapıp, ne işleyeyim?
- Hakk Teâlâ'nın ve Resûlünün emirlerini yapmaktır.
4- Yâ Resûlullah! neyi yapmakla kurtulurum?
- Helâl yemek ve doğru söylemek ile.
5- Yâ Resûlullah! Hakk nedir?
- Ömrünün sonuna kadar, İslâm'ı ve Kur'an'ın emirlerini yapmaktır.
6- Yâ Resûlullah! Şâd olmak nedir?
- Cennettir.
7- Yâ Resûlullah! Rahatlık hangi şeydedir?
- Cenâb-ı Hakk'ın Didârı'nı görmektedir. (Sure-i Vakıa, Ayet 7-12)
8- Yâ Resûlullah! Fesât nedir?
- Hakk Teâlâ'ya şirk koşmak, kâfir olmaktır.
9- Yâ Resûlullah! Vefâ nedir?
- Kelime-i şehâdet getirmektir.
HAZRETİ ALİ (RADİYALLAHU ANHU)
[Dört Büyük Halife Kitabı (Şemsüddîn Ahmed Efendi)
24. Menkıbe: Hazret-i Ali (Kerremallahu veche)'nin şân-ı şerifleri hakkında inen ayet-i kerimeler bildirilmektedir.
1. Bir kısım alimler buyuruyor ki: Hazret-i Ali (Radıyallahu anhu) mescidde namaz kılıyordu. Bir dilenci dua etti ve bir şey istedi. Hazret-i Ali rûku'a varmıştı. Mübarek parmağındaki yüzüğü dilenci için çıkarıp bıraktı. Bu iş Hakk Teâlâ Hazretlerine makbul gelip Maide suresinin 55. ayet-i kerimesini gönderdi. Bu ayet-i kerimede:
"Sizin yâriniz ancak Allah'tır, O'nun Peygamberi'dir. Allah'ın emirlerine boyun eğici olarak namazını dosdoğru kılan zekatını veren o mü'minlerdir" buyurulmaktadır.
Hazreti Ali (Radiyallahu anhu)'nin o an için evinde hiç yiyeceği yoktu. Namaz bitince dilenciye bu yüzüğü ekmekle sat, parayla değil ağırlığınca ekmek iste dedi. Bir yahudi başka bir memlekette bu yüzüğe müşteri oldu, yahudi ekmekle tarttı. Bir şehrin ekmeğini satın aldı, yüzük ağır geldi. Yedi tane körük kurdurdu, yüzüğü ısıtıp madenini araştıracaktı. Yedi demirci körüğüde ateş yaktırdı. Yüzüğü ısıtamadı, yüzük yine buz gibi idi. Yalancı şahit tutup yüzüğü benden arap çalmış dedi. O memleketin adetince hırsızlık edenin kolunu kırarlardı. Kolunu kırdılar. Arap kalben Hazreti Ali'ye çağırdı bu çağırma Hazreti Ali'ye ayan oldu. Düldül'e binip o memlekete gitti, şahitleri mahkeme yapan, hakimi şehrin halkından karşı koyanın hepsini kırdı. Arabı oraya şah yaptı ve kendi memleketine döndü. Aşağıdaki kaside Hazreti Ali'nin bu yaptıklarının kaside ile nazm ile dile getiren kasidedir. Hazreti Ali'nin her yaptığının arkasında böyle bir şeyler çıkıyor. İlk defa çok basitmiş gibi görünüyor sonunda herkesi hayrete düşürecek şekilde işler meydana çıkıyor. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) bile her şeye akıl yetirdim, Ali'nın sırrına bir de arının sırrına akıl yetiremedim buyuruyor. Halk arasında Sır Ali sırrı, aramızda Ali sırrı olarak kalsın derler. Çünkü Hazreti Ali'nin sır olarak bilinmeyen anlaşılmayan bunun gibi hikmetli işleri, sözleri hareketleri çoktur. Kaside şöyledir:
Kapıya geldi bir Arab,
Ya Ali! Ben açım dedi.
Halimden haberin olsun
Ben nan'a muhtacım dedi.
Geldi Ali'nin yazığı,
Baktı kalmamış azığı, (yiyeceği)
Çıkardı Hatem yüzüğü
Al bunu nân'a (ekmeğe) ver dedi.
Arab Hatem yüzüğü aldı,
Bilinmedik şehre vardı,
Yüzüğü bir cıfıt gördü,
Bunu bana ver sen dedi.
Yorgunum yoldan gelirem
Bir gece mihman oluram,
Yüzüğü nan'a verirem
Mizan terazi kur dedi.
Cıfıt bir çileye geldi,
Şol mizan terazi kurdu,
Bir şehrin nan'ını koydu,
Kalkmaz bu yüzük zor dedi.
Arab yeldi yelkendi,
Kırk kantar kömür döktürdü,
Yedi yerden körük çektirdi,
Kızmaz bu yüzür kâr dedi.
Hazreti Ali hırsa geldi,
Tüyleri hırkayı deldi,
Kadıyı müftüyü kırdı
Arab sen burda kal dedi.
2. Hazret-i Abbas ve Talha (Radıyallahu anhu) arasında bir münazara olmuştu. Hazret-i Abbas hacılara su dağıttığı için çok sevap aldığını söyledi. “Abdü'd-Dâr“ kabilesinden olan Hazret-i Talha, Beyt-i Şerif'in anahtarını elinde tuttuğunu, istediği gece orada kalacağını söyleyerek daha faziletli olduğunu idida etti. Hazret-i Ali (Radıyallahu anhu) :
- Siz ne diyorsunuz, ben sizden on ay evvel bu işlere yönelmişim, siz o zaman buralarda yoktunuz, buyurdu.
Hakk Teâlâ Tevbe sûresinin 19. ve 20. ayet-i kerimelerini gönderdi. Bu ayet-i kerimelerde Allah'u Teâlâ:
"Siz hacı sakalığını, Mescid-i Harâm'ın imarını Allaha, ahiret gününe inanan, Allah yolunda cihad eden kimse (lerin amelleri) gibi tuttunuz? Bunlar (bu iki sınıf) Allah yanında bir olmazlar. Allah zalimler güruhuna hidayet vermez iman edenlerin Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla savaşanların Allah yanında derecesi çok büyüktür. Kurtuluşa (dünya ve ahiret saâdetine) erenlerde işte onların ta kendileridir" buyurmaktadır.
İşte Kur'an-ı Kerim'de hacılara su sakalığı yapıp, Kabe'nin anahtarını elinde tutmak Allah yolunda cihada atılan kimselerin amelleri gibimidir? Hazreti Ali (Radiyallahu anhu): Ben bunun on ay evvel sırrına vakıf oldum. En büyüğü Allah yolunda cihada atılmaktır. Onun için ben cihada atılıyorum. Kimse olmazsa yalnız başıma cihada gidiyorum demesini Allahu Teala ayetle tasdik ediyor. işte bu hepsinden yüksektir.
Yalnız zikrullah eden, Allah yanında yalnız harbe giren gibidir. (Kırk Mevzuda Kırk Hadis Kitabı, Hadis No: 7, Sayfa: 267; Ramuzu'l-Ehadis, Hadis No: 3567) O kadar sevgilidir hemde yalnız zikrullah etmenin üstünlüğü hem yalnız harp etmenin üstünlüğünü Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) bize haber veriyor.
"Mü'minin kalbi Allah'ın evidir." (Marifetname, Sayfa: 971)
"Mü'min Kâ'be'den efdaldır." (Râmûz'ul-Ehâdis, Hadîs No: 4323)
"Bana yerlerim göklerim geniş gelmedi, mü'min kulumun kalbi geniş geldi." (Enver'ül-Aşıkîn, Sayfa: 14; Mevâhib-i Ledünniyye, Cild 1, Sayfa: 447; Müzekkî'n-Nüfus, Sayfa: 43, 427)
Bunlarıda düşünürsen hakiki mü'minden Kâbe geride kalıyor. Allah'u Teâlâ ben Kâbe'deyim demedi. Ben mü'minin kalbindeyim dedi. Ka'be'ye aşırı saygı Kabe için değil Ka'be'ye olan emir içindir. Kabe'ye olan emir için Ka'be'ye o kadar saygı olurda bu kadar hadisi kudsilerle Allahu Teala sevdiklerini bizzat kendi sözleri ile söylerse niçin insanı kamile Kabe gibi daha fazla saygı gösterilmesin. Ama şart muhakkak insanı kamil olması lazımdır. O zatlarda Allahu Teala emrettiği için Kabe'ye gitmeye ve haccetmeye mecburur. Yoksa rast gele övülen kimselere hadisi kudsilerdeki sözlere uymayanlara değildir. O gibiler hakkında ben onun gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, yürüyen ayağı ben olurum (Sahih-i Buhari Tecrîd-i Sarih, Cild 12, Hadis No: 2042) Bu olunca o mazharlar kendisinde olmalı.
Allah yolunda ömür boyu ordularla beraber olup savaşan tek başına kafir memleketlerine gidip savaşan ömrünü savaşla geçiren Hazreti Ali'dir. Mışır şahı Mukavkıs'ın çok yakın akrabaları kale kumandanı idi. Kitapta bunlara Cendebe ile Reselgül der. Müslümanlardan kırk kişi esir almışlar zindanda idi. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)'e bu haberi getirdiler. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) Hazreti Ali'yi çağırdı. 500'de ashab kattı siz gidin müslümanları kurtarın orayı'da fethedin dedi haberi getiren Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)'e:
- Ya Resullah! Sen ne yapıyorsun? 500 kişi onların üzerine gönderilmez onların kuvveti gücü çok fazla deyince Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) onların gücünü bastırmaya Ali yeter. Ben 500 sahabeyi yine tebdir olarak gönderiyorum dedi. Yolda giderlerken Cendebe-Reselgül bunlar bir beyin aşiretini vurup kırıp yağma etmişler bunlarda Reselgül ile harbe gidiyorlar. Baştan ayağa kırmızı giyililer idi, onun için kitapta kırmızı diye söyler. Kırmızı kölesini 500 islam askerine gönderdi. Kim sor bak dedi sordu geldi. Bunlar Muhammedilermiş dedi. Kırmızı bunların hiç birini sağ bırakma hepsini öldür, köle geldi müslüman askerine daldı bir çok kimseleri şehid etti. Hazreti Ali vurdu kendini öldürdü bunu gören kırmızı ata bindi. Hazreti Ali'ye hamle yaptı. Hazreti Ali hamlesini beğenmişti, çok güçlü idi. Müslüman etmek için kılıcın tersi ile vurdu, düşürdü. Ve müslüman etti beraber gidip Reselgül'ün Mukavkıs'ın kalelerini aldılar. Kırk müslümanı kurtardılar. Siret-i Nebi'de ki Hazreti Ali'nin harpleri bu tür harplerle doludur.
İşte Kur'an-ı Kerim'de de hacılara su sakalığı yapıp Kabe'nin anahtarını elinde tutmak, Allah yolunda harbe, cihada atılan gibi midir? buyruluyor. Hazreti Ali (Radiyallahu anhu)'nin ben bunu çok evvel biliyorum demesini Allahu Teala tasdik ediyor.
Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem):
- Ya Ali! Senin yüzünden iki kavim cehennemlik olacak.
- Ya Resulullah! O zaman beni öldürmek lazım. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem):
- Senin bir kabahatin yok Hazreti Ali bu iki kavim kimlerdir? Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) birisi seni seviyoruz diye ifrata kaçan Allah'tır, peygamberdir diyen millettir. Onlar Rafızıdır. (Mir'at-ı Kainat, cild 1, Sayfa: 710)
İkincisi müslüman görünüp sana düşman olan kavimdir bunlar tarihteki Emeviler halk arasındaki deyimi ile Yezid'lerdir. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)'i seviyoruz derler. Yaptıklarının hepsini kısıtlarlar Hazreti Ali'yi ve onun evlatlarını evladı Resulü hiç sevmezler, kıymetde vermezler. İmam Hüseyin'i şehid eden Yezid'e hak verirler. Bu tür alimlerimiz şimdi çoktur, milletimiz alimlerden bunu sorsunlar. Hazreti Ali'yi tam hakkı ile sevmeyenin sözüne bakmasınlar.
Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) hadis-i şeriflerde buyuruyor ki:
Ali'yi sevmek imandandır. (Dört Büyük Halife Kitabı (Şemsüddin Ahmed Efendi), Sayfa: 276)
Ya Ali! Sen ve ben bu ümmete babayız. (Hacı Muhammed Bilal-i Nadir Hazretlerinin vaaz bandından alınmıştır.)
Hazreti Ali'ye Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem):
- Bu gelen Arab'ın seyyidi Efendisidir dedi.
Arabın Seyidi deyince gelmiş ve gelecek arabların hepsi:
- Ya Resululah! Arabın seyyidi sen değil misin? Ben bütün alemlerin efendisi, seyyidiyim. (Sure-i Enbiya, Ayet 107; Berika, Cild 2, Sayfa: 90; Dört Büyük Halife kitabı (Şemsüddin Ahmed Efendi, Sayfa: 240) Ali ise Arabın Seyyididir buyurdu.
Ali'yi seven Ali'nin yolunda tam gidene günah zarar etmez. (Dört Büyük Halife Kitabı (Şemsüddin Ahmed Efendi, Sayfa: 276) Günah işlemez ki zarar etsin.
Ali'nin eti etimden kanı kanımdan. (Dört Büyük Halife kitabı, Sayfa: 257; Menkıbe, 13 benzeri)
Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)'e:
- Hepsini övdün Ali'yi niçin övmüyorsun?
- Ali bendendir. insanın kendi kendini övmesi doğru değildir. Ben Ali'yi översem ben beni övmüş olacağım. (Dört Büyük Halife Kitabı (Şemsüddin Ahmed Efendi), Sayfa: 274, Menkıbe 15)
Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)'in beşer olmadığını, yanılmayacağını iddia edenlere:
Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) buyuruyor ki:
Ben köle gibi yer köle gibi otururum. (Kimya-i Saadet, Sayfa: 543, Ramuzu'l-Ehadis, Hadis No: 1780)
Bende bir insanım, bende beşerim. (Kimya-i Saadet, Sayfa: 30) yanılırım.
....Allah'ın rahmeti bürümedikçe benim amelimde beni kurtaramaz. (Berika, Cild 4, Sayfa: 240) Bu konu ilerde geniş açıklanacaktır.
3. Katâde (Radıyallahu anhu) buyuruyor: Müşrikler, Resûlulah (Sallallahu aleyhi vesellem) için:
- Bakalım getirdiği dine karşılık birşey isteyecek mi? " diye meclislerinde konuşmaları sebebiyle Hakk Teâlâ Şûrâ süresinin 23.cü ayeti kerimesini gönderdi. Bu ayet-i kerimede:
(Habibim) de ki: "Ben bu Tebliğime karşı akrabalıkta sevgiden başka hiç bir mükâfat istemiyorum. Kim bir güzellik kazanırsa biz onun bu hususta ki güzelliğini arttırırız. Çünkü Allah, çok yargılayıcıdır buyuruldu.
Şimdi cum'a namazında hutbede para istemek Cum'adan çıkınca caminin dışında para istemek. Cum'adan çıkınca caminin dışında makbuzla para toplamak hutbede kurban derisi veya parasını istemek farzmış gibi söyleniyor. Halbuki bunlar Allah'u Teâlâ'nın menettiği Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi Vesellem)'in yasakladığı şeydir. Camiye girerken çıkarken içinde sırf Allah'u Teâlâ'yı düşünmek ona huzur etmek lâzımdır. Hele hutbe namazdır. Hutbede Allah'tan Resûlullah'tan onun cihar-ı yar'larından ve Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi Vesellem)'in ailesinden çocuklarından torunlarından Hazret-i Ali (Radiyallahu anhu)'den söylenir, övülür. Şimdi bunlar kalkmış, söylenmiyor. Hocalar nasıl milletten para koparabiliriz diye düşünüyorlar.. Hoca'da bu fikir bu olunca cemaatte olanların kalbinde almak, satmak, yemek, içmek vs… olur ve Allah sevgisi hiç kalblerine girmez. Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi Vesellem) buyuruyor.
"Ahir zamanda camiler cemaatle dolu olur. İçinde mü'min yoktur." (İhyâu Ulumi'd-Dîn, Cild 1, Hadîs No: 411, Sayfa: 416)
Mü'min yok demek müslüman olmazsa zaten camiye gelmez. Hakiki Kâmil mü'min yok demektir.
Hadis-i Şerif: «Her kim Kur'an-ı Kerim'i öğretme karşılığında bir ok yayı alırsa cehennemde o yay ateş olarak boynuna geçirilir.» (Kütüb-i Sitte, Cild 17, Hadis No: 6666)
Yani Kur'an-ı Kerim'de öğretme karşılığında kesin olarak hiç bir şey istenmez kesim kesilmez. Allahu Teala için verilir, verende Kur'an-ı Kerim öğrettiğinin karşılığını veriyorum demez hediye veriyorum der. O niyetle verilmesinde ve alınmasında bir mahzur yoktur hediyeninde büyüğü-küçüğü olmaz.
Bilâl Babam buyurdu:
"Dünya sevgisi uyuz bir köpeğe benzer.” ( Marifetname, Sayfa: 542 benzeri) Hem köpek hemde uyuz. Bu sevilir mi? Sevilmez. Ondan daima uzak durulur. bu dünya işine çalışmasın demek değildir. Fakat Allah sevgisini bastıracak dünya sevgisi olmasın demektir. Dünya işine çalışan kalbinde Allah sevgisinden başka bir şey yoksa çok iyi, çalışmasının ona zararı yoktur. Hiç dünyaya çalışmayan kalbi, gönlü, niyeti para kazanmak, mal yeme, içme ise hiç çalışmasada o dünya ehlidir. O biri dünya işine çalışsa Allah sevgisi başta olursa o dünya ehli değildir.
Hadîs-i Şerif:
"Dünya mel'undur. İçindekilerde mel'undur.» (Tam İlmihal, Sayfa: 30; Râmûz'ul-Ehâdis, Hadîs No: 2485) Bu mel'unluğu Allahu Teala'nın sevgisine rakib olduğundandır.
Hadis-i Şerif: «İki sevgi bir gönülde olmaz.» (Envarü'l-Aşıkîn, Sayfa: 448) Bir gönülde en başta ya Allah sevgisi ya dünya sevgisi olmalıdır.
"Siz ahiretinize çalışırsanız dünyalığınız sizi kendiliğinden bulur." (Hacı Muhammed Bilal-i Nadir Hazretlerinin vaaz bandından alınmıştır.)
Sen okula devam edersen, çalışıp başarılı olursan yaşamın için gerekli olan her şeyini burs verip devlet karşılar. Aynı onun gibi sende ahiret işine okula sebat ettiğin gibi sebat edip çalışırsan bu dünyadaki ve ahiretteki bütün ihtiyaçlarını Allah'u Teâlâ karşılar. Ben çalışıyorumda benimkini karşılamıyor diyenlere: Sen burs alacak şekilde çalışmıyorsun, burs alamazsın derler aynı onun gibidir.
Ata sözü:
"Sebat olmayan yerde meram neticesiz kalır."
Sa'id bin Cübeyr (Radıyallahu anhu) Abdullah İbn Abbâs'dan (Radıyallahu anhu) Resûl-i Ekrem'in yakınlarının Hazret-i Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin (Radıyallahu anhu) olduğunu rivayet etmiştir. Resûl-i Ekrem'in bu yakınlarını hiç bir sebeble sevmemek, doğru değildir.
4. Mücadele Suresinin 12. ayet-i kerimesi de Hazret-i Ali (Radıyallahu anhu) şanındadır. Bu ayet-i kerimede Hakk Teâlâ:
"Ey İman edenler! Siz Peygambere mahrem bir şey arzetmek istediğiniz zaman (bu) mahrem konuşmanızdan evvel sadaka verin. Bu, sizin için daha hayırlı, daha temizdir. Fakat bulamazsanız şüphe yok ki Allah çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir." buyurmaktadır.
Bu Allahu Teala'nın emri olunca hakiki bir alime mahrem bir soru soracak kimse o alimden çok utanır ve özür diler. Bunun için Allahu Teala alimden evvel benden utanın, benden özür dileyin buyuruyor. O da bir fakire sadaka vermektir, bu tabidir ki zenginlere mahsustur.
Mücâhid (Radıyallahu anhu) diyor ki, bu ayet-i kerime ile yalnız Hazret-i Ali bin Ebu Talib (Radıyallahu anhu) amel ederdi. Resûlullah (Sallallahu aleyhi vesellem)'a her münâcât yaptığında, önce bir sadaka verirdi.
Abdullah İbn-i Ömer (Radıyallahu anhu) buyuruyor ki: "Hazret-i Ali'de bulunan üç şeyin ben de olmasını, kırmızı tüylü siyah gözlü çok develerimin olmasından daha çok severdim. O üç şeyden biri:
- Resûlullah (Sallallahu aleyhi vesellem)'in temiz kerimesi Hazret-i Fâtıma'yı ona vermesidir.
İkincisi:
- Hayber gazasında Resûl-i Ekrem'in sancağı ona vermesidir.
Üçüncüsü :
- Resûlüm'e bir şey söyleyeceğimiz zaman, önce sadaka veriniz. Ayet-i kerimesiyle amel edenin yalnız Hazret-i Ali olmasıdır."
Rivâyet edilmiştir ki: Hazret-i Ali (Radıyallahu anhu)'nin bir dinâr altını vardı. Bundan birer dirhem sadaka vermek sûretiyle Resûl-i Ekrem'den on mes'eleyi gizlice sordu. Bu sorular şunlardır:
1- Yâ Resûlullah! Hakk Teâlâ hazretlerine nasıl ibadet edeyim?
- Sıdk ve safâ ile.
2- Yâ Resûlullah! Cenab-ı Hakk'tan ne isteyeyim?
- Dünya da ve âhirette afiyet ve mağfiret iste.
3- Yâ Resûlullah! Ben ne yapıp, ne işleyeyim?
- Hakk Teâlâ'nın ve Resûlünün emirlerini yapmaktır.
4- Yâ Resûlullah! neyi yapmakla kurtulurum?
- Helâl yemek ve doğru söylemek ile.
5- Yâ Resûlullah! Hakk nedir?
- Ömrünün sonuna kadar, İslâm'ı ve Kur'an'ın emirlerini yapmaktır.
6- Yâ Resûlullah! Şâd olmak nedir?
- Cennettir.
7- Yâ Resûlullah! Rahatlık hangi şeydedir?
- Cenâb-ı Hakk'ın Didârı'nı görmektedir. (Sure-i Vakıa, Ayet 7-12)
8- Yâ Resûlullah! Fesât nedir?
- Hakk Teâlâ'ya şirk koşmak, kâfir olmaktır.
9- Yâ Resûlullah! Vefâ nedir?
- Kelime-i şehâdet getirmektir.
Yorum