Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

öngörü ve evrim teorisi

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    öngörü ve evrim teorisi

    Bilimsel kriterleri karşılayan bir teoriden beklenen en önemli özelliklerden biri, teorinin öngörülerde bulunabilmesidir. Oysa Evrim Teorisi ile hiçbir öngörüde bulunulamaz. Örneğin tamamen izole bir adaya kurbağa, kelebek, fare, timsah gibi birçok canlıyı alıp bıraktığımızı düşünelim. Evrim Teorisi’ne dayanarak bu canlılardan hangi tür bir canlının türeyeceğine dair bir iddiada bulunulamamaktadır. Hiç kimse bu canlılardan şu kadar yıl sonra at, şu kadar yıl sonra insan, şu kadar yıl sonra bir kuş oluşur diyemez. Bazıları cevap olarak, evrim çok uzun sürede oluştuğu için, böyle bir öngörünün gerçekleştirilemeyeceğini söyleyebilir. Bu savunma, Evrim Teorisi’nin yanlışlanamayacağının bir ifadesi olabilir, ama diğer yandan Evrim Teorisi’nin doğrulanmasının da mümkün olmadığı -klasik bilimsel kriterleri karşılamadığı- anlamına gelir. Buradaki sorun aslında bundan da fazladır. Evrim Teorisi’ne dayanarak, adaya konulan canlılardan, bir milyon yıl sonra bir fil oluşacağı söylenirse, bu öngörü, gözlenerek doğrulanması mümkün olmayan bir niteliktedir; oysa Evrim Teorisi’ne dayanarak gözlenmesi mümkün olmayan bu tip bir öngörüde bulunmak bile mümkün değildir. Çünkü Evrim Teorisi’nin yasaları yoktur ve matematiksel ifadeleri olan yasalar olmadan bir öngörüde bulunmak mümkün değildir.

    Evrim Teorisi’nin yasaları ve matematiksel bir modelinin bulunmaması, gözlem ve deneye dayanmamasından daha büyük bir sorundur. Astronomide de gözlenemeyecek olan birçok olgu ele alınır, fakat eldeki yasaların matematik modellemeye elvermesi sayesinde gelecek hakkında tahminlerde bulunulabilir. Örneğin, her şey aynı şekilde devam ederse, milyarlarca yıl sonra uzayda hiçbir ışığın kalmayacağı, tüm yıldızların yok olup, yerlerine hiçbir yıldızın oluşamayacağı bir duruma gelineceği söylenebilmektedir. Fakat bahsedilen şekilde bir adada, her şey aynı şekilde devam ederse, farenin bir gün insan veya sincap olacağı şeklinde bir öngörüde bulunmak mümkün değildir. Çünkü canlılardaki değişimlerin hangi yasalar çerçevesinde gerçekleştiğine dair Evrim Teorisi’nin söyleyebildiği bir sözü yoktur.

    Eğik atışın bir yasası vardır, bu yasaya dayanarak atılan bir cismin nereye düşeceğini belirlemek mümkündür. Hidrojenin hangi miktarı, ne kadar miktarda oksijenle birleşirse ne kadar su oluşacağı da tespit edilebilir. Oysa, Evrim Teorisi’nin, öngörüyü mümkün kılacak böylesi bir yasası yoktur. Evrim Teorisi’nin diğer biyolojik yaklaşımlardan farklı yönü, türlerin ve cinslerin hepsinin birbirlerinden evrimleştiğini savunmasıdır. O zaman, Evrim Teorisi’nin, bilimsel kriterlere dayalı bir üstünlüğünün olması için, ‘ayırt edici iddiaları’nı doğrulayacak yasalara sahip olması ve onlarla öngörülerde bulunması lazımdır. “On yıl sonra, timsahlar bütün kurbağaları yiyecek ve kurbağalar doğal seleksiyon neticesinde yok olacaklardır” şeklinde yapılacak bir öngörü gözlenebilse bile, Evrim Teorisi’ne dayanılarak yapılan bir öngörünün doğru çıktığı söylenemez. Çünkü, daha önce ifade edildiği gibi, doğal seleksiyonun varlığı değil, doğal seleksiyona dayanarak yeni türlerin oluşumunun izah edilmesi Evrim Teorisi’nin ayırt edici özelliğidir. “On yıl sonra kurbağalar bukalemun olacak” iddiası gözlenmesi mümkün Evrim Teorisi’nin bir öngörüsü, “Bir milyon yıl sonra kurbağalar bukalemun olacak” iddiası ise gözlenmesi mümkün olmayan Evrim Teorisi’nin bir öngörüsü olabilirdi; fakat, bu teori bu iki önermeye de benzer hiçbir öngörüde bulunamamaktadır.


    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    #2
    Ynt: öngörü ve evrim teorisi

    Gerek bilgininefendisi gerek burada ,evrim teorisi hakkında hiç bir ilerleme kaydetmemiş olmanızı hayretle izliyorum.
    Evrim teorisinin geleceği öngörme gibi bir iddiası mı var.Yoksa bunu sizmi yakıştırdınız.
    Evrim tek bir şeye bakar.
    Şu anda varolan canlıların geçirdiği aşamalar.Bu kadar.Bu nedenle toprak altından çıkan her türlü metaryali toplar,sınıflandırır,tasnif eder.
    Evrimin temel mekanizmalarından biri mutasyondur.Mutasyonun da ne zaman ,nasıl,nerede ,ne biçimde olacağı önceden bilinemez.Dolayısıyla ileride türlerin nasıl evrileceği hakkında bir şey söylenemez.
    Gelecekte ne olacağını size söylese söylese kahinler ve din adamları söyleyebilir.Bunu yaparlarkende ellerinde hiç bir bilimsel veriye gerek duymazlar.Siz bu masallarla büyüdüğünüz için,evriminde benzer kehanetlerde bulunmasını istiyorsunuz.Bu isteğiniz hiç bir zaman gerçekleşmeyecek.

    Yorum


      #3
      Ynt: öngörü ve evrim teorisi

      yavas olunuz sayin haci;
      birkere ben sizin sandiginizin aksine kastettiginiz türden masallardan cok ama cok uzak büyüdüm! evriminiz öngörüde bulunmadigina göre sizde artik su müslümanlar hakkindaki öngörülerinizden vazgecseniz iyi olacak!

      ikinci husus;
      madem elinizde bir meselenin gecmisine dair yeterli bilimsel veri var, bu verilere dayanarak, hic olmazsa basit bazi öngörülerde de bulunabilmeniz gerekir!

      biz kahine inanmayiz!
      din adamlarina gelince, öyle her önüne gelene din adami demeyiz, demis olsaydik, hayatimizin türlü asamalarindan gecerken, sizin gibi ateizme takilir kalirdik! kalirdik ta, cocuk masallarindan yetiskinler masalina gectigimizin farkinda bile olmazdik
      ama fark su:
      biri cocuk aklinizi tatmin etmisti
      biri yetiskin aklinizi!

      not:evrim teorisinin ilerlemis bir yanimi varki, bizde bu konuda ilerlemis olalim


      Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

      Yorum


        #4
        Ynt: öngörü ve evrim teorisi

        Evrim hakkında bu kadar tutucu olmanız sizin alehinize bir sonuç doğurur.Bugün olmasada yarın bu sıkıntıları yaşayacaksınız.

        Konuya girizgah olması açısından bie soru sormama müsade buyurun.

        Malum gündemde domuz gribi hastalığı meşhurdur.

        Deniyor ki.Virüs mutasyona uğrarasa satın aldığımız aşılar bir işe yaramayacak.Geçmiştede virüsün mutasyon geçirdiği biliniyor.Örneğin HİV virüsü bu türden mutasyonlar geçirmişti.

        Sizin bu konuda düşüncenizi öğrenmek istiyorum.Virüs mutasyon geçiriyor mu?Cevabınız evet se ,nasıl mutasyon geçiriyor?Eski aşı neden mutasyon geçiren virüse etki etmiyor.

        Mümkünse bu konudaki fikriniz nedir.Açıklarmısınız?

        Yorum


          #5
          Ynt: öngörü ve evrim teorisi

          evrim hakkinda tutuculugu ben degil siz sergiliyorsunuz sayin haci
          benim bakis acimdanda bir evrim sözkonusudur fakat bu asla türden türe atlama seklinde bir evrim degildir.

          virus mutasyona ugrarsa yine bir virus olarak kalacak
          ancak ayni özellikleri tasimayacak bu nedenle de önceki asi etkisiz kalacak vs.

          ancak siz neden böyle konudan konuya atliyor veya konunun özü dururken bazi kavramlara takiliyorsunuz orasini anlayamadim iste!



          Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

          Yorum


            #6
            Ynt: öngörü ve evrim teorisi

            Evrim evrim diyorsunda nedense bir türlü evrimleşemiyşorsun hacı efendi. Beton gibi, kemik gibi, taş gibi olduğun yerde olduğun özellikleri koruyorsun maşallah. Biraz evrimleş de biraz değişte, bu şekilde evrimi ispat et bari.
            Beşşar Esad bir İslam Kahramanıdır.
            Suriye İmtihanında İran İslam Cumhuriyetinin yanında yer almayanlar amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizminin yanındadırlar. Ve İslamın karşısındadırlar.

            Yorum


              #7
              Ynt: öngörü ve evrim teorisi

              [quote author=Mehmet UFUKALP link=topic=10723.msg66636#msg66636 date=1261741222]
              Evrim evrim diyorsunda nedense bir türlü evrimleşemiyşorsun hacı efendi. Beton gibi, kemik gibi, taş gibi olduğun yerde olduğun özellikleri koruyorsun maşallah. Biraz evrimleş de biraz değişte, bu şekilde evrimi ispat et bari.
              [/quote]

              Bütün yazıların bu mihval üzre.

              Senin herhangi bir konuda,kendine ait herhangi bir bilgin,bir fikrin var mı?

              Gülistan hanım'a:
              evrim hakkinda tutuculugu ben degil siz sergiliyorsunuz sayin haci
              benim bakis acimdanda bir evrim sözkonusudur fakat bu asla türden türe atlama seklinde bir evrim degildir.
              Madem evrimde türleşme yoktur diyorsunuz,size şöyle bir örnek vereyim.Evrim teorisine göre insan ile şenpanze yaklaşık olarak 6-7 milyon yıl önce ayrıldılar.Yani ortak bir ataları varken,iki farklı türe dönüştüler.Bunuda elde edilen fosillere dayanarak öne sürdüler.Daha sonra genetik biliminde sağlanan ilerlemelerle insan dna'sı ile şempanze arasında %98 civarında bir yakınlık olduğu ispatlandı.Buda evrim teorisini destekleyen bir gelişmedir.
              Sizin iddianız doğru ise.Yani insan evrimleşmedi,Allah tarafından dünyaya kondu ve hiç değişmeden bugüne kadar geldi diyorsan en azından 50- yada 100 milyon yıllık bir insan fosili ortaya koy.
              Tek bir tane fosil istiyorum.Çünkü bu yaşta bir fosil senin teorini destekler.Hiç düşünmüyormusun,neden 100 bin yıldan daha eski insan fosili bulamıyoruz?Nedenini ben söyleyeyim.Çünkü o zamanlar insan yoktu.Evrimini ancak bu yıllarda tamamlaya bildi.

              Neden 100 milyon yıllık insan fosili bulunmadığının yanıtını istiyorum.

              ancak siz neden böyle konudan konuya atliyor veya konunun özü dururken bazi kavramlara takiliyorsunuz orasini anlayamadim iste!
              Konu evrimle ilgili ve bende ondan bahsediyorum.

              Asıl siz neden mesnetsiz bir iddiada bulunuyor sunuz?

              Yorum


                #8
                Ynt: öngörü ve evrim teorisi

                Sayın hajı, varsayalım ki sizin tasavvur ettiğiniz anlamda evrim var. Yani şunu mu demek istiyorsun. Madem evrim var, o halde Tanrı yok, öyle mi? Bunu mu kastediyorsunuz?

                Aslında evrimin yok olduğunu zorlamaya gerek yok. Evrimin varlığı, yokluğu veya nasıl var nasıl yok olduğu konusunda her iki cephede de bilim adamlarının tespitleri vardır. Yani ne evrimciler kendi tasarladıkları gibi bir evrimi ispat edebiliyorlar, ne de evrime karşı olan bilim adamları tamamen evrimi yadsıyabiliyorlar.

                Siz galiba şunun peşindesiniz. Din adına ortaya konan düşüncelerin aslında birer fantezi, birer efsane olduğunu düşünüyorsunuz, evrimi de bu düşünceleri iptal eden kalın siyah bir çizgi olarak görüyorsunuz.

                Gerçi din adına dinler adına gerçek ilahi kitaplarla uyuşmayan bir çok konu ortaya atılmıştır. Ancak hakikatlerin üzerinde bir kir tabakası oluşturan bu hurafeler yüzünden dinin aslını inkar etmeniz en azından aklınızı kullanmadığınızın ispatıdır. Bizim maksadımız sizi üzmek değil, Evrim Teorisi ve Mutasyonlar konusunda evrimcilerin tutarsızlığı konusunda bir çok bilim adamı tutarlı deliller ileri sürmektedirler. Gerçekten maksadınız anlamak olsaydı inanıyoruz ki sonuca ulaşırdınız. Ama burada da görüyoruz ki, sizin maksadınız anlamak değil, inat etmektir. İfadelerinizden de bu anlaşılmaktadır. Yoksa bir adam evrime inanınca bilim adamı oluyor da, kafası otomatikmen bilgilerle doluyorda, inanmayınca cahil mi oluyor? Aklın varsa göle kaç derim.
                Beşşar Esad bir İslam Kahramanıdır.
                Suriye İmtihanında İran İslam Cumhuriyetinin yanında yer almayanlar amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizminin yanındadırlar. Ve İslamın karşısındadırlar.

                Yorum


                  #9
                  Ynt: öngörü ve evrim teorisi

                  tamamiyle katiliyorum mehmet ufukalp kardesime

                  sayin haci;
                  bulunmayan bulunmayacak veya bulunamaz anlamina gelmez
                  bu konu ile alakali "insan ve sempanze kromozomlari" ile ilgili bir yazi diger konulardan birine aktarmistim, ya okumadiniz ya da birde burada deneyeyim diyorsunuz...okumadiniz sa ben size tekrar aktarayim o yaziyi...bu arada baska bir yazida dikkatimi cekti okumanizi tavsiye ederim


                  Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: öngörü ve evrim teorisi

                    Ulaşılamayan Atalarımız
                    BİYOLOG VE ANTROPOLOGLAR, insanın atasını bulmak için yıllardır yoğun bir gayretin içerisindedirler. "Ne kadar yol alındı?" denirse, belki bir arpa boyu da de ğil. Hatta bazen bir adım ileri, iki adım geri atılıyor. Bu başa rısızlığın sebebi, büyük oranda kaynağa ulaşmak için tatbik edilen metodun yanlışlığından kaynaklanmaktadır. Yapılan iş, samanlıkta yüzüğünü kaybeden Nasreddin Hoca'nın, ay dınlık diye, onu sokakta aramasına benzemektedir. Zira da ha işin başlangıcında, şu peşin kabullerle yola çıkılır:
                    1— İnsan, anatomik yapısı itibariyle kendisine benzeyen, fakat daha basit karakterlere sahip bir canlıdan hasıl olmuş tur.
                    2— Bu geliş veya ortaya çıkışta, bir Yaratıcı işe karışma yacaktır. Yani, insan da dahil olmak üzere bütün canlılar, te sadüfen teşekkül etmiştir.
                    3—Canlıların hepsi, silsile halinde birbirinden meydana gelmiştir.
                    Bundan sonra yapılacak tek şey, yaşayan veya soyu tü kenmiş canlıların anatomik yapı itibariyle insana ne kadar benzediğini bulmaya kalmıştır. Böyle bir benzerlik, en çok maymunlar arasında kurulabilmektedir. Kurulan veya kuru lacak olan bu akrabalık bağının ne kadar geriye gideceği de, daha işin başında bellidir. Bu, yer yüzünde ilk defa ortaya çıktığı kabul edilen tek hücreli canlıya kadar geri götürüle cektir. Birbirini takip ettiği kabul edilen gruplarda benzerlik sağlanamıyorsa, bunlar arasında başka grupların yaşayıp za¬manla ortadan kalktığı var sayılacaktır.
                    Bu durumda, canlıların genetik yapısını tayin eden genle rin komple nasıl değişebileceğini sormamanız gerekir. Çünkü Genetik ve Moleküler Biyoloji bilimleri, bu noktada vize ver meyecektir.
                    Şu tip yasak soruları sormayı da asla düşünmeyin:
                    — Şeftali çekirdeği ile şeftali ağacı arasında,
                    — Gözümüz önünde yumurtadan çıkan civcivle yumurta arasında
                    — Döllenmiş insan yumurtası olan zigotla dokuz ay son raki bebek arasında anatomik yönden bir bağ kurmak müm kün müdür ki, insanın ceddinde böyle bir bağ aranıyor?
                    — Tavuk yumurtası da, insan yumurtası da tek hücre de ğil midir? Niçin yer yüzünde ilk teşekkül ettiğini var sayılan tek hücreye ulaşmak için zorlanılmaktadır?
                    Gerçi bunları sorsanız da bir cevap alamayacaksınız. Çün kü yüzük kaybolduğu yerde değil, başka tarafta aranmakta dır.
                    Böyle bir kabulle ile yola çıkanların sıkıntısı veya karşıla şacağı problem bir değil, belki binlerdir. Bugün yaşayan ve aynı tür içinde toplanan hayvanlar arasında bile pek büyük farklılıklar vardır. Numune olarak birkaçını verelim:
                    1- Kalıtım farkları: Göz rengi, boy ve belli bazı fizyolojik kabiliyetlerin farklılığı,
                    2- Yaş farkı: Böceklerde larva, pupa ve imago vs. dönem leri. Bu farklar bilinmezse, meselâ sivrisinek larvası Annelida (solucan) fîlumuna, ergin sivrisinek ise insecta (böcekler) sınıfina dahil edilebilir.
                    3- Erkek ve dişi arasındaki farklar: Yapı farklarından dolayı işçi arı bir cinse, erkek arı bir başka cinse dahil edilelebilir.1
                    4- Canlıların içinde yaşadığı ortamın tesiriyle husule gelen farklar: Meselâ beslenme bozuklukları, bazı kuşlarda yaz ve ilkbahar tüy renkleri gibi farkların bilinmemesi, canlı ları sınıflandırmada büyük hatalara sebep olur.
                    Eski devirlerde yaşamış canlılar arasında da benzer du rumların varlığı, ele geçen bir fosili sıhhatli değerlendirmenin ne kadar zor olduğunu ortaya koyar.
                    Uzun yıllar evrim dersini okutan Sayın Prof. Dr. Atıf Şengün'ün, fosiller hakkında değerlendirmesi şöyledir:
                    1— Fosilin genellikle yumuşak kısımları zamanla yok olmuştur veya kullanılamayacak haldedir. Onun için sitolojik, histolojik, fizyolojik ve çok defa embriyolojik bir karşı laştırma yapılamaz.
                    2— Tam olarak bir omurgalı hayvan iskeleti çok az bulun muştur.
                    3— Bulunan iskeletin yaşını kesinlikle tayin etmek, bir çok hallerde kabil olmamaktadır.
                    4— Bulunan iskelet parçaları, ekseriya birbirinden çok uzak yerlerden toplanmıştır.
                    5— Bir fosili bulmuş olan araştırıcı, ona özel bir ad vermiş tir. Öyleki, başka başka yerlerde bulunmuş iki fosilin bir birinin aynı olup olmadığını bulmak için, onları teker te ker incelemek gerekmektedir.
                    6— Fosil materyaller, başka başka müzelerde saklan maktadır.
                    7— Fosillerin değerlendirilmesinde değişmez ölçüler, metodlar geliştirilememiştir.
                    İnsanın soyu ile alâkalı paleontolojik araştırmalar, fosil materyalin yetersizliği sebebiyle çok zorlaşmaktadır. Me selâ Orta ve Güney Afrika'da Üst Plaistosen'e ait çenele ri olmayan 5 tane kafatası vardır. Bir başka yerde, Kuzey Afrika'da, aynı devire ait 4 çene bulunmuştur.1
                    Ancak bu kafatasları ile çenelerin aynı canlı türüne ait olup olmadıkları kesinlikle söylenemez. Araştırıcılar, bu par çalara dayanarak vücudun diğer kısımlarının ne şekilde ol ması lâzım geldiğini karşılaştırmalı anatomi bilgisine daya narak düşünmekte, meselâ 14 milyon yıl önce yaşamış insanın soyu ve insan maymunlarının soylarının resmini çizmek ledirler. Böyle bir araştırmada, ne olursa olsun, araştırıcının özel düşüncesi ağır basmaktadır. Eskiden toplanmış materya lin yeni metodlar ile, meselâ radyoaktif karbon ile incelenme si, bazı hallerde müze materyalinin söylenen yaşta olmadığı nı ortaya çıkarmaktadır.
                    Gerek jeolojik ve gerekse paleontolojik yaş tayini, kesin sonuçlar vermemektedir. Meselâ C-14 metodu ile 50 bin yıl dan öncesi, sağlıklı olarak tayin edilememektedir.
                    Materyal noksanlığı, istatistik bir çalışmaya mâni olmakta ve görülen bir farkın tür farkı mı, yoksa aynı türün fertleri arasındaki bir varyasyon mu olduğu tespit edilememektedir.2
                    Bütün bu olumsuzluklara rağmen, bir de eldeki materyale peşin bir hükümle her hangi bir canlının atasını veya torunu nu bulmak kastı ile yaklaşıldığını farz ederseniz, nasıl bir so nuç çıkacağı daha işin başında bellidir.
                    Fakat burada esas üzerinde durulması gereken ise, elde edilen sonuçların tamamen bilimsel olduğu ve bunun alterna tifi görüşlerin dahi tartışılamayacağı yaklaşımıdır.


                    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                    Yorum


                      #11
                      Ynt: öngörü ve evrim teorisi

                      Mağara adamı, insan ile maymun arasında bir canlı mı?
                      MAĞARA ADAMI olarak adlandırılan Neanderthal'lerin in sanla maymunun ortak atası olduğu ve en azından bir milyon yıl önce yaşamış bulunduğu, evrimcilerin genel kabulüdür.
                      Neandertahal ismi, 1856 yılında duyulmaya başlandı. Al manya'nın Neanderthal vadisinde bir mağarada 1856 yılında bulunan bir iskelete Mağara Adamı (Neanderthal Adamı) dendi ve günümüz insanın maymunla ortak atası olarak takdim edildi.
                      Ne gariptir ki, evrimle ilgili fosiller, hep 1856 yılından sonra ve birden bire ortaya çıkıvermiştir. Bu tesadüfi bir olay değildir. Zira 1856 yılı, Darwin'in İnsanın Kökeni adlı eserini yayınladığı yıldır.
                      Neanderthal Adamı'nın Batı Asya ve Avrupa'da yaşadığı, iri kemikli, geniş alınlı büyük fertler oldukları belirtilir. Neanderthallerin oturdukları yerlerdeki el eşyaları, bunların kültürünü yansıtmaktadır. Mağarada yaşayan ve avcılıkla geçi nen Neanderthallerin, mezarlarından elde edilen deliller, on ların belirli bir kültüre sahip olduklarını göstermektedir. Me selâ, cenazelerini çiçekle gömmeleri, bunların yas tuttukları nın, flütlerin varlığı da, müzikle uğraştıklarının delilleri olarak alınır.1-2
                      Ayrıca, Neanderthal Adamı'nın bitki yetiştirdiği, zarif, gü zel aletler ve boyanmış resimler yaptığı ve bir yazı çeşidini kullandığı bilinir.3-4
                      Münih Üniversitesi'nden Dr. Svante Paabo ile ABD Pensilvanya Devlet Üniversitesi'nden Dr. Matthias Krings'in içinde bulunduğu bir grup bilim adamı tarafından, Hominid Nean derthallerin kemiklerinden elde edilen mitokondri DNA'ları üzerinde geniş araştırmalar yapılmıştır. Elde edilen sonuçlar, bu varlıkların maymun-insan soy ağacı üzerinde bulunmadı ğı gibi, onların yan kolları olamayacağını, dolayısıyla bunların, insanın maymun benzeri atası şeklinde değerlendirileme yeceğini göstermiştir. 5-6
                      Mitokondrial DNA, çekirdekteki bir çift DNA'ya karşılık, her hücrede en az 500-1000 kopyasının yer almasından do layı fosil kemiklerde bulunabilen DNA tipidir.7
                      Mitokondri, spermin yumurtaya aktarılan kısmında değil, yumurtada mevcut olduğu için dişi ile nakledilir. Bu bakım dan normalde kromozomlardaki genler her nesilde çevresiyle karışım ve kombinasyon yaptığı halde, Mitokondrial DNA'da bu görülmez. Mitokondrial DNA'lar, sadece mutasyonla, kop yalama hatalarıyla, radyasyonla veya diğer anormalliklerle değişmektedir.
                      Mitokondrial DNA'da meydana gelen bir değişiklik torun lara kadın soyuyla nakledilir. Bu metod, aile soy ağacını oluş turmada çok geçerli bir metodtur.8


                      Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                      Yorum


                        #12
                        Ynt: öngörü ve evrim teorisi

                        Polimeraz Reaksiyon Zinciri (Pcr) Analizleri
                        İNSAN ve Neanderthallerin genetik zaman çizgisi ölçüsünde Pcr analizleri moleküler saat olarak kullanılmıştır. 2 Bu çalış ma, 59 şempanze ve 205 insan dizini sonuçlan ile, Neanderthal fosillerinden elde edilen dizinler ile insan dizinlerinden el de edilen sonuçlar karşılaştırılmışlar. Araştırmalar, Neanderthal DNA dizilişlerinin, insan ve şempanzedeki diziliş farkla rına benzer tarzda olduğunu göstermiştir.
                        İnsanla Neanderthal dizini arasındaki fark 27±2.2'dir. İn san Mitokondrial DNA dizini ile Neanderthal Mitokondrial DNA dizini arasındaki fark normal ortalama insan Mitokond rial DNA'larının arasındaki farktan 3 defa farklılık gösterir ken, insanla şempanze sadece yarı farklılık göstermektedir.7
                        Böylece Neanderthal ile modern Avrupalı arasındaki gene tik akrabalık, Neanderthal ile Homo sapiens'te olduğundan daha yakın görünmemektedir.9
                        Pensilvanya Devlet kolejinden Evrimci Biyolog Blair Hedgen bu testle ilgili olarak şöyle demektedir:
                        "Ben gerçekten izlenen bu metodtaki boşluklara baktım, fakat hiç bir şey bulamadım. Bu, güvenilir bir dizin görünmekte ve tabii olarak söyleyebirim ki, çalışılan eskiye ait DNA'lar gördüğüm en güvenilir olanıdır.10
                        Pensilvanya Üniversitesinden antropolog Dr. Mark Stoneking'e göre, Mitokondrial DNA sonuçları, Neanderthallerin insanın atası olmadığını ortaya koymaktadır.11
                        İnsanın soy ağacı üzerinde yer aldığı ileri sürülen Neanderthalle ilgili farklı değerlendirmeler vardır. Sözü edilen is keletlerin kambur oluşu, raşitizm hastalığına bağlanmakta dır. Fakat D vitamini noksanlığına bağlı olarak geçirdiği bir kemik hastalığından dolayı beli kamburlaşmış ve eğilmiştir. Bu beli eğiklik, yanlış olarak dört ayaklı maymunla özdeşleştirilmiş ve insanı maymuna bağlayan ortak bir ata olarak alınmıştır.7
                        Nitekim Ivanhoe da bu görüşü dile getirir ve şöyle der:
                        "Neanderthal Adamı eğik iskelet yapısına sahiptir. Bu ya pı, kuyruksuz maymunlara akrabalığından dolayı değil, D vitamini noksanlığının sebep olduğu eklem ve kemik hastalığındandır."12
                        Neticede, Neanderthallerin, evrimcilerin ileri sürdüğü gi bi, maymun-insan arası bir yaratık olmadığı, belli bir ırka mensup bulunduğu, belli bir devre yaşayıp ortadan kalktığı anlaşılmaktadır.


                        Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                        Yorum


                          #13
                          Ynt: öngörü ve evrim teorisi

                          Brakiator, Prebrakiator ve Protokatarian hipotezleri
                          MAĞARA ADAMLARI, pek çok kimse için genel evrim fikriy le eş mânâdadır. Yani evrim deyince, hemen mağara adamı hatırlanır. Çocuklara daha ilk sınıflarda geçmiş atalarıyla alâ kalı şu telkinat yapılır:
                          "İnsanın ilk ataları, çok eski zamanlarda mağaralarda ya şıyordu. Maymundan kalma tüylü postuna bırakarak mağa ralardan çıktı. Bu basit topluluklar zamanla ateşi buldular ve tekerleği keşfettiler."
                          Bu şekildeki düşünceler evrim fikri altında verilmemiş bi le olsa, genç dimağlarda müspet bir netice hasıl etmeyecektir. Kaldı ki, bu şekilde telkin edilen görüşlerin de ilmî bir temele oturduğu söylenemez. Bunlar, birbiriyle çelişen ve çoğu zan veya tahmine dayanan ifadelerdir.
                          Şimdiye kadar, insanın uzak geçmişiyle alâkalı ataları; hakkında pek çok görüş ve teori ileriye sürülmüştür. Bunlar dan Brakiator hipotezi insanın ceddi hakkında görüş ileri sürer ve insanın geçmişini uzun kollu maymunlara bağlar.
                          Bu hipotezi Prof. Dr. Atıf Şengün şöyle özetler:
                          "Brakiator hipotezi, insan ceddinin; oldukça uzun kollar, kısa bacaklar ve çengel şeklindeki eller ile karakterize edilen ve diğer organizasyonları da tırmanmaya ve salla narak ağaçtan ağaca atlamaya müsait bir hayvan gru bundan geldiğini kabul eder."13
                          Bu gruba Ramapithecus ve Australopithecus'lar dahil edi lir. Geçmiş devirlerde yaşamış bu fosil formların, insanla maymunun ortak ataları olduğu ileri sürülür. Bu fosillere es ki eserlerde Proconsul adı ile de rastlamak mümkündür.
                          Ramapithecus'taki pithecus ekinin mânâsı, kuyruksuz maymundur. Bunlar Ape grubu maymunlar olarak da adlan dırılır. Bunların soyu tükenmiş olduğundan pithecine ekleriy le de ifade edilirler. Bu gruba girenlerin bazıları şunlardır: Dryopithecus, Oreopithecus, Limnopithecus, Kenyapithecus. Bunların takriben 14 milyon yıl önce yaşamış olduğu ileri sü rülür.
                          Morris, Ramapithecus'un, birkaç diş parçasıyla temsil edil diğini belirtir:
                          "Ramapithecus fosili 1932 yılında Hindistan'da bulunmuş olup birkaç diş ve çene parçasından ibarettir." 14
                          Australopithecus kelimesi ise, güneyin kuyruksuz may munu mânâsına gelir. Bu isim, Doğu Afrika'da bulunmuş, değişik fosillere verilmiş bir addır. Australopithecine'ye ilâve ten Zinjanthropus, Paranthropus, Plesianthropus, Telanthropus ve Homo habilis'ler de bu gruba dahil edilir. Bunların tariben 2-3 milyon yıl önce yaşadığı belirtilir.
                          Brakiator hipotezine göre insanın ceddi, bu Australopithecus'un africanus türüdür ve Pliyosen başlarında, yani günümüzden yaklaşık 15 milyon yıl önce ortaya çıkmıştır.


                          Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                          Yorum


                            #14
                            Ynt: öngörü ve evrim teorisi

                            Prebrakiator Hipotezi
                            BU HİPOTEZE GÖRE ise, insanın ceddi, Brakiator hipotezinin kabul ettiği farklılaşmayı yapmamıştır. O varlık, günümüzde ki orangutan ve şempanzeye bile benzememektedir. Buna gö re insanın ceddi, Miyosen ortalarında, yani günümüzden yaklaşık 25 milyon yıl önce teşekkül etmiş olmalıdır.
                            Protokatarian Hipotezi
                            BU GÖRÜŞE GÖRE insanın maymunla ortak atası daha geri ye, hatta Oligosen'e kadar, yani günümüzden takriben 35 milyon yıl öncesine uzanmaktadır. Bu halkanın başlangıcını bir bakıma Ramapithecus'lar teşkil eder.
                            İnsanın atası hakkında bu üç farklı görüş, birbirini destek lememektedir. Aslında birbirini çürüten sadece bu üç görüş değildir. Bir bakıma bu sahada ne kadar araştırıcı varsa, o ka¬dar farklı kanaatin olduğunu söylemek mübalağa olmaz. Bazı peşin hükümlü yazarlara göre insanın atası tartışmasız, Brakiator hipotezinde ileri sürülen Australopithecus africa nus (Afrika maymunu)'dur. Nitekim Karol ve arkadaşlarının hazırladığı kitapta şöyle bir ifade yer alır:
                            "Australopithecus africanus, zamanla değişmeye devam etmiş ve sonunda insansı olmuştur. Böylece en eski bü yük babamızdır." 15
                            Bir araştırıcı heyetiyle 15 yıl Afrika maymunu (Australo pithecus africanus) üzerinde çalışmış olan L. Zuckerman ise, tam bunun aksini ileri sürmektedir:
                            "Bu çalışmalardan elde ettiğimiz netice bizi şaşırttı. Aust ralopithecus africanus'un anatomisi üzerinde yaptığımız hemen her mukayeseli çalışma, başarısızlıkla sonuçlandı. Afrika adamının insanın atası olması imkânsızdır." 16
                            İnsanın ceddi olarak ileri sürülen bu Ramapithecus ve Australopithecus'lar hakkında American Scientist'te bu konu ile ilgili olarak bir makalede şu görüşe yer verilir:
                            "Bir hominid olarak Ramapithecus pek doyurucu değildir. Fosil olarak elde yetersiz ve parçalanmış materyal, pek çok soruyu cevapsız bırakıyor." 17
                            Karol ve arkadaşları insanın atasının Ramapithecus oldu ğu yönünde ısrarlıdırlar:
                            "İnsanın bilinen en eski atası, Afrika'da bulunmuş olan çene ve diş fosillerinden tanınan Ramapithecus'tur." 18
                            Alpagot da Bilim ve Teknik dergisi'ndeki değerlendirme sinde, Ramapithecus'un orangutan maymunu çizgisinde yer aldığını nazara verir:
                            "İnsanın evrim çizgisinde şimdilik bilinen en eski fosil, Ra mapithecus'tur. Evrim tarihinde, insana giden çizgide bu lunan bu fosil, moleküler antropolojiye dayalı sonuçlara göre, insanın değil, orangutanın evrim çizgisinde yer al maktadır." 19
                            Australopithecus'ların diş yapıları da, bunların hominid olmadığını göstermiştir:
                            "Diş yapılarında insanla ortak karakterlerinin bulunmama sı, soy ağacında onları insanın doğrudan atası olmadığını gösterir." 19
                            Prof. Dr. Ali Demirsoy, İnsanın ata formu hakkında zannını şöyle bildirir:
                            "İlk Australopithecus'ların Doğu Afrika'da, Pliyosen yaşlı Ramapithecus'lardan türediği zannedilmektedir." 20
                            Oxnard, fosil karşılaştırmalarının Australopithecus, Homo foabilis ve Homo africanus serilerinin insanın atası olmadığını ortaya koyduğunu belirtir ve şöyle der:
                            "Çoğu çalışmalar Australopithecus'ların günümüz insanı na benzerliğini ileri sürmesine ve bu sebeple Australopithecus africanus, Homo habilis, Homo africanus gibi yara tıkların, insanın doğrudan atası olan iki ayaklı, âlet yapan yaratıklar diye belirtilmesine rağmen, kafatası dışındaki çeşitli parçaların çok değişkenli ve karşılaştırmalı olarak incelenmesi, çok farklı sonuçlar vermiştir. Kabul etmemiz gerekir ki, Homo habilis ve Homo africanus da dahil, her hangi bir Australopithecus'un Homo cinsi ile direkt filogenetik (tarihi) bir bağ olabileceği, büyük ölçüde ihtimal dı şıdır." 21
                            Montagu, Australopithecus'ların kafa yapılarının ileri ya pılı maymunlara, yani Apelere benzediğini belirtir;
                            "Bütün Australopithecus türlerinin kafa yapıları, tamamen ileri yapılı maymunlar (ape)'ınkine benzemektedir." 22
                            Waechter, son zamanlarda Rudolf Gölü'nde bulunan 1470 insanının, Australopithecus'ların insanın ceddi olduğu iddi asını yıktığını belirtir:
                            "1470 insanın hem beyin kapasitesi, hem de genel şekil yönünden iskeleti, aynı, yerde ve iki milyon yıllık bir za man şeridinde bulunan diğer Australopithecus türlerin den üstündür." 23
                            J. L. Angel de insan atasının Australopithecus'larla ortak bir geçmişinin olmadığını belirtir ve şöyle der:
                            "Atalanmız, 2.5 milyon yıl önce, kültür yönünden, yani taş âletler yapma v.s. bakımından Australopithecus'lardan yeterli derecede farklı hale gelmiş ve bu iki grup aynı böl gede bir milyon yıldan fazla bir arada yaşamıştır." 24
                            Australopithecus'ların yaşı 2-3 milyon arasındadır. Halbu ki son elde edilen fosiller, bu tarihten önce günümüz insanı nın yaşadığını göstermektedir:
                            "İnsanın en eski temsilcilerine ait ilk defa tam bir el iskele ti bulundu. Demek ki, 3.5 milyon yıl önce bile insanlar dik yürüyebiliyordu ve elleri bizimkilerden farksızdı... Sonuç olarak diyebiliriz ki; yaklaşık 3-3.5 milyon yıl önce Hazar ve çevresinde elleri bizimkilerden farksız, dişleri günü müz insanınkine benzeyen ve dik yürüyen, taş âletler yapmasını bilen insanlar yaşamaktaydı." 25
                            Prof. Dr. Atıf Şengün de insanın geçmişi için ileri sürülen delillerin kesin olmadığına dikkati çeker:
                            "İnsanın soyu ile alâkalı ispat materyali kesin değildir. Mor folojik araştırmalar, biyoşimik, moleküler ve genetik araş tırmalar arasında şimdilik fark olduğu gibi, paleontolojik materyal de, muntazam bir sıra tertiplemesi için yeterli değildir. Buraya kadar adı geçenler arasında, insana en çok benzeyenleri Ramapithecus'tur. Ancak, bununla insan ara sında bir bağlantı yoktur." 26
                            Bütün bu ifadelerden de anlaşılacağı gibi, Ramapithecus ve Australopithecus'lar, soyu tükenmiş kuyruksuz maymun lardır. Bunlarla insanın uzak geçmişi arasında doğrudan ve ya dolaylı bir bağ kurmak ilmen mümkün gözükmemektedir.
                            Prof. Dr. Adem Tatlı


                            Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                            Yorum

                            YUKARI ÇIK
                            Çalışıyor...
                            X