Bismillahirrahmanirrahim
Allah-u Teala cihad hakkında şöyle buyurmaktadır: "Sizinle harp edenlerle Allah yolunda çarpışın. Ama ileri gitmeyin. Çünkü Allah aşın gidenleri sevmez." (Bakara/190)
Hakeza: "Haram ay haram aya karşılıktır. Bütün hürmetler karşılıklıdır. O halde kim size saldırırsa siz de ona aynen söze yaptığı tecavüz gibi saldırın. Ama Allah’tan korkun ve bilin ki Allah takva sahipleriyle beraberdir." (Bakara/194)
İşte görüldüğü gibi Allah-u Teala Müslümanlara haram aylarda bile saldırıya uğradıkları taktirde kendilerini savunmalarını ve saldırganı cezalandırmalarını emretmektedir. Habire "barış" türküsünü tutturup savaşa karşı olan Hasan-ı Basri'ye Hz. Ali (a.s) "Bu ümmetin Samirisi" dememiş miydi? Müslüman elbette ki barışçıdır. Barışı arzular. Ama saldırıya uğrayınca barış adına zillete ve esarete tahammül edemez. Müslüman onurludur, şereflidir. İslam'a ve Müslümanlarla aynı masaya oturup muhabbet edemez.
İranlı Müslümanlar da işte bu ilahi haklan hasebiyle Saddam güçlerinin saldırısına uğrayınca hemen kendilerini savudular. İslam yolunda izzet içinde cihad bayrağını açtılar. Tüm dünyanın arkasında yer aldığı Saddam'a karşı tarihte eşine az rastlanır destansı bir direniş örneği sergilediler. Bu savaş şüphesiz ki İslam ve küfür savaşıydı. Kafirlerin tümü Saddam cephesinde birleşmişti. Ya Müslümanlar ne yaptılar? Onlar da ya sessiz ve tarafsız kaldılar ya da "İran şiidir." diyerek tarihin en mazlum Müslümanlarını yalnız bıraktılar. Onları kaderleriyle baş başa koydular. Ama İranlı Müslümanlar kararlıydı, azimliydi. Kanlarının son damlasına kadar İslam'ı ve İslami vatanlarını savundular.
Kafir ve fasıkların. barış şarkılarına kulak bile vermediler. Asıl bansın İslam'da olduğunu bilerek sahte barış havarilerine kanmadılar. Masum yüzlü canilere aldanmadılar. Asr-ı saadetteki gibi İslam'ı ihya yolunda büyük bir mücadele örneği sergilediler. İmam've Ümmet olarak 20'nci yüzyıla İslam mührünü vurdular. Fedakarlık, aşk, kardeşlik ve şahadet ruhunu aşıladılar.
Daha düne kadar sokaklarda serserilik eden hippiler İslam mücahidleri haline geldi. Şarkıcılar tövbe edip şahadet meydanlarına koştular. Kısacası onlar değişti Allah da onları değiştirdi. Kendini değiştirmeyen bir kavmi Allah da değiştirmez, İranlı Müslümanlar tam sekiz yıl boyunca cihad ve fedakarlık gösterdiler. Mallarıyla canlarıyla Allah'ın dinini savundular. Kafirlerin tehditlerinden korkmadılar. Böylece Allah da onlara yardım etti. Onlara sükunet ve huzur indirdi. Kalplerine güven verdi.
Bu İranlı mücahidler, başlarında imamlarıyla tüm dünyaya cihad ve fedakarlık dersleri verdiler. Tüm uluslararası komplolara karşı koydular. Yüzbinlerce şehid verdiler. Evleri başlarına yıkıldı. Şehirleri bombalandı. Yıllarca ülke içinde göç olayı yaşandı ve halk uzun süre sığınaklarda yaşadı. Müslüman halk uluslararası ambargolar ve komplolar sebebiyle bir çok yiyecek dahi bulamamanın sıkıntısını yaşadılar. Genç ihtiyar herkes cephelere koştu. Kadınlar cephe gerisinde mücahitlere yiyecek ve giyecek şeyleri ambalajlıyordu. Ördükleri her şeyi bu İslam kahramanlarına gönderiyordu. Evde olan iki yumurtasından birini bu cihad ve şahadet meydanlarına yolluyordu. Memur ve işçiler maaşlarının bir kısmını cephelere ayırıyordu. İşte bu halk böyle bir kahramanlık örneği sergileyince Allah da onlara yardım etti. Sonunda işgalci güçler işgal ettikleri tüm topraklardan geri çekilmek zorunda kaldı.
Dolayısıyla savaş bir çok yıkıcılığına ve kayıplarına rağben daha yeni tağuti bir rejimin sultasından kurtulmuş olan İranlı Müslümanları terbiye etti. İranlı Müslümanların tümü cihad ve şahadet üniversitesinden bir çok dersler almışlardı. Onlar cihad ve şahadet okulundan mezun oldular. İşte bu ortamda İran'a gelenler ve İranlı Hizbullah halkı görenler derinden etkileniyordu. Komünistler bile bu halkı görünce gözyaşlarını tutamıyorlardı. Ayaklarındaki yırtık çoraplarıyla tüm dünyaya kök söktüren İranlı Müslümanlar görenleri derinden etkiliyor ve değiştiriyordu. Dolayısıyla İran halkım o şartlarda görenler heyecanlarım gizleyemiyor ve etkileniyordu. Ama savaştan sonra ne oldu? Şüphesiz ki bir rahmet olan cihad olayı bitince insanlar da a.-tık günlük yaşamlarına, işlerinin başına döndüler. Halk yıkık evlerini tamir etmeye, eksiklerini gidermeye, eskilerini yemlemeye kısacası artık kendi hayatım yaşamaya koyuldu. Şimdi savaşa karşı olanlar bu defa da İran halkının değiştiğini ve inkılabı ruhtan uzaklaştığını iddia etmeye başladılar. Daha düne kadar savaştığı nedeniyle İranlı Müslümanları kınayanlar, İran halkının savaştan sonraki doğal değişimine karşı çıktılar. Halbuki İran halkı yine aynı halktır. İmamlarına itaatkardır. Rehber bugün emretsin tüm İran halkı tek vücud halinde yine kıyam ve cihad kemerini kuşanır. Ama böyle bir ortam olmayınca ister istemez insanlar kendi hayatlarını yaşayacaklardır. Zaten cihadın ilahi bir rahmet oluşu da bunun ifadesidir.
Cihad ümmetin ölü ruhunu diriltir. Cihad karanlıkları aydınlatır. Cihad tembellikleri ve dünyevi korkuları giderir. Cihad insanı tabiata ve benliğine hakim hale getirir. Cihad bir ümmet yetiştirir.
Ama demek gerekir ki ne inkılap rehberi, ne ülke idarecileri ve ne de halk İmam'ın yolundan sapmamışlardır. Sâdece yaşam biçimleri değişmiştir. Halk kendi içine kapanmıştır. Ama bugün aynı cihad nidası duyulursa yine İranlı Müslümanlar tek vücud halinde birleşir ve kafirlere karşı dururlar. Allah-u Teala'nın dini yolunda cihad her müslümanın en büyük arzusudur. Düşman insanın ifadesi ve hızıdır. İnsan gecenin gündüze gerekliliği gibi düşmanın da varlığının gereksinimini duyar. Düşman olmayınca cihad da olmaz ve cihad olmayınca doğal olarak mücahid de olmaz.
Kısacası İran halkı, rehberi ve idarecileri zerre kadar olsun İmam'ın yolundan sapmamışlardır. Değişen insanlar değil, yaşam koşullandır. Ama elbette ki insan yaşam koşullarım değiştirmelidir, yaşam koşullan insanı değil. İranlı Müslümanlar da şu anda dünyaya kendi inançlarıyla inşa ettikleri bir dünyayı takdim etmeye çalışıyorlar. Bu dünya, gırtlağına kadar fesat ve kötülüğe batmış eski dünyanın bir alternatifi olarak ortaya çıkıyor ve bu dünyada modern dünyanın realitesi olan fuhuş, hippilik, vurdumduymazlık, zulüm, rüşvet, hırsızlık, çevre ve ruh kirliliği vb. sayışız çarpıklıkların da olmamasına çalışıyor. Başarı Allah'tandır.
Başta da sonda da hamd Allah'adır.
Savaş Günlerinin Acı ve ibret tablosu için bakınız:
Yorum