HZ. OSMAN VE YANDAŞLARININ KUR’ÂN VE RESULULLAH’IN AÇIK NASLARI KARŞISINDAKİ İÇTİHATLARI
HZ. OSMAN’IN KENDİ YAKINLARINA YAPTIĞI BAĞIŞLAR
Osman, kendi akraba ve yakınlarına oldukça bağlıydı. Onların durumunu gözetmek için çok sıkı bir şekilde uğraşıyor, onları diğerlerinden daha öncelikli tutuyordu. Osman, bu hususta birçok nasla muhalefet etmiştir. Hatta bu muhalefetler o kadar fazladır ki, onların tümünü burada anlatmak kitabın hacmini aşar. Onun yaptığı içtihatlar ilk iki halifenin içtihatlarının toplamından az değildir!
O, kendi akrabalarına (As oğulları) meydan vermede, onlara sayısızca bağışlarda bulunmada halkın eleştirisini ve inkılapçıların ayaklanmasını düşünmüyordu bile. Osman, As oğullarını ve Beni Ümeyye’yi serbest bırakma yolunda Kur’ân ve Peygamber (s.a.a)’in sünnetinde bulunan delilleri ve geçmiş iki halifenin bu konudaki tutumlarını görmezlikten gelerek, bunlar (Kur’ân, Sünnet ve ilk iki halifenin tutumları) karşısında içtihat etti. Halbuki Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “As Oğulları otuz kişiyi bulunca, Allah’ın malını elden ele dolaştırır, Allah’ın kullarını köle olarak kullanır ve Allah’ın dinini oyuncak haline getirirler.”
Hakim Nişaburi, bu hadisi kendi senediyle Hz. Ali (a.s), Ebuzer ve Ebu Said-i Hudri’den naklederek sahih bilmiştir. Zehebi Telhis’ul-Müstedrek’te hadisin sahih olduğunu itiraf etmiştir. Müstedrek-i Hakim, c. 4, s. 480.
As Oğulları’nın kınanması ve eleştirilmesi hususundaki sahih ve muteber hadisler tevatür haddine ulaşmıştır. Peygamber (s.a.a) bu azgın münafıkların vaziyetleri hakkında bir takım haberler vermiş ve onları lanetlemiştir. Biz, bunlardan bir bölümünü “Ebu Hureyre” adlı kitabımızda naklettik. Özellikle on dördüncü hadise yazılı haşiyeyi dikkatle okuyun.
İbn-i Ebi’l-Hadid şöyle yazıyor: “Ömer’in, Osman hakkındaki keskin görüşlüğü doğru çıktı. Zira; Osman, Beni Ümeyye’yi halkın başına çıkardı. İslam topraklarındaki eyalet ve sınırları onların eline verdi. Onlara birçok mülk, toprak ve araziyi tımar olarak verdi. Ermenistan onun zamanında fethedildi. Ermenistan’dan gelen ganimetin humusunu (beşte birini) alarak top yekun (amca oğlu) Mervan b. Hakem’e bağışladı. O zaman Abdurrahman b. Hanbel Cehmi şöyle dedi:
“Yaratıkların Rabbi Allah’a yemin olsun ki, Allah hiçbir şeyi abes olarak bırakmamıştır. Ya Rabbi, kendileri vesilesiyle bizleri imtihan etmek için fitneler oluşturdun. İki emin halife (Ebu Bekir ve Ömer) bize doğru yolu gösterdiler. Onlar hile yoluyla hatta bir dirhem bile elde etmediler. Onlar kendi işleri için (Beyt’ul-Maldan) bir dirhem bile harcamadılar. Ama sen (Osman), şehirlerin humusunu Mervan’a verdin. Yapmış olduğun bu çalışmalara yazıklar olsun, vay olsun!!!” Şerh-i Nehc’ül-Belağa, İbn-i Ebi’l-Hadid, c. 1, s. 66.
İbn-i Ebi’l-Hadid şöyle der: Abdullah b. Halid b. Üseyd, Osman’dan biraz bahşiş istedi. Osman da dört yüz bin dirhem ona verdi! Peygamber (s.a.a)’in sürgün ettiği, Ebu Bekir ve Ömer’in de affetmediği Hakem b. Ebu As’ı, Medine’ye getirerek yüz bin dirhem ona bağışladı.
Peygamber (s.a.a), pazarda Nehruz adlı bir yeri Müslümanlara vakfetmişti. Ama Osman orayı Mervan’ın kardeşi Haris b. Hakem’e tımar olarak verdi! Hz. Fatıma (a.s)’ın bazen miras, bazen de Peygamber (s.a.a) hediyesi adı altında istediği ve Peygamber (s.a.a)’in vefatından sonra elinden alınan “Fedek”i Mervan’a bağışladı.
Medine yaylalarında olan mera ve otlakları Müslümanların elinden alıp, Beni Ümeyye uşaklarına mahsus olmak üzere bağışta bulundu. Afrika, Batı Trablus vb. gibi yerlerden gelen ganimetlerin tümünü Abdullah b. Ubey Sarh’a bağışladı! Bu ganimetlere Müslümanlardan bir şahısı dahi ortak kılmadı.
Beyt’ul-Maldan, Mervan’a yüz bin dirhem verdiği gün, Ebu Süfyan’a da iki yüz bin dirhem bağışladı. Osman, kızı Ümmü Eban’ı Mervan’la evlendirdi. Beyt’ul-Malın haznedarı Zeyd b. Erkam, elinde bulunan kilitleri ve anahtarları Osman’a getirerek ağladı. Osman ise şöyle dedi: “Ben akrabalarıma bir malı bağışladığımda senin ağlaman mı gerekir?”
Zeyd: “Hayır! Ben bu malları Peygamber (s.a.a)’in zamanında, Allah yolunda harcadığın malların yerine aldığını zannettiğim için ağladım. Eğer Mervan’a yüz dirhem bile verseydin fazlaydı” dedi.
Osman: “Erkam’ın oğlu! Kilitleri at bakayım, senin yerine başkasını görevlendireceğim!” dedi.
İbn-i Ebi’l-Hadid şöyle diyor: “Ebu Musa Eş’ari, Irak’tan birçok malla geldi. Osman, bu malların hepsini Beni Ümeyye arasında taksim etti. Aişe adlı diğer kızını da Haris b. Hakem’le evlendirdi. Zeyd b. Erkam’ı işten aldıktan sonra bir defa daha ona (Haris b. Hakem’e) yüz bin dirhem bağışladı!
Osman’ın yaptığı diğer işler de Müslümanların itiraz etmesine sebep oldu. Osman, Ebuzer’i Rebeze’ye sürgün etti, Abdullah b. Mes’ud’u kaburgaları kırılıncaya kadar dövdü ve Ömer’in şer’i hadleri uygulamadaki metodunun tersine, şer’i cezaları uygulamada bir hayli pasifti... Bütün bu işlerine, Muaviye’ye, bir grup Müslüman’ı öldürmesini emrettiği mektupla son verdi.
Bütün bunlar, Medine halkından büyük bir çoğunluğun ve Mısır’dan Osman’ın bidatlerini kendisine bildirmek için gelen kalabalık bir insan selinin bir araya toplanmasına ve onu, yaptıklarından dolayı öldürmelerine neden oldu. Ama onu hilafetten azletmeleri ve öldürmekte acele etmemeleri gerekirdi.
Daha sonra İbn-i Ebi’l-Hadid şöyle diyor: “Hz. Emir’ul-Müminin Ali (a.s), Osman’ın kanının dökülmesinde herkesten daha suçsuzdu. Hz. Ali’nin kendisi birçok konuşmalarında buna değinmiştir. Örneğin şöyle buyuruyordu: “Allah’a yemin olsun ki, ben Osman’ı öldürmedim. Hatta onun öldürülmesine taraftar bile değildim.”
İbn-i Ebi’l-Hadid sözünün devamında da şöyle diyor: “Hz. Ali (a.s) sözünde doğruydu...”
Yazar: Osman’ın, bidatlerinin hepsini veya çoğunu, muhaddisler değişik yollarla mutevatir olarak nakletmiş ve inkarı mümkün olmayan bir şey olarak bilmişlerdir. Örneğin: Şehristani “el-Milel ve’n- Nihel” adlı kitabında (kitabın sahip olduğu önsözlerden dördüncüsünde) Osman’ın bu bidatlerini kesin ve inkarı imkansız olarak bildirmiştir.
Osman-ı Zünnureyn’in bu tür hadise ve bidatleri oldukça çoktur. Örneğin: Halkın bir kıraat okuması için Kur’ân’ların yakılması, zekat verilen sekiz gruptan olmamalarına rağmen savaşçılara zekat verilmesi, Ammar b. Yasir’in dövülmesi, Hormuzan’ı öldüren Ubeydullah b. Ömer’in kısas edilmemesi, Muhammed b. Ebu Bekir’le Mısır’a dönen topluluğun öldürülmeleriyle ilgili mektup yazması vb...
Bu konuda, Hz. Ali (a.s)’ın “Şıkşıkıyye” hutbesinde, Osman’ın hilafeti zamanındaki davranışını, halini ve yönetimini anlatan bölüme dikkatle bakmanız yeterlidir. Örneğin: -geçen sayfalarda da naklettiğimiz gibi- İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur “... Neticede onların üçüncüsü hilafete ulaştı. Şişerek hilafet koltuğuna oturdu. Onun tek hüneri yemek ve yediğini çıkarmaktı. Amca oğulları da onunla beraber iş başına geçtiler. Bahar mevsiminde sahranın otlarını yutan aç develer gibi Allah’ın malını yuttular. Sonunda hayat defteri dürüldü. Yaptığı işler de çöküşünü hızlandırdı. Yuttuğu her şeyi dışarı çıkardı.”
Yorum