Muhammed b. Hümeyd, Cerir'den, O da Sufyan'dan, O da Abdullah b. Ziyad b. Hudeyr'den rivayet ettiðine göre Abbullah b. Ziyad b. Hudeyr þöyle diyor:
“Ebu Ýshak Es-Sübey'î Kûfe'ye geldi. Þemr b. Atiyye, birlikte yanýna gitmemizi istedi. Yanýna gittik ve sohbet ettik.” Ebu Ýshak þöyle dedi:
“Ben Kûfe'de iken istisnasýz olarak bütün Küfe ehli Ebubekir ve Ömer'in (r.a.) faziletlerine inanýyor ve onlarý sair ashaba tercih ediyorlardý. Þimdi ise konuþabildikleri kadar konuþuyorlar. Vallahi ne dediklerine akýl erdiremiyorum.” Ebu ishak Osman'ýn (r.a.) þahadetinden üç sene önce doðdu. Büyük alimlerden olan Ebu Ýshat uzun bir hayat yaþadý ve H. 127 de vefat etti. Ali'nin (r.a.) hilafeti esnasýnda çocuk olan Ebu Ýshak, Onun hakkýnda þöyle diyor:
Ali (r.a.) Kûfe'de minberin üstünde hutbe irad ederken babam beni kaldýrdý. Onu beyaz saç ve sakalýyla gördüm.
Ebu Ýshak'ýn Kûfe'yi ilk defa ne zaman terk ettiðini ve ondan sonra tekrar Kûfe'yi ne zaman ziyaret ettiðini bilseydik, Kûfe'deki alevîlerin Ebubekir ve Ömer'i (r.a.) ne zaman tercih ettiklerini ve ne zaman terkettiklerini bilecektik.
Ali (r.a.), Küfede Ebubekir ve Ömer'i (r.a.) methederken aleviler de Tahkim (Hakem olayý) hadisesine kadar imamlarýna muhalefet etmemiþlerdir. Maalesef bu olaydan sonra haricîler ve onlarýn bir fýrkasý olan Ýbâdiyye ayný istikamette kalmalarýna raðmen Alevîler imamlarýna muhalefet ederek Hicri Birinci asýrdan sonra Ebubekir ve Ömer (r.a.) hakkýnda ileri geri konuþmuþlardýr.)
Damure, Said b. Hasan’ýn, Leys b. Ebi Selim'den aþaðýdaki, sözleri iþittiðini nakleder. Leys (Leys b. Ebi Selim el-Kureyþi el-Kûfi, âlim olup Ýkrime'den hadis nakletmiþtir. Ma'mer, Þube ve Sevri'nin hocalarýndandýr. Kûfe'nin en iyi âlimlerindendir. H. 143 te vefat etmiþtir. ) þöyle diyor:
“Ýlk þiîleri gördüm. Onlar Ebu Bekir ve Ömer'e hiç kimseyi tercih etmiyorlardý.”
Mesela þia alimlerinden Abdulrezzak;
“Eðer Hz Ali , Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer’i üstün tutmasaydý bende tutmazdým, Hz Osman’ý sevmeseydi bende sevmezdim.”
Ali (r.a.), Osman'ýn (r.a.) þehit edilmesinin altýncý günü olan Cuma gününde, Hz Osmaný þehit eden çapulcularýn Hz Ali ye halife olmasý gerektiði konusundaki baskýlar altýnda halka karsý irad ettiði bir hutbede söyle demiþtir: “Ey insanlar! Dikkatle dinleyiniz. Halife tayin etme iþi sizin iþinizdir. Siz tayin etmediðiniz müddetçe bunda hiç kimsenin hakký yoktur. Her ne kadar önceleri Osman'ý (r.a.) tayin etmede ihtilafa düþmüþ isek de, su anda dilerseniz bu isi uhdeme alacaðým. Aksi halde hiç kimseyi zorlamam .” Bu husustaki uzun bilgiyi Taberi 5/156–157 sahifelerinden almak mümkündür. Emirülmü'minin “Halife tayin etme iþi sizin iþinizdir, onda kimsenin hakký yoktur. Ancak tayin ettiðiniz müstesna”
Hz Zeyd’e yapýlan ihanet sonrasýnda taraftarlýk anlayýþýndan uzaklaþýlarak taraftarcýlýða yani Þiacýlýða dönüþtürülen bu yapý bu olayla birlikte Ehlibeyt imamlarý gözetiminden uzaklaþmaya baþlamýþ, büyük kayboluþ diye adlandýrdýklarý olaydan sonra meydanýn iyice boþ kalmasýyla sýnýr tanýmaz olmuþlardýr.
Eðer sahabe bir birine düþman olsaydý, yâni Hz. Ali, Hz. Ömer’i sevmeseydi ona kýzý Ümmü Gülsümü verir miydi? Allah’ýn aslaný olan Hz. Ali’nin korkudan “takiyye” yapýp kýzýný Hz. Ömer verdiðini düþünmek en azýndan haksýzlýk olur.(Suyûti, Tarihu’l-Hulefâ, el-Kahire, 1964, s. 177–178) Kaynak: Prof. Ihsan Süreyya Sýrma, Tarih Þuuru, Seha yayýnlarý
Hz. Ömer’in hilafeti döneminde, Hz. Ömer’in kendisinin de Ýran seferine katýlmak istemesine karþýn, Hz. Ali’nin buna karþý çýkarak “Ya Ömer, sen gitme, eðer sen bu savaþta þehit olacak olursan Ümmetin baþý ortadan kalkmýþ olur, bu da ümmete aðýr bir darbe olur. Ama eðer bir kumandan þehit olacak olursa onun yerine baþka bir kumandan getirilir”
Bu dönemden sonra ihanet planlarýnýn bir bir hayata gecirilmeye baþlandýðý görülmektedir. Bu konuyu dile getiren tarihi vesikalara baktýðýmýzda alt niyetli provakatif düþüncenin amacýna ulaþmak için var güçleri ile çalýþtýðýný görmek mümkün olur. Mesela; Hz. Peygamber'in soyundan gelen Meþhur alim Zeydi imamlardan Ýbn Murtaza'ýn konu ile ilgili, tespitlerine bakarsak bize ciddi manada ýþýk tutacaktýr.
"Rafýzilerin mezhepleri, ilk devir geçtikten sonra ortaya çýkmýþtýr. Sahabe arasýnda, hiç kimsenin Ali hakkýnda açýk,' mütevatir nassdan sözettiði duyulmamýþtýr. Onlar, önce Ammar, Ebu Zer, Mikdat b. el- Esved'in de Ali'nin imam olduðu görüþünde olduklarým ileri sürmüþlerdir. Lakin, isimleri zikredilen bu kimselerin, Ebu Bekir ve Ömer' den teberru
ettiklerini açýklamamýþ olmalarý ve ikisine de, sövmemiþ. (sebbetmemiþ) olmalarý, Rafýzileri yalanlamaktadýr. Öyle ki, onlarýn iddialarýnýn aksine; Selman (r.a), Hz. Ömer (r.a) döneminde Medâin, Ammar da Kufe valiliðinde bulunmuþtur. ... Ali, Ammar ve Selman" (Tirmizi, Menâkib, 34).
Eðer bu siyasi mücadele dini bir mücadale olsaydý Selman Farisi hiç Hz Ömer döneminde valilik yaparmýydý? Hz Eyüp El Ensari, emevilerin ardýna düþüp Ýstanbul’un fethine gidermiydi bu insanlara haþa iki yüzlülük nasýl yakýþtýrýlabiliyor doðrusu anlamak mümkün deðil!. Ýþte bu tür tarihdeki sayýsýz gerceklerin anlamýný saptýrmak için takiyye anlayýþýnýn ortaya konduðu neden düþünülmez ki!
Hz. Ali’nin, Hz. Fatýma’dan olan kýzý Ummu Gülsüm’ü Resulullah’ýn halifesi Müminlerin emiri Ömer el-Faruk ile evlendirmesi, onun Hz Ali ile Hz fatýma ile bir sorununun olmadýðýný gösterir. Yine Hz Ali nin diðer halifeler ile arasýnda saðlam ve köklü baðlara delildir. Þia tarihcileri belki bunu da deðiþtirmeyi zamanýnda düþünemediðinden þii muhaddisler, müfessirler ve “masum” imamlar da bunu itiraf etmiþlerdir. Mesela Kuleyni, Mueaviye b. Ammar’dan, Ebu Abdillah’ýn þöyle dediðini rivayet etmiþtir: “Ebu Abdillah'a kocasý ölen kadýnýn iddet müddetini evindemi, yoksa istediði yerdemi geçirmesi gerekir? Diye sordum. Ýstediði yerde geçirebilir; zira Ali Ömer vefat edince ummü Gülsüm'ü alýp kendi evine götürdü, dedi.” Kuleyni, el Kâfi c.2 s.311
Kitabýnda “Ummu Kulsum’un Evliliði” diye bir bölüm ayýran Kuleyni, bu bölümde, Zurare’den þu haberi rivayet eder: “ Ebu Abdillah Ummu Gülsüm'ün evliliði hakkýnda, bu bizi kýzdýran bir evlilik demiþtir.”
Muhammed b. Ali b. Þehr Aþun el-Mazendarani eserinde þöyle der: “ Fatýma'dan Hasan, Hüseyin, Muhsin Zeyneb el-Kübra ve Ümmü Gülsüm el-Kübra dünyaya geldi. Ömer Ümmü Gülsümle evlendi.” el-Mazenderani, Menakýbu Ali b. Ebi Talib, c.3 s. 162 .
Þiilerce eþ-Þehid diye bilinen ikinci kimseleri olan Zeynud Din el.Amili de þunlarý söyler: “Hz. Peygamber bir kýzýný Osman ile, diðer kýzý Zeynep’i de Ebul As ie evlendirdi; bunlarýn ikisi de Haþim Oðullarýndan deðildir. Ayný þekilde Ali de Ümmü Gülsüm’ü Ömer ile evlendirdi. Abdullah b. Amr b. Osman Hüseyin’in kýzý Fatýma ile, Musab b. ez-Zübeyr de onun kardeþi Seine ile evlendi. Bunlarýn hiçbirisi Haþim Oðullarýndan deðildir” el-Amili, Mesalikul Efkam c.1
Bu hakikatlere raðmen yani kendi kaynaklarýnda yer alan Hz Ömer’in Hz Ali nin kýzý ile evlenmesini, Hz Osman ýn Hz peygamberimizin iki defa damadý olmasýný kolay izah edemediklerinden. iþlerine geldiði gibi reddetme yoluna gitmektedirler. Onlar için hakikat önemli deðil. Onlarýn kabullenmesi ya da reddetmesi önemlidir. Allame Muhammed Hüseyin Fadlullah,ýn Þii-Sünni ihtilaflarýný konusunda Suudi Arabistan'ýn Ukaz gazetesine 19.10.2008 tarihinde verdiði röportajda ;
Sayýn Fadlullah sizin Þia Mezhebi’nin direklerinin bile muhalefet ettiði görüþleriniz var. Mesela Kaburga kemiðinin kýrýlmasý meselesinde belki Þia tarihinde söylenmemiþ bir þey söylediniz. Þia tarihinde Emir el Müminin Ömer bin Hattab’ýn Hz. Ali’nin evine zorla girerken Hz. Fatýma’nýn kaburga kemiðini kapý ve duvar arasýnda býrakarak kýrdýðýný idea eden rivayet kabul ediyor. Fakat siz bu rivayeti reddediyorsunuz. Bu konuyu nasýl delillendiriyorsunuz.
Ben bu olayý tarih okumalarým ve tahlillerim sýrasýnda irdeledim. Ve gördüðüm kadarýyla bu konuda aktarýlan rivayetlerin çoðu zayýf olmakla birlikte güvenilir deðiller. Herhangi bir tarihi olayý ele alýrken onu meydana getiren arka planý iyi araþtýrmamýz gerekiyor ki olayýn doðruluðu ya da yanlýþlýðý konusunda yargýda bulunabilelim.
Hz. Zehra’ya vurmak ya da þiddet uyguluma meselesi ise o dönemde pek tutarlý deðil. Çünkü Hz. Zehra pek öyle kendisi üzerinden muhalefete baský yapýlabilecek bir konumda deðil. Aksine o Hz. Peygamber’in kýzý olmasý hasebiyle dönemde bütün Müslümanlarýn saygý duyduðu birisi
Ýkinci olarak. Bu olayýn olduðu sýrada Hz. Ali de evde. Ýslam kahramaný Hz. Ali’nin karýsýný ve ayný zamanda bu kiþi Hz. Peygamber(a.s)’nin kýzý, öldürmeye çalýþmalarýna sessiz kalmasý pek doðal olmaz.
Üçüncü olarak Hz. Ali evde yalnýz deðil. Yanýnda Beni Haþim’den birçok kiþide vardý. Bazý rivayetlerde Zübeyir’in de evde olduðu kýlýcý ile dýþarýda olduðu dýþarýda kýlýcýný kýrdýklarý aktarýlmakta.
Baþka bir noktada Mecmaül Beyan yazarý Tabersi’nin El Ýhticac isimli eserinde bir rivayet var. Bu rivayette Ömer’e soruyorlar neden Ali’nin evini yakmakla tehdit ettin. Ömer bunun üzerine yaptýðýmý gördünüz mü diyor. Yani bu konuyu iyi bir þekilde tahlil ettiðimiz de pek de tutarlý olmadýðýný görüyoruz.
Ayrýca biz Hz. Zehra’nýn bu konuda pek konuþmadýðýný görüyoruz. Bazý rivayetlerde Hz. Zehra’nýn hilafetin Ali’nin hakký olduðunu anlatmak için Muhacir ve Ensar’ý gezdiðini okumaktayýz. Fakat hem bu sýrada hem de mescitteki hutbesi sýrasýnda bu konudan bahsetmediðini görüyoruz. Ama bu konudan bahsetse idi daha duygusal bir hava oluþturabilirdi. Ayný þekilde Ali’nin de bu konudan bahsetmediðini görüyoruz. Bu mesele sadece Ali’nin deðil sahabenin de bir yönden meselesi idi.
Ve dillendirilmesi halinde büyük bir infiale neden olabilirdi. Fakat bu mesele dillendirilmedi. Bu mesel hem rivayetler acýsýndan incelendiðinde hem de tarih usulü açýsýndan incelendiðinde pek kabul edilebilir görünmüyor. Ben bu meselenin doðru olduðunu kabul eden birçok kiþiye sordum. Herhangi biri eþini öldürmek amacýyla ona saldýrsa ne yapardýn? Onu Korur muydun, korumaz mýydýn? Elbette eþini korur. Þimdi nasýl oluyor da Ýslam’ýn Aslaný Ali eþini korumak için harekete geçmiyor. Bu nedenle bu mesel bana göre kabul görecek bir mesele deðildir.
Sayýn Fadlullah sizi izleyen Sünni ve araþtýrmacý ve âlimler sizin bu tarafsýz tutumunuz nedeniyle sizi çok takdir etmekten kendilerini alýkoyamamýþlardýr. Fakat siz olaya tam bir açýklýk getirmediniz. Sizce bu olay uydurmamýdýr yoksa bu konuda bazý þüpheleriniz var mý?
Ýbni Kuteybe’nin aktardýðý üzere Ömer’in Ali’nin evini yakma tehdidinde bulunduðu yönünde sözler var. Bu aktarýda, Ali evinin önünde toplanan ve kendisine biat etmesi için yapýlan baskýya karþý evinden çýkmadý. Fakat daha sonra dumanlar evinin etrafýný sardýkça evden çýktý. Hafýz Ýbrahim Umriye kasidesinde bakýn ne diyor;
Ve Ömer Ali’ye þöyle diyordu,
Bilinenden daha Ekrem, duyulandan daha büyük olan,
Bak yakýyorum evini ve kalmayacaðým bununla,
Sen ve Mustafa’nýn kýzý biat etmezse…
Bu konuda bu ve buna benzer abartmalar var. Fakat bu konu benim için ortalamanýn
üzerinde bir araþtýrma yapmaya deðecek bir konu deðil. Ben bu söylediklerimi bir fikir olarak ortaya attým.”…
Bu muhterem zat vefat etmiþtir. Artýk bunun adýný kullanarak onun bu konuyla ilgili görüþlerini deðiþtirmek çok kolaydýr. Onun adýna çok sey yazýlabilir. Mesela ifrat ve tefrit zihniyetinden kurtulamayan birisi þunu söyleyebilir. “Hüseyin Fadlullah ölmeden önce bu görüþünden vazgeçti tövbe etti” derlerse hiç kimse þaþýrmasýn. Çünkü hakikati alabora eden dostluklarý kine bürüyen, bütün tarih böyle yazýlmadý mý?
“Ebu Ýshak Es-Sübey'î Kûfe'ye geldi. Þemr b. Atiyye, birlikte yanýna gitmemizi istedi. Yanýna gittik ve sohbet ettik.” Ebu Ýshak þöyle dedi:
“Ben Kûfe'de iken istisnasýz olarak bütün Küfe ehli Ebubekir ve Ömer'in (r.a.) faziletlerine inanýyor ve onlarý sair ashaba tercih ediyorlardý. Þimdi ise konuþabildikleri kadar konuþuyorlar. Vallahi ne dediklerine akýl erdiremiyorum.” Ebu ishak Osman'ýn (r.a.) þahadetinden üç sene önce doðdu. Büyük alimlerden olan Ebu Ýshat uzun bir hayat yaþadý ve H. 127 de vefat etti. Ali'nin (r.a.) hilafeti esnasýnda çocuk olan Ebu Ýshak, Onun hakkýnda þöyle diyor:
Ali (r.a.) Kûfe'de minberin üstünde hutbe irad ederken babam beni kaldýrdý. Onu beyaz saç ve sakalýyla gördüm.
Ebu Ýshak'ýn Kûfe'yi ilk defa ne zaman terk ettiðini ve ondan sonra tekrar Kûfe'yi ne zaman ziyaret ettiðini bilseydik, Kûfe'deki alevîlerin Ebubekir ve Ömer'i (r.a.) ne zaman tercih ettiklerini ve ne zaman terkettiklerini bilecektik.
Ali (r.a.), Küfede Ebubekir ve Ömer'i (r.a.) methederken aleviler de Tahkim (Hakem olayý) hadisesine kadar imamlarýna muhalefet etmemiþlerdir. Maalesef bu olaydan sonra haricîler ve onlarýn bir fýrkasý olan Ýbâdiyye ayný istikamette kalmalarýna raðmen Alevîler imamlarýna muhalefet ederek Hicri Birinci asýrdan sonra Ebubekir ve Ömer (r.a.) hakkýnda ileri geri konuþmuþlardýr.)
Damure, Said b. Hasan’ýn, Leys b. Ebi Selim'den aþaðýdaki, sözleri iþittiðini nakleder. Leys (Leys b. Ebi Selim el-Kureyþi el-Kûfi, âlim olup Ýkrime'den hadis nakletmiþtir. Ma'mer, Þube ve Sevri'nin hocalarýndandýr. Kûfe'nin en iyi âlimlerindendir. H. 143 te vefat etmiþtir. ) þöyle diyor:
“Ýlk þiîleri gördüm. Onlar Ebu Bekir ve Ömer'e hiç kimseyi tercih etmiyorlardý.”
Mesela þia alimlerinden Abdulrezzak;
“Eðer Hz Ali , Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer’i üstün tutmasaydý bende tutmazdým, Hz Osman’ý sevmeseydi bende sevmezdim.”
Ali (r.a.), Osman'ýn (r.a.) þehit edilmesinin altýncý günü olan Cuma gününde, Hz Osmaný þehit eden çapulcularýn Hz Ali ye halife olmasý gerektiði konusundaki baskýlar altýnda halka karsý irad ettiði bir hutbede söyle demiþtir: “Ey insanlar! Dikkatle dinleyiniz. Halife tayin etme iþi sizin iþinizdir. Siz tayin etmediðiniz müddetçe bunda hiç kimsenin hakký yoktur. Her ne kadar önceleri Osman'ý (r.a.) tayin etmede ihtilafa düþmüþ isek de, su anda dilerseniz bu isi uhdeme alacaðým. Aksi halde hiç kimseyi zorlamam .” Bu husustaki uzun bilgiyi Taberi 5/156–157 sahifelerinden almak mümkündür. Emirülmü'minin “Halife tayin etme iþi sizin iþinizdir, onda kimsenin hakký yoktur. Ancak tayin ettiðiniz müstesna”
Hz Zeyd’e yapýlan ihanet sonrasýnda taraftarlýk anlayýþýndan uzaklaþýlarak taraftarcýlýða yani Þiacýlýða dönüþtürülen bu yapý bu olayla birlikte Ehlibeyt imamlarý gözetiminden uzaklaþmaya baþlamýþ, büyük kayboluþ diye adlandýrdýklarý olaydan sonra meydanýn iyice boþ kalmasýyla sýnýr tanýmaz olmuþlardýr.
Eðer sahabe bir birine düþman olsaydý, yâni Hz. Ali, Hz. Ömer’i sevmeseydi ona kýzý Ümmü Gülsümü verir miydi? Allah’ýn aslaný olan Hz. Ali’nin korkudan “takiyye” yapýp kýzýný Hz. Ömer verdiðini düþünmek en azýndan haksýzlýk olur.(Suyûti, Tarihu’l-Hulefâ, el-Kahire, 1964, s. 177–178) Kaynak: Prof. Ihsan Süreyya Sýrma, Tarih Þuuru, Seha yayýnlarý
Hz. Ömer’in hilafeti döneminde, Hz. Ömer’in kendisinin de Ýran seferine katýlmak istemesine karþýn, Hz. Ali’nin buna karþý çýkarak “Ya Ömer, sen gitme, eðer sen bu savaþta þehit olacak olursan Ümmetin baþý ortadan kalkmýþ olur, bu da ümmete aðýr bir darbe olur. Ama eðer bir kumandan þehit olacak olursa onun yerine baþka bir kumandan getirilir”
Bu dönemden sonra ihanet planlarýnýn bir bir hayata gecirilmeye baþlandýðý görülmektedir. Bu konuyu dile getiren tarihi vesikalara baktýðýmýzda alt niyetli provakatif düþüncenin amacýna ulaþmak için var güçleri ile çalýþtýðýný görmek mümkün olur. Mesela; Hz. Peygamber'in soyundan gelen Meþhur alim Zeydi imamlardan Ýbn Murtaza'ýn konu ile ilgili, tespitlerine bakarsak bize ciddi manada ýþýk tutacaktýr.
"Rafýzilerin mezhepleri, ilk devir geçtikten sonra ortaya çýkmýþtýr. Sahabe arasýnda, hiç kimsenin Ali hakkýnda açýk,' mütevatir nassdan sözettiði duyulmamýþtýr. Onlar, önce Ammar, Ebu Zer, Mikdat b. el- Esved'in de Ali'nin imam olduðu görüþünde olduklarým ileri sürmüþlerdir. Lakin, isimleri zikredilen bu kimselerin, Ebu Bekir ve Ömer' den teberru
ettiklerini açýklamamýþ olmalarý ve ikisine de, sövmemiþ. (sebbetmemiþ) olmalarý, Rafýzileri yalanlamaktadýr. Öyle ki, onlarýn iddialarýnýn aksine; Selman (r.a), Hz. Ömer (r.a) döneminde Medâin, Ammar da Kufe valiliðinde bulunmuþtur. ... Ali, Ammar ve Selman" (Tirmizi, Menâkib, 34).
Eðer bu siyasi mücadele dini bir mücadale olsaydý Selman Farisi hiç Hz Ömer döneminde valilik yaparmýydý? Hz Eyüp El Ensari, emevilerin ardýna düþüp Ýstanbul’un fethine gidermiydi bu insanlara haþa iki yüzlülük nasýl yakýþtýrýlabiliyor doðrusu anlamak mümkün deðil!. Ýþte bu tür tarihdeki sayýsýz gerceklerin anlamýný saptýrmak için takiyye anlayýþýnýn ortaya konduðu neden düþünülmez ki!
Hz. Ali’nin, Hz. Fatýma’dan olan kýzý Ummu Gülsüm’ü Resulullah’ýn halifesi Müminlerin emiri Ömer el-Faruk ile evlendirmesi, onun Hz Ali ile Hz fatýma ile bir sorununun olmadýðýný gösterir. Yine Hz Ali nin diðer halifeler ile arasýnda saðlam ve köklü baðlara delildir. Þia tarihcileri belki bunu da deðiþtirmeyi zamanýnda düþünemediðinden þii muhaddisler, müfessirler ve “masum” imamlar da bunu itiraf etmiþlerdir. Mesela Kuleyni, Mueaviye b. Ammar’dan, Ebu Abdillah’ýn þöyle dediðini rivayet etmiþtir: “Ebu Abdillah'a kocasý ölen kadýnýn iddet müddetini evindemi, yoksa istediði yerdemi geçirmesi gerekir? Diye sordum. Ýstediði yerde geçirebilir; zira Ali Ömer vefat edince ummü Gülsüm'ü alýp kendi evine götürdü, dedi.” Kuleyni, el Kâfi c.2 s.311
Kitabýnda “Ummu Kulsum’un Evliliði” diye bir bölüm ayýran Kuleyni, bu bölümde, Zurare’den þu haberi rivayet eder: “ Ebu Abdillah Ummu Gülsüm'ün evliliði hakkýnda, bu bizi kýzdýran bir evlilik demiþtir.”
Muhammed b. Ali b. Þehr Aþun el-Mazendarani eserinde þöyle der: “ Fatýma'dan Hasan, Hüseyin, Muhsin Zeyneb el-Kübra ve Ümmü Gülsüm el-Kübra dünyaya geldi. Ömer Ümmü Gülsümle evlendi.” el-Mazenderani, Menakýbu Ali b. Ebi Talib, c.3 s. 162 .
Þiilerce eþ-Þehid diye bilinen ikinci kimseleri olan Zeynud Din el.Amili de þunlarý söyler: “Hz. Peygamber bir kýzýný Osman ile, diðer kýzý Zeynep’i de Ebul As ie evlendirdi; bunlarýn ikisi de Haþim Oðullarýndan deðildir. Ayný þekilde Ali de Ümmü Gülsüm’ü Ömer ile evlendirdi. Abdullah b. Amr b. Osman Hüseyin’in kýzý Fatýma ile, Musab b. ez-Zübeyr de onun kardeþi Seine ile evlendi. Bunlarýn hiçbirisi Haþim Oðullarýndan deðildir” el-Amili, Mesalikul Efkam c.1
Bu hakikatlere raðmen yani kendi kaynaklarýnda yer alan Hz Ömer’in Hz Ali nin kýzý ile evlenmesini, Hz Osman ýn Hz peygamberimizin iki defa damadý olmasýný kolay izah edemediklerinden. iþlerine geldiði gibi reddetme yoluna gitmektedirler. Onlar için hakikat önemli deðil. Onlarýn kabullenmesi ya da reddetmesi önemlidir. Allame Muhammed Hüseyin Fadlullah,ýn Þii-Sünni ihtilaflarýný konusunda Suudi Arabistan'ýn Ukaz gazetesine 19.10.2008 tarihinde verdiði röportajda ;
Sayýn Fadlullah sizin Þia Mezhebi’nin direklerinin bile muhalefet ettiði görüþleriniz var. Mesela Kaburga kemiðinin kýrýlmasý meselesinde belki Þia tarihinde söylenmemiþ bir þey söylediniz. Þia tarihinde Emir el Müminin Ömer bin Hattab’ýn Hz. Ali’nin evine zorla girerken Hz. Fatýma’nýn kaburga kemiðini kapý ve duvar arasýnda býrakarak kýrdýðýný idea eden rivayet kabul ediyor. Fakat siz bu rivayeti reddediyorsunuz. Bu konuyu nasýl delillendiriyorsunuz.
Ben bu olayý tarih okumalarým ve tahlillerim sýrasýnda irdeledim. Ve gördüðüm kadarýyla bu konuda aktarýlan rivayetlerin çoðu zayýf olmakla birlikte güvenilir deðiller. Herhangi bir tarihi olayý ele alýrken onu meydana getiren arka planý iyi araþtýrmamýz gerekiyor ki olayýn doðruluðu ya da yanlýþlýðý konusunda yargýda bulunabilelim.
Hz. Zehra’ya vurmak ya da þiddet uyguluma meselesi ise o dönemde pek tutarlý deðil. Çünkü Hz. Zehra pek öyle kendisi üzerinden muhalefete baský yapýlabilecek bir konumda deðil. Aksine o Hz. Peygamber’in kýzý olmasý hasebiyle dönemde bütün Müslümanlarýn saygý duyduðu birisi
Ýkinci olarak. Bu olayýn olduðu sýrada Hz. Ali de evde. Ýslam kahramaný Hz. Ali’nin karýsýný ve ayný zamanda bu kiþi Hz. Peygamber(a.s)’nin kýzý, öldürmeye çalýþmalarýna sessiz kalmasý pek doðal olmaz.
Üçüncü olarak Hz. Ali evde yalnýz deðil. Yanýnda Beni Haþim’den birçok kiþide vardý. Bazý rivayetlerde Zübeyir’in de evde olduðu kýlýcý ile dýþarýda olduðu dýþarýda kýlýcýný kýrdýklarý aktarýlmakta.
Baþka bir noktada Mecmaül Beyan yazarý Tabersi’nin El Ýhticac isimli eserinde bir rivayet var. Bu rivayette Ömer’e soruyorlar neden Ali’nin evini yakmakla tehdit ettin. Ömer bunun üzerine yaptýðýmý gördünüz mü diyor. Yani bu konuyu iyi bir þekilde tahlil ettiðimiz de pek de tutarlý olmadýðýný görüyoruz.
Ayrýca biz Hz. Zehra’nýn bu konuda pek konuþmadýðýný görüyoruz. Bazý rivayetlerde Hz. Zehra’nýn hilafetin Ali’nin hakký olduðunu anlatmak için Muhacir ve Ensar’ý gezdiðini okumaktayýz. Fakat hem bu sýrada hem de mescitteki hutbesi sýrasýnda bu konudan bahsetmediðini görüyoruz. Ama bu konudan bahsetse idi daha duygusal bir hava oluþturabilirdi. Ayný þekilde Ali’nin de bu konudan bahsetmediðini görüyoruz. Bu mesele sadece Ali’nin deðil sahabenin de bir yönden meselesi idi.
Ve dillendirilmesi halinde büyük bir infiale neden olabilirdi. Fakat bu mesele dillendirilmedi. Bu mesel hem rivayetler acýsýndan incelendiðinde hem de tarih usulü açýsýndan incelendiðinde pek kabul edilebilir görünmüyor. Ben bu meselenin doðru olduðunu kabul eden birçok kiþiye sordum. Herhangi biri eþini öldürmek amacýyla ona saldýrsa ne yapardýn? Onu Korur muydun, korumaz mýydýn? Elbette eþini korur. Þimdi nasýl oluyor da Ýslam’ýn Aslaný Ali eþini korumak için harekete geçmiyor. Bu nedenle bu mesel bana göre kabul görecek bir mesele deðildir.
Sayýn Fadlullah sizi izleyen Sünni ve araþtýrmacý ve âlimler sizin bu tarafsýz tutumunuz nedeniyle sizi çok takdir etmekten kendilerini alýkoyamamýþlardýr. Fakat siz olaya tam bir açýklýk getirmediniz. Sizce bu olay uydurmamýdýr yoksa bu konuda bazý þüpheleriniz var mý?
Ýbni Kuteybe’nin aktardýðý üzere Ömer’in Ali’nin evini yakma tehdidinde bulunduðu yönünde sözler var. Bu aktarýda, Ali evinin önünde toplanan ve kendisine biat etmesi için yapýlan baskýya karþý evinden çýkmadý. Fakat daha sonra dumanlar evinin etrafýný sardýkça evden çýktý. Hafýz Ýbrahim Umriye kasidesinde bakýn ne diyor;
Ve Ömer Ali’ye þöyle diyordu,
Bilinenden daha Ekrem, duyulandan daha büyük olan,
Bak yakýyorum evini ve kalmayacaðým bununla,
Sen ve Mustafa’nýn kýzý biat etmezse…
Bu konuda bu ve buna benzer abartmalar var. Fakat bu konu benim için ortalamanýn
üzerinde bir araþtýrma yapmaya deðecek bir konu deðil. Ben bu söylediklerimi bir fikir olarak ortaya attým.”…
Bu muhterem zat vefat etmiþtir. Artýk bunun adýný kullanarak onun bu konuyla ilgili görüþlerini deðiþtirmek çok kolaydýr. Onun adýna çok sey yazýlabilir. Mesela ifrat ve tefrit zihniyetinden kurtulamayan birisi þunu söyleyebilir. “Hüseyin Fadlullah ölmeden önce bu görüþünden vazgeçti tövbe etti” derlerse hiç kimse þaþýrmasýn. Çünkü hakikati alabora eden dostluklarý kine bürüyen, bütün tarih böyle yazýlmadý mý?
Yorum