Kadir Gecesi, Kuran’ı Kerim kültüründe ve Ehlibeyt İmamlarının (a.s) nazarında çok özel bir değere sahiptir. Öyle ki Kadir Gecesi Kuran’ı Kerim’de bin aya denk bir gece olarak nitelendirilmiştir. Kuran’ı Kerim’in nazil olduğu ve bir yılın takdir edildiği mübarek bir gecedir.
Rivayetlerde de Kadir Gecesi “günahların bağışlandığı gece”, “kim o gecede bağışlanmazsa Allah’ın gazabına duçar olmuştur” [1] gibi çok özel ve güzel tabirlerle tanıtılmıştır. Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Kim bu gece (mağfiret ve bereketten) mahrum kalırsa hayrın tamamından mahrum olmuştur.” [2]
Bu kadar yüce bir değere sahip olan Kadir Gecesi’nin önemini öğrendikten sonra bu gecenin manevi feyizlerinden daha fazla ve daha bilinçli yararlanmak için Masum İmamların (a.s) Kadir Gecesi’ni nasıl geçirdiklerine incelememiz yerinde olacaktır. Ümittir ki bu seyir de bizlerde kendimize yol azığı almış oluruz.
Elbette şunu izanla biliyoruz ki masum imamların (a.s) bu değerli gecedeki halatı ve melekût âlemiyle olan manevi irtibatları bizler için pek malum değildir, bizlerin idrakinin dışındadır. Bunu gayri masum biri anlayabilir ne de anlaşıldığı tarih sayfalarına yansımıştır.
1-Geceyi İbadet ve İtaatle Geçirmek
Yıl boyunca özellikle mübarek Ramazan ayının gecelerinde özellikle de Kadir Gecelerinde yapılması tekitle tavsiye edilen amellerden biri de geceyi ibadet ve duayla sabahlayarak geçirmektir. Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Kim Kadir Gecesini ihya ederek (uyumadan ibadetle) geçirirse azap ondan gelecek yıla kadar uzaklaştırılır.” [3]
Bütün masum Ehlibeyt İmamları (a.s) bu sünnet-i haseneyi ihya etmiş ve o geceleri layıkıyla değerlendirmişlerdir.
1-Resul-i Ekrem (s.a.a) sadece Kadir Gecesi’nde değil bilakis mübarek Ramazan ayının son on gecesinde yatağını yorganını toplar ve vaktini ibadetle geçirirdi. Muvahhidler önderi Hz. Ali (a.s) bu hususta şöyle buyurmuştur: “Resul-i Ekrem (s.a.a) yatağını yorganını toplar ve Ramazan ayının son on gecesini ibadetle geçirmek için himmet kemerini sıkı bağlardı. (tüm çabasını ibadet için sarf ederdi). O hazret (s.a.a) tüm aile bireylerini 23. gece uyutmazdı, (Kadir gecesinin feyizlerinden ve ibadetlerinden yararlanmaları için) uyuyanların yüzüne su serperdi.” [4]
Hatta yağmurlu gecelerde bile Medine Mescidi’nin üstü açık olmasına rağmen ibadet ve mabuduyla hasbıhali, virdi, zikri ve duayı terk etmezdi. Örnek davranışıyla diğer Müslümanları da o çamurlu ve zor şartlarda geceyi ibadetle geçirmeye ve namaza teşvik ederdi. [5]
2-İmam Ali (a.s) de yıl boyunca, gece perdeleri aydınlıkların üzerine örtüsünü indirdiği tenha vakitlerde uyanır, geceyi ibadet ve namaz kılarak geçirirdi. [6] Hazretin (a.s) kadir gecelerinde özel bir ruh hali olurdu. Mescidi Nebevi’nin yağmur sularıyla balçık haline geldiği en kötü şartlarda bile hazret geceyi ibadetle geçirirdi. Özellikle ömrünün sonlarında geçirdiği son Kadir gecelerinde olağanüstü bir halat-i ruhiyeye sahipti ki sonra buna işaret edilecektir.
3-Hz. Fatıma (s.a) da o mübarek Kadir gecesini o kadar ibadet ederek geçirirdi ki İmam Hasan (a.s) şöyle anlatıyor: “Dünyada Fatıma’dan (s.a) daha abid biri yoktu; o kadar (ibadet mihrabında) ayakta dururdu ki ayaklarında şişkinlik oluşurdu.” [7]
O hazrete “Zehra” denilmesinin nedeni de şudur; geceler onun ibadet nuru gök ve melekût âlemini aydınlatırdı. [8] Kadir gecesinde özel bir ruh hali mübarek vücudunu kaplardı. O geceler kendisi uyumadığı gibi kendi evlatlarını da uyutmaz ve gecenin feyizlerinden yararlanmalarını sağlardı. Nitekim rivayette şöyle nakledilir: “Fatıma (s.a) kendi aile fertlerinden kimseyi o gece (23. gece) uyutmazdı. (Uyku sorununu) az yemek ve gündüzden yapılan öz hazırlıkla bertaraf eder ve şöyle buyururdu: "Mahrum, bu gecenin hayır (ve bereketinden) mahrum kalandır.” [9]
4-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kim kadir gecesini ihya ederek (ibadetle sabahlayarak) geçirirse yüce Allah onun günahlarını bağışlar.” [10]
Şeyh Abbas Kummi (r.a) şöyle naklediyor: İmam Muhammed Bakır (a.s) Ramazan ayının 21 ve 23. gecelerinin yarısına kadar dua okur ve sonra da namazla meşgul olurdu.” [11]
5-Yedinci İmamımız Hz. Musa Kazım (a.s) da yıl boyu gecelerini ibadet, itaat ve duayla geçirirdi. Nitekim o hazretin ziyaretnamesinde şöyle okuruz: “O, geceler seher vaktine kadar uyumazdı, Allah’tan bağışlanma dilerdi, uzun secdeler yapardı, gözlerinden yaşlar akıtır, tazarru edip yalvararak Rabbiyle uzun uzadıya münacat ederdi.” [12] Hazret, Ramazan ayında böyle bir manevi halete sahipse acaba mübarek Ramazan ayında hele de Kadir gecesindeki o ruh hali vasfa sığar mı?
Hazret kendisi geceyi ibadetle geçirdiği gibi diğerlerine de şöyle buyururdu: “Kim Kadir gecesinde gusül edip şafak sökene kadar ibadet ederek sabahlarsa günahları bağışlanır.” [13]
6-İmam Hasan Askeri (a.s) de tıpkı yüce babaları gibi uzun münacatları, secdeleri olan bir imamımızdır. [14] Gecelerini özellikle de Kadir gecelerini ibadet ve dua ederek sabahlardı. Hazret Şiilerine de o geceyi ibadet ve duayla geçirmelerini tekitle öğütlerdi. Ez cümle şöyle buyurmuştur: “23. gecenin ihyasını kaçırmayın!” [15]
2-Mescitte Hazır Bulunmak
Masum Ehlibeyt İmamlarının (a.s) önemle üzerinde durdukları konulardan biri de Kadir gecelerinde mescitlerde hazır bulunmaktır. Daha önce işaret edildiği üzere Aziz İslam Peygamberi (s.a.a) hatta yağmurlu gecelerde bile Mescidi Nebevi çamurlu olmasına rağmen orada hazır oluyor ve sabaha kadar ibadetle meşgul olurdu. Bundan öteye Resul-i Ekrem (s.a.a) Ramazan ayının son çeyreğini (on gün boyunca) mescitte gece gündüz itikâf ederdi. Resulullah’ın (s.a.a) bu güzel sünneti hâlihazırda İran’da başta Kum şehri olmak üzere diğer şehirlerde de Şiiler arasında güzel bir sünnet olarak ikame edilmektedir. Müslüman İran halkı Recep ayının on üçünden on beşine kadar mescitlerde itikâf ederler. Belirtelim ki itikâf için en faziletli zaman mübarek Ramazan ayıdır.
İmam Ali (a.s) bu hususta şöyle buyurmaktadır: “Allah Resulü (s.a.a) her zaman Ramazan aynının son on gecesinde mescitte itikâf ederdi. Resulullah (s.a.a) bu sünneti vefat edinceye kadar devam ettirdi.”[16]
Yahya b. Zerrin şöyle nakleder: “İmam Cafer Sadık (a.s) şiddetli bir hastalığa duçar olmuştu. İmamın (a.s) emri üzerine onu hasta haliyle Mescid-i Nebevi’ye götürdüler. İmam Sadık (a.s) hasta haliyle (Ramazan ayının) 23. gecesinin sabahına kadar orada kaldı.” [17]
Tarihten nakledilen bu kesitler Kadir gecelerinde mescitlerde hazır olup ibadetle meşgul olmanın özel bir konuma sahip olduğunun göstergesidir. Ehlibeyt İmamlarının (a.s) takipçileri her zaman özellikle de bu mübarek gecelerde mescitlere gidip geceyi ibadet ederek geçirmeyi kendilerine alışkanlık etmelidirler. İmamlarını (a.s) sevenler onların rengine bürünmeli ve onları ameli olarak kendilerine örnek almalıdırlar.
3-Kuran’ı Kerim’i Başa Koyma Merasimi
Masum Ehlibeyt İmamlarının siresinde Kadir gecesinde göze çarpan ve Elhamdulillah ki Şii toplumlarında yerleşmiş bir amel haline gelen bir diğer sünnet Kuran’ı Kerim’i başa koyma merasimidir. İmam Cafer Sadık (a.s) bu hususta şöyle buyurmuştur: “Üç gece (Kadir geceleri) Kuran’ı Kerim’i önünüze bırakın ve onu açarak şu duayı okuyun: “Allah’ım, indirdiğin kitabın ve onda bulunan büyük ismin ve güzel isimlerin hürmetine ve kitabındaki korkutan veya ümit veren (ayetlerin) hürmetine, beni cehennem ateşinden azat ettiğin kimselerden kılmanı dilerim senden."
Daha sonra Kuran’ı başınıza koyun ve şu duayı okuyun: “Allah’ım! Bu Kur'ân ve onu gönderdiğin kimsenin ve onda methettiğin bütün müminlerin hakkına ve senden başka hiç kimsenin tanıyamayacağı onlar üzerindeki hakkına (sana yalvarıyorum)."
Sonra da on defa: Bike ya Allah
On defa: Bi-Muhammedin (s.a.a)
On defa: Bi-Aliyyin (a.s)
On defa: Bi-Fatimete (s.a)
On defa: Bil-Haseni (a.s)
On defa: Bil-Hüseyni (a.s)
On defa: Bi-Aliyyibnil Hüseyin (a.s)
On defa: Bi-Muhammed İbn Aliyyin (a.s)
On defa: Bi-Ca'fer İbn Muhammed (a.s)
On defa: Bi-Musa İbn Ca'fer (a.s)
On defa: Bi-Aliyyibn-i Musa (a.s)
On defa: Bi-Muhammed İbn Aliyyin (a.s)
On defa: Bi-Aliyy İbn Muhammed (a.s)
On defa: Bil-Hasen İbn Aliyyin (a.s)
On defa: Bil-Hucceti (a.f)… [18]
4-Cemaat Namazı İkame Etmek
İslam dininde tekitle üzerinde durulan ve Müslümanlara şiddetle tavsiye edilen özellikle de Ramazan aylarında daha çok tavsiye edilen bir amel de namazların cemaatle ikame edilmesidir. Enes b. Malik, Resul-i Ekrem’den (s.a.a) nakleder: Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurdu: “Kim Ramazan ayının başından sonuna kadar namazı cemaatle ikame ederse şüphesiz ki o kimse Kadir gecesinden nasibini almıştır.”[19]
İmam Cafer Sadık’ta (a.s) sabah namazını cemaatle ikame eder ve namazdan sonra da belirli bir vakte kadar namazın takibatında okuna zikir ve dualarla meşgul olurdu.” [20]
Aslında cemaat namazının İslam’da önemini bilmeyen yoktur, cemaat namazlarının münferit kılınan namazlara oranla sevabını da bilmeyen yoktur. Kadir gecesi bu güzel sünnetin ihyası için güzel bir başlangıç olabilir. Ne yazık ki bazı camilerde hatta mübarek Kadir gecelerinde bile bu güzel sünnetin yer yer aksadığı görülmektedir. Kadir gecelerinde sabah namazı ikame edilen bazı mescitlerde de maalesef bu müekked sünnetin tatil edildiği gözlemlenmektedir. Kadir gecelerinde ayakta tutulan bu güzel sünnetin tüm Müslümanlar arasında yeniden ihya edilmesini temenni ediyoruz.
Diğer taraftan Resulullah (s.a.a) ve o hazretin seçkin ashabı ve pak Ehlibeyt İmamları (a.s) en zor şartlarda bile Kadir gecelerinde sabah namazını cemaatle ikame etmeyi terk etmezlerdi. Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır: “23. Gece şiddetli yağmur yağmasına ve Mescidi Nebevi’nin sular ve çamurlar içinde kalmasına rağmen Allah Resulü (s.a.a) bizi namaz kılmaya teşvik ediyordu. Sonra hazret şöyle buyuruyordu: Sonra Resulullah (s.a.a) burnunun ucu çamura batmasına rağmen o halde bizimle (cemaat) namazı kıldı.” [21]
5-İftarlık Vermek, Yedirmek
Mübarek Ramazan ayında tekit ve teşvik edilen güzel amellerden bir diğeri de Allah’ın misafirleri olan oruçlulara iftarlık vermektir. Resul-i Ekrem (s.a.a) meşhur Şabaniyye Hutbesi’nde şöyle buyuruyor: “Ey İnsanlar! Bilin ki sizlerden oruçlu bir mümine iftarlık verip ikram eden kimsenin mükâfatı bir köle azat etmek ve geçmiş günahlarının bağışlanmasıdır. “Ey Allah’ın Resulü! Bizim iftarlık vermeye gücümüz yoktur, [ne yapalım?]” diye arz ettiklerinde hazret şöyle buyurdu: “Bir hurmanın yarısını iftarlık vererek de olsa cehennem ateşinden kurutulun, bir yudum şerbet vererek de olsa cehennem ateşinden sakının!” [22]
Resul-i Ekrem (s.a.a) İslam toplumun lideri ve örneği olması hasebiyle halka öğütlediği şeylere ilk başta kendi amel ederdi, bu hususta başkalarından daha önce ve daha fazla amel ederdi. Müslümanlara iftarlık verme konusunda da Allah Resulü (s.a.a) herkesten daha çok çaba sarf eder ve ilk olmayı kimseye kaptırmazdı. Konuyla ilgili olarak Ebu Şeyh b. Heyyan, Allah Resulü’nün (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakleder: “Kim helal kazancından Ramazan ayında oruçlu kimseye iftarlık verirse Ramazan ayının bütün gecelerinde melekler ona salât ve selam gönderirler, Cebrail (a.s) Kadir gecesinde onunla musafaha eder ve Cebrail (a.s) kiminle musafaha ederse kalbi yumuşar ve gözyaşları artar.” [23]
Yetimler ve miskinler babası Hz. Ali’de (a.s) mübarek Ramazan ayında ve Kadir gecelerinde insanlara it’am eder (yedirir), infak eder ve halkı infaka teşvik ederdi. Nitekim rivayette şöyle gelmiştir: “Ali b. Ebu Talib (a.s) her zaman (iftarlık için tedarik ettiği) eti Ramazan ayında iftarlık olarak halka verirdi ve kendisi ondan yemezdi." Müslümanlar eti yedikten sonra hazret onlara hutbe okur ve nasihatler ederdi… Hutbesinde şöyle buyuruyordu: “Bilin ki işlerinizdeki ölçü dininizdir, sizi koruyan takvanızdır, ziynetiniz edebiniz, haysiyet ve onur kaleniz ise hilminizdir.” [24]
Ve İmam Zeynelabidin (a.s) mübarek Ramazan ayı boyunca malını Allah yolunda infak eder ve sadaka verirdi. Nitekim nakledilen bir hadiste şöyle okuruz: “(İmam Seccad a.s) Ramazan ayı girdiğinde her gün bir dirhem sadaka verir ve şöyle buyururdu: "Bilin ki belki de (şu sadakayla) Kadir gecesini idrak etme saadetine erişeceğiz.” [25]
İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: “Ceddim İmam Zeynelabidin (a.s) oruç tuttuğu gün bir koyun kesmelerini ve etini bölüp parçalamalarını sonra da pişirmelerini emrederdi. İftar vakti yaklaştığında hazret oruçlu haliyle içinde yemek pişen kazanlara yaklaşır ve yemekleri koklardı. Sonra yemekler tamamen bitene kadar tabaklara doldurmalarını ve yoksulların evlerine teker teker ulaştırmalarını emrederdi. Yemekler bittikten sonra kendisi ekmek ve hurmayla iftar ederdi.” [26]
Aynı şekilde İmam Cafer Sadık (a.s) geceler yoksulların ve kimsesizlerin evlerine gider, onlara ekmek ve hurma verirdi. Sonra da şöyle buyururdu: “Ramazan ayında oruçlulara iftarlık verin!” [27]
Burada Hz. Ali’nin (a.s) ömrünün son Ramazan ayını geçirdiği 19. gecedeki halatına işaret edelim; o gece (19. gece) hem Kadir gecesi ve hem de hazretin şehadet darbesi aldığı geceyle aynı zamana tekabül ediyordu. Bu gecede ibret ve ders alınacak zarif konular olduğu için bu bölümü müstakil ancak özet bir şekilde paylaşacağız.
Hz. Ali’nin (a.s) Son Kadir Gecesindeki Hali
Hz. Ali (a.s), ömrünün son Ramazan’ında olağanüstü bir ruh haline sahipti. Her geceyi bir yerde misafir olarak geçiriyordu. Az yemek yer, az uyurdu…
İbni Hacer şöyle diyor: “(Hazretin) son Ramazan ayı gelip çatmıştı. Her akşam orucunu akrabalarının birinin evinde açardı; bir akşam İmam Hasan’ın (a.s) evine, bir akşam İmam Hüseyin’in (a.s) ve bir akşam da Abdullah b. Cafer’in (Zeyneb’in kızının kocası) evine misafir olur ve orada iftar ederdi. Misafir olduğu yerde üç lokmadan fazla yemek yemezdi. Hazret şöyle buyururdu: “Allah’ı aç bir karınla mülakat etmek istiyorum.” [28]
Ramazan ayının 19. gecesi kızı Ummu Kulsum’un evine misafir oldu. Sofranın yemeği iki ekmek parçası, bir miktar süt ve biraz da tuzdan ibaretti. Hazret ekmek ve tuz ile orucunu açtı ve üç lokmadan fazla da yemedi, sonra şöyle buyurdu: “Allah’ı aç bir karınla mülakat etmek istiyorum.”
O gece Yasin Suresini okuyordu. Sürekli gökyüzüne bakıyor ve şöyle buyuruyordu: “İşte bu gece, bana (Rabbimle) mülakat vadesi verilen gecedir.” [29]
Üstat Şehit Mutahhari (r.a) şöyle diyor: “Ali’nin o gece bir bekleyişi vardı, bazen gökyüzüne bakıyor ve şöyle diyordu: habibim bana haber vermiştir, o doğru söylemiştir ve asla yalan konuşmamıştır… Çocukları gecenin ilerleyen bir saatine kadar babalarının hizmetinde oldular. İmam Hasan (a.s) kendi evine gitti, henüz şafak sökmemişti ki tekrar babasının yanına döndü ve doğruca babasının musallasına gitti. Hazret oğluna şöyle buyurdu: Yavrum! Dün gece birazcık uykuya dalmıştım, birden Resulullah’ı (s.a.a) gördüm. “Ya Resulullah! Ben bu insanlardan neler çektim, yüreğimi kanla doldurdular” diye arz ettim. Allah Resulü (s.a.a): “Onlara beddua et!” buyurdu. Hazretin isteği üzerine Allah’tan beni onlardan almasını istedim.” [30]
Hz. Ali’nin (a.s) o gece inanılmaz bir heyecanı vardı. Sanki maşukuna kavuşacağı saatleri iple çekiyordu. Kendisi şöyle buyuruyor: “Ne yaptıysam işin sırrını çözemedim, bu işin sırrını ve batının anlamak için çok uğraştım ancak Allah bunu gizlemeyi takdir etti.” [31]
Sonra mescide doğru hareket etti. Birkaç rekât namaz kıldıktan sonra ezan okumak için me’zene (ezan okunan yüksek yer) çıktı. Oradan aşağı inerken şöyle buyuruyordu: “Açın Allah yolunda çarpışan müminin yolunu (iftiharına şu yeter ki) (Allah’tan) başkasına tapmadı.”
Daha sonra mescide döndü ve namaz kılmakla meşgul oldu. Alnını secdeden kaldırırken zehre bulanmış kılıç darbesi mübarek kafasını ortadan ikiye yardı. Hazret o haliyle şöyle buyurdu: “Allah’ın adıyla ve onun yardımıyla ve Resulullah’ın dini üzerine Kâbe’nin Rabbine and olsun ki kurtuluşa eriştim… Bu (şehadet) Allah’ın ve Resulü’nün (s.a.a) bize vaat ettiği şeydir.” [32]
Dipnotlar
[1] Biharu’l Envar, c.94, s.80
[2] Kenzu’l Ummal; Ali Muttaki Hindi, er-Risale Müessesesi c.8, s.534
[3] Biharu’l Envar c.95, s.145
[4] Biharu’l Envar c.95, s.10
[5] Biharu’l Envar c.95, s.10
[6] Biharu’l Envar c.41, s.21
[7] Biharu’l Envar c.43, s.76
[8] Biharu’l Envar c.43, s.12
[9] Biharu’l Envar c.94, s.10, Müstedreku’l Vesail, c.7, s.470
[10] Vesailu’ş Şia c.7, s.261
[11] Mefatihu’l Cinan, 21. Gece Amelleri, s.425
[12] Mefatihu’l Cinan s.720
[13] Biharu’l Envar, c.80, s.128
[14] Misbahu’l Müteheccid, s.227, Nehcu’d-Deavat, s.277
[15] Vesailu’ş Şia c.7, s.261
[16] Biharu’l Envar c.94, s.7
[17] Biharu’l Envar c.94, s.4, 4. Hadisin zeylinde
[18] Aynı Kaynak, h.5 ve Mefatihu’l Cinan, s.224
[19] Kenzu’l Ummal, c.8, s.545, h.24090
[20] Vesailu’ş Şia, c.7, s.260
[21] Biharu’l Envar, c.95, s.10
[22] Uyun-u Ahbari’r-Rıza (a.s) c.1, s.230
[23] et-Terğibu Ve’t-Terhib c.2, s.95, h.14
[24] Sefinetu’l Bihar, c.1, s.703
[25] Biharu’l Envar c.95, s.82
[26] Men La Yehzaruhu’l Fakih, c.2, s.134
[27] Men La Yehzaruhu’l Fakih c.2, s.134
[28] Envaru’l Behiyye, Şeyh Abbas Kummi s.31, Savaiku’l Muhrika; İbni Hacer Askalani s.80
[29] Aynı Kaynak, s.80, Zindigiyi Emirilmüminin Ali (a.s); Resuliy-i Mahallati, c.2, s.247
[30] Nehcu’l Belağa, Subhi Salih, s.99, İnsan-i Kamil; Murtaza Mutahhari, s.45
[31] Muntehal Amal c.1, s.126, Nehcü’l Belaga, hutbe.177
[32] Nehcü’l Belaga; Subhi Salih s.379, Zindiganiy-i Emirülmüminin, c.2, s.321, İnsan-i Kamil; Murtaza Mutahhari, s.49
Not: Kadir Gecesinin Amelleri Mefatihu'l Cinan gibi ilgili kaynaklarda mevcuttur.
Yorum