Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

İkinci Fatıma Hz. Masume

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #31
    Ynt: İkinci Fatıma Hz. Masume

    Kum Halkının Şiî Hâkimi Karşılaması
    Abbasî halifeleri tarafından Kum yönetimine atanan hâkimler, Şiî olmadığı takdirde halkın tepkisiyle karşılaşıyor; bu yüzden halifeler, genellikle oraya Şiî hâkim atıyorlardı. Buraya atanan hâkimlerden biri de, İmam Mehdi'nin (a.f) ikinci özel naibi Muhammed b. Osman zamanında gönderilen Şiî hâkim Hüseyin'dir. Kendisi şöyle anlatıyor:


    Daha sonra Kum'a girip yönetimi devraldım ve Kum'daki düzensizlikleri giderdim. Halk da benden memnun oldu. Böylece maddî ve manevî durumum düzeldi. Ama benim durumumu kıskananlar benden yana halifeye şikâyette bulununca Şiî olduğum ve Kum halkını savunduğum için halife beni görevden aldı. Bu yüzden Bağdat'a döndüm. İmam Mehdi'nin ikinci özel naibi Muhammed b. Osman beni görmeye geldi. Ben de malımın humusunu ona verdim. Daha önce kalbimde İmam Mehdi (a.c)'ye karşı olan şüphelerim yok oldu ve onun gerçek imam olduğuna kalben inandım."[77]

    Yorum


      #32
      Ynt: İkinci Fatıma Hz. Masume

      KUM İSLAMÎ İLİMLER HAVZASI'NIN KISACA TARİHİ VE HALKA SUNDUĞU YENİLİKLER
      Şüphesiz, İslam dünyasında, özellikle de Şia tarihinde ender rastlanan önemli olaylardan biri de, Kum İslamî İlimler Havzası'nın kuruluşu olmuştur. Bu ilim merkezi ilmî, kültürel ve siyasî alanda birçok köklü değişikliklere neden olmuş, değerli eserlerin ortaya çıkmasında bir kaynak hâline gelmiştir. Bu yüzden, Kum şehri üzerinde durmamız, dünya Müslümanlarının bu büyük ilim havzasını ve etkilerini tanımaları açısından doğru olacaktır.
      Kısaca Kum İslamî İlimler Havzası'nı tanıyabilmek için şu konuları açıklamak gerekecektir:
      1- Kum İslamî İlimler Havzası'nın İmam Sadık döneminden (a.s) günümüze kadar uzanan tarihî geçmişine kısa bir bakış.
      2- Görkemli eserleri ve bu havzadan çıkan büyük İslam alimleri.
      3- Kültürel, toplumsal ve siyasî değişiklikleri.

      Yorum


        #33
        Ynt: İkinci Fatıma Hz. Masume

        Kum İslamî İlimler Havzası'nın Tarihine Kısa Bir Bakış
        Daha önce de belirtildiği üzere, Kum halkı, İslam'ın ilk yıllarında henüz Zerdüşt idi. Kum, II. halife Ömer'in hilafetinin son yıllarında Müslümanlar tarafından fethedildi. Bilazerî, A'sem Kûfi ve Tarih-i Kadim-i Kum[78] müellifi Hasan b. Muhammed b. Hasan Kummî gibi Kum Kenti'nin tarihini kitaplarında konu edinen araştırmacılar, Kum'un H. K. 23 yılında Ebu Musa Eş'arî komutasındaki İslam ordusu tarafından fethedildiğini yazarlar.[79]
        Bilazerî şöyle der: "Kum ve Kâşan şehirlerinin Ebu Musa Eş'arî tarafından fethedilmesi, en doğru haberlerdendir."[80]
        Kum halkının Şia inancını kabul etmesi konusunda yazarlar her ne kadar Mûcemu'l-Buldan kitabı yazarı Yakut Hamevî'ye ve Tarih-i Kadim-i Kum'un yazarına dayanarak Kum halkının Şiî olmasını Eş'arîlerin Kum'a geliş yıllarına (H. K. 83) bağlamışlarsa da, birçok tarihî kaynaklardan elde edilen bilgilere göre, Eş'arîler gelmeden önce dahi Kum'un Said b. Cubeyr ve Kumeyl b. Ziyad gibi tanınmış Şiîlerin, tabiînin, karîlerin ve müfessirlerin uğrak yeri hâline geldiği anlaşılmaktadır.
        Bu yüzden olacak ki Emevî hükümetine karşı ayaklananlar Kum ve Kâşan'a gelerek buranın halkından yardım alıyorlardı. Bunlardan biri de Mutarraf b. Mugayra b. Şûbe'dir. Mutarraf, Hicrî 77 yılında V. Emevî halifesi Ab-dülmelik tarafından Irak'ın yönetimine atanan ve oldukça zalim ve zorba biri olan Haccac b. Yusuf Sakafî’ye karşı kıyam etmiş, bu amaçla Kum ve Kâşan’a gelerek halktan yardım istemiş ve nitekim halk da etrafında toplanarak ona yardımcı olmuştur.[81]
        Ayrıca tarihî metinlerden anlaşıldığına göre, Muhtar Sakafi'nin kıyamı sırasında (H. K. 66-67) Benî Esed’den bir grup Şiî, Kûfe’den Kum’a gelerek Cemkeran köyünde bir müddet kaldı. Kum ve civar köyler, onlar için iyi bir sığınak idi.[82]
        Aynı şekilde, yaklaşık H. 83 yılında Haccac tarafından Sistan yönetimine atanan Abdurrahman b. Muhammed b. Eş'as b. Kays, buna rağmen Haccac’a karşı kıyam etmiş, yenik düşünce de aralarında Kumeyl b. Ziyad ve Said b. Cubeyr’in de bulunduğu 17 kişilik bir grupla Kum'a giderek Cemkeran’da bulunan Benî Esed’e sığınmıştı.[83]

        Yorum


          #34
          Ynt: İkinci Fatıma Hz. Masume

          Eş’arîlerin Kum’a Gelişi
          Eş’ar hânedanı, asaleten Yemenliydi. Medine’ye gelerek Müslüman olan ilk Eş'arî, Malik b. Âmir Eş'arî idi. Bu kişi, İslam tarihinde önemli bir konuma sahiptir.
          Sâib adlı oğlu, Emevîlere karşı kıyam eden Muhtar Sakafî'nin yanında yer almış ve sonunda da şehit edilmiştir.[84] Malik'in, bir diğer oğlu olan Abdullah’ın, Saad adında bir oğlu vardı. Saad’ın 12 (veya 15) oğlu İmam Sadık’ın (a.s) öğrencilerindendi. Bunların soyundan gelen yaklaşık olarak 100 kişi, mâsum imamlardan (a.s) rivayet nakletmiştir. Hepsi de Ehl-i Beyt’in (a.s) imametine inanan Şia’nın hadis alimlerindendir.[85]
          Yâkut Hamevî Mecmau’l-Buldan adlı eserinde, I. yüzyılın sonlarında rivayet nakleden 17 kişiden beşinin, Haccac’ın ordusu karşısında yenik düşen Abdurrahman b. Eş'as’ın ordusunda yer alan ve yenilgiden sonra Kum Kenti'ne sığınan Saad Eş’arî’nin oğulları olduğunu yazmaktadır. Bu beş kişi şunlardır.
          1- Abdullah b. Saad
          2- Ahvas
          3- Abdurrahman
          4- İshak
          5- Naîm
          Bu beş kişi, Kum’a geldikten sonra kardeşleri, amca çocukları ve diğer akrabaları da onlara katılmışlardır.
          Onlardan biri olan Musa b. Abdullah Eş’arî, İmam Sadık’ın (a.s) öğrencilerinden idi ve Kûfe’de oturuyordu. Kum’a geldikten sonra Şiîliğin yayılmasında çok büyür etkisi oldu.
          Araştırmacı yazar Şeyh Muhammed Razî, bu konuda şöyle der: "Kum tarihini yazan müelliflerin çoğu, Kum’un Şiîliğe yönelmesinde Eş’arîlerin büyük rolü olduğunu vurgulamışlardır. Bunların gelişinden sonra Kum alimlerin, muhaddislerin ve fakihlerin merkezi hâline geldi. Kum’a gelen bir grup Eş’arî, tabiînden idiler. Bunlar, Abdurrahman b. Muhammed b. Eş'as’ın ordusunda Haccac’a karşı savaşıyorlardı.[86]
          Abdullah b. Saad ve oğlu Musa, o dönemlerde Kum'a giden saygın alimlerinden idiler.[87]
          Eş’arî hânedanı I. yüzyılın sonlarına doğru Kum’a gelince İslamî İlimler Havzası'nın temellerini atmak için güzel bir ortam oluştu. Bu temel, sade bir şekilde atıldı. Ama bu başlangıç, çok geçmeden gerçekleşecek olan bir ilim havzasının temelini oluşturuyordu. Nitekim mâsum Ehl-i Beyt imamları (a.s) böyle bir ilim havzasının haberini çok önceden vermişlerdi. İmam Sadık (a.s) bir konuşmasında şöyle buyuruyordu:
          [88]

          Yorum


            #35
            Ynt: İkinci Fatıma Hz. Masume

            II. ve III. Asırlarda Kum İslamî İlimler Havzası
            Araştırmacı yazar Abbas Feyz der ki: "Ahvas Eş’arî, Ebu Müslim Horasanî (Hicrî II. yüzyılın başlarında) Emevî halifeleri aleyhine kıyam ettiğinde Kum’da çok değerli bir iş yaptı. Bir gecede (Çarşamba gecesi) hizmetçilerinin de yardımıyla bütün putları ve puta tapanların önde gelenlerini yok ederek bu toprakları 12 imama inanan Şiîlerin merkezi hâline getirdi… İmamiye Mektebi, Kum'da, ilk kez Eş’arî Araplar vesilesiyle açıldı. Şia fıkhı, resmî ders olarak okutulmaya başlandı. Kum’un ilim mektebinde (havzasında) yetişen öğrenciler diğer İslamî şehirlere bu mektebin öğretilerini yaymaya başladılar.
            Bu mektepte yetişen büyük şahsiyetler ve üstatların gerek isimleri, gerekse lakapları daima rical ve tercüme kitaplarının süsü olmuştur. Ebu Usayde Ahmed b. Abîd b. Nasih b. Belencir Deylemî, işte bu büyük şahsiyetlerden biridir.
            Ebu Usayde, eğitiminin ardından Bağdat'a gitmiş, Arap edebiyatında maharetli bir üstat olduğundan 10. Abbasî halifesi Mütevekkil tarafından çocuklarına öğretmen (üstat) olarak göreve alınmıştı. Bu yüzden Mütevekkil’in sarayında söz sahibiydi.
            Bir gün Mütevekkil’in Hz. Fatıma ve Hz. Ali (a.s) hakkında kötü sözler söylediğini duyunca çok rahatsız oldu. Bu rahatsızlığını gizlice öğrencisi olan Mütevekkil’in oğlu Mûtaz’a söyledi. Dolaylı yoldan, böyle bir davranışı yapanın kanını dökmenin mubah olduğunu söyledi. Mûtaz da 'Eğer izin verirseniz babamı öldüreceğim' deyince, Ebu Usayde, 'Ne diyebilirim ki! Babasını öldüren altı aydan fazla yaşamaz' diye cevap verdi. Mûtaz, 'Peygamberimizin biricik kızı Hz. Fatıma'ya (s.a) kötü söz söyleyeni ölümüm pahasına da olsa yaşatmam' dedi.
            Nihayet, ordu komutanlarından biriyle gizlice anlaşarak bir gece yarısı, dostlarıyla birlikte Mütevekkil’in bulunduğu yere baskın düzenleyip onu ve veziri Feth b. Hâkan’ı öldürdüler."[89]
            Abbas Feyz, daha sonra sözlerine şöyle devam eder:
            “Abdullah b. Saad Eş’arî, İmam Bâkır ve İmam Sadık’ın (a.s) yarênlerinden idi. Tamamı İmam Sadık ve İmam Kâzım’ın (a.s) sahabelerinden oluşan 15 oğlu da Şiîler arasında saygı duyulan önemli şahsiyetlerdendi.
            Kum’da Şiîliğin önünü açan ilk kişi Abdullah’tır. Çocukları da, bu topraklarda Şiîliğin yayılıp kökleşmesi için çok çaba sarf etti. Daha sonraları ise, meşhur tefsir yazarı Ali b. İbrahim Kum’a geldiğinde imamlardan (a.s) nakledilen Kûfe'deki hadisleri toplayıp burada neşretti. Neticede, Kum’u büyük bir mektebe dönüştürdü.[90]

            Yorum


              #36
              Ynt: İkinci Fatıma Hz. Masume

              III. Asırda Kum İslamî İlimler Havzası ve İmam Rıza’nın (a.s) Kum’a Gelişi
              II. asırda, Kum’un tamamen Şiîlerin hâkimiyeti altında olduğunu söylemek mümkündür. Bütün Şiîler, İmam Sadık (a.s) ve diğer imamların öğrencileri olan Eş’ar hânedanının yönetiminde yaşıyorlardı. Bu durum, H. 200 yılında istemeyerek de olsa Medine'den Horasan'a gelmek zorunda kalan İmam Rıza (a.s) dönemine kadar böyle devam etti.
              VII. Abbasî halifesi Memun, o sıralar Horasan'da hüküm sürüyordu. Medine’de yaşayan İmam Rıza’nın (a.s) Horasan’a gelmesini talep etti. İmam'a gönderdiği bir mektupta gelirken Şiîliğin merkezi hâline gelen Kûfe ve Kum diyarlarından geçmemesini, onun yerine Basra, Ahvaz ve Fars topraklarından gelmesini istedi. [91]
              Memun, Şiîlerin İmam'ın önderliğinde aleyhine kıyam etmelerinden çekiniyordu. Buna rağmen, birçok tarih kaynaklarında da yazıldığı üzere, İmam (a.s), Memun'u dinlemeyip Kum’a uğradı.
              VII. yüzyılın önde gelen büyük alimlerinden Seyit b. Tâvus, İmam Rıza’nın (a.s) Kum’a gelişini anlatırken şöyle der:
              “Bu ev (İmam Rıza’nın misafir olduğu ev), bugün (VII. yüzyılda) talebelerin uğrak yeri hâline gelen bir medresedir.”[92]
              İmam Rıza’nın (a.s) H. 200 yılında Kum’a gelişi ve halk tarafından büyük bir ilgiyle karşılanması, II. yüzyılın sonlarında ve III. yüzyılın başlarında Kum’da çok derin ve kapsamlı bir Şiî kültürünün ve Âl-i Muhammed (s.a.a) fıkhının var olduğunu gösteren kanıtlardan biridir. Bu ortam, zamanla İslamî İlimler Havzası'nın kurulmasına ve bu havzadan saygın âlimlerin çıkmasına neden olmuştur. Bu nedenledir ki, İmam Sâdık (a.s) bir konuşmasında şöyle buyurmuştu: “Çok geçmeden öyle bir zaman gelecek ki, Kum şehri ve Kum halkı, diğer halklara hüccet olacak.”[93]

              Yorum


                #37
                Ynt: İkinci Fatıma Hz. Masume

                Hz. Mâsume’nin Kum’a Gelişinin Havza Üzerindeki Etkileri
                İmam Kâzım’ın (a.s) kızı [İmam Rıza'nın (a.s) kız kardeşi] Hz. Mâsume, H. 201 tarihinde Medine’den Horasan’a hareket etti. Sâve şehrine ulaşınca hastalandı. Sâve yakınlarındaki Kum ve Şiîlerinden haberdar oldukları için özel hizmetçisinden kendisini Kum’a götürmesini istedi.
                Hz. Mâsume’nin Kum'a geleceği haberi Kum halkına ulaşınca Saad Eş’arî’nin çocuklarıyla torunları, onu karşılamak ve Kum’a getirmek için Musa b. Hazrec b. Saad Eş’arî ile Sâve’ye doğru hareket ettiler. Hz. Mâsume'yi saygıyla Kum’a getirdiler. Mâsume’nin bindiği devenin yularını Musa b. Hazrec çekiyordu. Musa, Hz. Mâsume’yi kendi evine getirdi. Ona ve yanındakilere en iyi şekilde hizmet etti.
                Hz. Mâsume’nin Kum’a gelişi, Harem-i Şerif'inin burada olması ve birçok imamzadenin buraya yerleşmesi, Şia’nın gelişip güçlenmesinde oldukça etkin bir rol oynadı.
                Bunun yanı sıra, havzanın güçlenmesinde İmam Sadık, İmam Kâzım ve İmam Rıza’nın (a.s) rivayetlerini nakleden talebelerin, alimlerin ve ravilerin etkilerini göz ardı etmemek gerek.
                Kaynağını III. yüzyılın başlarından alarak günümüze kadar taşıyan Hz. Mâsume’nin Harem-i Şerif’i, sönmeyen bir ışık gibi bu havzayı aydınlatmış ve aydınlatmaya da devam edecektir.



                Yorum


                  #38
                  Ynt: İkinci Fatıma Hz. Masume

                  KUM İSLAMÎ İLİMLER HAVZASI'NIN YETİŞTİRDİĞİ II., III. ve IV. ASIRDAKİ SEÇKİN ŞAHSİYETLER
                  Tarihî metinlerden elde edilen bilgilere göre, II., III. ve IV. yüzyıllarda Kum İslamî İlimler Havzası'nı oluşturan ve büyük çoğunluğu Eş’arî hânedanından olmak üzere, İmamların (a.s) öğrencilerinden olan yüzden fazla alimden bazılarını tanıtmak istiyoruz:
                  1- Zekeriya b. Adem b. Abdullah b. Saad Eş’arî
                  III. yüzyılda Kum İslamî İlimler Havzası'nın kuruluşunda önemli rol oynayan alim ve ravilerdendir. Bazı araştırmacılar ve rical alimleri, ondan “makam sahibi büyük fakih” diye söz ederler. İmam Sadık ve İmam Rıza (a.s) dönemlerinde yaşayan ve bu iki yüce şahsiyetten ilim öğrenen güvenilir öğrencilerden biridir. Kum’da bir taklit mercii olarak fetva veriyor, halka İslam’ın helal ve haramlarını açıklıyordu.
                  Ali b. Museyyib der ki: Horasan'a gittiğimde İmam Rıza’ya yaşadığım yerin ona çok uzak olduğunu, meseleleri sormak istediğim vakit Horasan’a gitmenin mümkün olmadığını, bu yüzden dinimin hüküm ve öğretilerini kimden öğrenmem gerektiğini söyledim. İmam, şöyle buyurdu: “Din ve Dünya işlerinde güvenilir biri olan Adem oğlu Zekeriya’dan öğren.”[94]
                  Başka bir rivayette de şöyle anlatılır: Zekeriya b. Adem, İmam Rıza (a.s) ile yaptığı görüşmelerden birinde İmam’a "Kum’dan ayrılmak istiyorum. Zira orada ahmak insanlar çoğalmaya başladı" dedi. Bunun üzerine İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Sakın bunu yapma! Zira senin oradaki varlığın nedeniyle bela, ahalinden (Kumlulardan) kaldırılır. Tıpkı İmam Kâzım’ın (a.s) varlığı nedeniyle belanın Bağdat’tan kaldırılması gibi."[95]
                  Bu büyük şahsiyetin mezar-ı şerifi, Kum'da, Şeyhân Kabristanı'nda bulunmaktadır.

                  Yorum


                    #39
                    Ynt: İkinci Fatıma Hz. Masume

                    2- Zekeriya b. İdris b. Abdullah Eş’arî
                    Bu seçkin fakih ve ravi, Zekeriya b. Adem’in amcasının oğludur. Ebu Cerir Kummî olarak bilinir. Zekeriya b. İdris'in fazileti hakkında Zekeriya b. Adem şöyle anlatır: "Zekeriya'nın vefatının ardından İmam Rıza’nın (a.s) yanına gittim. İmam, akşamdan başlayarak sabaha kadar ondan söz ediyor, defalarca 'Allah ona rahmet etsin' diyordu."
                    Zekeriya b. İdris, İmam Sadık ve İmam Rıza’nın (a.s) ashabından idi. Daima halka, onların rivayetlerini naklederdi. Birçok kitap yazmıştır. İmamlar (a.s) onu güvenilir ve emin biri olarak tanıtmıştır.[96]
                    Bu büyük şahsiyet, ömrünün büyük bir bölümünü Kum’da geçirmiş, hayatını daha çok halkı aydınlatmaya ve İslam dininin kurallarını onlara öğretmeye adamıştır. Mezar-ı şerifi, Kum'da, Şeyhân Kabristanı'ndadır.
                    Babası İdris b. Abdullah Eş'arî de kitabı olan büyük İslam alimlerinden idi.[97]
                    3- Adem b. İshak b. Adem b. Abdullah Eş’arî
                    İmamlar döneminde yaşayan değerli alim ve büyüklerden olup güvenilir bir şahsiyetti. Zekeriya b. Adem’in amcasının torunudur. İmamların rivayetlerini içeren bir kitabın da yazarıdır. Büyük İslam alimleri, bu kitaptan rivayet nakletmişler, yazarının da güvenilir biri olduğunu vurgulamışlardır.[98]
                    Bu büyük İslam aliminin mezarı da Kum'daki Şeyhân Kabristanı'ndadır.

                    Yorum


                      #40
                      Ynt: İkinci Fatıma Hz. Masume

                      4- İshak b. Abdullah Kummî
                      İmam Sadık ve İmam Kâzım’ın (a.s) değerli öğrencilerindendir. Zekeriya b. Adem’in amcasıdır. Değerli bir esere de sahip olan İshak b. Abdullah, Kum’da Ehl-i Beyt imamlarının (a.s) öğretilerini yaymakla meşguldü. İçinde bulunduğu dönemde, Kum İslamî İlimler Havzası'nın sayılı şahsiyetlerinden biri idi.[99]
                      Oğlu Ahmed b. İshak, İmam Hasan Askerî’nin (a.s) Kum’daki vekili idi. İshak b. Abdullah'ın mezar-ı şerifi de Kum’da, Şeyhân Kabristanı'ndadır.
                      5, 6- İmran ve İsa b. Abdullah
                      İmam Sadık’ın (a.s) değerli öğrencilerinden ve ravilerinden olan bu iki kardeş, o hazretin yanında büyük bir konuma sahip idiler. Abdullah b. Saad Eş’arî’nin oğludurlar. Kum’da Şia kültürü ve Şia fıkhının eğitim-öğretiminde büyük emekleri geçmiştir. III. ve IV. yüzyıllarda Kum İslamî İlimler Havzası'nın yeniden onarılmasında büyük payları vardır.
                      Bu iki değerli alimin ne kadar büyük bir makama sahip olduklarını ve İmam Sadık’ın (a.s) onlara olan ilgisini öğrenebilmek için aşağıda yer alan birkaç rivayeti mütalaa etmek yeterli olacaktır:
                      1- Eban b. Osman’dan rivayet edilir ki: İmran b. Abdullah Kummî, İmam Sadık’ın (a.s) yanına geldi. İmam onu çok sıcak bir şekilde karşıladı ve yanında oturtarak “Nasılsın, çocukların ve ailen nasıllar, amca çocukların nasıllar, akrabalarının durumu nasıl?” diye sordu.
                      Konuşma bitip İmran gittikten sonra, orada bulunanlardan biri İmam Sadık’a (a.s) “Bu giden kimdi?” diye sordu. İmam, bunun üzerine şöyle cevap verdi:
                      “Bu, saygın bir aileden saygın bir kimsedir. Hangi zalim onlara kötülük ederse Allah onun belini kırar.”[100]
                      2- Rivayet edilir ki: Bir gün İmran, Mina’da birkaç çadır kurarak İmam Sadık’ın (a.s) huzuruna vardı ve bunları İmam'a hediye etti. İmam (a.s), İmran’ın elini tutarak şöyle dua etti: “Allah'ın salât ve selamı Muhammed’e ve onun Ehl-i Beyt'ine olsun. Allah’tan başka hiçbir gölgenin kalamayacağı günde yüce Allah sana ve ailene kendi gölgesinde yer versin.”[101]
                      3- Yunus b. Yakub der ki: "Medine’de idim. Bir sokak arasında İmam Sadık ile karşılaştım. Bana, Ey Yunus! Hemen eve git. Kapıda Ehl-i Beyt'ten biri bizi bekliyor, dedi.
                      Hemen İmam Sadık'ın (a.s) evine koştum. İsa b. Abdullah Kummî’nin, kapının kenarında oturduğunu gördüm. Çok geçmeden İmam Sadık (a.s) da çıkageldi. Bizden içeri girmemizi istedi. Sonra da bana dönerek: Ey Yunus! Sanırım 'İsa b. Abdullah Ehl-i Beyt'tendir' sözümü kabullenemedin, buyurdu. 'Evet, fedan olayım! İsa, Kum halkındandır. Nasıl sizin ev halkınızdan olabilir ki?' diye sordum. İmam şöyle buyurdu: 'Ey Yunus, İsa b. Abdullah hayatında da, öldükten sonra da bizdendir.'[102] Ayrılacakları zaman İmam Sadık (a.s), İsa b. Abdullah’ın iki kaşının arasından öptü."[103]

                      Yorum


                        #41
                        Ynt: İkinci Fatıma Hz. Masume

                        7, 8- İbrahim b. Hâşim ve Oğlu Ali
                        İbrahim b. Hâşim,III. yüzyılda Kum’a hicret eden Kûfeli alim ve ravilerdendir. Kûfelilerin rivayetlerini Kum’da nakleden ilk şahıstır. İmam Cevad’ın has sahabesinden olup İmam Rıza (a.s) ile görüştüğü de söylenmiştir. İmamlarımızdan (a.s) 6414 rivayet nakletmiştir. Birçok eserleri vardır.[104] Kitabu’n-Nevadir, Kitabu’l-Kazâvetha-i Emiru’l-Müminin Ali (a.s), bu kitaplardan sadece ikisidir.[105]
                        Evet, mâsum imamlardan 6414 rivayet nakleden, İmam Cevad'ın (a.s) yakın dostlarından olan, bu ilmî derecesiyle III. yüzyılda Kum’a yerleşen ve imamların eserlerini yayan böyle bir şahsın o dönemlerde Kum İslamî İlimler Havzası'nın kuruluşunda büyük etkisi olduğu kesindir. Zira onun gibi çalışkan ve takvalı alimlerin varlığı ilim, bilim, eğitim ve öğretim pazarının daha fazla gelişmesine neden olacaktır.
                        Onun muhterem oğlu Ali (Ali b. İbrahim Tefsiri yazarı), babasının yolunu takip etmiştir. O da babası gibi çok değerli çalışkan ravi ve ilim adamlarından biridir. Ehl-i Beyt imamlarının (a.s) ilim ve kültürlerinin Irak’tan Kum’a taşınmasında büyük etkisi olmuştur.
                        III. ve IV. yüzyılda Kum’da yaşayan büyük alimlerden sayılır. Oldukça değerli eserleri vardır. Bunlardan bazıları şunlardır:
                        1- Tefsiri-i Rivai-i Kurân
                        2- En-Nasih ve’l-Mensuh
                        3- el-Mağazî
                        4- Kitabu’ş-Şerayi
                        5- Kurbu’l-Esnad
                        6- el-Menakıb
                        7- İhtiyaru’l-Kurân
                        8- Kitabu’l-Tevhid ve'ş-Şirk
                        9- Kitabu’l-Hayz
                        10- Kitabu’l-Enbiya
                        11- Kitabu Fezail-i Emiri’l-Müminin
                        12- Kitabu’l-Mûşezzer
                        Bu değerli alimin kabri, Muhammed b. Kavleveyh'in kabriyle birlikte Kum belediye binasının bahçesinin yanındaki anıttadır.[106]

                        Yorum


                          #42
                          Ynt: İkinci Fatıma Hz. Masume

                          9- Yunus b. Abdurrahman
                          Kum ile irtibatı olan büyük şahsiyetlerden biridir. Öğrencileri, Kûfe’den Kum’a gelerek Şia eserlerini burada yaymakla meşgul olmuşlardır. Kendisi, İmam Kâzım ve İmam Rıza’nın (a.s) öğrencilerindendir. Birçok değerli eserleri vardır. Hayatını, gerek kalemiyle, gerekse sözleriyle velayet ve imametin değerlerini savunmaya adamış ender kişilerden biriydi. Fazl b. Şâzan’ın dediğine göre Yunus, Ehl-i Beyt muhaliflerinin görüşlerini reddeden bine yakın kitap yazmıştır.
                          Döneminin büyük fakih ve mercilerindendi. Nitekim, İmam Rıza (a.s), Hasan b. Ali b. Yaktin’in sorusuna verdiği cevapta şöyle buyuruyor: “Yunus güvenilir biridir. İhtiyacın olan konuları ondan sor.”
                          Bir gün bir grup Basralı onu İmam Rıza’ya (a.s) şikâyet etti. Yunus bu olayı işittiğinde çok üzüldü. Bunun üzerine İmam (a.s) ona şöyle buyurdu: “Ey Yunus! İmamın senden razı olduktan sonra korkmana gerek yok. Ey Yunus! Elinde parlak bir mücevher olur, halk da ona koyun gübresi derse veya elinde koyun gübresi olur da halk ona mücevher derse bu, sana etki eder mi?” Yunus “Hayır” diyince İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Yolun ve amellerin doğruysa ve İmamın da senden razı ise halkın sözlerinden endişelenme.”[107]
                          10- Ahmed b. İshak
                          III. yüzyılda Kum’da yaşayan seçkin alim ve muhaddislerdendir. İmam Hasan Askerî’nin (a.s) yakın dostlarından ve sahabesinden olan Ahmed b. İshak, aynı zamanda İmam Hasan Askerî'nin (a.s) Kum'daki vekili ve temsilcisi idi. Mescid-i İmam'ı, onun emriyle yapmıştır. Kitab-u İleli’s-Salât, Mesailu’r-Rical, İlelu’s-Savm başta olmak üzere birçok eseri vardır.
                          İmam Mehdi'yi (a.f) henüz bebek yaşlarındayken babası İmam Hasan Askeri’nin (a.s) yanında görmüştür.
                          Ömrü boyunca Şiaların dinî, siyasî ve toplumsal işlerini halletmek için, özellikle de Kum halkının sorunlarını çözme hususunda büyük gayretler göstermiştir. Halk ile İmam Hasan (a.s) ve İmam Mehdi (a.f) arasında aracı idi. İmam-ı Zaman (a.f) tarafından çevre bölgelere gönderilen mektuplardan biri de Ahmet b. İshak adınadır.
                          Bu takva sahibi büyük insanın, kendi döneminde ilmî havzanın kurulması ve takviyesinde büyük etkisi olmuştur. O dönemin öğrencilerine hadisleri ulaştırmak için büyük çabalar harcadı.[108] Samirra’dan Kum’a dönerken, Hulvan denilen yere vardığında hayata veda etti ve orada toprağa verildi. Risalet hânedanı aşıklarının ziyaret ettiği görkemli bir türbesi vardır.

                          Yorum


                            #43
                            Ynt: İkinci Fatıma Hz. Masume

                            11- Saad b. Abdullah Eş’arî Kummî
                            III. yüzyılda Kum'da yaşayan Saad b. Abdullah da değerli eserleri olan fakih ve araştırmacı ravilerdendir. İmam Hasan Askerî’nin (a.s) ashabından olan bu zât, kendi döneminde Kum halkına önderlik etmiştir. Şia fıkhının güçlenip yayılması için büyük çabalar harcamış ve bu yolda büyük zorluklara katlanmıştır.
                            H. K. 299, 300 veya 301 yıllarında, Şevval ayının 27. günü vefat etmiştir.[109] Muhammed b. Kavleveyh, Ali b. Hüseyin b. Musa Babeveyh, Hamza b. Kâsım gibi şekçin şahsiyetlerin, onun öğrencileri olduğu söylenir.[110] Fıkıh, tarih, rical, ilm-i kelam alanlarında birçok eserleri vardır. Bunlardan bazıları şunlardır:
                            1- Kitabu’r-Rahme
                            2- Kitab-u Cevamii’l-Hac
                            3- Kitabu’z-Ziya Der İmamet
                            4- Makalâtu’l-İmamiye
                            5- Menakıb
                            6- Mesalib’u Ruvati’l-Hadis
                            7- Kitabun fi Fazl-i Kum ve’l-Kûfe
                            8- Basairu’d-Derecat
                            9- Müntahabât
                            10- Fazail-u Abdullah, Ebu Talib ve Abdulmuttalib[111]
                            12- Ali b. Babeveyh
                            Asıl adı, Ebu'l-Hasan Ali b. Hüseyin b. Mûsa b. Babeveyh'tir. İmam Hasan Askerî'nin (a.s) döneminde yaşamış ve İmam Mehdi'nin (a.f) küçük gaybet dönemini derk etmiştir. Bununla birlikte doğum tarihi hakkında net bir bilgi yoktur. Tarihçiler arasında "Birinci Saduk" olarak bilinen Ali b. Babeveyh, Şeyh Saduk'un babasıdır.
                            İmam Hasan Askerî'nin (a.s) şehadetinden önce Ali b. Babeveyh'e yazdığı mektuptan anlaşıldığı kadarıyla Ali b. Babeveyh o dönemler 20 yaşlarında idi. İmam, bu mektupta ondan övgüyle söz etmiş, güvenilir bir fakih olduğunu vurgulamış ve ona nasihatte bulunmuştur.
                            Neccaşî, Rical'ında ondan övgüyle söz ederek Kumluların onu güvenilir bir fakih olarak gördüğünü kaydeder. Neccaşî, aynı adlı eserinde Ali b. Babeveyh'in 18 eseri olduğunu da belirtmiştir.[112]
                            Şeyh Tûsî de el-Fihrist ve Rical'ında ondan övgüyle bahsetmiş ve 20 eserinden söz etmiştir.[113]

                            Yorum


                              #44
                              Ynt: İkinci Fatıma Hz. Masume

                              İmam Hasan Askerî’nin (a.s) Ali b. Babeveyh’e Yazdığı Mektup:
                              İmam Hasan Askerî (a.s), Ali b. Babeveyh’e yazdığı mektupta şöyle buyuruyordu:


                              Ey benim şeyhim, itimat ettiğim fakihim Ebul Hasan Ali b. Hüseyin Kummî! Yüce Allah razı olduğu şeyleri yapmaya seni muvaffak etsin ve rahmetiyle senin neslinden gelecek buna layık çocuklar karar versin. Seni takvalı olmaya, namazı ikame etmeye ve zekât vermeye davet ediyorum. Zira zekât vermeyenin namazı kabul olmaz. (Yine, seni) başkalarının hatalarını bağışlamaya, gazaplıyken sinirine hakim olmaya, sıla-i rahme, fedakârlığa, din kardeşlerinle işbirliği yapmaya, iyi ve kötü günlerde ihtiyaçlarını gidermeye çalışmaya, cehalet ve bilgisizlik durumunda aklını kullanmaya ve akıllıca davranmaya, dini tanımaya, işlerde sağlam olmaya, Kurân öğrenmeye ve ona manevî olarak bağlanmaya, güzel ahlaklı olmaya, iyiliği emredip kötülükten men etmeye ve tüm çirkinliklerden çekinmeye davet ediyorum. Nitekim, yüce Allah şöyle buyuruyor:
                              '...Kim sadakayı, iyiliği ve insanların arasını bulmayı emrederse onun sözünde hayır var. Allah'ın razılığını kazanmak için bunları yapana pek büyük bir mükâfat vereceğiz.'[114]
                              Sakın gece namazını terk etmeyesin! Zira Peygamber (s.a.a), Ali’ye (a.s) şöyle vasiyet etti: 'Ey Ali, gece namazını kıl! Gece namazını kıl! Çünkü gece namazını önemsemeyen bizden değildir.'
                              Bizim tavsiyelerimize uy ve sana emrettiklerimi bütün Şiîlerime emret ki onlar da amel etsinler.
                              Sabırlı ol ve zuhuru (İmam Mehdi'nin gaybetinin son bulması) bekle! Nitekim, Peygamber de (s.a.a) şöyle buyurmuştu: 'Benim ümmetimin en iyi ameli, O'nun zuhurunu beklemektir. Şiîlerimiz O zuhur edinceye kadar kederlidirler.' Peygamber (s.a.a) O’nun hakkında şöyle müjde vermiştir: 'O, bütün dünya nasıl zulümle dolmuşsa, aynı şekilde dünyayı adaletle dolduracaktır.' Ey emin bildiğim şeyhim, Ebul Hasan! Sabret ve bütün Şiîlerimi sabırlı olmaya, (inançları doğrultusunda) sebat göstermeye davet et.
                              '...Allah'tan yardım dileyin ve sabredin. Şüphe yok ki yeryüzü Allah'ındır, kullarından dilediğine mîras olarak kalır ve sonuç, çekinenlerindir.'[115]
                              Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi sana ve bütün Şiîlerime olsun. Allah bizim için kâfi, koruyucu, güzel Mevlâ ve yardımcıdır."[116]
                              Bu mektup, aynı zamanda küçük gaybet dönemleri olan II. ve III. yüzyıllarda, Kum’da ilmî ve manevî ağırlıkların var olduğunu, Peygamber Ehl-i Beyt’inin (a.s) ilmini yaymak için özel bir merkez hâline geldiğini de göstermektedir.

                              Yorum


                                #45
                                Ynt: İkinci Fatıma Hz. Masume

                                13- Muhammed b. Hasan b. Velid Kummî
                                Şia’nın Ali b. Babeveyh’ten sonra Kum’daki en büyük fakih ve muhaddisidir. Şeyh Saduk’un üstadı olarak da anılır. Fıkıh dalında yazılan el-Cami adlı eser, onundur. Bu seçkin şahsiyet, H. 343'te Kum şehrinde vefat etmiştir.
                                14- İbn-i Kavleveyh Kummî
                                Asıl adı, Cafer b. Muhammed b. Kavleveyh'tir. Kum İlim Havzası’nın IV. yüzyıl fakih ve alimlerindendir. Kamilu’z-Ziyarat'ın sahibi ve Şeyh Müfid’in üstadı olarak da bilinir. Fıkıh, hadis vb. gibi birçok dallarda eserleri vardır. Allame Seyit Muhsin Emin, Âyânu’ş-Şia adlıeserinde ona ait 25 kitaptan isimleriyle birlikte söz etmiştir. Bu büyük şahsiyet, H. 367 veya 369 yılında vefat etmiştir. Kabr-i şerifi, Irak'ın Kazımeyn şehrindedir.[117]
                                15- Şeyh Saduk
                                Fıkıh, ilim ve fazilet dünyasının parlayan yıldızlarından biri de büyük alim ve müçtehit Ebu Cafer Muhammed b. Ali b. Hüseyin b. Musa Babeveyh’tir. Şeyh Saduk ismiyle meşhurdur. Yaklaşık olarak H. 305 yılında doğmuş ve 381 yılında vefat etmiştir. Kum asıllı bu büyük fakih hakkında Muhaddis Abbas Kummî’nin tanımlamasıyla yetiniyoruz:
                                “Şeyh Saduk, hadisleri ezbere bilen büyük bir şahsiyettir. Kumlular arasında sayısız hadis ezberi ve ilim alanında onun gibi birine rastlanılmamıştır. Kum’da yaşarken, Rey halkının ısrarı üzere Rey şehrine gitti ve oraya yerleşti... Üç yüze yakın eseri vardır... Bize ulaşan rivayetlerin çoğu, bu büyük şahsiyetin kaleminin bereketiyledir. Kabri, Rey şehrindedir.”[118]
                                Şeyh Saduk’un doğumu konusunda Ali b. Babeveyh'in anlattıkları ilginçtir. Ali b. Babeveyh (Şeyh Saduk'un babası) der ki:


                                İmam’ın (a.f) duası kabul oldu ve Ali b. Babeveyh çok geçmeden iki çocuk sahibi oldu. Birinin adını Muhammed, diğerinin adını da Hüseyin koydu. Muhammed (Şeyh Saduk), büyüdüğünde İmam Mehdi’nin (a.f) duasıyla dünyaya geldiği için iftihar ederdi. Üstatları; ‘Hz. Hüccet’in duasıyla dünyaya gelen birinin, böyle (ilmî ve manevî değerler taşıyan seçkin biri) olması yeridir' derlerdi.[119]
                                Şeyh Saduk ile aynı dönemde yaşayan Tarih-i Kadim-i Kum[120] yazarı, şöyle der: “Bizim dönemimizde Şia alimlerinin sayısı 266'ya ulaşmıştı. Ama Ehl-i Sünnet alimlerinin sayısı sadece 14 idi.”[121]
                                ***
                                Yukarıda yer alan bilgiler ışığında sonuç olarak şunu söylemek gerekir ki, II., III., özellikle de IV. yüzyıllarda, Kum’un ilmî havzaya ve bu havzanın büyük alim ve fakihlerin varlığıyla yüksek bir ilim düzeyine sahip olduğu anlaşılmaktadır.
                                Bazı tarih kaynaklarından çıkardığımız sonuca göre ise, Hicrî IV. yüzyılda sadece Kum'dan çıkan alim ve muhaddis sayısının yüzü bulduğu anlaşılmaktadır.[122]

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X