Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Din felsefesi acisindan entropi yasasi

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #16
    Ynt: Din felsefesi acisindan entropi yasasi

    Evrenin bir başı olması gerektiği önceden Yahudi, Hristiyan ve Müslüman filozofların çeşitli
    argümanlarıyla savunulmuştur.39 Gerçek sonsuzun var olamayacağı, sonsuzun geçilemeyeceği ve
    dolayısıyla evrenin sonsuz bir geçmişe sahip olamayacağına benzer akıl yürütmeler bu argümanların
    temelini oluşturuyordu. Ayrıca üç büyük teist dinin kutsal kitaplarında geçen ifadeler başlangıcı olan
    bir evren tarif ediyordu:
    Başlangıçta Allah gökleri ve yeri yarattı.40
    Tevrat-Tekvin Bab 1-1
    Her şey O’nun (Allah) ile oldu. Ve olmuş olanlardan hiçbir şey O’nsuz olmadı.41
    İncil-Yuhanna Bab 1-3
    Gökleri ve yeri yaratandır. O (Allah), bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca “ol”
    der, o da hemen oluverir.42
    Kuran, Bakara Suresi (2)-117
    Materyalist felsefenin savunucuları ise evrenin ezeliliğini felsefelerinin temeli yapmışlardı.43
    Eğer teizm ile ateizm (materyalist felsefe) arasındaki tartışmayı tek bir soruna indirgememiz istense;
    Hamletvari bir cümleyle “Evrenin ezeli olup-olmaması; işte bütün mesele bu!” diyebiliriz. Evrenin
    ezeli olmaması bir başlangıcı olması anlamını taşıyacağından Hamletvari cümlemizi şöyle de
    kurabiliriz: “Evrenin başlangıcı olup-olmaması; işte bütün mesele bu!” Evrenin başlangıcı olduğu
    iddiası, teizmi sadece materyalist felsefenin savunucularından değil; Hinduizm, Budizm, Taoizm gibi
    dinlerden ve Eski Yunan felsefesinden de ayırt eden en önemli iddiadır. Tanrı’nın gücünü sınırlayan
    veya Tanrı’nın yaratma iradesinden bağımsız bir evren fikri teizmin asla kabul edemeyeceği bir
    fikirdi44; buna karşı Tanrı’nın varlığını inkar etmek isteyenler için ise, evrenin ezeliliğini kabul etmek
    ve tanrısal vasıfları evrene yüklemek tek alternatifti. Bunlara karşı Kant, evrenin zamanda başlangıcı
    olduğu ve olmadığına dair tez ile antitezin ikisinin de doğrulanamayacağı ve yanlışlanamayacağını; bu
    yüzden rasyonel bir kozmoloji kurmanın mümkün olmadığını söyledi. Kant’ın birinci antinomisi
    (çatışkısı) olarak anılan bu tez ile antitez şöyledir: Tez: Evrenin zamanda bir başlangıcı vardır ve uzayda sınırlıdır.
    Antitez: Evrenin zamanda bir başlangıcı ve uzayda bir sınırı yoktur; evren, zamanda ve uzayda
    sonsuzdur.


    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    Yorum


      #17
      Ynt: Din felsefesi acisindan entropi yasasi

      Görüldüğü gibi teizmin kendi dışındaki tüm fikir sistemleriyle en önemli çatışkısı olan evrenin
      yaratıldığı/başlangıcı olduğu fikri, 19. yüzyıldan önce felsefi argümanlarla tartışılmıştır. Fakat ilk
      olarak entropi yasasının keşfi ile doğa bilimlerinin yasalarının da bu tartışmanın içine girmesi
      mümkün olmuştur. Üstelik bu öyle bir yasadır ki, teist-ateist hemen hemen bütün bilim adamlarının
      üzerinde uzlaştığı ve evrenin en temel yasası olarak görülen bir yasadır. Bu yasa evrenin bir başlangıcı
      olmasını gerektirir ve başlangıcı olan evren artık her şeyin açıklaması olarak görülemez; o artık, kendi
      dışında bir açıklamaya gereksinim duyar. İslam, kelam ve felsefe tarihinde “hudus” delili olarak da
      bilinen bu delili şu şekilde gösterebiliriz:45
      1- Her başlangıcı olanın bir sebebe ihtiyacı vardır.
      2- Evrenin bir başlangıcı vardır.
      3- O halde evrenin kendi dışında bir sebebi vardır.
      Kozmolojik delil, İslam kelam ve felsefecileri tarafından “imkan delili” şeklinde de ifade
      edilmiştir. Bu delil şöyle tarif edilir: “Vacip Varlığın yokluğunu düşünmek, zihin için bir çelişki
      doğurduğu halde, var olmak için başkasına muhtaç olan mümkün varlığın, varlığı ve yokluğu imkan
      dahilindeydi. Bu ikinci tür varlık kategorisini, var olmalarını geriye doğru sonsuzca sürüp giden
      sebeplerle açıklayamayız, yani onlar varlığı kendinden ve zorunlu bir Varlık’ta (Tanrı’da) son
      bulmalıdır.”46 Buna göre önceden bulunmayıp da sonradan var olan her varlık mümkün varlıktır.
      Aslında materyalist felsefeye inananlar da zorunlu bir varlık olması gerektiğini kabul ederler, fakat
      evreni zorunlu varlık olarak görüp, Tanrı’nın varlığının salt zihnin bir projeksiyonu olduğunu
      söylerler. O zaman delilimizi şöyle formüle edebiliriz:
      1- Bir varlık ya zorunlu varlıktır, ya da mümkün varlıktır.
      2- Her mümkün varlık zorunlu bir varlığa gereksinim duyar. Sonradan var olan (madde veya
      zihnin bir projeksiyonu olarak) varlık zorunlu varlık olamaz.
      3- Ya Tanrı, ya da evren zorunlu varlıktır.
      4- Evrenin bir başlangıcı vardır.
      5- Demek ki (2 ve 4’e göre) evren mümkün varlıktır.
      6- Demek ki (1, 3 ve 5’e göre) Tanrı zorunlu varlıktır.


      Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

      Yorum


        #18
        Ynt: Din felsefesi acisindan entropi yasasi

        Burada da kritik madde “hudus” delilindeki gibi “evrenin bir başlangıcı vardır” diyen
        maddedir (4). Bu delillerin ilk ifade edilişi bin yıl kadar öncesine gitse de, entropi yasası kritik
        dördüncü maddeyi doğrulayarak, bu delillere, felsefi akıl yürütmeler yanında bilimsel destek
        kazandırmıştır.
        Entropi yasasının keşfinden sonraki bulgular ise bu felsefi argümantasyonlara ilave bilimsel
        dayanaklar olmuştur. 1920’li yıllarda ortaya konan Big Bang (Büyük Patlama) teorisi ile evrenin bir
        başlangıcı olduğu fikri yeni bilimsel destek elde etti. 1922 yılında Alexander Freidmann, Einstein’ın
        formüllerinden yola çıkarak, evrenin genişlemesi gerektiğini ortaya koydu.47 Aynı dönemde
        Friedmann’dan bağımsız olarak kozmolog ve rahip Georges Lemaitre de aynı formüllere dayanarak,
        evrenin genişleyen dinamik bir yapıda olduğunu keşfetti. Genişleyen evren, geçmişe doğru küçülüp
        tek noktaya ulaşıyordu. Böylece Lemaitre, Tanrı’nın “en eski atom” (primeval atom) olarak yarattığı
        ve bu atomdan bütün evreni genişleterek oluşturduğu evren modelini ilk ortaya koyan kişi oldu.48
        Daha önce değindiğimiz gibi Hubble’ın evrenin genişlediğini bulmasıyla bu teori gözlemsel destek
        kazandı. Durağan Durum (Steady State) teorisi gibi, Big Bang’e karşı, evrenin durağan bir durumda
        olduğunu savunmak için ortaya atılan görüşler olmuşsa da, 1965 yılında Big Bang’in evren modelini
        destekleyen, evrenin erken dönemlerinden kalan “kozmik fon radyasyonu” bulununca tüm karşıt
        teoriler itibarlarını kaybettiler.49 Daha sonra yapılan tüm gözlemlerde elde edilen sonuçlar; evrendeki
        hidrojenin-helyuma oranı, COBE uydusundan gelen bilgiler, uzak galaksilerden elde edilen veriler,
        geçmişteki evrenin sıcaklığının daha yüksek olduğunun doğrulanması, atom-altı dünyadan gelen
        bilgiler, hep Big Bang’in evren modelini destekledi.50 Böylece entropi yasası, Big Bang teorisinin
        teorik ve gözlemsel deneyleriyle, evrenin bir başlangıcı olması gerektiği hususunda gücünü
        birleştirmiştir.


        Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

        Yorum


          #19
          Ynt: Din felsefesi acisindan entropi yasasi

          Ayrıca entropi yasası, Big Bang’e alternatif olarak sunulan teorilerin yanlışlığını da
          göstermekte yararlı olmuştur. Evrendeki entropinin miktarını göstermekte kullanılan ölçüt fotonların
          (ışığın en küçük birimleri) sayısını, baryonların (atomun proton, nötron parçacıkları) sayısına
          bölmektir. Kozmik fon radyasyonuna bu işlemi uygularsak baryon başına 10 8 -10 9 luk bir entropi elde
          ederiz.51 Bu kadar yüksek bir entropi miktarı Durağan Durum (Steady-State) teorisi ile açıklanamaz,
          buna karşı evrenin yüksek sıcaklıkta bir başlangıcını öngören Big Bang teorisi ile bu yüksek entropi miktarı uyumludur.52 Ayrıca artan entropinin hükmünden Açılıp-Kapanan (Oscillating) evren modeli
          de kurtulamaz. Bu model, Big Bang teorisinin teorik ve gözlemsel verilerle elde ettiği gücü karşısında,
          evrenin ezeliliğine dair umudun, Big Bang modelinin sonsuzca tekrarlanmasına bağlanmasının bir
          sonucudur. Daha önce değindiğimiz gibi evren eğer bir kapanışa geçerse, bu kapanış, evrenin
          genişleyen halinin bir simetriği olamaz ve entropi artışından kurtulamaz. Kapanıp bir tekilliğe
          dönüşmüş evrenin yeniden açılması bilinen tüm fizik yasalarına aykırıdır, ama böyle bir olay
          gerçekleşseydi bile, evrenin her yeni halkasında artan entropi evrenin sonsuzluğuna izin vermezdi.
          Evrenin genişleme hızı aslında çok kritik bir değerdedir. Eğer Big Bang patlaması daha hızlı
          gerçekleşseydi, madde o kadar büyük bir alana yayılacaktı ki ne galaksilerin oluşması ne de evrenin
          kapanacak sürece geçişi mümkün olacaktı. Eğer patlama biraz daha yavaş olsaydı, saçılan madde
          çekim gücünün etkisiyle hemen bir tekilliğe dönüşecekti. Bu iki şıkkın arasında galaksilerin ve
          canlılığın oluşacağı kritik patlamanın olma olasılığı havaya atılan bir kalemin sivri ucu üzerinde
          durma olasılığı kadar bile değildir. (Bu olasılık 1017 ’de 1 olarak hesaplanmıştır.)53 Evren kapanmaya
          daha çok ışınım ile geçtiğinden, kapanan evren, ilkinden çok ışınımlı olacaktır ve bu artmış entropi ile
          evren, Açılıp-Kapanan evren modeline göre, bir sıçrama yapsaydı bile, kritik genişleme hızı aşılırdı ve
          kapanma bir daha mümkün olamazdı. Sonuçta entropi yasası, evrenin başlangıcından bir kaçışın
          olmadığını gösteren ve başlangıçlı evren modellerine alternatif olarak ortaya konan modelleri
          yanlışlayan, doğa bilimlerinin en kesin yasasıdır.


          Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

          Yorum


            #20
            Ynt: Din felsefesi acisindan entropi yasasi

            Entropi yasası, sadece ateist beklentilerle zıt bir evren tablosu çizmekle kalmamış, panteist
            evren ile de uyuşmayan bir tablo sunmuştur. Bunu Whittaker şöyle açıklamaktadır: “Evrenin zaman
            içinde yaratıldığının ve sonunda ölümünün kaçınılmaz olduğunun bilgisi, metafizik ve teoloji
            açısından büyük öneme sahiptir; öyleki bu, Tanrı’nın doğa olmadığını ve doğanın da Tanrı olmadığını
            gösterir. Böylece biz, Yaratıcı ile yaratışı özdeşleştiren, Tanrı’nın maddi dünyanın evriminde veya
            maddi dünyada açığa çıkmakla varlık bulduğunu söyleyen tüm panteizm formlarını reddederiz. Tanrı
            maddi dünyayla bağımlı olsaydı, Tanrı’nın, bir doğum ve yok olma süreci de olması gerekirdi… İnsan
            ırkının ve tüm canlıların bu evrendeki sonunun kaçınılmaz olduğu, merkezi fikri ilerleme olan birçok
            görüş açısından yıkıcıdır…”54
            Entropi yasası, üç büyük teist dinin, kutsal kitaplarına dayanarak savundukları evrenin bir
            başlangıcı olduğu iddiasını destekler. İronik olan durum ise, 19. yüzyılın sonundaki bu yasanın ve 20.
            yüzyıldaki bilimsel bulguların teist ontolojiye ve kozmolojiye verdikleri desteğe rağmen, bu
            yüzyılların, materyalist dünya görüşünün teizm karşısında en çok ilerleme kaydettiği dönem olması ve
            “bilim”i dinin yerine ikame etmeye çalışan pozitivist felsefenin, bu dönemdeki bilim anlayışında en yaygın kabul gören görüşlerden biri olmasıdır. Bu ironi hakkında söylenebilecek mutlaka çok şey
            vardır, ama bu makalenin sınırlarını aşan bu konuya burada girmeyeceğiz.


            Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

            Yorum


              #21
              Ynt: Din felsefesi acisindan entropi yasasi

              Tarih boyunca Tanrı’nın varlığının rasyonel delillerle kanıtlanmasında kullanılan en yaygın
              delil “tasarım delili” (teleolojik delil) olmuştur. Bu delili kullananlar doğadaki düzen ve/veya
              amaçlılıktan yola çıkarak, Tanrı’nın varlığını rasyonel veriler eşliğinde temellendirmeye çalışırlar. Bu
              delilin birçok farklı formülasyonu olmuş; kimi zaman inayet, kimi zaman amaçlılık, kimi zaman düzen
              ön plana çıkartılmıştır. Bu delile yönelik eleştiriler arasında en ünlüleri Hume’un ve Kant’ınkilerdir.
              Hume, doğada gözlemlenen olgular ile insan yapım ve becerisi işler arasında analoji kurulamayacağını
              söyleyerek eleştirilerini yöneltmiştir.55 Kant, bu delile büyük saygıyla yaklaşmış, bilgimizin artmasına
              ve bilimsel araştırmaların teşvikine yol açtığından bu delili diğer delillerden ayrı bir yere koymuştur.
              Fakat, amacı “saf aklın” metafizik yapamayacağını göstermek olan Kant’ın sistemi açısından bu
              delilin rasyonelliğini de inkar etmek gerekiyordu. Kant, Hume’un eleştirilerini tekrar ederek ve
              genişleterek bu delili eleştirdi.56
              19. yüzyılda William Paley’inki gibi saat ve ustası ile evren ve Tanrı arasında kurulan
              analojiye dayanan57 tasarım kanıtı formülasyonlarına karşı Hume ve Kant’ın itirazları (Darwin Teorisi
              ile birleştirilerek) yöneltilmiştir. 20. yüzyıla gelindiğinde, olasılık hesaplarını temel alan ve
              matematiksel olarak ifade edilebilen tasarım kanıtı formülasyonları sıkça kullanılmaya başlanmıştır.
              Böylesi bir matematiksel betimlemeyi evrenin başlangıcındaki entropinin hassas ayarı için de
              kullanabiliriz. Entropi yasasının, evrendeki düzensizliğin sürekli arttığını söylediğini biliyoruz. Bunun
              mantıki sonucu, zamanda geriye gittikçe entropinin düşmesi ve evrenin başlangıcındaki entropinin en
              düşük seviyesine ulaşmasıdır. Başlangıçtaki düşük entropinin, evrenin küçük hacmine bağlı olduğu
              sanılmamalıdır, evrenin kapanışla sonu gelecek olsa, hacmi küçülse bile entropisi düşmez. Bunu,
              insanların yaşlanınca boylarının kısalmaya başlamasına benzetebiliriz; böylesi bir durum, insanların
              gençleştiği anlamını taşımaz. . Entropi zaman gibidir; tek yönlü, katı ve kesin. Başlangıçtaki bu düşük
              entropili durum, galaksilerin ve canlıların oluşumunun olmazsa olmaz şartı olup olağanüstü bir
              düzenin göstergesidir ve bir açıklama gerektirir. Roger Penrose, evrenin başlangıç entropisinin hassas
              ayarını gösteren matematiksel betimlemeye, fizik biliminde bildiği hiçbir verinin yaklaşamayacağını
              söyler. Şu anda evrendeki yaklaşık 10 88 olan entropi miktarı, evren eğer Büyük Çöküş ile çökerse 10123 ’e çıkacaktır. (Penrose, bu hesabı Bekenstein-Hawking entropi formülünü kullanarak yapar.)58
              Evrenin Büyük Çöküş’ünde, her bir baryon için 10 43 entropi olacaktır, buna göre toplam 10 80 adet
              baryonlu evrenin entropisi 10123 olarak bulunur.59 Evrenin başlangıcındaki entropinin hassas ayarı,
              evrenin muhtemel sonunun entropisinden yola çıkılarak hesaplanır. Aslında evrenin başlangıcı, pekala
              aynı hacimdeki bu sonun entropisine sahip olabilirdi; böylesi bir durumda ne galaksimiz, ne
              dünyamız, ne bu makaleyi yazan ve okuyanlar var olabilirdi. Evrenin başlangıç entropisindeki hassas
              ayarı hesaplayan Penrose, sonucu şöyle değerlendirmektedir. “Yaradanın ne kadar isabetle hedefini
              belirlediği görülüyor, yani doğruluk oranı şöyledir: 10
              123
              10 ’te 1.” 60Ortaya çıkan bu sayının iki üslü
              yazılma sebebi, bu sayıyı üssüz olarak yazmaya (1’in arkasına sıfırlar koyarak), evrendeki tüm
              hammaddenin bile yetersiz kalacak olmasıdır. Bu sayıyı tek üslü yazmak için, evrendeki tüm
              parçacıkların (10 80 kadar) ve tüm ışık taneciklerinin (10 88 kadar) her birinin üstüne katrilyon (1015 )
              tane sıfır yazsaydık bile, ancak 10104 tane sıfır yazabilirdik. Oysa 10123 yazabilmek için bu evrenimiz
              gibi on milyon (10 7 ) kere trilyon (1012 ) daha fazla evrene sahip olmamız ve o evrenlerin proton,
              nötron ve fotonlarını, katrilyonlarca sıfır yazılabilen defterler olarak kullanmamız gerekirdi ki, ancak
              evrenin başlangıç entropisinin hassas ayarını ifade eden sayıyı yazmayı başarabilelim. Görüldüğü gibi,
              bırakın başlangıç entropisindeki kritik ayarın tesadüfen gerçekleşmesini, bu ayardaki hassasiyeti ifade
              eden sayının 1’in arkasına sıfırlar konularak yazılması bile mümkün değildir. Evrenin başındaki bu
              hassas ayarın bir Düzenleyici olmaksızın açıklanması mümkün değildir. Evreni bir Tasarımcı’nın eseri
              olmayan bir varlık olarak görenlerin apriori beklentisi bir düzenin olmadığı kaotik bir evren olmalıdır.
              Oysa var olan olgular, sıradan bir düzene bile değil, olağanüstü düzenlemelere işaret etmektedir.
              Kanaatimizce, bilimsel açıdan, bilimin en objektif ifade dili matematik olduğundan, başlangıç
              entropisindeki bu hassas ayarın tasarım kanıtına verdiği destek, William Paley’in başarı ve ustalıkla
              yaptığı tüm betimlemelerinin toplamından daha güçlüdür.


              Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

              Yorum


                #22
                Ynt: Din felsefesi acisindan entropi yasasi

                Tasarım delilinin verilerinin üçe ayrılarak incelenmesinin faydalı olacağı kanaatindeyiz. Bu
                kanıtı savunanlar, genelde böylesi bir ayrımı yapmadan üç şıkta sayacaklarımızı hep beraber ele
                almışlar veya kimi şıkka ağırlık vererek diğer şıktaki yaklaşımları pek kullanmamışlardır. Bu üçlü
                ayırımı şöyle yapabiliriz:
                1- Doğa Yasalarının Tasarımından Tasarım Deliline Ulaşmak: Buna göre maddeye içkin
                olan doğa yasaları ayarlanmıştır. Çekim gücü yasası, hareket yasaları gibi fiziksel yasaların
                ve elektromanyetik, güçlü nükleer, zayıf nükleer kuvvetler gibi maddenin yapısını oluşturan kuvvetlerin tasarımı bu şıkkın konusudur. Entropinin bir yasa olarak varlığının
                gerekliliği bu şıkkın konusudur. Maddeye “içkin” olan özelliklerin kullanılması bu şıkkın
                ayırt edici özelliğidir.


                Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                Yorum


                  #23
                  Ynt: Din felsefesi acisindan entropi yasasi

                  2- Fiziki Dünyanın Tasarımından Tasarım Deliline Ulaşmak: Evrendeki mevcut fiziksel
                  yasalar tamamen bu şekilde olsalardı da, bunlar evrendeki tasarımların varlığını
                  açıklamaya yetersiz olurdu. Örneğin tamamen aynı yasalar altında, evrenin, galaksilerin
                  oluşumuna imkan veren bu kritik hızda genişlemeyeceğini veya canlılığa olanak veren
                  Güneş sistemi ve dünyadaki hassas ayarların gerçekleşmeyeceğini düşünebiliriz. Aynı
                  şekilde mevcut entropi yasası aynı şekilde var olabilirdi, ama başlangıç entropisindeki
                  tasarımın böyle olmasının açıklaması sadece bu yasanın varlığı değildir. Bu şıkkın ayırt
                  edici özelliği, mevcut fiziksel yasalar çerçevesinde oluşması mümkün birçok durumdan,
                  tasarımlara ve canlılığa olanak tanıyan düşük olasılıkların seçimine vurgu yapmasıdır.
                  3- Canlılar Dünyasındaki Tasarımdan Tasarım Deliline Ulaşmak: (Dileyenler “zihni”
                  canlılar dünyasından ayırarak dördüncü bir şık da oluşturabilirler.) Yüz binlerce çeşidiyle
                  canlılar dünyası tasarım kanıtı için en zengin malzeme kaynağıdır. Yunus balığının solar
                  sistemi, karıncaların iş bölümü, kuşların kanadı, insanların bedensel özellikleri bu şıkkın
                  konusudur. Canlıların vücudunda entropiye uygun olarak işleyen ve entropinin bozucu
                  eğilimine rağmen canlılığı sürdürmeye yarayan tasarımlar, bu şık çerçevesinde mütalaa
                  edilmelidir. Bu şıkkın ayırt edici özelliği, ikinci örnekte, fiziki dünyadaki son derece düşük
                  olasılıkların seçimine vurgu yapılmasına karşın, benzer vurguyu canlılar dünyası için
                  yapmasıdır.


                  Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                  Yorum


                    #24
                    Ynt: Din felsefesi acisindan entropi yasasi

                    Daha önce bahsettiğimiz başlangıç entropisinin düzenlenmesi görüldüğü gibi bu üç şıktan
                    ikincisine girmektedir. Oysa entropi ile ilgili tasarım kanıtı verileri diğer iki şıkla da alakalıdır.
                    Örneğin birinci şıkkı ele alalım. Bu şıkka göre, evrende böyle bir entropi yasası mevcut olmasaydı da
                    canlılık var olamazdı. Örneğin, başta, odadaki havanın dağılımı konusunda olasılıkçı entropi yasasının
                    canlılığı nasıl koruduğunu hatırlayalım. Bu yasaya uygun olarak hava molekülleri bu şekilde
                    dağılmasaydı, havasız ancak çok kısa bir süre yaşayabilen canlılar telef olurdu. Soğuk uzayda
                    Güneş’in bizi ısıtmasından, canlıların bedenlerinde gerekli maddelerin dağılımına kadar yaşamı
                    mümkün kılan yüzlerce olguda, bu yasanın varlığı, bizim ve diğer canlı türlerinin varlığının ön
                    koşuludur. Entropi gibi yasaların varlığı sayesinde evren, tüm canlı çeşitliliğinin oluşmasına olanak
                    verecek potansiyeli içinde barındırmaktadır. Eğer Monod61 ve Dawkins’in62 iddia ettiği gibi canlıları
                    zorunlulukla (doğa yasaları) ve bu zorunlulukların yol açtığı rastlantılarla açıklamak mümkün olsaydı
                    (entropi ile ilgili yapılan olasılık hesabı, ayrıca burada yer vermediğimiz proteinlerle ilgili olasılık
                    hesapları bunun mümkün olmadığını göstermektedir) bile; bu durumda, yine, doğa yasalarının nasıl olup da canlılar gibi tasarımları mümkün kılacak potansiyeli içlerinde taşıdığının açıklamasının
                    yapılması gerekirdi. Entropi yasası, evrenin bu tasarımları meyve verecek potansiyeli baştan içinde
                    taşımasını mümkün kılan, maddeye içkin en önemli doğa yasalarından biridir.


                    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                    Yorum


                      #25
                      Ynt: Din felsefesi acisindan entropi yasasi

                      Ayrıca üçüncü şıkta andığımız, canlılar dünyasındaki tasarımdan tasarım deliline ulaşmak
                      isteyenler için de entropi kavramı önemlidir. Canlıların organları, düşük entropiyi besin olarak almaya
                      ve artan entropiye direnecek şekilde vücut ısısını korumaya göre tasarımlanmıştır. Vücuttaki ısı
                      derecesi gibi entropi ile ilişkili önemli dengeleri koruyan beynin yönetiminden, sindirim ve dolaşım
                      sisteminden, hücre organellerine kadar bedenin birçok yapısı, entropi yasası göz önünde
                      bulundurularak tasarımlanmıştır. Üstelik farklı beden ve davranışları olan, birbirinden farklı birçok
                      canlıda, entropi ile ilgili sorunlar farklı şekillerde çözümlenmiştir. Sayısı yüz binlerle ifade edilen
                      türlerin, organlarındaki ve hücre yapılarındaki farklılıkların düzenlenmesini anlamada da entropi
                      önemlidir. Farklı davranışları olan canlıların, entropiye yönelik sorunları, farklılıklarını göz önünde
                      bulunduran çözüm reçeteleri ile halledilmiştir. Kutup ayısının ve kartalın, vücut ısılarını muhafaza
                      etmeleri için bedenlerinde türlerine özel düzenlemeler vardır. Bitkilerin ve balıkların negatif entropi
                      alarak artan entropiye direnmelerini sağlayan mekanizmalarının tasarımı da farklıdır…
                      Bazıları, canlılar gibi tasarım ürünlerinin bu yasayı ihlal ettiğini sanmışlardır. Bu yasanın
                      ortaya konmasında önemli emekleri olan Hermann von Helmhotz bile bunlar arasındadır.63 Evrenimiz
                      ne Platon’un sandığı gibi kaostan düzenin çıktığı bir yerdir, ne de sürekli düzensizliğin arttığını
                      söyleyen entropi yasasının ihlal edilerek canlılar gibi tasarımların oluşturulduğu bir yerdir. Canlıların
                      varlığı, tasarımlarıyla artan düzenin, evrenin başka bir bölgesinde daha fazla düzensizlik olarak
                      ödenmesi sayesinde mümkün olmuştur. Artan düzensizlik hem canlılığın şartıdır, hem de canlılığın
                      oluşması toplam düzensizliği arttıran bir düzenlemedir. Canlılar, kendi dışlarındaki dünyadan madde
                      ve enerji alıp veren “açık sistemler”dir. Bizler doğrudan veya dolaylı olarak hayvanlardan, bitkilerdeki
                      düşük entropiyi alırız. Bitkiler ise düşük entropiyi (düzen) Güneş’ten alırlar. Tüm bu süreçlerde,
                      toplamda artan entropi fazla olduğu için, entropi yasası ihlal edilmez, ama canlılar düşük entropi
                      alarak artan entropiye rağmen yaşamayı sürdürebilirler.


                      Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                      Yorum


                        #26
                        Ynt: Din felsefesi acisindan entropi yasasi

                        Burada dikkat edilmesi gereken husus, canlıların varlığının entropi yasası ile çelişmemesinin,
                        bu yasanın, canlılığın varlığını açıkladığı anlamına gelmediğidir. Bazı bilim adamları böylesi bir
                        yanlışa düşmüştür. Paul Davies böylesi bir hataya düşenlerin yaptığı mantıki hatayı; elektrik prizi
                        bulduğunu söyleyen birinin, bunun buzdolabının varlığını açıkladığını söylemesine benzeterek
                        eleştirir.64 Buzdolabından yola çıkarak şöyle bir örnek de verebiliriz: Buzdolabı da aynı canlılar gibi,
                        entropinin genel eğiliminin tersine hareket ediyormuş gibi görünür, çünkü sıcaktan soğuğa geçiş yapar; ama bunu yaparken, arttırdığı entropi daha fazla olduğu için entropi yasası ihlal edilmez. Bu
                        yüzden buzdolabının entropi yasasını ihlal etmediğini bulan birinin (canlılarda olduğu gibi), evin
                        bodrum katında bulduğu buzdolabının nasıl oluştuğunun ve oraya niye geldiğinin açıklamasının
                        entropi yasası olduğunu zannetmesi, ne kadar yanlış mantıksal bir çıkarımsa, canlıların varlığının
                        açıklamasının, bu yasa ile çelişmemeleri olduğunu söylemek de o kadar hatalı bir yaklaşımdır.
                        Düzensizliğin arttığı bir evrende canlılar gibi tasarımların varlığı, düzensizliğin yasası olan
                        termodinamiğin ikinci kanuna aykırı olmasa da, tasarım kanıtına ilave güç katacak bir olgudur.


                        Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                        Yorum


                          #27
                          Ynt: Din felsefesi acisindan entropi yasasi

                          4- Mucizeler Ve Entropi
                          Mucize, sözlükte başkasını aciz bırakan demektir. Dini literatürde ise, peygamber olduğunu
                          iddia eden kişinin doğruluğunu gösteren olgu anlamına gelir. Peygamber, doğruluğunu kanıtlamak için
                          olağanüstü bir iş yaparak inanmayanları aciz bırakır; mucize sergiler.65 Üç teist din açısından da
                          “mucize” kavramı önemli bir yer işgal eder. Mucizelere inanç, üç dinin kutsal kitaplarına imanın bir
                          gereğidir ve bu kitapların birçok yerinde mucizeler anlatılır. Ayrıca bu dinlere inananların Tanrı-evren
                          ilişkisini nasıl kurmaları gerektiği hususu açısından da mucizelerin anlaşılma şekli önemlidir. Burada
                          cevaplanması gerekli en önemli sorulardan biri, mucizenin, doğa yasalarının ihlal edilmesi anlamını
                          taşıyıp taşımadığıdır. Kutsal metinlerde mucizenin doğa yasalarının ihlal edilmesi anlamını taşıdığını
                          belirten ifadeler yoktur; ama bu metinlerde geçen Hz. Musa’nın denizi yarması veya Hz. İsa’nın
                          doğuştan körleri iyileştirmesi gibi ifadeler, mucizenin doğa yasalarının ihlal edilmesi anlamını
                          taşıdığına dair bir görüş oluşturmuştur.
                          Ateistlerin birçoğunun, dinin bilime aykırı olduğunu savunurken en çok ileri sürdükleri
                          görüşlerinden biri, dinin mucizeyi savunması olmuştur. Buna göre din, gözlenen doğa yasalarına
                          aykırıdır; çünkü doğa yasalarına aykırı olayların gerçekleştiğini savunur. Bilimsel yasaları ihlal eden
                          mucize anlayışına itirazlar ateistlerle sınırlı değildir, Tanrı’ya inanan bazı filozoflar da, Tanrı
                          tasavvurlarına aykırı gördükleri, doğa yasalarının ihlali anlamındaki mucize anlayışına karşı
                          çıkmışlardır. Örneğin Spinoza, doğa yasalarının, Tanrı’nın doğasının bir sonucu olduğunu söylemiş ve
                          Tanrı’nın kendi doğasına aykırı hareket etmesini olanaksız görüp mucizelere karşı çıkmıştır. Spinoza
                          monist idi, onun panteizminde Tanrısal cevher ile doğa özdeşti; bu yüzden Tanrısal doğa ile doğa
                          yasaları arasındaki geçişi doğrudandı.66 Spinoza’dan etkilenen Schleiermacher de Hristiyanlıktaki
                          mucize anlayışının değiştirilmesi gerektiğini savunmuştur. O, doğa yasaları çerçevesinde işleyen
                          nedenselliği sadece fiziki değil, mantıki bir zorunluluk olarak da görmüştür.67


                          Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                          Yorum


                            #28
                            Ynt: Din felsefesi acisindan entropi yasasi

                            Mucizelere karşı bu itirazlara çeşitli cevaplar verilmiştir. Bunların belki de en sık dile
                            getirilmiş olanını şöyle özetleyebiliriz: Tanrı’nın yasaları (Sünnetullah), doğa yasalarını da içeren daha
                            geniş anlamda anlaşılmalıdır. Buna göre, bir peygamber aracılığıyla mucize gösterildiğinde doğa
                            yasalarının askıya alınması, Tanrı’nın yasalarının bir parçasıdır. Bu anlayış, mekanist kurallarla
                            çalışan bir makinenin, bazen durdurulup bakımının yapılması gibi bir istisnanın gerekliliğini,
                            mucizelerin gösterilmesi için de kabul eder.
                            Leibniz’in, “baştan müdahale” anlayışına benzer bir anlayışla da, doğa yasalarını ihlal
                            etmeyen bir mucize anlayışı temellendirilmeye çalışılabilir. Buna göre, bir bilardocunun beş-on hamle
                            sonrasını hesaplaması gibi, Tanrı, evrenin başlangıcından peygamberlerin mucizelerinin olacağı yeri
                            ve zamanı hesaplayarak, ilerideki mucizeleri, baştan, doğa yasaları çerçevesinde gerçekleştirmiştir.
                            Dikkat edilirse mucizelere yönelik bahsettiğimiz tüm itirazlar ve savunmalar, klasik fizik
                            yasalarının deterministik ve mutlak yapısı apriori olarak doğru kabul edilerek yapılmıştır. Oysa entropi
                            yasası ile en temel doğa yasalarının deterministik bir nedensellikle beraber olasılıkçı bir tarzda işlediği
                            anlaşılmıştır. Buna göre, başta bahsettiğimiz Atlantik Okyanusu üzerinde tüm havanın toplanması gibi
                            olasılıklar, bilimsel yasalara ters olduğu ve olasılığı mevcut olmadığı için değil, bu olasılık çok çok
                            düşük olduğu için kaale bile alınmazlar. Fakat olasılığın düşüklüğü, olasılıkların rasgele gerçekleştiği
                            düşünülerek ifade edilir. Rasgele atılan bin zarın altı gelme olasılığı çok düşüktür, ama zarları bilinçli
                            bir şekilde altı olarak koyabilen biri için düşük olasılıklar bağlayıcı değildir. Teizm, Tanrı’yı evrenin
                            yaratıcısı, bilimsel kanunların koyucusu ve koruyucusu olarak görür. Bu anlayışa sahip biri, bilimsel
                            oluşumların olasılıklarının belirleyicisi olarak Tanrı’yı görüp mucizeleri açıklayabilir. Böylesi bir
                            mucize açıklaması, bilimsel yasaların ihlali anlamını taşımayacağı için, daha önce zikrettiğimiz
                            itirazların hiçbiri bu anlayışa karşı ileri sürülemez.


                            Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                            Yorum


                              #29
                              Ynt: Din felsefesi acisindan entropi yasasi

                              Özellikle şunu belirtmemizde fayda var; biz, Tanrı’nın mucizeleri böyle gerçekleştirdiğini
                              veya gerçekleştirmediğini ileri sürmüyoruz. Doğa yasaları içinde mucizenin mümkün olduğunu
                              göstermek, mutlaka Tanrı’nın bu şekilde mucizeleri oluşturduğu anlamını taşımaz. Fakat, doğa
                              bilimlerindeki gelişmelerle ortaya çıkan evren tablosunun, düşük olasılıklar olarak mucizeleri içinde
                              barındırdığını ve böylesi bir mucize anlayışının, mucizelere karşı getirilen “doğa yasalarına aykırı
                              olma” itirazını geçersiz kılacağını göstermek istiyoruz. Spinoza ve Schleiermacher gibi doğa
                              yasalarının ihlal edilmesini kabul edemeyenler de, ortaya çıkan bu sonuç karşısında kutsal metinlerin
                              mucize anlayışını kabul edebilirler. Örneğin entropi yasasında çok önemli bir yere sahip olan, yüksek
                              sayıdaki moleküllerin hareket tarzını ve Hz. Musa’nın denizi yarmasını bir arada düşünelim. Aslında
                              denizin içinde rasgele hareket eden birçok molekül vardır. Denizin ortasından çizeceğiniz hayali bir
                              çizginin sağındaki moleküllerin istisnasız hepsinin daha sağa, soldaki moleküllerin istisnasız hepsinin
                              daha sola hareket ettiğini düşünebiliriz. Moleküllerin böylesi bir hareketinde deniz yarılır ve de hiçbir bilimsel yasa ihlal edilmemiş olur. Bu tarz durumları görememizin sebebi bunların olası olmaması
                              değil, olasılığının imkansız denecek kadar düşük olmasıdır. Ama olasılıkların bilinçli seçicisi olarak
                              Tanrı’yı gören bir anlayış için, olasılıkların düşük olması sorun olmayacaktır. Böylesi bir mucize
                              oluşumunda, Tanrı’nın müdahalesi doğrudan gözlemlenemez; gözlenen, doğada ortaya çıkan
                              beklenmeyen ve sıra dışı olan, fakat doğanın yasalarına da aykırı olmayan olgudur. Mucizenin
                              oluşumu, çok çok düşük olasılıkların seçimi ile gerçekleştiği için bu anlayış, mucizelerin
                              olağanüstülüğüne gölge de düşürmez.


                              Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                              Yorum


                                #30
                                Ynt: Din felsefesi acisindan entropi yasasi

                                Görüldüğü gibi determinist bir evren tablosu ve Newton ile Einstein’ın formülleriyle uyumlu
                                bir evrende bile mucizenin yeri vardır. 20. yüzyılda ortaya konan kuantum formülleri ile ise, evrenin
                                indeterminist ve olasılıkçı yapıda olduğunu ileri sürenler olmuştur. Kuantum teorisinin bu yorumu
                                üzerinde ittifak olmadığını tekrar belirtelim. Kuantum belirsizliklerinin (uncertainty), bizim bilgi
                                eksikliğimizden kaynaklanıp subjektif- indeterminist bir duruma mı, yoksa doğada gerçekten var olan
                                objektif-indeterminist bir duruma mı karşılık geldiği tartışılmaktadır. Doğanın objektif-indeterminist
                                yapıda olduğunu düşünen yaklaşım, Tanrı’nın evrene müdahalesinin bu belirsizliklerin belirlenmesi
                                suretiyle gerçekleştiğinin düşünülmesine olanak verir. Sonuçta, olasılıkçı yasalarla işleyen bir evrende
                                doğa yasalarına uygun Tanrısal müdahale “olasılıklardan belli olasılığın seçilimi” ile
                                temellendirilebilecekken; belirsizliklerin olduğu bir evrende Tanrısal müdahale “belirsizliğin
                                belirlenmesi” ile açıklanmaya çalışılabilir. 1960’lı yıllarda, evrenin bir köşesindeki girdilerde çok
                                küçük farkların oluşturulmasının, çıktılarda ne kadar büyük farklar oluşturabileceğinin farkına varıldı.
                                Bu durum genelde “kelebek etkisi” olarak bilinir, buna göre İstanbul’daki bir kelebeğin kanat
                                çırpışları, Los Angeles’ta kasırga oluşturabilir.68 Bu da mikro seviyedeki çok küçük müdahalelerin bile
                                ne kadar büyük önem taşıdığını; çok küçük olasılıkların seçimi veya belirsizliklerin belirlenmesi ile
                                evrende ne kadar geniş bir müdahalenin imkanı olduğunu gösterir.

                                Entropi yasası determinist ve olasılıkçı bir yapıda işleyen evreni gösterir ve Heisenbergçi
                                kuantum yorumunun indeterminist evren iddiasına sahip değildir. Fakat olasılıkçı bu yasa da, doğa
                                yasaları ihlal edilmeden evrende mucizelerin gerçekleşmesinin imkanını görmemizi sağlayabilir. Ama
                                “özgür irade” konusuna gelirsek, bu konu açısından, evrende objektif belirsizliklerin olup olmaması
                                daha çok önem kazanır. Hatta ilaveten, insan zihninin yapısı üzerine felsefi tartışmaların da bu konuya
                                dahil edilmesi gerekir. Bu yüzden, Tanrı’nın evrene müdahalesi konusunda karşımıza çıkan “mucize”
                                sorunu işlemekle yetinip, “özgür irade” sorununa girmeyeceğiz. Bu ikinci sorun, kuantum kuramı ve
                                zihin felsefesi gibi diğer başlıkların da hep beraber irdelendiği bir bağlamda ele alınmalıdır.


                                Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X