Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Şii kaynaklarına erişim

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Şii kaynaklarına erişim

    Arkadaşlar, orjinal kaynaklara ulaşmak için hangi dilleri öğrenmemiz gerekiyor?


    Arapça, Farsça?


    Sabırlı bir insanım, orjinal kaynağa inmek için gerekli olan dilleri öğrenebilirim ama nereden başlayacağımı bilmiyorum.


    (Not: İleri düzeyde İngilizce ve Çince biliyorum. orta düzeyde de Rusça ve İspanyolca biliyorum. Yabancı dillere karşı özel bir merakım var. Sıkılmadan zevkle öğreneceğimi düşünüyorum. Şilliğe göre ibadet edeceksem, doğrudan ana kaynaklara inmek isterim. )


    Yolumuz açık olsun.

    #2
    Ynt: Şii kaynaklarına erişim

    s a
    hoş geldin kardeşim üyeliğin hayırlı olsun

    mesajını okuyunca dil merakının olduğunu anladım. dil araçtır, ama bazı insanlar bu aracı başta araç olarak almasına karşın öyle dalarlar ki onunla meşgul olmaya sonunda varacakları amacı unutur aracı amaç haline getirirler. ben senin nickindeki büyük kutsal gayeyi esas alarak cevap vereceğim.

    sen türkçenle bu sitede İslam'ı araştır. bu sitede istediğin her türden ve en ince ayrıntısına kadar bilgi var. şia inançlarını araştırmaya başla. şia inançları İslam'ın itikadı anlamına gelmektedir. Peygamberimiz s.a.a. Allah'tan aldığı inançların aynısını Ehlibeytine aktardı. Ali a.s Ehlibeytin ilk İmamı olarak bunların aynısını oğulları Hasan ve Hüseyin a.s'a aktardı. 3. İmam Hüseyin a.s aynı inançları oğlu 4. İmam Zeynül Abidin Ali a.s'a, o da oğluna o da oğluna derken 11. İmam Hasan Askeri a.s'a kadar bu inançlar hiç değişmeden ulaştı. Bu arada bu inançların hemen hepsi kitaplara geçti. Hadis kitapları oluştu. 12. İmam Mehdi a.s' bu kitapları tahkik etti ve onayladı. Kitaplar halen İmam Zaman (Zamanın İmamı) Mehdi a.s tarafından korunmakta ve güncel ihtiyaçlara göre güncellenmesi sağlanmaktadır. İmam Mehdi a.s sadece kitapların güncellenmesini denetlemekle kalmaz aynı zamanda bu kitapların şii topluma doğru yansıtılmasını sağlaycak şia Alimlerini de yetiştirmekte, yetişmesini denetlemektedir. Eğer Peygamberin s.a.a ilmini istiyorsan bu gün Şia (Ehlibeyt) alimlerinden ders almak zorundasın. Bu site işte Şia alimlerinin bilgileriyle doludur. bazıları direk olarak burada yazmış bazılarınınsa kitaplardaki bilgileri burada paylaşılmıştır. sorulan tüm sorulara cevap verilmiştir. derinlemesine deliller tartışılmıştır.

    Şia hak ve İslam'ın günümüzdeki adı olması itibariyle bu haklığını tüm İslami ekollerin temel kaynaklarından ispatlamaktadır. sitede buna dair sayısız bilgilere ulaşacaksınız.

    Öncelikle Peygamberin yaşantısını bu sitede bir okuyun. ilgili bölüm vardır. sonra Peygamberin yaşamı sonrasındaki yaşanan gelişmeleri okuyun. bu konularla ilgili direk bilgiler ilgili bölümlerde, ve bu bilgilerin derinlemesine incelenmesi de münazara bölümünde açılan başlıklarda mevcuttur.

    bunlarla ilgili aklınıza takılanları başlık açarak sorabiliyorsunuz. biz cevaplamaya hazırız.

    ben de bir ara dil merakına tutulmuştum. önce arapçayı iyice öğreneyim dedim. (biraz biliyorum ancak yeterli değil) bununla ilgili yaptığım istişarelerde amacın dediler İslamı temel kaynaklardan mı öğrenmek yoksa arapça mı öğrenmek? dedim İslamı anlamak! o zaman dediler Farça öğrenmelisin. çünkü arapçada var olan temel kaynakların tamamı farsça olarak mevcut. ve farsçayı tüm boyutlarıyla öğrenmen en çok 1 yılını alırken arapçayı öğrenmen 10 yılını alacak. bu nedenle 9 yılı fazladan bir ARAÇ için vermen gerekecek. oysa aracı değiştirince aynı amaca 9 yıl önce ulaşacaksın. tamam dedim ben farça öğreneyim. ama bu kez bu mantığı ben ilerlettim. türkçe olarak var olan kaynakları neden okumuyorum. temel İslami bilimler farsçadan zaten türkçeye çevrilmiş durumda. neden bir yılımı vereyim? bir yıl içinde ne kadar türkçe kaynak okurum! okudum da. binlerce sayfa türkçe bilgiden Ehlibeyt yoluyla bize ulaşmış bilgileri okudum. ve kafamdaki tüm soruların cevaplarını buldum. bazen türkçede olmayan bilgilere rastlamıyor muyum? rastlıyorum. ancak bunları da ayrıntılı araştırmayla türkçeye çevrilmiş olduğunu görüyor ve hemen yararlanıyorum. daha da eğer çok ayrıntı olup çevrilmemiş bilgi varsa onu da istanbuldaki Ehlibeyt alimlerinden soruyor ve öğreniyorum. böylece çok daha kısa sürede amaca ulaşmış oluyorum. bir yıl karlı olarak.

    bence sen burada türkçe okumaya başla. böylece araçla değil amaçla direk muhatap ol!. Ehlibeyt alimleri güvenilir tercüme yapmışlar. sünni alimler kafalarına göre çarpıtma yapmışlar hadisleri çevirmede. bu sitede bunların da örnekleri var. ama tercüme konusunda şia alimleri tam güvenilirdir. bunu her yerde ispata hazırım. şii olmamış bir hoca arkadaşım da aynı görüşte. sünni alimlerin tercümede akıl almaz çarpıtmalarını görünce arapça kaynakların asıllarına ulaşmaya karar vermiş ben dediim şii alimleri nasıl? şiilerde bir çarpıtma görmedim dedi.

    Çünkü şii alimlerinin çarpıtmaya ihtiyacı yok! çünkü şia inançları akıla, gerçeklere Kur'an'a tarihi gerçeklere, hadislere tam uyumlu şekilde. neden çarpıtılsın ki!

    Örneğin 2. Halife Ömer b. Hattap Peygamberin son anlarında, vasiyetini engelliyor ve diyor ki: Bize Kur'an yeter Peygamber ne dediğini bilmiyor sayıklıyor kağıt kalem getirmeyin!

    Şia ise Peygamberin tüm konuşmalarının vahiy olduğuna imanın şart olduğunu kabul ediyor. bu durumda Ömer'in dediğine bakar mı! Ama sünnilik Halife Ömer'i kutsal kabul ediyor. bu durumda Peygamberi de Ömeri de kurtarma yoluna girecek. dolayısıyla tercümede saptırmaya gitmek zorunda kalıyor. Şianın böyle bir derdi yok!

    bunun sayısız örnekleri sitede mevcut. araştırmaya başlarsanız bunlara hayretle şahit olacak hatta çoğu kez bu kadar da olmaz! diyerek belge isteyeceksiniz. gördüklerinize inanamayıp sonunda bu kadar millet koyun mu bunları nasıl görmemiş ya da göre göre yanlışı tutmuş diyeceksiniz

    bence siz bir an önce sitede seyahata başlayın...

    Yorum


      #3
      Ynt: Şii kaynaklarına erişim

      Yanıt için teşekkürler...


      Siteyi didik didik edeceğim.

      Yorum


        #4
        Ynt: Şii kaynaklarına erişim

        kaynaklarimiz hepsi orjinal olarak arapcadir, dolayisi ile arapca bilmeniz gerek. farsca veya bir baska dillerde olanlar ise orjinalden cevirilerdir. mesela "sahihi buhari"nin orjinalinin arapca olup türkce veya bir baska dile cevrildigi gibi.

        Yorum


          #5
          Ynt: Şii kaynaklarına erişim

          [quote author=selmancan link=topic=25161.msg170585#msg170585 date=1377507886]
          12. İmam Mehdi a.s' bu kitapları tahkik etti ve onayladı. Kitaplar halen İmam Zaman (Zamanın İmamı) Mehdi a.s tarafından korunmakta ve güncel ihtiyaçlara göre güncellenmesi sağlanmaktadır. İmam Mehdi a.s sadece kitapların güncellenmesini denetlemekle kalmaz aynı zamanda bu kitapların şii topluma doğru yansıtılmasını sağlaycak şia Alimlerini de yetiştirmekte, yetişmesini denetlemektedir[/quote]

          subhanAllah! bunlar ne bicim sözler? kaynagi nedir bu iddalarin?

          ve söyler misin eger kaynaklar imam a.s tarafindan onaylanmissa imam a.s'in onaylamis oldugu bu kaynaklarda zayif, bir birine zit hadisler, bazi nüsha hatalari ve s. niye mevcut? ayiptir, günahtir ya. sirf kitaplari kutsama adina imam a.s'in yapmadigi bir seyi nasil ona nispet edersiniz?

          Yorum


            #6
            Ynt: Şii kaynaklarına erişim

            İmamet inancının zorunlu olarak ortaya koyduğu realite budur.

            1- İmam canlı olacak

            2- Şia hak olacak

            3- Şianın temel kitapları şiayı yansıtacak, insanların şiayı öğreneceği güvenilir temel kaynaklar olacak.

            4- a) Zamanın yaşayan İmamı bunlara kayıtsız kalacak?
            b) Kayıtsız kalmasa bile gücü bu temel kaynakların tashihine yetmeyecek?

            5- a) İnsanları, sahihini sahtesini ayırt etsinler diye akıllarıyla başbaşa bırakarak bunları sünniler gibi ihtilaflarla yüzyüze bırakacak!
            b) Ya da Alimlerin bu hadislerin sahtesini sahihini ayırmaları Yaşayan İmam'dan daha mümkün, sıhhatli, ve uygulanabilir olacak? Bu mektep de sahih, diğer yerlerdekinden farklı olacak?

            bunu mu iddia ediyorsunuz?

            bunu mu demek istiyorsunuz?

            Yorum


              #7
              Ynt: Şii kaynaklarına erişim

              burada idda eden ben degil sensin. imam a.s'a yalan nispet ederek onun kaynaklari onayladigini, korudugunu ve s. idda ediyorsun ama buna ne delil gösteremiyorsun, ne de kaynaklarda olan zayif, bir birine zit hadislere, nüsha hatalarina aciklik getiremiyorsun. Allah askina ne zaman demogojiden el cekip kaynak ve delil ile konusacaksin? belki söylediklerinin ne anlama geldiginin farkinda bile degilsin ama bil ki, bu din acik delillere dayanir safsatalara, demogojilere, ahmakca kitap kutsamaya degil.

              sordugum sorulara ise cevap verme yerine soru sormussun. insaAllah pc'den yazinca "delil"lerine cevap yazarim.

              Yorum


                #8
                Ynt: Şii kaynaklarına erişim

                benim iddiam sizin gibilerin iddialarının üzerine kurulmuş bir iddiadır. yani sizin gibiler şia hadislerinde uydurmalar var iddiasıdır. ben de bunların İmam Zaman a.f tarafından giderilerek asıllarının onaylandığı şeklindedir. İmam Zaman a.f el kafiye Kafi adını vermemiş midir? Onu onaylamamış mıdır? İmam Zaman a.f dine sokulan bidatları ve uydurmaları gidermekle görevli değil midir, onun canlı İmam oluşunun bir sebebi de bu değil midir? Bu en temel şii akide için delil mi istiyorsunuz? Bu sitede Usulü kafi'de çelişkili hadislerin yer almadığı, çelişki olduğuna dair gösterilen örnekler çürütülerek ispatlandı. Eğer çelişki var uydurma var diyorsanız bu bir iddiadır ve sizin çelişkilere örnek göstermeniz gerekir. Ancak temel şia hadis kitaplarından söz ediyorum. Usulü Erbaada yani.

                tabi onay şu anlama da gelir: doğrusunu gösterirsiniz yanlışını gösterirsiniz doğrularını onaylarsınız yanlışlarını da : işte bunların yanlış olduğunu bilmeniz şartıyla bu kitabı onaylıyoruz denmesi anlamındadır. Temel hadis kitaplarında uydurmaların İmam Zaman a.f tarafından dolaylı olarak işaret edilmesi de mümkündür, ki bunlar alimler tarafından kitaplara son hal verilmeden oluşturulmuş olması muhtemeldir. Yine kitaplar oluşturulduktan hatta müellifleri bu dünyadan göçtükten sonra yeni baskılarında yanlışlıklar yapılabilir, uydurmalar sokulabilir, var olanlar çıkarılabilir. sonuçta bu kitapları çoğaltanlar masum değil. Bu konuda da İmam Zaman a.f canlı bir lider olarak, etkin hadis alimlerine tasarrufta bulunarak bunları düzeltmiştir.

                Yoksa temel Şii hadis kitaplarındaki yanlışlar doğrulara karışmış bunu da okurlar ayırt edecek derseniz o zaman bu mektebe kişisellik karışmış ve sünniliğe benzemiş olur.

                Yazdıklarıma delil göstermediğim sadece sizin iddianız. ve bu büsbütün bir iftiradır. Hakkıma girmenizdir. Yazdıklarımın muhalifler ya da onların etkisinde kalanlarca etkili hale geliyorken bu etkiyi silme işlevi görecektir. Bu konuda sizden razı değilim. Eğer yazdıklarımda kaynak belirtmiyorsam ki sizinle tartıştığımı hiç hatırlamıyorum, tartışmalarım hep muhaliflerledir, bu durumda muhaliflerin yanında olup kaynak sorun. yazdıklarım hakkında muhalifler kaynak istemezken ya da istediklerinde ben bunları göstermişken sizin tutup böyle yazmanız bir düşüncesizliktir en hafifiyle.

                Bu ulaştıklarımı demogoji diye nitelemeniz ayrıca bir hakarettir. Yönetimde olmanıza rağmen siteden atılacak derecede sınırları ihlal etmeniz buna rağmen hala sitede hem de yönetimde olmanız sizi baya ileri gitmeye sevketmiş. söylediklerimin ne anlama geldiğine siz karar verebilecek değilsiniz. bu sizin haddinize değil. bu konuda kibrinizi azaltın.

                şu cümledeki hadsizliğe bakın:

                ahmakça kitap kutsamak!

                ben sizin tüm çabalarınızı burada bir cümleyle çöpe atarım. yazdıklarım miras değil alınteridir. dedikodu değil aklın uzun tecrübe düşünce ve sorgulamasının neticesidir. ve hepsinin testi yapılmıştır. bu konuda size buyrun hodri meydan diyorum. ben şianın temel hadis kaynaklarını kutsamayacaksam bu mektepte işim ne? hak dediğim bir mektebin insanları hidayet için oluşturulmuş en temel kitaplarını kutsamayacağım da, büyüklüğü hiç de bu kitapların müellifleri kadar olmayan alimlerin "falanca çürük, falanca meçhul, falanca zayıf, bu yüzden dediklerine itibar edilmez diye SÖYLENTİLERİni mi kutsayacağım! Siz kendinizi ya da rivayette bulunduğunuz alimleri, bu kitapların müelliflerinden üstün mü göstermeye kalkıyorsunuz! unutmayın onlara laf atanlar hep toprak oldu ama o kitaplar hala bir hidayet kaynağı olarak şiada bakidirler!

                yazdıklarınızın benim yanımda bir değeri yoktur. onu bu işte akletmeyenlere satın. benim yazdıklarıma da anlamadıkça yorum yazmamanızı öneririm.

                Yorum


                  #9
                  Ynt: Şii kaynaklarına erişim

                  İmam'ın canlı ve olaylara müdahale ediyor oluşu, kitapların bil fiil kendisine sunulmasını ve onun sanki mühürler gibi tasdik etmesini gerektirmez. Belki de Kâfi'yi bütünüyle okumadınız, o yüzden içindeki her şeyin sahih olabileceğini düşünüyor olabilirsiniz, fakat bazı "hadis"ler var ki onları kaynağına bakmadan okusaydınız mutlaka reddederdiniz ve kaynağının da "tasdik olunduğunu" söylediğiniz kaynaklardan olduğunu görürdünüz.


                  Resulullah'ın "bulutların ardındaki güneş" ifadesindeki gibidir İmam'ın durumu; yoksa onun gaybette olmasının da bir hikmeti ve özelliği kalmazdı, eğer ki kitapları bir editör gibi düzenliyor ve herkesin arasında öğrenci yetiştiriyor olsaydı. Elbette onun müdahaleleri vardır, fakat bunun fiziki olması gerekmez; gerçekten de Allah'ın buna ihtiyacı yoktur. Zaten de insanların hayretle "Ya Resulallah, İmam insanların arasında olmayacaksa ne işe yarar" diye sorması da bundandır.

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: Şii kaynaklarına erişim

                    O zaman siz İmamın gaybette oluşunu yok oluşu gibi görüyorsunuz. Yani şianın en temel kaynaklarına bile etkisi olmayan, bu hadis kaynaklarında sahihi uydurma ayrımını insanların insiyatif eksikliklerine terk eden bir hali var diyorsunuz. Bu durumda sünnilerdeki sahih uydurma hadis ayırımındaki farklılaşmalar ihtilaflar ve cemaatler gibi şiada da aynı yapı var anlamına geliyor. İmam'ın: "senin elin var mı, gözün var mı, kulağın var mı, ayağın var mı? (Muhatap var deyince) bunların arasında ayrılığı sona erdiren bir baş da yok mu? Yok olsa o zaman uyum içinde çalışır mı? sorusunun pratikte bir işe yaramadığını iddia ediyorsunuz? İmam Zaman a.f gaybette o yüzden en temel şia hadis kitaplarına müdahalesi yok diyorsunuz. Peki gücü mü yetmiyor, en yetkin ve itaatkar şia hadis alimlerine yol göstermeyecek onların yaptıklarına onay ya da yalanlama getirmeyecek de insanlar için canlı İmam ne anlamına geliyor? Bulutun ardındaki güneş hiç mi görünmez? görünecekse dünyanın bazı yerlerinde bazı insanlara görünecekse bu insanlar hangilerdir ve niçin o insanlar olmalıdır? Şianın en temel hadis kitaplarınd bu güneşin izini göremeyeceksek İmamın bulut ardındaki yaşaması varlığı ne anlama gelir?

                    Temel Şia hadis külliyatı eğer bir şii olarak benim elime verilmişse ben bu konuda sahih uydurma ayrımıyla yükümlüysem bu hüccet olur mu? Bunun sünnilikten ne farkı kalır?

                    Kafi'nin Usul bölümünü okudum. bu sitede de birbirine zıt görünen hadisler incelendi ve zıt olmadığı ortaya kondu. Furu bölümünde birbirine zıt ve uydurmalar var diyorsanız buyrun bu iddialarınıza delil olarak getireceklerinizi incelemeye değer görürüz. Ama furu bölümünde uydurmanın usul bölümüne göre daha imkansız olduğuna dair bir eleştiri okumuştum El Kafi için.

                    Uydurma ve zıtlık vakıası kişiseldir. nitekim uydurma iddiaları hakkında bir vahdet var mı? Yok. Bu konuda eğer kişisel akıllara özgürlük tanınmışsa biz de bu özgürlüğümüzü "temel şia kaynaklarında uydurma hadis yoktur" diye kullandığımızda, bu neden "ahmakça kutsama" olarak görülüyor ki! biz birilerinin dedikodularını mı kutsayalım. falanca zayıfmış meçhulmüş o yüzden hadisine itibar edilmezmiş! meçhul olmayan dürüst adil biri masu mu ki her dediği doğru kabul edilebilsin, ya da tersi, yalancı biri tüm yaşamında yalan söyleyebilecek beceriye mi sahip ki her dediği güvensiz addedilsin? bu neyi kutsamak oluyor? benim dediğim, kişisel akla tanınan hürriyet ve değer kadar hadis müellilerine ve onları savunanlara tanınmıyor? bir hadis kitabının müellifi mi daha fazla sahih uydurma araştırması yapmıştır yoksa hadis külliyatı hakkında görüş bildiren alimler mi? Hadis alimleri alim değil mi? onlar bir hadisi aldılarsa görüşlerine saygı duymak alim görüşü olarak bu hadise değer vermek gerekmez mi? hadi emeğini geçtim?...

                    İmamın canlı oluşu ve olaylara müdahale ediyor oluşu en temel kitaplara kayıtsız kalışı anlamına mı geliyor? Ben bu konuda şöyle düşünüyorum.

                    bir öğretmen öğrencisinin ödevini kontrol eder. doğrularına bakar yanlışlarını işaret eder ona gösterir. sonra da altına tamam olmuş ödevinin altına imzasını atar. bu onay anlamına gelir.

                    elbette örneğin el Kafi'ye Kur'an gibi sahih iddiasını isnad etmiyoruz. Ancak yeryüzünde Kur'an'dan sonra en sahih kitap el kafidir dememek için ne gerekçemiz ne engelimiz var? insanlığı sahihlikle adından başka bir alakası olmayan kitaplara mı mahkum edelim? bunda şiilerin vebali yok mudur? El Kafi'de uydurma olduğu genel olarak kabul edilen bir hadis varsa bu hadisin İmam Zaman a.f tarafından insanlığa bildirildiği anlamına gelmez mi? Eğer üzerinde böyle ittifak edilen bir hadis yoksa bu da İmam Zaman a.f'in bu kitabı tümüyle onayladığı anlamına gelmez mi?

                    İmamlarımızdan birinden Kur'an'ı hangi kıraatle okuyalım sözüne, insanlık arasında en yaygın en çok kullanılan kıraatla okuyun çünkü Allah'ın koruduğu kıraat odur hadisi var. Bu hadis hadis arasında geçerli olmaz mı? Neden kütübü ERbaa? bunda hiç mi İmam Zaman a.f fonksiyonu yok?


                    Yorum


                      #11
                      Ynt: Şii kaynaklarına erişim

                      bu yakinlarda (ayin 24-den itibaren) yeniden ise döndügüm icin bir süre yazamayacagim. insaAllah artik dönüste yazarim.

                      Yorum


                        #12
                        Ynt: Şii kaynaklarına erişim

                        Bu siteye her inanç ekolünden insan giriyor. Özellikle de sünnilerden. Şimdi sünnilere şu çok önemli açıklamayı yapmak zorundayız. bir kere burdaki biz şiilerin kaynaklarla ilgili bu ihtilafını sakın yanlış anlamayasınız. sünniler, adından önce "sahih" diye nitelenmeye alışılmış kitaplardan sonra burayı okuyunca yanlış anlayacaklardır. Sahihi Buhari, Sahihi Müslim gibi hadis kitaplarının adındaki sahih kelimesi ve yıllar yılı Müslüman toplumun ezici çoğunluğunun hep bunları referans göstermesi nedeniyle insanlar yıllarca bu kitapların sahih olduğunu seviyelerinin üstün olduğunu düşünüyorlar. bu bilinç altına kazınıyor. sonra şiilerin kendi ağızlarından kendi kitaplarında uydurmalar olduğunu okuyunca ne anlayacaklar? Demek ki şiiler de kabul ediyor ki kendi kitapları uyduruk(!) ama bizim (sünnilerin) çoğunluğun sahip olduğu bu kitaplar sahih!

                        hayır burada ihtilaf halinde olan şiiler böyle düşünmüyor. her birisine sorabilirsiniz. asla böyle bir şeyi kabul etmeyeceklerdir. şianın hadis kitaplarının Peygambere ait oluşuy (Hadislerin Peygambere s.a.a ulaşmasıyla) sünni hadis kitaplarının Peygambere ulaşması kıyas bile kabul etmez. Şianın hadis kitapları sünn Buhari ve Müslim ya da diğerlerine göre sapa sağlamdır, tabiri caizse Peygamberin kendinden duyan güvenilir birisiyle yalancılar silsilesinin size aktardığı bir haber nasıl kıyas götürmezse şia hadis kitapları olan Kütübü Erbaa ile sünni hadis külliyatı olan Kütübü Sitte aynı şekilde kıyaslanamaz bile! Burada, Şia hadis kitaplarında uydurmalar vardır diyen bir şiiye göre (ki kendileri daha doğru ifade ederler meramlarını, ancak ben sünni kökenden geldiğim için buradaki ihtilafın sünnilerce kesin olarak yanlış anlaşılacağını bildiğim için açıklama yapmak zorunda hissettim kendimi) sünni hadis kitaplarının bir kaynak olarak bağlayıcılığı yoktur, ancak şia hadis kitapları Allah ve Resulünden gelme birer hüccettir.

                        şahsen sünni iken şiayı iyi bildiğini sandığım ki sünnilere oranla çok çok iyi bilen birisi, aynen bu cümleyi dile getirdi: Buhari okunuyor ve şerh ediliyor üzerinde anlama çalışması yapılıyordu. ders bunun üzerineydi. şia hadislerini neden okumuyoruz, buhariyi zaten her yerde duyuyoruz diyen birine cevap olarak: sen hiç şii kitaplarını okudun mu? siz buharide uydurma olduğunu iddia ediyorsunuz ama şii kitapları daha berbat. Şiilerin kendileri bile kafinin üçte ikisi uydurma diyorlar!. Evet aynen bu sözü sarf etti. Şiilerin kendilerinin bile güvenilir bulmadığı bir kitabı mı okuyup ona güvenelim yoksa, müslümanların onda dokuzunun sahih kabul ettiği buhariyi mi! dedi.

                        şimdi hakikat bu mudur? Allah ve Resulü Şia ve Sünni hadis kitapları hakkında bu algının oluşmasından, ve bu algının oluşmasında katkısı olanlardan Razı mıdır! Asla!

                        iki şiinin yanyana kendi algıları inançları içinde şia hadis külliyatı Kur'an gibi masum değildir demelerini anlarım. Ama şia temel hadis kitaplarında uydurmalar vardır diye sünnilerin sünni algı içindeki hallerine bağırmaları hiç de doğru değildir. Bu gerçeği anlatmaz, tam tersini anlatır. Hikmet odur ki nerede ne gerekiyorsa onu söylemek! Gerektiğinde konuşmak ve asla yanlış anlaşılmaya değil vesile onu gidermeye kesin yarayacak biçimde konuşmaktır. Söz kendi içinde doğru olabilir. ama bu muhataplarda ne anlama geliyor diye düşünmeden söylediğinizde bu söz hakikati ifade etmeyecektir. hatta hakikatin tam tersini bile söylemiş olabileceksiniz. söz ağızdan çıkana kadar sizindir ama çıktıktan sonra artık onun nasıl anlaşılacağına muhataplarınızın yetiştiği ortam kültür ve inançları karar verecektir. o zaman: ben bunu söylüyorum yanlış anlayanlar anlamasın bu onların sorunu gibi bir lükse giremezsiniz. girmeye kimsenin hakkı olmamalı. en azından ben şianın tanınmadığını iftiralara boğulduğunu, hakikate yanık gönüllere bile ters ulaştırıldığını bu yüzden insanların hidayete ulaşamadıklarını gören biri olarak bunun ızdırabını yaşıyorum.. bu yüzden hassasım..

                        Her zaman söylerim, iki galericiyi düşünün. ikisi de otomobil satıyorlar ikinci el. biri sahtekar, motoru bile bozuk olan arabaları öylesine temizliyor süsleyip allayıp pulluyor ve öylesine reklam ediyor ki, motorun bozuk olduğunu öyle gizliyor ki müşteri hayran kalıyor ve tam güvenerek gönül huzuru içinde motoru bir hafta dayanmayacak arabaya tüm varını yoğunu yatırarak onu alıyor. diğer galerici ise temiz ve dürüst. araçlarında ne varsa aynısını gösteriyor. hatta müşteri yanına geldiiğinde diyor ki bu arabanın şu şu eksiklikleri var. diğer galericiyle yarışan bu dürüst adam, arabasının diğer galeri arabalarına göre motorunun çok sağlam olduğunu değil, lastiğinin eski olduğunu, kapısında biraz çizik olduğunu gösteriyor. müşteriye aracı allayıp pullayacağına temiz ve en önemli yönlerinin yerinde olduğunu anlatacağına, kusurlarını anlatıyor. Müşteriler bu durumda kimden alışveriş yapar dersiniz. Peki o zaman kim mağdur olur? O varını yoğunu bir hafta sonra çöpe gidecek araba için harcayan adama gerçeği mi anlatmış oldu bu dürüst galerici? yoksa onu mağdur mu etti!

                        din, rekabetin en acımasız en köklü ve mağdur edilmemenin en zirve olduğu bir alandır. bir arabada aldanan en çok bir dünya hayatını kaybeder, ama ya dinde aldanan? bunun vebailini kim çekecek?

                        Yorum


                          #13
                          Ynt: Şii kaynaklarına erişim

                          @selmancan, Kâfi'de de olsa üzerinde sahih olmadığına ittifak edilen hadisler var. Öyleyse senin iddiana göre ya (haşa) imam hata ediyor, ya da alimlerin hepsi birden imamın sözünün aksine ittifak ediyorlar. Yani adam hem imamı bil fiil görecek, hem onu tanıyacak, hem tasdik etmesi için ona ilmi sunacak, hem de bazısına tasdik almadığı halde kitabına koyacak? Öyleyse aynı Kâfiler, Meclisî'ler neden İmam'dan "beni gördüğünü söyleyen yalan söylemiştir" hadisini nakletsinler? Yani hem imama götürüp tasdik ettirecekler, hem de onu gördüğünü söyleyen yalancıdır diyecekler; böylece kendi kendilerine yalancı demiş olacaklar.

                          Allah'ın İmam'a fiziki bir görev vermesine ihtiyacı yoktur; Kur'anı koruması da bir kafesin içerisine sahih mushaf koymasıyla olmamıştır. Fiziki sınırlarla ölçmeyelim İmam'ı, zira o zaman gaybete çekilmesi ve bin yıldır hayatta olması da saçma ve anlamsız olurdu. Onun insanları izlediği ve Allah'ın izniyle yönlendirdiği, müdahale ettiği vs zaten bizim inancımızdır, fakat bu onun senin benim gibi herhangi bir meskun mahalde yaşayarak sanki sıradan biri gibi olmasını gerektirmez. Yoksa dediğim gibi, gaybetin de bir anlamı kalmazdı ve alimler de kendi kendilerini yalanlıyor olurlardı.

                          Aldın konuyu nerelere getirdin Şimdi durumun böyle olması, Kâfi'ye sahih değildir demek için bahane mi? Yani nereden geldi ki bu iddia? Tabii ki Kâfi'ye sahih diyebiliriz; onu imamın fiili olarak tasdiklediğini kabul etmemekle, o kötü bir kitaptır veya sahih değildir denilmiş olmuyor muhakkak. Halbuki senin iddian gibi olsaydı, Şia hadis külliyatının tamamı Kur'an gibi masum olmalıydı; zira İmam öyledir, İmam'ın tasdiklediği de öyle olmalıdır.

                          Bu durumu izah eden yığınla hadis var, "tasdik olduğunu" iddia ettiğin şia hadisleri arasında, hiç denk gelmedin mi? Veyahut da kaç asırdır değişmeyen Kâfi nasıl oluyor da imam tarafından güncelleniyor?

                          Yorum


                            #14
                            Ynt: Şii kaynaklarına erişim

                            [quote author=garipturab link=topic=25161.msg170643#msg170643 date=1377721945]
                            @selmancan, Kâfi'de de olsa üzerinde sahih olmadığına ittifak edilen hadisler var.
                            [/quote]
                            s.a
                            üstadım şahsınıza saygım sonsuzdur (bu arada şahsınızla ilgili burda okuduklarım dışında bir bilgim yok kim olduğunuzu bilmiyorum) ancak konu Şia'nın en temel kaynaklarına gelince onları savunmak olarak gördüğüm sözleri söylemekten geri durmamam gerekir. Elbette size karşı değil, şia kaynaklarına sizden fazla savunma iddiam yoktur ancak sözleriniz sünni kesimde korkunç derecede yanlış anlaşılacağı için Şia kaynağının doğru algılanmasına katkı sunmam şarttır.

                            bu girişten sonra yazdıklarınıza uzun süre fırsatım olmadığı için cevap yazamadım. Hocam sorum şu: Bu Usulü kafi 'de uydurma olduğu ittifak edilen hadisler hangileridir. "Sahih olmadığı" tabirini sormuyorum bakın yanlış anlaşılmasın. Çünkü sünni okurlara göre doğru anlamayı sağlamak zorundayız dedim. Sünnilere göre sahih hadisin tanımı: Adalet ve zabt sahibi ravilerin muttasıl bir senetle Peygambere kadar isnad ettikleri, içinde şaz ve muallel bulunmayan hadislerdir. bu tanıma göre sünni kitaplarda sahih dışındaki hadisler Peygambere ulaşmaz anlamı çıkmıyor. Sünnilere göre Sahih hadisin dışında hasen ve zayıf hadisler de Peygamberin sözleridir. Bunlar uydurma (mevzu) konumundaki hadisler değildir. Zayıf hadis demek Peygamberin s.a.a söyleme ihtimali zayıf olan hadis demek değil sünnilere göre, ravileri zayıf olan demektir. Ravisi zayıf olan bir hadisin de Peygambere ait olma ihtimali vardır bu yüzden sünniler zayıf hadisleri uydurmalardan farklı görürler. Şimdi Buhari'de sünnilere göre 10bin hadisten 2000'i sahihse, 4bin'i hasen, geri kalan 4bini de zayıf olabilir. Ama Buhari'de sünnilere göre mevzu (uydurma Peygambere ait olmayıp ona iftira edilen) hadis yoktur. Şimdi hiç bir sünni hadisçi buharinin beşte biri sahihtir diğerleri sahih değildir demez, hiç bir kitapta bu bilgiye rastlamazsınız. çünkü halkta sahih Peygambere ait, sahih olmayan Peygambere ait olmayan gibi bir anlama var. bunu bilen sünni bilginler kesinlikle teknik olarak Buharide 2bin hadisin sahih olmasına diğerlerinin sahih olmayıp hasen ya da zayıf olmasına rağmen bu tamamı sahihmiş gibi bir dil kullanırlar. (rakamlar konunun anlaşılması içindir reel değildir)

                            Şimdi yeniden soracak olursam, Usulü Kafi'de Uydurma ( şiadaki karşılığı zayıf, sünnilerde zayıf sahih kategorisindedir) hadis var mı? sahih demiyorum, uydurma diyorum. uydurma olduğu üzerinde ittifak edilen hadisler (şayet varsa) bunlar hangileridir? İttifak eden alimler hangileridir?. Örneğin bu alimler arasında Kuleyni var mıdır? Varsa bu uydruma hadisleri neden almıştır kitabına, yoksa bu ittifak nasıl ittifaktır, Kuleyni alim değil midir?

                            [quote author=garipturab link=topic=25161.msg170643#msg170643 date=1377721945]
                            Öyleyse senin iddiana göre ya (haşa) imam hata ediyor, ya da alimlerin hepsi birden imamın sözünün aksine ittifak ediyorlar. Yani adam hem imamı bil fiil görecek, hem onu tanıyacak, hem tasdik etmesi için ona ilmi sunacak, hem de bazısına tasdik almadığı halde kitabına koyacak?
                            [/quote]
                            Ben İmam, E'l-Kafinin şu halinde uydurma yoktur diye söylemiş ve onaylamıştır demedim. Rivayette El Kafiyi görmüş ve bu Kafidir demiştir. Şu anki halinde bir kaç hadisin altına bu zayıftır (uydurmadır) kaydı düşülmüş, alimler bunları belirlemişlerdir. İmam Zaman a.f işte bu şekilde El kafiye müdahale etmiş ve alimler aracılığıyla bunda var olan (tek tük) uydurmaları tanıtmış ve ümmetine bu haliyle onaylamıştır. Ancak burada dikkatlerden kaçmaması gereken bir gerçek de uydurma notu düşülen hadislerin de kesin olarak uydurma olduğunu göstermek değil okura dikkat ve uyanık olması gerektiği belirtilen bir nottur. Yoksa İmam Zaman a.f'in uydurma olduğunu söylediğini diyebilmemiz için, tüm alimlerin (hatta tüm akıllıların) o hadisin uydurma olduğu hakkında ittifak etmesidir ki böyle bir ittifak yok varsa siz ispatlayacaksınız. Kuleyni r.a hadisleri topladı, bu kitabı İmam Zaman a.f gördü ve onayladı. tıpkı öğrencisinin ödevini gören ve şunlar yanlış şunlara dikkat, şunlar doğru diyerek onaylayan öğretmen gibi..

                            [quote author=garipturab link=topic=25161.msg170643#msg170643 date=1377721945]
                            Öyleyse aynı Kâfiler, Meclisî'ler neden İmam'dan "beni gördüğünü söyleyen yalan söylemiştir" hadisini nakletsinler? Yani hem imama götürüp tasdik ettirecekler, hem de onu gördüğünü söyleyen yalancıdır diyecekler; böylece kendi kendilerine yalancı demiş olacaklar.
                            [/quote]
                            beni şaşırtıyorsunuz. yazılarınızdaki ilmi derinlikl nedeniyle size özel bir saygı duyuyorum. ancak böyle ifadeleri görünce şok oluyorum. bir kere bir insanın kitabını onaylatması için onaylayanı görmesi şarttır demek çok düşünülmeden kullanılmış bir ifadedir. Çünkü görmeden onaylamanın binlerce yolu vardır. örnek bu gün merkezi sınavlar var sınavların değerlendirilmesi onay değil midir? üniversite sınavında tüm sorulara doğru yanıt veren öğrencinin kağıdı onaylanmıyor mu? Hangi öğrenci kağıdını onaylayanı görüyor, değil görmek kimse tanımıyor bile! Siz derin devlet konusunda biraz daha okumalı ve kendinizi geliştirmelisiniz.

                            [quote author=garipturab link=topic=25161.msg170643#msg170643 date=1377721945]
                            Allah'ın İmam'a fiziki bir görev vermesine ihtiyacı yoktur; Kur'anı koruması da bir kafesin içerisine sahih mushaf koymasıyla olmamıştır. Fiziki sınırlarla ölçmeyelim İmam'ı, zira o zaman gaybete çekilmesi ve bin yıldır hayatta olması da saçma ve anlamsız olurdu. Onun insanları izlediği ve Allah'ın izniyle yönlendirdiği, müdahale ettiği vs zaten bizim inancımızdır, fakat bu onun senin benim gibi herhangi bir meskun mahalde yaşayarak sanki sıradan biri gibi olmasını gerektirmez. Yoksa dediğim gibi, gaybetin de bir anlamı kalmazdı ve alimler de kendi kendilerini yalanlıyor olurlardı.
                            [/quote]
                            e biz de farklı bir şey demedik ki hocam. bakın burdaki eleştirdiğiniz gibi diyen siz misiniz yoksa ben miyim? Kuleyni İmamı gördü mü ki onayladı diyorsunuz altta da müdahale için görmek şart mı somut bir yöntem koymak şart mı diyorsunuz. bu çelişki değil mi?
                            [quote author=garipturab link=topic=25161.msg170643#msg170643 date=1377721945]
                            Aldın konuyu nerelere getirdin Şimdi durumun böyle olması, Kâfi'ye sahih değildir demek için bahane mi? Yani nereden geldi ki bu iddia? Tabii ki Kâfi'ye sahih diyebiliriz; onu imamın fiili olarak tasdiklediğini kabul etmemekle, o kötü bir kitaptır veya sahih değildir denilmiş olmuyor muhakkak. Halbuki senin iddian gibi olsaydı, Şia hadis külliyatının tamamı Kur'an gibi masum olmalıydı; zira İmam öyledir, İmam'ın tasdiklediği de öyle olmalıdır.
                            [/quote]
                            Ama sizin "kafide sahih olmayan hadisler vardır dediğinizde bu Kafi Peygambere iftira edilen hadisleri almakla Ona iftira etmiştir" şeklinde anlaşılıyor. yukarıda yazdım. sizin sözlerinizi alıp şiileri tanıyıp onlar hakkında hüsnü zan besleyen hocalar ne halde anlatıyorlar. kasıtlı vahhabileri hiç düşünemiyor ve konu edinmiyorum bile.. İmam masumdur, ve İmam, biz mektebe karıştırılan hurafeleri temizleriz demiyor mu? bu temizleme şiileri koruma en temel şia kaynaklarında olmayacaksa daha nerede olacak? İmam en temel kaynağa müdahil olmayacak da neye müdahil olacak? direk bu soruya cevap verir misiniz. en temel hadis kitabına İmam neden kayıtsız kalmış? kalmamışsa ne yapmış?

                            [quote author=garipturab link=topic=25161.msg170643#msg170643 date=1377721945]
                            Bu durumu izah eden yığınla hadis var, "tasdik olduğunu" iddia ettiğin şia hadisleri arasında, hiç denk gelmedin mi? Veyahut da kaç asırdır değişmeyen Kâfi nasıl oluyor da imam tarafından güncelleniyor?
                            [/quote]

                            Baskılar arasında yanlışlık olamaz mı? İmam'ın koruması altında olmayan Buharinin 4 değişik nüshası var. Yani bir kere değiştirilmiş çıkarma ve eklemeler yapılmış, onunla yetinilmemiş bu değişmiş olan nüsha bir daha değiştirilmiş bir daha derken dört kez değiştirilmiş. şu an dünyada kullanılan Buhari 4 kez tahrifata uğmış hali. Eğer el Kafi 4kez değişmiyorsa bunun nedeni İmamın ona müdahil olup, güncellemesi anlamına gelmez mi? güncellemekten kastım değiştirerek bir güncelleme değil. daha doğru bir ifadeyle koruması şeklinde.. güncelleme kelimesi doğru bir ifade değil.

                            Yorum


                              #15
                              Ynt: Şii kaynaklarına erişim

                              Selam aleykum.

                              Zahmet etmişsin, açıklamalar yapmışsın, Allah razı olsun.

                              Esasta yalnızca Kâfi'yi kastederek konuşmadım, "şii kaynaklarının tasdik olunduğu ve güncellendiği" üzerine Kâfi'yi kendimize örnek aldık sadece. Yoksa bu konu üzerinde derin bir araştırma yapmış değilim, yalnız okudukça zihnime düştüğüm notlar var konuyla ilgili olarak. (Buna Kâfi de dahil.)

                              Dinin esasını oluşturan konularda zaten şüpheli işler olsa, ne alimin bir kıymeti kalır ne de Allah'ın dinini koruyacağına dair inancımızın. Bu zaten bizim hak iddiamızdır; "kurtulan fırka" olmanın anahtarı da budur ve böyle konularda zaten sünni camianın aksine şiada öyle alimler arası ayrılık olmamıştır. Dediğim gibi, bu hakkın tezahürüdür; bir yerde sünni alimlerin birbirlerine kafir demeleri gibi yapan ve dinin esasını ilgilendiren konularda birbirine zıt inançlar ortaya koyan şii alimler hiçbir zaman olmamıştır.

                              Bunların dışında yine ümmetin genel durumunu ilgilendiren fûru konularda ise her zaman bir kesinlik iddiası olmamıştır. Örneğin İmam Rıza'ya atfedilen ve "ineğin idrarını içmekte bir sakınca görmüyorum" şeklinde meal edilebilecek bir rivayeti aklen kabul etmek pek mümkün değil; bu "hadis" bizim kitaplarımızda nakledilmiştir ve alimler tarafından "zayıf" ve "şüpheli" olarak nitelendirilmiştir. Yani şii kaynaklarda yer almasına rağmen, alimlerin genel görüşü üzere hasen sayılmıyor. (Bununla beraber, kabul eden alimler de var-ki hatta kitaplarına da almışlar ve bunu hayatlarında uygulayan ve hatta şifa bulduğunu söyleyen insanlar da var.) Bununla beraber günümüze gelirsek, ümmetin genel davranışını etkileyen siyasi durumlarda ruhani olarak insanların kalplerinde yer edinen alimler nadiren de olsa birbirine ters düşebilmekte. Örneğin Ayetullah Humeyni (r.a) ile beraber birçok alim devrimin içerisinde yer alırken, bazı büyük başka alimler de siyasi olarak buna ihtiyaç olmadığı görüşündeydiler. Devrime kötü gözle bakanlardan bahsetmiyorum, o tamamen ayrı bir konu. Devrimi kınamayan ve fakat o gün için ısrarla zaruri olmadığını düşünenlerden bahsediyorum. İşte onların bir kısmının durumu, Malik ile Ammar'ın, Selman ile Ebu Zer'in durumu gibidir.

                              Böylece, bizim alimlerimizin kendileri de "bu kitap bütünüyle masumdur" iddiasında hiç bulunmuyorlar; yoksa zaten "içtihad" olmazdı bunun adı. (Hadislerin toplanıp da elekten geçirilerek halka sunulmasına genel anlamda zaten içtihad demiyoruz; fakat zaten de hadis kitapları bizim gözlemlediğimiz değişikliklere de pek uğramamıştır, dünya ve çağ çok fazla değişikliklere uğradığı halde.) Bizim alimlerimize müçtehid dememizin ve onların Allah'a yaklaşarak doğru bilgiyi insanlara sunabildiğine inanmamızın sebebi budur. Eğer ki onlar sadece imamın tasdik ettiği bilgiyi aktarıyor olsalardı, zaten içtihad etmelerinin de hükmü olmazdı, nitekim keşifle veya hatta bil fiil İmam (a.f)'ı mutlaka gören ve işiten olacaktır, öyleyse neden doğrudan onun sözünü aktarmak yerine dini hükümler gibi ciddi konularda içtihad edip de "ey imam ben böyle yaptım olmuş mu" diye sorsun? Zira bugün peygamber veya diğer imamların (a.s) döneminde olduğu gibi bir çağda da değiliz; gaybette imamın gaybi ilimleri kullanmasının da akılların daha kolay kabul edebileceği, daha makul olduğu bir zamanda yaşıyoruz. Dün imamlarımız bunu pek ifşa etmiyorlardı, fakat bugün gaib olan imam aramızda zaten baştan bir mucize ile bulunuyor.

                              Halbuki bu, onun "küçük gaybet" döneminde yaptığı bir şeydi. Zaten de "küçük gaybet" ve "büyük gaybet" diye bunu iki dönem şeklinde algılamamızın sebebi de budur. O hala insanların arasındadır ve fakat artık soruların sorulduğu ve onun da bilinen kişiler aracılığıyla bunları cevapladığı bir dönemde değildir. Dikkat edersen o döneme ilişkin alim kültürüyle bu döneme ilişkin alim kültürü de birbirinden farklıdır. Çünkü imama ulaşabilen kişiyle ulaşamayan kişinin içtihada gereksinimi de aynı değildir. Bir mesele hasıl olduğunda nakipleri ona danışır ve halka aktarır ve böylece bir alimin içtihad etmesine gerek olmaz.

                              İlk olarak selmancan tarafından gönderildi
                              bir kere bir insanın kitabını onaylatması için onaylayanı görmesi şarttır demek çok düşünülmeden kullanılmış bir ifadedir.
                              Elbette. Zaten bu alıntından hemen sonra alıntıladığın kısımda bunu ifade etmiştim. Benim oradaki maksadım, imamın evini ziyaret etmek gibi bir görme değil ki? Yani "görme" kısmını neden fiziksel bir görme olarak sınırlandırdın? Oradaki kastım şudur; imamın bir şeyi tasdik ettiği ve güncellendiğini söyleyeceksek, o kaynağın müellifi bundan habersiz olursa imamın yaptığı ne işe yarar ve neden rabıtası olmadığı bir alime de güvenmiş olur? Eğer onu tasdik ediyorsa, senin de söylediğin gibi, öğrencisinin ödevini kontrol eden bir öğretmen gibi olması icap eder-ki öyle bir durumdan öğrencinin habersiz olması da mümkün değildir; çünkü ödevi o almıştır ve öğretmene de o götürmüştür. "Görmek" olarak kastettiğim budur; bihaber olmamak ve irtibat halinde olmak. Herhangi bir insan dahi imamı (a.f) rüyasında da olsa görüyorsa, onunla daha reel irtibatta bulunmak da Allah'a daha yakın olan kişiler için pek mümkündür.

                              İlk olarak selmancan tarafından gönderildi
                              İmam en temel kaynağa müdahil olmayacak da neye müdahil olacak? direk bu soruya cevap verir misiniz. en temel hadis kitabına İmam neden kayıtsız kalmış? kalmamışsa ne yapmış?
                              İmamların (a.s) masumiyeti nereden gelir? Onların iradî bir şekilde Allah'ın emir ve yasaklarına uymaları, Allah'ın sıfatlarını temsil etmeleri (yani ayetteki gibi Allah'ın halifeleri olmaları)ndan mı? Yoksa Allah'ın onları kesin olarak günahtan koruması ve onların isteseler bile günah işleyememesinden mi? Şüphesiz hepimizin kabul ettiği üzere ilk şık geçerlidir; yani onlar birer melek veya robot gibi beyinlerine yüklenen programla hareket etmiyorlardı. İşte aynı şekilde onları halis olarak takip eden Allah dostları da, onlardan daha aşağı makamlarda olarak aynı Allah'ın sözü gibi konuşur, Allah'ın görmesi gibi görür ve Allah'ın duyması gibi duyarlar. Nasıl ki Resulullah'ın (s.a.a) her konuştuğunun vahiy olması ayetle sabit olduğu halde her konuşacağı şeyi Allah'ın melekler aracılığıyla bildirmediği muhakkak ise, onlardan aşağı makamlarda olan ve fakat onları halis olarak takip eden alimlerin de her konuştuklarını ve yaptıklarını doğrudan doğruya tasdik ettirmeye hacet olmadığı da anlaşılır. Onlar Allah'a yakınlaştıkça kalp gözleri açılır ve böylece Allah'ın sözü gibi söz söyler de söylediği sözü resmi bir makama sunar gibi Allah'ın onayına sunmaz. Çünkü Allah onun kalbine yerleşmiştir ve o kalpten zaten Allah'ın hoşnut olmayacağı bir şey çıkmaz.

                              Örnek verecek olursak, imamlarımızın çoğu zaman özel öğrencileri oldu ve onları yetiştirmeye özel önem gösterdiler; fakat bu demek değil ki örneğin Hişam her konuştuğu konuyu İmam Cafer'e sordu ve tasdik ettirdikten sonra yaptı ve söyledi. Hişam, İmam Cafer'in rengine, yani Allah'ın rengine boyanmıştı. Kırmızı boyadan ne kadar alırsan al; hep kırmızı boya olarak gelir. Her bir fırça boya alırken onun kırmızı olup olmadığını kontrol etmenin ve boyayı üreten ustaya "bu da kırmızı olmuş mu" diye sormanın gereği yoktur. Büyük alimlerin, yani evliyanın durumu da böyledir. Onlar da kalp gözlerinin açıklığı nispetinde Allah'ın sözünü aktarmakta imamların öğrencileri gibidirler ve böylece imamdan doğrudan doğruya "bu olmuş, bu olmamış" gibi bir tasdik almaya gerekleri yoktur. Çünkü zaten kalplerinde imamın izleri vardır. Direk bu soruya cevap verir misin dediğin soruna karşılık acizane verdiğim cevap da işte böyledir; imamın müdahil olması böyledir.

                              Kayıtsız kalmasının söz konusu olmadığını zaten biliyoruz ve bu konuda hemfikiriz. Belki de farklı düşündüğümüz nokta, kayıtsız kalmamanın sonucu olarak yapılan iştir. Örneğin Allah bugün Suriye'de olanlara kayıtsız kalmamıştır; fakat İsrafil'i (a.s) de oraya gönderip toplumları helak etmemiştir. Örneğin Malik-i Eşter'in imanını ve Allah'a olan yakınlığını tartışmaya gerek yoktur; fakat İmam'ın emrini uygulamış olmasına ve ona ihanet etmemesine rağmen, savaşta "geri dön" çağrısına üzülmüştür ve dönmeyi istememiştir. Keza aynı şekilde hakem olayında İmam Ali'nin isteksizliğine rağmen bazı değerli ashabı Ebu Musa'nın hakemlik yapmasının uygun olduğunu söylemiştir; imam, tüm ümmetin kaderini etkileyen bu olaya kayıtsız kalmış mıdır? Kalmamıştır; peki kayıtsız kalmamamış olması, onun orada zor kullanmasına ve kendi isteğini mutlak olarak yerine getirmesine sebep olmuş mudur? Hayır. Öyle olsaydı onun istemediği Ebu Musa hakem olarak atanmazdı. Hatta başa sararsak hilafet konusu da bugüne geldiği şekliyle olmazdı.

                              Aslında bu konuşmanın çoğu, "şii hadis külliyatı imamın yanındadır ve sürekli güncellenmektedir" iddiası üzerine oldu. Şimdi "güncellenme kelimesi doğru bir ifade değil" dediğin için, belki fikirlerin çizgileri yakınlaşmış oldu.

                              Vesselam.

                              Yorum

                              YUKARI ÇIK
                              Çalışıyor...
                              X