Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Şehid Ali Şeriati Sempozyomu

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #16
    Şehid Ali Şeriati Sempozyomu

    Ali Şeriati Sempozyumu

    07/12/2010 - 09:44

    Yasemin Çoban

    6 Aralık 210 tarihinde Şeriati’yi sevenler tarafından Ali Şeriati Sempozyumu düzenlendi. Sempozyuma konuşmacı olarak Prof.Hüseyin Hatemi ve Araştırmacı Yazar Kenan Çamurcu katıldı.

    Programın (başlama saati 14’de bende nasıl olsa salon dolmaz diye) başlama saatinde gittim. Biraz daha geç gitseydim yer bulamayacaktım.Nitekim salon merdivenlere kadar doldu. İnsanlar yerlere oturdular.

    Dinleyicilerin tamamına yakını gençlerden oluşuyordu. Benim gibi orta yaşta olanlar çok azınlıktaydık. Tabii bu çok sevindirici. Gençlerin Ali Şeriati’yi okuması ve takip etmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum.

    Programın başlamasını beklerken yanımda oturan gençlere baktım not defterlerini ve kalemlerini çıkardılar. Bu da ayrıca önemliydi. Ali Şeriati için söylenenleri yazmak…

    Program Kur’an-ı Kerim’in okunmasıyla başladı. Açılış konuşmasını yapan beyefendi; ‘Senin kaleminden öpüyoruz ve şehid olduğun kanının damlaları bizim ışığımız olacak’ diye sözlerini bitirirken salonda duygu dolu anlar yaşandı.

    İlk söz Hatemi hocaya verildi. Modoratör’Ali Şeriati hakkında neler söylemek istersiniz?’ diye genel bir soru sorudu. Hoca; gençliğinde kitaplarını okuduğunu çok faydalandığını hatta iki kitabını ” İnsanın 4 Zindanı ve Dine Karşı Din kitaplarını “ tercüme ettiğini söyledi. Hatemi hocanın Farsça çevirisinin mükemmel olduğunu söylemeden geçmeyeyim. Çünkü her tercüme okunmuyor. Hatemi hocanın tercümesini adeta su gibi okuyabiliyorsunuz. Ve gençlerin ısrarla bu kitaplarla beraber Fatıma Fatıma’dır, Ali Şiası ve Safevi Şiası kitaplarını da mutlaka okumalarını istedi.

    Ali Şeriati’nin şimdi yaşasaydı kitaplarındaki eksik ve yanlışlarını tashih ederdi diye sözlerine devam etti. Çünkü benim de katılmadığım özelikle ‘Muhammed Kimdir’ kitabındaki Beni Kureyza kabilesi ile ilgili savaştaki Peygamberimizin(s.a.a) ve Hz.Ali’nin tavrını yanlış aksettirdiğini bunu yazarken de Bakü’lü Musevi ama kendisini Müslüman gösteren, ülkemizde de Kurban Said olarak tanınan Batı’da yaşayan bir müslüman diye onun görüşlerinden yola çıkarak bunları yazdığını söyledi.

    Tabii Ali Şeriati bu tashihleri yaşadığı sırada yapmazdı çünkü tüm boş vakitlerinde ya yazıyor ya da Hüseyniye İrşad’lar da veya çeşitli yerlerde özellikle gençlere o dönemin çok önemli ideolojilerini insana-topluma-dünyaya yönelik açmazlarını anlatıyordu. Ya da tüm bunları yapamıyordu çünkü ya sürgünde ya da İran zindanlarında idi diye sözlerine devam etti…

    O dönemin büyük düşünürleriyle halef selef gibiydi, mesela İkbal bunlardan biridir. Bende İkbal’den çok önemli bir cümle öğrendim. Onun için bana bir harf öğretene 40 yıl kul-köle olurum sözünü kendim için söyleyebilirim. Ama Hz. Ali bu sözü 24 Kasım Öğretmenler Günü için söylemedi (Bu sözleri söylerken salondaki dinleyicilerde hafif bir tebessüm oldu) ve aynı zamanda Hz.Ali bu sözü adeta bir meydan okurcasına söyledi . Çünkü Hz.Ali tüm ilmini Peygamber(s.a.a)den almıştı O’da Allah’tan dolayısıyla Ali peygamber dışında kimseden bir kelime dahi öğrenmedi bu sözü de buna binaen söylemiştir.
    Ama benim için bu söz çok yerinde bir sözdür. Bu da insanın kendisini her zaman eksik görmesi gerektiği konusunda güzel bir açılım oldu doğrusu…

    İkbal’den öğrendiğim söze gelince: Hatemi hoca bir yandan cümlenin Farsça’sını bir yandan da Türkçe’sini söylerken ben de not alabildiğim kadarıyla size aktarıyorum, Ali Bismillah’ın ba’sı oğlu(Huseyn)da zibhi azim(büyük kurban)dir. Bu söz bana hayatım boyunca çok ufuklar açmıştır…
    Ali Şeriati 4 zindan kitabını sevgiyle bitirmiş biz de ölülerimizi ve Şeriati’yi rahmetle analım diye sözünü bitirdi.
    Hatemi hocanın konuşmasını her zaman zevkle dinlerim ama bu konuşma Ali Şeriati sempozyumu için beklenen bir konuşma olmadı doğrusu…

    Modorotör ikinci konuşmacı Kenan Çamurcu’ya da’ Ali Şeriati’nin yaşadığı dönemde bazı ulema ile niçin farklı cephelerde mücadele ettiğini ve fikir çatışması yaşadığını’ sordu.

    Kenan Çamurcu sözlerine 80’ li yılarda İslami Hareket hayatı anlamlandırma bakımından Şeriati’den çok fazla etkilenmiştir diyerek sözlerine başladı. O dönemin Müslümanları hem Arap dünyasından hem de İran’lı düşünürlerden faydalanmışlardır.

    2000’li yıllarda muhafazakar ve dünyevileşen bir ortamda Ali Şeriati’yi anlamak biraz daha zorlaştı ama salonu dolduran gençleri görünce çok heyecanlandım ve bu düşüncemin yanlış olduğuna karar verdim.

    Ali Şeriati düşüncelerinin oluşmasında batıdan-doğudan veya her yerden faydalanan biri olmasına rağmen referansını her zaman İslam’dan alan bir aydındı.
    O her fikre eleştirel bakan biri idi. Nitekim “Öze Dönüş” kitabında ya da “Ali Şiası Safavi Şiası” kitabında olduğu gibi kendi toplumunun yanlışlarını da eleştiren biri idi. Bu açıdan bir çok ulema ile de fikir çatışması yaşadığı gibi İmam Humeyni Ayetullah, Mutahharri gibi adaletten ve haktan yana olan ulema ile de ittifak halindeydi. Kendi toplumunda Sünni olarak dışlanırken Sünni dünyasında da Şia olarak dışlanmıştır.

    Yaşadığı dönemin sorunlarına zamanının yöntemlerini kullanarak ama dini referans alarak çözüm sunardı. Gelenekçi mollalar tarafından modernist olarak ilan edilirken solcu aydınlar tarafından ise modern biri ama hala gerici düşünceleri var diye eleştirilirdi.

    Şeriati özgürlüğü ve adaleti şiar edinmişti. Şeriati’yi muhafazakarlığın ve kültürel dönüşümün yaşandığı şu zamanlarda vicdanımızı arkaya itip politik duruşumuzla olayları yorumlamak durumunda olduğumuzdan daha iyi anlıyoruz.

    Kenan Çamurcu’nun dikkat çekici cümlelerinden biri de Şeriati’yi zamanlar üstü kılan yorumlarıyla günümüz dünyasında çözümler bulan analizleriydi.İşte bu anlizlerinden biri;

    "Düşüncelerini ve dine yönelik yorumlarını özgürce söyleyebildiği kadar ekonomik adalet, sosyal adalet, politik adalet üzerinde de bir çok kere fikir beyan etmiştir. Dikey adalet Yatay adalet kavramı….Dikey yani devletin adalet kavramı kadar yatay yani adaletin-paylaşımcılığın halkın içinde uygulanabilirliğini de eleştirmiştir.
    Belki Şeriati’den bize en iyi miras, her şeye eleştirel bakması kalmalıdır. Eleştirel bakmak,doğruyu ve yanlışı ayırt etmede en önemli etkendir. Şeriati bunu her zaman ve her yerde uygulayan biri idi. Örneğin,İslam ve Saltanat, bu ikili bir araya gelmemelidir, diyerek İslam tarihine farklı bir yaklaşım getirmiş bize yanlışları göstermiştir.Yine halife Osman’ın uygulamalarını eleştirerek halifelerin yanlış yapabileceklerini bize göstermiştir.
    Bize o dönemi şöyle örneklemiştir. Halife Osman zamanında yaşasaydık acaba biz Ebu Zer ya da Ammar Bin Yasir mi olurduk yoksa Muaviye gibi mi olurduk, bu soruları hem kedisine hem de okuyuculara sorarak bize tarihe ve olaylara eleştirel bakmayı öğretmiştir. Kendisi İslam tarihini analitik okumada bizlere yol gösterici olmuştur. Bu sebeple geçmiş bizleri ilgilendirmez diyemeyiz.Nitekim Kur’an-ı Kerim’in tamamına yakını geçmişte olan olaylardan bahseder ve örnek almamızı öğütler."

    Kamu araçlarının tek kişide toplanmasını eleştiriyor mülkiyetin sınırsızca edinilmesine karşı çıkıyor İslam’ın temelinin adalet-hakça paylaşım olduğundan bahsediyordu. Muhafazakar olduğunu söyleyen bir iktidarın döneminde Kenan Çamurcu’nun Şeriati’nin bu sözlerini aktarması da oldukça ilgi çekti.

    Kenan Çamurcu Şeriati’nin yetiştiği inancın Şia inancı olması onu dar kalıplara sokmuyor, bilakis Sünni insanına da çeşitli fikri açılımlar sağlıyordu.

    Şia’da ya da Sünni olsak da aslında Ehlibeyt bizim ortak inancımızdır. Şia da tüm kaynaklarını Ehlibeytten alıyor zaten diyerek ayrılıkların Şeriati’nin felsefesine de aykırı olduğunu vurgulayarak, Müslümanların mutlaka vahdet içinde olmaları gerektiği düşüncesine inanan bir düşünürdü Ali şeriati diyerek sözlerine devam etti..
    Onun yaşadığı dönemde din afyonken o sorulara dini cevaplar verdiği için solcular ona dini dünyevileştiriyorsun diye eleştiriyordu.
    Oysa Şeriati günümüzde muhafazakarların yaptığı gibi dini dünyevileştirmiyor dinin çözümlerini dünyaya sunuyordu.

    İkinci tura geçilmeden Ali Şeriati’nin hayatını anlatan bir slayt gösterildi.

    İkinci turun ilk konuşmacısı yine Hatemi hoca oldu. Modorotör; Hocaya Şeirati’nin Hacc kitabından bir cümle alıntılayarak soru sordu.Hatemi hoca da Şeriati’nin Hacc kitabını tavsiye etmediğini ve sebeplerini uzunca anlattı.

    Buna karşı Kenen Çamurcu’da bu eleştirilerin doğru olabileceğini fakat Şeriati’ye o gözle değilde onun İslam’a ve insanlığa bakışının, açtığı pencerinin anlatılması gerektiğinin üzerinde durdu ve ona eleştirilerin koskoca bir deryada bir kaç çakıl taşı olduğunu söyledi. Şeriati’nin 44 yıl gibi kısa sayılabilecek ömrüne yüzlerce kitap ve konuşma sığdırdığı ve mücadele ederken şehid edildiğini, önemli olan Şeriati’nin hayata hangi pencereden baktığı ve bunun için hayatını nasıl feda ettiğidir bence diye sözlerini bitirdi.

    Daha sonra seyircilerin sorularına geçildi. Hatemi hocadan beklenen bilgiye ulaşlmadığını ama Kenan Çamurcu’dan çok faydalanıldığı söylendi ve bu sözlere salondan alkışa destek verildi. Bende aynı kanatle ayrıldım toplantıdan. Keşke Hatemi hoca Ali Şeriati’den ve yaptığı çalışmalardan, dünya görüşünden daha fazla bahsetseydi.Yoksa Hocayı dinlemek her zaman zevkli ve verimlidir.
    Ali Şertaiti ile ilgili birkaç şey de ben söyliyeyim…Ali Şeriati gençliğimizin idolü idi.
    Şam’da mezarını ziyaret ettiğimde kendisiyle konuştum ve sevdiğin insanın(Hz.Zeyneb’in türbesinin) yanındasın. Onların inandıkları ve yaşadıkları gibi yaşadığın için buradasın dedim… Bize onları (Ehlibeyti) ve yollarını sevdirdiğin ve hayatımıza rehber ettiğin için Selam senin üzerine olsun ey Şeraiti…

    Kitapların bize yol gösterdi, hayatı anlamlı kıldı……

    Öze dönüş kitabından, dinin özünü ve hurafelerin nasıl dine girdiğini öğrendik.

    Dine Karşı Din kitabından, gerçek dinle sahte dinin özelliklerini ve nasıl ayırt edebileceğimizi öğrendik.

    Şehadet kitabından, şehadetin nasıl kutsal ve sevilebilir bir duygu olduğunu, insanı nasıl yücelttiğini öğrendik.

    Fatıma Fatıma’dır kitabından, bir kadın olarak erkeklere de nasıl model olunduğunu öğrendik ve kendimizi sevdik ve başarabileceğimize inandık..

    Hacc kitabında, Haceri sevdik. Hacer gibi mücadeleyi, siyah ile beyazın farkının olmadığını öğrendik. Hacer’in peygamber olmamasına ve kadın olmasına rağmen

    Kabe’nin tavaf edilen, peygamberlerin gömülü olduğu yere gömüldüğünü, tüm ümmetten saygı gördüğünü öğrendik. Şeytan taşlarken önce içimizdeki şeytanı öldürmemiz gerektiğini öğrendik.

    Dua kitabından, insanın dua ile değerli olabileceğini ve ruhunun yatışıp huzurlu olabileceğini öğrendik.

    Medeniyet ve Modernizm kitabından, daha ülkemizde modernizm hissedilmeden bize modernizmin acılarını ve felaketini anlatan, medeniyetin kendi inancımızda olduğunu hissettiren şahane yorumlarını öğrendik.

    EbuZer kitabından, malın-mülkiyetin sınırsızca sahiplenilmesinin insanı düçar ettiği belaları görürken, Peygamberi yaşantının insanı nasıl yüceltiğini öğrendik. EbuZer’in zalimlerin karşısında doğruları söylerken günümüzde hakkı savunamayıp susunca EbuZer’in inancına ve cesaretine hayran kalıp nasıl dilsiz şeytan konumuna düşülebileceğini öğrendik..
    Hz.Zeynep kitabından,” Ya Hüseyin Ol Ya Zeynep Yoksa Yezid Olursun” bu da senin felaketin olur cümlesini öğrendik…
    Ali kitabından, ilmi, cesareti, feraseti, hilafeti, velayeti, arkadan vurulmayı, hiyaneti,dotluğu, düşmanlığı, terkedilmeyi, yalnız kalmayı,Allah ve peygamber sevgisini, ibadeti,. İhlası en önemlisi adaleti öğrendik.

    Marksizim ve diğer Batı düşünceleri kitabından, Marksın nerelerde hata yaptığını ve Batı düşüncesinin de insanlık için mutsuzluk ve huzursuzluktan başka bir şey olmadığını bilimsel bir dille ama dini yorumla anlamayı öğrendik.

    Öğrendik, öğrendik veee daha nice güzel bilgiler öğrendik senden sevgili Ali Şeriati…..
    Seni çok seviyoruz ve mekanın cennet, komşularının çok sevdiğin Ehlibeyt olmasını diliyoruz….

    عاشق اگر رنگی از معشوق نگیرد در عشق خودش صادق نیست

    Yorum

    YUKARI ÇIK
    Çalışıyor...
    X