Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Savaş ve Barış Günleri

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Savaş ve Barış Günleri

    Bismillahirrahmanirrahim

    Allah-u Teala cihad hakkında şöyle buyurmaktadır: "Sizinle harp edenlerle Allah yolunda çarpışın. Ama ileri gitmeyin. Çünkü Allah aşın gidenleri sevmez." (Bakara/190)

    Hakeza: "Haram ay haram aya karşılıktır. Bütün hürmetler karşılıklıdır. O halde kim size saldırırsa siz de ona aynen söze yaptığı tecavüz gibi saldırın. Ama Allah’tan korkun ve bilin ki Al­lah takva sahipleriyle beraberdir." (Bakara/194)

    İşte görüldüğü gibi Allah-u Teala Müslümanlara haram aylar­da bile saldırıya uğradıkları taktirde kendilerini savunmalarını ve saldırganı cezalandırmalarını emretmektedir. Habire "barış" türküsünü tutturup savaşa karşı olan Hasan-ı Basri'ye Hz. Ali (a.s) "Bu ümmetin Samirisi" dememiş miydi? Müslüman elbette ki barışçıdır. Barışı arzular. Ama saldırıya uğrayınca barış adına zillete ve esarete tahammül edemez. Müslüman onurludur, şeref­lidir. İslam'a ve Müslümanlarla aynı masaya oturup muhabbet edemez.

    İranlı Müslümanlar da işte bu ilahi haklan hasebiyle Saddam güçlerinin saldırısına uğrayınca hemen kendilerini savudular. İs­lam yolunda izzet içinde cihad bayrağını açtılar.
    Tüm dünyanın arkasında yer aldığı Saddam'a karşı tarihte eşine az rastlanır destansı bir direniş örneği sergilediler. Bu savaş şüphesiz ki İslam ve küfür savaşıydı. Kafirlerin tümü Saddam cephesinde birleşmişti. Ya Müslümanlar ne yaptılar? Onlar da ya sessiz ve tarafsız kaldılar ya da "İran şiidir." diyerek tarihin en mazlum Müslümanlarını yalnız bıraktılar. Onları kaderleriyle baş başa koydular. Ama İranlı Müslümanlar kararlıydı, azimliydi. Kanla­rının son damlasına kadar İslam'ı ve İslami vatanlarını savundu­lar.

    Kafir ve fasıkların. barış şarkılarına kulak bile vermediler. Asıl bansın İslam'da olduğunu bilerek sahte barış havarilerine kan­madılar. Masum yüzlü canilere aldanmadılar. Asr-ı saadetteki gi­bi İslam'ı ihya yolunda büyük bir mücadele örneği sergilediler. İmam've Ümmet olarak 20'nci yüzyıla İslam mührünü vurdular. Fedakarlık, aşk, kardeşlik ve şahadet ruhunu aşıladılar.

    Daha düne kadar sokaklarda serserilik eden hippiler İslam mücahidleri haline geldi. Şarkıcılar tövbe edip şahadet meydanla­rına koştular. Kısacası onlar değişti Allah da onları değiştirdi. Kendini değiştirmeyen bir kavmi Allah da değiştirmez, İranlı Müslümanlar tam sekiz yıl boyunca cihad ve fedakarlık gösterdi­ler. Mallarıyla canlarıyla Allah'ın dinini savundular. Kafirlerin tehditlerinden korkmadılar. Böylece Allah da onlara yardım etti. Onlara sükunet ve huzur indirdi. Kalplerine güven verdi.


    Bu İranlı mücahidler, başlarında imamlarıyla tüm dünyaya ci­had ve fedakarlık dersleri verdiler. Tüm uluslararası komplolara karşı koydular. Yüzbinlerce şehid verdiler. Evleri başlarına yıkıl­dı. Şehirleri bombalandı. Yıllarca ülke içinde göç olayı yaşandı ve halk uzun süre sığınaklarda yaşadı. Müslüman halk uluslararası ambargolar ve komplolar sebebiyle bir çok yiyecek dahi bulama­manın sıkıntısını yaşadılar. Genç ihtiyar herkes cephelere koştu. Kadınlar cephe gerisinde mücahitlere yiyecek ve giyecek şeyleri ambalajlıyordu. Ördükleri her şeyi bu İslam kahramanlarına gön­deriyordu. Evde olan iki yumurtasından birini bu cihad ve şahadet meydanlarına yolluyordu. Memur ve işçiler maaşlarının bir kısmını cephelere ayırıyordu. İşte bu halk böyle bir kahramanlık örneği sergileyince Allah da onlara yardım etti. Sonunda işgalci güçler işgal ettikleri tüm topraklardan geri çekilmek zorunda kal­dı.

    Dolayısıyla savaş bir çok yıkıcılığına ve kayıplarına rağben da­ha yeni tağuti bir rejimin sultasından kurtulmuş olan İranlı Müslümanları terbiye etti. İranlı Müslümanların tümü cihad ve şahadet üniversitesinden bir çok dersler almışlardı. Onlar cihad ve şahadet okulundan mezun oldular. İşte bu ortamda İran'a gelenler ve İranlı Hizbullah halkı görenler derinden etkileniyordu. Komü­nistler bile bu halkı görünce gözyaşlarını tutamıyorlardı. Ayaklarındaki yırtık çoraplarıyla tüm dünyaya kök söktüren İranlı Müslümanlar görenleri derinden etkiliyor ve değiştiriyordu. Dolayı­sıyla İran halkım o şartlarda görenler heyecanlarım gizleyemiyor ve etkileniyordu. Ama savaştan sonra ne oldu? Şüphesiz ki bir rahmet olan cihad olayı bitince insanlar da a.-tık günlük yaşamla­rına, işlerinin başına döndüler. Halk yıkık evlerini tamir etmeye, eksiklerini gidermeye, eskilerini yemlemeye kısacası artık kendi hayatım yaşamaya koyuldu. Şimdi savaşa karşı olanlar bu defa da İran halkının değiştiğini ve inkılabı ruhtan uzaklaştığını iddia etmeye başladılar. Daha düne kadar savaştığı nedeniyle İranlı Müslümanları kınayanlar, İran halkının savaştan sonraki doğal değişimine karşı çıktılar. Halbuki İran halkı yine aynı halktır. İmamlarına itaatkardır. Rehber bugün emretsin tüm İran halkı tek vücud halinde yine kıyam ve cihad kemerini kuşanır. Ama böyle bir ortam olmayınca ister istemez insanlar kendi hayatları­nı yaşayacaklardır. Zaten cihadın ilahi bir rahmet oluşu da bu­nun ifadesidir.

    Cihad ümmetin ölü ruhunu diriltir. Cihad karanlıkları aydın­latır. Cihad tembellikleri ve dünyevi korkuları giderir. Cihad in­sanı tabiata ve benliğine hakim hale getirir. Cihad bir ümmet ye­tiştirir.

    Ama demek gerekir ki ne inkılap rehberi, ne ülke idarecileri ve ne de halk İmam'ın yolundan sapmamışlardır. Sâdece yaşam bi­çimleri değişmiştir. Halk kendi içine kapanmıştır. Ama bugün ay­nı cihad nidası duyulursa yine İranlı Müslümanlar tek vücud ha­linde birleşir ve kafirlere karşı dururlar. Allah-u Teala'nın dini yolunda cihad her müslümanın en büyük arzusudur. Düşman in­sanın ifadesi ve hızıdır. İnsan gecenin gündüze gerekliliği gibi düşmanın da varlığının gereksinimini duyar. Düşman olmayınca cihad da olmaz ve cihad olmayınca doğal olarak mücahid de ol­maz.

    Kısacası İran halkı, rehberi ve idarecileri zerre kadar olsun İmam'ın yolundan sapmamışlardır. Değişen insanlar değil, ya­şam koşullandır. Ama elbette ki insan yaşam koşullarım değiştir­melidir, yaşam koşullan insanı değil. İranlı Müslümanlar da şu anda dünyaya kendi inançlarıyla inşa ettikleri bir dünyayı tak­dim etmeye çalışıyorlar. Bu dünya, gırtlağına kadar fesat ve kö­tülüğe batmış eski dünyanın bir alternatifi olarak ortaya çıkıyor ve bu dünyada modern dünyanın realitesi olan fuhuş, hippilik, vurdumduymazlık, zulüm, rüşvet, hırsızlık, çevre ve ruh kirliliği vb. sayışız çarpıklıkların da olmamasına çalışıyor. Başarı Al­lah'tandır.


    Başta da sonda da hamd Allah'adır.

    Savaş Günlerinin Acı ve ibret tablosu için bakınız:




    #2
    Ynt: Savaş ve Barış Günleri

    Bismillahirrahmanirrahim

    Allah'u Teala, bütün bu savaşların, baş sorumlusunu, en başından itibaren sonsuz laneti ile lanetlesin inş.

    Yorum


      #3
      Ynt: Savaş ve Barış Günleri

      [quote author=Murtazaali link=topic=3571.msg20789#msg20789 date=1240820577]
      Bismillahirrahmanirrahim

      Allah'u Teala, bütün bu savaşların, baş sorumlusunu, en başından itibaren sonsuz laneti ile lanetlesin inş.
      [/quote]


      Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

      Yorum


        #4
        Ynt: Savaş ve Barış Günleri

        [quote author=Murtazaali link=topic=3571.msg20789#msg20789 date=1240820577]
        Bismillahirrahmanirrahim

        Allah'u Teala, bütün bu savaşların, baş sorumlusunu, en başından itibaren sonsuz laneti ile lanetlesin inş.
        [/quote]
        Derdin kendindedir bilmiyorsun, derman yine sendedir görmüyorsun, içine koca bir alem yerleştirilmiş; sen hala kendini küçük bir şey zannediyorsun. / Hz. Ali (as)

        Yorum

        YUKARI ÇIK
        Çalışıyor...
        X