Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

KİME SAHABE DİYECEĞİZ

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    KİME SAHABE DİYECEĞİZ

    sahabe kime denir? Ya da Sahabe deyince biz neyi anlıyoruz. Bu konu ile alakalı farklı görüşler mevcuttur. Biz bu farklı görüşlerin içine derinlemesine girmeden kısaca en itibar edilenlerden örnekler verecek olursak;
    Allah Resulünü (s.a.v.) risalet vazifesinin başlangıcından Ezeli ve Ebedi dostu olan Allah Tealaya irtihal edişine kadar devam eden süreç içerisinde mümin olarak gören ve o hal üzere vefat eden kişilere sahabe denmiştir.
    Sahabe sayılabilmek için az da olsa Resulullah ile görüşmek şarttır
    Ashab'ın İslâm'a girişleri ve hizmetleri, İslâm uğruna çektikleri çileler ve gösterdikleri çabalar, hicretler ve gazvelerdeki durumlarının üstünlüğü yanı sıra; her şeye rağmen birer insan oldukları da göz önünde bulundurulduğunda, Ashabın hepsinin birbiri ile aynı değerde olmayacağı aşikârdır. Bu bakımdan, farklı görüşler de bulunmakla beraber derece itibâriyle Ashab-ı kirâm genellikle on iki tabakaya ayrılmıştır:
    1. Aşere-i mübeşşere (Cennet'le müjdelenen on sahabî ki bunların başında ilk dört halife gelir) ve Hz. Hatice, Hz. Bilâl gibi ilk Müslüman olanlar,
    2. Hz. Ömer'in Müslüman oluşu sırasında müşriklerin Dâru'n-Nedve'de durum müzakeresi yaptıkları zamana kadar Müslüman olanlar,
    3. I. ve II. Habeşistan hicretine katılan ashab,
    4. I. Akabe Bey'atı'nda bulunan sahabeler,
    5. II. Akabe Bey'atı'na katılanlar,
    6. Peygamber Efendimiz, hicreti sonunda Kubâ'ya geldiği zaman orada
    Resulullah'a kavuşup Medine'ye yerleşen muhacirler,
    7. Bedr Gazvesi'ne katılan Ashabı Kirâm,
    8. Bedr Savaşı ile Hudeybiye Musâlahası arasında hicret edenler,
    9. Hudeybiye'de yapılan Bey'atü'r-Rıdvân'a* katılanlar,
    10. Hudeybiye Musâlahası ile Mekke fethi arasında hicret edenler,
    11. Mekke'nin fethedilmesi üzerine Müslüman olan Kureyşliler,
    12. Hz. Peygamber'i Mekke Fethi sırasında, Vedâ Haccı'nda veya bir başka yerde gören çocuklar (Hâkim en-Neysâbûrî, Ma'rifetü Ulûmi'l-Hadîs, Beyrut 1977 s. 22-24)
    Diğer taraftan Ashab arasında büyük değeri haiz olanlar, Muhacirun (Mekke Fethi'ne kadar Medine'ye hicret edenler) ve Ensar (Hz. Peygamber'e ve Müslümanlara kucak açıp destek olan Medineli Müslümanlar) diye adlandırılan iki temel zümre olmuştur .
    İslâm âleminde, Ashab'ın faziletine, menkıbelerine ve hayatlarına dair bir çok eser yazılmıştır. Bunlar içerisinde en hacimli ve muhtevalısı, İbn Hacer el-Askalânî'nin (ö. 852) el-İsâbe fi Temyîzi 's-Sahabe adlı kitabıdır. Bunun dışında şu iki kaynak da büyük önem taşımaktadır:
    İbn Abdilberr (ö. 463), el-İstîâb fî Ma'rifeti'l-Ashab;
    İbnu'l-Esîr (ö. 630), Üsdu'l-Gâbe fî Ma'rifeti's-Sahabe
    Bir başka ifadede sahabe;
    Tabiinden olan Said b. Musayyib sahabenin bir veya iki yıl Peygamber ile birlikte bulunan bir veya iki savaşta onunla birlikte savaşan kimse olduğunu söylemektedir.
    Eş’ariye fırkasının mütekellimlerinden olan Bakelanî ise şöyle diyor: “Ümmet arasında yerleşen örfe göre sahabi, Peygamber uzun süre beraber olan kimsedir. Sadece birkaç saat Peygamberle kalan, Peygamber ile birlikte birkaç adım yol yürüyen ve hadis işiten kimse sahabe değildir.”
    Bu görüşlerin dışında farklı görüşlerin olduğu malum. Ancak, asıl olan Allah Rasulü'nün bu konudaki söyledikleridir. Hz Peygamberimizin bazı hadislerindeki sahabe tarifi ile genel anlayıştaki sahabe tarifinin pek uyumlu görülmediği bazı alimlerce ifade edilmektedir. Bunların ne olduğu ifade edilirse ; Buhari ve Müslim'in ortaklaşa rivayet ettikleri bir hadisde "Sizden biriniz Uhud dağı kadar altın infak etse Ashabım'dan birinin bir müd hatta yarım müd sadakasına yetişemez" hadisinde, geçen "sizden biriniz" diye hitap ettiği karşısındaki topluluk zaten onu gören ve onun sohbetinde bulunan kimselerdi. Eğer sohbet ettiği zümre sahabe ise bunu onlara neden söyledi? O halde Allah Rasulü'nün sahabem dediği kimseler kendisini dinleyen sohbetinde bulunanların hepsi mi, yoksa bunlardan farklı özellikleri olan kimseler miydi? " Yine Tirmizi'nin rivayet ettiği bir hadis­te Ashabına ta'n edenlere karşı söylediği "Ashabım hakkında Allah'tan korkun Allah'tan" sözleriyle azarladıkları kimseler yine başkaları değil, Hz Peygamberimiz döneminde inanmış onun sohbetinde bulunan kimselerdi.
    Bazı alimler “Ashabım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine tabii olursanız hidayete erersiniz” hadisinde kastedilen Ashabın yaklaşık 7 ile 60 civarında bugün içtihadı bize ulaşan sahabeye yönelik olduğunu söylemektedirler.
    İbn Kesîr, Sahabenin İncil ve tevratta hangi vasıflarla anlatıldığını şöyle dile getirir. “Muhammed Allah'ın rasûlüdür. Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı çe­tin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûya varırken, secde ederken görürsün. Allah'tan lütuf ve rıza isterler. Onların nişanları yüzlerindeki secde izidir. Bu, onların Tevrat'taki vasıflarıdır. İncil'deki vasıfları da şöy­ledir: Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvet­lendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ekicilerin de hoşuna gider. Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kâfirleri öfkelendirir. Allah onlardan inanıp iyi işler yapanlara mağfiret ve bü­yük mükâfat vaat etmiştir.”

    Cenâb-ı Hak, Tevbe süresinde Ashâb-ı kirâmdan razı olduğunu ve onlar için ebedi nimetler, saâdetler hazırladığını şöyle beyan ediyor:

    “Muhacirlerden ve Ensardan İslam’a girmekte ilk önce geçenler ile bunlara güzelce tâbi olanlar… Allah onlardan razı oldu, onlar da Allah’tan razı oldular. Allah onlara altlarından nehirler akan Cennetler hazırladı ki, içlerinde sonsuz kalacaklar. İşte büyük kurtuluş bu.” (Tevbe Sûresi, 100)

    Yine aynı sürede Cenâb-ı Hak sahabe-i Kirâmı överek onların İslâm uğrunda can ve mallarıyla cihat ettiklerini ifade ediyor ve kendilerini hayır ve ihsan ile şöyle müjdeliyor:

    “Lâkin peygamber ve emrindeki müminler mallarıyla, canlarıyla cihat ettiler. Bunları görüyor musun, bütün hayırlar işte onlar içindir. İşte bunlar kurtuluşa erenlerdir. Allah onlara altından nehirler akan Cennetler hazırladı. İçlerinde sonsuza dek kalacaklar. İşte o büyük kurtuluş budur.” (Tevbe Sûresi, 88-89)
    Tevbe suresinin 40. âyetinde buyuruluyor ki:
    (Eğer siz ona (Resulullaha) yardım etmezseniz (ne önemi olur ki); ona Allah yardım etmiştir. Hani, kâfirler onu, iki kişiden biri olarak (Ebu Bekir ile birlikte Mekke’den) çıkarmışlardı; hani onlar mağaradaydı; o, arkadaşına [Ebu Bekir’e] üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir, diyordu.)
    Bu âyette, Allah, Hz. Ebu Bekir’in, Resulullahın sahibi yani arkadaşı olduğu bildiriliyor. Âyette sahibihi (Onun arkadaşı) diye geçiyor. Eshab, arkadaşlar demektir. Demek ki Hz. Ebu Bekir’in sahabiden olduğu âyetle sabittir
    Sahabe hakkında daha birçok ayet-i kerime nâzil olmuştur.

    Şia’nın sahabe görüşünden de örnek verilirse; Rasulüllah'ın zamanında Hz. Ali'yi seven ve meşhur sakîfe hadisesinde onun yanında yer alan huzeyfe b. El-yemân, huzeyme b. Sabit, ebu eyyub el-ensarî, sehl b. Huneyf, osman b. Huneyf, bera b. Azib, übeyy b. Kal), ebu zerr, ammar b. Yasir, mikdad b. Amr, selman-ı farisî gibi sayıları çok fazla olmayan kimseleri sahabe sayar onları sever diğerlerine buğzederler.

    Bütün bunlardan sonra Hz peygamberimizin Veda Haccında yaklaşık 124 bin olduğu rivayet edilen topluluğa hitap ederken onlara en az üç defa Ashabım dediğini biliyoruz.
    Öyle anlaşılıyor ki peygamberimiz en son veda haccına inanmış olarak katılanların iman üzere olanların tamamı sahabesidir. Bu grubun içinde farklı zamanlarda farklı başarı ve gayretlerinden dolayı Resulullahın övgüsüne mazhar olan çok fazla önem verdiği grup ya da grupların olduğu bilinmektedir. Grup harici kişilerden bunlara hak etmedikleri bir söz gelmesinden dolayı Hz Peygamberimiz bunları çok ciddi bir şekilde savunmuştur. Bazılarınca sahabe sanki sadece bu özel övgüye mazhar olan grubun içindeki kişilermiş gibi algılanmaya sebep olmuşsa da, Hz Peygamberin kendi döneminde yaşayan iman ehlinden olan sohbetine katılanların tamamını da genelleyici ve kuşatıcı sözlerle koruma altına aldığını kesindir.
    Mesela; olumsuz olayların içine karışanlara bile, bir şey söylenmesini yasaklamıştır.
    (Eshabım arasında fitne çıkacak, o fitnelere karışanları, Allahü teâlâ benimle olan sohbetleri hürmetine af ve mağfiret edecektir. Sonra gelenler, bu fitnelere karışan Eshabıma dil uzatarak Cehenneme girecektir.) [Müslim]
    Yine sahabenin bütününü kavrayıcı sözleri;
    “Benim sahabelerim âdildirler.”
    “Bir kimse sahabeyi severse beni sevdiği için sever. Onlara düşmanlık eden de bana düşmanlığından dolayı düşmanlık eder.”
    (Eshabımı kötüleyen hariç, Kıyamette, herkesin kurtulma ümidi vardır.) [Hakim]
    Sahabenin bütünün övüldüğü ve onlara düşmanlık yapılmaması gerektiği konusunda başka hadislerde mevcuttur.
    Bir de sahabe içinde yer alıp, onlarla oturup kalkan, zaman zaman menfaatleri icabı onlarla savaşa katılan ortamını buldukça Müslümanlar arasında fitne çıkarmaya çalışan, farklı ortamlarda Hz Peygamberimizle alay eden İslamlaşamamış münafıklar mevcuttur. Bunlar islamı kabul ettikten sonra münafıklaşanlar değil, İslam içinde görünen İslamlaşamamış münafıklardır. Gerçek yüzleri savaş zamanları ve fitne ortamlarını yakaladıkları an ortaya çıkmaya başlamıştır. Sayıları zaman zaman 300’ü bulduğu olmuştur. Hendek savaşında ihanetlerinde zirve yapmışlardır. Bunlar sahabe değillerdir. Bunlarla ilgili Münafikun suresi nazil olmuştur. Müslümanlar bunlardan hiçbirini sahabeden saymazlar. Bunun aksini iddia edenler varsa ki vardır. Bunlar sahabe saygınlığını yok etmeye çalışan takiyyeci ve iftiracılardır.
    Bu kadar hadis ve ayeti anlamak istemeyen ya da tevil ederek farklı anlamlar yükleyen zihniyetlerle bu ve başka konuda tartışmaya gerek de yoktur. Çünkü tartışmada edep sınırına dikkat etmezler, delil saydıkları yüzlerce kaynak aynı zihniyetin dedeleri tarafından kurgulanmış belgelerdir. Sahih kaynaklardan delil diye ortaya koydukları metinleri incelediğinizde, bütün bir sayfanın altını üstünü kırpılarak delil oluşturduklarını hakikat ile mevzu ile alakası olmadığını görürsünüz. En doğru şey bu konuları merak edenin kendisi bir fiil sahih kaynaklardan araştırması yoksa kötü niyetlilerin oyununa gelmek hiçten bile değil.
    Sahabe ile ilgili ileri geri söylem geliştirmek bugünün adetlerinden de değildir. İlk fitnenin neticesi gelişen siyasi olayların alanından kaydırılarak meselenin dinsel zemine taşınması dinsel anlam kazandırılmaya başlanmasından beri devam etmektedir.
    İslam büyükleri bu konuda kendilerine sorulan sorulara verdikleri cevablara bakarsak; İmam Ahmed b. Hanbel, Hz. Âişe ile Hz. Ali arasında cereyan eden vakadan sorulunca şöyle cevap vermiştir.
    BAKARA - 134: O bir ümmettir ki gelip geçti. Kazandıkları işler kendilerine aittir, sizin kazandıkları­nız da size aittir. Siz onların yaptıklarından sorumlu değilsiniz.” mealindeki âyet-i kerimeyi okuyarak soruyu cevaplamıştır.
    Beyhaki İmam Şafî’den rivayet ediyor : “ ALLAH Tebarake ve Teala, Resulüne tabi olan Ashabı Kur’an, Tevrat ve İncil’de övmüştür Onlardan sonra da bu şerefe ulaşacak hiçbir kimse olmayacaktır Bundan dolayı ALLAH onlara rahmet etmiş, onları sıddıkların, şehitlerin ve Salihlerin mertebelerine yükseltmiştir” ( Menakibu-ş Şafî c:1- sf/442
    Ahmet b. Muhammed b. Süleyman et-Tüsterî'nin Ebu Zur'a er-Râzi'den rivayet ettiği şu sözler çok önemlidir. “Ashab-ı Kiramın kusurlu olduklarını iddia eden birini gördün mü, bilki, o zındıktır. Çünkü bizim nezdimizde Rasulullah haktır. Kur'ân haktır. Kur'ân-ı ve sünneti bize nakleden Rasulullah'ın Ashabıdır. Bu zındıklar ise, kitab ve sünneti iptal etmek için Ashab-ı kiramı cerh ediyorlar. Oysa cerhe müstahak olan kendileridir. Zîra zındıktırlar.” (cerh; Ravide adalet ve zapt sıfatlarından birinin veya ikisinin eksikliğini ortaya koyarak, onun zayıf olduğunu belirtmek)
    Onlara en yakın dönemde yaşamış büyük İslam alimleri bile bunları söylerken, aradan 1400 küsür yıl geçmiş bugünkü nesle bu konuda kötü bir şey söylemek düşer mi?!....

    #2
    Ynt: KİME SAHABE DİYECEĞİZ

    Bakalım kim ne cevap verecek ? Merak ediyorum.
    Allahumme salli ala Muhammed’in ve Al-i Muhammed ve accil ferecehum vel an ada ehum.

    Yorum


      #3
      Ynt: KİME SAHABE DİYECEĞİZ

      bunları cevapladık..

      Yorum


        #4
        Ynt: KİME SAHABE DİYECEĞİZ

        Hasan Hüseyin İmamoğlu arkadaşımı bu sayfaya davet ediyorum.

        http://www.velayet.com/index.php?topic=19645.0
        [center]
        ..ey ahle aalam agham Eli mazloome... یا ابا عبدالله الحسین
        [center]
        Bizleri öldürün! Zira Halkımızın bilinci daha da artacak!
        Şehid Seyyid Abbas Musavi(Eski Hizbullah Lideri)

        Yorum


          #5
          Ynt: KİME SAHABE DİYECEĞİZ

          Sahabe kavramı Hz. Ali'nin değerini perdeleyebilmek, üzerini örtmek için şişirilmiş bir kavramdır. Tabi yine Selman, Ebu Zer ve Miktad gibi değerli sahabeler varmış.

          Yorum


            #6
            Ynt: KİME SAHABE DİYECEĞİZ

            bu yazı ayetlere zıttır. Allah'ın açıklamalarına ve sahabe kelimesine verdiği anlamı beğenmeyip onu örtüp gizleyip yerine kendi kafasından bir şeyler yazmaktır. insan şiir yazar öykü uydurur ama dini bir şey uydurursa o zaman Allah'a iftira etmiş olur. İnsanlar sanır ki sahabe kelimesinin anlamını yukardaki gibi Allah verdi! Hayır! Allah sahabeye dost arkadaş, aynı zamanda aynı mekanı paylaşanlar diye anlam vermektedir. Bundan dolayı Kur'an'da sahabe (örneğin Haşr suresinde) ikiye ayrılır:

            1- Ashabul Cennet : Cennet Ashabı
            2- Ashabun Nar: Cehennem Ashabı

            diğer dönemlerde olduğu gibi, Kur'an'a göre Peygamber s.a.a. zamanında da cennet ve cehennem ashabı vardı. Peygamberin zamanında onunla aynı mekanı Mekke ve Medine şehrini paylaşan herkes sahabeydi. Bundan dolayı Peygamberin, müslüman, müşrik, münafık ve kafir sahabileri vardı.

            Hz. Yusuf zindandaki müşrik iki kimse için Ey iki zindan sahabem (ya sahibeyis sicn) diyordu

            Ashabı Uhdud, Kur'an'a göre mü'minleri ateşte yakan zalim zorba kafir yöneticiler iken, Ashabı Kehf, Zulme baş kaldırıp Mağaraya sığındıkları için Mağara arkadaşları diye adlandırılabilecek şekilde ashab diye vasıflarınır Kur'an'da

            Ama bu anlamların hiç birini görmeyip sadece yüce masumlarmış gibi bir anlama indirgemek, aslında, Ehlibeyti inkar edenlerin, ondan doğan boşluğu sahabeyke tıkaması çabasından başka bir şey değildir..

            Yorum

            YUKARI ÇIK
            Çalışıyor...
            X