Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Din felsefesi acisindan entropi yasasi

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Din felsefesi acisindan entropi yasasi

    DİN FELSEFESİ AÇISINDAN ENTROPİ YASASI
    Dr. Caner TASLAMAN- Felsefe ve Din Bilimleri Doktoru.
    Özet
    Termodinamiğin ikinci yasası, evrenin en temel yasalarından biri olarak kabul edilir ve entropi
    yasası diye de bilinir. Bu yasa, evrende düzensizliğin sürekli olarak tek yönlü bir şekilde arttığını
    söyler. Teistler ile ateistler arasında tarih boyunca sürmüş olan evrenin başlangıcı ve sonu olup
    olmadığına dair tartışmalar açısından bu yasanın önemi büyüktür. Ayrıca entropinin, din felsefesinin
    önemli konuları olan “tasarım kanıtı” ve “mucize sorunu” açısından da göz önünde bulundurulması
    gerekir. Makalenin başında entropinin ne olduğunun ve fizik ile felsefedeki entropi ile ilgili bazı
    önemli meselelerin tanıtımı yapıldıktan sonra, bu yasanın din felsefesi açısından sonuçları dört
    maddede incelenecektir. Bu maddelerin birincisi evrenin sonu, ikincisi evrenin başlangıcı, üçüncüsü
    tasarım kanıtı, dördüncüsü ise mucize sorunu hakkındadır.


    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    #2
    Ynt: Din felsefesi acisindan entropi yasasi

    Entropi: Tek Yönlü, Olasılıkçı, Düzensizlik Yasası
    Termodinamiğin birinci yasası, evrendeki (tecrit edilmiş bir sistemdeki) toplam enerjinin her
    zaman aynı olduğunu söyler. 19. yüzyılda bu yasa “enerjinin korunumu yasası” ve “maddenin
    korunumu yasası” olarak, enerjinin ve maddenin ayrı ayrı ele alınmalarıyla ifade ediliyordu. Fakat Einstein’ın ünlü E = m⋅ c2 (Enerji= Kütle×Işık hızının karesi) formülüyle, birbirinden bağımsız
    olarak görünen bu yasalar birleştirildi.1 Daha önceden akustik enerjisi, Güneş enerjisi, elektrik enerjisi
    gibi farklı enerji türlerinin aynı özden yapıldığı anlaşılmıştı. Maddenin enerjinin bir formu olduğunun
    anlaşılmasıyla yasa, “enerjinin-maddenin korunumu yasası” oldu. Buna göre evrendeki enerji (E)
    değişmediği için, enerji değişimi ( Δ ) sıfıra eşittir. Bunun matematiksel formülü şu şekildedir:
    ΔE Evren = 0
    Termodinamiğin ikinci yasası (entropi) özellikle Clausius’un çalışmaları sayesinde 19.
    yüzyılın ikinci yarısında ortaya konuldu. Entropi terimini ilk kullanan da odur. Bu yasayla, enerjinin,
    sürekli, daha çok kullanılabilir bir formdan daha az kullanılabilir bir yapıya doğru değiştiği söylenir.
    Kısacası, evrende düzensizlik sürekli artmaktadır ve bu tek yönlü tersinemez bir süreçtir. Evrendeki
    enerjinin tüm değişmelere karşı sabit kaldığını söyleyen birinci yasa bir eşitlikle belirtilmesine karşın,
    evrendeki enerjinin sürekli daha düzensiz bir hale gittiğini söyleyen (düzensizliğin artışı entropinin
    artışı veya pozitif entropi değişikliği olarak ifade edilir) ikinci yasa eşitsizlikle belirtilir. Aslında
    Clausius başta, enerjinin korunumu yasası gibi entropinin korunumu yasasını bulacağını umuyordu;
    ama, sonuçta evrenin, entropinin korunmaması yasası ile yönetildiğini gördü.2 Bunu ifade eden
    formülde, evrendeki entropinin (S), değişiminin ( Δ ) sürekli olarak tek yönlü ve artış halinde
    olduğunun belirtilmesi için sıfırdan büyük olduğu söylenir. Formül kısaca şöyledir: Δ S Evren > 0


    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    Yorum


      #3
      Ynt: Din felsefesi acisindan entropi yasasi

      Tek yönlü süreçler sonun habercisidir. İnsanın yaşlanma süreci de, evrendeki entropinin artışı
      da böyledir. Aslında evrendeki entropinin artışına sebep olan birçok tek yönlü süreci sürekli
      gözlemlemekteyiz. Isı, hep sıcaktan soğuğa doğru akar, hiçbir zaman soğuktan sıcağa doğru akmaz.
      Sıcak bir çayın her zaman soğuduğunu gözlemleriz, ama hiçbir zaman odadaki sıcaklık çaya doğru
      geriye akarak (süreç tersinerek) çayımızı ısıtmaz. Bisikletimizin frenine basarak durmamıza yol açan
      süreç ısıyı açığa çıkarır, ama hiçbir zaman Güneş’in ısıttığı bisikletimizin hareket ettiğini göremeyiz.
      Parfümümüzün kapağı açıksa koku odaya dağılır, ama odanın içindeki dağılmış moleküller tekrar bir
      şişeyi doldurmazlar.
      Arthur Eddington, entropi yasasının, tüm doğa yasaları içinde en önemli yere sahip olduğunu
      söyler. Eddington, evren hakkındaki bir teorinin, Maxwell’in formülleriyle, hatta daha önceden
      yapılmış bazı deneylerle uyumsuz olsa bile doğru olma şansının bulunabileceğini; ama entropi yasası
      ile çelişiyorsa hiçbir şansının olmadığını söyler.3 Einstein’a göre, Newton mekaniğinin en büyük
      başarısı ısı hareketlerine uygulanmasıdır; bu başarı kinetik teoride ve istatistiksel mekanikte gözlemlenir.4 En ünlü fizikçilere göre fiziğin en temel yasası olan entropi; başarılı bilimsel bir teori
      olmak için farklı bilim felsefecilerince ortaya konmuş olan gözlem ve deneye dayanma,
      yanlışlanabilme, öngörü yeteneği, başarılı matematiksel açıklama gibi kriterlerin hepsini de karşılar.
      .........
      1 Albert Einstein, İzafiyet Teorisi, çev: Gülen Aktaş, Soy Yayınları, İstanbul, 2001, s. 44.
      2 Michael Guillen, Dünyayı Değiştiren Beş Denklem, çev: Gürsel Tanrıöver, Tübitak Popüler Bilim Kitapları,
      Ankara, 2001, s. 213-215.
      3 Arthur Eddington, The Nature Of The Physical World, Macmillan, New York, 1929, s .74.
      4 Albert Einstein, The Theory Of Relativity And Other Essays, MJF Books, New York, 1997, s. 30.


      Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

      Yorum


        #4
        Ynt: Din felsefesi acisindan entropi yasasi

        Fakat, ilginç bir şekilde bu kadar kesin bir yasa olan entropi, aslında olasılıkçı bir yasadır.
        Isının tek yönlü akışı gibi moleküllerin dağılmasına (diffusion) yönelik hareketlerde, her bir
        molekülün hareketini hesap etmek imkansızdır. Söz konusu olan katrilyonlarca molekülden çok daha
        fazlasıdır, bu moleküllerin birbirleriyle çarpışmaları gibi etkenleri, her bir molekül için hesap etmek
        mümkün değildir. Fakat söz konusu olan o kadar çok moleküldür ki, dağılmaya bağlı olasılıkçı entropi
        kanunları hep güvenilir sonuç verir. Dünyadaki hava moleküllerini ele alalım, aslında çok düşük bir
        olasılık olarak, dünyadaki hava moleküllerinin Atlantik Okyanusu üzerinde toplanması ve tüm
        dünyanın havasız kalması olasılığı vardır; fakat bu olasılık imkansız denecek kadar azdır ve
        korkulacak bir şey yoktur. George Gamow tek bir odadaki hava moleküllerinin, odanın tek bir
        yarısında toplanma olasılığının bile adeta imkansız olduğunu şu şekilde göstermiştir: Bir odada
        yaklaşık 10 27 (milyar×milyar× milyar) molekül vardır. Odanın bir yarısında bulunmanın olasılığı ½
        olduğundan, tüm moleküller için bu olasılık (½)
        27
        10 dir; bu ise 10
        26
        3×10 ’da 1’dir. Hava moleküllerinin
        saniyede 0.5 km hızla hareket ettikleri ve 0.01 saniyede odadaki dağılışlarının 100 kez karıştığını
        hatırlayalım. Tüm bu moleküllerin odanın bir yarısında toplanması için gereken süre
        10 299.999.999.999.999.999.999.999.998 saniyedir, eğer bu süreyi evrenin toplam yaşı olan 1017 saniye ile
        mukayese edersek, neden böylesi bir olasılığa imkansız dediğimiz anlaşılabilir.5 Gamow’un tek bir
        odanın bir yarısında moleküllerin toplanmasının olasılıksal imkansızlığı için (matematikte 10 50 ’de
        1’den küçük olasılıklar genelde imkansız kabul edilir) verdiği örneğe bakarak, bizim dünyanın tüm
        havasının Atlas Okyanusu üzerinde toplanmasından bahseden örneğimizin ne kadar imkansız
        olduğunu rahatça anlayabiliriz. Moleküllerin dağılımında ortaya çıkan bu tip hesaplar, entropi
        yasasının olasılıkçı bir yasa olmasına karşın neden en kesin fizik yasası olarak görüldüğünü ortaya
        koymaktadır.


        Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

        Yorum


          #5
          Ynt: Din felsefesi acisindan entropi yasasi

          Bazıları itiraz olarak insanların yaptıkları makinelerin veya binaların düzensizlikten düzene
          geçiş olduğunu, ayrıca negatif entropi aldığımız bitkilerin varlığının da entropi yasası ile çeliştiğini
          söyleyebilir. Burada dikkat edilmesi gerekli nokta, termodinamiğin ikinci yasasının izole (isolated) bir
          sistemdeki toplam entropinin arttığını söylemesidir. Evrenin bir bölümünde oluşan düzenin bedeli,
          mutlaka başka bir bölümünde daha büyük çapta bir düzensizlik olarak ödenir. Örneğin bir binayı ele
          alalım. Binanın yapımı için kullanılan maddeler (demir, tahta, v.b) dünyanın hammadde kaynakları
          yok edilerek elde edilir, ayrıca binanın yapımı için belli miktarda bir enerji sarf edilir. Tam bir hesap yapıldığında yol açılan düzensizliğin miktarı her zaman düzenden fazladır.6 Canlıların hepsi
          çevrelerinden negatif entropi alarak yaşarlar. Biz bitkilerden veya bitkileri yiyen hayvanlardan negatif
          entropi alırız, bitkiler ise fotosentezle Güneş’ten negatif entropi alarak yaşarlar. Bu yüzden Bertrand
          Russell, her canlı varlığın çevresinden kendisi ve nesilleri için mümkün olduğunca çok enerji alan bir
          çeşit emperyalist olduğunu söylemiştir.7 Fakat her canlının beslenmesi, çevresinde daha büyük bir
          düzensizlik oluşturur. Örneğin sürecin her safhasında çekirge yaprağı, kurbağa çekirgeyi, alabalık da
          kurbağayı yediğinden, sürekli bir miktar enerji kaybolur. Miller’e göre beslenme sürecinde enerjinin
          %80-90’ı ısı halinde çevreye yayılır. Enerjinin sadece %10-20’si bir sonraki aşama için canlının
          dokusunda kalır. Bir insanı bir yıl beslemek için 300 alabalık gerektiğini varsayalım; bu balıklar ise
          1000 ton ot tüketerek yaşayan 27 milyon çekirge tüketen 90.000 kurbağayı yemeleri (negatif entropi
          almaları) sayesinde varlıklarını sürdürürler.8 Bir bitki, havadan karbondioksit molekülü, topraktan su
          alarak ve Güneş ışınlarını kullanarak basit moleküllerden karmaşık moleküller yapar; basit
          moleküllerden karmaşık moleküller yapmak entropi azalması anlamına gelir, fakat yine de entropi
          yasası ihlal edilmemiştir.9 Bitkiler de diğer canlılar gibi “açık sistemler”dir ve kendi düzenlerinin
          bedeli olarak çevrede daha çok düzensizlik oluştururlar. Güneş’in sürekli artan entropisine ve toprağın
          bozulan düzenine karşı, bitkilerdeki negatif entropi artışı çok azdır. Yapılan hesaplar canlıların,
          makinelerin ve tüm düzenli yapıların düşen entropilerinin bedelinin sistemin bütününde daha çok
          entropi artışı olarak ödendiğini ve termodinamiğin ikinci yasasının hiç bir şekilde ihlal edilmediğini
          göstermektedir.


          Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

          Yorum


            #6
            Ynt: Din felsefesi acisindan entropi yasasi

            19. yüzyıla Newton fiziğinin hakimiyeti altında girildi. Bu fiziğin yasalarında mutlak
            determinizm, mutlak uzay ve zaman ile zamanda tersinirlik vardı. Mutlak deterministik matematiksel
            yasalar sayesinde kırk yıl sonraki olacak veya elli yıl önceki olmuş Güneş tutulmalarının zamanını tam
            olarak tespit etmek mümkündü. Uzay ve zaman birbirlerinden ve hareket halindeki gök cisimlerinden
            etkilenmeyen mutlak varlıklar olarak algılanıyorlardı. Yokuşu çıkan inebilirdi, ileriye doğru giden
            cisimler geriye dönebilirdi ve sağa doğru hareket eden sarkaç sola da gidebilirdi; tüm bu tersinir
            süreçler fiziğin hareket yasaları ihlal edilmeden gerçekleşiyordu.
            Zamanın ve uzayın mutlaklığına dair görüş 20.yüzyılda Einstein’ın özel ve genel izafiyet
            teorilerini ortaya koyuşu ile değişti. Einstein gök cisimlerinin, uzayın, objektif ve subjektif zamanın,
            birbirleriyle bağlantılı olduğunu gösterip; klasik mekaniğin birbirinden bağımsız, mutlak uzay ve
            zaman tasarımını düzeltti.10 Einstein fiziğinde mutlak olan ışığın hızıdır ve bu fizik de, Newton yasaları kadar deterministtir. Makronun fiziğindeki determinist yaklaşım, Einstein ile 20. yüzyılda
            devam etse de, yine aynı yüzyılda mikronun fiziğine dair kuantum kuramının “belirsizlik ilkesi” ile
            tartışma konusu olmuştur. Heisenberg gibi “belirsizlik ilkesi”ni, doğanın indeterminist yapıda
            olduğunun bir delili sayanlar olmasına karşın11, Planck ve Einstein gibi belirsizliğin, bizim
            teorilerimizin eksikliğinden ve gözlem yeteneğimizin mikrodaki sınırlılığından kaynaklandığını
            savunanlar da olmuştur.12 Kuantum kuramı da entropi yasası gibi olasılıkçı bir yaklaşım getirmiştir.13
            Fakat termodinamik yasalar üzerindeki ittifakın kuantum kuramı üzerinde gerçekleşmediğini
            hatırlamalıyız. Ayrıca termodinamiğin ikinci yasası olasılıkçı olmasına karşın, kuantum kuramının
            tartışılan yorumu gibi evrenin indeterminist bir yapıda olduğunu söylemez. Entropi yasasının Newton
            ve Einstein fiziğiyle aynı şekilde determinist yapıda olmasına ve kuantum kuramında olduğu gibi
            olasılıkçı yaklaşımda bulunmasına karşın, tüm bu kuramlardan farklı yanı, tek-yönlü ve tersinemez
            bir yasanın evrenin en temel yasası olduğunu göstermesidir.


            Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

            Yorum


              #7
              Ynt: Din felsefesi acisindan entropi yasasi

              Bu yasanın bizce en önemli özelliği bu tek yönlü, tersinemez yapısıdır. Entropinin oku
              zamanla aynı yönde ilerlemektedir. Bu yüzden zaman üzerine yapılacak ontolojik bir tartışma
              açısından entropi yasası özel önem taşır. Bu yasa, süreci önemli kılarak, zamanın fiziksel
              oluşumlardaki payını ortaya koyar. Fakat yine de zamanı, entropinin bir fonksiyonu olarak gören
              anlayışın hatalı olduğu kanaatindeyiz. Çünkü evrenin her yerinde zaman artar; temelde “önce ve
              “sonra” dizilme ile ilgili olan zamanın, evrenin hiçbir yerinde istisnası olmaz ve olasılıkçı bir yapıyla
              da alakası yoktur. Oysa evrendeki entropinin artışı toplam olaraktır; evrenin bir yerinde düzenin
              artması entropi yasasına aykırı değildir. Zaman ise entropiden daha kesin ilerler; evrenin hiçbir
              köşesindeki zaman, başka bir yerde zaman daha ileriye götürülmek suretiyle geriye çevrilemez. Bu
              yüzden, entropi artışının oku ile zamanın oku aynı yönde olsa da, entropi artışı ile zamanı
              özdeşleştirmek hatalıdır.
              Entropi ile ilgili diğer önemli bir yanılgı ise entropideki artışın evrenin genişlemesine
              bağlanmasıdır. Önce Einstein’ın formüllerine dayanarak Lemaitre ve Friedmann evrenin genişlediğini
              teorik düzeyde ortaya koydular. 1920’ler ve 1930’larda Edwin Hubble, Vesto Slipher ve Milton
              Humason gibi astronomların Mount Wilson Gözlemevi’nde yaptıkları gözlemler ise evrenin
              genişlediğini gözlemsel verilerle de destekledi.14 Bazı fizikçiler, moleküllerin dağılması ile ilgili
              yasaların da etkisiyle, entropinin artışının sebebinin evrenin genişlemesi olduğunu zannettiler ve eğer
              evrende yerçekiminin etkisi galip gelir de evren kapanmaya başlarsa entropinin düşeceğini söylediler.
              Entropiyi sadece gazların dağılımı şeklinde düşünmek, çekim gücünün toplayıcı etkisinin entropiyi
              düşürdüğü yanılgısına sebep olmuştur. Gazların zamanla geniş bir alana dağılmasının entropi artışı olması gibi, zaman sürecinin sonunda oluşan karadelikler de yüksek bir entropi düzeyine karşılık
              gelirler.15 Stephen Hawking’in karadelikler hakkındaki ünlü keşfine yol açan da, bu gök cisimlerinde
              termodinamiğin ikinci yasasının geçerli olduğunu bulması olmuştur.16 Bu da gösteriyor ki entropi
              yasası sadece sabit veya genişleyen boyutlarda işlemez, karadelikler gibi küçülen boyutlar da entropi
              artışını temsil edebilirler. Eğer evrende yerçekimi bir gün galip gelir ve evren Büyük Çatırtı’ya (Big
              Crunch) doğru kapanışa geçerek büzülmeye başlarsa da entropinin artışı devam edecektir. Evrende
              sürekli maddeden ışınıma bir enerji transferi olmaktadır. Bu yüzden, Richard Tolman’ın çalışmalarının
              da gösterdiği gibi, evren eğer bir kapanışa geçerse de; bu kapanış, evrenin genişlemesinin simetriği
              olamaz ve evren açılışından daha hızlı çöker. Biriken ışınım bir entropi büyümesini temsil eder ve bu
              da, bu evrende entropideki yükselişten hiçbir şekilde kaçılamayacağını gösterir.17


              Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

              Yorum


                #8
                Ynt: Din felsefesi acisindan entropi yasasi

                Sonuçta evrende dört tane birbirine indirgenemeyecek tek yönlü işleyen sürecin olduğu
                kanaatindeyiz. Bunlardan birincisi evrenin genişlemesi, ikincisi entropinin artışı, üçüncüsü uzayzamanı
                ve dördüncüsü zihne bağlı zamandır. Birinci şıktaki evrenin genişlemesinin diğer üçünden
                tamamen bağımsız olduğunu, bu olgunun gözlemlerle desteklendiğini, pekala bu sürecin tersinin de -
                evrenin büzülmesi- mümkün olduğunu; bu yüzden, evrenin genişlemesinin diğer şıklarla ifade
                edilenlere indirgenmesinin kesin olarak hatalı olduğunu söyleyebiliriz. İkinci şıkta belirttiğimiz
                entropi yasası gözlemsel deneylerle desteklenmektedir ve fiziğin tüm verileri bu yasanın tersinemez
                olduğunu göstermektedir. Kısacası entropi artışı, uzayın ve zihnin zaman okuyla tamamen aynı yönde
                hareket eder. Fakat daha önce belirttiğimiz nedenlerden dolayı entropi artışı, uzay-zamanına veya
                zihne bağlı zamana indirgenemez. Klimayla içinde olduğumuz odanın entropisini düşürebiliriz,
                böylelikle zihnimiz dışarıdaki entropi artışını gözlemleyemeyecek, sadece entropi düşüşüne tanıklık
                edecek; fakat zihnimizde hiçbir çelişki doğmayacaktır. Eğer bazılarının sandığı gibi psikolojik okumuz
                entropiye bağlı olsaydı -entropiye indirgenebilseydi- böylesi bir durumun çelişki doğurması gerekirdi.
                Belki de en tartışmalı konu uzay-zamanının zihinsel zamana indirgenip indirgenmeyeceğine dair
                olacaktır. Einstein’ın fiziği, zamanı, mutlaklık kategorisinden indirmiştir. Zamanın ontolojik
                statüsünde artık mutlaklığa bir yer olmasa da, bizce zamanın gerçekliğine yine de bir yer vardır.
                Einstein zamanın yanılsama olduğundan şüphe etse de -hayatının sonuna doğru bu görüşünü
                değiştirdiği söylenir18- onun formüllerinde bir sabit olarak yer alan ışık hızı, zamanın dış dünyadaki
                fiziksel bir ifadesi değil midir? Entropi gibi tersinemez süreçleri ve de özellikle son dönemde bu
                süreçlerin düzensizliğe doğru giderken oluşturdukları düzeni incelemek, fizikte ön plana çıkmış ve
                “zaman” ile “süreç”, fizik açısından dikkate alınması gereken unsurlar olarak öne çıkmışlarıdır.19


                Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                Yorum


                  #9
                  Ynt: Din felsefesi acisindan entropi yasasi

                  “Zaman okunu yaratan biz değiliz; tam tersine, biz onun çocuklarıyız”20 diyen Prigogine ile bu
                  hususta aynı fikirde olduğumuzu söyleyebiliriz. Zamanın gerçekliği ne kadar zayıflatılırsa
                  zayıflatılsın, zihin dışındaki oluşumların “önce” ve “sonra” olarak düzenlenmelerinin, fenomenlerin
                  hepsinin aynı anda verilmemesinin bir karşılığı olması gerekir. Descartes “cogito ergo sum” ile, kendi
                  varlığının gerçekliği ne kadar zayıflatılırsa zayıflatılsın, gerekirse maddi dünya yok sayılsın, “ben”
                  dediği varlığın bir ontolojik karşılığı olduğunu görmüştü.21 Aynı şekilde zamanın mutlaklığını elinden
                  alan Einstein’ın formüllerine rağmen yine de zamanın, ontolojik gerçekliğine karşı gelen bir şeyler
                  olması gerekir. Zamanın zihinde var olmasına gelince, Kant’ın gösterdiği gibi, eğer zihinde böyle
                  apriori bir sezgi yeteneği olmasaydı dış dünyayı anlamamız mümkün olmazdı.22 Fakat zamanın apriori
                  bir sezgi olması, zamanın sırf zihnin bir dayatması olduğunu göstermez. Noam Chomsky, zihnimizde
                  apriori olarak dil öğrenme yeteneği olduğunu göstermiştir23; fakat bu, dış dünyada dilin var olmadığı
                  anlamına gelmez. Bu yüzden, Kant’ın, zamanın zihinde apriori olarak var olduğunu göstermesi, uzayzamanının
                  zihinsel-zamana indirgeneceğini göstermez. Bize göre, hem dış dünyada zamanın bir
                  gerçekliği olduğu, hem zihinde de zaman sezgisi apriori olarak bulunduğu için; bu ikisi birbirine
                  indirgenemeyecek tek yönlü süreçlerdir. “İndirgenemez” ifadesiyle kastımız, bunların birbirine
                  tamamen özdeş olmadığıdır, yoksa zihinsel zamanla uzay-zaman elbette ki ilişkilidir ve bunlar
                  birbirinden bağımsız ele alınamaz. Eğer zaman sırf zihinsel bir şey olsaydı, doğal süreçlerin tarifinde
                  önemsiz ve gereksiz olması beklenirdi. Fakat entropi yasası, evrensel oluşumlarda
                  tersinemezliğin/zamanın/sürecin önemini göstermiş, zamanın ontolojik yapısıyla ilgili felsefi
                  tartışmalar açısından da önemli olmuştur.


                  Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: Din felsefesi acisindan entropi yasasi

                    Zamanın mutlak olmadığının anlaşılması din felsefesi açısından önemli soruların
                    cevaplanmasında yardımcı olur. Örneğin Kant’ın antinomileri (çatışkıları), etkisinde olduğu Newtoncu
                    fiziğin “mutlak zaman” kavramına göre şekillenmişti.24 Oysa Einstein’ın formülleriyle uzay ve zaman
                    birbirine bağlandığından, uzayın var olmadığı Big Bang sürecinden önceki zamanda Tanrı’nın ne
                    yaptığını sormak anlamsızdır. Ayrıca “Tanrı insanları yaratmak için niçin 15 milyar yıl bekledi” gibi
                    sorular da anlamsızdır. Böylesi sorular, zamanı mutlak gören bir anlayışla sorulmuştur; zamanı izafi
                    gören bir anlayış için bir boyuttaki 15 milyar yıllık zaman, başka bir boyutta bizim için birkaç
                    saniyenin önemsizliği kadar önemsiz olabilir. Zamanı, mutlak olarak görmemelerine rağmen, ontolojik
                    açıdan bir gerçekliğe karşılık gelen bir kavram olarak algılayanlar ise -bizim gibi- din felsefesi
                    açısından önemli başka sonuçlara varmaya çalışabilir. “Kötülük sorunu” ve zamanın akışı ile artan entropi arasında bir ilişki aramak25 veya “özgür irade” hakkında yapılacak tartışmalar açısından
                    zamanın gerçekliğini göz önünde bulundurmak önemli olabilir. Bu konular, bu makalede
                    hedeflediğimiz konunun dışında başka konulara da girmeyi gerektirdiğinden bu hususların ayrıntısına
                    girmeyeceğiz.
                    Entropinin yasasının din felsefesi açısından önemli gördüğümüz sonuçlarını dört maddede
                    göstermeye çalışacağız. Bunların ilki, bu yasanın, evrenin bir sonu olduğunu göstermesi hakkındadır.


                    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                    Yorum


                      #11
                      Ynt: Din felsefesi acisindan entropi yasasi

                      1- Evrenin Sonu Ve Entropi
                      Daha önceden değindiğimiz gibi tek yanlı süreçler ölümün habercisidir ve evrende sürekli
                      düzensizliğe doğru bir gidiş vardır. Fizikte, entropinin artışı olarak ifade edilen bu süreç sonsuza dek
                      devam edemez. Isı tek yönlü olarak sıcaktan soğuğa durmadan akar ve sonunda her yerde aynı
                      sıcaklığa erişilince hareket duracaktır. Evrenin bu şekildeki sonu “ısı ölümü” (heath death) veya
                      “termodinamik denge” (thermodynamic equilibrium) olarak isimlendirilir. Daha önceden evrenin
                      sonsuza dek var olamayacağına dair bazı argümanlar ortaya konmuştu. Örneğin 9. asırda yaşamış
                      İslam filozofu/kelamcısı Kindi, alemdeki cisimlerin sınırlılığından evrenin sonlu genişliğine, evrenin
                      sonlu genişliğinden zamandaki sonluluğuna geçiş yapan, v.b. argümanlar ileri sürmüştür.26 Fakat doğa
                      bilimleri alanında evrenin sonunun kaçınılmaz olduğu ilk olarak 19. yüzyılda entropi yasası ile
                      anlaşıldı. 16. yüzyıla dek hakim olan Aristoteles-Batlamyus sistemine göre yıldızlar hiç tükenmeyen
                      bir yakıt ile varlıklarını sonsuza dek sürdüreceklerdi. 19. yüzyıla hakim olan Galileo ve Newton fiziği
                      ise evrenin sonuna dair bir şey söylemiyordu. Kant’ın, Newton fiziğinin bir uygulaması olan “Evrensel
                      Doğa Tarihi Ve Gökler Kuramı”27 eserinde yıldız kümelerinin evrimi ilk olarak açıklanmıştı. Daha
                      sonra Laplace’ın geliştirdiği bu kuram, evrendeki değişimin önemini göstermişti, ama bu değişimin
                      dairesel bir yapıda olduğu da düşünülebilirdi. Sonuçta Kant-Laplace yaklaşımı da evrenin sonu olup
                      olmadığına dair bir veri ortaya koymuyordu. Üstelik 19. yüzyılın ilk yarısında formüle edilen
                      termodinamiğin birinci yasası; enerjinin, değiştirdiği formlara karşın, toplamının hep sabit kaldığını
                      söylediğinden, evrenin sonsuza dek var olacağının bir delili olarak kullanılabilirdi. Böylesi bir fikir
                      ortamında entropi yasasının, sabit enerjinin sürekli daha kullanılmaz bir yapıya doğru evrildiğini
                      söylemesi, evrenin bir sonu olmasını gerektirdiğinden bilim dünyasında ve felsefecilerde şok etkisi
                      oluşturdu. Örneğin Bertrand Russell, bilimsel yasaların evrenin bir sonu olduğunu gerektirmesi
                      karşısında bunalımlı ruh halini şu sözlerle ifade etti: “…Hatta daha amaçsız ve anlamsız olan bilimin
                      bize sunduğu dünyadır. Böyle bir dünyanın ortasında, eğer bir yerde mümkünse, ideallerimiz bir sığınak bulmalıdır. …Çağlarca sarf edilmiş tüm emekler, tüm özveriler, tüm parlak fikirler,
                      insanoğlunun tüm parlak dehası, Güneş sisteminin ölümüyle yok olmaya mahkum ve insanoğlunun
                      başarılarının hepsinin evrenin yıkıntıları içine gömülmesi kaçınılmaz. Bütün bunlar, tamamen
                      tartışılmaz olmasa bile, o kadar kesin gözükmektedir ki, bunları inkar eden hiç bir felsefe ayakta
                      kalmayı ümit etmemelidir. Ancak bu gerçekler çerçevesinde, ancak katı bir ümitsizliğin sarsılmaz
                      temelleri üzerinde, ruhun bundan sonraki yuvası emniyetle oluşturulabilir.”28


                      Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                      Yorum


                        #12
                        Ynt: Din felsefesi acisindan entropi yasasi

                        Evrenin sonlu olması bazı insanlar için varoluşsal bir krizin kaynağı olmuştur. Birçok insan
                        kendi ölümünün tesellisini evrende bıraktığı eserlerinin, namının ve neslinin devam etmesinde
                        bulmuştur. Politikacıların dev eserler bırakma isteği de ölümsüzleşme arzusunun bir tezahürü olarak
                        yorumlanamaz mı? Perikles’in söylevinde de eserler/nam bırakarak ölümsüzleşme arzusunun bir
                        tezahürünü görürüz: “Onlar böylesine hayatlarını toplumun gözü önünde feda etmişlerdir. Onların her
                        biri, hiç bir zaman eskimeyecek bir üne kavuşmuştur ve onların kabri kemiklerinin konduğu bir yer
                        olarak görünmemelidir; fakat orası onların zaferlerinin yer aldığı bir anıttır ki, her fırsatta onların
                        kahramanlıklarının ve hikayelerinin anısı orada yad edilecektir.”29 Bu dünyada eserler ve nam
                        bırakarak, gerekirse hayatını feda ederek, ölümsüzleşme arzusunun tatmin edilmeye çalışılmasının
                        insan eylemlerindeki yansıması Hannah Arendt’in satırlarında da yer alır: “Öyleyse kim arkasında bir
                        hikaye ve bir kimlik bırakarak ölümsüz bir üne kavuşup ünlü olmak istiyorsa, yalnızca hayatını
                        tehlikeye atmakla kalmamalı, fakat özellikle, Achilles gibi, kısa bir hayatı ve vakitsiz ölümü de
                        seçebilmelidir.”30
                        Bu evrende eserler veya nam bırakarak ölümsüzleşme arzusunda olanlar için entropi sevimsiz
                        bir fizik yasası olmuştur. Tarih boyunca Tanrı’nın ezeli ve ebediliğine karşı evrenin ezeli ve
                        ebediliğini savunan materyalist ontoloji savunucuları için de entropinin gösterdiği sonuç hazmı zor
                        demir bir leblebi niteliğindedir. Evrenin ebediliğine olan sağlam inanç Demokritos ve Epikuros’un
                        atomculuğundan31 başlayarak birçok materyalist felsefecinin yazılarında görünür. Tanrı’yı yok saymak
                        için maddenin ezeliliği ve ebediliğinin savunulması gerektiğini Lucretius’tan önce hiç kimsenin bu
                        kadar açıklıkla savunduğunu bilmiyoruz. Onun evrenin ebediliğine olan inancını şu şiirinde
                        görebiliriz:
                        Öyleyse iki türdür bütün nesneler:
                        Atomlar ve onlardan oluşan bileşikler
                        Çünkü hiç bir güç yıkamaz atomları
                        Mutlak son oluşları sonsuza dek korur onları32


                        Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                        Yorum


                          #13
                          Ynt: Din felsefesi acisindan entropi yasasi

                          Materyalist felsefeyi savunanların her şeyin yeterli açıklaması olan bir evreni savunmalarının
                          yanında; agnostik filozoflar, her şeyin açıklamasını Tanrı’da bulmak kadar evrende bulmanın da
                          mümkün olduğunu söylemişler ve bu şıklar arasında karar vermenin imkansızlığını dile getirerek
                          agnostisizmlerini temellendirme yoluna gitmişlerdir. Örneğin Hume “Din Üstüne” isimli kitabında
                          şöyle demiştir: “Yok eğer bir yerde duracak ve daha ileri gitmeyeceksek, niçin oraya (Tanrı) kadar
                          gidelim? Niçin maddi dünyada durmayalım?”33
                          Görüldüğü gibi entropi yasasının ortaya koyduğu sonuç hem varoluşsal kaygılar açısından,
                          hem de ontoloji açısından önemlidir. Teistler (bu deyimle özellikle üç büyük teist dinin inananlarını
                          kastediyorum) hayatlarının anlamını ve ümitlerinin karşılığını Tanrı merkezli ontolojilerinde ve
                          Tanrı’nın kutsal kitaplar aracılığıyla vaadine dayanan eskatolojilerinde bulurlar. Bu yüzden bir teistin,
                          entropi yasasının, evrenin sonunu gerektirmesi karşısında Russell gibi yeise kapılması için bir sebep
                          yoktur. Evrenin bir “ısı ölümü” ile son bularak yok olmasının, sadece modern felsefe için sorun
                          olduğu, William Inge tarafından, 1930’larda şöyle anlatılır: “Evrenin bir sonu olduğu fikrine, sadece
                          sonsuz hayata beslenen ümidin yerini, zamanda sürekli ilerleme fikriyle, acınası bir ikame girişiminde
                          bulunan modern felsefe tahammül edemez… Modern felsefe, termodinamiğin ikinci kanunu altında
                          enkaza dönmüştür; duruma tahammülsüzlük yaklaşımına ve bu tuzağın altında, acınası bir şekilde
                          kıvranmasına, şaşmamak lazım.”34


                          Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                          Yorum


                            #14
                            Ynt: Din felsefesi acisindan entropi yasasi

                            Üç büyük teist dinin eskatolojilerine göre önce evrendeki hayat toptan duracak, sonradan
                            Tanrı’nın yeniden yaratışı başlayacaktır. Bu yüzden sonu gelen bir evren fikri, teist dinlerin
                            kozmolojileri ve eskatolojileriyle uyumludur. Tarih boyunca teistlerin, kutsal kitaplarına dayanarak,
                            kendileri dışında hemen herkese karşı savundukları evrenin bir sonu olduğu fikrini destekleyen
                            bilimsel bir yasa; teistlerin, kutsal kitaplarına ve eskatolojilerine olan güvenlerini arttıracaktır. Böylece
                            başkaları için yeis kaynağı olan bilimsel bir yasa, ümidi eskatolojilerinde arayan teistler için bir ümit
                            kaynağıdır. Teist ontoloji açısından evren, Tanrı’ya bağımlı bir varlıktır; evreni yaratan Tanrı olduğu
                            için, istediği anda onun sonunu getirmesi de mümkündür. Bu yüzden, entropi yasası ile ortaya çıkan
                            sonuç, teizmin ontolojisi ve kozmolojisi ile uyumludur. Üstelik tarih boyunca teizmin en önemli hasmı
                            olan materyalizmin savunduğu en temel tezlerinden birinin yanlışlanması da teizm için mutluluk
                            vericidir.

                            20. yüzyıldaki bilimsel gelişmeler de entropi yasasını desteklemiştir. Hubble’ın gözlemleriyle
                            evrenin sürekli genişlediği anlaşılmıştır. Hubble’dan sonra defalarca test edilen bu olgu, hem teorik
                            hem gözlemsel olarak doğrulanmıştır.35 Evrenin sürekli genişlemesi, evrenin iki tane senaryodan
                            biriyle son bulması gerektiğini gösterir; bunlardan birincisine göre evren, hiç durmadan genişleyecek
                            ve Büyük Donma (Big Chill) denen “soğuk ölüm” ile son bulacaktır, diğerine göre ise sonunda çekim
                            gücü galip gelecek ve kapanışa geçen evren, Büyük Çöküş’ü (Big Crunch) yaşayarak bir tekillikte son
                            bulacaktır. Evrenin bu iki senaryodan hangisi ile sona ereceği evrendeki maddenin kritik yoğunluktan
                            (bu kritik yoğunluğa Omega denir) fazla olup olmaması ile alakalıdır ve bu, hala tartışma konusudur.36
                            Uzaydaki yıldızların oluşumunu sağlayan gaz stoklarının yıldızların yeniden oluşumunu mümkün
                            kılamayacak şekilde bir gün biteceğinin anlaşılması da sonun kaçınılmaz olduğunu gösteren birçok
                            delilden biridir.37 Sonuçta 20. yüzyıldaki bilimsel bulgular, evrenin bir sonu olduğu konusunda entropi
                            yasası ile varılan sonuca ilave destek sağlamıştır.


                            Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                            Yorum


                              #15
                              Ynt: Din felsefesi acisindan entropi yasasi

                              2-Evrenin Başı Ve Entropi
                              Entropi yasası ile ilk olarak evrendeki düzensizliğin sürekli arttığı ve sonsuza dek
                              sürdürülemeyecek bu sürecin evrenin sonunu gerektirdiği anlaşıldı. Aslında bu sonuç, evrenin bir başı
                              olması gerektiğini de kapsamaktadır. Bunu şöyle gösterebiliriz:
                              1- Evrendeki entropi geri çevrilemeyecek şekilde sürekli artmaktadır.
                              2- Buna göre evrende bir gün termodinamik denge oluşacak ve “ısı ölümü” yaşanacaktır.
                              Kısacası evren ebedi değildir, bir sonu vardır.
                              3- Sonsuz zamanda, evrende termodinamik dengeye gelinmesi ve hareketin durması gerekir.
                              4- Şu anda hareketin devam ettiğine tanıklık etmekteyiz.
                              5- Demek ki evren sonsuzdan beri yoktur, dolayısıyla evrenin bir başlangıcı vardır.
                              Bilim adamları entropinin, daha çok evrenin sonunu gerektirdiği konusuna yoğunlaşmışlar,
                              fakat evrenin bir başlangıcı olduğunu gerektirdiği üzerinde yeteri kadar durmamışlardır. Oysa felsefe,
                              teoloji ve kozmoloji alanındaki tartışmalar, daha çok evrenin başlangıcı olup olmadığı hususunda
                              yoğunlaşmıştır. Paul Davies, entropi yasasından çıkan bu sonucun başta dikkat çekmemesindeki
                              ilginçlik hakkında şunları söylemektedir: “Sonlu bir zamanda tükenecek olan bir şeyin ezelden beri var olmuş olamayacağı apaçıktır. Yani, evren sonlu bir zaman önce var olmuş olmalıdır. Bu anlamlı
                              sonucun, 19.yüzyılın bilim adamları tarafından gereğince kavranamamış olması enteresandır.”38


                              Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                              Yorum

                              YUKARI ÇIK
                              Çalışıyor...
                              X