Ynt: TAKİYYE NEDİR ? NE DEĞİLDİR?
V. TAKIYYE’NIN SÜRESI
Imâmiyye Si’asına göre takiyye’nin ne zamana kadar geçerli oldugu
kaynaklarda gayet net bir sekilde ifade edilmistir. Mesela, Imam Rıza’nın “Verâsı
olmayanın dini, takiyye’si olmayanın da imanının olmayacagını” söylemesi üzerine,
bunun ne zamana kadar böyle oldugu sorulmus, onun da, “bilinen vakte kadar, yani
Kâim’imizin ortaya çıkacagı vakte kadardır. Kâim’imizin ortaya çıkmasından önce
takiyye ile amel etmeyi terk eden bizden degildir”187 cevabını verdigi rivayet edilmistir.
Kuleynî, Ali b. Hüseyin’den su rivayeti nakleder: “Allâh’a yemin olsun ki,
Kâim ortaya çıkmadan önce, bizden ayrılan yani takiyye’yi terk eden kisi, daha
kanatları düzelmeden yuvadan uçan kus yavrusu gibidir. Çocuklar, onu eline alıp
oynarlar” diyerek takiyye’yi vaktinden önce terk edeni kus yavrusuna benzettigi rivayet
edilmistir.188
Nitekim, Ibn Bâbeveyh, takiyye’nin vâcip oldugunu belirttikten sonra onun
Kâim’in ortaya çıkacagı güne kadar kaldırılmasının caiz olmadıgını ve takiyye’yi daha önce terk edenlerin Allâh’ın dininden ve Imâmiyye mezhebinden çıkmıs, Allâh ve
Rasûlüne ve imamlara muhalefet etmis olacagını bildirmistir.189
Görüldügü üzere Si’î kaynaklara göre, takiyye dinî bir akidedir ve onu terk
eden namazı terk edenle aynı konumdadır. Vâciptir ve Kâim’in ortaya çıkacagı ana
kadar terk etmek caiz degildir. Yoksa onu terk eden Allâh’ın ve Imâmiyyenin dininden
çıkmıs olur. Bununla birlikte kendilerinin ve taraftarlarının canlarını korumak,
dünyalarına ve dinlerine bir zarar, bir kötülük gelmesini engellemek için takiyye’nin
sart oldugunu savundukları kaydedilirken, diger taraftan da Ali b. Ebî Tâlib’in, “iman,
sana zararı dokunacak bir yerde dogrulugu, fayda temin edecek olan yalana tercih
etmendir” seklindeki vecizesi yan yana durabilmektedir.
Bazı fakihlere göre, takiyye davetin basladıgı islamın ilk dönemlerinde
uygulanabilir bir ruhsattı, simdi ise takiyye ile amel etmek uygun düsmez. Fakat
agırlıklı görüs, ikrahın (zorlamanın) oldugu her zaman ve zeminde sartlarına göre
takiyyenin caiz oldugudur.190 Râzî Âl-i Imrân suresinin, “ancak onlardan sakınmanız
müstesnadır...” . ayetinin tefsirinde; takiyyenin kıyamete kadar
kullanılabilir bir ruhsat olmasının daha dogru bir görüs oldugunu belirtir. Çünkü insanın
gücünün yettigi kadar canına gelebilecek tehlikelerden kendini koruması
zorunluluktur.191 Bazı bilginler de bu konuya delil olarak, Hz. Peygamberin Ammar b.
Yâsir’e verdigi “Tekrar ederlerse sen de dedigini tekrar et.” 192seklindeki cevabını,
zorunluluk hali oldugu müddetçe takiyyenin kullanılabilir bir ruhsat olduguna delil
olarak ileri sürmüslerdir.
V. TAKIYYE’NIN SÜRESI
Imâmiyye Si’asına göre takiyye’nin ne zamana kadar geçerli oldugu
kaynaklarda gayet net bir sekilde ifade edilmistir. Mesela, Imam Rıza’nın “Verâsı
olmayanın dini, takiyye’si olmayanın da imanının olmayacagını” söylemesi üzerine,
bunun ne zamana kadar böyle oldugu sorulmus, onun da, “bilinen vakte kadar, yani
Kâim’imizin ortaya çıkacagı vakte kadardır. Kâim’imizin ortaya çıkmasından önce
takiyye ile amel etmeyi terk eden bizden degildir”187 cevabını verdigi rivayet edilmistir.
Kuleynî, Ali b. Hüseyin’den su rivayeti nakleder: “Allâh’a yemin olsun ki,
Kâim ortaya çıkmadan önce, bizden ayrılan yani takiyye’yi terk eden kisi, daha
kanatları düzelmeden yuvadan uçan kus yavrusu gibidir. Çocuklar, onu eline alıp
oynarlar” diyerek takiyye’yi vaktinden önce terk edeni kus yavrusuna benzettigi rivayet
edilmistir.188
Nitekim, Ibn Bâbeveyh, takiyye’nin vâcip oldugunu belirttikten sonra onun
Kâim’in ortaya çıkacagı güne kadar kaldırılmasının caiz olmadıgını ve takiyye’yi daha önce terk edenlerin Allâh’ın dininden ve Imâmiyye mezhebinden çıkmıs, Allâh ve
Rasûlüne ve imamlara muhalefet etmis olacagını bildirmistir.189
Görüldügü üzere Si’î kaynaklara göre, takiyye dinî bir akidedir ve onu terk
eden namazı terk edenle aynı konumdadır. Vâciptir ve Kâim’in ortaya çıkacagı ana
kadar terk etmek caiz degildir. Yoksa onu terk eden Allâh’ın ve Imâmiyyenin dininden
çıkmıs olur. Bununla birlikte kendilerinin ve taraftarlarının canlarını korumak,
dünyalarına ve dinlerine bir zarar, bir kötülük gelmesini engellemek için takiyye’nin
sart oldugunu savundukları kaydedilirken, diger taraftan da Ali b. Ebî Tâlib’in, “iman,
sana zararı dokunacak bir yerde dogrulugu, fayda temin edecek olan yalana tercih
etmendir” seklindeki vecizesi yan yana durabilmektedir.
Bazı fakihlere göre, takiyye davetin basladıgı islamın ilk dönemlerinde
uygulanabilir bir ruhsattı, simdi ise takiyye ile amel etmek uygun düsmez. Fakat
agırlıklı görüs, ikrahın (zorlamanın) oldugu her zaman ve zeminde sartlarına göre
takiyyenin caiz oldugudur.190 Râzî Âl-i Imrân suresinin, “ancak onlardan sakınmanız
müstesnadır...” . ayetinin tefsirinde; takiyyenin kıyamete kadar
kullanılabilir bir ruhsat olmasının daha dogru bir görüs oldugunu belirtir. Çünkü insanın
gücünün yettigi kadar canına gelebilecek tehlikelerden kendini koruması
zorunluluktur.191 Bazı bilginler de bu konuya delil olarak, Hz. Peygamberin Ammar b.
Yâsir’e verdigi “Tekrar ederlerse sen de dedigini tekrar et.” 192seklindeki cevabını,
zorunluluk hali oldugu müddetçe takiyyenin kullanılabilir bir ruhsat olduguna delil
olarak ileri sürmüslerdir.
Yorum