Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

İkinci Fatıma Hz. Masume

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Ynt: İkinci Fatıma Hz. Masume

    Yedullah Recebiyân'ın İlginç Öyküsü
    Hacı Recebiyân başından geçen olayı şöyle anlattı:
    Genelde Perşembe günü, akşam saatlerinde mescit çalışanlarının ücretleri toparlanır ve ödenirdi. Aynı akşam, mescidin ustası Ekber efendi, işçilerin maaşını almak için gelerek, "Bugün bir seyit geldi, şu elli tümeni mescide verdi. Mescidi yaptıran kişi başkasından para almıyor, dedim. Ama o sert bir şekilde, 'Sana bunu al diyorum! O, bunu alır' dedi. Ben de parayı aldım. Üzerinde 'İmam Hasan Mücteba Mescidi içindir' yazıyor" dedi.
    Birkaç gün sonra sabah erkenden bir kadın geldi. Yoksulluktan dolayı sıkıntıları olduğunu ve iki yetime baktığını söyledi. Elimi cebime attım, cebimde hiç para yoktu. Evdekilerden de almak aklıma gelmedi. Daha sonra yerine bırakırım düşüncesiyle mescidin elli tümenini ona verdim. Adres verip tekrar geldiği takdirde yine yardım edeceğimi söyledim. Kadın, parayı aldı ve gitti. Adres vermeme rağmen bir daha hiç gelmedi. Bir süre sonra ben o elli tümeni vermemen gerektiğini anlamış, pişman olmuştum.
    Bir sonraki Cuma Ekber usta yine maaş için gelmişti. Bana:
    - Eğer kabul edeceğinize dair söz verirseniz size bir şey söylemek istiyorum, dedi.
    - Söyle, dedim.
    - Eğer kabul ederseniz söylerim, dedi.
    - Yapabileceğim bir şeyse olur, dedim.
    - Yapabilirsiniz, dedi.
    Epey ısrar edince söz verdim. Meğer, o da elli tümeni istiyormuş:
    - Seyidin verdiği şu elli tümen vardı ya, onu bana verir misin? dedi.
    - Ekber usta! Yaramı tazeledin. Sen o elli tümeni bana verdikten sonra ben de onu yardıma muhtaç bir kadına vermiştim, çok pişmanım, dedim.
    Recebiyân daha sonra bize dönerek, "O gün bugündür, aradan iki yıl geçmesine rağmen belki o elli tümene rastlarım düşüncesiyle elime geçen bütün paraları kontrol ediyorum" dedi ve ardından hikâyesine devam etti:
    Ekber ustaya, "Geçen hafta naklettiğin olayı tamamen anlatmamıştın. Şimdi iyice anlatmanı istiyorum" dedim. O da başından geçen bu olayı şöyle anlattı:
    «O gün, yaklaşık üç buçuk sularıydı. Hava oldukça sıcaktı. Yanımda birkaç işçiyle bu sıcakta çalışıyorduk. Ansızın mescidin kapılarından birinden içeri bir beyefendi girdi. İlgi çekici nuranî bir siması vardı. Çok vakarlı ve heybetliydi. Elim iş tutmaz oldu. Durmak ve sadece onu seyretmek istedim.
    Caminin etrafını gezmeye başladı. Daha sonra üzerine çıkıp çalıştığım tahtanın yanına geldi. Abâsının altına elini götürerek bir miktar para çıkardı ve bana dönerek:
    - Bunu al ve mescidi yaptırana ver, dedi.
    - Efendim! Bu mescidi yaptıran kişi başkasının parasını kabul etmiyor; sizden bunu alacak olursam muhtemelen rahatsız olabilir, dedim.
    - Sana al diyorum! O, bunu alır, dedi. Kireçli ellerimle hemen parayı aldım. Dışarı çıktı. Kendi kendime:
    - Bu sıcak havada böylesi muhterem bir zat nereden gelmiş olabilir?" diye sordum. İşçi arkadaşlardan Meşhedî Ali'yi görevlendirerek onu takip etmesini, neyle geldiğini ve nereye gittiğini öğrenmesini istedim. Aradan epey bir zaman geçmesine rağmen Meşhedî Ali henüz gelmemişti. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Yüksek sesle "Meşhedî Ali!" diye bağırdım. Mescidin sütunlarının arkasından cevap verdi.
    - Nerde kaldın, ne yapıyorsun? dedim.
    - O muhterem zâtı temâşâ ediyorum, dedi.
    Yanıma çağırdım, geldi.
    - Seyit efendi başını aşağı eğerek çıktı gitti, dedi.
    - Neyle, arabası mı vardı? diye sordum.
    - Hayır, hiçbir şeyi yoktu, sadece başını eğip gitti,dedi.
    - Peki sen ne bekliyordun? diye sordum.
    - Hiiç, onu temâşâ ediyordum, dedi.»
    Hacı Recebiyân daha sonra bize dönerek şöyle dedi:
    "İşte bu, elli tümenin hikâyesiydi. Ama inanın, bu elli tümen mescidin işlerini o kadar etkiledi ki anlatamam. Ben bile mescidin bu şekilde tamamlanacağına ve tek başıma masraflarının üstesinden gelebileceğime inanmıyor-dum. Ama bu elli tümen elime geçtikten sonra hem kendi işlerimde hem de mescidin işlerinde bunun etkisi olduğunu fark ettim."[292] (Hikâyenin sonu.)
    Ayetullah Sâfî der ki:
    Her ne kadar anlatılanlar, hikâyeyi yaşayan kimse dışında diğerleri için mescidin projesini çizen ve Cemkeran Mescidi'nde konuşan seyidin İmam Mehdi olduğuna delil sayılmasa da, Muhaddis Nurî'nin en-Necmu’s-Sakib adlı eserinin 9. bölümünde de açıkladığı gibi, bu tür olayların ve mukaşefelerin meydana gelişi, en azından Şiîler için hem mektebin doğruluğuna delalet etmektedir, hem de İmam Mehdi'nin (a.f), Şiîlerine olan dolaylı veya dolaysız inayetlerini gözler önüne sermektedir. Bu tür olayların bir bölümü içinde bulunduğumuz bu asırda meydana gelmiş ve gelmektedir. İnşallah Allah’ın yardımıyla, özellikle de asrımızda o hazretle görüşme şerefine nail olanların yaşadıklarını müstakil bir kitapta toplayacağız.[293]

    Yorum


      Ynt: İkinci Fatıma Hz. Masume

      Cemkeran Mescidi'nin Bugünkü Durumu
      Ayetullah Uzma Necefî Mer’aşî'nin de anlattığı üzere bu mescit, İmam Mehdi'nin (a.f) emriyle Hicrî 293'te Hasan b. Müslih ve Seyit Ebul Hasan tarafından inşa edilmiş, sonraları Şeyh Saduk (r.a) [ö. 381 H.] tarafından tamir edilmiştir. Safevîler döneminde birkaç kez daha onarılan Cemkeran Mescidi, son olarak Ayetullah Şeyh Abdülkerim Hâirî döneminde de birçok kez bakımdan geçmiştir.
      Gencine-i Âsar-ı Kum kitabında şöyle yazılıdır:
      "Hicrî 1167 yılında Mirza Ali Ekber Kummî tarafından (Cemkeran Mescidi'ne) etrafı çevrili bir avlu, bir minare ve çeşitli çini işlemeler yanı sıra genel bir tamirat yapıldı. Bu tamiratın ardından, uzun bir aradan sonra bir kez daha restorasyondan geçirilerek süslemeler eklendi.
      Kum şehrinin güneydoğusunda yer alan Cemkeran, şehir merkezine 5 km. uzaklıkta bulunan Kum’un en eski köylerinden biridir. Sahib-i Zaman Mescidi ise, köyün yaklaşık 500 m. ötesinde, güneydoğusunda yer alır."
      Elinizdeki kitabın yazarı olarak, bu mescidi Miladî 1972 yılından bu yana gerek iç görünümünün, gerekse dış görünümünün her geçen gün biraz daha güzelleştiğini; mescidin, gözle görülür bir şekilde gelişip büyüdüğünü gördüm. Bugün, bünyesinde bulunan birkaç mescit, Hüseyniye, yatakhane, avlu ve dev bir kütüphanesiyle geniş bir alana yayılan büyük bir ibadethâne ve sosyal bir tesis hâline gelmiştir.
      Yurt içinden ve yurt dışından gelen ziyaretçilerin akınıyla Çarşamba geceleri (Salı'yı Çarşamba'ya bağlayan geceler) Cemkeran, adeta hac döneminde Arafat ve Mina çölünde toplanan kalabalığı anımsatır. On binlerce İmam Mehdi (a.f) aşığı, bu günlerde bu kutsal yere gelerek münacat ve duayla meşgul olurlar.
      Kum şehrinin gelişmesi, şehrin neredeyse Cemkeran'a kadar büyümesine sebep olmuştur. Şimdilerde trafiğe açılan "Harem'den Harem'e Caddesi" ( Hz. Mâsume'nin hareminden Cemkeran Mescidi’ne) bu gelişmenin en güzel örneklerindendir.

      Yorum


        Ynt: İkinci Fatıma Hz. Masume

        Cemkeran Mescidi’ne Has Ameller
        Cemkeran Mescidi’nde yapılacak ameller; 4 rekât namazdan ibarettir. İki rekâtı Tahiyyet Namazı ve diğer iki rekâtı ise İmam-ı Zaman Namazı'dır. Tahiyyet Namazı'nın kılınma şekli şöyledir: Her rekâtta Fatiha sûresinden sonra 7 defa İhlas sûresi okunur. Rükû ve secde zikirleri de 7 defa tekrarlanır.
        Diğer iki rekâtlık İmam-ı Zaman namazı ise şöyle kılınır: Birinci ve ikinci rekâtlarda, Fatiha sûresinin “İyyake nâbudu ve iyyâke nestaîn” ayetine gelindiğinde, burası 100 kere tekrar edilir ve sonra Fatiha’nın geri kalan kısmı tamamlanır. İhlas sûresi, bir kere okunur. Rükû ve secdede okunan zikirler de 7 kere okunur. Namaz bittikten sonra bir kere “lâ ilahe illallah” denir.[294] Sonra Hz. Zehra Tesbihâtı (34 kere Allah-u Ekber, 33 kere Elhamdulillah, 33 kere Subhanallah) okunur. Daha sonra secdeye gidilerek 100 kere Peygamber (s.a.a) ve Ehl-i Beyt’ine (a.s) salavat ve selam gönderilir.[295]
        Ayetullah Burucerdî, Seyit Muhammed Taki Hansarî, Seyit Muhammed Rıza Gulpaygânî, Ayetullah Hüccet, Ayetullah Sadr, Ayetullah Necefî Mer'aşî ve daha birçok taklit mercii, Cemkeran Mescidi’ne ve amellerine çok önem verirler, bu yolda birçok hâcet ve isteklerine ulaşırlardı. Ayetullah Seyit Hansarî, Cemkeran Mescidi’ne genellikle yürüyerek gider ve oranın amellerini yerine getirirdi.
        Güvenilir alimlerden biri, Ayetullah Burucerdî’nin şöyle dediğini rivayet eder: "Cemkeran Olayı ve İmam Mehdi (a.f) ile görüşme, uyanıkken gerçekleşmiştir. (Buna göre) Cemkeran’a ait iki namazı oraya giriş kastıyla kılınız."
        Cemkeran mescidi büyüdüğünden, asıl sınırları dışındaki bölümlerde kılınan namazlar (bazı alimlerin buyurduğu üzere) sevap ümidiyle kılınmalıdır. Bu nedenle namazları asıl mescitte kılmak daha iyidir.




        Yorum


          Ynt: İkinci Fatıma Hz. Masume

          KUM ŞEHRİ'NDE TÜRBELERİ OLAN MEŞHUR İMAMZADELER
          İmam Rıza (a.s), Hicrî 200 yılında Memun’un zorunlu davetiyle Medine’den Horasan’a geldi. Memun da siyaset gereği hükümetin veliahtlığını İmam'a bıraktı. Bu yüzden birçok imamzâde ve seyit, İmam Rıza (a.s) ile görüşmek arzusuyla Hicaz'dan İran’a geldi. Ne var ki burada Ehl-i Beyt düşmanlarıyla karşılaştılar. Birçoğu şehit oldu. Kurtulanlar ise, o dönemde Şia'nın ve Ehl-i Beyt dostlarının merkezi olan Kum şehrine yerleşip hayatlarının sonuna kadar orada yaşadılar. Meşhur görüşe göre, Kum'a yerleşen imamzâde sayısı 444'ü bulmuştur.
          Safevî padişahlarından Büyük Şah Abbas döneminin meşhur yazarlarından Ahmed Razî'nin, Kum hakkında yaptığı geniş açıklamasında, Kum şehrinde bulunan imamzâdelerin sayısının 444'ten daha fazla olduğunu bildirmiştir.
          Ehl-i Beyt şairlerinden Şeyh Zeki Bağban da bu konuda kaleme aldığı bir şiirinde şöyle der:
          Dört yüz kırk dört asil, hepsi de eşraftan
          Hakkın emriyle metfun onlar, sedefin içinde inci gibi
          Murtaza Ali'nin evlatları bunlar, Allah'ı hakkıyla tanıyanın
          Fark gözetme Kum, Kâbe ve Necef arasında
          Can verir akıl ehli, Kum uğruna[296]
          Biz burada, kısaca vasıtasız veya bir-iki vasıtayla imama ulaşan meşhur imamzâdelerden bazılarının hayatlarına değinecek ve bu konuda bazı açıklamalarda bulunacağız.
          Hz. Mâsume'yi ziyaret edenlerin Kum'daki İmam evlatlarını unutmamaları, Ehl-i Beyt'e saygıyı gösteren en güzel erdemlerdendir. Zira onları ziyaret etmek ve saygı gösterisinde bulunmak demek, Ehl-i Beyt'i ziyaret etmek ve onlara saygı göstermek demektir.

          Yorum


            Ynt: İkinci Fatıma Hz. Masume

            Hz. Mâsume'nin Haremi Şerif'inde Defnedilen İmamzâdeler
            Hz. Mâsume'nin Harem-i Şerif'ine defnedilen muhterem hanımların varlığından daha önce söz etmiştik. Bu muhterem hanımların yanı sıra, Hz. Mâsume'nin türbesinin çevresinde metfun olan birçok değerli imamzâde ve seyit vardır. Çok önceleri bu mezar-ı şeriflerin her birinin kendine has kubbesi vardı. Türbenin alanın genişlemesiyle bu kubbeler kaldırıldı ve Harem'e dahil edildi. Bu imamzâdeler şunlardan ibarettir:
            1- İmam Sadık evlatlarından Seyit Ebul Hasan [Hüseyin b. Hüseyin b. Cafer b. Muhammed b. İsmail b. İmam Sadık].
            2- İmam Zeynelabidin evlatlarından Hamza b. Ahmed.
            3- Ebu Cafer Muhammed b. Hamza.
            4- Ebul Kâsım Ali b. Muhammed b. Hamza.
            5- Ali b. Hamza.
            6- İmam Zeynelabidin evlatlarından, Ebu Ali Ahmed el-Hatib eş-Şecerî.
            7- Ebu Cafer Muhammed b. Ahmed.
            8- Ebu Muhammed Hasan b. Ahmed.
            9- Ebu Ali Ahmed b. Hasan.
            Bu seyitlerin hepsi, mâsum imamların evlatlarının önde gelen isimlerindendir.[297]
            Musa Muberka
            Hicrî 259 yılında Kum’a ilk gelen imam evlatlarındandır. İmam Cevad'ın (a.s) öz oğludur.[298] Kabr-i şerifi, Kum’un Âzer semtinde bulunan “Makbere-i Çehel Ahterân”ın yanında, "Şehzâde Musa Muberka Türbesi"[299] adıyla meşhurdur. Hicrî 296 yılında, 22 Rebiyülahır Çarşamba akşamı vefat etmiştir. Bugün, türbesinde görkemli bir kubbe ve bir de avlu bulunmaktadır.
            Musa Muberka, çok değerli ve saygın bir şahsiyetti. Muhaddis Nurî, Bedr-i Muşa'şa adlı kitabında onun hayatından söz ederken İmam Rıza’ya (a.s) varan bütün seyitlerin onun soyundan geldiğini kaydeder.
            Bugün türbesinin bulunduğu yer kendi evi idi. Torunlarından Ahmed b. Muhammed b. Ahmed'in kabri de burada, türbesinin yanı başındadır.
            Çehel Ahterân
            Musa Muberka’nın türbesinin hemen yanında, güzel ve görkemli bir türbe daha vardır. Çehel Ahterân adıyla bilinen bu türbede, Hicrî 851 tarihlerine ait üzerindeki yazıtlardan, bir gurup seyit ve imamzâdenin kabirlerinin bulunduğu anlaşılmaktadır.[300]
            Ama bu görkemli bina, H. 950 yılında, Safevî hükümdarlarından Şah Tahmasib tarafından yapılmıştır.
            Muhammed b. Ahmed b. Musa Muberka'nın kızları Ümmü Seleme ve Ümmü Kulsum ile bir grup Ehl-i Beyt mensubu defnedilmiştir. Aynı zamanda Muhammed b. Ahmed b. Musa Muberga ve Muhammed b. Musa Muberka'nın kabirleri de buradadır.

            Yorum


              Ynt: İkinci Fatıma Hz. Masume

              Şah Hamza
              Meşhur imamzâdelerden biri de Şah Çerag-ı Şîraz’ın (Ahmed b. Musa b. Cafer) kardeşi Hamza b. Musa b. Cafer’dir. Kabri hakkında ihtilaf vardır. Bazıları Kum’un Âzer semtindeki görkemli türbenin ona ait olduğuna inanır. Bazıları ise Tahran'da, Şah Abdulazim’in (r.a) türbesinin yanında olduğunu savunur. Diğer bir gurup ise, Şîraz civarlarındaki Hamza b. Musa b. Cafer türbesinin ona ait olduğunu iddia ederler.
              Şehzade Ahmed
              İmamzâde Hamza’nın kabrinin yanında, imamzâde Ahmed’e ait olduğu bilinen başka bir kabir daha vardır. Üzerindeki levhada imamlara nispeti şöyle yazılıdır: "Ahmed b. İshak b. İbrahim b. Musa b. İbrahim b. Musa b. Cafer (a.s)"
              İmamzâde Zeyd
              İmam Seccad’ın (a.s) torunlarındandır. Kum’da, Çehel Ahterân’da defnedilmiştir. Harabeye dönüşen avlusu, Musa b. Muberka’nın avlusuna katılmıştır.
              İmamzâde Ahmed
              İmam Sadık (a.s) evlatlarından olan Ahmed b. Kâsım b. Ali, döneminin takvalı ve faziletli kişilerinden idi. Dervaze-i Kale adıyla meşhur kabr-i şerifi, Kum'un güneyindedir. Kubbe ve avlusu vardır. Kız kardeşi Fatıma da aynı yerde defnedilmiştir.
              İmamzâde Sultan Muhammed Şerif
              İmam Zeynelabidin evlatlarından olan Muhammed b. Şerif b. Ali b. Muhammed b. Hamza b. Ahmed b. Muhammed b. İsmail b. Muhammed b. Abdullah el-Bahir’in Dervaze-i Kale semtinde mütevazı bir türbesi vardır. Türbenin bulunduğu semt de onun adıyla anılır.
              Çok değerli, güvenilir ve saygın şahsiyetlerdendir. Büyük dedesi imamzâde Yahya’nın kabri Tahran’dadır. Şeyh Muntahabuddin’in İmamzâde Sultan Muhammed Şerif ve İmamzâde Yahya adıyla yazdığı fihristte bu iki muhteremin üstün nitelikleri anlatılmaktadır.

              Yorum


                Ynt: İkinci Fatıma Hz. Masume

                İmamzâde Ali b. Cafer
                İmam Cafer Sadık’ın (a.s) oğludur. Dört imamın döneminde yaşayan imamzâde Ali, oldukça takvalı ve alim bir şahsiyetti.
                Kabr-i şerifi, Çahar Merdân Caddesi'nin sonlarında yer alır. Türbe, Der-i Beheşt (cennet kapısı) adıyla meşhurdur. Ahşap bir zerihi ve avlusu olan bu türbe, görülmeye değer görkemli bir ziyaret yeridir.
                Türbenin eşiği, VIII. yüzyıla ait çini süslemelerle bezenmiştir. Bu çinilerin bir kısmı Hz. Mâsume'nin Harem-i Şerif’inin müzesinde mevcuttur.
                Ali b. Cafer'e ait olduğu söylenen iki mezar daha vardır. Biri Simnan Kalesi’nin hemen dışında, diğeri de Medine’ye bir fersah uzaklıktaki Arîz köyündedir.[301]
                Ali b. Cafer’in kabri yakınlarında biri İbrahim b. Ahmed b. Musa b. Cafer’e, diğeri de Muhammed b. Musa Kâzım'a (a.s) ait olduğu bilinen ve onlara isnat edilen iki türbe daha vardır.
                Yeşil Kubbe Bağı'ndaki Üç Mezar
                Eskiden Kâşan yolu üzerinde (Çahar Merdân Caddesi'nin sonlarında) Yeşil Kubbe Bağı adıyla meşhur bir yer vardı. Burada Kum’un önde gelen seçkin şahsiyetlerine ait üç mezar vardı. Bugün bu bağ, meydana katılmış ve binalarla donatılmıştır.
                İmamzâde İbrahim ve Muhammed
                İmam Kâzım’ın (a.s) evlatlarından olan bu iki şahsiyetin kabri de, Kum Demir Yolları İşletmeciliği'nin arka tarafında bir türbededir. İki imamzâdenin kabri de yan yanadır.[302]
                İmamzâde Cafer ve Seyit Mâsum’un Türbesi
                İmam Kâzım'ın (a.s) evlatlarından olan Cafer, Şah Cafer adıyla meşhurdur. Türbesi Şah İbrahim Caddesi'ndedir. Bu türbenin, VI. yüzyılın sonları ile VII. yüzyılın başlarında yaşayan ve döneminin Alevî öncülerinden olan Seyit Cafer'e ait olduğu da iddia edilir.
                Aynı caddenin yaklaşık 1 km. ötesinde, İmam Zeynelabidin evlatlarından Seyit Mâsum adıyla meşhur küçük bir türbe daha bulunmaktadır.

                Yorum


                  Ynt: İkinci Fatıma Hz. Masume

                  İmamzâde Seyit Ali
                  Şah Seyit Ali adıyla meşhurdur. Kabr-i şerifi, bugünkü Bacek Caddesi'nin arkasındadır. Nesebi şöyledir:
                  Ali b. İbrahim b. Ebu Cafer Hasan b. Ubeydullah b. Ebul Fazl Abbas.
                  Hz. Ebul Fazl Abbas (a.s) [İmam Ali’nin Oğlu], Şah Seyit Ali'nin üçüncü göbekten atasıdır.
                  Türbesine halkın özel ilgisi vardır. Bu yüzden de ziyaretçi sayısı diğer imamzâdelere oranla daha yoğundur. Halk burada birçok kerametler görmüştür.
                  Şah Seyit Ali'nin 19 çocuğu vardı. Bunlardan biri de şecaat sahibi Ubeydullah b. Ali’dir. Birkaç ciltten oluşan ve Şia fıkhının tamamını ele alan Caferiyat adlı bir kitabı da olan Ubeydullah, Hicrî 312 yılında vefat etmiştir.[303]
                  İmamzâde Ahmed
                  Kabr-i şerifi, Şehzâde Seyit Ali’nin mezarının yakınlarındadır. Kabri üzerindeki yazıtlardan anlaşıldığı kadarıyla Muhammed b. Hanefiye’nin torunlarındandır. Çini işlemelerle süslenmiş bir kubbesi ve orta büyüklükte bir avlusuyla mütevazı bir türbesi vardır. Türbenin tavan kısmı ise, süls hattında, kireçle yazılmış 14 Masum’un (a.s) isimleriyle süslenmiştir.
                  Hak Fereç'teki İmamzâdeler
                  Hak-i Fereç Caddesi'nin sonlarında İmam Zeynelabi-din'in (a.s) torunlarından Seyit Ahmed ve Haris adlı lakabıyla tanınan Seyit Ali'nin (baba-oğul) kabri bulunmaktadır. Güzel bir türbesi ve avlusu vardır. Soy ağacı şöyledir:
                  Ebul Hüseyin Ahmed b. Ebul Hayr Muhammed b. Ali b. Amr b. Hasan el-Eftas b. Ali Asgar b. İmam Seccad (a.s).
                  Oğlunun şeceresinde ise şöyle yazılıdır:
                  Ali el-Haris b. Ebul Hüseyin Ahmed b. Ebul Hayr…
                  İmamzâde Safure ve Amcası
                  Hanımefendi imamzâdelerden Safure, Hz. Ali’nin (a.s) torunlarındandır. Türbesi, Hak Fereç’teki imamzâdelerin türbesinin arkasındadır. Yine Hz. Ali’nin (a.s) torunlarından olan İmamzâde Safure’nin amcası Muhammed’in kabri de onun kenarındadır. Bu türbenin kubbesi Hicrî 378 yılında yapılmıştır. Nitekim, Safure kelimesi de ebcet hesabına göre bu yüce hanımefendinin vefat yılı ve türbesinin inşa edildiği yıl olan 378 sayısına tekabül etmektedir.[304]

                  Yorum


                    Ynt: İkinci Fatıma Hz. Masume

                    İmamzâde Nâsir
                    Şehzade Nâsir adıyla bilinen İmamzâde Nasir, İmam Hasan Müçteba'nın torunlarındandır. Türbesi, Âzer Caddesi'nde, Mescid-i İmam'ın caddeye açılan büyük kapısının karşısında, köprü taraflarındadır. VIII. yüzyılın sonlarında ve IX. yüzyılın başlarında yaşayan ve döneminin önde gelen isimlerinden olan İmamzâde Nâsir'in nesebi şöyledir:
                    Nasiruddin Ali b. Mehdi b. Muhammed b. Hüseyin b. Zeyd b. Muhammed b. Ahmed b. Cafer b. Muhammed b. Abdurrahman b. Muhammed el-Bathâyî b. Kâsım b. Hasan b. Zeyd b. İmam Hasan Müçteba (a.s).
                    Ahmed b. İshak'ın, Mescid-i İmam'ı İmam Hasan Askeri’nin (a.s) emriyle inşa ettiği ve mezarını da bu mescidin kenarına yaptırdığı gerekçesiyle halk arasında bu türbede İmam Hasan Askerî’nin (a.s) vekili Ahmed b. İshak Kummî’nin kabrinin bulunduğu söylense de yanlıştır.
                    Zira Ahmed b. İshak, Samirra’dan dönerken Zihab köprüsü önlerinde (Batı İslamâbad yakınlarında) vefat etti ve aynı yerde toprağa verildi.[305] Nitekim orada kubbeli bir türbesi de vardır.
                    Şehzade Ahmed Kâsım
                    Kum şehrinin meşhur imamzâdelerinden biri de İmam Cafer Sadık’ın (a.s) evlatlarından olan Ahmed b. Kasım b. Ahmed b. Ali’dir. İbadet ehli ve takva sahibi biri idi. Kabr-i şerifi, Kum'un güneyinde Dervaze-i Kale bölgesindedir. Muhterem kız kardeşi Fatıma’nın kabri de aynı yerdedir. Mütevazı kubbeli bir türbesi vardır. Tarihçiler, binanın inşa tarihini Hicrî 708 olarak yazmışlardır.
                    ***
                    Kum ve çevresinde birçok İmamzâde ve Peygamber evladı metfundur. Ne var ki kitabın muhtevası açısından hepsine değinmemiz mümkün olmadığından bu kadarı ile yetiniyoruz. Bu kitabın yazarı olarak sözünü ettiğim İmamzâdelerin birçoğunun kabrini bizzat gördüm ve ziyaret ettim.
                    Bu şahsiyetler hakkında daha fazla bilgi edinmek için bkz:
                    Nasiru’ş-Şeriat’ın Muhtaru’l-Bilad Der Tarih-i Kum kitabı; el-Burkiî’nin Rahnema-i Kum kitabı; Abbas Feyz’in Gencine-i Âsar-ı Kum kitabı; Tarih-i Kum ve Babu’r-Rızvan fi Menakıb-ı Sultan-ı Horasan.

                    Yorum


                      Ynt: İkinci Fatıma Hz. Masume

                      İmamzâdeleri Ziyaret Etme Şekli
                      Bilindiği üzere mâsum İmamların (a.s) evlatlarından çoğunun kabri İran'dadır. Bunların büyük bir bölümü ise Kum ve Kâşan civarlarındadır. Şiîlerin ve Peygamber (s.a.a) evlatlarına sevgi ve saygı besleyenlerin bu bereket dolu türbelere gitmeleri ve hangi şer’î unvanla olursa olsun ziyaret etmeleri sevimli ve uygun bir davranış olacaktır.
                      Bazı İmamzâdelerin ve Peygamber (s.a.a) evlatlarının ziyaretnâmeleri tıpkı Hz. Mâsume'nin ziyaretnâmesi gibi mâsum imamlardan (Allah’ın selamı onlara olsun) nakledilmiştir. Haklarında ziyaretnâme yazılmayan İmamzâdeler ise, onlara lâyık olan şekliyle ziyaret edilmeli, onlar için Kurân ayetleri okunmalı ve kabir sahibinin ruhuna hediye edilmelidir.
                      Ama sahih ve meşhur rivayetlere göre, mâsum imamların (Allah’ın selamı onlara olsun) erkek evlatlarının ziyaretlerinde şu dua okunmalıdır:
                      "es-Selamu aleyke eyyuhe’s-seyyid ez-zeki et-tahir el-veli ed-dâiy el-hafiy. Eşhedu enneke qulte haqqan ve nataqte haqqan ve sıdqan ve daavte ilâ mevlay ve mevlake alaniyeten ve sirran fâze muttebiuke ve necâ musaddiquke ve hâbe ve hasire mukezzibuke ve'l-mutahallifu anke, işhedli bihazihi'ş-şehadeti liekune mine'l-fâizîne bi marifetike ve tâ'atike ve tasdîqike ve't-tebaike, ve's-selâmu aleyke yâ seyyidî ente bâbullah el-mu'ta minhu ve'l-me'hûdu anhu eteytuke zâiren ve hâcâtî leke mustevdian vehâ enâza estevdiuke dînî ve emânetî ve havâtime amelî ve cevamia emelî ilâ muntehâ ecelî ve's-selâmu aleyke ve rahmetullahi ve berekatuh."[306]

                      Yorum


                        Ynt: İkinci Fatıma Hz. Masume

                        Kum’da Defnedilen diğer Önemli Şahsiyetler
                        Kum kenti, tarih boyunca büyük şahsiyetlere kucak açmıştır. Sayıları oldukça fazla olan bu şahsiyetler hakkında daha önce açıklamada bulunmuştuk. Burada kısaca isimlerini yazmakla yetineceğiz:
                        1- Ali b. Hüseyin b. Musa b. Bâbeveyh: İbn-i Bâbeveyh ismiyle meşhurdur. Şeyh Saduk’un (r.a) babasıdır. Hicrî 329 yılında Kum’da vefat etmiştir. Kabr-i şerifi Çahar Merdan Caddesinin girişinde, sol taraftadır.
                        2- İmam Rıza’nın (a.s) sahabelerinden Zekeriya b. Adem
                        3- Adem b. İshak
                        4- Zekeriya b. İdris: Mâsum imamlarımızın sahabelerindendir. Bu üç şahsiyetin mezarı Şeyhân Kabristanı'ndadır.
                        5- Ali b. İbrahim ve Muhammed b. Kavleveyh: İkisinin de kabri şehir belediyesi bahçesi yakınlarındadır.
                        6- Kutub Ravendî: Şia’nın önde gelen VI. yüzyıl fakih ve hadis alimlerindendir. Kabr-i şerifi, Hz. Mâsume'nin Harem-i Şerifi’nde, Yeni Avlu'nun güneyindedir.
                        7- Muhammed Tâhir b. Muhammed b. el-Kummî: Asaleten Şîrazlıdır. Kendi döneminde Kum’un şeyhülislamı idi. Kabr-i şerifi, Şeyhân Kabristanı'ndadır.
                        8- Ayetullah Uzma Mirza Kummî: Hicrî 1231 yılında, 79 yaşında vefat etmiştir. Mezarı, Kum'un Şeyhân Kabristanı'ndadır.
                        9- Merhum Ayetullah Uzma Seyit Muhammed Hüseynî Kuhkemerî: Ayetullah Hüccet ismiyle meşhurdur. Döneminin önde gelen taklit mercilerinden idi. Hicrî 1372 yılında vefat etmiştir. Kabr-i şerifi, Hüccetiye Medresesi’ne ait mescidin yanında bir odadadır.
                        10- Ayetullah Uzma Burucerdî: Döneminin yegâne taklit mercii idi. 12 Şevval 1380 Hicrî'de, 88 yaşındayken vefat etti. Kabr-i şerifi, Hz. Mâsume'nin (s.a) sınırları içerisinde yer alan Mescid-i Âzam’ın girişinde, Mescid-i Bâlaser’in yanındadır.
                        11- Ayetullah Uzma Hacı Şeyh Abdülkerim Hâirî: Kum İlim Havzası'nın kurucusudur. Hicrî 1355'te, 79 yaşında vefat etmiştir. Kabr-i şerifi, Mescid-i Bâlaser’de bulunmaktadır.
                        12- Ayetullah Uzma Seyit Muhammed Taki Hansarî: Hicrî 1373 yılında vefat etmiştir. Kabr-i şerifi, Mescid-i Bâlaser’dedir.
                        13- Ayetullah Uzma Seyit Sadruddin Sadr: 1373'te vefat etmiştir. Kabr-i şerifi, Mescid-i Bâlaser’dedir.
                        14- Ayetullah Uzma Seyit Muhammed Rıza Gulpaygânî, Ayetullah Uzma Şeyh Muhammed Ali Erakî, Ayetullah Uzma Şeyh Hâşim Âmulî, Ayetullah Uzma Seyit Ebul Hasan Refiî, Ayetullah Uzma Seyit Rıza Bahauddinî vs.
                        15- Ayetullah Uzma Merhum Hacı Şeyh Ebul Kâsım Kummî: Hicrî 1353'te vefat etmiştir. Kabr-i şerifi, Hz. Mâsume'nin Harem-i Şerif’inde, Ayetullah Burucerdî’nin mezarının yakınlarında, Mescid-i Bâlaser’dedir.
                        Aynı şekilde, Ayetullah Şeyh Murtaza Hâirî, Ayetullah Ruhullah Kemalvend, Allame Tabatabaî, Üstat Şehit Mutahharî ve Ayetullah Uzma Seyit Ahmed Hansarî'nin kabr-i şerifleri de Hz. Mâsume'nin hareminde, Mescid-i Bâlaser’dedir.
                        Şehit Muhammed Muntazarî, Şehid Rabbanî Emleşî, Şehid Abbas Şirazî, Şehid Şahâbadî, mihrap şehidi Ayetullah Medenî ve daha birçok şehit alim ve müçtehitlerin mezarı da Mescid-i Bâlaser ve Mescid-i Âyine-i Tabatabaî'dedir.
                        Üstat Şehit Ayetullah Muhammed Müfettih, Merhum Ayetullah Muhakkik Dâmad ve Şehit Ayetullah Fazlullah Nurî'nin kabr-i şerifleri de Yeni Avlu'daki odacıklardadır.
                        Şehit Ayetullah Seyit Muhammed Rıza Saidî, Şehit Nevvab Safevî ve Ayetullah Şeyh Mehdi Gumşeî de Kum'da, Vadiyu's-Selam Kabristanı'nda defnedilmişlerdir.
                        Sözü özetlersek, birçok büyük alim ve taklit mercii bu topraklarda gömülüdürler. Onların kabirleri, adeta Kum şehrinin süsü olmuştur. Belki de cennete açılan bir veya üç kapının (rivayette de geçtiği gibi) bu topraklara isnat edilmesinin sebeplerden biri de, burada yatan, kendini Allah’a adamış değerli alimlerdir. Onlardan bazıları şunlardır:
                        1- Merhum Hacı Molla Muhammed Sadık; meşhur Hacı Molla Sadık Medresesi’nin kurucusu.
                        2- Merhum Hacı Seyit Sadık; Hacı Seyit Sadık Medresesi'nin kurucusu.
                        3- Merhum Seyit Abdullah Razavî.
                        4- Merhum Şeyh Ebul Kâsım; Harem-i Şerif'in hazine sorumlusu.
                        5- Merhum Hacı Mirza Muhammed Feyz Kummî.
                        6- Merhum Hacı Seyit Hüseyin Kûçe Haremî.
                        7- Merhum Şeyh Muhammed Hüseyin Nivisî.
                        8- Merhum Ağa Mirza Fahruddin Bağ-ı Pembeî.
                        9- Merhum Hacı Hüseyin Fatımî.
                        10- Merhum Ahunt Molla Gulam Rıza; Haşiye-i Resail yazarı.
                        11- Merhum Şeyh Muhammed Hüseyin Painşehrî.
                        12- Merhum Şeyh Mehdi Hakemî; Painşehrî olarak tanınır.
                        13- Merhum Hacı Mirza Muhammed Erbab; meşhur vaiz Eşrakî'nin babası.
                        14- Merhum Hacı Seyit Cevad Kummî.
                        15- Merhum Hacı Ahmed Tabatabaî; Ayetullah Hacı Hüseyin Kummî’nin kardeşî.
                        16- Merhum Hacı Mirza Cevad Melikî Tebrizî: birçok ahlak ve irfan kitapları vardır. Kabr-i şerifi, Şeyhân Kabristanı'ndadır.
                        17- Merhum Hacı Şeyh Ebul Kâsım Molla Muhammed Kerim: Döneminin önde gelen muhakkiklerinden dir.
                        18- Merhum Ahunt Molla Muhammed Tâhir Kummî.
                        19- Merhum Hacı Mirza Ebu Talib; Mirza Kummî’nin dâmadı.
                        20- Merhum Muhammed Hüseyin Kummî: Mirza Kummî'nin önde gelen öğrencilerindendir. Tevzihu'l-Ka-vanin'in de yazarıdır.
                        21- Merhum Hacı Mirza Ali Rıza; Hacı Seyit Cevad'ın babası ve Mirza Kummî'nin dâmadıdır.
                        22- Merhum Ahunt Molla Mehdi Nerâkî; Ağa Küçük ismiyle meşhurdur. Müstened'inyazarı Hacı Molla Ahmed’in kardeşidir. Kabr-i şerifi, Ali b. Bâbeveyh’in kabrinin karşısındadır.
                        23- Kadı Saîd Kummî: Şeyh Saduk’un Tevhid kitabına şerh yazmıştır. Kabr-i şerifi, Tevliyet Hüseyniye'sine bitişiktir.
                        24- Merhum Mirza Hasan Kâşifî: Hicrî 1043 yılında vefat etmiştir. Şemu'l-Yakin'in yazarıdır. Molla Sadrâ’nın kızından olma torunudur. Şevarik kitabı yazarı Abdurrezzak Lahicî, onun babasıdır. (Ayetullah Necefî Mer'aşî'nin emriyle yapılan muhterem babasının Kabr-i şerifi, İrem Caddesi'nde, İbn-i Babeveyh'in mezarı yakınlarındadır.)
                        25- Merhum Mirza Ebu Muhammed: Baba tarafından Mirza Ebu Talib'in, anne tarafından da Kavanin kitabı yazarının torunudur.
                        26- Merhum Seyit Safeddin Muhammed Hüseynî; Hindî (Hintli) lakabıyla tanınır. Mir Bahauddinî seyitlerinin atasıdır.
                        27- Merhum Mir Aynu’l-Ârifîn. Allame Meclisi’nin öğrencilerindendir. Mir Bahauddinî seyitlerinin atasıdır.
                        28- Merhum Mir Aynu'l-Ârifîn. Allame Meclisî’nin öğrencilerindendir. Kumlu Ârifîlerin atasıdır.
                        29- Merhum Mir Muhammed Âşur Hüseynî: Âşurî seyitlerinin atası ve aynı zamanda Allame Meclisî'nin öğrencilerindendir.
                        30- Merhum Mirza Cemaluddin Muhammed b. Muhammed Rıza: 4 ciltlik Kenzu’l-Dakâik tefsirinin yazarıdır. Bu tefsir, Ayetullah Necefî Mer'aşî’nin kütüphanesinde mevcuttur.
                        31- Allame Seyit Şemsuddin Muhammed Mehdi: Muhakkik Kerekî’nin öğrencilerinden ve Musa Muberka’nın torunlarındandır. Kabr-i şerifi İrem Caddesi'nde, Muhammediye Mescidi'nin kenarında, "Muhammediye Mezarı" olarak bilinen yerdedir.
                        Ayrıca Kum'da ilmiyle, irfanıyla bu mukaddes topraklara şeref vermiş birçok şahsiyetler vardır. Yüce Allah’tan hepsini Hz. Muhammed ve Ehl-i Beyt'i ile (a.s) haşretmesini temenni ederiz.

                        Yorum


                          Ynt: İkinci Fatıma Hz. Masume

                          Kum’da Mezarı Olan Padişahlar
                          Dördü Safevî, ikisi de Kacar padişahlarından olmak üzere Kum Kenti'nde altı padişah metfundur.
                          1) I. Şah Safâ: Safâ Mirza’nın, o da Büyük Şah Abbas’ın oğludur. Asıl adı, Sam Mirza idi. Hükümdar olduğunda adını Şah Safâ olarak değiştirdi. 17 yaşında tahta geçti ve Hicrî 1057 yılında, 31 yaşında iken öldü. Cenazesi Kum’a götürüldü ve Hz. Mâsume'nin Harem-i Şerif’inin güney yakasında defnedildi. Önceleri kabrinin üzerinde büyük bir sandık vardı. İnce işlemeler ve desenlerle yapılan bu sandık, daha sonra Harem-i Şerif'in müzesine kaldırıldı.
                          2) II. Şah Abbas: Şah Safâ'nın oğludur. On yaşında tahta geçti. 1077 yılında Damgân’ın Hüsrevâbad şehrinde vefat etti. Cenazesi Kum’a getirilerek Harem-i Şerif’in güneybatısındaki bugün İmam Humeynî Mescidi olarak bilinen mescitte defnedildi.
                          3) Şah Süleyman: II. Şah Abbas’ın oğludur. Hicrî 1105 yılında, 49 yaşındayken vefat etti. Cenazesi Kum’a getirilerek Mescid-i Bâlaser’in güneyinde defnedildi.
                          4) Şah Sultan Hüseyin: Şah Süleyman’ın oğludur. Saltanat kavgasında Eşref Afgan tarafından öldürüldü. Başsız cenazesi Kum’a getirilerek Mescid-i Bâlaser’in güney tarafında Şah Süleyman’ın yanına defnedildi.
                          5) Fethali Şah: Kacar padişahlarındandır. 1250 yılında, 67 yaşındayken İsfahan'da vefat etti. Cenazesi Kum’a getirilerek Eski Avlu'nun kuzey yakasında kendisinin yaptırdığı özel bölümde defnedildi.
                          6) Şah Muhammed: Kacar padişahlarından Nasrettin Şah’ın babasıdır. 1264 yılında Tecriş’te vefat etti. Cenazesi Kum’a getirilerek Eski Avlu’nun batı yakasında, Maderşâh Medresesi’nin[307] yanında defnedildi.
                          Ayrıca Hz. Mâsume'nin hareminde birçok şehzade, vezir ve hakim de defnedilmiştir.
                          Örneğin; Ali Asgar Etabek, Nasiruddin Şah ve Muzafferuddin Şah zamanında sadrazam idi. Yaptırdığı Yeni Avlu, Etabek Avlusu adıyla meşhurdur.
                          Nasiruddin Şah’ın oğlu Kâmuran Mirza, Hasan Müstevfî, Aynulmelik, Muhammed Hasan Hâcibuddevle, Ahmed Meşîrussaltanat, Farah Emînuddevle, Abdussamed İzzuddevle, Cihangir Nâzımu’l-Mülk, Menûçehr Mûtemed, Melik Mansur Şiau’s-Saltanat, Mehdi İtizaduddevle, İbrahim Mûtemedu’s-Saltanat, Esedullah Nizamuddevle, Ali Naki Behau’l-Mülk, Bâkır Sâdu’s-Saltanat, Abdurrahim Kaim Makam, Muhammed İkbâluddevle, Hasan Vusûk, Ahmed Kıvamu's-Saltanat, Muhammed İtizaduddevle Kaim Makam el-Melik Tebrizî ve Pervin İ'tisamî, burada defnedilen şehzade, vezir ve hakimlerdendir.
                          Afganlar tarafından öldürülen Safevî şehzadelerinden yaklaşık 70 kişinin mezarı da Safevî hânedanına ait büyük mezarlıktadır. Mescid-i Tabatabaî’nin altında bulunan bu mezarlık, günümüze kadar gelmiştir. Alanı ise oldukça geniştir. Alan, Yeni Avlu'nun bir bölümünden başlayarak Kutub Ravendî'nin mezarının yakınlarına kadar devam eder. Burada defnedilen diğer bir şahsiyet de II. Şah Tahmasib’in oğlu Abbas Mirza’dır. O da Afganlılar tarafından öldürülmüştür. Bu mezarlık çok büyük olup hatta Yeni Avlu’nun bir kısmını içerisine almakta, Kutub Ravendi’nin mezarına kadar uzanmaktadır.[308]

                          Yorum


                            Ynt: İkinci Fatıma Hz. Masume

                            Kum’daki Meşhur Mescitler
                            İlim ve irfan yuvası Kum’da birçok tarihî mescit bulunmaktadır. Tarihî önem taşıyan bazı mescitler şunlardır:
                            1- Mescid-i İmam
                            Bu büyük mescit, Harem yakınlarında, Harem-Bâzar yolu üzerinde, Hazretî Caddesi’ndedir. İmam Hasan Askerî’nin (a.s) emriyle, Ahmed b. İshak Eş’arî (r.a) tarafından yapılmıştır. Doğal olarak o tarihten günümüze kadar birçok restore ve tamir işlerinden geçmiştir. Safevîler ve Kacarlar döneminde eklemeler ve değişiklikler olmuştur. Son zamanlarda ise Merhum Ayetullah Mirza Ebulfazl Zahidî tarafından bodrum kat ve bunun üzerindeki mescit tamamen değiştirilerek çok güzel bir şekilde yenilenmiştir.
                            2- Mescid-i Cami
                            Eski binalardandır. Yapımına ne zaman başlandığına dair net bir bilgi yoktur. Büyük Eyvan’ın üzerindeki yazıtların, Hicrî 529 yıllarına ait olduğu kesin olarak bilinse de bu, binanın gerçek tarihini göstermez. Mescidin yapılış tarzından, büyüklüğü ve görkemli yapısından tarihî bir mescit olduğu anlaşılmaktadır. İmam Rıza (a.s) döneminde vardı. Di'bil Huzaî, şiirlerini burada halka okumuştur.
                            3- Mescid-i Aşkali
                            Safevî şahları döneminde inşa edilen tarihî bir yapıdır. Çahar Merdan Caddesi'nin hemen başlarında yer alır. Aşkali isminin verilmesinin kesin sebebi bilinmemekle birlikte mescidi yaptıranın adının Aşkali olduğu veya Ali aşkıyla yaptırıldığı için bu isimle adlandırıldığı tahmin edilmektedir.
                            4- Mescid-i Bâlaser
                            Hz. Mâsume'nin Harem-i Şerifi’nin hemen yanındadır. Bugünkü şekliyle güzel ve görkemli bir görünümü vardır. Her ne kadar mescit olarak tanınsa da, Harem-i Şerif’in bir bölümünü oluşturan Mescid-i Bâlaser, içindeki kabr-i şerifler dolayısıyla gerçekte şer'î mescit sayılmaz.
                            Birçok taklit mercii, İslam alimi ve şehidin nâşı bu mukaddes mekânda toprağa verilmiştir.
                            Genel anlamda Hz. Mâsume'nin Harem-i Şerifi’nin yanında, Mescid-i Âzam dışında başka bir mescit yoktur. Sadece, Mescid-i Bâlaser’in mihrabında ihtiyat edilmelidir.

                            Yorum


                              Ynt: İkinci Fatıma Hz. Masume

                              5- Mescid-i Sîni
                              Pence-i Ali mahallesindedir. Mescitteki mihrabın üzerinde bulunan beş parmak izinin Hz. Ali’ye (a.s) ait olduğu sanılmaktadır.
                              Hicrî 886 yılında inşa edilen bu mescit, adı Ali olan beş kişi tarafından yapıldığı için muhtemelen bu ismi (Pence-i Ali) almıştır.
                              6- Mescid-i Âzam
                              Kum şehrinin en büyük ve görkemli mescitlerinden biridir. Hz. Mâsume'nin Harem-i Şerifi’nin hemen bitişiğindedir. Gerek binası, gerekse önemi açısından eşsizdir. Bu mescit, Ayetullah Uzma Burucerdî’nin emriyle yapılmıştır.
                              Temeli, Hicrî 1373'te, İmam Rıza’nın (a.s) doğum günü olan 11 Zilkâde’de, Ayetullah Uzma Burucerdî tarafından atılmıştır.
                              Dereye doğru olan tarafında teçhizatlı bir abdesthâne yapılmış ve Hicrî 1374 yılında, Harem yönetimi tarafından yenilenmiştir.
                              Hicrî 1374 yılında inşası tamamlanan Mescid-i Âzam, Ayetullah Burucerdî’nin vefatına kadar (1380) aynı şekliyle kaldı. Son dönemlerde Mescid-i Bâlaser'in kapısının Mescid-i Âzam’a açılmasıyla Harem-i Şerif’in sınırları daha da genişlemiştir.
                              Bu mescit kurulduğu yıldan bu yana büyük bir üniversite görevi yapmış, Şia'nın önde gelen müçtehit ve taklit mercilerinin tedris yeri olmuş ve olmaya da devam etmektedir. İslamî ilimler eğitimi alan öğrenciler burada verilen derslerden büyük istifadeler etmişlerdir.
                              7- Musalla-i Kudüs
                              Halkın Cuma namazı kıldığı çok büyük bir camidir. İslam İnkılabı’ndan sonra kurulmuştur. Şüheda (eski adıyla Sefaiye) Caddesi'nin sonunda, on bin metrekarelik bir alanı kaplar. Kadınlara ayrılan balkonu, dört bin metrekaredir. Görmeye değer kubbesi çeliktendir. Elli bin kişilik bir kapasiteye sahiptir.

                              Yorum


                                Ynt: İkinci Fatıma Hz. Masume

                                Kum Halk Kütüphaneleri
                                Kum’un en meşhur halk kütüphaneleri şunlardır:
                                1- Ayetullah Uzma Mer'aşî Necefî’nin Kütüphanesi: Eski adıyla İrem, yeni adıyla Ayetullah Mer'aşî Caddesi'ndedir.
                                2- İslamî Tebligat Bürosu Kütüphanesi: Fatımî Caddesi'ndedir.
                                3- Mescid-i Âzam Kütüphanesi.
                                4- Hz. Mâsume Harem-i Şerif'i Kütüphanesi: Yeni Avlu’nun yanındadır.
                                Bunların hepsi, Hz. Mâsume'nin mukaddes vücutlarının bir bereketidir.
                                Bu nedenle kitabımızı, "Âl-i Abâ" hânedanından olan Hz. Fatıma Mâsume'ye tevessül unvanında çok güzel ve anlamlı bir şiirle noktalıyoruz:

                                Kutsal bir şehre dönüştü Kum, Fatıma’nın celalinden
                                Nur saçan şehre dönüştü Kum, Fatıma'nın cemalinden
                                İlim ve edep yurduna dönüşse de Kum
                                Yalnızca bir katredir Fatıma’nın kemal denizinden
                                Mum ve lambaların ışıltısıyla nurların inikâsı
                                Bir yansımadır sadece Fatıma’nın eşsiz cemalinden
                                Hoş manzaralı eyvanın aynasının şeffaflığı
                                Bir parça şeffaflıktır adeta Fatıma’nın kalbinden
                                Bu cennet dergâhı almışsa bin bir ıtır
                                Fatıma’dan bir rüzgârdır bu, kalplere huzur veren
                                Ey Betül! Kerametinle üzerimize gölge sal
                                Ancak senin keramet kaynağından içen mutludur
                                Kalplerin âfetidir Mâsume dergâhından ayrı kalmak
                                Saygı görmüşsem o da Fatıma’nın celalindendir
                                Ey Rabbim! Kurtar beni hüzün ve kederden
                                Bağışla bizi Fatıma’nın iman dolu kalbi hürmetine
                                Yüceler yücesi, ümitsiz kılmaz kimseyi dergâhından
                                O dergâh aşıklarının var mı ki, Fatıma gibi dayanağı[309]

                                Hatırlatma: Elinizdekikitapta gâyemiz, olayları ve konuları kısaca anlatmak olduğundan, bir kısım konular kısaca anlatıldı veya bunlara hiç değinilmedi. Bu yüzden okuyuculardan özür diliyorum.
                                Kum ve Hz. Mâsume'nin Kum’a gelişi hakkında Allame Meclisi, Muhaddis Kummî ve diğer alim ve araştırmacıların genelde istifade ettikleri en eski kaynak, Hicrî 378 yılında yazılan Tarih-i Kum kitabıdır. Sahib b. Abbâd adıyla telif etmişse de bu kişi, Şeyh Saduk (r.a) ile aynı dönemde yaşayan Hasan b. Muhammed'dir. Ne var ki, kitabın Arapça metni bugün mevcut değildir. Fakat, IX. yüzyılda (865 H.) Hasan b. Ali b. Hasan b. Abdülmelik Kummî tarafından yapılan Farsça tercümenin bir kısmı elimize ulaşmıştır.
                                Ancak onun dahi beş bölümden oluşan birinci cildi, mevcut değildir. Seyit Celaluddin Tahranî tarafından güzel bir düzenlemeyle Miladî 1935 yılında yeniden basılmıştır. Kendim de Mescid-i Âzam kütüphanesinde bulunan bu kitaptan yararlandım.[310]
                                Allah'ım, bizi Hz. Mâsume'nin şefaatinden mahrum etme!
                                Amin…

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X