Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Hz. Hatice s.a Resulullahtan başkası ile Evlenmemişti ve Dul değildi

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Hz. Hatice s.a Resulullahtan başkası ile Evlenmemişti ve Dul değildi

    HZ. HATİCE ALLAH RESULÜ'NDEN BAŞKASIYLA EVLENMEMİŞTİR

    Bazı tarihçiler, Allah Resulü'nün evlendiği hanımlarının (Âişe hariç) hepsinin dul olduğunu, Hz. Hatice'nin ise, Peygamber'den önce, Atiq b. Âbid-il Mahzûmî ve Ebû Hâle et-Temîmî, isimli iki şahısla evlendiğini, hatta bunlardan evlat sahibi olduğunu ileri sürmüşlerdir.

    Ancak biz bu rivâyetlerin doğruluğundan şüpheliyiz ve bunların uydurulmasında,
    daha çok siyasi emellerin yattığını ve bazıları için fazilet ve üstünlük üretmenin amaçlandığını düşünmekteyiz. Bu konudaki bazı delillerimizi kısaca şu şekilde sıralayabiliriz:

    1-Her şeyden önce bu rivâyetleri inceleyen bir kimse, onların arasında bir çok çelişki ve ihtilafların bulunduğunu açıkça görebilir. Örneğin, bazı rivâyetlerde Ebû Hâle künyesini taşıyan şahsın isminin "Nebbâş b. Zurâre", bazısında "Zurâre b. Nebbâş", bazısında "Hind", bazısında ise "Mâlik" olduğu geçmektedir. Bazı rivâyetler onun sahâbî olduğunu, bazısı ise olmadığını ileri sürmektedir. Bazısı onun Atiq'ten önce, bazısı ise sonra Hz. Hatice'yle evlendiğini söylüyor. Sonra rivâyetler, Hz. Hatice'nin bu kişilerden "Hind" isminde bir çocuğunun olduğunu ileri sürmüş, ancak bazısı bu çocuğun kız çocuğu olup Atiq'e ait olduğunu, bazısı ise erkek çocuğu olup diğer kocasına ait olduğunu ileri sürmüşlerdir. Yine erkek olduğunu iddia eden rivâyetlerin bazısında bu çocuğun tâûn hastalığından öldüğü, bazısında ise Cemel savaşında Hz. Ali'nin cephesinde şehid düştüğü iddia edilmiştir. Bu rivâyetler ve aralarındaki ihtilaflar için şu kaynaklara bakılabilir: El-Evâil, C.1, S.159, El-İsâbe, C3, S.611-612, Üsd-ül Gâbe, C1, S.12-13-17, Es-Siret-ül Halebiyye, C.1, S.140, Niseb-u Kureyş (Mus'ab Zübeyri), S.22, Kâmus-ür Ricâl, C.10, S.431.

    2-Bu iddiaların aksini iddia ve rivâyet eden âlimler ve tarihçiler de vardır: İbn-i Şehrâşub Menâkıb-ı Âl-i Ebi Talib kitabında şöyle diyor: "...Ahmed Belâzurî, (Ensâb-ul Eşraf kitabında, Ebulkâsım Kûfî (El-istiğâse) kitabında, büyük Şia âlimi Seyyid Murtaza "Eş-Şâfi" kitabında, Şia'nın bir diğer büyük âlimi Ebu Cafer Tûsî (Telhis-üş Şâfi) kitabında, Allah Resulü'nün Hz. Hatice'yle bâkire olduğu halde evlendediğini rivâyet etmişlerdir. Ayrıca "El-Envâr-u vel-Bide" isimli kitapta Rukayye ve Zeyneb'in Hatice'nin kız kardeşi Hâle'nin kızları olduğu görüşü de bu naklettiğimiz rivâyeti güçlendirmektedir. Menâkıb-u Âl-i Ebî Tâlib, C.1, S.159, Bihâr-ül Envâr, Ricâl-ül Mâmeqânî ve Kâmûs-ur Ricâl kitaplarında da aynı şey nakledilmiştir.

    3-Ebulkâsım Kûfî yine kitabında şunları kaydetmektedir:

    "Eser sahipleri ve haber nakilcilerinin (tarihçilerin) umum, husus hepsi icmaî bir şekilde şöyle rivâyet etmişlerdir: "Kureyş eşrâfı, büyükleri ve zenginlerinden, Hatice'yle evlenmek için ona talip olmayan kalmadı; ancak o, onların hepsini reddetti ve hiçbirisiyle evlenmedi. Sonradan Resulullah (s.a.a) ile evlendiğinde, Kureyş kadınları ona öfkelenerek küstüler ve şöyle dediler: "Kureyş'in eşrâfı ve emirleri sana talip oldular; fakat sen onların hepsini reddedip Ebu Tâlib'in parasız, malsız, yetim ve fakir yeğeniyle evlendin?!"

    Şimdi, böyle bir konuma sahip olan Hatice'nin, Kureyş büyüklerini ve eşrâfını bırakıp da Temimli bir bedeviyle evlenebileceğini hangi akıl sahibi ihtimal verebilir? Görüş ve teşhis sahibi kimseler bunu en muhal, en itibarsız sözlerden saymazlar mı?!" El-İstiğâse, C.1, S.70.

    4-Maddî, manevî hiçbir değer, şan ve şöhrete sahip olmayan bir bedeviyle evlenmesi, kendilerini reddeden Hatice'yi yermek, onu küçümseyip alay etmek için Kureyşlilerin elinde en iyi bir koz ve en güzel bahane değil miydi? Resulullah'la evlendiğinde olduğu gibi. Halbuki hiçbir kaynakta böyle bir şeye rastlanmamıştır.

    Bazıları, Haris b. Ebî Hâle isimli birisinden bahsederken, onun Hatice'nin oğlu olduğu ve Mekke'de Allah Resulü davetini ilk açığa vurduğunda, Müslümanların verdiği ilk şehid olduğunu iddia etmiş ve bunu, Hz. Hatice'nin önceden başka birisiyle evlendiğine delil olarak göstermeğe çalışmışlardır. El-Evâil, C.1, S.311, El-İsâbe, C.1, S.293.

    Buna cevabımız şudur ki evvelâ bu şahsın Hz. Hatice'nin oğlu olduğu iddiası hiçbir delile dayanmamaktadır ve zâhiren Hz. Hatice'nin Ebu Hâle isminde birisi ile evlendiği rivâyetine dayanmaktadır. Biz de zaten bunun yanlış olduğunu ispatlamağa çalışmaktayız.

    Saniyen "Haris" denen bu şahsın ilk İslâm şehidi olduğu iddiası da doğru değildir; zira bu iddiayla çelişen bir çok meşhur rivâyet mevcuttur. Örneğin İbn-i Abbâs'tan şöyle rivâyet edilmiştir.
    "Ammâr'ın babası ve annesi öldürüldüler ve o ikisi Müslümanlardan ilk şehid düşen kimselerdir." Sıffîn (Minqarî), S.325.
    Yine sahih bir senetle şöyle rivâyet edilmiştir:

    "İslam'da ilk şehid Sümeyye'dir (Allah ona rahmet eylesin.)" El-İsâbe, C.4, S.335, Tabaqât (İbn-i Sa'd), C.8, S.193.

    Aynı şey Mücahid'den de nakledilmiştir.El-İstiğâse, C.1, S.68-69.

    Bazıları, Sümeyye'nin ilk kadın şehid, Haris'in ise ilk erkek şehid olduğunu iddia etmek istemişlerse de bu iddia da geçersiz bir iddiadır; zira evvela İbn-i Abbas'ın rivâyeti gereği ilk erkek şehid de Ammar'ın babası Yâsir'dir. Saniyen şehid kelimesi bir çok diğer kelime gibi Arapça'da kadın erkek arasında müştereken kullanılan bir kelimedir. Nitekim yukarıda naklettiğimiz rivâyette aynı Sümeyye için şehid tabiri kullanılmıştı.

    #2
    Ynt: Hz. Hatice s.a Resulullahtan başkası ile Evlenmemişti ve Dul değildi

    HZ. HATİCE'DEN OLDUĞU SÖYLENEN RESULULLAH'IN KIZLARI

    Eb-ul As b.Rabi' ve Osman b. Affân ile evlendikleri söylenen Zeynep, Rukayye ve Ümm-ü Külsüm isimli kızlara gelince, bunların da yine bir çokları tarafından Resulullah'ın Hz. Hatice'den dünyaya gelen kızları olduğunu, birisinin Ebul'âs b. Rabi' ile diğerlerinin de Osman b. Affân ile evlendikleri iddia edilmiş ve daha çok bu görüş şöhret kazanmıştır. Fakat bize göre bu iddia da doğru değil ve söz konusu kızlar Resulullah'ın gerçek kızları değillerdir.

    Bu görüşümüzün delillerini de aşağıda kısaca açıklamaya çalışacağız:


    Evvela bu görüşü reddeden ve başka bir görüş ileri süren tarihçiler, de vardır. Ebulkâsım Kûfî ve diğer bazıları şöyle kaydetmişlerdir: "Hatice'nin "Hâle" isminde bir kız kardeşi vardı. Benî Mahzûm kabilesinden birisi onunla evlenince onun için "Hâle" isminde bir kız çocuğu doğurdu. Hatice'nin bacısı bu adamdan ayrıldıktan sonra bu sefer Benî Temim kabilesinden Ebu Hind isminde birisiyle evlendi; onun için de "Hind" isminde bir çocuk doğurdu. Beni Temim'den olan bu adamın Hâle'den başka bir eşi daha vardı ki ondan da Zeynep ve Rukayye isminde iki kız çocuğu oldu; sonra Zeynep ve Rukayye'nin anneleri, ardından da babaları vefat etti; bunun üzerine Hâle'nin o adamdan olan Hind isimli çocuğu babasının kabilesine döndü. Ortada kalan "Hâle" ve kocasının iki çocuğu Zeynep ve Rukayye'yi de Hz. Hatice kendi yanına aldı. Sonradan Hz. Hatice Resulullah'la evlenip, Hâle de vefat edince Zeynep ve Rukayye isimli çocuklar Hz. Hatice ve Resulullah'ın kefâleti altına girdiler... Öte yandan Araplar, üvey evladı da gerçek evlat telakki ettikleri için bu iki kız da Resulullah'ın kızları olarak anılmaya başlandı. Halbuki bunlar Peygamber'in değil, Hâle'nin kocası Ebu Hind'in kızları idiler..." El-İstiğâse, C.1, S.68-69.

    Görüldüğü gibi Hz. Hatice'ye isnad edilenler, bacısı hakkında söylenenlere bir çok açıdan benzerlik arz etmektedir. Belki de Hz. Hatice hakkında (kasıtlı veya kasıtsız) yapılan yanlışların bir çoğu da buradan kaynaklanmaktadır.

    Saniyen, söz konusu kızların Peygamber'in (s.a.a) kızları olduğunu iddia edenlerin kendilerinin naklettikleri rivâyetler arasında akıl almaz çelişkiler mevcuttur; mesela bir taraftan şöyle rivâyet ediyorlar:
    "Rukayye ve Ümmü Külsüm cahiliyyet zamanında "Ebu Leheb'in iki eli kurusun; kurudu da" âyeti nazil olduğunda, Ebu Leheb ve eşi, babalarının dinine girdiklerini gerekçe göstererek çocuklarına Resulullah'ın kızlarını boşamalarını emrettiler; onlar da henüz cinsel bir ilişkide bulunmadan eşlerini boşadılar. Ardından Osman b. Affân Rukayye ile evlenip onunla birlikte Bi'setin beşinci yılında Habeşe'ye hicret etti. O sırada hamile olan Rukayye, geminin içerisinde çocuğunu bir kan pıhtısı halinde düşürdü. Daha sonra Habeşe'den döndüklerinde Medine'de vefat etti. El-İsâbe, C.4, S.304-490, El-Bed'u Vet-Târih, C.5, S.17, Tehzib-u Târih-i Dimaşk, C.1, S.298, Nihâyet-ül İrb, C.18, S.212-214.

    Diğer taraftan aynı adamlar yine şöyle rivâyet ediyorlar; mesela Makdisî diyor ki: "Hatice cahiliyyet zamanında, Abd-û Menaf isminde bir erkek çocuk, İslam'dan sonra ise iki erkek ve dört kız çocuğu olmak üzere şu isimdeki çocukları doğurmuştur: Kâsım; (ki bu çocuğa atfen Allah Resulü'ne "Ebul Kâsım" deniyordu), bu çocuk büyüyünceye kadar yaşadı, sonra vefat etti.

    Küçük yaşta vefat eden Abdullah, Ümm-ü Külsüm, Zeyneb, Rukayye ve Fâtıma."
    El-Bed'u Vet-Târih, C.5, S.16, C.4, S.139.

    Veya Kastalânî ve Diyarbekrî şöyle diyorlar: "Allah Resulü'nün bi'setten önce Abd-û Menâf isminde bir çocuğu oldu ve bununla birlikte Resullah'ın çocuklarının sayısı on ikidir; Abd-û Menâf hariç hepsi İslâm'dan sonra dünyaya gelmişlerdir." El-Mevâhib-ül Ledünniyye, C.1, S.196, Târih-ül Hamis, C.1, S.272.

    Zübeyr b. Bekkâr ve diğer bir çoğundan ise şu bilgiler rivâyet edilmiştir: "Abdullah, sonra Ümm-ü Külsüm, sonra Fâtıma, daha sonra da Rukayye, hepsi sırayla İslam'dan sonra dünyaya gelmişlerdir." Neseb-u Kurayş, S.21, Mecme-üz Zevâid, C.9, S.217, El-Bidâyet-u Ven-Nihâye, C.2, S.294, Zehâir-ul Ukbâ, S.152.

    Tarihçi Süheylî de Resulullah'ın bütün çocuklarının İslâm zamanında doğduğunu kaydetmektedir." Es-Siret-ül Halebiyye, C.3, S.308, Er-Ravz-ül Enf, C.1, S.214.

    Yine bazıları, Rukayye'nin hepsinden, hatta Hz. Fâtıma'dan küçük olduğunu söylemişlerdir." El-İsâbe, C.4, S.304, (Cürcâni'den naklen), Neseb-u Kurayş, S.21.

    Şimdi bütün bunlardan sonra, Rukayye ve Ümm-ü Külsüm'ün cahiliyyet zamanında Ebu Leheb'in çocuklarıyla evlendiğini nasıl iddia edebiliyor ve bu açık çelişkiyi göremiyorlar?!

    Yine İslam'dan sonra dünyaya gelen Rukayye'yi hemen Osman'la evlendirebiliyorlar; halbuki bütün tarihlerin yazdığına göre Habeşe'ye birinci hicret, bi'setin 5. yılında gerçekleşmiştir. Hatta eğer İslam'ın ilk yılında dünyaya geldiğini kabul etsek dahi beş yaşındaki bir çocuğun nasıl evlendiğini ve hemen hamile kalıp gemide çocuk düşürdüğünü söyleyebiliriz?! Kaldı ki onlar daha da ileriye gidip önce Ebu Leheb'in çocuklarıyla evlendiriyor; sonra da boşatıp, Osman b. Affan'la evlendiriyorlar!!

    Yine diyorlar ki:
    "Ebu Leheb ve eşi, "Mesed" suresi indiğinde, çocuklarına, Resulullah'ın kızlarını boşamalarını emrettiler. Onlar da boşadıktan sonra, Osman b. Affan Rukayye ile evlendi."

    Bu da yine bir çok rivayetleriyle çelişmektedir; zira:

    a)-Bir çok rivâyete göre (ki doğrudur da) bu sure, Müslümanlar Şi'b-i Ebi Tâlib'de muhasara altında tutuldukları sırada inmiştir. Ed-Dürr-ül Mensur (Suyutî), C.6, S.408

    Bu ise önceki söyledikleriyle çelişmektedir. Zira söz konusu muhasara bi'setin altıncı yılında gerçekleşmiştir. Yani Habeşe hicretinden bir yıl sonra. Gördüğünüz gibi iki rivâyet arasında yılların fasılasını gerektiren bir çelişki söz konusudur.

    Bazıları bu surenin
    "Yakın akrabalarını korkut" (Şuarâ, 214) âyeti indikten sonra gerçekleştirilen toplantıda, Ebu Leheb'in Resulullah'a hakaret etmesinin ardından nazil olduğunu söylemişlerse de bu doğru değildir. Zira hem ayetlerin siyâkı, hem de bu konudaki rivâyetler bu surenin âyetlerinin toplu bir şekilde nâzil olduğunu göstermektedir. Bu surenin son âyetlerinde Ebu Leheb'in eşi Ümm-ü Cemil'in Allah Resulü'ne ettiği eziyet dile getirilerek şiddetli bir şekilde kınanmıştır. El-İtqân (Suyutî), C.1, S.37.

    Açıktır ki Kureyşlilerin Resulullah'a eziyetleri biraz önce verdiğimiz İnzar âyeti indikten sonra, Resulullah'ın onların ilahlarına ve düşüncelerine açıkça karşı çıkmasının ardından başlamıştır.

    Bu sure (Mesed) hakkında nakledilen diğer bir rivâyet de bizim bu sözümüzü te'yid etmektedir; şöyle ki:
    "Allah Resulü'nü görmek için gelen elçi heyetler, Resulullah'ı amcası Ebu Leheb'e sorar ve "Sen onu daha iyi bilirsin" diye Peygamber (s.a.a) hakkındaki görüşlerini almak isterlerdi. O da onlara, "Bu adam sihirbazdır" cevabını verir; onlar da Resulullah ile görüşmeden geri dönerlerdi. Yine bir gün gelen bir heyete aynı cevabı verdi; fakat ne hikmetse bunlar, öncekilerin aksine "Şu adamı görmeden geri dönmeyeceğiz" dediler. Ebu Leheb bu sefer şöyle dedi: "Biz uzun zamandır, hala onu, delilikten kurtarmaya çalışıyoruz; kahrolası adam!"

    Ebu Leheb'in bu sözleri Resulullah'a ulaşınca Hazret buna üzüldü ve (Allah Resulü'ne teselli amacıyla) bu sure nazil oldu. Öte yandan biliyoruz ki çeşitli temsilci heyetlerin Mekke'ye gelerek Resulullah ile görüşmeleri, İnzar âyetinin inmesinden yıllar sonra gerçekleşmeye başlamıştır. Bu da gösteriyor ki "Mesed" suresinin İnzar âyetiyle ilintili olarak inmesi yersiz bir iddiadan ibarettir.

    Burada üzerinde durulması gereken bir diğer husus ise şudur:
    "Eğer Rukayye ve Ümmü Külsüm'ün "Mesed" suresinin inmesi ve müşriklerin eziyetlerinin başlamasının ardından boşanmalarının gerçekleştiğini söylersek, o zaman şu sorunun cevabını vermemiz gerekecektir ki, neden o uzun zamana kadar, Ebu Leheb'in çocukları hiçbir mazeret ve engel bulunmadığı halde eşleriyle cinsel ilişkide bulunmamışlardı? Halbuki yine aynı rivâyetlerin açık iddiasına göre Osman onlardan birisiyle evlenir evlenmez cinsel ilişkiye girerek hemen hamile bırakmış ve eşi Habeşe'ye giderken gemide çocuk düşürmüştü!!

    Öte yandan Mısırlı büyük yazar Tevfik Ebu İlim'in "Tarih-u Ehl-il Beyt" isimli kitabında naklettiği bir rivayet de dikkatimizi çekmiş ve yukarıda bahsettiğimiz görüşlere daha bir şüpheli bakmamıza vesile olmuştur. O şöyle diyor: "...Rukayye'ye gelince, o Utbe b. Ebî Leheb ile evlenmiş ve henüz onun eşiyken vefat etmiştir." Tarih-u Ehl-il Beyt, S.92.

    Bu rivâyet gereği Ebu Leheb'in oğlunun Rukeyye'yi boşadığı iddiası da şüpheli duruma düşmekle birlikte, buna gösterdikleri sebep (Mesed suresinin inişi ve kızların Müslüman oluşu) de itibarını kaybeder ve surenin Şi'b-i Ebi Tâlip muhasarası zamanında nâzil olduğu iddiası daha da güçlenmiş olur.

    Yorum


      #3
      Ynt: Hz. Hatice s.a Resulullahtan başkası ile Evlenmemişti ve Dul değildi

      Bir Başka Çelişki:

      Zübeyr b. Bekâr ve ibn-i Esâkir, Cafer b. Muhammed'den, o da babasından şöyle rivâyet etmektedir: "Resulullah'ın oğlu Kâsım Mekke'de vefat etti; Allah Resulü oğlunun defin merasiminden dönüşünde, Âs. b. Vâil ve oğlu Amr b. Âs'ın yanından geçerken, Âs Resulullah'ı gördüğünde "Şimdi ben şunu kızdıracağım" dedi ve şöyle devam etti: "Hiç şüphesiz bu adam artık soyu kesik, ocağı sönük duruma düştü." Bunun üzerine Allah'u Teala "Hiç şüphesiz soyu kesilen sana kin ve buğz besleyen düşmanındır." ayetini indirdi. Ed-Dürr-ül Mensûr. C.6, S.404.

      Bir diğer rivâyette ise şöyle diyor: "Önce Resulullah'ın oğlu Kâsım dünyaya geldi, sonra Zeynep, sonra Abdullah, sonra Ümm-ü Külsüm, Fâtıma, daha sonra da Rukayye. Sonra önce Kâsım, daha sonra da Abdullah vefat edince Âs b. Vâil "Onun nesli kesildi; o ebterdir" deyince söz konusu ayet nâzil oldu." El-Vefâ, S.655, Ed-Dürr-ül Mensur, C.6, s.404, Tabakât (İbn-i Sa'd), C.1, S.133, Feth-ul Kadir, C.5, S.504, Nihâyet-ül İrb, C.18, S.208, Muhtasar-u Tarih-i Dimaşk, C.2, S.262.

      Bazıları âyetin, Âs b. Vâil değil, oğlu Amr b. Âs hakkında nâzil olduğunu rivâyet etmişlerdir. Delâil-ün Nübüvve (Beyhakî), C.2, S.69-70.

      Süddî ve İbn-i Abbâs'ın rivâyetinde, Resulullah'ın bir oğlunu, bir diğer rivâyette ise bir evladının vefatının ardından Âs b. Vâil'in söz konusu sözü söylemesi üzerine indiği nakledilmektedir. Ed-Dürr-ül Mensûr, C.6, S.403-404, Lübâb-üt Te'vil, C.4, S.417, El-Câmiu Li-Ahkâm-il Kur'ân, C.20, S.222, Et-Tefsir-ül Kebir, C.32, S.132. Son iki kaynakta bu çocuğun Abdullah olduğu da kaydedilmiştir.

      Meşhur sözü söyleyenin, Âs. B. Vâil değil, Akabe b. Ebi Muayt veya Ebu Leheb veya Kureyş olduğu da söylenmiştir. Ed-Dürr-ül Mensur, C.6, S.404, Feth-ül Kadir, C.5, S.503, Behr-ül Muhit, C.8, S.520, Tefsir-ül Kebir, C.32, S.133, El-Câmi-u Li-Ahkâm-il Kur'ân, C.20, S.223. Siret-ül Halebiyye, C.3, S.308, Tefsir-ül Kebir, C.32, S.133, Tefsir-ül Kur'ân-il Azim, C.4, S.559. Es-Siqât, C.2, S.142, Et-Tibyân, C.10, S.418, Feth-ul Kadir, C.5, S.504, Lübâb-üt Te'vil, C.4, S.417, Tefsir-ül Kebir, C.32, S.132, Tefsir-ül Kur'ân-il Azim, C.4, S.559, EL-Câmi-u Li-Ahkâm-il Kur'ân, C.20, S.222.

      Hatta bir rivâyette Resulullah'ın oğlu İbrahim'in vefatı münasebetiyle Ebu Cehl'in Resulullah hakkında söylediği sözler üzerine söz konusu âyetin nâzil olduğu söylenmektedir. Bahr-ül Muhit , C.8, S.520, Feth-ul Kadir, C.5, S.503-504, Ed-Dürr-ül Mensûr, C.6, S.404. Fakat bu görüşün doğru olmadığı açıktır; zira hicretin ikinci yılında Bedir savaşında ölen Ebu Cehil, henüz İbrâhim dünyaya gelmeden kaç yıl önce vefat etmiştir. Bu da söz konusu şahsın Âs b. Vâil olduğunu ileri süren rivâyeti güçlendirmektedir.

      Öte yandan tarihçiler arasında; Kasım'ın Resulullah'ın (s.a.a) en büyük evladı olduğu meşhurdur. Ed-Dürr-ül Mensûr, C.6, S.404, Delâil-ün Nübüvve, C.2, S.70, Tabakat, C.1, S.133, Es-Siqât, C.2, S.142, Tâaih-ül Hamis, C.1, S.273, Nihâyet-ül İrb, C.18, S.208, El-Vefa, S.655, Murûc-üz Zeheb, C.2, S.291, El-Mevâhib-ül Ledünniyye, c.1, S.196, Üsd-ül Gâbe, C.5, S.467, Nur-ul Ebsâr, S.43, Zehâir-ül Ukbâ, S.152 , Siret-ül Halebiyye, C.3, S.308, Mecme-üz Zevâid, C.9, S.112-217, Muhtasar-u Târih-i Dimaşk, C.2, S.262.

      Önceden verdiğimiz rivâyet ise Kâsım'ın bi'setten sonra vefat ettiğini, Abdullah'ın ise Kâsım'dan bir ay sonra vefat ettiğini söylüyordu. Buna bir de kesinlik kazanan Abdullah'ın bi'set sonrası doğup vefat ettiği gerçeğini eklersek olay daha bir netlik kazanmış olacaktır.

      Aşağıdaki rivâyetleri de göz ardı etmemeliyiz; diyorlar ki:


      "Kâsım vefat ettiği zaman iki yaşındaydı." Tabakât (İbn-i Sa'd), C.1, S.133, Siret-u Mağlatay, S.15, Târih-ul Hamis, C.1 S.273, El-Vefâ , S.655, El-Mevâhib-ül Ledünniyye, C.1, S.196, Siret-ul Halebiyye, C.3, S.308, Nur-ul Ebsâr, S.43, Zehâir-ul Ukbâ, S.153.

      "Kâsım yürüme çağına gelinceye kadar yaşadı." E-Bed-u Vet-Târih, C.5, S.16, El-Mevâhib-ül Ledünniyye, C.1, C.196, Târih-ul Hamis, C.1, S.273, Siret-ul Halebiyye, C.3, S.308, Et-Tebyin Fi Ensâb-il Kureşiyyin, S.87, Zehâir-ül Ukbâ, S.152.

      Belazurî ise ikisinin arasını toplanmış ve şöyle demiştir: "Kâsım iki yaşına geldiği ve yürüdüğü bir sırada vefat etmiştir." Ensâb-ül Eşrâf (Es-Siret-uh Nebeviyye), S.396.

      Bazı diğer rivâyetler, Resulullah'ın evlatlarının süt emdikleri bir çağda vefat ettiklerini kaydetmiş, bazısı "Bi'set sonrası" tabirini eklemiş, bazısı ise şu ifadeyi kullanmıştır: "Çocuklarının hepsi de çok küçük yaşta vefat etmişlerdir." Tarih-ül İslâm (ES-Siret-uh Nebeviyye), S.66, Târih-ul Hamis, C.1, S.282, Zehâir-ül Ukbâ, S.152, Behcet-ül Mahâfil, C.2, S.137, Es-Siret-ul Halebiyye, C.3, S.308. Cemhere-tu Ensâb-il Arab, S.16

      Mücâhid'in Kâsım hakkındaki görüşü ise şudur: "O yedi gün (veya yedi gece) yaşadı." Siret-u Mağlatay, s.15, Menakıb-ı Âl-i Ebî Tâlib, c.1, s.133, Târih-ul Hamis, c.1, s.273, El-Mevâhib-ül Ledünniyye, C.1, S.196, Es-Siret-ul Halebiyye, C.3, S.308, El-Bed-u Vet-Târih , c.5, S.16, Zehâir-ül Ukbâ, S.152.

      diğer bir rivâyetde "On yedi ay yaşadı" tabiri kullanılmıştır. Siret-u Mağlatay, S.15, El-Mevâhib-ül Ledünniyye, c.1 , s.196, Es-Siret-ul Halebiyye, C.3, S.308.

      Tarihçi Süheylî ise şöyle diyor konu hakkında: "Kâsım yürüme çağına varmıştı, ancak henüz sütten kesilmemişti." Er-Ravz-ul Enf, C.1, S.214.

      Bu konuda üç ayrı rivâyet ise şu şekildedir:

      "Kâsım ve Tayyib, henüz küçük yaşta iken Mekke'de vefat ettiler." Menâkıb-ı Âl-i Ebitâlib, C.1, S.162.

      "Kâsım hayvana binecek ve at sürecek kadar büyüdü." El-Mevâhib-ül Ledünniye, C.1, S.196, Behcet-ül Mehâfil, C.2, S.137, Târih-ül Hamis, C.1, S.273, Delâil Nübüvve, C.2, S.69, Ed-Dürr-ül Mensûr, C.6, S.404, Siret-ül Halabiyye, C.3, S.308, Zehâir-ül Ukbâ, S.152, Zâd-ül Meâd (İbn-i Kayyim el-Cevzi), C.1, S.25, Siret-u Mağlatay, s.16.

      "Kâsım vefat ettiği sırada dört yaşında idi." Tarih-i Yakubi, C.2, S.32.

      Buraya kadar Kâsım'ın küçük yaşta öldüğünü değişik rivâyetlerin diliyle cûz'î farklarla aktardık. Şimdi Kâsım'ın ne zaman dünyaya geldiğine bakalım:

      Müsned-i Feryâbi'de Kâsım'ın İslam'dan sonra dünyaya geldiğini içeren bilgilere ilaveten, aşağıdaki iki rivâyet de bunu te'yid etmektedir:

      a)-Kâsım vefat ettiğinde dört yaşındaydı. Ondan bir ay sonra da Abdullah, henüz sütten kesilmemişken vefat etti. Hz. Hatice: "Ya Resulallah, keşke yaşasaydı da sütten kesseydim" dediğinde, Allah Resulü: "Onun süte doyup kesilmesi cennette gerçekleşecektir" buyurdu. Tarih-i Yakubi, C.2, S.32.

      b)-Müsned-i Feryâbî'de şöyle kaydedilmiştir: "Resulullah (s.a.a), Kâsım'ın vefatından sonra Hatice'nin yanına geldiğinde onu ağlar şekilde buldu. Hz. Hatice, ya Resulallah dedi, (göğsümde) Kâsım'ın sütü çoğaldı; eğer yaşayıp da süt emme süresini tamamlasaydı, (ayrılığının) tahammülü daha kolay olurdu benim için. Cevabında Allah Resulü şöyle buyurdu: "Onun için cennette, süt emme süresini tamamlatacak süt annesi tahsis edilmiştir." Hz. Hatice "Böyle olduğunu bilince daha kolay olur benim için" deyince, Allah Resulü "İstersen cennetten sesini sana duyurabilirim" buyurdu. Hz. Hatice ise "Ben Allah'ı ve Resulü'nü tasdik ediyorum" cevabını verdi. Er-Ravz-ül Enf, C.1, S.214.

      Süheylî bu hadisi naklettikten sonra şöyle diyor: "Bu hadis Kâsım'ın cahiliyyet zamanında ölmediğini gösteriyor." Er-Ravz-ül Enf, C.1, S.214

      Bu iki rivâyet, hem Kâsım vefat ettiği sırada Allah Resulü'nün peygamberliğe eriştiğini, hem de henüz süt emdiği sırada vefat ettiğini, dolayısıyla da büyük ölçüde bi'setten sonra dünyaya geldiğini gösteriyor.

      Kısacası bir yandan, Kevser suresinin Kâsım'ın vefatı üzerine bi'setten kaç yıl sonra nâzil olduğunu, yine Kâsım'ın doğumu ve vefatıyla ilgili verdiğimiz diğer rivâyetleri, diğer taraftan Ümm-ü Külsüm ve Rukayye'nin Kâsım ve Abdullah'ın vefatından sonra dünyaya geldiklerini dikkate aldığımızda, bu iki kızın kesinlikle bi'setten kaç yıl sonra dünyaya geldiğini anlamış oluyoruz. Hal böyle iken, onların cahiliyyet zamanında Ebu Leheb'in iki oğlu ile evlenmeleri, onlardan boşandıktan sonra ise Rukayye'nin Osmân b. Affân ile evlenip bi'setin beşinci yılında Habeşistan'a hicret ederken gemide çocuk düşürmesi nasıl düşünebilir?!.

      Gerçi bu konuda Ebu Hilâl-il Askerî aykırı bir rivâyet de nakletmiştir; ancak rivâyetin içerisinde açık çelişki bulunmaktadır. O şöyle diyor:
      "Kâsım ve Tâhir, nübüvvetten önce vefat ettiler. Resulullah (s.a.a) Kâsım'ın cenazesinden döndüğünde Âs b.Vâil ve oğlu Amr'ın yanından geçerken Amr "Şimdi ben ona karşı düşmanlığımı sergileyeceğim" dedi. Bunun üzerine Âs şöyle dedi: "Hiç şüphesiz o ebter (soyu kesik) oldu." Ardından Allah-u Teâlâ "Şüphesiz sana düşmanlık besleyen var ya, işte odur asıl ebter olan" âyetini indirdi. El-Evâil, C.1, S.166.

      Görüldüğü gibi bu rivâyet, önce Kâsım'ın nübüvvetten önce öldüğünü, ardından bu münasebetle Kevser suresindeki âyetin indiğini söylüyor. Oysa hepimiz bilmekteyiz ki Allah Resulü'ne âyetler nübüvvetten sonra nâzil olmaya başlamıştır. Bazıları âyetin olayın hemen ardından değil, birkaç yıl sonra nazil olup, önce yaşanan bir olaya değindiğini ileri sürebilir belki; ancak bu oldukça uzak bir ihtimaldir ve bildiğimiz gibi genellikle âyetler olayların yaşandığı sırada inmiştir.

      Elbette bu yanlışlığın bir kalem hatasından kaynaklanarak "Nübüvvetten sonra" yerine "Nübüvvetten önce" yazılmış olması mümkündür.

      Yorum


        #4
        Ynt: Hz. Hatice s.a Resulullahtan başkası ile Evlenmemişti ve Dul değildi

        RESULLAH'IN EN KÜÇÜK KIZI KİMDİR?

        Cürcânî diyor ki: "Benim yanımda sahih olan görüş şudur ki Rukayye Resulullah'ın en küçük kızı idi; hatta Fâtıma'dan (a.s) da küçüktü." El-İsâbe, C.4, S.304, El-İstiab, C.4, S.299, Delâil-ün Nübüvve, C.2, S.70, Tarih-ül Hamis, C.1, S.273, El-Vefa, S.656, Muhtasar-uTarih-i Dimaşk, S.2, S.262.

        Bazıları ise Ümm-ü Külsüm'ün hepsinden küçük olduğunu söylemişlerdir. Zâd-ül Meâd,(İbn-i Kayyim), C.1, S.25, Tabakât-ül Kübrâ, C.1, S.133, El-Vefa, S.655, Siret-ül Halebiyye, C.3, S.308, Cemheret-u Ensâb-il Arab, S.16, Nur-ül Ebsâr, S.43, İs'âf-ür Râğibin (Nur-ül Ebsâr'ın hamişinde), S.82 Muhâzarat-ül Evâil, S.88.

        Ebu Ömer de şöyle demiştir: "Fâtıma ve bacısı Ümm-ü Külsüm, Resullah'ın en küçük kızlarıdır; ancak bu ikisinden hangisinin daha küçük olduğunda ihtilaf edilmiştir. İbn-i Serrâc demiştir ki: "Ben Ubeydullah-il Haşimi'nin şöyle dediğini duydum: "Fâtıma, Resulullah kırk bir yaşındayken dünyaya gelmiştir." Nihâyet-ül İrb, C.18, S.213, El-İstiâb (El-İsâbe'nin hamişinde), C.4, S.373-374.

        El-İstiâb kitabında bu rivâyete "Rukayye'nin Fâtıma'dan daha küçük olduğu söylenmiştir" cümlesi de ilave edilmiştir. Siret-ül Halebiyye, C.3, S.308, El-İstiâb, C.4, S.373.

        Bazıları ise Hz. Fâtıma'nın, kızların en küçükleri olduğunu ileri sürmüş ve bu görüşü sahih bilmişlerdir. Tarih-ül Hamis, C.1, S.272, Behcet-ül Mehâfil, C.2, S.137, El-Vefâ, S.656, El-Evâil, C.1, S.166, Er-Ravz-ül Enf, C.1, S.215, Siret-ül Halebiyye, C.3, S.308, Zehâir-ül Ukba, S.1.

        Her halükârda eğer biz Rukayye ve Ümm-ü Külsüm'ün Hz. Fâtıma'dan küçük olduğunu kabul edersek, sonuca varabilmemiz için bu sefer Hz. Fatıma'nın doğum tarihine bakmamız gerekecek.

        Yine kaynaklara baktığımızda, bazıları Hz. Fâtıma'nın bi'setten önce, bazıları bi'set yılında, bazıları Resulullah kırk bir yaşında iken, bazıları ise bi'setin ikinci yılında doğduğunu iddia etmişlerdir. Biz ise sonradan vereceğimiz delillere dayanarak Hz. Fâtıma'nın bi'setin beşinci yılında dünyaya geldiğine inanıyoruz.
        Târih-ül Hulefâ, S.75, Tehzib-üt Tehzib, Bihâr-ül Envâr, C.43, S.8, Hedâik-ür Rıyâz ve İkbâl-ül A'mâl'den naklen. Müstedrek-ül Hâkim, C.3, S.163, Nihâyet-ül İrb. C.18, S.213, Siret-u Mağlatây, S.17, Delâil-ün Nübüvve, C.2, S.71, Bihâr-ül Envar, C.43, S.8, El-Besâir-u vez-Zehâir, C.1, S.193, Tarih-i Yakubî, C.2, S.20, El-Mevâhib, C.1, S.198, Et-Tebyin-u Fi Ensab-il Kureşiyyin, S.91. Bihâr-ül Envâr, C.43, S.S9, Nihâyet-ül İrb, C.18, S213.

        Şimdi bu görüşlerin hangisini alırsanız alın, bi'setten biraz önce veya bi'setten sonra dünyaya gelen Hz. Fâtıma'dan daha küçük kızların Ebu Leheb'in iki oğluyla evlenmeleri, boşandıktan sonra da Rukayye'nin Osman b. Affân ile evlenip bi'setin 5. yılında Habeşistan'a hicret ederken yolda çocuk düşürmesi makul bir ihtimal olabilir mi?!

        Şimdi Hz. Fâtıma'nın bi'setin 5. yılında dünyaya geldiğini gösteren delillerimizi vermeye çalışalım:


        Bizimle aynı görüşü (hicretin 5. yılında doğduğunu) paylaştıklarını açıkça ortaya koyanların yanı sıra şu delilleri zikredebiliriz: Bihâr-ül Envâr, C.43, S.1-10, El Kâfi, Misbâh-ül Kebir, Delâil-ül İmâme, Misbah-ül Kef'emî, Er-Ravza, Menakıb-ı Şehraşub'dan naklen. Murûc-üz Zeheb, C.2, S.289, Keşf-ül Gumme, C.2, S.74, Zehâir-ül Ukbâ, S.52, Târih-ül Hamis, C.1, S.278.

        a)-Hatırlayacağınız gibi bahsimizin başlarında bir çok râvi ve tarihçiden nakletmiştik ki, Resulullah'ın bütün çocuklarının (bazıları sadece Abd-u Menaf'ı istisna etmişti) bi'setten sonra dünyaya geldiklerini ileri sürmüşlerdi. Bu da Hz. Fâtıma'nın bi'setten sonra dünyaya geldiğini gösteriyor. Mus'ab-üz Zübeyri, Süheyli, Makdisî, Kastalanî gibi.

        b)-Çeşitli mezheplere mensup hadisçi ve tarihçilerin naklettiği bir çok rivâyete göre Hz. Fâtıma'nın nütfesi, Cebrail'in (a.s) miraç gecesinde Resulullah'a (s.a.a) cennetten getirdiği meyveden bağlanmıştır. Miraç olayı ise en doğru görüşe göre bi'setin ikinci veya üçüncü yılında gerçekleşmiştir. Miraç konusu ve hangi tarihte gerçekleştiğine dair bilgiler için bak, Es-Sahih-u Min Siret-in Nebiyy-il A'zam.

        Bu rivâyetler, Sa'd b. Vakkas, Ümm-ül Mu'minin Âişe, Ömer b. Hattâb, Sa'd b. Mâlik ve diğer bazı meşhur şahsiyetlerden, aynı şekilde İmam Cafer-i Sâdık'tan nakledilmiştir. Bu rivâyetlerin bazısı üzerinde tartışılabilir belki; ancak bunlardan bir çoğu tartışma götürmez derecede sahihtirler. Zikrettiğimiz kaynaklara başvurup dikkat eden herkes bunu görebilir. Bu hadisler için Şia kaynaklarından şu kitaplara bakılabilir.; İlel-üş Şerâyi, S.72, Bihâr-ül Envâr, C.18, S.315-350-364, C.43, S.4-5-6, El-Envâr-ün Numâniyye, C.1, S.80 ve... Müstedrek-üs Sahihayn,C.3, S.165, Nüzül-ül Ebrâr, S.88, Ed-Dürr-ül Mensûr, C.4, S.153, Târih-i Bağdâd, C.5, S.87, Menâkıb-u İmâm Ali (Meğâzili), S.357, Târih-ül Hamis, C.1, S.277, Nazm-u Dürer-üs Simtayn, S.176, Zehâir-ül Ukbâ, S.36, Muhâzırât-ül Evâil, El-Mevâhib, C.2, S.29, Maktel-ül Hûseyn (Hârezmi), S.63-64, Mizân-ül İ'tidal, C.2, S.297, Mecme-üz Zevâid, C.9, S.202, Yenâbi-ül Meveddet, S.97, Nüzhet-ül Mecâlis, C.2, S.179, Erceh-ül Metâlib, S.239, Vesilet-ül Meâl, S.78-79, Ahbar-üd Düvel, S.87 ve....

        c)-Yine Hz. Fâtıma'nın bi'setten sonra dünyaya geldiğini gösteren bir diğer delil şudur ki, önceden de değindiğimiz gibi, Hz. Hatice Resulullah ile evlendikten sonra Kureyş kadınları onu kınamış ve ona küsmüşlerdi. Sonradan Hz. Hatice Hz. Fâtıma'ya hamile kalınca, henüz annesinin karnındayken onunla konuşuyor ve ona teselli veriyordu. Hz. Hatice bunu Peygamber'den saklıyordu. Bir gün Resulullah (s.a.a) içeri girdiğinde Hatice'nin (karnındaki bebeği) Fâtımay'la konuştuğunu gördü ve "Ey Hatice kiminle konuşuyorsun?" diye sordu. Hatice "Karnımdaki bebekle; o benimle konuşuyor ve beni yalnızlıktan çıkarıyor" dedi. Bunun üzerine Allah Resulü şöyle buyurdu: "Ey Hatice, işte Cebrail bana onun kız çocuğu olduğunu haber veriyor..." Bihâr-ül Envâr, C.43, S.2.

        Bu hadisten anlaşılan şu ki, Hz. Hatice'nin Hz. Fâtıma'ya hamile kalması, Hz. Resulullah'ın Cebrail (a.s) ile görüştüğü sıralarda gerçekleşmiştir; bu ise Resulullah peygamberliğe seçildikten sonra başlamıştır. Yine aynı hadis bu hamileliğin bi'setten kaç yıl sonra gerçekleştiğini gösteriyor; zira rivâyetten bu hamileliğin Kureyş'in Resulullah'a karşı eziyetlerinin başladığı ve Kureyşli kadınların Hz. Hatice'ye küstükleri sırada olduğu anlaşılmaktadır. Bu ise bi'setten kaç yıl sonra, yani gizli davet süresi sona erdiğinde açık davetin başlamasıyla başlamıştır.

        d)-Hz. Fâtıma'nın bi'setten kaç yıl sonra dünyaya geldiğini gösteren bir delilimiz de şudur: Ebu Bekir Hz. Fâtıma'ya talib olduğunda, Allah Resulü onu reddetmiş, ardından aynı talepte bulunan Ömer'e de red cevabı vermiş ve gerekçe olarak da Hz. Fatıma'nın küçüklüğünü göstermişti. Sonra Hz. Ali (a.s) tâlip olunca Hz. Fâtıma'yı ona nikahlamıştı. Buna gücenenlere de Allah Resulü şu cevabı vermişti: "Allah'a andolsun ki size engel olup da ona nikahlayan ben değilim, Allah'tır."
        Hasâis-u Emir-il Mu'minin Ali (Neseî), S.114, Menâkıb-u Âl-i Ebi Tûlib, C.3, S.345, Tezkiret-ül Havâs, S.306-307, Müstedrek-us Sahihayn, C.2, S.167-168, Sünen-ün Nesei, C.6, S.62. Bihar-ül Envâr, C.43, S.92 ve...

        Öte yandan şunu da kesin bir şekilde biliyoruz ki Hz. Fatıma'nın nikahlanması hicretin ikinci yılında gerçekleşmiştir. Buradan da anlaşılıyor ki Hz. Fâtıma bi'setten önce (Mesela bazılarının iddia ettiği gibi 5 yıl önce) dünyaya gelmiş olsa o zaman Hz. Fâtıma, söz konusu şahıslar talip olduklarında takriben 20 yaşlarında olması gerekirdi. O zaman da 20 yaşındaki birisine Allah Resulü'nün henüz küçüktür deyip gelenleri reddetmesi makul ve mantıklı olabilir mi?!

        Yorum


          #5
          Ynt: Hz. Hatice s.a Resulullahtan başkası ile Evlenmemişti ve Dul değildi

          HZ. HATİCE, RESULULLAH (S.A.A) İLE NE ZAMAN EVLENDİ?

          Üzerinde durulması gereken bir diğer husus ise şudur ki, Rukayye ve Ümm-ü Külsüm'ün Ebu Leheb'in iki oğlu ile evlenmeleri iddiası ancak Resulullah ile Hz. Hatice'nin, bi'setten bir hayli önce evlenmiş olmaları halinde mantıklı olabilir. Şimdi bu evliliğin geçekleşme tarihine bir bakalım:

          Rivayetlere baktığımızda gerçi bu evliliğin bi'setten 15, 16, hatta 20 yıl önce gerçekleştiğini iddia eden nadir görüşler de vardır; ancak bunlara karşılık bu evliliğin bi'setten on yıl önce, beş yıl önce ve üç yıl önce gerçekleştiğini ileri süren rivâyetler de vardır. Tarih-ül Hamis, C.1, S.264, Mecme-üz Zevâid, C.9, S.219, Muhtasar-u Târih-i Dimaşk, C.2, S.275, Siret-u Mağlatay, S.12, El-Mevâhib-ül Ledünniyye, C.1, S.38-202, Er-Ravz-ül Enf, C.1, S.216. Er-Ravz-ül Enf, C.1, S.216, El-Mevâhib-ül Lüdünniyye, C.1, S.38-202, Siret-u Mağlatay, S.12, Muhtasar-u Târih-i Dimaşk, C.2, S.275. El-Evâil, C.1, S.16. Siret-u Mağlatay, S.12, Mecme-üz Zevâid, C.9, S.219, El-Evâil, C.1, S.161.

          Özellikle son görüşü te'yid eden nakiller ve karineler de vardır; mesela Beyhâki Hz. Hatice'nin 50 yaşında vefat ettiğini ileri sürüyor. Delâil-ül Nübüvve, C.1, S.71.

          Hz. Hatice'nin Resulullah'la evlendiği zamandaki yaşını, vefat ettiği sıradaki yaşı ile kıyaslarsak o zaman son görüşün daha mantıklı olduğunu görürüz.

          Yine önceden de naklettiğimiz gibi, rivâyetler Hz. Hatice'nin cahiliyet zamanında Abd-ü Menaf'tan başka bi çocuk doğurmadığını ileri sürüyorlardı. Bu da Hz. Hatice'nin Resulullah'la bi'setten bir hayli önce evlendiği görüşü ile örtüşmemektedir. Zira çok önceden evlendikleri ve zâhiren bir mazeret de gözükmediği halde onca yıl çocuklarının olmaması çok uzak bir ihtimaldir; bu da bi'sete yakın bir zamanda evlendikleri görüşünü güçlendirmektedir.

          Böylece bu delil de, Rukayye ve Ümm-ü Külsüm'ün cahiliyet zamanında doğup büyüdüklerini, önce Ebu Leheb'in çocuklarıyla evlenip, boşandıktan sonra da Rukayye'nin Osman b. Affân'la evlenmeleri görüşünün tutarsızlığını, verdiğimiz vereceğimiz diğer delillerle de yan yana konulduğunda bu görüşün asılsız olduğu kesin bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

          Öte yandan Ehl-i Sünnet Alimlerinden Dûlâbî ve Diyarbekri'nin görüşlerine bakılırsa, Osman b. Affân Rukayye ile cahiliyet zamanında evlenmiştir.
          Târih-ül Hamis, C.1, S.275-406, El-Mevâhib, C.1, S.197, Zehâir-ül Ukbâ, S.162, İs'âf-ür Rağibin (Nur-ul Ebsar'ın Hamişnde), S.83.

          Bu ise iddia edilen Peygamber kızlarının Ebu Leheb'in oğlanlarıyla evlendiğinin doğru olmadığı demektir; zira söz konu rivayetler, Ebu Leheb'in kızları boşattırmasının sebebi olarak onların Müslüman olduğunu ileri sürüyorlardı; oysa bu rivâyet Ebu Leheb'in oğlundan sonra Rukayy'le evlendiği söyleyen Osman'ın dahî onunla cahiliyet zamanında evlendiğini ileri sürmektedir!

          Yorum


            #6
            Ynt: Hz. Hatice s.a Resulullahtan başkası ile Evlenmemişti ve Dul değildi





            ALLAH NASİP EDERSE DEVAMI GELECEK.

            Yorum


              #7
              Ynt: Hz. Hatice s.a Resulullahtan başkası ile Evlenmemişti ve Dul değildi

              30 yıldır bildiğim (doğru bildiğimi sandığım) bir bilgi daha çöp oldu

              Hz.Haticenin dul yada bekar , 40 yada 25 yaşında olmadı onun değerini asla düşürmez . Peki o zaman neden ?
              İyiki bu internet var normalde ulaşamayacağımız o kadar çok bilgi çıkıyorki karşımıza ve birden yıkıyorsun doğru bildiğini sandığın yılların kemikleşmiş duvarlarını..

              Aynı şaşkınlığı geçen yıl umutfm forumda Ümmülmiminin Aişe nin evlilik yaşının 9 olmadığını öğrendiğimde yaşamıştım ve anlatamayacağım kadar da çok sevinmiştim içime sinmeyen ama madem yapılmış vardır bir hikmet diye kabullendiğim o 9 yaş olayını öğrendiğimde.

              Bu olaya ise şaşırıdm sadece hayret ettim. sevinmekten ziyada üzüldüm. Zira yukarıda da demiştim 40 yada 25 yaş, DUl yada bekar olması hiç önemli olmadı kimsenin gözünde sanırım bende de olduğu gibi.
              ve üzüldüm çünkü gerçeği aktarmanın ne zararı olurduki senaryolar yazılmış.


              Allah razı olsun Mufazzal kardeşim. Rabbim ailendeki kadınları Hz.Haticetül Kübra nın yanında yüzü ak etsin inşAllah.
              En son Qom_u_ask tarafından düzenlendi; 06.08.2020, 21:10.
              Allah, geçimsiz efendileri olan bir adamla, yalnız bir kişiye bağlı olan bir adamı misal olarak verir. Bu ikisi eşit midir? Övülmek Allah içindir, fakat çoğu bilmezler. (Zümer 27)

              Yorum


                #8
                Ynt: Hz. Hatice s.a Resulullahtan başkası ile Evlenmemişti ve Dul değildi

                [quote author=mirzehan link=topic=5091.msg29575#msg29575 date=1243062899]
                Allah razı olsun Mufazzal kardeşim. Rabbim ailendeki kadınları Hz.Haticetül Kübra nın yanında yüzü ak etsin inşAllah.[/quote]

                Amin. Cümlemizin inş.
                En son Qom_u_ask tarafından düzenlendi; 06.08.2020, 21:11.

                Yorum


                  #9
                  Ynt: Hz. Hatice s.a Resulullahtan başkası ile Evlenmemişti ve Dul değildi

                  [quote author=Mufazzal link=topic=5091.msg29588#msg29588 date=1243067487]
                  [quote author=mirzehan link=topic=5091.msg29575#msg29575 date=1243062899]
                  Allah razı olsun Mufazzal kardeşim. Rabbim ailendeki kadınları Hz.Haticetül Kübra nın yanında yüzü ak etsin inşAllah.[/quote]
                  En son Qom_u_ask tarafından düzenlendi; 06.08.2020, 21:11.
                  YA OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN
                  YA DA GÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL
                  AMA ASLA İKİYÜZLÜ OLMA
                  MEVLANA

                  ιηѕαηℓαя уαℓαη кσηυşмαктα, нιℓєкαяℓıктα νє ιкιуüzℓüℓüктє σ кα∂αя υѕтαℓαşмışℓαякι şєутαηıη вυ кσηυℓαя∂αкι şöняєтι υηυтυℓυρ gιтмιş...

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: Hz. Hatice s.a Resulullahtan başkası ile Evlenmemişti ve Dul değildi


                    [quote author=mirzehan link=topic=5091.msg29575#msg29575 date=1243062899]
                    Allah razı olsun Mufazzal kardeşim. Rabbim ailendeki kadınları Hz.Haticetül Kübra nın yanında yüzü ak etsin inşAllah.[/quote]
                    En son Qom_u_ask tarafından düzenlendi; 06.08.2020, 21:11.


                    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                    Yorum


                      #11
                      Ynt: Hz. Hatice s.a Resulullahtan başkası ile Evlenmemişti ve Dul değildi

                      Hz Haticeye atılan iftiralar hz Resulullahın en çok ondan razı oluşundandır..

                      Hz Haticeye atılan iftiralar hz Resulullahın onu çok sevdiğindendir.

                      Hz Haticeye atılan iftiralar onun bütün malını mülkünü islam için harcamasındandır.


                      Hz Haticeye yakıştırılan bu iftiralar hz Fatımanın annesi oluşundandır..

                      Hz Haticeye yakıştırılan bu iftiralar hz Aliyi himaye etmesinden onu evinde büyütmesindendir.

                      Tıpkı hz Ebu Talibin hz Resulullahı himaye etmesinden dolayı kafir ilan edildiği gibi...


                      ALLAH'ım Bütün Güzel Sözler Sana Söylemekle Güzeldir,Kırık Dökük de Olsa Kabul Eyle Sözlerimi.

                      Yorum


                        #12
                        Ynt: Hz. Hatice s.a Resulullahtan başkası ile Evlenmemişti ve Dul değildi

                        ince bir tesbit kardesim Allah razi olsun


                        Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                        Yorum


                          #13
                          Ynt: Hz. Hatice s.a Resulullahtan başkası ile Evlenmemişti ve Dul değildi

                          [quote author=serdarcan link=topic=5091.msg29816#msg29816 date=1243097851]
                          Hz Haticeye atılan iftiralar hz Resulullahın en çok ondan razı oluşundandır..

                          Hz Haticeye atılan iftiralar hz Resulullahın onu çok sevdiğindendir.

                          Hz Haticeye atılan iftiralar onun bütün malını mülkünü islam için harcamasındandır.


                          Hz Haticeye yakıştırılan bu iftiralar hz Fatımanın annesi oluşundandır..

                          Hz Haticeye yakıştırılan bu iftiralar hz Aliyi himaye etmesinden onu evinde büyütmesindendir.

                          Tıpkı hz Ebu Talibin hz Resulullahı himaye etmesinden dolayı kafir ilan edildiği gibi...
                          [/quote]

                          Mükemmel tespitler. Allah razı olsun abi.

                          Yorum


                            #14
                            Ynt: Hz. Hatice s.a Resulullahtan başkası ile Evlenmemişti ve Dul değildi

                            Hatice, birisi vasıtasıyla Resulullah’a şöyle bir mesaj gönderdi: “Ey amca oğlu, aramızdaki akrabalık bağından ve kavmin arasında yüce, şerefli, soylu, emanettar, iyi huylu ve doğru konuşan biri olmandan dolayı seninle evlenmek istiyorum.”

                            Hatice’nin bu evlenme teklifi öyle bir zamanda oldu ki, Hatice o zamanlar nesep açısından en köklü, şeref ve mal bakımından da bütün kadınların en üstünü idi; herkes onunla evlenmek istiyordu, ama o hiç kimseyi kabul etmiyordu.[16]

                            Resulullah (s.a.a) Hz. Hatice’nin evlenme teklifini kabul ederek amcalarını onu istemeye gönderdi.[17]

                            Resulullah (s.a.a) evlendiği zaman yirmi beş[18], İbn-i Abbas ve bir grup diğer bilginlerin sözüne göre Hz. Hatice de yirmi sekiz yaşında idi.[19]



                            İftiralar atmaya devam etsinler, gerçek asla saklanamaz.
                            Hz Hatice, Resulullah (s.a.a) evlendiği zaman dul deildi.

                            Bazı anlamazlar, 9-10 yaşındaki çocuklarla evleniyor Hz Resulullah (s.a.a) iftiralar atıyor, yaptığı çirkefliğe kılıf uydurmaya çalışıyor.

                            Bazılarıda 4 eş alıp bir evde yaşıyorlr, Hz Resulullah (s.a.a) da 4 kadınla evlendi diyorlar, o zamnki şartlar onu gerktiriyordu, kadınlar dul çocuklar öksüz kalmışlardı ve onların bakıma ihtiyaçları vardı bazı art niyetlilere karşıda korunmaları gerekiyordu, o yüzden Hz Resulullah (s.a.a) onları himayesi altına alıp bakımlarını üstlemek ve korunmak için nikah kıyıyordu.

                            Şimikiler baz anamazar ise sadece kendi zefkleri için evleniyor
                            yazıklar olsun...
                            Ne ise konu dışına çıkmayayım takip edeceğn iş yazıalrınızı
                            Selm ve dua ile







                            YA OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN
                            YA DA GÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL
                            AMA ASLA İKİYÜZLÜ OLMA
                            MEVLANA

                            ιηѕαηℓαя уαℓαη кσηυşмαктα, нιℓєкαяℓıктα νє ιкιуüzℓüℓüктє σ кα∂αя υѕтαℓαşмışℓαякι şєутαηıη вυ кσηυℓαя∂αкι şöняєтι υηυтυℓυρ gιтмιş...

                            Yorum


                              #15
                              Ynt: Hz. Hatice s.a Resulullahtan başkası ile Evlenmemişti ve Dul değildi


                              Mufazzal kardeşim Allah razı olsun emeğine sağlık. İnanın bu çabaların hiçbiri boş değil. Öncelikle Efendimiz'in (saa) yanında makanızı yüceltirken öte yandanda yıllarca emevi hurafeleriyle zihinleri kirlenmiş sünni toplum aydınlanmaktadır. Abese saçmalığı ve Hz Ebu Talib'in imanı konusunda sünni önderlerin bir çoğu artık gerçekleri söyleyebilmekte, İnşallah Hz Hatice konusundaki yaygın yanlışda bu emeklerin sonunda düzelecektir.
                              En son Qom_u_ask tarafından düzenlendi; 06.08.2020, 21:11.

                              Yorum

                              YUKARI ÇIK
                              Çalışıyor...
                              X