Eserin adı: Kur'ân ve Sünnet Işığında
EHLİBEYT MEKTEBİ
Yazan: Üstad Ali Asker Rızvanî
Mütercim: Ebulfez KOCADAĞ
Tashih: Dr. Ata ŞENLİKÇİ – Abbas AKYÜZ
Yayınevi: Kevser
GİRİŞ
Şiîlik hakkında yazı yazan yazarlardan bir grup, Şiîliğin bazı sebepler ve değişik eğilimlerden etkilenerek, İslâm camiasın dankopan bir düşünce ve ideal olduğunu zannetmişlerdir. Onlara göre Şiîlik tarih boyunca yavaş yavaş gelişerek yayılmıştır.
Kitabın ilk kısmında tarihî tanıklara ve sağlam delillere dayanarak Şiîliğin hakikatlerini ortaya koymaya ve tarih kaynaklarındaki gerçek çehresini tanıtmaya çalışacağız.
Bu kitapta şunları irdelemeye çalışacağız: Acaba Şiîlik tarihin akışıyla çeşitli nedenlerden dolayı İslâm camiasından kopanbir ekol ve akım mıdır? Yoksa Peygamber (s.a.a) efendimizin Allah(c.c) tarafından getirdiği hak dinin ta kendisi olup hiçbir kopuşve ayrılık söz konusu değildir? Başka bir deyişle acaba teşeyyü düşünce sistemi Peygamber (s.a.a) efendimizin bin birz ahmetle insanlara telkin etmek istediği, düşünce sistemininaynısı mıdır? Yoksa o düşünce sisteminden kopan apayrı birakım mıdır?
Ne yazık ki şu ana kadar bu alanda yazılmış bir çok kitapta tam manasıyla taassup ve ön yargıdan kurtulamayan yazarlar,ya olaylara Ehlisünnet gözlüğü veya Şia gözlüğü ile bakarak birtakım tahlil ve değerlendirmede bulunmuşlar ve hakikati arayan samimî kişilerin yanılmalarına neden olmuşlardır. Fakat biz bu
kitapta her türlü taassuptan uzak bir şekilde sadece ve sadece sağlam delillere dayanarak, hakikatleri tarih sayfalarından çekipçıkararak ortaya koymaya çalışacağız.
İşte bu ilkeye bağlı olarak kitabın büyük bir bölümünde Ehlisünnet tarafından kabul gören kitaplardan faydalanılmıştır.Şu konuyu belirtmekte fayda vardır: Ne yazık ki ilmî edep veüsluptan uzak bir takım taassup ehli kimseler bu kitaplarda Hz.Peygamber (s.a.a) efendimizden Ehlibeyt'in faziletleri hakkında nakledilen hadisleri çıkarmışlardır. Bundan dolayı vermiş olduğumuz adresleri zikredilen kitapların son basımlarında bulamayabilirsiniz;eski basımlara bakmanız sizleri gerçeğe biraz dahayaklaştırır.
Kitabın ikinci bölümünde ise Şiîleri tanıtmaya çalışacağız.Şiîlerin özelliklerini ve kimin Şiî olabileceğini onların hak imamolarak bildikleri önderlerinin ağzından tanıtmaya çalışacağız.Çünkü hiç kimseyi karşıtlarının ve muhaliflerinin sözleriyle olduğugibi tanıyamayız. Zira muhaliflerin hedefi, çeşitli komplolar tasarlayarak karşı tarafı yıpratmak ve gerçek yapısından uzaklaştırara kona çirkin bir görünüm kazandırmaktır.
Bu bölümün son kısmında ise Şiîliğe nispet edilen bazı inançları inceleyeceğiz.
Yüce Allah'a bizi bu çalışmada başarılı kılması ve hakikatleri tüm çıplaklığı ile bulmamızı sağlaması için yardım eli uzatıyor ve O'na sığınıyoruz.
1. Bölüm
• Teşeyyü ve Şia Kelimelerinin Anlamı
• Şia'nın Ortaya Çıkışı
• Şia'nın İki İddiası
• Hz. Peygamber ve Hilâfet
• Hz. Peygamber'in İmam Ali'nin Hilâfeti İçin Aldığı
Tedbirler
• Hz. Ali'nin İmamet ve Velâyetine Dair Deliller
• Ehlibeyt'in Dinî Merciliği
• Hilâfetin Tespiti ve Hz. Peygamber'in Tedbiri
• Şia'nın Ortaya Çıkışı İle İlgili Görüşler
• Şia'nın Anlamları
• Şia'nın Yayılışının Nedenleri
• Şia'nın Doğuşunun Sebepleri
• Hz. Peygamber'den (s.a.a) Sonra İhtilâfın Çıkış
Nedenleri
• Hz. Peygamber'den Sonra Nassa Karşı İçtihad
• Şia Fırkaları
1. Bölüm
TEŞEYYÜ VE ŞİA KELİMELERİNİN ANLAMI
Teşeyyü'nün Sözlük Anlamı
Cevherî, Sıhahu'l-Lügat'te şöyle yazıyor: "Teşeyyü (Şiîlik); bir şeyin izinden gitmek, ona yardım etmek ve dost edinmek anlamına gelir."1
Teşeyyü'nün Terimsel Anlamı
Teşeyyü, imametin ilâhî bir makam olduğu, dolayısıyla imamın nasla ve Allah (c.c) tarafından seçileceği inancından oluşan bir ekoldür. Hz. Peygamber'in (s.a.a) önceki peygamberler arasında da bulunan bu ilâhî sünnete uyarak Allah'ın (c.c) emriyle kendisinden sonraki imam ve vasileri tanıtması da bu doğrultuda gerçekleşmiştir.
İlkleri Hz. Ali (a.s) olan bu tanıtılmış büyük şahsiyetler, hem dinî mercilik ve hem velâyet sahasında İslâm camiasının hakimiyet ve rehberliğini üstlenmiş, Hz. Peygamber'den sonra halkın imamı ve örnekleri olmuşlardır.
Merhum Şeyh Muhammed Cevad Muganniye şöyle der: "Teşeyyü, Ali ve evlatları hakkında aşırıya gitmeksizin
Hz. Peygamber (s.a.a) tarafından Hz. Ali'nin (a.s) imamet ve hilâfetine dair nassın bulunduğuna inanmaktan
ibarettir."2
1- bk. Sıhahu'l-Lugat, c.3, s.166; Tacu'l-Arûs; Lisanu'l-Arab, şe-ye-a
maddesi.
2- Muhammed Cevad Muganniye, eş-Şia Fi'l-Mizan, 33
Şia'nın Sözlük Anlamı
Şia, sözlükte tâbi olan ve yardım eden anlamına gelir. Bu konuda Cevherî şöyle der:
"Birinin şiası olmak, onun izinden gitmek ve ona yardım etmek demektir."1
Şia kelimesi bu anlamda Kur'ân-ı Kerim'de kullanılmıştır. Örneğin: "Ve şüphe yok ki İbrahim de O'nun Şiası idi"2, "…Birisi Şiası, öbürü düşmanlarındandı…"3
Kamusu'l-Mühit'te şöyle tarif edilmiştir:
"Birinin şiası olmak, onun izinden gitmek ve ona yardım etmek demektir. Bu kelime müfret, tesniye, çoğul ve aynı şekilde müzekker ve müennes... olarak kullanılır."4
Demek ki Şia kelimesi sözlük anlamı itibariyle özel bir grubu temsil etmez; aynı görüşü savunan, aynı tavırı takınan her grup ve topluluk hakkında kullanılabilir.
Şia'nın Terimsel Anlamı
• Şehristani şöyle der: "Sadece Hz. Ali'nin (a.s) izinden giden; onun imamet ve hilâfetini nas ve vasiyet üzere kabul eden kimselere, Şia denir."5
• İbn Hazm şöyle yazıyor: "Ali'nin (a.s) Resulullah'tan (s.a.a) sonra halkın en üstünü ve imamete daha layık olduğunu ve imametin onun evlatlarında süreceğini kabul eden birine, Şia denir."6
• İbn Haldun şöyle yazıyor: "Şia sözlükte arkadaş ve izleyici anlamına gelir; fakih ve kelamcılarca Ali (r.a) ve evlatlarının izleyicilerine denir."7
1- Sıhahu'l-Luga, şe-ye-a fiil kökü.
2- Saffat, 83.
3- Kasas, 15.
4- Kamusu'l-Mühit, Şa-a fiil kökü, c.3, s.47.
5- el Milel ve'n-Nihel, c.1, s.47.
6- el-Fasl, c.2, s.113.
7- İbn Haldun'un Önsözü, s.138.
• Mir Seyyid Şerif Cürcanî şöyle yazıyor: "Hz. Ali'nin (r.a) izinden giden, Allah Resulü'nden (s.a.a) sonra onun imam olduğunu kabul eden ve imametin, o ve evlatlarından başkasına nakil edilemeyeceğine inananlara, Şia denir."1
• Muhammed Ferit Vecdî şöyle yazıyor: "Ali'yi imam bilerek onun izinden giden ve imametin onun evlatlarından başkasına geçmeyeceğine inanan kimselere, Şia denir. Onlar imametin,
ümmetin maslahatına bırakılacak bir mesele olmadığına; ümmetin kendi isteğine göre bir şahsı imam ünvanıyla hiçbir şekilde tanıtamayacağına ve imametin dinin temellerinden biri olduğuna inanıyorlar. Bu yüzden Allah'ın (c.c) Resulü'nün (s.a.a) kendisinden sonraki imamı açıkça tanıtması gerekir. İmamların büyük
ve küçük günahlardan masum oldukları da, onların diğer inançlarından biridir. Ayrıca söz ve davranışların tevelli [Allah'ın dostlarını dost edinme] ve teberri [Allah'ın düşmanlarınden beri ve uzak olma] esasına uygun bir şekilde yapılması gerektiğine ve sadece zalim bir düşmandan korkulduğu zaman ta-kiyye yapılacağına
inanıyorlar.2
• Ebu'l-Hasan Eş'arî şöyle diyor: "Şiîlere Şia denmesinin sebebi, Hz. Ali'yi (a.s) izlemeleri ve onu Peygamber'in (s.a.a) bütün ashabından daha üstün ve önde tutmalarıdır."3
• Firuz Abadî şöyle diyor: "Bu isim (Şia) çoğunlukla Hz. Ali (a.s.) ve onun Ehlibeyt'inin velâyetini kabul edenler hakkında söylenmiş; öyle ki bu isim onlara has hâle gelmiştir."4
• Butros Bastani şöyle yazıyor: "Şia büyük İslâm zümrelerindendir. Onlar Hz. Ali'ye (a.s) biat etmiş, Resulullah-tan sonra imametin, ona açık veya gizli nas ile ulaştığına inanmışlardır.
Ayrıca imamet makamının o ve evladından başkasına geçmeyeceğine inanırlar."5
1- Kitabu't-Tarifat, s.57.
2- Muhammed Ferid Vecdi, Dairetü'l-Maarif, c.5, s.247.
3- Makalatu'l-İslâmiyyin, s.65.
4- Kamusu'l-Mühit Şa-a fiil kökü.
5- Dairetü'l-Maarif, c.10, s.661.
• Doktor Nasır b. Ali Aiz Hasan eş-Şeyh (Vahhabî yazarlardan) şöyle söylüyor: "Şia kelimesi terimsel olarak özel bir mana kazanmıştır kendine. Şia, imameti umumu ilgilendiren maslahatlardan bilmeyen ve neticede bu hususta ümmetin görüşünün geçerli olamayacağını savunan, onu dinin temellerinden biri olarak
gören kimselere denir. Ayrıca Peygamber'in (s.a.a) imamı tayin etmemesini veya tayin işini ümmete bırakmasını caiz bilmezler ve onun böyle bir şahsı tanıtmasını farz bilirler."1
• Şia, Şeyh Müfid'in kelamında şöyle açıklanmıştır: "Hz. Ali'nin (a.s) izinden giden ve onu diğer sahabelerden üstün tutan kimselere Şia denir. Onlar Hz. Ali'nin (a.s) Hz. Peygamber'den (s.a.a) sonra, Allah'ın (c.c) iradesi ve Peygamberi'nin (s.a.a) vasiyeti üzere imam olarak tanıtıldığına inanırlar."2
1- Akidetu's-Sünneti ve'l-Cemaati Fi's-Sahabeti'l-Kiram, c.3, s. 890-891.
2- Hüviyyetu't-Teşeyyü, s.12.
EHLİBEYT MEKTEBİ
Yazan: Üstad Ali Asker Rızvanî
Mütercim: Ebulfez KOCADAĞ
Tashih: Dr. Ata ŞENLİKÇİ – Abbas AKYÜZ
Yayınevi: Kevser
GİRİŞ
Şiîlik hakkında yazı yazan yazarlardan bir grup, Şiîliğin bazı sebepler ve değişik eğilimlerden etkilenerek, İslâm camiasın dankopan bir düşünce ve ideal olduğunu zannetmişlerdir. Onlara göre Şiîlik tarih boyunca yavaş yavaş gelişerek yayılmıştır.
Kitabın ilk kısmında tarihî tanıklara ve sağlam delillere dayanarak Şiîliğin hakikatlerini ortaya koymaya ve tarih kaynaklarındaki gerçek çehresini tanıtmaya çalışacağız.
Bu kitapta şunları irdelemeye çalışacağız: Acaba Şiîlik tarihin akışıyla çeşitli nedenlerden dolayı İslâm camiasından kopanbir ekol ve akım mıdır? Yoksa Peygamber (s.a.a) efendimizin Allah(c.c) tarafından getirdiği hak dinin ta kendisi olup hiçbir kopuşve ayrılık söz konusu değildir? Başka bir deyişle acaba teşeyyü düşünce sistemi Peygamber (s.a.a) efendimizin bin birz ahmetle insanlara telkin etmek istediği, düşünce sistemininaynısı mıdır? Yoksa o düşünce sisteminden kopan apayrı birakım mıdır?
Ne yazık ki şu ana kadar bu alanda yazılmış bir çok kitapta tam manasıyla taassup ve ön yargıdan kurtulamayan yazarlar,ya olaylara Ehlisünnet gözlüğü veya Şia gözlüğü ile bakarak birtakım tahlil ve değerlendirmede bulunmuşlar ve hakikati arayan samimî kişilerin yanılmalarına neden olmuşlardır. Fakat biz bu
kitapta her türlü taassuptan uzak bir şekilde sadece ve sadece sağlam delillere dayanarak, hakikatleri tarih sayfalarından çekipçıkararak ortaya koymaya çalışacağız.
İşte bu ilkeye bağlı olarak kitabın büyük bir bölümünde Ehlisünnet tarafından kabul gören kitaplardan faydalanılmıştır.Şu konuyu belirtmekte fayda vardır: Ne yazık ki ilmî edep veüsluptan uzak bir takım taassup ehli kimseler bu kitaplarda Hz.Peygamber (s.a.a) efendimizden Ehlibeyt'in faziletleri hakkında nakledilen hadisleri çıkarmışlardır. Bundan dolayı vermiş olduğumuz adresleri zikredilen kitapların son basımlarında bulamayabilirsiniz;eski basımlara bakmanız sizleri gerçeğe biraz dahayaklaştırır.
Kitabın ikinci bölümünde ise Şiîleri tanıtmaya çalışacağız.Şiîlerin özelliklerini ve kimin Şiî olabileceğini onların hak imamolarak bildikleri önderlerinin ağzından tanıtmaya çalışacağız.Çünkü hiç kimseyi karşıtlarının ve muhaliflerinin sözleriyle olduğugibi tanıyamayız. Zira muhaliflerin hedefi, çeşitli komplolar tasarlayarak karşı tarafı yıpratmak ve gerçek yapısından uzaklaştırara kona çirkin bir görünüm kazandırmaktır.
Bu bölümün son kısmında ise Şiîliğe nispet edilen bazı inançları inceleyeceğiz.
Yüce Allah'a bizi bu çalışmada başarılı kılması ve hakikatleri tüm çıplaklığı ile bulmamızı sağlaması için yardım eli uzatıyor ve O'na sığınıyoruz.
1. Bölüm
• Teşeyyü ve Şia Kelimelerinin Anlamı
• Şia'nın Ortaya Çıkışı
• Şia'nın İki İddiası
• Hz. Peygamber ve Hilâfet
• Hz. Peygamber'in İmam Ali'nin Hilâfeti İçin Aldığı
Tedbirler
• Hz. Ali'nin İmamet ve Velâyetine Dair Deliller
• Ehlibeyt'in Dinî Merciliği
• Hilâfetin Tespiti ve Hz. Peygamber'in Tedbiri
• Şia'nın Ortaya Çıkışı İle İlgili Görüşler
• Şia'nın Anlamları
• Şia'nın Yayılışının Nedenleri
• Şia'nın Doğuşunun Sebepleri
• Hz. Peygamber'den (s.a.a) Sonra İhtilâfın Çıkış
Nedenleri
• Hz. Peygamber'den Sonra Nassa Karşı İçtihad
• Şia Fırkaları
1. Bölüm
TEŞEYYÜ VE ŞİA KELİMELERİNİN ANLAMI
Teşeyyü'nün Sözlük Anlamı
Cevherî, Sıhahu'l-Lügat'te şöyle yazıyor: "Teşeyyü (Şiîlik); bir şeyin izinden gitmek, ona yardım etmek ve dost edinmek anlamına gelir."1
Teşeyyü'nün Terimsel Anlamı
Teşeyyü, imametin ilâhî bir makam olduğu, dolayısıyla imamın nasla ve Allah (c.c) tarafından seçileceği inancından oluşan bir ekoldür. Hz. Peygamber'in (s.a.a) önceki peygamberler arasında da bulunan bu ilâhî sünnete uyarak Allah'ın (c.c) emriyle kendisinden sonraki imam ve vasileri tanıtması da bu doğrultuda gerçekleşmiştir.
İlkleri Hz. Ali (a.s) olan bu tanıtılmış büyük şahsiyetler, hem dinî mercilik ve hem velâyet sahasında İslâm camiasının hakimiyet ve rehberliğini üstlenmiş, Hz. Peygamber'den sonra halkın imamı ve örnekleri olmuşlardır.
Merhum Şeyh Muhammed Cevad Muganniye şöyle der: "Teşeyyü, Ali ve evlatları hakkında aşırıya gitmeksizin
Hz. Peygamber (s.a.a) tarafından Hz. Ali'nin (a.s) imamet ve hilâfetine dair nassın bulunduğuna inanmaktan
ibarettir."2
1- bk. Sıhahu'l-Lugat, c.3, s.166; Tacu'l-Arûs; Lisanu'l-Arab, şe-ye-a
maddesi.
2- Muhammed Cevad Muganniye, eş-Şia Fi'l-Mizan, 33
Şia'nın Sözlük Anlamı
Şia, sözlükte tâbi olan ve yardım eden anlamına gelir. Bu konuda Cevherî şöyle der:
"Birinin şiası olmak, onun izinden gitmek ve ona yardım etmek demektir."1
Şia kelimesi bu anlamda Kur'ân-ı Kerim'de kullanılmıştır. Örneğin: "Ve şüphe yok ki İbrahim de O'nun Şiası idi"2, "…Birisi Şiası, öbürü düşmanlarındandı…"3
Kamusu'l-Mühit'te şöyle tarif edilmiştir:
"Birinin şiası olmak, onun izinden gitmek ve ona yardım etmek demektir. Bu kelime müfret, tesniye, çoğul ve aynı şekilde müzekker ve müennes... olarak kullanılır."4
Demek ki Şia kelimesi sözlük anlamı itibariyle özel bir grubu temsil etmez; aynı görüşü savunan, aynı tavırı takınan her grup ve topluluk hakkında kullanılabilir.
Şia'nın Terimsel Anlamı
• Şehristani şöyle der: "Sadece Hz. Ali'nin (a.s) izinden giden; onun imamet ve hilâfetini nas ve vasiyet üzere kabul eden kimselere, Şia denir."5
• İbn Hazm şöyle yazıyor: "Ali'nin (a.s) Resulullah'tan (s.a.a) sonra halkın en üstünü ve imamete daha layık olduğunu ve imametin onun evlatlarında süreceğini kabul eden birine, Şia denir."6
• İbn Haldun şöyle yazıyor: "Şia sözlükte arkadaş ve izleyici anlamına gelir; fakih ve kelamcılarca Ali (r.a) ve evlatlarının izleyicilerine denir."7
1- Sıhahu'l-Luga, şe-ye-a fiil kökü.
2- Saffat, 83.
3- Kasas, 15.
4- Kamusu'l-Mühit, Şa-a fiil kökü, c.3, s.47.
5- el Milel ve'n-Nihel, c.1, s.47.
6- el-Fasl, c.2, s.113.
7- İbn Haldun'un Önsözü, s.138.
• Mir Seyyid Şerif Cürcanî şöyle yazıyor: "Hz. Ali'nin (r.a) izinden giden, Allah Resulü'nden (s.a.a) sonra onun imam olduğunu kabul eden ve imametin, o ve evlatlarından başkasına nakil edilemeyeceğine inananlara, Şia denir."1
• Muhammed Ferit Vecdî şöyle yazıyor: "Ali'yi imam bilerek onun izinden giden ve imametin onun evlatlarından başkasına geçmeyeceğine inanan kimselere, Şia denir. Onlar imametin,
ümmetin maslahatına bırakılacak bir mesele olmadığına; ümmetin kendi isteğine göre bir şahsı imam ünvanıyla hiçbir şekilde tanıtamayacağına ve imametin dinin temellerinden biri olduğuna inanıyorlar. Bu yüzden Allah'ın (c.c) Resulü'nün (s.a.a) kendisinden sonraki imamı açıkça tanıtması gerekir. İmamların büyük
ve küçük günahlardan masum oldukları da, onların diğer inançlarından biridir. Ayrıca söz ve davranışların tevelli [Allah'ın dostlarını dost edinme] ve teberri [Allah'ın düşmanlarınden beri ve uzak olma] esasına uygun bir şekilde yapılması gerektiğine ve sadece zalim bir düşmandan korkulduğu zaman ta-kiyye yapılacağına
inanıyorlar.2
• Ebu'l-Hasan Eş'arî şöyle diyor: "Şiîlere Şia denmesinin sebebi, Hz. Ali'yi (a.s) izlemeleri ve onu Peygamber'in (s.a.a) bütün ashabından daha üstün ve önde tutmalarıdır."3
• Firuz Abadî şöyle diyor: "Bu isim (Şia) çoğunlukla Hz. Ali (a.s.) ve onun Ehlibeyt'inin velâyetini kabul edenler hakkında söylenmiş; öyle ki bu isim onlara has hâle gelmiştir."4
• Butros Bastani şöyle yazıyor: "Şia büyük İslâm zümrelerindendir. Onlar Hz. Ali'ye (a.s) biat etmiş, Resulullah-tan sonra imametin, ona açık veya gizli nas ile ulaştığına inanmışlardır.
Ayrıca imamet makamının o ve evladından başkasına geçmeyeceğine inanırlar."5
1- Kitabu't-Tarifat, s.57.
2- Muhammed Ferid Vecdi, Dairetü'l-Maarif, c.5, s.247.
3- Makalatu'l-İslâmiyyin, s.65.
4- Kamusu'l-Mühit Şa-a fiil kökü.
5- Dairetü'l-Maarif, c.10, s.661.
• Doktor Nasır b. Ali Aiz Hasan eş-Şeyh (Vahhabî yazarlardan) şöyle söylüyor: "Şia kelimesi terimsel olarak özel bir mana kazanmıştır kendine. Şia, imameti umumu ilgilendiren maslahatlardan bilmeyen ve neticede bu hususta ümmetin görüşünün geçerli olamayacağını savunan, onu dinin temellerinden biri olarak
gören kimselere denir. Ayrıca Peygamber'in (s.a.a) imamı tayin etmemesini veya tayin işini ümmete bırakmasını caiz bilmezler ve onun böyle bir şahsı tanıtmasını farz bilirler."1
• Şia, Şeyh Müfid'in kelamında şöyle açıklanmıştır: "Hz. Ali'nin (a.s) izinden giden ve onu diğer sahabelerden üstün tutan kimselere Şia denir. Onlar Hz. Ali'nin (a.s) Hz. Peygamber'den (s.a.a) sonra, Allah'ın (c.c) iradesi ve Peygamberi'nin (s.a.a) vasiyeti üzere imam olarak tanıtıldığına inanırlar."2
1- Akidetu's-Sünneti ve'l-Cemaati Fi's-Sahabeti'l-Kiram, c.3, s. 890-891.
2- Hüviyyetu't-Teşeyyü, s.12.
Yorum