Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Ramazan Ayının Faziletleri Ve Amelleri

Daraltma
Bu sabit bir konudur.
X
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #61
    Ynt: Ramazan Ayının Faziletleri Ve Amelleri

    Yirmi Üçüncü Gecenin Özel Amelleri

    "Hediyyetu'z-Zair" kitabında şöyle geçer: Bu gece diğer iki geceden (19. ve 21. gecelerden) daha faziletlidir. Birçok hadisten, bu gecenin Kadir gecesi olduğu anlaşılmaktadır. Bu gecede bütün işler hikmete uygun olarak takdir edilir. Bu gecenin zikrettiğimiz müşterek amellerin yanı sıra birçok özel amelleri de vardır:

    1- Ankebût ve Rûm surelerini okumak. İmam Cafer-i Sadık'tan (a.s) şöyle rivayet edilmiştir: "Bu iki sureyi bu gecede okuyan kimse, cennet ehlinden olur."

    2- Duhân Suresini okumak.

    3- Bin defa Kadir Suresini okumak.

    4- Bu gecede hatta her zaman Allah'a hamd u senadan sonra Hz. İmam Zaman (Mehdi a.s) hakkında nakledilen şu duayı okumak sünnettir:


    اَللّـهُمَّ كُنْ لِوَلِيِّكَ...

    Bu duayı, ramazan ayını son on gününün dualarını zikrederken, yirmi üçüncü günün duasından sonra kaydettik.

    5- Şu duayı okumak:


    اَللّـهُمَّ امْدُدْ لي في عُمْري، وَاَوْسِعْ لي في رِزْقي، وَاَصِحَّ لي جِسْمي، وَبَلِّغْني اَمَلي، وَاِنْ كُنْتُ مِنَ الاَْشْقِياءِ فَاْمُحني مِنَ الاَْشْقِياءِ، وَاْكتُبْني مِنَ السُّعَداءِ، فَاِنَّكَ قُلْتَ في كِتابِكَ الْمُنْزَلِ عَلى نَبِيِّكَ الْمُرْسَلِ صَلَوتُكَ عَلَيْهِ وَآلِهِ: (يَمْحُو اللهُ ما يَشاءُ وَيُثْبِتُ وَعِنْدَهُ اُمُّ الْكِتابِ).

    "Allah'ım! Ömrümü uzun ve rızkımı bol et. Cismimi sıhhatli tut; beni arzuma ulaştır. (Yaptığım amellerden dolayı) bedbaht insanlardan olmuş isem, beni bedbahtların arasından silip, mesut insanların arasına yaz. Şüphesiz sen gönderdiğin Peygamber'e (salâvatın onun ve Ehlibeyt'inin üzerine olsun) indirdiğin kitabında şöyle buyurmuşsun: Allah istediğini siler, istediğini sabit bırakır; ana kitap ise O'nun indindedir."

    6- Ve şu duayı okumak:


    اَللّـهُمَّ اجْعَلْ فيـما تَقْضي وَفيـما تُقَدِّرُ مِنَ الاَْمْرِ الَْمحْتُومِ، وَفيـما تَفْرُقُ مِنَ الاَْمْرِ الْحَكيمِ في لَيْلَةِ الْقَدْرِ، مِنَ الْقَضاءِ الَّذي لا يُردُّ وَلا يُبَدَّلُ اَنْ تَكْتُبَني مِنْ حُجّاجِ بَيْتِكَ الْحَرامِ في عامي هذا الْمَبْرُورِ حَجُّهُمْ الْمَشْكُورِ سَعْيُهُمُ، الْمَغْفُورِ ذُنُوبُهُمُ، الْمُكَفَّرِ عَنْهُمْ سَيِّئاتُهُمْ، وَاجْعَلْ فيـما تَقْضي وَتُقَدِّرُ اَنْ تُطيلَ عُمْري وَتُوَسِّعَ لي في رِزْقي.

    "Allah'ım! Kadir gecesinde hükmedip mukadder buyurduğun ve hikmet üzere kararlaştırdığın, değişmeyen, dönüşü olmayan hükümlerin arasında, beni de hacları kabul olan, çabalarının karşılığı verilen, günah-ları affedilen ve kötülüklerinin üstü örtülen, Beytü'l-Haram'ının hacıların-dan yaz. Ömrümün uzamasını ve rızkımın çoğalmasını mukadder buyur."

    7- Merhum Seyyid'in "el-İkbâl" kitabında naklettiği şu dua da bu gecede okunur:


    يا باطِناً في ظُهُورِهِ، وَيا ظاهِراً في بُطُونِهِ وَيا باطِناً لَيْسَ يَخْفى، وَيا ظاهِراً لَيْسَ يُرى، يا مَوْصُوفاً لا يَبْلُغُ بِكَيْنُونَيِةِ مَوْصُوفٌ وَلا حَدٌّ مَحْدُودٌ، وَيا غائِباً غَيْرَ مَفْقُود، وَيا شاهِداً غَيْرَ مَشْهُود، يُطْلَبُ فَيُصابُ، وَلَمْ يَخْلُ مِنْهُ السَّماواتُ وَالاَْرْضِ وَمابَيْنَهُما طَرْفَةَ عَيْن، لا يُدْرِكُ بِكَيْف وَلا يُؤَيَّنُ بِاَيْن وَلا بِحَيْث، اَنْتَ نُورُ النُّورِ وَرَبَّ الاَْرْبابِ، اَحَطْتَ بِجَميعِ الاُمُورِ، سُبْحانَ مَنْ لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ وَهُوَ السَّميعُ الْبَصيرُ سُبْحانَ مَنْ هُوَ هكَذا وَلا هكَذا غَيْرُهُ.

    "Ey aşikâr olduğu hâlde gizli ve ey gizli olduğu hâlde aşikâr olan; ey görünmemesine rağmen gizli olmayan ve ey aşikâr olmasına rağmen görünmeyen; ey zatının künhüne hiçbir vasıfla, hiçbir tarif ve (medihle) varılamayan; ey gözden kayıp olduğu hâlde hazır bulunan; hazır olduğu hâlde görünmeyen; arandığında bulunan; göklerden, yerden ve (bu ikisinin) arasından bir an dahi kaybolmayan; belli bir keyfiyetle algılan-mayan ve herhangi bir mekânda veya yönde yer tutmayan (Rabbim)! Sen nurun nurusun; efendilerin efendisisin; her şeyi kuşatmışsın. Münez-zehtir misli olamayan, duyan ve gören (Allah)."
    Duanın ardından da hacetlerinizi dileyin.

    8- Gecenin başında olduğu gibi sonunda da gusletmek, bu geceye has bir ameldir.
    Bu gecede gusletmek, bu gecede uyanık kalıp ibadetle geçirmek, İmam Hüseyin'i (a.s) ziyaret etmek ve yüz rekat namaz kılmak çok faziletli olup önemle vurgulanmıştır.
    Merhum Şeyh Tusî, "Tehzib" kitabında Ebu Basir'den şöyle rivayet etmiştir:

    İmam Sadık (a.s) bana şöyle buyurdu: "Kadir gecesi olması ümit edilen (şu gecede) yüz rekât namaz kılarak her rekâtta Fâtiha'dan sonra on defa İhlâs Suresi'ni oku." Ben, "Canım sana feda olsun, bu namazları ayaküstü kılamaz isem ne yapayım?" dediğimde, "Oturarak kıl." buyurdu. "Buna da gücüm yetmez ise, ne yapayım?!" diye sordu-ğumda ise, "Yatağına uzandığın hâlde kılmaya çalış." buyurdu.

    "Deâimü'l-İslâm" kitabında şöyle rivayet eder:
    "Ramazan ayının son on günü olduğunda, Resulullah (s.a.a) yatağını dürer, ibadet için kemerini sıklardı. Yirmi üçüncü gece aile fertlerini uyandırır ve uyuyanların yüzüne su serperdi."

    Hz. Fâtıma (a.s) bu gecede aile fertlerinin uyumasına izin vermezdi. Bunu da onlara az yemek vermek ve gündüzler uyumakla sağlamaya çalışır ve şöyle buyururdu: "Asıl mahrum ve yoksun kimse, bu gecenin hayrından yoksun kalan kimsedir."

    Rivayet edildiğine göre İmam Cafer Sadık (a.s) bir ara şiddetli bir şekilde hastalanmıştı. Buna rağmen ramazan ayının 23. gecesi oldu-ğunda akrabalarından kendisini camiye götürmelerini istedi ve o gece sabaha kadar camide kaldı!

    Merhum Allâme Meclisî şöyle demiştir: "Bu gecede Kur'ân'ı mümkün mertebe çok okumaya ve "Sahife-i Seccadiye"nin dualarını, özellikle "Mekarimu'l-Ahlak" duasını ve tövbe duasını okumaya ve amelleri yapmaya özen gösterin."

    Hatırlatma: Kadir gecesinin gündüzü de gecesi gibi değerlidir ve o günde Kur'ân okumak, dua ve ibadetle meşgul olmak iyidir; çünkü hadislerde Kadir gecesinin gündüzünün de gecesi gibi faziletli olduğu geçmektedir.
    "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

    Yorum


      #62
      Ynt: Ramazan Ayının Faziletleri Ve Amelleri

      Yirmi Yedinci Gecenin Özel Amelleri


      Bu gece için özellikle gusül rivayet edilmiştir.
      Yine bir rivayette İmam Zeynülabidin'in (a.s) bu gecenin başından sonuna kadar şu duayı sık sık okuduğu nakledilmiştir:


      اَللّـهُمَّ ارْزُقْني التَّجافِيَ عَنْ دارِ الغُرُورِ، وَالاِنابَةَ اِلى دارِ الْخُلُودِ، وَالاسْتِعْدادَ لِلْمَوْتِ قَبْلَ حُلُولِ الْفَوْتِ.

      "Ey Allah! Gurur ve aldatılış evinden (dünyadan, kalben) uzaklaş-mayı ve ebediyet evine yönelmeyi ve vakit geçmeden ölüme hazırlan-mayı bana nasip buyur."
      "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

      Yorum


        #63
        Ynt: Ramazan Ayının Faziletleri Ve Amelleri

        Son Gecenin Amelleri


        Çok mübarek olan bu gece için de birçok amel rivayet edilmiştir:

        1- Gusletmek.

        2- İmam Hüseyin'in (a.s) ziyareti.

        3- En'am, Kehf ve Yasin surelerini okumak ve yüz defa: "Esteğ-firullahe rabbi ve etûbu ileyhi" söylemek.

        4- Merhum Şeyh Kuleynî'nin İmam Cafer Sadıktan (a.s) naklettiği şu duayı okumak:


        اَللّـهُمَّ هذا شَهْرُ رَمَضانَ الَّذي اَنْزَلْتَ فيهِ الْقُرْآنَ، وَقَدْ تَصَرَّمَ وَاَعُوذُ بِوَجْهِكَ الْكَريمِ يا رَبِّ أنْ يَطْلُعَ الْفَجْرُ مِنْ لَيْلَتي هذِهِ، اَوْ يَتَصَرَّمَ شَهْرُ رَمَضانَ وَلَكَ قِبَلي تَبِعَةٌ اَوْ ذَنْبٌ تُريدُ اَنْ تُعَذِّبَني بِهِ يَوْمَ اَلْقاكَ.

        "Allah'ım! İşte bu, Kur'ân'ı indirdiğin ramazan ayıdır. Ve bitmek üzeredir. Ya Rabbi, bu gecem sabah olur veya ramazan ayı biter de, henüz boynumda sana karşı bir vebal ve kıyamet gününde beni kendi-siyle azap edeceğin bir günah kalırsa, bundan Kerim Vech'ine sığınırım."

        5- Ramazan ayını yirmi üçüncü gecesinin amellerinde geçen şu duayı okumak:


        «يا مُدَبِّرَ الاُمُورِ...»

        6- Şeyh Kuleynî, Şeyh Saduk, Şeyh Mufid, Şeyh Tusî ve Seyyid İbn Tavus'un (r.a) naklettikleri veda dualarını okuyarak ramazan ayı ile vedalaşmak. Bu duaların en iyisi "Sahife-i Seccadiye"nin 45. duasıdır. Seyyid İbn Tavus İmam Cafer Sadık'tan (a.s) ramazan ayının son gecesinde bu aya şu cümlelerle veda ettiğini rivayet etmiştir:

        اَللّـهُمَّ لا تَجْعَلْهُ آخرَ الْعَهْدِ مِنْ صِيامي لِشَهْرِ رَمَضانَ وَاَعُوذُ بِكَ اَنْ يَطْلُعَ فَجرُ هذِهِ اللَّيْلَةِ إلاّ وَقَد غَفَرْتَ لي.

        "Allah'ım! Bu orucumu, ramazan ayında tuttuğum son orucum kılma. (Ya Rabbi!) Bu gecem sabah oluncaya kadar beni bağışlamanı diler, (aksinin olmasından) sana sığınırım."

        Kim ramazan ayının son gecesinde bu ay ile vedalaşarak şu duayı okursa Allah Teala, sabah olmadan onu bağışlar ve ona tövbe etmeyi nasip eder;

        Merhum Seyyid İbn Tâvûs ve Şeyh Saduk, Cabir İbn Abdullah'tan şöyle rivayet etmişlerdir:

        Rramazan ayının son cumasında Resul-i Ekrem'in (a.s.a) huzuruna gitmiştim. Hazret beni gördüğünde şöyle buyurdu: "Ey Cabir! İşte bu ramazanın son cumasıdır. O hâlde bu aya şu cümlelerle veda et:


        اَللّـهُمَّ لا تَجْعَلْهُ اخرَ الْعَهْدِ مِنْ صِيامِنا اِيّاهُ فَاِنْ جَعَلْتَهُ فَاجْعَلْني مَرْحُوماً وَلا تَجْعَلني مَحْرُوماً.

        "Allah'ım! Bu orucu, ramazan ayında tuttuğumuz son orucumuz kıl-ma; eğer böyle yapmayı (takdir etmiş isen) beni rahmetine kavuşanlar-dan kıl, mahrum kalanlardan değil."

        Kim bu günde bu duayı okursa, gelecek ramazana ulaşır veya ölürse, Allah'ın mağfiret ve sonsuz rahmetine kavuşur."

        Merhum Seyyid ve Kef'amî Resul-i Ekrem'den (s.a.a) şöyle rivayet etmişlerdir: "Kim ramazan ayının son gecesinde, her rekâtta bir Fâtiha, on İhlâs okumak suretiyle ikişer, ikişer on rekât namaz kılar, rükû ve secdelerde de on defa Tesbihât-ı Erbaa'yı (Subhanel-lahi vel-hamdulillahi, ve-la ilahe ilellahu vellahu ekber) okur ve namazları bitirdikten sonra da bin defa istiğfar eder ve istiğfardan sonra başını secdeye koyup şu zikri söylerse:


        يا حِيُّ يا قَيُّومُ، يا ذَا الْجَلالِ وَالاِكْرام، يا رِحْمنَ الدُّنْيا وَالاخِرَةِ وَرَحيمَهُما، يا اَرْحَمَ الرّاحِمينَ، يا اِلـهَ الاَوَّلينَ وَالاخِرينَ، اِغْفِرْ لَنا ذُنُوبَنا، وَتَقَبَّلْ مِنّا صَلاتَنا وَصِيامَنا وَقِيامَنا.

        “Ey diri, ey (varlıkları) ayakta tutan; ey celal ve ke-rem sahibi; ey dünya ve âhirette Rahman ve Rahim olan; ey merhametlilerin en merhametlisi; ey ilklerin ve sonların (bütün insanların) ilâhı! Günah-larımızı bağışla; namazımızı, orucumuzu ve gece ibadetlerimizi kabul buyur.”

        Başını secdeden kaldırmadan Allah onu bağışlar, ramazanını kabul eder ve günahlarını affeder. Beni hak olarak peygamberliğe seçen (Allah)a andolsun ki, bunu bana Cebrail (a.s) İsrafil'den (a.s) o da Hak Teâlâ'dan nakletti."

        Aynı namaz bayram gecesi için de rivayet edilmiştir; ancak bayram gecesi ile ilgili rivayette ruku ve secdede, rukü ve secde zikirleri yerine tesbihat-ı erbaanın okunması bildirilmiştir. Ve "iğfir lena zunubena" cümlesinin yerine şu cümle geçmektedir:


        «اِغْفِرْ لي ذُنُوبي وَتَقَبَّلْ صَوْمي وَصَلاتي وَقِيامي»
        "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

        Yorum


          #64
          Ynt: Ramazan Ayının Faziletleri Ve Amelleri

          Otuzuncu Gün


          1- Merhum Seyyid İbn Tâvûs bugün için "Ella-humme inneke Erhemu'r-Rahimin…" cümleleriyle başlayan bir dua zikretmiştir ki isteyen "İkbal" kitabına müracaat edebilir.

          2- Bu günde çoğu müminler genellikle Kur'ân hatmettikleri için hatim duası okunması sünnettir. Bunun en münasip duası, Sahife-i Seccâdiye kitabının 42. duasıdır. Dua çok uzun olduğu için nakletmi-yoruz. İsteyen o kitaba müracaat edebilir. Burada Merhum Şeyh Tusî'nin Emirü'l-Müminin Hz. Ali'den (a.s) naklettiği kısa duayı ver-mekle yetiniyoruz:


          اَللّـهُمَّ اشْرَحْ بِالْقُرْآنِ صَدْري وَاسْتَعْمِلْ بِالْقُرآنِ بَدَني، وَنَوِّرْ بِالْقُرآنِ بَصَري، وَاَطْلِقْ بِالْقُرآنِ لِساني، وَاَعَنّي عَلَيْهِ ما اَبْقَيْتَني، فَاِنَّهُ لا حَوْلَ وَلا قُوَّةَ إلاّ بِكَ.

          "Allah'ım! Kur'ân ile göğsümü genişlet; bedenimden Kur'ân'ın (gösterdiği istikamette) yararlanmamı sağla; gözümü Kur'ân ile nurlandır; dilimi Kur'ân ile konuştur ve Kur'ân'ı (okuyup amel etmede) ömrümün sonuna kadar bana yardımcı ol. Çünkü sana dayanmayan hiçbir hareket ve kuvvet yoktur."

          3- Bugün Hz. Emirü'l-Müminin'den (a.s) nakledilen şu duayı okumak müstehaptır:


          اَللّـهُمَّ اِنِّي اَسْاَلُكَ اِخْباتَ الُْمخْبِتينَ، وَاِخْلاصَ الْمُوقِنينَ، وَمُرافَقَةَ الاَْبْرارِ، وَاسْتِحْقاقَ حَقائِقِ الاِيمانِ، وَالْغَنيمَةَ مِنْ كُلِّ بِرٍّ، وَالسَّلامَةَ مِنْ كُلِّ اِثْم، وَوُجُوبَ رَحْمَتِكَ، وَعَزآئِمَ مَغْفِرَتِكَ، وَالْفَوْزَ بِالْجَنَّةِ وَالنَّجاةَ مِنَ النّارِ .

          "Allah'ım! Senden temiz kalpli, mütevazı insanların tevazusunu, yakîn ehli olanların ihlasını, iyi insanların arkadaşlığını, iman hakikatle-rine ulaşmayı hak etmeyi, her iyilikten nasip almayı, bütün günahlardan selâmette kalmayı, rahmetini bana farz kılmanı, mağfiretini bana kesinleştirmeni, cenneti kazanmayı ve ateşten kurtulmayı diliyorum."
          "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

          Yorum


            #65
            Ynt: Ramazan Ayının Faziletleri Ve Amelleri

            Ramazan Ayının Her Gecesinin Özel Namazı


            Merhum Meclisî bu namazları ve bundan sonra zikredeceğimiz her günün kısa ve özel duasını "Zâdü'l-Meâd" kitabında şöyle rivayet etmiştir:

            1. Gecenin Namazı: Dört rekâttır. Her rekâtta bir Fâtiha, on beş defa İhlâs Suresi okunur.

            2. Gecenin Namazı: Dört rekâttır; her rekâtta bir Fâtiha, yirmi defa Kadir Suresi okunur.

            3. Gecenin Namazı: On rekâttır; her rekâtta bir Fâtiha, elli defa İhlâs Suresi okunur.

            4. Gecenin Namazı: Sekiz rekâttır; her rekâtta bir Fâtiha, yirmi defa Kadir Suresi okunur.

            5. Gecenin Namazı: İki rekâttır; her rekâtta bir Fâtiha, elli defa İhlâs Suresi okunur. Namazın selamından sonra da yüz defa "Allahumme salli elâ Muhammed'in ve Âl-i Muhammed" diyerek salâvat getirilir.

            6. Gecenin Namazı: Dört rekâttır; her rekâtta bir Fâtiha ve bir defa da Mülk (Tebâreke) Suresi okunur.

            7. Gecenin Namazı: Dört rekâttır; her rekâtta bir Fâtiha ve on üç defa Kadir Suresi okunur.

            8. Gecenin Namazı: İki rekâttır; her rekâtta bir Fâtiha ve on defa İhlâs Suresi okunur. Namazın selamından sonra da bin defa "Subhanellah" zikri söylenir.

            9. Gecenin Namazı: Altı rekâttır; her rekâtta bir Fâtiha ve altı defa Âyete'l-Kürsî okunur. Namazı bitirdikten sonra "elli defa salâvat" getirilir. Bu namazlar akşam namazı ile yatsı namazı arasında kılınır.

            10. Gecenin Namazı: Yirmi rekâttır; her rekâtta bir Fâtiha ve otuz defa İhlâs Suresi okunur.

            11. Gecenin Namazı: İki rekâttır; her rekâtta bir Fâtiha ve yirmi defa Kevser Suresi okunur.

            12. Gecenin Namazı: Sekiz rekâttır; her rekâtta bir Fâtiha ve otuz defa Kadir Suresi okunur.

            13. Gecenin Namazı: Dört rekâttır; her rekâtta bir Fâtiha ve yirmi defa İhlâs suresi okunur.

            14. Gecenin Namazı: Altı rekâttır; her rekâtta bir Fâtiha ve otuz defa Zilzâl (İzâ Zulzilet) Suresi okunur.

            15- Gecenin Namazı: Dört rekâttır; ilk iki rekâtın her rekâtında bir Fâtiha ve yüz defa İhlâs; diğer iki rekâtta ise her rekâtta bir Fâtiha ve elli defa İhlâs Suresi okunur.

            16. Gecenin Namazı: On iki rekâttır; her rekâtta bir Fâtiha ve on iki defa Tekâsür Suresi okunur.

            17. Gecenin Namazı: İki rekâttır; birinci rekâtta bir Fâtiha ve bir defa da istediği her hangi bir sureyi, ikinci rekâtta ise bir Fâtiha ve yüz defa İhlâs Suresi okunur ve namazın selamından sonra yüz defa "La ilâhe illallah" zikri söylenir.

            18. Gecenin Namazı: Dört rekâttır; her rekâtta bir Fâtiha ve yirmi beş defa Kevser Suresi okunur.

            19. Gecenin Namazı: Elli rekâttır; her rekâtta bir Fâtiha ve elli defa Zilzâl (İzâ zülzilet) Suresi okunma suretiyle kılınır. Burada maksat her halde her rekâtta Fâiha'dan sonra bir defa Zilzâl Suresi'nin okunmasıdır. Zira her rekâtta elli defa okunması kastedilirse, o zaman 2500 defa okunması gerekir, bu da oldukça zor, belki de imkânsız bir şeydir.

            20.21.22.23.24. Gecelerin Namazı: Bu gecelerin her birinde sekiz rekât; her rekâtta bir Fâtiha ve istediği her hangi bir sureyi okuyabilir.

            25. Gecenin Namazı: Sekiz rekâttır; her rekâtta bir Fâtiha ve on defa İhlâs Suresi okunur.

            26. Gecenin Namazı: Sekiz rekâttır; her rekâtta bir Fâtiha ve yüz defa İhlâs Suresi okunur.

            27. Gecenin Namazı: Dört rekâttır; her rekâtta imkânı olduğu takdirde bir Fâtiha ve bir Mülk (Tebâreke) Suresi, mümkün olmadığı takdirde ise, Mülk Suresi'nin yerine yirmi beş defa İhlâs Suresi'ni okuyabilir.

            28. Gecenin Namazı: Altı rekâttır; her rekâtta bir Fâtiha, yüz defa Âyete'l-Kürsî, yüz defa İhlâs ve yüz defa Kevser sureleri okunur. Namazdan sonra da yüz defa "Salavât" getirilir.
            Bu gecenin namazını bu şekliyle Merhum Meclisî nakletmiştir. Fakat Merhum Şeyh Abbas Kummî'nin tahkikine göre bu gecenin namazı şöyledir: Altı rekât, her rekâtta bir Fâtiha ve on defa Âyete'l-Kürsî, on defa Kevser ve on defa da İhlâs okunur. Namazdan sonra da yüz defa Resulullah'a salâvat getirilir.

            29. Gecenin Namazı: İki rekâttır; her rekâtta bir Fâtiha ve yirmi defa İhlâs okunur.

            30. Gecenin Namazı: On iki rekâttır; her rekâtta bir Fâtiha ve yirmi defa İhlâs suresi okunur. Namazdan sonra ise yüz defa Resulullah'a (s.a.a) salâvat getirilir.
            Bilindiği gibi bütün namazlar ikişer, ikişer rekâtlar şeklinde (sabah namazı gibi) kılınır.
            "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

            Yorum


              #66
              Ynt: Ramazan Ayının Faziletleri Ve Amelleri

              Ramazan Ayının Her Gününün Kısa Ve Özel Duası


              Aşağıdaki dualar büyük fazilet ve sevaplarla İbn Abbas kanalıyla Resulullah'tan (s.a.a) nakledilmiştir:

              1. Günün Duası:


              اَللّـهُمَّ اجْعَلْ صِيامي فيهِ صِيامَ الصّائِمينَ، وَقِيامي فيهِ قيامَ الْقائِمينَ، وَنَبِّهْني فيهِ عَنْ نَوْمَةِ الْغافِلينَ، وَهَبْ لى جُرْمي فيهِ يا اِلـهَ الْعالَمينَ، وَاعْفُ عَنّي يا عافِياً عَنْ الُْمجْرِمينَ .

              "Allah'ım! Bu günde tutuğum orucu (gerçek) oruç tutanların orucu gibi ve ibadetimi (gerçek) ibadet edenlerin ibadeti gibi kıl; bu günde beni gafillerin uykusundan uyandır; suçumu bu günde bağışla; ey âlemlerin ilahı! Affet beni, ey suçluları affeden (Rabbim)!"

              2. Günün Duası:


              اَللّـهُمَّ قَرِّبْني فيهِ اِلى مَرْضاتِكَ، وَجَنِّبْني فيهِ مِنْ سَخَطِكَ وَنَقِماتِكَ، وَوَفِّقْني فيهِ لِقِرآءَةِ ايـاتِكَ بِرَحْمَتِكَ يا اَرْحَمَ الرّاحِمينَ .

              "Allah'ım! Bu günde beni kendi hoşnutluğuna yakınlaştırıp gazap ve azabından uzaklaştır. Bu günde ayetlerini okumaya beni muvaffak kıl; rahmetin hakkına ey merhametlilerin en merhametlisi."

              3. Günün Duası:


              اَللّـهُمَّ ارْزُقْني فيهِ الذِّهْنَ وَالتَّنْبيهَ، وَباعِدْني فيهِ مِنَ السَّفاهَةِ وَالَّتمْويهِ، وَاجْعَلْ لى نَصيباً مِنْ كُلِّ خَيْر تُنْزِلُ فيهِ، بِجُودِكَ يا اَجْوَدَ الاَْجْوَدينَ .

              "Allah'ım! Bu günde bana zekâ ve uyanıklık (ibadet ve itaatten gafil olmama) hali ver; beni cahillik ve batıl işlerden uzaklaştır. Bu günde indirdiğin her hayırdan bana da bir nasip ayır; cömertliğin hakkına ey cömertlerin en cömerdi!"

              4. Günün Duası:


              اَللّـهُمَّ قَوِّني فيهِ عَلى اِقامَةِ اَمْرِكَ، وَاَذِقْني فيهِ حَلاوَةَ ذِكْرِكَ، وَاَوْزِعْني فيهِ لاَِداءِ شُكْرِكَ بِكَرَمِكَ، وَاحْفَظْني فيهِ بِحِفْظِكَ وَسَتْرِكَ، يا اَبْصَرَ النّاظِرينَ.

              "Allah'ım! Bu günde emrini uygulamak için beni güçlendir; bu günde zikrinin güzel tadını bana tattır; kereminle beni bu günde şükrünü eda etmek için hazırla; bu günde hıfzın ve örtünle beni (günah ve beladan) koru; ey basiretlilerin en basiretlisi!"

              5. Günün Duası:


              اَللّـهُمَّ اجْعَلْني فيهِ مِنْ الْمُسْتَغْفِرينَ، وَاجْعَلْني فيهِ مِنْ عِبادِكَ الصّالِحينَ اْلقانِتينَ، وَاجْعَلني فيهِ مِنْ اَوْلِيائِكَ الْمُقَرَّبينَ، بِرَأْفَتِكَ يا اَرْحَمَ الرّاحِمينَ .

              "Allah'ım! Bu günde beni mağfiret dileyenlerden, sana itaat eden salih kullarından ve mukarrep velilerinden kıl; lütuf ve şefkatin hakkına ey merhametlilerin en merhametlisi!"

              6. Günün Duası:


              اَللّـهُمَّ لا تَخْذُلْني فيهِ لِتَعَرُّضِ مَعْصِيَتِكَ، وَلاتَضْرِبْني بِسِياطِ نَقِمَتِكَ، وَزَحْزِحْني فيهِ مِنْ مُوجِباتِ سَخَطِكَ، بِمَنِّكَ وَاَياديكَ يا مُنْتَهى رَغْبَةِ الرّاغِبينَ .

              "Allah'ım! Sana karşı işlediğim günahtan ötürü bu günde beni yalnız bırakma; azap kırbacınla beni cezalandırma; bu günde gazabına vesile olacak şeylerden beni uzaklaştır; (sonsuz) lütfun ve nimetlerin hakkına, ey şevkli insanların en büyük arzusu."

              7. Günün Duası:


              اَللّـهُمَّ اَعِنّي فِيهِ عَلى صِيامِهِ وَقِيامِهِ، وَجَنِّبْني فيهِ مِنْ هَفَواتِهِ وَآثامِهِ، وَارْزُقْني فيهِ ذِكْرَكَ بِدَوامِهِ، بِتَوْفيقِكَ يا هادِيَ الْمُضِلّينَ .

              "Allah'ım! Bu günde oruç tutup ibadete durmam için bana yardımcı ol; bu günün sürçme ve günahlarından beni uzaklaştır; bu günde sürekli olarak seni zikretmeyi bana nasip eyle; tevfikinle ey yolunu şaşıranları hidayet eden."

              8. Günün Duası:


              اَللّـهُمَّ ارْزُقْني فيهِ رَحْمَةَ الاَْيْتامِ، وَاِطْعامَ اَلطَّعامِ، وَاِفْشاءَ السَّلامِ، وَصُحْبَةَ الْكِرامِ، بِطَولِكَ يا مَلْجَاَ الاْمِلينَ .

              "Allah'ım! Bu günde öksüzlere merhamet etmeyi, (fakirlerin) karnını doyurmayı, karşıma çıkan herkese selâm vermeyi ve değerli insanlarla oturup kalkmayı bana nasip eyle; iyilik ve ihsanınla, ey arzu edenlerin sığınağı."

              9. Günün Duası:


              اَللّـهُمَّ اجْعَلْ لي فيهِ نَصيباً مِنْ رَحْمَتِكَ الْواسِعَةِ، وَاهْدِني فيهِ لِبَراهينِكَ السّاطِعَةِ، وَخُذْ بِناصِيَتي اِلى مَرْضاتِكَ الْجامِعَةِ، بِمَحَبَّتِكَ يا اَمَلَ الْمُشْتاقينَ .

              "Allah'ım! Bu günde geniş rahmetinden beni nasipsiz bırakma; açık delil ve burhanlarını bana göster ve beni alıp en kapsamlı hoşnutluğuna götür; muhabbetinle, ey şevkli insanların arzusu!"

              10. Günün Duası:


              اَللّـهُمَّ اجْعَلْني فيهِ مِنَ الْمُتَوَكِّلينَ عَلَيْكَ، وَاجْعَلْني فيهِ مِنَ الْفائِزينَ لَدَيْكَ، وَاجْعَلْني فيهِ مِنَ الْمُقَرَّبينَ اِلَيْكَ، بِاِحْسانِكَ يا غايَةَ الطّالِبينَ .

              "Allah'ım! Bu günde beni sana tevekkül edenlerden, sana göre saadete erişenlerden ve sana yakınlaşan kimselerden kıl; ihsanınla ey arayanların en büyük talebi!"

              11. Günün Duası:


              اَللّـهُمَّ حَبِّبْ اِلَيَّ فيهِ الاِْحْسانَ، وَكَرِّهْ اِلَيَّ فيهِ الْفُسُوقَ وَالْعِصْيانَ، وَحَرِّمْ عَلَيَّ فيهِ السَّخَطَ وَالنّيرانَ بِعَوْنِكَ يا غِياثَ الْمُسْتَغيثينَ.

              Allah'ım! Bu günde iyilik ve ihsanı bana sevdir; fısk ve günahtan beni nefret ettir; gazabını ve (cehennem) ateşini bana haram kıl; yardımınla, ey medet dileyenlerin imdadı!

              12. Günün Duası:


              اَللّـهُمَّ زَيِّنّي فيهِ بِالسِّتْرِ وَالْعَفافِ، وَاسْتُرْني فيهِ بِلِباسِ الْقُنُوعِ وَالْكَفافِ، وَاحْمِلْني فيهِ عَلَى الْعَدْلِ وَالاِْنْصافِ، وَآمِنّي فيهِ مِنْ كُلِّ ما اَخافُ، بِعِصْمَتِكَ يا عِصْمَةَ الْخائِفينَ .

              "Allah'ım! Bu günde örtü ve iffetle beni ziynetlendir; bugün kanaat ve elde olana yetinme libasını bana giydir; beni bu günde adalet ve insafa sevk et ve korktuğum her şeyden beni emniyete al; koruma ve ismetinle; ey korkanları koruyan (Rabbim)!"

              13. Günün Duası:


              اَللّـهُمَّ طَهِّرْني فيهِ مِنَ الدَّنَسِ وَالاَْقْذارِ، وَصَبِّرْني فيهِ عَلى كائِناتِ الاَْقْدارِ، وَوَفِّقْني فيهِ لِلتُّقى وَصُحْبَةِ الاَْبْرارِ، بِعَوْنِكَ يا قُرَّةَ عَيْنِ الْمَساكينَ.

              "Allah'ım! Bu günde beni (maddî ve manevî bütün) kir ve pisliklerden temizle; bu günde olması takdir edilen olaylara karşı beni sabırlı kıl. Bu günde takvalı olmaya ve iyi insanlarla arkadaşlık yapmaya beni muvaffak eyle; yardımınla, ey zavallı ve miskin insanların göz nuru!"

              14. Günün Duası:


              اَللّـهُمَّ لا تُؤاخِذْني فيهِ بِالْعَثَراتِ، وَاَقِلْني فيهِ مِنَ الْخَطايا وَالْهَفَواتِ، وَلا تَجْعَلْني فيهِ غَرَضاً لِلْبَلايا وَالاْفاتِ، بِعِزَّتِكَ يا عِزَّ الْمُسْلِمينَ.

              "Allah'ım! Bu günde ayak sürçmelerimden dolayı beni cezalandırma; hata ve yanlışlarımı bağışla. Bu günde beni belâ ve afetlerin hedefi haline getirme; izzetinle, ey Müslümanların izzeti!"

              15. Günün Duası:


              اَللّـهُمَّ ارْزُقْني فيهِ طاعَةَ الْخاشِعينَ، وَاشْرَحْ فيهِ صَدْري بِاِنابَةِ الُْمخْبِتينَ، بِاَمانِكَ يا اَمانَ الْخائِفينَ.

              "Allah'ım! Bu günde bana huşu ehlinin itaatini nasip eyle; mütevazı insanlar gibi dönüş yapıp tövbe etmemle göğsümü genişlet; emanınla, ey korkanların emanı/güveni!"

              16. Günün Duası:


              اَللّـهُمَّ وَفِّقْني فيهِ لِمُوافَقَةِ الاَْبْرارِ، وَجَنِّبْني فيهِ مُرافَقَةَ الاَْشْرارِ، وَآوِني فيهِ بِرَحْمَتِكَ اِلى دارِ الْقَـرارِ، بِاِلهِيَّتِكَ يا اِلـهَ الْعالَمينَ.

              "Allah'ım! Bu günde iyi insanlarla arkadaş olmaya beni muvaffak kıl ve kötü insanların arkadaşlığından beni uzaklaştır. Rahmetinle bana ebediyet ve sükûnet yurdu olan (cennette) yer ver; ilâhlığın hakkına, ey âlemlerin ilâhı!"

              17. Günün Duası:


              اَللّـهُمَّ اهْدِني فيهِ لِصالِحِ الاَْعْمالِ، وَاقْضِ لي فيهِ الْحَوائِجَ وَالاْمالَ، يا مَنْ لا يَحْتاجُ اِلَى التَّفْسيرِ وَالسُّؤالِ، يا عالِماً بِما في صُدُورِ الْعالَمينَ، صَلِّ عَلى مُحَمَّد وَآلِهِ الطّاهِرينَ.

              "Allah'ım! Bu günde beni salih amellere hidayet et; bu günde beni hacet ve arzularıma kavuştur. Ey açıklamaya ve sormaya ihtiyacı olmayan; ey âlemdekilerin göğsünde bulunanları (içinde geçenleri) bilen (Rabbim)! Muhammed'e ve onun tertemiz Ehlibeyt'ine rahmet et."

              18. Günün Duası:


              اَللّـهُمَّ نَبِّهْني فيهِ لِبَرَكاتِ اَسْحارِهِ، وَنَوِّرْ فيهِ قَلْبي بِضياءِ اَنْوارِهِ، وَخُذْ بِكُلِّ اَعْضائي اِلَى اتِّباعِ آثارِهِ، بِنُورِكَ يا مُنَوِّرَ قُلُوبِ الْعارِفينَ.

              "Allah'ım! Bu günün seherlerinin bereketlerinden yararlanmak için beni uyandır; nurlarının ışığıyla kalbimi aydınlat ve bütün uzuvlarımı bu günün eserlerinden, bereketlerinden yararlandır; nurun ile ey ariflerin gönüllerini aydınlatan!"

              19. Günün Duası:


              اَللّـهُمَّ وَفِّرْ فيهِ حَظّي مِنْ بَرَكاتِهِ، وَسَهِّلْ سَبيلي اِلى خَيْراتِهِ، وَلا تَحْرِمْني قَبُولَ حَسَناتِهِ، يا هادِياً اِلَى الْحَقِّ الْمُبينِ.

              "Allah'ım! Bu günün bereketlerinden nasibimi bol et; hayırlarına ulaşma yolumu kolaylaştır; iyi amellerinin kabulünden beni mahrum bırakma; ey apaçık hakka hidayet eden (Rabbim)!"

              20. Günün Duası:


              اَللّـهُمَّ افْتَحْ لي فيهِ اَبْوابَ الْجِنانِ، وَاَغْلِقْ عَنّي فيهِ اَبْوابَ النّيرانِ، وَوَفِّقْني فيهِ لِتِلاوَةِ الْقُرْآنِ، يا مُنْزِلَ السَّكينَةِ فى قُلُوبِ الْمُؤْمِنينَ.

              "Allah'ım! Bu günde cennet kapılarını (yüzüme) aç; cehennem kapılarını (yüzüme) kapat; bu günde Kur'ân okumaya beni muvaffak kıl; ey mu'minlerin kalplerine sükûnet ve huzur indiren (Yüce Allah)!"

              21. Günün Duası:


              اَللّـهُمَّ اجْعَلْ لى فيهِ اِلى مَرْضاتِكَ دَليلاً، وَلا تَجْعَلْ لِلشَّيْطانِ فيهِ عَلَيَّ سَبيلاً، وَاجْعَلِ الْجَنَّةَ لى مَنْزِلاً وَمَقيلاً، يا قاضِيَ حَوائِجِ الطّالِبينَ.

              "Allah'ım! Bu günde bana, beni hoşnutluğuna götürecek bir kılavuz nasip et; bu gün Şeytan'ı bana ulaştıracak hiçbir yol bırakma; benim yerleşeceğim ve rahat edeceğim yeri cennet kıl; ey arayanların hacetlerini yerine getiren (Rabbim)!"

              22. Günün Duası:


              اَللّـهُمَّ افْتَحْ لى فيهِ اَبْوابَ فَضْلِكَ، وَاَنْزِلْ عَلَيَّ فيهِ بَرَكاتِكَ، وَوَفِّقْني فيهِ لِمُوجِباتِ مَرْضاتِكَ، وَاَسْكِنّي فيهِ بُحْبُوحاتِ جَنّاتِكَ، يا مُجيبَ دَعْوَةِ الْمُضْطَرّينَ.

              "Allah'ım! Fazl u rahmetinin kapılarını bu günde yüzüme aç; bu günde bereketlerini üzerime indir ve beni hoşnutluğuna vesile olacak şeylere muvaffak kıl; beni cennetlerinin ortasına yerleştir; ey perişanların duasını kabul eden (Allah)!"

              23. Günün Duası:


              اَللّـهُمَّ اغْسِلْني فيهِ مِنَ الذُّنُوبِ، وَطَهِّرْني فيهِ مِنَ الْعُيُوبِ، وَامْتَحِنْ قَلْبي فيهِ بِتَقْوَى الْقُلُوبِ، يا مُقيلَ عَثَراتِ الْمُذْنِبينَ.

              "Allah'ım! Bu günde beni günah ve kusurlardan yıkayıp temizle; kalbimin imtihanında bana kalplerin takvasını ver; ey günahkârların sürçmelerini bağışlayan (Rabbim)!"

              24. Günün Duası:


              اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ فيهِ ما يُرْضيكَ، وَاَعُوذُبِكَ مِمّا يُؤْذيكَ، وَاَسْأَلُكَ التَّوْفيقَ فيهِ لاَِنْ اُطيعَكَ وَلا اَعْصيْكَ، يا جَوادَ السّائِلينَ.

              "Allah'ım! Bu günde seni razı edecek şeyleri senden diliyor ve seni rahatsız edecek şeylerden sana sığınıyorum. (Allah'ım!) Bu günde sana itaat edip karşı gelmemek için senden tevfik ve yardım diliyorum; ey el açıp dilenenlere cömert davranan (Rabbim)!"

              25. Günün Duası:


              اَللّـهُمَّ اجْعَلْني فيهِ مُحِبَّاً لاَِوْلِيائِكَ، وَمُعادِياً لاَِعْدائِكَ، مُسْتَنّاً بِسُنَّةِ خاتَمِ اَنْبِيائِكَ، يا عاصِمَ قُلُوبِ النَّبِيّينَ.

              "Allah'ım! Beni, bu günde velilerini seven, düşmanlarına düşmanlık besleyen ve peygamberlerinin sonuncusu (Muhammed Mustafa'nın -s.a.a-) sünnetine uyan kimselerden kıl; ey peygamberlerin kalplerini koruyan (Yüce Allah)!"

              26. Günün Duası:


              اَللّـهُمَّ اجْعَلْ سَعْيي فيهِ مَشْكُوراً، وَذَنْبي فيهِ مَغْفُوراً وَعَمَلي فيهِ مَقْبُولاً، وَعَيْبي فيهِ مَسْتُوراً، يا اَسْمَعَ السّامِعينَ.

              "Allah'ım! Bu günde çabamı mükâfatlandır; günahımı bağışla; amelimi kabul buyur ve kusurumun üzerini ört; ey duyanların en iyi duyanı!"

              27. Günün Duası:


              اَللّـهُمَّ ارْزُقْني فيهِ فَضْلَ لَيْلَةِ الْقَدْرِ، وَصَيِّرْ اُمُوري فيهِ مِنَ الْعُسْرِ اِلَى الْيُسْرِ، وَاقْبَلْ مَعاذيري، وَحُطَّ عَنّيِ الذَّنْبَ وَالْوِزْرَ، يا رَؤوفاً بِعِبادِهِ الصّالِحينَ.

              "Allah'ım! Bu günde bana Kadir gecesinin sevabını lütfeyle; işlerimi zorluktan kolaylığa dönüştür; mazeretlerimi kabul buyur; günah ve vizr u vebalı üzerimden kaldır; ey salih kullarına şefkatli olan!"

              28. Günün Duası:


              اَللّـهُمَّ وَفِّرْ حَظّي فيهِ مِنَ النَّوافِلِ، وَاَكْرِمْني فيهِ بِاِحْضارِ الْمَسائِلِ، وَقَرِّبْ فيهِ وَسيلَتى اِلَيْكَ مِنْ بَيْنِ الْوَسائِلِ، يا مَنْ لا يَشْغَلُهُ اِلْحـاحُ الْمُلِحّينَ.

              "Allah'ım! Bu günde müstehap (sünnet) amellerden nasibimi çoğalt; (dünya ve ahrette) sorumlu olduğum şeyleri hazırlayarak bana lütuf ve bağışta bulun; bugünde vesileler arasından sana vesilemi yakınlaştır bana; ey ısrarla (yalvaranların) ısrarı kendisini (başkalarıyla ilgilenmekten) alıkoymayan (Rabbim)!"

              29. Günün Duası:


              اَللّـهُمَّ غَشِّني فيهِ بِالرَّحْمَةِ، وَارْزُقْني فيهِ التَّوْفيقَ وَالْعِصْمَةَ، وَطَهِّرْ قَلْبي مِنْ غَياهِبِ التُّهْمَةِ، يا رَحيماً بِعِبادِهِ الْمُؤْمِنينَ.

              "Allah'ım! Bu günde rahmetinle beni kapla; bu günde bana (iyi amelleri yapmak için) tevfik ve (kötü amellerden) korunma (gücü) lütfeyle ve beni şüphe ve suç unsuru addedilebilecek şeylerin karanlığından temizle; ey mümin kullarına merhametli olan (Rabbim)!"

              30. Günün Duası:


              اَللّـهُمَّ اجْعَلْ صِيامى فيهِ بِالشُّكْرِ وَالْقَبُولِ عَلى ما تَرْضاهُ وَيَرْضاهُ الرَّسُولُ، مُحْكَمَةً فُرُوعُهُ بِالاُْصُولِ، بِحَقِّ سَيِّدِنا مُحَمَّد وَآلِهِ الطّاهِرينَ، وَالْحَمْدُ للهِ رَبِّ الْعالَمينَ.

              "Allah'ım! Bu günde tuttuğum orucu kendin ve Resul'ün beğendiği şekilde mükâfatlandırıp kabul buyur ve onun furuunu (iman ve ihlâs olan) usulüyle pekiştir; efendimiz Muhammed ve onun tertemiz Ehlibeyt'i hakkına. Ve bütün övgüler âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur."

              "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

              Yorum


                #67
                Ynt: Ramazan Ayının Faziletleri Ve Amelleri

                RAMAZAN BAYRAMI


                Gecesinin Amelleri


                Çok değerli ve faziletli gecelerden birisi de, ramazan bayramı gecesidir. Bu gecenin ibadet ve ihyası konusunda birçok hadis zikre-dilmiştir. Hatta bazı hadislerde bu gecenin faziletinin Kadir gecesin-den az olmadığı vurgulanmıştır. Bu gece için şu ameller rivayet edilmiştir:
                1- Güneş battığı sırada gusletmek.
                2- Geceyi sabaha kadar ihya edip, namaz, dua istiğfar ile meşgul olmak ve (mümkün) mertebe geceyi camide geçirmek.
                3- Akşam namazı, yatsı namazı, sabah namazı ve bayram nama-zının ardından şu zikrin okunması:


                اللهُ اَكْبَرُ اللهُ اَكْبَرُ لا اِلـهَ إلاّ اللهُ وَاللهُ اَكْبَرُ، اللهُ اَكْبَرُ وَللهِ الْحَمْدُ، الْحَمْدُ للهِ عَلى ما هَدانا وَلَهُ الشُّكْرُ على ما اَوْلانا.

                "ALLAH en büyüktür; ALLAH en büyüktür. ALLAH'tan baş-ka ilâh yoktur ve ALLAH en büyüktür. ALLAH en büyüktür ve bütün hamd ve övgüler ALLAH'a mahsustur. Bizi hidayet ettiği için ALLAH'a hamdolsun ve bize verdiği (nimet ve lü-tuflarından) dolayı O'na şükürler olsun."

                4- Akşam namazı ve sünnetini kıldıktan sonra elleri göğe kaldı-rarak şu zikri söylemek:


                يا ذَا الْمَنِّ وَالطَّوْلِ يا ذَا الْجُودِ، يا مُصْطَفِيَ مُحَمَّد وَناصِرَهُ، صَلِّ عَلى مُحَمَّد وَآل مُحَمَّد، وَاغْفِرْ لي كُلَّ ذَنْب اَحْصَيْتَهُ ا وَهُوَ عِنْدَكَ في كِتاب مُبين.

                "(ALLAH'ım!) Ey nimet ve ihsan sahibi; ey cömertlik sahibi; ey MUHAMMEDi seçen ve ona yardımda bulunan, MUHAMMED ve Ehlibey-t'ine rahmet et; benden saydığın ve indinde açık bir kitapta kaydedilen bütün günahlarımı bağışla."

                Sonra da secdeye kapanıp yüz defa "Etûbu ilALLAH" (ALLAH'a tövbe ediyorum) söyler ve ardından da hacetlerini Hak Tealâ'dan isterse, inşALLAH kabul olur.
                Merhum Şeyh Tusî, bu ameli biraz değişiklikle şöyle rivayet et-miştir: Akşam namazından sonra secdeye gidilirken şu zikir söylenir:


                يَا ذَا الْحَوْلِ يَا ذَا الطَّوْلِ، يَا مُصْطَفِياً مُحَمَّداً وَنَاصِرَهُ، صَلِّ عَلي مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ، وَاغْفِرْلي كُلَّ ذَنْبٍ اَذْنَبْتُهُ وَنَسيتُهُ اَناَ وَهُوَ عِنْدَكَ في كِتَابٍ مُبينٍ.

                "(ALLAH'ım!) Ey hareket/güç sahibi; ey ihsan sahibi; ey MUHAMMED'i seçen ve ona yardımda bulunan, MUHAMMED ve Ehlibeyt'ine rahmet et; yaptığım ve unuttuğum, fakat indinde açık bir kitapta kaydedilmiş olan bütün günahlarımı bağışla."

                Ardından yüz defa "Etûbu ilALLAH" söylenir.
                5- Bu gecede İmam Hüseyin'i (a.s) ziyaret etmenin çok fazileti vardır. Bu geceye ait ziyareti, kitabımızın ziyaretlerle ilgili bölümünde kaydedeceğiz inşALLAH.
                6- On defa Cuma gününün amellerinde geçen şu zikri söylemek:


                يَا دَائِمَ الْفَضْل عَلي الْبَريَّةِ، يَا بَاسِطَ الْيَدَيْن بِالْعَطِيَّةِ، يَا صَاحِبَ الْمَوَاهِبِ السَّنِيَّةِ، صَلّ عَلي مُحَمَّدٍ وَآلِهِ خَيْر الْوَر¸ي سَجِـيَّةً، وَاغْفِرْ لَنَا يَا ذَا الْعُلي في هذِهِ الْعَشِيَّةِ.

                "Ey yaratıklarına sürekli fazl u keremde bulunan; ey (kullarına) lütuf ve bağış ellerini açan; ey büyük bağışların sahibi! (Güzel) vasıflarda varlıkların en üstünü olan MUHAMMED ve Ehlibeyt'ine rahmet et ve bizi bu gece bağışla; ey yücelik sahibi (Rabbim)!"

                7- Ramazanın son gecesinin amellerinde zikrettiğimiz, on rekâtlık namazı bu gecede de kılmak.
                8- İki rekât namaz kılmak. Bu namazın kılınış şekli şöyledir: Birinci rekâtta Fâtiha'dan sonra bin defa, ikinci rekâtta ise bir defa İhlâs Suresi okunur. Selâm verdikten sonra da secdeye kapanarak yüz defa "Etûbu ilALLAH" (ALLAH'a tevbe ediyorum) söylenir, ardından da şu dua okunur:


                يا ذَا الْمَنِّ وَالطَّوْلِ، يا مُصْطَفِيَ مُحَمَّد صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وَآلِهِ، صَلِّ عَلى مُحَمَّد وَآلِهِ وَافْعَلْ بي كَذا وَكَذا.

                “Ey nimet ve cömertlik sahibi, ey nimet ve ihsan sahibi; ey Mu-hammed'i (sallALLAHu aleyhi ve alih) seçen, MUHAMMED ve Ehlibeyt'ine rahmet et ve benim şu, şu hacetlerimi yerine getir.”

                Uyarı: "Keza ve keza (şu, ve şu)" kelimeleri yerine hacetler iste-nir.
                Bir rivayette de şöyle nakledilmiştir:
                Hz. Emirü'l-Müminin Ali (a.s) bu namazı bu şekilde kıldıktan sonra başını secdeden kaldırıp şöyle buyurdu: "Canımı yedi kudre-tinde tutan ALLAH'a and olsun ki, kim bu namazı kılarsa, ALLAH her hacetini yerine getirir ve günahlarını bağışlar."
                Merhum Şeyh ve Merhum Seyyid, bu namazdan sonra şu duanın da okunmasını rivayet etmişlerdir:


                يا اَللهُ يا اَللهُ يا اَللهُ، يا رَحْمنُ يا اَللهُ، يا رَحيمُ يا اَللهُ، يا مَلِكُ يا اَللهُ، يا قُدُّوسُ يا اَللهُ، يا سَلامُ يا اَللهُ، يا مؤْمِنُ يا اَللهُ يا مُهَيْمِنُ يا اَللهُ، يا عَزيزُ يا اَللهُ، يا جَبّارُ يا اَللهُ، يا مُتَكَبِّرُ يا اَللهُ، يا خالِقُ يا اَللهُ، يا بارِئُ يا اَللهُ، يا مُصَوِّرُ يا اَللهُ، يا عالِمُ يا اَللهُ، يا عَظيمُ يا اَللهُ، يا عَليمُ يا اَللهُ، يا كَريمُ يا اَللهُ، يا حَليمُ يا اَللهُ، يا حَكيمُ يا اَللهُ، يا سَميعُ يا اَللهُ، يا بَصيرُ يا اَللهُ، يا قَريبُ يا اَللهُ، يا مُجيبُ يا اَللهُ، يا جَوادُ يا اَللهُ، يا ماجِدُ يا اَللهُ، يا مِليُّ يا اَللهُ، يا وَفِيُّ يا اَللهُ، يا مَوْلى يا اَللهُ، يا قاضي يا اَللهُ، يا سَريعُ يا اَللهُ، يا شَديدُ يا اَللهُ، يا رَؤوفُ يا اَللهُ، يا رَقيبُ يا اَللهُ، يا مَجيدُ يا اَللهُ، يا حَفيظُ يا اَللهُ، يا مُحيطُ يا اَللهُ، يا سَيِّدَ السّاداتِ يا اَللهُ، يا اَوَّلُ يا اَللهُ، يا اخِرُ يا اَللهُ يا ظاهِرُ يا اَللهُ، يا باطِنُ يا اَللهُ، يا فاخِرُ يا اَللهُ، يا قاهِرُ يا اَللهُ، يا رَبّاهُ يا اَللهُ يا رَبّاهُ يا اَللهُ يا رَبّاهُ يا اَللهُ، يا وَدُودُ يا اَللهُ، يا نُورُ يا اَللهُ، يا رافِعُ يا اَللهُ، يا مانِعُ يا اَللهُ، يا دافِعُ يا اَللهُ، يا فاتِحُ يا اَللهُ، يا نَفّاحُ يا اَللهُ، يا جَليلُ يا اَللهُ، يا جَميلُ يا اَللهُ، يا شَهيدُ يا اَللهُ، يا شاهِدُ يا اَللهُ، يا مُغيثُ يا اَللهُ، يا حَبيبُ يا اَللهُ، يا فاطِرُ يا اَللهُ، يا مُطَهِّرُ يا اَللهُ، يا مَلِكُ يا اَللهُ، يا مُقْتَدِرُ يا اَللهُ، يا قابِضُ يا اَللهُ، يا باسِطُ يا اَللهُ.
                يا مِحيي يا اَللهُ، يا مُميتُ يا اَللهُ يا باعِثُ يا اَللهُ، يا وارِثُ يا اَللهُ، يا مُعطي يا اَللهُ، يا مُفْضِلُ يا اَللهُ، يا مُنْعِمُ يا اَللهُ، يا حَقُّ يا اَللهُ، يا مُبينُ يا اَللهُ، يا طَيِّبُ يا اَللهُ، يا مُحْسِنُ يا اَللهُ، يا مُجْمِلُ يا اَللهُ، يا مُبْدِئُ يا اَللهُ، يا مُعيدُ يا اَللهُ، يا بارِئُ يا اَللهُ، يا بَديعُ يا اَللهُ، يا هادي يا اَللهُ، يا كافي يا اَللهُ، يا شافي يا اَللهُ، يا عَلِىُّ يا اَللهُ، يا عَظيمُ يا اَللهُ، يا حَنّانُ يا اَللهُ، يا مَنّانُ يا اَللهُ، يا ذَا الْطَّوْلِ يا اَللهُ، يا مُتَعالي يا اَللهُ، يا عَدْلُ يا اَللهُ، يا ذَا الْمَعارِجِ يا اَللهُ، يا صادِقُ يا اَللهُ، يا صَدُوقُ يا اَللهُ، يا دَيّانُ يا اَللهُ، يا باقي يا اَللهُ، يا واقي يا اَللهُ، يا ذَا الْجَلالِ يا اَللهُ، يا ذَا الاِكْرامِ يا اَللهُ، يا مَحْمُودُ يا اَللهُ، يا مَعْبُودُ يا اَللهُ، يا صانِعُ يا اَللهُ، يا مُعينُ يا اَللهُ، يا مُكَوِّنُ يا اَللهُ، يا فَعّالُ يا اَللهُ، يا لَطيفُ يا اَللهُ، يا غَفُورُ يا اَللهُ، يا شَكُورُ يا اَللهُ، يا نُورُ يا اَللهُ، يا قَديرُ يا اَللهُ، يا رَبّاهُ يا اَللهُ يا رَبّاهُ يا اَللهُ يا رَبّاهُ يا اَللهُ يا رَبّاهُ يا اَللهُ يا رَبّاهُ يا اَللهُ يا رَبّاهُ يا اَللهُ يا رَبّاهُ يا اَللهُ يا رَبّاهُ يا اَللهُ يا رَبّاهُ يا اَللهُ يا رَبّاهُ اَسْاَلُكَ اَنْ تُصَلِّيَ عَلى مُحَمَّد وَآلِ مُحَمَّد، وَتَمُنَّ عَلَيَّ بِرِضاكَ، وَتَعْفُوَ عَنّي بِحِلْمِكَ، وَتُوَسِّعَ عَلَيَّ مِنْ رِزْقِكَ الْحَلالِ الطَّيِّبِ، وَمِنْ حَيْثُ اَحْتَسِبُ وَمِنْ حَيْثُ لا اَحْتَسِبُ، فَاِنّي عَبْدُكَ لَيْسَ لي اَحَدٌ سِواكَ، وَلا اَحَدٌ اَسْأَلُهُ غَيْرُكَ يا اَرْحَمَ الرّاحِمينَ، ما شاءَ اللهُ لا قُوَّةَ إلاّ بِاللهِ الْعَلِيِّ الْعَظيمِ


                Ya ALLAH! ya ALLAH! ya ALLAH! Ey Rahman, ya ALLAH! Ey Rahim, ya ALLAH! Ey (kâinatın) padişahı, ya ALLAH! Ey çok mukaddes, ya ALLAH! Ey esenlik veren, ya ALLAH! Ey eman ve güven veren, ya ALLAH! Ey koruyup gözeten, ya ALLAH! Ey izzet sahibi, ya ALLAH! Ey Cebbâr, ya ALLAH! Ey Mütekebbir, ya ALLAH! Ey yaratan, ya ALLAH! Ey var eden, ya ALLAH! Ey (varlıkları) şekillendiren, ya ALLAH!

                Ey (her şeyi) bilen, ya ALLAH! Ey azamet sahibi, ya ALLAH! Ey (her şeyden) bilen, ya ALLAH! Ey azamet sahibi, ya ALLAH! Ey (her şeyden) haberdar, ya ALLAH! Ey kerem sahibi, Ya ALLAH! Ey hilim sahibi, ya ALLAH! Ey hikmet sahibi, ya ALLAH! Ey (her şeyi) duyan, ya ALLAH! Ey (her şeyi) gören, ya ALLAH! Ey yakın, ya ALLAH! Ey (duaları) kabul eden, ya ALLAH! Ey asalet ve şeref sahibi, ya ALLAH! Ey dost, ya ALLAH! Ey (ahdine) vefa eden, ya ALLAH!

                Ey Mevla, ya ALLAH! Ey (hacetleri) veren, ya ALLAH! Ey (istediğini) hemen yapabilen, ya ALLAH! Ey şiddet sahibi, ya ALLAH! Ey şefkat sahibi, ya ALLAH! Ey gözetleyen, ya ALLAH! Ey (her şeyi) kuşatan, ya ALLAH! Ey efendiler efendisi, ya ALLAH! Ey (her şeyden) evvel (var olan), ya ALLAH! Ey (her şeyden) sonra (bâki kalan), ya ALLAH! Ey zâhir, ya ALLAH! Ey bâtın, ya ALLAH! Ey iftihar eden, ya ALLAH! Ey (her şeye) galip gelen, ya ALLAH! Ey Rabbim, ya ALLAH! Ey Rabbim, ya ALLAH! Ey Rabbim, ya ALLAH! Ey çok sevençok sevilen, ya ALLAH! Ey Nur, ya ALLAH! Ey yücelten, ya ALLAH! Ey mani olan, ya ALLAH! Ey defeden, ya ALLAH! Ey açan, ya ALLAH!

                Ey menfaat veren, ya ALLAH! Ey celal sahibi, ya ALLAH! Ey cemal sahibi, ya ALLAH! Ey tanık olan, ya ALLAH! Ey tanıklık yapan, ya ALLAH! Ey icat eden, ya ALLAH! Ey temizleyen, ya ALLAH! Ey (kâinatın) hâkimi/padişahı, ya ALLAH! Ey iktidar sahibi, ya ALLAH! Ey tutan/toplayan, ya ALLAH! Ey açıp dağıtan, ya ALLAH!

                Ey dirilten, ya ALLAH! Ey öldüren, ya ALLAH! Ey (kabirlerden ölüleri) ayağa kaldıran, ya ALLAH! Ey (varlıklardan sonra onlara) vâris olan, ya ALLAH! Ey Hak, ya ALLAH! Ey aşikâr, ya ALLAH! Ey tertemiz, ya ALLAH! Ey (yaratılışı) başlatan, ya ALLAH! Ey (varlıkları) tekrar (kendisine) geri döndüren, ya ALLAH! Ey (yoktan) var eden, ya ALLAH! Ey örneksiz yepyeni yaratan, ya ALLAH! Ey hidayet eden, ya ALLAH! Ey yeten, ya ALLAH! Ey şifa veren, ya ALLAH! Ey ulu, ya ALLAH! Ey büyük, ya ALLAH!

                Ey şefkatli, ya ALLAH! Ey ihsan eden, ya ALLAH! Ey nimet sahibi, ya ALLAH! Ey yüceler yücesi, ya ALLAH! Ey adaletin özü, ya ALLAH! Ey yücelikler sahibi, ya ALLAH! Ey Sâdık, ya ALLAH! Ey doğru söyleyen, ya ALLAH! Ey karşılık veren, ya ALLAH! Ey celal sahibi, ya ALLAH! Ey kerem sahibi, ya ALLAH! Ey beğenilen, ya ALLAH! Ey yardımcı, ya ALLAH! Ey (yaratışı) oluşturan, ya ALLAH! Ey fa'âl, ya ALLAH! Ey Latif, ya ALLAH! Ey bağışlayan, ya ALLAH! Ey (amelleri) karşılıksız bırakmayan, ya ALLAH!

                Ey Nur, ya ALLAH! Ey (her şeye) gücü yeten, ya ALLAH! Ey Rabbim, ya ALLAH! Ey Rabbim, ya ALLAH! Ey Rabbim, ya ALLAH! Ey Rabbim, ya ALLAH! Ey Rabbim, ya ALLAH! Ey Rabbim, ya ALLAH! Ey Rabbim, ya ALLAH! Ey Rabbim, ya ALLAH! Senden MUHAMMED ve Ehlibey-t'ine rahmet etmeni, hoşnutluğunla bana minnette bulunmanı, hilminle beni bağışlamanı, umduğum ve ummadığım yollardan bana helâl ve temiz rızkını çoğaltmanı diliyorum. Çünkü ben, senin kulunum; senden başka kimsem yoktur; senden başka el açacağım birisini tanımıyorum; ey merhametlilerin en merhametlisi. ALLAH'ın dilediği olur. Yüce ve ulu ALLAH'a dayanmayan hiçbir güç ve kuvvet yoktur."

                Sonra secdeye kapanarak şöyle devam edilir:


                يا اَللهُ يا اَللهُ يا اَللهُ، يا رَبُّ رَبُّ رَبُّ يا مُنْزِلَ الْبَرَكاتِ بِكَ تُنْزَلُ كُلُّ حاجَة، اَسْاَلُكَ بِكُلِّ اسْم في مَخْزُونِ الْغَيْبِ عِنْدَكَ، وَالاَْسْماءِ الْمَشْهُورةِ عِنْدَكَ، الْمَكْتُوبَةِ عَلى سُرادِقِ عَرْشِكَ، اَنْ تُصَلِّيَ عَلى مُحَمَّد وَآلِ مُحَمَّد، وَاَنْ تَقْبَلَ مِنّي شَهْرَ رَمَضانَ، وَتَكْتُبَني مِنَ الْوافِدينَ اِلى بَيْتِكَ الْحَرامِ، وَتَصْفَحَ لي عَنِ الذُّنُوبِ الْعِظامِ، وَتَسْتَخْرِجَ لي يا رَبِّ كُنُوزَكَ يا رَحْمـنُ.

                "Ya ALLAH, ya ALLAH, ya ALLAH! Ya Rabbi, ya Rabbi, ya Rabbi! Ey bereketleri indiren! Her hacet seninle iner; indinde gayb hazinesinde bulunan bütün isimler, indinde meşhur olan ve Arş'ının perdesine yazılan isimlerin hakkına senden, MUHAMMED ve Ehlibeyt'ine rahmet etmeni, ramazan ayını benden kabul buyurmanı, beni Beytü'l-Harâm'ına giden ziyaretçilerden yazmanı, büyük günahlarıma göz yummanı ve hazinele-rini benim için meydana çıkarmanı diliyorum; ey Rabbim, ey Rahman!"

                9- On dört rekât namaz. Her rekâtta bir Fâtiha, bir Âyete'l-Kürsî ve üç İhlâs Suresi okunur. Kim bu namazları kılarsa, kırk yıl ibadetin sevabını ve ramazan ayında oruç tutanların sevabını almış olur, inşaALLAH.
                10- Merhum Şeyh, "Misbah" adlı eserinde gecenin sonlarına doğ-ru gusledip ibadet mihrabında oturmanın sünnet olduğunu da rivayet etmiştir.
                "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                Yorum


                  #68
                  Ynt: Ramazan Ayının Faziletleri Ve Amelleri

                  Ramazan Bayramı Gününün Amelleri


                  Bugün için de şu ameller rivayet edilmiştir:

                  1- Bayram gecesinde farizalardan sonra okunan tekbirleri sabah namazı ve bayram namazından sonra da okumak.

                  2- Sabah namazından sonra Seyyid İbn Tavus'un rivayet ettiği şu duayı okumak:


                  اَللّـهُمَّ اِنّي تَوَجَّهْتُ اِلَيْكَ بِمُحَمَّد اَمامي…

                  Şeyh Tusî bu duayı bayram namazından sonra zikretmiştir.

                  3- Fitre zekâtını bayram namazından önce ayırmak gerekir. Adam başına 3 kilogram yiyecek ve gıda sayılan (buğday, arpa, hurma, pirinç, ekmek, un, vb.) şeylerin kendisini veya fiyatını öğleye kadar (mümkün olduğu takdirde) fakire ulaştırması gerekir. Bu konuda detaylı bilgi edinmek isteyenler, ilmihâl kitaplarına müracaat etmeli-dirler. Evet, fitre zekâtı müekket bir farizadır ve ramazan orucunun kabul olması için gerekli bir şarttır. Gelecek yıla kadar insanın belâ-lardan korunmasına da vesile olur. Ve ALLAH Teala, "Doğrusu, mutluluğa ermiştir zekât veren; Rabbinin adını anıp namaz kılan" (A'la, 14-15) ayetlerinde zekatı namazdan öne geçirmiş -ve böylece bunun önemini bildirmiştir-.

                  4- Gusletmek. (Bu guslün mümkün olduğu takdirde nehir suyunda yapılması daha iyidir.) Guslün vakti ise sabah ezanından başlayıp Bayram Namazı öncesine kadar devam eder. Bir rivayette ise şöyle geçmektedir: Guslü çatılı bir yerde yap ve gusletmek istediğin vakit ise şu duayı oku:


                  اَللّـهُمَّ اِيماناً بِكَ وَتَصْديقاً بِكِتابِكَ، وَاتّباعَ سُنَّةِ نَبيِّكَ مُحَمَّد صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وَآلِهِ.

                  "ALLAH'ım! Sana iman, kitabını tasdik ve Peygamber'in Muhammad'in (ALLAH'ın rahmeti onun ve Ehlibeyt'inin üzerine olsun) sünnetine uymak üzere (gusül yapıyorum)."

                  Sonra da "Bismillah" deyip guslet ve gusülden sonra da şöyle dua et:


                  اَللّـهُمَّ اجْعَلْهُ كَفّارَةً لِذُنُوبي وَطَهِّرْ ديني، اَللّـهُمَّ اَذْهِبْ عَنِّي الدَّنَسَ.

                  "ALLAH'ım! Bu guslü günahlarımın kefareti kıl; dini-mi tertemiz kıl ve her türlü pisliği benden uzaklaştır."

                  5- Güzel elbise giymek, güzel koku sürmek ve açık bir alanda namaz kılabilmek için çöl ve sahraya gitmek.

                  6- Günün başında namaz kılmadan önce iftar etmek. Bu, hurma veya tatlı bir şeyle olursa, daha iyi olur. Merhum Şeyh Müfid, çok az bir miktarda, Hz. Hüseyin'in (a.s) mübarek türbetinden şifa maksadıyla yemenin müstehap olduğunu söylemiştir.

                  7- Namaza güneş doğduktan sonra çıkmak ve dışarı çıkmadan önce Seyyid İbn Tavus'un "İkbal" adlı kitabında naklettiği duaları okumak. Bunlardan biri Seyyid'in, Ebu Hamza Sumalî kanalıyla İmam MUHAMMED Bâkır'dan (a.s) rivayet ettiği duadır; İmam buyurmuştur ki: Ramazan ve Kurban bayramında ve de Cuma günü namaz için hazırlandıktan sonra dışarı çıkmadan önce şu duayı oku:


                  اَللّـهُمَّ مَنْ تَهَيَّأَ في هذَا الْيَوْمِ اَوْ تَعَبَّأَ اَوْ اَعَدَّ وَاسْتَعَدَّ لِوِفادَة اِلى مَخْلُوق رَجاءَ رِفْدِهِ وَنَوافِلِهِ وَفَواضِلِهِ وَعَطاياهُ، فَاِنَّ اِلَيْكَ يا سَيِّدي تَهْيِئَتي وَتَعْبِئَتي وَاِعْدادي وَاسْتِعْدادي رَجاءَ رِفْدِكَ وَجَوائِزِكَ وَنَوافِلِكَ وَفَواضِلِكَ وَفَضائِلِكَ وَعَطاياكَ، وَقَدْ غَدَوْتُ اِلى عيد مِنْ اَعْيادِ اُمَّةِ نَبيِّكَ مُحَمَّد صَلَواتُ اللهِ عَلَيْهِ وَعَلى آلِهِ، وَلَمْ اَفِدْ اِلَيْكَ الْيَوْمَ بِعَمَل صالِح اَثِقُ بِهِ قَدَّمْتُهُ، وَلا تَوَجَّهْتُ بِمَخْلُوق اَمَّلْتُهُ، وَلكِنْ اَتَيْتُكَ خاضِعاً مُقِرّاً بِذُنُوبي وَاِساءَتي اِلى نَفْسي، فَيا عَظيمُ يا عَظيمُ يا عَظيمُ اِغْفِرْ لِيَ الْعَظيمَ مِنْ ذُنُوبي، فَاِنَّهُ لا يَغْفِرُ الذُّنُوبَ الْعِظامَ إلاّ اَنْتَ يا لا اِلـهَ إلاّ اَنْتَ، يا اَرْحَمَ الرّاحِمينَ.

                  "ALLAH'ım! Kim bugünde senin yarattığın birinin ihsan ve bağışını umarak, bahşiş ve ihsanını arzulayarak ona gitmeye hazırlanırsa hazır-lansın, ey efendim ben senin ihsanını, ödüllerini, fazl u keremini, fazilet ve bağışını umarak sana gelmeye hazırlandım. Bu sabah Peygamber'in MUHAMMED'in (ona ve Ehlibeyt'ine ALLAH'ın selâmı ve rahmeti olsun) ümmetinin bir bayramına girmiş bulunuyorum. Ben daha önce yapmış olduğum iyi bir amele güvenerek veya yarattığın herhangi bir kula güvenerek sana gelmedim; ey yüce, ey yüce, ey yüce (Rabbim)! Büyük günahlarımı bağışla; çünkü kuşkusuz büyük günahları ancak sen bağış-larsın; ey kendisinden başka bir ilâh olmayan; ey merhametlilerin en merhametlisi!"

                  8- Bayram namazı kılmak. İki rekat olan bu namaz şöyle kılınır: Birinci rekâtta Fâtiha Suresi'nden sonra A'lâ Suresi okunur ve beş tekbir alınır ve her tekbirden sonra kunut tutarak şu dua okunur:


                  اَللّـهُمَّ اَهْلَ الْكِبْرِياءِ وَالْعَظَمَةِ، وَاَهْلَ الْجُودِ وَالْجَبَرُوتِ، وَاَهْلَ الْعَفْوِ وَالرَّحْمَةِ، وَاَهْلَ التَّقْوى وَالْمَغْفِرَةِ، اَسْاَلُكَ بِحَقِّ هذَا الْيَومِ الَّذي جَعَلْتَهُ لِلْمُسْلِمينَ عيداً، وَلُِمحَمَّد صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَآلِهِ ذُخْراً وَشَرَفاً وَمَزيْداً، اَنْ تُصَلِّيَ عَلى مُحَمَّد وَآلِ مُحَمَّد، وَاَنْ تُدْخِلَني في كُلِّ خَيْر اَدْخَلْتَ فيهِ مُحَمَّداً وَآلَ مُحَمَّد، وَاَنْ تُخْرِجَني مِنْ كُلِّ سُوء اَخْرَجْتَ مِنْهُ مُحَمَّداً وَآلَ مُحَمَّد صَلَواتُكَ عَلَيْهِ وَعَلَيْهِمْ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْاَلُكَ خَيْرَ ما سَأَلَكَ مِنْهُ عِبادُكَ الصّالِحُونَ، وَاَعُوذُ بِكَ مِمَّا اسْتعاذَ مِنْهُ عِبادُكَ الْصّالِحُونَ.

                  "ALLAH'ım! Ey ululuk ve azamet sahibi; ey cömertlik ve ceberût sahibi; ey af ve rahmet sahibi; ey takva ve mağfiret sahibi! Müslümanlar için bayram ve MUHAMMED (sallALLAHu aleyhi ve âlih) için birikim, şeref ve artış vesilesi kıldığın bu gün hakkına senden MUHAMMED ve Ehlibeyt'ine rahmet etmeni, MUHAMMED ve Ehlibeyt'ini soktuğun her hayıra beni de sokmanı ve MUHAMMED ve Ehlibeyt'ini (ALLAH'ın selâm ve rahmeti ona ve onların hepsine olsun) çıkardığın her kötülükten beni de çıkarmanı diliyorum. ALLAH'ım! Senden, salih kullarının istediği şeylerin en iyisini istiyorum ve salih kullarının sana sığındığı şeylerden ben de sana sığınıyorum."

                  Sonra altıncı tekbir de söylenip rükûa gidilir, rükû ve secdeden sonra ikinci rekâta kalkılır. İkinci rekâtta Fâtiha suresinden sonra "Şems Suresi" okunur; sonra da dört tekbir getirilir ve her tekbirin ara-sında kunut tutularak, birinci rekâtta okunan dua okunur; bitirdikten sonra beşinci tekbir alınıp rükûa gidilir ve namaz bittiken sonra, Hz. Fatıma (a.s) tesbihi söylenir.
                  Bayram namazının ardından okunması için birçok dua rivayet edilmiştir. Belki de bu duaların en mükemmeli Sahife-i Seccâdiye'nin 46. duasıdır. Bayram namazının çatısız bir alanda, her hangi bir sergi olmaksızın yer üzerinde kılınması ve dönüşte gidilen yoldan değil, başka bir yoldan dönülmesi ve mümin kardeşlerin amellerinin kabulü için dua edilmesi müstehaptır.

                  8- İmam Hüseyin'i (a.s) ziyaret etmek.

                  10- İleride kaydedeceğimiz meşhur "Nüdbe" duasının okunması. Merhum Seyyid'in rivayetine göre bu duadan sonra secdeye gidilerek şöyle söylenir:


                  اَعُوذُ بِكَ مِنْ نار حَرُّها لا يَطْفى، وَجَديدُها لا يَبْلى، وَعَطْشانُها لا يُرْوى.

                  "(ALLAH'ım!) Ateşi sönmeyen, yenisi eskimeyen ve susamışının susuzluğu (hiçbir zaman) giderilmeyen (cehennem) ateşinden sana sığınırım."

                  Sonra sağ yüz toprağa koyularak şöyle söylenir:


                  اِلهي لا تُقَلِّبْ وَجْهي في النّارِ بَعْدَ سُجُودي وَتَعْفيري لَكَ بِغَيْرِ مَنٍّ مِنّي عَلَيْكَ بَلْ لَكَ الْمَنُّ عَلَيَّ.

                  "Ey mabudum! Sana secde edip yüzümü toprağa sürdükten sonra, yüzümü ateşte çalıp çevirme; sana hiçbir minnet hakkım yoktur benim; aksine, sen, benim üzerimde minnet hakkına sahipsin."

                  Ardından sol yüz toprağa koyularak şu dua söylenir:


                  اِرْحَمْ مَنْ اَساءَ وَاقْتَرَفَ وَاسْتَكانَ وَاعْتَرَفَ.

                  "(ALLAH'ım!) Kötülük yapıp günaha düşen; ardından kendini zelil görüp itiraf eden (bu kuluna) merhamet eyle."

                  Sonra tekrar secde haline dönüp şu cümlelerle ALLAH'a yalvarılır:


                  ان كُنْتُ بِئْسَ الْعَبْدُ فَاَنْتَ نِعْمَ الرَّبُّ، عَظُمَ الذَّنْبُ مِنْ عَبْدِكَ فَلْيَحْسُنِ الْعَفْوُ مِنْ عِنْدِكَ يَا كَريمُ.

                  "(ALLAH'ım!) Ben kötü kulun olsam da sen çok iyi bir Rabsin. Kulunun günahı büyüdü; şu halde senin affın güzel olsun, ey cömert (ALLAH)!"

                  Ardından yüz defa "el-âf" (af diliyorum ya Rabbi) diye Hak Teâlâ'ya yalvarılır.
                  Merhum Seyyid İbn Tâvûs bayram amellerinin sonunda şu cümleleri de kaydeder:

                  "Ey Müslüman! Bu gününü, Lehv-u la'b ve boş şeylerle geçirmek-ten kaçın; zira sen Hak'kın huzurunda kabul veya reddedildiğini nerden biliyorsun; eğer kabul olmuş isen buna güzel bir şükür ile karşılık vermen lâzım. Eğer reddedilmiş isen o halde de çok büyük imkân ve fırsatları kaçırdığın için uzun uzun üzülmen lâzım."
                  "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                  Yorum


                    #69
                    Ynt: Ramazan Ayının Faziletleri Ve Amelleri

                    NUDBE DUASI


                    Bu duayı dört bayramda, yani Ramazan bayramında, Kurban bayramında, Gadir-i Hum bayramında ve Cuma gününde okumak müstehaptır. Bu dua şöyledir:

                    "Hamd alemlerin Rabb'i olan Allah'a mahsustur, Allah'ın salatı ve kamil selamı O'nun Peygamberi efendimiz Hz. Muhammed'e (s.a.a) ve O'nun soyuna olsun.
                    Allah'ım! Kendin ve dinin için, seçkin ve halis kıldığın dostların hakkında uygulanan kaza ve takdirin hususunda sana hamd olsun. Sen kendi katında olan zevalsiz, kalıcı nimetlerini onlara ayırdın, ama bu nimetler vermenin karşılığında alçak dünyanın rütbe ve makamlarına, yaldız ve süslerine aldırış etmeyip, züht edecekleri hususunda onlardan söz aldın. Onlara da bu hususta sana söz verdiler ve Sen onların vefalı olduğunu bildiğin için onları kabul ettin ve kendine yaklaştırdın ve onların isimlerini, zikirlerini yücelttin ve övgülerini aşikar edip yaydın, meleklerini onlara indirdin ve onlara vahyinle ikramda bulundun, ilminle onları destekledin ve onları kendine ulaşmanın ve rızanı kazanmanın vesilesi kıldın.

                    Bazılarını (Hz. Adem'i -a.s-) çıkarıncaya dek cennetinde yerleştirdin, bazısını (Hz. Nuh'u -a.s-) gemide taşıdın ve kendi rahmetinle onu ve onunla beraber iman edenleri helak olmaktan kurtardın. Bazısını da (Hz. İbrahim -a.s-) kendine dost edindin, o ise sonradan gelen ümmetlerde kendisine bir lisani sıdk (doğru dil) istedi ve sen icabet ederek onu yüce kıldın. Bazılarıyla (Hz. Musa -a.s-) bir ağaç vasıtasıyla konuştun, kardeşini ona destek ve yardımcı kıldın. Bazılarını (Hz. İsa -a.s-) babasız dünyaya getirdin, ona apaçık nişanelerini verdin ve onu Ruhu'l-Kudüs ile destekledin.

                    Bunlardan her birine bir şeriat ve bir açık yol koydun ve onlara vasiler seçtin; bu peygamber ve vasiler belirli süreler için dinin koruyucu-luğunu üstlenmiş ve onu ayakta tutmuşlardır. Bunları, kullarına hüccet olması, hakkın kendi yerinden ayrılmaması ve batılın hak taraftarlarına galip olmaması ve kimse niye bize korkutucu bir Resul göndermedin ve hidayet edici bir nişane dikmedin de biz yolumuzu şaşırıp zillet ve bedbahtlığa duçar olmadan senin nişanelerine tabi olaydık dememesi için gönderdin. Nihayet peygamberlik işini habibin, üstün kıldığın Muham-med (s.a.a) ile sona erdirdin. O senin üstün ve soylu kıldığın gibi yaratıklarının efendisi ve seçtiklerinin en seçkini ve beğendiklerinin en faziletlisi ve güvendiklerinin en kerametlisi idi. Onu tüm peygamberlerin-den öne geçirdin ve onu bütün cin ve insanlara meb'us kıldın, doğu ile batıyı onun emrine soktun.

                    Burak'ı (gökte seyretme vesilesini) onun emrine verdin, onu göklere çıkardın ve yaratıkların yok oluncaya dek olmuş ve olacakların ilmini ona verdin, sonra da ona düşmanlık edenlerin kalbine korku düşürerek ona yardım ettin. Cebrail, Mikail ve yüce makamlı meleklerinle onu muhafaza eyledin ve müşrikler istemese de dinin bütün dinlerden üstün kılacağını vaad ettin. Bu vaadini, Peygamber'i (ailesinden ayrılıp Mekke'den hicret ettikten sonra tekrar onu- ailesinin bulunduğu doğruluk yuvasına (Mekke'ye) fetihle geri döndürerek gerçekleştirdin. Âlemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak insanlar için kurulmuş ilk ev olan Mekke'yi (Ka'be'yi) onun ve onlar için -ibadet yeri- kıldın.

                    Orada apaçık nişâneler ve İbrahim'in makamı vardır. Kim o eve girerse emniyette ve emanda olur ve buyurdun ki, "Ancak Allah siz Ehl-i Beyt'ten her kötülüğü gidermek ve sizleri tertemiz kılmak ister." Yine Kitab'ında Muhammed'in -salavatın onun ve Ehl-i Beyti'nin üzerine olsun- mükafatını, Ehl-i Beyt'ine itaatle birlikte sevmek olduğunu açıklayarak şöyle buyurdun: "De ki: Ben, buna karşılık sizden yakınlarıma itaatle birlikte sevgi göstermekten başka bir mükafat istemiyorum" Yine dedin ki: "Ben, sizden peygamberliğimin mükafatı olarak bir şey istediysem, o da yine sizler içindir (kendi yararı-nızadır)".

                    Ve buyurdun ki, "Sizden peygamberliğim için bir karşılık istemi-yorum; sadece o kimse ki Rabbine doğru bir yol alıyor." O halde onlar (Ehl-i Beyt) sana ve rızana ulaşmak için bir yoldurlar.
                    Onun (Peygamber'in) ömrünün günleri sona erince, velisi Ali b. Ebitalib'i (a.s) hidayetçi olarak tayin etti. Çünkü Peygamber korkutucu idi ve her kavmin bir hidayetçisi vardı. O halde Resulullah (s.a.a), halk önünde toplu olarak bulunduğu bir halde buyurdu ki, "Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır. Allah'ım! Onunla dost olanla dost ol; ona düşman olana düşman ol, ona yardım edene, ondan yardımını keserek onu yalnız bırakanı yalnız bırak."

                    Yine buyurdu ki: "Ben kimin peygamberi isem Ali onun emiri (ön-deri)dir." Ve yine buyurdu ki: "Ben ve Ali bir ağaçtanız, diğer insanlar ise ayrı ayrı ağaçtandırlar." Yine Resulullah (s.a.a) Ali'nin kendisine oranla Harun'un Musa'ya (a.s) olan konumunda olduğunu bildirerek ona hitaben şöyle buyurmuştur: "Sen bana oranla Harun'un Musa'ya olan konumundasın; şu farkla ki, benden sonra peygamber yoktur." Allah Resulü (s.a.a), onu âlemdekilerin en üstünü olan kendi kızıyla evlendirdi, mescidinde kendisine helal olanı ona da helal etti ve onun kapsından başka -mescide açılan- bütün kapıları kapattı. Sonra ilmini ve hikmetini ona teslim etti ve buyurdu ki: "Ben ilmin şehriyim; Ali de onun kapısı-dır. Kim şehre birmek ve hikmet istiyorsa o kapıdan gelsin."

                    Daha sonra buyurdu ki: "Sen -ey Ali!- benim kardeşim, vasim ve varisimsin. Senin etin, benim etimdendir; senin kanın, benim kanımdandır; senin barışın benim barışımdır; senin savaşın benim savaşımdır. İman be-nim etim ve kanımla karıştığı gibi senin etin ve kanınla da karışmıştır.
                    Sen yarın (kıyamet günü) Kevser havuzunun başında benim halifem-sin. Sen, benim borçlarımı ödeyecek ve vaatlerimi yerine getireceksin. Senin Şiilerin, yüzleri ak olarak nurdan olan minberler üzerinde cennette benim yanımda yer alacaklar; onlar benim komşularımdır. Ey Ali, sen olmasaydın, benden sonra müminler tanınmazlardı."

                    Hz. Ali (a.s), Resulullah'tan (s.a.a) sonra ümmeti dalaletten kutra-ran bir hidayetçi ve körlüğü önleyen bir nur idi. O -ümmet içerisinde- Allah'ın sapasağlam ipi ve dosdoğru yolu idi. Kimse Peygamber'e akra-balık ve dinde öncelik yönünden ondan öne geçemez. Hiç kimse herhangi bir menkıbesinde ona ulaşamaz. O, Peygamber'in (s.a.a) adı-mının yerine, adım koyuyor ve (Kur'an'ın) tevili üzerine (münafıklarla) savaşıyordu. Allah yolunda hiçbir kınayıcının kınamasına aldırış etmiyordu.

                    Arab'ın büyüklerinin onun hakkında sinirleri gerildi. -Zira- onların kahramanlarını öldürdü, kurtlarıyla tutuştu. Böylece Bedir, Hayber, Huneyn ve diğer savaşların kinlerini onların kalplerine soktu. Böylece ona kin beslediler, onunla muhalefet etmeye başladılar. O da -mecburen- Nakisin (ahitlerini bozanlar) ve Kasitin (zalimler) ve Marikinle (dinden çıkanlar) savaşarak onlardan birçoğunu öldürdü. Eceli yetiştiğinde de, sonuncuların en şakisi, öncekilerin en şakisine uyarak onu şehit etti.

                    Resulullah'ın -Allah'ın salatı onun ve Ehl-i Beyti'nin üzerine olsun- ardarda gelen hidayet imamları hususunda emrine itaat edilmedi. Onların hakkına riayet etmek konusunda vefalı davranan az bir grup hariç ümmet ısrarla onlara karşı düşmanlığa koyuldular, Peygamber'in akrabalarının iyi ilişkiyi kesmek ve evlatlarını uzaklaştırmak için toplandılar. Nihayet onlardan bir grubu öldürüldü, bir grubu esir edildi ve bir grubu -vatanlarından ve haklarından- uzaklaştırıldılar. Ve Allah'ın kazası onlar hakkında, güzel mükafat umulacak şeyde cereyan etti; çünkü yeryüzü Allah'ındır ve ona kullarından istediğini mirasçı kılacaktır; akibet muttaki-lerindir. Rabbimiz münezzehtir; O'nun vaadi kesinlikle gerçekleşecektir; Allah vaadine aykırı davranmaz. O, aziz ve hikmet sahibidir.

                    O halde ağlayanlar Muhammed ve Ali'nin -Allah'ın salatı onların ve evlatlarının üzerine olsun- Ehl-i Beyt'inden olan tertemiz kişilere ağlasın-lar, ağıt yakıp figan edenler onlar için ağıt yakıp figan etsinler ve onlar gibisine göz yaşı döksünler, feryat edenler feryat etsinler, inleyenler inle-sinler, haykıranlar haykırsınlar -ve desinler ki:- Nerededir Hasan, nere-dedir Hüseyin, nerededir Hüseyn'in evlatları, nerdedir birbirinden sonra gelen salih ve sadık kişiler, nerededir birbirinden sonra -insanları- Allah'a götüren yollar, birbirinden sonra seçkin kişiler? Nerededir parlak güneş-ler, nerededir ışıklı aylar, nerededir ışıldayan yıldızlar, nerededir dinin nişaneleri, nerededir o ilim direkleri, nerededir yeryüzünün boş kalmaya-cağı hidayet edici itretten olan Allah'ın bâki kıldığı kimse?

                    Nerededir zalimlerin kökünü kesmek için hazırlanan, nerededir eğ-rilikleri düzeltecek beklenilen, nerededir zulüm ve düşmanlığı bertaraf etmesi ümit edilen, nerededir farzları ve sünnetleri yenilemek için sakla-nılan, nerededir din ve şeraiti geri getirmek için seçilen? Nerededir Kitab ve hududlarını ihya etmek için ümit edilen, nerededir din öğretilerini ve dindarları ihya edecek olan, nerededir azgınların izzetini kıracak olan, nerededir şirk ve nifak binalarını dağıtacak olan, nerededir fısk-u fücur, isyan ve tuğyan ehlini yok edecek olan, nerededir sapıklık ve inat dallarını biçecek olan?

                    Nerededir batıl düşünce ve nefsanî heveslerin eserlerini silecek olan, nerededir yalan ve iftira bağlarını (komplolarını) kesecek olan, nerededir azgın mütekebbirleri ve haddi aşanları yok edecek olan, nerededir düşmanlık, saptırma ve ilhat ehlinin kökünü kazıyacak olan, nerededir -Allah- dostlarını aziz ve -Allah- düşmanlarını zelil edecek olan? Nerededir dağınık sözleri takva üzerine bir araya toplayacak olan, nerededir Allah'ın kendisinden girilecek olan kapısı, nerededir dostların kendisine yöneleceği Allah'ın veçhi, nerededir yeryüzüyle gökyüzünü birbirine bağlayan sebep (vesile), nerededir fetih ve zafer gününün sahibi ve hidayet bayrağını dalgalandıracak olan, nerede-dir halkın perişanlıklarını ıslah edip kalpleri hoşnut edecek olan?

                    Nerededir peygamberlerin ve peygamberlerin evlatlarının intikamını alacak olan, nerededir Kerbela şehidinin kanının intikamını alacak olan, nerededir kendisine zulüm ve iftira edene karşı muzaffer kılınacak olan, nerededir dua ettiğinde duası icabet edilen muztar (perişan), nerededir iyilik ve takva sahibi insanların başında gelen? Nerededir Muhammed Mustafa peygamberin oğlu, nerededir Ali Murtaza'nın, yüce makam sahibi Hatice-'nin ve Fatima-i Zehra'nın oğlu?

                    Babam, anam sana feda ve canım sana siper ve himaye olsun. Ey -Allah'a- mukarrep olan yüce imamların oğlu, ey en yüce asil kişilerin oğlu, ey hidayet eden ve hidayet edilmiş kişilerin oğlu, arındırılmış en üstün kişilerin oğlu, ey soylu önderlerin oğlu, ey tertemiz pâk kişilerin oğlu, ey seçkin cömertlerin oğlu, ey saygın şanı yücelerin oğlu, ey ışık saçan dolun ayların oğlu, ey aydınlık saçan kandillerin oğlu, ey parlak ve aydın yıldızların oğlu, ey apaçık yolların oğlu, ey açık nişanelerin oğlu, ey en mükemmel ilimlerin oğlu, ey meşhur sünnetlerin oğlu.

                    Ey bize aktarılan öğretilerin oğlu, ey mevcut mucizelerin oğlu, ey görünen kılavuzların oğlu, ey sırat-ı müstakimin oğlu, ey büyük haberin oğlu, ey Allah'ın yanındaki ümmü'l-kitabtaki yüce ve hikmet sahibinin oğ-lu, ey ayetlerin ve açık ilâhi hüccetlerin oğlu, ey apaçık delillerin oğlu, ey aşikar ve açık burhanların oğlu, ey Allah'ın yetkin hüccetlerinin oğlu, ey kamil olan nimetlerin oğlu, ey Tâ Hâ ve Kur'an'ın muhkem (açık-net) ayetlerinin oğlu, ey Yâ Sîn ve ez-Zariat'ın oğlu, ey Tur ve Adiyat -Sure-sinin- oğlu, ey yücelerin yücesine özel bir yakınlık ve yaklaşımla yaklaşan, (Allah ile arasındaki mesafe) iki yay uzunluğu kadar yahut daha az kalanın oğlu.

                    Keşke bilseydim iradeler (kalpler) nerede senin zuhurunla sakinleşecek veya hangi yerin ya da toprağın seni taşıdığını? Rezva dağında mısın veya onun dışında bir yerde misin veya Tur'da mısın? Halkı görüp seni görmemem, senin sesini ve fısıldayışını duymamam bana ağır geliyor. Sıkıntı ve belaların seni kuşatması, benim inilti ve şika-yetimin de sana ulaşmaması bana ağır geliyor.

                    Canıma andolsun ki sen bizden uzak olmayan gizlisin, canıma an-dolsun ki sen bizsen hiç ayrılmayan bir ayrısın, canıma andolsun ki sen her kalbin anarak iştiyaktan feryat ettiği mümin erkek ve kadınların temennisi olan kalbimin arzususun, canıma andolsun ki sen hiç kimsenin kendisiyle boy ölçüşemeyeceği izzet mayasındansın. Canıma andolsun ki sen eşi olmayan yüce asaletlisin, canıma andolsun ki sen Allah'ın eşi benzeri olmayan eski nimetlerindensin, canıma andolsun ki sen eşi olmayan şeref örtüsündensin.

                    Ne zamana kadar sende şaşkın kalayım ey mevlam, ne zamana ka-dar ve hangi hitapla seni tavsif edeyim ve hangi fısıldayışla seninle konu-şayım?! Senden başkasından cevap almak bana çok ağır geliyor, ben sana ağlarken diğerlerinin seni yalnız bırakmaları bana çok ağır geliyor; bunların başkasına değil, senin başına gelmesi bana çok ağır geliyor.

                    Acaba uzun uzadıya kendisiyle feryat edip ağlamam için bana yar-dım edecek bir kişi var mı? Acaba bir figan eden var mı ki, o sustuğunda ben figanına yardım edeyim? Çörçöp düşen bir göz var mı ki, çörçöple dolan gözüm onun ağlamasına yardım etsin?

                    Ey Ahmed'in oğlu! Acaba seni mülakat etmenin bir yolu var mı? Aca-ba bugünümüz yarına ulaşacak mı ki, cemalini görmekle şereflenelim? Ne zaman rahmet çeşmelerine girip suya kanacağız? Susuzluğumuz uzadı; ne zaman senin zülal çeşmenden yararlanacağız? Ne zaman seninle birlikte sabahlayıp seninle birlikte akşamlayacağız ve gözümüz cemalinle aydınlanacak? Zafer bayrağı açılınca ne zaman sen bizi ve biz de seni göreceğiz? Bizim senin etrafında toplandığımızı ve senin halkın imamlığını üstlenip yeryüzünü adaletle doldurduğunu, düşmanlarına aşa-ğılık ve azabı tattırdığını, azgınları ve hakkı inkâr edenleri yok ettiğini, mütekebbirlerin kökünü kestiğini, zalimlerin temelini kazıdığını ve bizim de alemlerin Rabbi Allah'a hamdolsun dediğimizi görecek misin?

                    Allah'ım! Şüphesiz Sen gam ve musibetleri giderensin. Ben, peri-şanlığımı sana şikayet ediyorum; şüphesiz sen şikayetlere bakansın ve Sen şikayete yetişensin ve Sen ahiret ve dünyanın Rabbisin. O halde ey imdat dileyenlerin imdadına yetişen, müptela olmuş zayıf kulunun imda-dına yetiş ve efendisini ona göster, ey büyük güç sahibi; onun (zuhuru) vesilesiyle ondan gam ve kederden yanıp tutuşmayı gider ve ey arşa istivâ eden, ey kendisine dönülecek olan ve ey nihai varılacak yer kendisi olan, onun susuzluk ve hararetini yatıştır.

                    Allah'ım! Biz hakir kulların, bize Seni ve Peygamberini hatırlatan veli-nin zuhurunu iştiyakla beklemekteyiz; Sen onu bizim korunmamız ve kendisine sığınmamız için yarattın, onu bizim kıvam ve sığınağımız ve biz müminler için imam kıldın. O halde bizden ona tahiyyet ve selam ulaştır ve onunla ey Rabbim bize ikramını artır. O'nun istikrar ettiği yeri bizim istikrar edeceğimiz yer kıl, onu bize imam kılarak bize nimetini tamamla, tâ ki, bizi cennetine götürsün ve halis kullarından olan şehitlerle arkadaş etsin.

                    Allah'ım! Muhammed ve Ehl-i Beytine salat eyle; onun ceddi ve bü-yük efendimiz olan senin peygamberin Muhammed'e ve küçük efendimiz olan onun babasına ve büyük annesi sıddıka-i Kübra Muhammed kızı Fatıma'ya ve onun seçmiş olduğun iyi babalarına ve de ona yarattıkların-dan seçtiğin ve beğendiğin kişilerden birine ettiği en üstün, en mükem-mel, en tam, en sürekli, en fazla ve en çok salat eyle. Ve ona, onu sayısının sonu olmayan, müddetinin nihayeti olmayan ve zamanının sonu olmayan bir salat eyle.

                    Allah'ım! Onun vesilesiyle hakkı ayakta tut, batılı yok et, onun vesile-siyle dostlarına kılavuzluk et ve düşmanlarını zelil et. Allah'ım! Bizimle onun geçmişleriyle (babalarıyla) arasında birlikte olmamızı sağlayacak bir bağ kur. Bizi onların eteğinden yapışan, onların gölgesinde duran (yaşayan) kişilerden kıl. Ve onun haklarını edâ etmemiz ve ona itaat etme konusunda çaba harcamamız ve ona itaatsizlik etmekten kaçınmamız için bize yardım et. Onun razı oluşuyla bize minnet bırak; Senin geniş rahmetine ve Senin yanındaki saadete ulaşmamız için bize onun şefkatini, rahmetini ve duasını bahşet.

                    Onun vesilesiyle namazımızı kabul edilmiş, günahlarımızı bağışlanmış ve duamızı icabet edilmiş kıl. Onun vesilesi ile rızkımızı genişletilmiş, gam ve kederlerimizi bertaraf olmuş, hacetlerimizi reva olunmuş kıl ve bize kerim veçhinle dön, sana yaklaşmamızı kabul buyur ve bize rahmet bakışınla bak; tâ ki, bu rahmet bakışınla senin yanındaki saygınlık ve yüceliği kemale eriştirelim. Sonra kendi cömertliğinle o rahmet bakışını bizden hiçbir zaman çevirme. Bizi onun ceddi (Muhammed)in -Allah'ın salatı onun ve Ehl-i Beyt'inin üzerine olsun- havuzundan, onun kasesi ile ve onun eli ile suya kanacağımız ve boğazımızdan rahatlıkla geçecek öyle bir şekilde su içir ki ondan sonra asla susamayalım. -Rahmetinle duamı kabul et- ey merhametlilerin en merhametlisi."


                    Sonra daha önce dediğimiz şekilde ziyaret namazı kıl ve istediğin duaları et; inşallah icabet olur.
                    "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                    Yorum


                      #70
                      Ynt: Ramazan Ayının Faziletleri Ve Amelleri

                      [font=Arial] وَكانَ مِنْ دُعائِهِ عَلَيْهِ السَّلامُ في وِداعِ شَهْرِ رَمَضانَ

                      [right][font=Arial][size=13pt][color=brown][b]أَللّهُمَّ يا مَنْ لا يَرْغَبُ فِي الْجَزاءِ، وَيَا مَنْ لا يَنْدَمُ عَلَى الْعَطاءِ، وَيا مَنْ لا يُكافِئُ عَبْدَهُ عَلَى السَّواءِ، مِنَّتُكَ ابْتِداءٌ، وَعَفْوُكَ تَفَضُّلٌ، وَعُقُوبَتُكَ عَدْلٌ، وَقَضاؤُكَ خِِيَرَةٌ، إِنْ أَعْطَيْتَ لَمْ تَشُبْ عَطاءَكَ بِمَنٍّ، وَإِنْ مَنعْتَ لَمْ يَكُنْ مَنْعُكَ تَعَدِّياً، تَشْكُرُ مَنْ شكَرَكَ وَأَنْتَ أَلْهَمْتَهُ شُكْرَكَ، وَتُكافِئُ مَنْ حَمِدَكَ وَأَنْتَ عَلَّمْتَهُ حَمْدَكَ، وَتَسْتُرُ عَلى مَنْ لَوْ شِئْتَ فَضَحْتَهُ، وَتَجُودُ عَلى مَنْ لَوْ شِئْتَ مَنَعْتَهُ، وَكِلاهُما أَهْلٌ مِنْكَ لِلْفَضيحَةِ وَالْمَنْعِ، غَيْرَ أَنَّكَ بَنَيْتَ أَفَعالَكَ عَلَى التَّفَضُّلِ، وَأَجْرَيْتَ قُدْرَتَكَ عَلَى التَّجاوُزِ، وَتَلَقَّيْتَ مَنْ عَصاكَ بِالْحِلْمِ، وَأَمْهَلْتَ مَنْ قَصَدَ لِنَفْسِهِ بِالظُّلْمِ، تَستَنْظِرُهُمْ بِأَناتِكَ إِلَى الاِْنابَةِ، وتَتْرُكُ مُعاجَلَتَهُمْ إِلَى التَّوْبَةِ، لِكَيْلا يَهْلِكَ
                      عَلَيْكَ هالِكُهُمْ، وَلا يَشْقى بِنِعْمَتِكَ شَقِيُّهُمْ، إِلاّ عَنْ طُولِ الاِْعْذارِ إِلَيْهِ، وَبَعْدَ تَرادُفِ الْحُجَّةِ عَلَيْهِ، كَرَماً مِن عَفْوِكَ يا كَريمُ، وَعائِدَةً مِنْ عَطْفِكَ يا حَليمُ.
                      أَنْتَ الَّذي فَتَحْتَ لِعِبادِكَ باباً إِلى عَفْوِكَ وَسَمَّيْتَهُ التَّوْبَةَ، وَجَعَلْتَ عَلى ذلِكَ الْبابِ دَليلاً مِنْ وَحْيِكَ لِئَلاّ يَضِلُّوا عَنْهُ، فَقُلْتَ تَبارَكَ اسْمُكَ: (تُوبُوا إِلَى اللّهِ تَوْبَةً نَصُوحاً عَسى رَبُّكُمْ أَنْ يُكَفِّرَ عَنْكُمْ سَيِّئاتِكُمْ وَيُدْخِلَكُمْ جَنّات تَجْري مِنْ تَحْتِهَا الاَْنْهارُ يَوْمَ لا يُخْزِي اللّهُ النَّبِىَّ وَالَّذين آمَنُوا مَعَهُ نُورُهُمْ يَسْعى بَيْنَ أَيْديهِمْ وَبِأَيْمانِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنا أَتْمِمْ لَنا نُورَنا وَاغْفِرْ لَنا إِنَّكَ عَلى كُلِّ شَىْء قَديرٌ).
                      فَما عُذْرُ مَنْ أَغْفَلَ دُخُولَ ذلِكَ الْمَنْزِلِ بَعْدَ فَتْحِ الْبابِ، وَإِقامَةِ الدَّليلِ؟
                      وَأَنْتَ الَّذي زِدْتَ فِي السَّوْمِ عَلى نَفْسِكَ لِعِبادِكَ، تُريدُ رِبْحَهُمْ في مُتاجَرَتِهمْ لَكَ، وَفَوْزَهُمْ بِالْوِفادَةِ عَلَيْكَ وَالزِّيادَةِ
                      مِنْكَ، فَقُلْتَ تَبارَكَ اسْمُكَ وَتَعالَيْتَ: (مَنْ جاءَ بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ عَشْرُ أَمْثالِها وَمَنْ جاءَ بِالسَّيِّئَةِ فَلا يُجْزى إِلاّ مِثْلَها) وَقُلْت: (مَثَلُ الَّذينَ يُنْفِقُونَ أَمْوالَهُمْ في سَبيلِ اللّهِ كَمَثَلِ حَبَّة أَنْبَتَتْ سَبْعَ سَنابِلَ في كُلِّ سُنْبُلَة ماِئَةُ حَبَّة وَاللّهُ يُضاعِفُ لِمَنْ يَشاءُ )وَقُلْتَ: (مَنْ ذَا الَّذي يُقْرِضُ اللّهَ قَرْضاً حَسَناً فَيُضاعِفَهُ لَهُ أَضْعافاً كَثيرَةً).
                      وَما أَنْزَلْتَ مِن نَظائِرِهِنَّ فِي الْقُرْآنِ مِنْ تَضاعِيفِ الْحَسَناتِ.
                      وَأَنْتَ الَّذي دَلَلْتَهُمْ بِقَوْلِكَ مِنْ غَيْبِكَ، وَتَرْغيبِكَ الَّذي فيهِ حَظُّهُمْ عَلى ما لَوْ سَتَرْتَهُ عَنْهُمْ لَمْ تُدْرِكْهُ أَبْصارُهُمْ، وَلَمْ تَعِهِ أَسْماعُهُمْ، وَلَمْ تَلْحَقْهُ أَوْهامُهُمْ، فَقُلْتَ: (اذْكُرُوني أَذْكُرْكُمْ وَاشْكُرُوا لي وَلا تَكْفُرُونِ) وَقُلْتَ: (لَئِنْ شَكَرْتُمْ لاََزيدَنَّكُمْ وَلَئِنْ كَفَرْتُمْ إِنَّ عَذابي لَشَديدٌ) وَقُلْتَ: (ادْعُوني أَسْتَجِبْ لَكُمْ إِنَّ الَّذينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبادَتي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ داخِرينَ ).
                      فَسَمَّيْتَ دُعاءَكَ عِبادَةً، وَتَرْكَهُ اسْتِكْباراً، وَتَوَعَّدْتَ عَلى تَرْكِهِ دُخُولَ جَهَنَّمَ داخِرينَ. فَذَكَرُوكَ بِمَنِّكَ، وَشَكَرُوكَ بِفَضْلِكَ، وَدَعَوْكَ بِأَمْرِكَ، وَتَصَدَّقُوا لَكَ طَلَباً لِمَزيدِكَ، وَفيها كانَتْ نَجاتُهُمْ مِنْ غَضَبِكَ، وَفَوْزُهُمْ بِرِضاكَ.
                      وَلَوْ دَلَّ مَخْلُوقٌ مَخْلُوقاً مِنْ نَفْسِهِ عَلى مِثْلِ الَّذي دَلَلْتَ عَلَيْهِ عِبادَكَ مِنْكَ، كانَ مَوْصُوفاً بِالاِْحْسانِ، وَمَنْعُوتاً بِالاِْمْتِنانِ، وَمَحْمُوداً بِكُلِّ لِسان، فَلَكَ الْحَمْدُ ما وُجِدَ في حَمْدِكَ مَذْهَبٌ، وَما بَقِي لِلْحَمْدِ لَفْظٌ تُحْمَدُ بِهِ، وَمَعْنىً يَنْصَرِفُ إِلَيْهِ.
                      يا مَنْ تَحَمَّدَ إِلى عِبادِهِ بِالاِْحْسانِ وَالْفَضْلِ، وَغَمَرَهُمْ بِالْمَنِّ وَالطَّوْلِ، ما أَفْشى فينا نِعْمَتَكَ؟ وَأَسْبَغَ عَلَيْنا مِنَّتَكَ؟ وَأَخَصَّنا بِبِرِّكَ؟ هَدَيْتَنا لِدينِكَ الَّذي اصْطَفَيْتَ، وَمِلَّتِكَ الَّتِي ارْتَضَيْتَ، وَسَبيلِكَ الَّذي سَهَّلْتَ، وَبَصَّرْتَنَا الزُّلْفَةَ لَدَيْكَ، وَالْوُصُولَ إِلى كَرامَتِكَ.
                      أَللّهُمَّ وَأَنْتَ جَعَلْتَ مِنْ صَفايا تِلْكَ الْوَظائِفِ، وَخَصائِصِ تِلْكَ الْفُرُوضِ، شَهْرَ رَمَضانَ الَّذِي اخْتَصَصْتَهُ مِنْ سائِرِ الشُّهُورِ، وَتَخَيَّرْتَهُ مِنْ جَميعِ الاَْزْمِنَةِ وَالدُّهُورِ، وَآثَرْتَهُ عَلى كُلِّ أَوْقاتِ
                      السَّنَةِ بِما أَنْزَلْتَ فيهِ مِنَ الْقُرْآنِ وَالنُّورِ، وَضاعَفْتَ فيهِ مِنَ الاِْيمانِ، وَفَرَضْتَ فيهِ مِنَ الصِّيامِ، وَرَغَّبْتَ فيهِ مِنَ الْقِيامِ، وَأَجْلَلْتَ فيهِ مِنْ لَيْلَةِ الْقَدْرِ الَّتي هِىَ خَيْرٌ مِنْ أَلْفِ شَهْر. ثُمَّ آثَرْتَنا بِهِ عَلى سائِرِ الاُْمَمِ، وَاصْطَفَيْتَنا بِفَضْلِهِ دُونَ أَهْلِ الْمِلَلِ، فَصُمْنا بِأَمْرِكَ نَهارَهُ، وَقُمْنا بِعَوْنِكَ لَيْلَهُ، مُتَعَرِّضينَ بِصِيامِهِ وَقِيامِهِ لِما عَرَّضْتَنا لَهُ مِنْ رَحْمَتِكَ، وَتَسَبَّبْنا إِلَيْهِ مِنْ مَثُوْبَتِكَ. وَأَنْتَ الْمَليءُ بِما رُغِبَ فيهِ إِلَيْكَ، الْجَوادُ بِما سُئِلْتَ مِنْ فَضْلِكَ، الْقَريبُ إِلى مَنْ حاوَلَ قُرْبَكَ.
                      وَقَدْ أَقامَ فينا هذَا الشَّهْرُ مَقامَ حَمْد، وَصَحِبَنا صُحْبَةَ مَبْرُور، وَأَرْبَحَنا أَفْضَلَ أَرْباحِ الْعالَمينَ، ثُمَّ قَدْ فارَقَنا عِنْدَ تَمامِ وَقْتِهِ وَانْقِطاعِ مُدَّتِهِ، وَ وَفاءِ عَدَدِهِ، فَنَحْنُ مُوَدِّعُوهُ وَداعَ مَنْ عَزَّ فِراقُهُ عَلَيْنا، وَغَمَّنا وَأَوْحَشَنَا انْصِرافهُ عَنّا، وَلَزِمَنا لَهُ الذِّمامُ الْمَحْفُوظُ، وَالْحُرْمَةُ الْمَرْعِيَّهُّ، وَالْحَقُّ الْمَقْضِىُّ، فَنَحْنُ قائِلُونَ:
                      أَلسَّلامُ عَليْكَ يا شَهْرَ اللّهِ الاَْكْبَرَ، وَ يا عيدَ أَوْلِيائِهِ.
                      السَّلامُ عَلَيْكَ يا أَكْرَمَ مَصْحُوب مِنَ الاَْوْقاتِ، وَيا خَيْرَ شَهْر فِي الاَْيّامِ وَالسّاعاتِ.
                      السَّلامُ عَلَيْكَ مِنْ شَهْر قَرُبَتْ فيهِ الامالُ، وَنُشِرَتْ فيهِ الاَْعْمالُ.
                      السَّلامُ عَلَيْكَ مِنْ قَرين جَلَّ قَدْرُهُ مَوْجُوداً، وَأَفْجَعَ فَقْدُهُ مَفْقُوداً، وَمَرْجُوٍّ آلَمَ فِراقُهُ.
                      السَّلامُ عَلَيْكَ مِنْ أَليف آنَسَ مُقْبِلاً فَسَرَّ، وَأَوْحَشَ مُنْقَضِياً فَمَضَّ .
                      السَّلامُ عَلَيْكَ مِنْ مُجاوِر رَقَّتْ فيهِ الْقُلُوبُ، وَقَلَّتْ فيهِ الذُّنُوبُ.
                      السَّلامُ عَلَيْكَ مِن ناصِر أَعانَ عَلَى الشَّيْطانِ، وَصاحِب سَهَّلَ سُبُلَ الاِْحْسانِ.
                      السَّلامُ عَلَيْكَ ما أَكْثَرَ عُتَقاءَ اللّهِ فيكَ، وَما أَسْعَدَ مَنْ رَعى حُرْمَتَكَ بِكَ.
                      السَّلامُ عَلَيْكَ ما كانَ أَمْحاكَ لِلذُّنُوبِ، وَأَسْتَرَكَ لاَِنْواعِ الْعُيُوبِ.
                      السَّلامُ عَلَيْكَ ما كانَ أَطْوَلَكَ عَلَى الْمُجْرِمينَ، وَأَهْيَبَكَ في صُدُورِ الْمُؤْمِنينَ.
                      السَّلامُ عَلَيْكَ مِنْ شَهْر لا تُنافِسُهُ الاَْيّامُ.
                      السَّلامُ عَلَيْكَ مِنْ شَهْر هُوَ مِنْ كُلِّ أَمْر سَلامُ.
                      السَّلامُ عَلَيْكَ غَيْرَ كَرِيهِ الْمُصاحَبَةِ، وَلا ذَميمِ الْمُلابَسَةِ .
                      السَّلامُ عَلَيْكَ كَما وَفَدْتَ عَلَيْنا بِالْبَرَكاتِ، وَغَسَلْتَ عَنّا دَنَسَ الْخَطيئاتِ.
                      السَّلامُ عَلَيْكَ غَيْرَ مُوَدَّع بَرَماً، وَلا مَتْرُوك صِيامُهُ سَأَماً.
                      السَّلامُ عَلَيْكَ مِنْ مَطْلُوب قَبْلَ وَقْتِهِ، وَمَحْزُون عَلَيْهِ قَبْلَ فَوْتِهِ.
                      السَّلامُ عَلَيْكَ كَمْ مِنْ سُوء صُرِفَ بِكَ عَنّا، وَكَمْ مِنْ خَيْر أُفيضَ بِكَ عَلَيْنا.
                      السَّلامُ عَلَيْكَ وَعَلى لَيْلَةِ الْقَدْرِ الَّتي هِىَ خَيْرٌ مِنْ أَلْفِ شَهْر.
                      السَّلامُ عَلَيْكَ ما كانَ أَحْرَصَنا بِالاَْمْسِ عَلَيْكَ، وَأَشَدَّ شَوْقَنا غَداً إِلَيْكَ.
                      السَّلامُ عَلَيْكَ وَعَلى فَضْلِكَ الَّذي حُرِمْناهُ، وَعَلى ماض مِنْ بَرَكاتِكَ سُلِبْناهُ.
                      أَللّهُمَّ إِنّا أَهْلُ هذَا الشَّهْرِ الَّذي شَرَّفْتَنا بِهِ، وَوَفَّقْتَنا بِمَنِّكَ لَهُ، حينَ جَهِلَ الاَْشْقِياءُ وَقْتَهُ، وَحُرِمُوا لِشَقائِهِمْ فَضْلَهُ، وَأَنْتَ وَلِىُّ ما آثَرْتَنا بِهِ مِنْ مَعْرِفَتِهِ، وَهَدَيْتَنا لَهُ مِنْ سُنَّتِهِ، وَقَدْ تَوَلَّيْنا بِتَوْفيقِكَ صِيامَهُ وَقِيامَهُ عَلى تَقْصير، وَأَدَّيْنا فيهِ قَليلاً مِنْ كَثير.
                      أَللّهُمَّ فَلَكَ الْحَمْدُ إِقْراراً بِالاِْساءَةِ، وَاعْتِرافاً بِالاِْضاعَةِ، وَلَكَ مِنْ قُلُوبِنا عَقْدُ النَّدَمِ، وَمِنْ أَلْسِنَتِنا صِدْقُ الاِْعْتِذارِ، فَأْجُرْنا عَلى ما أصابَنا فيهِ مِنَ التَّفْريطِ، أجْراً نَسْتَدْرِكُ بِهِ الْفَضْلَ الْمَرْغُوبَ فيهِ، وَنَعْتاضُ بِهِ مِنْ أَنْواعِ الذُّخْرِ الْمَحْرُوصِ عَلَيْهِ، وَأَوْجِبْ لَنا عُذْرَكَ عَلى ماقَصَّرْنا فيهِ مِنْ حَقِّكَ، وَابْلُغْ بِأَعْمارِنا ما بَيْنَ أَيْدينا مِنْ شَهْرِ رَمَضانَ الْمُقْبِلِ، فَإِذا بَلَّغْتَناهُ فَأَعِنّا عَلى تَناوُلِ ما أَنْتَ أَهْلُهُ مِنَ الْعِبادَةِ، وَأَدِّنا إِلَى الْقِيامِ بِما
                      يَسْتَحِقُّهُ مِنَ الطَّاعَةِ، وَ أَجْرِلَنا مِنْ صالِحِ الْعَمَلِ ما يَكونُ دَرَكاً لِحَقِّكَ فِي الشَّهْرَيْنِ مِنْ شُهُورِ الدَّهْرِ.
                      أَللّهُمَّ وَما أَلْمَمْنا بِهِ في شَهْرِنا هذا مِنْ لَمَم أَوْ إِثْم، أَوْ واقَعْنا فيهِ مِنْ ذَنْب وَاكْتَسَبْنا فيهِ مِنْ خَطيئَة عَلى تَعَمُّد مِنّا، أَوْ عَلى نِسْيان ظَلَمْنا فيهِ أَنْفُسَنا، أَوِ انْتَهَكْنا بِهِ حُرْمَةً مِنْ غَيْرِنا، فَصَلِّ عَلى مُحَمَّد وَآلِهِ، وَاسْتُرْنا بِسِتْرِكَ، وَاعْفُ عَنّا بِعَفْوِكَ، وَلا تَنْصِبْنا فيهِ لاَِعْيُنِ الشّامِتينَ، وَلا تَبْسُطْ عَلَيْنا فيهِ أَلْسُنَ الطّاعِنينَ، وَاسْتَعْمِلْنا بِما يَكُونُ حِطَّةً وَكَفّارَةً لِما أَنَكَرْتَ مِنّا فيهِ، بِرَأْفَتِكَ الَّتي لا تَنْفَدُ، وَفَضْلِكَ الَّذي لا يَنْقُصُ.
                      أَللّهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمَّد وَآلِهِ، وَاجْبُرْ مُصيبَتَنا بِشَهْرِنا، وَبارِكْ لَنا في يَوْمِ عيدِنا وَفِطْرِنا، وَاجْعَلْهُ مِنْ خَيْرِ يَوْم مَرَّ عَلَيْنا، أَجْلَبِهِ لِعَفْو، وَأَمْحاهُ لِذَنْب، وَاغْفِرْ لَنا ماخَفِىَ مِنْ ذُنُوبِنا وَما عَلَنَ.
                      أَللّهُمَّ اسْلَخْنا بِانْسِلاخِ هذَا الشَّهْرِ مِنْ خَطايانا، وَأَخْرِجْنا بِخُرُوجِهِ مِنْ سَيِّئاتِنا، وَاجْعَلْنا مِنْ أَسْعَدِ أَهْلِهِ بِهِ، وَأَجْزَلِهِمْ قِسْماً فيهِ، وَأَوْفَرِهِمْ حَظّاً مِنْهُ.
                      أَللّهُمَّ وَمَنْ رَعى حَقَّ هذَا الشَّهْرِ حَقَّ رِعايَتِهِ، وَحَفِظَ حُرْمَتَهُ حَقَّ حِفْظِها، وَقامَ بِحُدُودِهِ حَقَّ قِيامِها، وَاتَّقى ذُنُوبَهُ حَقَّ تُقاتِها، أَوْ تَقَرَّبَ إِلَيْكَ بِقُرْبَة أَوْجَبَتْ رِضاكَ لَهُ، وَعَطَفَتْ
                      رَحْمَتَكَ عَلَيْهِ، فَهَبْ لَنا مِثْلَهُ مِنْ وُجْدِكَ، وَأَعْطِنا أَضْعافَهُ مِنْ فَضْلِكَ، فَإِنَّ فَضْلَكَ لايَغيضُ، وَإِنَّ خَزائِنَكَ لا تَنْقُصُ بَلْ تَفيضُ، وَإِنَّ مَعادِنَ إِحْسانِكَ لاتَفْنى، وَإِنَّ عَطاءَكَ لَلْعَطاءُ الْمُهَنّا.
                      أَللّهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمَّد وَآلِهِ، وَاكْتُبْ لَنا مِثْلَ أُجُورِ مَنْ صامَهُ أَوْ تَعَبَّدَ لَكَ فيْهِ إِلى يَوْمِ الْقِيامَةِ.
                      أَللّهُمَّ إِنّا نَتُوبُ إِلَيْكَ في يَوْمِ فِطْرِنَا الَّذي جَعَلْتَهُ لِلْمُؤْمِنينَ عيداً وَسُرُوراً، وَلاَِهْلِ مِلَّتِكَ مَجْمَعاً وَمُحْتَشَداً، مِنْ كُلِّ ذَنْب أَذْنَبْناهُ، أَوْ سُوء أَسْلَفْناهُ، أَوْ خاطِرِ شَرٍّ أَضْمَرْناهُ، تَوْبَةَ مَنْ لايَنْطَوي عَلى رُجُوع إِلى ذَنْب، وَلا يَعُودُ بَعْدَها في خَطيئَة، تَوْبَةً نَصُوحاً خَلَصَتْ مِنَ الشَّكِّ وَالاِْرْتِيابِ، فَتَقَبَّلْها مِنّا، وَارْضَ عَنّا، وَثَبِّتْنا عَلَيْها.
                      أَللّهُمَّ ارْزُقْنا خَوْفَ عِقابِ الْوَعيدِ، وَشَوْقَ ثَوابِ الْمَوْعُودِ، حَتّى نَجِدَ لَذَّةَ ما نَدْعُوكَ بِهِ، وَكَأْبَةَ ما نَسْتَجيرُكَ مِنْهُ، وَاجْعَلْنا عِنْدَكَ مِنَ التَّوّابينَ الَّذينَ أَوْجَبْتَ لَهُمْ مَحَبَّتَكَ، وَقَبِلْتَ مِنْهُمْ مُراجَعَةَ طاعَتِكَ، يا أَعْدَلَ الْعادِلينَ.
                      "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                      Yorum


                        #71
                        Ynt: Ramazan Ayının Faziletleri Ve Amelleri


                        أَللّهُمَّ تَجاوَزْ عَنْ آبائِنا وَأُمَّهاتِنا وَأهْلِ دينِنا جَميعاً، مَنْ سَلَفَ مِنْهُمْ وَمَنْ غَبَرَ إِلى يَوْمِ الْقِيامَةِ.
                        أَللّهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمَّد نَبِيِّنا وَآلِهِ كَما صَلَّيْتَ عَلى مَلائِكَتِكَ الْمُقَرَّبينَ، وَصَلِّ عَلَيْهِ وَآلِهِ كَما صَلَّيْتَ عَلى أَنْبِيائِكَ الْمُرْسَلينَ، وَصَلِّ عَلَيْهِ وَآلِهِ كَما صَلَّيْتَ عَلى عِبادِكَ الصّالِحينَ، وَأَفْضَل مِنْ ذلِكَ يا رَبَّ الْعالَمينَ، صَلاةً تَبْلُغُنا بَرَكَتُها، وَيَنالُنا نَفْعُها، وَيُسْتَجابُ لَها دُعاؤُنا، إِنَّكَ أَكْرَمُ مَنْ رُغِبَ إِلَيْهِ، وَأَكْفى مَنْ تُوُ كِّلَ عَلَيْهِ، وَأَعْطى مَنْ سُئِلَ مِنْ فَضْلِهِ، وَأَنْتَ عَلى كُلِّ شَىْء قَديرٌ.


                        İmam Zeynulabidin'in (a.s) Ramazan Ayıyla Vedalaştığında Okuduğu Dua


                        Allah’ım, ey (nimet verdiği kimselerden) karşılık beklemeyen, ey hiçbir zaman bağışta bulunduğuna pişman olmayan ve ey, kuluna ameline eşit olarak karşılık vermeyen! Nimetin başlangıçtır; affın lütuftur; cezalandırman adalettir; öngördüğün hayırdır. Verdiğin zaman bağışını minnetle karıştırmazsın; esirgediğin zaman esirgemen zulüm değildir. Şükredene, şükrü sen ilham ettiğin halde, karşılık verirsin; hamd edene, hamdi sen öğrettiğin halde, mükâfat verirsin; öylelerinin kötülüklerini örtüyorsun ki, dileseydin rüsvay ederdin; öylelerine bağışta bulunuyorsun ki, dileseydin mahrum bırakırdın. Çünkü her ikisi de rüsvay olmayı ve mahrum bırakılmayı hakketmişti.

                        Ne var ki sen, işlerini lütuf üzere bina etmişsin; kudretini affetmekle gösterirsin; karşı geleni hilimle karşılarsın; kendine zulümle kasdedene süre tanırsın; sana dönmeleri için onlara mühlet verirsin, onları hemen cezalandırmayıp tövbe fırsatı tanırsın ki, helak olanlarının sana karşı bir kanıtları olmasın; bedbaht olanları ancak defalarca mazur görülüp aleyhlerinde bir-çok kanıt biriktikten sonra bedbaht olsunlar. Tüm bunlar, affından ve kereminden kaynaklanmakta, şefkatinden ileri gelmektedir; ey Kerîm, ey Halîm.

                        Sen, (öyle şefkatli) bir mâbudsun ki, affına ulaşmaları için kullarına tövbe adında bir kapı açmışsın; şaşmasınlar diye vahyinden bir delil dikmişsin o kapıya. Kutludur ismin, buyurmuşsun ki: “İçten bir tövbeyle Allah’a dönün. Umulur ki Rabbiniz, sizin kötülüklerinizi örter ve sizi (ağaçlarının) altından ırmaklar akan cennetlere sokar. O gün Allah, Peygamber’i ve onunla birlikte inananları utandırmaz; nurları, önlerinden ve sağlarından gider; derler ki: Rabbimiz, nurumuzu bizim için tamamla ve bizi bağışla. Hiç kuşkusuz, sen her şeye kadirsin.” (Tahrim/8)

                        Şimdi, sen bu kapıyı açmış, delilini de önüne dikmiş olduğun halde, o ağırlanma mahalline (cennete) girmekten gaflet edenin mazereti olabilir mi?!
                        Sen öyle (cömert) bir mâbudsun ki, kullarından alacağın şeyin kıymetini artırarak onu paha biçilmez kılarsın. Kullarının seninle ticarette kâr etmelerini, sana gelerek fazlasıyla kazanıp kurtuluşa ermelerini istiyorsun çünkü. İsmin kutlu ve yücedir, buyurmuşsun ki: “Kim iyilik getirirse, ona, onun on katı vardır; kim de kötülük getirirse, ancak onun misliyle cezalandırılır.” (En’am/160)

                        Yine buyurmuşsun ki: “Allah yolunda mallarını harcayanların örneği, yedi başak bitiren bir tane gibidir ki, her başakta yüz tane vardır. Allah dilediğine kat kat fazlasını verir.” (Bakara/261) Yine buyurmuşsun ki: “Kendisi için kat kat artırması üzere Allah’a güzel bir borç verecek olan kimdir?” (Bakara/245)

                        Ve, iyilikleri kat kat artıracağına ilişkin Kur’an’da indirdiğin diğer ayetler...
                        Sen o yüce mâbudsun ki, kullarına gayb âleminden öyle gerçekler bildirmiş, onları öyle şeylere özendirmişsin ki, eğer bildirmeseydin, gözleriyle onları görmez, kulaklarıyla onları duyup kavrayamaz, düşünceleriyle onlara ulaşamazlardı. Buyurmuşsun ki: “Beni anın, sizi anayım; bana şükredin ve sakın bana nankörlük etmeyin.” (Bakara/152)

                        Yine buyurmuşsun ki: “Eğer şükrederseniz, elbette size (nimetimi) artırırım ve eğer nankörlük edecek olursanız, hiç kuşkusuz, azabım çok şiddetlidir.” (İbrahim/7) Yine buyurmuşsun ki: “Beni çağırın, size icabet edeyim. Hiç kuşku yok, büyüklük taslayıp bana ibadet etmekten kaçınanlar aşağılanarak cehenneme gireceklerdir.” (Mü’min/60)

                        Böylece, seni çağırmayı (duayı) ibadet, terkini de büyüklük taslamak olarak adlandırmış ve terki için aşağılanarak cehenneme girmeyi vaad etmişsin.

                        Böyle olunca, onlar da nimetinle seni andılar; ihsanınla sana şükrettiler; emrinle seni çağırdılar; kat kat fazlasını almak üzere senin için sadaka verdiler ki, gazabından kurtulup hoşnutluğunu kazansınlar.
                        Senin, kullarına yaptığını, bir yaratık diğer bir yaratığa yapmış olsaydı, iyilik vasfını alır, minnettarlıkla anılır ve mümkün olan her dille övülürdü. O halde, hamdine doğru giden bir yol, hamdini ifade edecek bir kelime ve hamdinle ilgili bir anlam var oldukça hamd sana özgüdür.

                        Ey, kullarına ihsan ve lütufta bulunarak onların övgüsünü kazanan; onları nimet ve bağışına boğan; bize olan nimetlerin ne kadar yaygın, ne kadar boldur; özel lütufların ne kadar çoktur! Bizi, seçtiğin dine, hoşnut olduğun İslam’a, kolaylaştırdığın yola hidayet ettin; katındaki yakınlığa, indindeki saygınlığa ulaşmada gözlerimizi açtın.

                        Allah’ım, sen, o görevlerin seçkinlerinden, o farzların özellerinden birini Ramazan ayı kıldın. Bir nur olan Kur’an’ı o ayda indirerek, o ayda imanı (imanın gerektirdiği amelleri) kat kat artırarak, o ayda (geceleri ibadete) kalkmayı teşvik ederek ve içindeki bin aydan daha hayırlı olan kadir gecesini ululayarak onu diğer aylardan ayırdın; tüm zamanlar ve asırların içinden onu seçtin ve onu yılın diğer vakitlerinden üstün kıldın. Sonra da onun vasıtasıyla bizi diğer ümmetlerden üstün kıldın; onun fazileti için öteki dinlerin mensuplarını değil, bizi seçtin. Biz de emrinle gündüzünde oruç tuttuk; yardımınla gecesinde ibadete kalktık; belki oruç tutup ibadete kalkmakla rahmetin halimize şamil olur, bu vesileyle sevabını kazanırız diye. Çünkü sen, katından umulanla dolusun; fazlından istenilen hususunda cömertsin ve sana yaklaşmak isteyene pek yakınsın.

                        Bu ay, gerçekten de beğenimizi kazanarak aramızda kaldı; bizimle iyilikle birliktelik yaptı ve bize âlemlerin en üstün kazancını kazandırdı. Sonra da vakti dolunca, süresi bitince, sayısı tamamlanınca biz-den ayrılıp gitti. Şimdi biz, ayrılığı bize çok zor olan, bırakıp gitmesi bizi üzüp ürküten, ahdini bozmamamız, saygısını gözetmemiz, hakkını ödememiz gereken biri gibi onunla vedalaşıyoruz. Ve diyoruz ki:

                        Selam sana, ey Allah’ın en büyük ayı ve ey Allah’ın dostlarının bayramı.
                        Selam sana, ey bizimle birlikte olan vakitlerin en değerlisi ve ey günler ve saatler içinde en iyi ay.
                        Selam sana, ey arzuların yaklaştığı, amellerin dağıldığı ay.
                        Selam sana, ey varlığı pek değerli, yokluğu can yakıcı dost; ayrılığı üzücü olan ümit kaynağı.
                        Selam sana ki, gelişinle bizi sevindirdin, mutlu ettin; gidişinle bizi üzdün, canımızı yaktın.
                        Selam sana ki, kalpler sende yumuşar, günahlar azalır.

                        Selam sana ki, şeytana karşı bize yardım eder, iyilik yollarını bizim için kolaylaştırırsın.
                        Selam sana ki, cehennem ateşinden kurtulanlar sende çok olur; hürmetini gözeten saadete erişir.
                        Selam sana ki, günahları silmekte, ayıpları örtmekte üstüne yok.
                        Selam sana ki, suçlulara çok uzundun; inananların gönlünde pek heybetliydin.
                        Selam sana ki, günler seninle rekabet edemez.

                        Selam sana ki, her yönden esenlik olan bir aysın.
                        Selam sana ki, birlikteliğin bıkkınlık getirmez; muaşeretin kınanmaz.
                        Selam sana ki, bize bereket getirdin; bizden günahların kirini yıkayıp giderdin.
                        Selam sana ki, seninle vedalaşmamız bıkkınlıktan, orucunu terketmemiz yorgunluktan değildir.
                        Selam sana ki, vaktinden önce aranırsın; kaybetmeden önce üzüntün yaşanır.
                        Selam sana ki, bereketinle birçok kötülük bizden uzaklaşır; birçok hayır bize ulaşır.
                        Selam sana ve içindeki bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesine.
                        Selam sana ki, dün sana pek düşkün iken yarın özleminle yanıp tutuşacağız.
                        Selam sana ve artık mahrum kaldığımız faziletine; elimizden alınan geçmişteki bereketlerine.

                        Allah’ım! Biz, bu ayla şereflendirdiğin; bedbahtların, onun vaktini bilmeyip bedbahtlıkları yüzünden faziletinden mahrum kaldığı bir zamanda lütfunla ondaki ibadetlere muvaffak ettiğin, bu ayın ehli kullarınız. Onunla tanışmak için bizim seçilmemizin, ondaki ibadetlere hidayet edilmemizin velisi sensin. Hakkını ödeyemedikse de onda tuttuğumuz orucu, kıldığımız namazı, az da olsa yaptığımız iyilikleri senin yardımına borçluyuz.

                        Allah’ım, o halde kötülüğümüzü ikrar, ihmalkârlığımızı itiraf etmekle birlikte iyi işlerimizin övgüsü sana aittir. İçten gelen bir pişmanlık, gerçeği ifade eden bir mazeret bildirmekle katından, o ayda kaybettiğimiz faziletleri bizim için telafi etmeni diliyoruz. Allah’ım, o ayda senin hakkını ödeyemediğimiz için bizi mazur gör; ömrümüzü önümüzdeki gelecek ramazana ulaştır. Ulaştırdıktan sonra da layık olduğun kulluğu sunmakta, o ayın hakkettiği itaati yerine ge-tirmekte bize yardım et ve bizi zamanın aylarından bu iki ayda (bu ve gelecek ramazanda) hakkını ödeyebilecek iyi işlere muvaffak eyle.

                        Allah’ım, Muhammed ve âline salat eyle ve bu ayda işlediğimiz küçük ve büyük suçları, içine düştüğümüz günahları, bilerek veya unutkanlıkla kendimize yaptığımız zulümleri ya da başkalarına ettiğimiz hakaretleri bize bağışla; örtünü kaldırarak bizi rüsvay etme; bu ayda düşmanlarımızı halimize sevindirme; kınayanların dilini üzerimize uzun etme; tükenmeyen şefkatin, eksikliği olmayan lütfunla bu ayda bizden yadırgadığın şeylere keffaret olacak, onları bağışlatacak amellere muvaffak et bizi.

                        Allah’ım, Muhammed ve âline salat eyle ve bu ayın gitmesiyle başımıza gelen musibeti telafi et; bayram ve iftar günümüzü bizim için mübarek eyle ve bu günü, geçirdiğimiz en hayırlı, affını en çok çekici, günahı en iyi silici gün kıl.

                        Allah’ım, bu ayın sıyrılmasıyla bizi de günahlarımızdan sıyır; onun çıkmasıyla bizi de kötülüklerimizden çıkar. Bizi onunla en çok mutlu olanlardan, onda payı en bol olanlardan ve ondan en fazla nasip alanlardan kıl.

                        Allah’ım, kim bu aya hakkıyla riayet ettiyse; hürmetini hakkıyla koruduysa, gerektiği gibi hükümlerini yerine getirdiyse, layık olduğu gibi günahlardan sakındıysa, hoşnutluğunu kazanacak, rahmetini cezbedecek bir amelle sana yaklaştıysa, kudretinle aynısını bize de nasip et; fazlınla onun kat kat fazlasını bize ver. Çünkü senin fazlın eksiksizdir; hazine-lerin kesinlikle azalmaz; ihsanının kaynakları asla kurumaz ve bağışın minnetsiz, tertemiz bağıştır.

                        Allah’ım, Muhammed ve âline salat eyle ve bize, kıyamet gününe kadar onu oruç tutanların, onda sana ibadet edenlerin tümüne vereceğin sevap kadar sevap yaz.

                        Allah’ım, mü’minler için bayram ve sevinç günü, İslam ümmeti için toplanma, bir araya gelme günü kıldığın bu iftar günümüzde, işlediğimiz tüm günahlardan, geçmişteki tüm kötü işlerimizden, gönlümüzden geçen tüm kötü düşüncelerden, tekrar günaha dönme düşüncesi olmayan, bir daha hata yapmamaya azmeden biri olarak, şek ve şüpheden arınmış, halis bir tövbeyle tövbe edip sana yöneliyoruz. Bu tövbeyi bizden kabul buyur; bizden razı ol ve bizi bu hal üzre sabit kıl.

                        Allah’ım, içimizde cehennem azabına karşı öyle bir korku, cennet sevabına karşı öyle bir özlem meydana getir ki, tüm varlığımızla ibadetin tadını, günahın üzüntüsünü duyalım. Katında bizi, sevgini kazanan, itaate dönüşlerini kabul buyurduğun tövbe edenlerden kıl, ey adillerin adili.
                        Allah’ım, babalarımızı, annelerimizi ve şimdiye kadar gelip geçen, kıyamete kadar gelecek olan tüm dindaşlarımızı bağışla.

                        Allah’ım, mukarreb meleklerine salat ettiğin gibi peygamberimiz Muhammed ve âline salat eyle. Mürsel peygamberlere salat ettiğin gibi ona ve âline salat eyle. Salih kullarına salat ettiğin gibi ona ve âline salat eyle. Onların hepsine ettiğin salattan üstün bir salatla ona ve âline salat eyle. Öyle bir salat ki, bereketi bizi kuşatsın, faydası bize ulaşsın ve sayesinde duamız kabul olsun. Hiç kuşkusuz, sen, kapısına gelinen en kerim, kendisine güvenilen en yeterli ve ihsanı dilenilen en cömert zatsın; ve sen her şeye kadirsin.
                        "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                        Yorum


                          #72
                          Ynt: Ramazan Ayının Faziletleri Ve Amelleri

                          [font=Arial]وَكانَ مِنْ دُعائِهِ عَلَيْهِ السَّلامُ في يَوْمِ الْفِطْرِ إِذَا انْصَرَفَ مِنْ صَلوتِهِ قامَ قائِمًا



                          ثُمَّ اسْتَقْبَلَ الْقِبْلَةَ، وَفي يَوْمِ الْجُمُعَةِ، فَقالَ:
                          يا مَنْ يَرْحَمُ مَنْ لا يَرْحَمُهُ الْعِبادُ، وَيا مَنْ يَقْبَلُ مَنْ لا تَقْبَلُهُ الْبِلادُ، وَيا مَنْ لا يَحْتَقِرُ أَهْلَ الْحاجَةِ إِلَيْهِ، وَيا مَنْ لا يُخَيِّبُ الْمُلِحِّينَ عَلَيْهِ، وَيا مَنْ لا يَجْبَهُ بِالرَّدِّ أَهْلَ الدّالَّةِ عَلَيْهِ، وَيا مَنْ يَجْتَبي صَغِيرَ ما يُتْحَفُ بِهِ، وَيَشْكُرُ يَسيرَ ما يُعْمَلُ لَهُ، وَيا مَنْ يَشْكُرُ عَلَى الْقَليلِ، وَيُجازِي بِالْجَليلِ، وَيا مَنْ يَدْنُو إِلى مَنْ دَنا مِنْهُ، وَيا مَنْ يَدْعُو إِلى نَفْسِهِ مَنْ أَدْبَرَ عَنْهُ، وَيا مَنْ لا يُغَيِّرُ النِّعْمَةَ، وَلا يُبادِرُ بِالنَّقِمَةِ، وَيا مَنْ يُثْمِرُ الْحَسَنَةَ حَتّى يُنَمِّيَها، وَيَتَجاوَزُ عَنِ السَّيِئَةِ حَتّى يُعَفِّيَهَا، انْصَرَفَتِ الامالُ دونَ مَدى كَرَمِكَ بِالْحاجاتِ، وَامْتَلاََتْ بِفَيْضِ جُودِكَ أَوْعِيَةُ الطَّلِباتِ، وَتَفَسَّخَتْ دوُنَ بُلُوغِ نَعْتِكَ الصِّفاتُ. فَلَكَ الْعُلُوُّ الاَْعْلى فَوْقَ كُلِّ عال، وَالْجَلالُ الاَْمْجَدُ فَوْقَ كُلِّ جَلال، كُلُّ جَليل عِنْدَكَ صَغيرٌ، وَكُلُّ شَرِيف في جَنْبِ شَرَفِكَ حَقيرٌ.

                          خابَ الْوافِدُونَ عَلى غَيْرِكَ، وَخَسِرَ الْمُتَعَرّضونَ إِلاّ لَكَ، وَضاعَ الْمُلِمُّونَ إِلاّ بِكَ، وَأَجْدَبَ الْمُنْتَجِعُونَ إِلاّ مَنِ انْتَجَعَ فَضْلَكَ.
                          بابُكَ مَفْتُوحٌ لِلرّاغِبينَ، وَجُودُكَ مُباحٌ لِلسّائِلينَ، وَإِغاثَتُكَ قَريبَةٌ مِنَ الْمُسْتَغيثينَ، لايَخيبُ مِنْكَ الاْمِلُونَ، وَلا يَيْأَسُ مِنْ عَطائِكَ الْمُتَعَرِّضونَ، وَلا يَشْقى بِنِقْمَتِكَ الْمُسْتَغْفِرُونَ.
                          رِزْقُكَ مَبْسوطٌ لِمَنْ عَصاكَ، وَحِلْمُكَ مُعْتَرِضٌ لِمَنْ ناواكَ. عادَتُكَ الاِْحْسانُ إِلَى الْمُسيئينَ، وَسُنَّتُكَ الاِْبْقاءُ عَلَى الْمُعْتَدينَ، حَتّى لَقَدْ غَرَّتْهُمْ أَناتُكَ عَنِ الرُّجُوعِ، وَصَدَّهُمْ إِمْهالُكَ عَنِ النُّزُوعِ، وَإِنَّما تَأَنَّيْتَ بِهِمْ لِيَفيئوا إِلى أَمْرِكَ، وَأَمْهَلْتَهُمْ ثِقَةً بِدَوامِ مُلْكِكَ، فَمَنْ كانَ مِنْ أَهْلِ السَّعادَةِ خَتَمْتَ لَهُ بِها، وَمَنْ كانَ مِنْ أَهْلِ الشَّقاوَةِ خَذَلْتَهُ لَها، كُلُّهُمْ صائِرُونَِ إِلى حُكْمِكَ، وَأُمُورُهُمْ آئِلَةٌ إِلى أمْرِكَ، لَمْ يَهِنْ عَلى طولِ مُدَّتِهِمْ سُلْطانُكَ، وَلَمْ يُدْحَضْ لِتَرْكِ مُعاجَلَتِهِمْ بُرْهانُكَ.
                          حُجَّتُكَ قائِمَةٌ لا تُدْحَضُ، وَسُلْطانُكَ ثابِتٌ لا يَزُولُ، فَالْوَيْلُ الدّائِمُ لِمَنْ جَنَحَ عَنْكَ، وَالْخَيْبَةُ الخاذِلَةُ لِمَنْ خابَ مِنْكَ، وَالشَّقاءُ الاَْشْقى لِمَنِ اغْتَرَّ بِكَ، ما أَكْثَرَ تَصَرُّفَهُ في عَذابِكَ؟ وَما أَطْوَلَ تَرَدُّدَهُ في عِقابِكَ؟ وَما أَبْعَدَ غايَتَهُ مِنَ الْفَرَجِ؟ وَما أَقْنَطَهُ مِنْ سُهُولَةِ الْمَخْرَجِ؟ عَدْلاً مِنْ قَضائِكَ لا تَجُورُ فيهِ، وَإِنْصافاً مِنْ حُكْمِكَ لا تَحيفُ عَلَيْهِ. فَقَدْ ظاهَرْتَ الْحُجَجَ، وَأَبْلَيْتَ الاَْعْذارَ، وَقَدْ تَقَدَّمْتَ بِالْوَعيدِ، وَتَلَطَّفْتَ فِي التَّرْغيبِ، وَضَرَبْتَ الاَْمْثالَ، وَأَطَلْتَ الاِْمْهالَ، وَأَخَّرْتَ وَأَنْتَ مُسْتَطيعٌ لِلْمُعاجَلَةِ، وَتَأَنَّيْتَ وَأَنْتَ مَلِيءٌ بِالْمُبادَرَةِ، لَمْ تَكُنْ أَناتُكَ عَجْزاً، وَلا إِمْهالُكَ وَهْناً، وَلا إِمْساكُكَ غَفْلَةً، وَلاَ انْتِظارُكَ مُداراةً، بَلْ لِتَكُونَ حُجَّتُكَ أَبْلَغَ، وَكَرَمُكَ أَكْمَلَ، وَإِحْسانُكَ أَوْفى، وَنِعْمَتُكَ أَتَمَّ، كُلُّ ذلِكَ كانَ وَلَمْ تَزَلْ، وَهُوَ كائِنٌ وَلا تَزالُ.
                          حُجَّتُكَ أَجَلُّ مِنْ أَنْ تُوصَفَ بِكُلِّها، وَمَجْدُكَ أَرْفَعُ مِنْ أَنْ يُحَدَّ بِكُنْهِهِ، وَنِعْمَتُكَ أَكْثَرُ مِنْ أَنْ تُحْصى بِأَسْرِها، وَإِحْسانُكَ أَكْثَرُ مِنْ أَنْ تُشْكَرَ عَلى أَقَلِّهِ، وَقَدْ قَصَّرَ بِىَ السُّكُوتُ عَنْ تَحْميدِكَ، وَفَهَّهَنِي الاِْمْساكُ عَنْ تَمْجيدِكَ، وَقُصاراىَ الاِْقْرارُ
                          بِالْحُسُورِ، لا رَغْبَةً يا إِلهي بَلْ عَجْزاً، فَها أَنَا ذا أَؤُمُّكَ بِالْوِفادَةِ، وَأَسْأَلُكَ حُسْنَ الرِّفادَةِ.
                          فَصَلِّ عَلى مُحَمَّد وَآلِهِ، وَاسْمَعْ نَجْواىَ، وَاسْتَجِبْ دُعائي، وَلا تَخْتِمْ يَوْمي بِخَيْبَتي، وَلا تَجْبَهْني بِالرَّدِّ في مَسْأَلَتي، وَأَكْرِمْ مِنْ عِنْدِكَ مُنْصَرَفي، وَإِلَيْكَ مُنْقَلَبي، إِنَّكَ غَيْرُ ضائِق بِما تُريدُ، وَلا عاجِز عَمّا تُسْأَلُ، وَأَنْتَ عَلى كُلِّ شَىْء قَديرٌ، وَلا حَوْلَ وَلا قُوَّةَ إِلاّ بِاللّهِ الْعَلِىِّ الْعَظيمِ.
                          "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                          Yorum


                            #73
                            Ynt: Ramazan Ayının Faziletleri Ve Amelleri

                            İmam Zeynulabidin'in (a.s) Ramazan Bayramı Namazını Kıldıktan Sonra Ayağa Kalkıp Kıbleye Yönelerek ve Cuma Günleri Okuduğu Dua


                            Ey, kulların acımadığı kimseye acıyan; ey, kentlerin kabul etmediği kimseyi kabul eden; ey, kendisine muhtaç olanları küçültmeyen; ey sürekli kendisinden bir şeyler isteyenleri nasipsiz bırakmayan; ey, kendisine doğru kılavuzluk edenleri reddetmeyen; ey, ithaf olunan küçük şeyi de kabul buyuran; ey, hoşnutluğunu kazanmak için yapılan az ameli de ödüllendiren; ey, az amele büyük karşılık veren; ey kendisine yaklaşana yaklaşan; ey kendisinden yüz çevireni kendisine doğru çağıran; ey nimeti değiştirmeyen, cezalandırmakta acele etmeyen; ey, iyiliği kat kat artıran, kötülüğü bağışlayıp ortadan kaldıran! Arzular, kereminin sonuna ulaşmadan hacetlerine kavuştu; dilek kapları bol bağışınla hemen doluverdi; sıfatlar, seni anlatamadan dağılıp gitti. Çünkü her yücenin üstünde en yüce yücelik ve her ululuğun üstünde en onurlu ululuk sana aittir. Her büyük, senin katında küçüktür; her onurlu, senin onurunun yanında hakirdir.

                            Senden başkasına gidenler eli boş geri döndüler; senden başkasını arayanlar hüsrana uğradılar; senden başkasına konuk olanlar mahvolup gittiler ve senin fazlından nimet isteyenlerin dışında diğer nimet isteyenler kıtlığa duçar oldular.
                            Kapın isteyenlerin yüzüne açık; ihsanın dileyenler için mubah; imdadın imdat isteyenlere yakındır. Sana ümidi olanların ümitleri boşa çıkmaz; ihsanını isteyenleri mahrum bırakmazsın; mağfiretini dileyenleri azabına duçar etmezsin.

                            Sana karşı gelip muhalefet edenlerden rızkını esirgemezsin; seninle düşmanlık edenlere hilminle davranırsın; kötülük yapanlara iyilik yapmak âdetindir; haddi aşanlara mühlet vermek sünnetindir. O kadar mühlet verirsin ki, mühletine aldanarak, hakka geri dönmez, batıldan el çekmezler. Oysa sen, emrine dönmeleri için onlara mühlet verir; saltanatının sürek-liliğine güvendiğin için onları hemen cezalandırmazsın. Sonuçta; saadet ehlinden olanları saadete kavuşturur, şekavet ehlinden olanları şekavetle baş başa bırakırsın. Hepsi de sonunda hükmüne dönecek, emrine boyun eğecektir. Uzun süre onlara mühlet verişin saltanatını gevşetmez; onları cezalandırmakta acele etmeyişin aleyhlerindeki açık kanıtını geçersiz kılmaz.

                            Kanıtın dimdik ayaktadır, geçerliliğini kaybetmez. Saltanatın sabittir, zevali olmaz. O halde, sürekli azap, senden yüz çevirenindir; hor edici ümitsizlik, senden ümidini kesenindir ve en kötü bedbahtlık, müsamahana aldananındır. Böyle biri azabında ne de çok bocalayıp duracak; cezanı çekmesi ne de uzun sürecek; kurtuluşla arası ne de uzak, içinde bulunduğu durumdan çıkması ne de zor olacak! Bütün bunlar, adil yargınla, insafa dayalı hükmünle olacak, kim-seye zerre kadar zulmedilmeyecek. Çünkü sen daha önce kanıtlarını sergilemiş, mazeretlere yer bırakmamışsın; cehennemden korkutmuş, cennete teşvik etmişsin; örnekler vermiş, kıssalar anlatmışsın; uzun süre mühlet vermiş, cezalandırmayı geciktirmişsin; oysa hemen cezalandırmaya kadirdin. Süre tanıman âcizlikten, mühlet vermen gevşeklikten, azap etmekten sakınman gafletten, beklemen iyi geçinme isteğinden değildir. Böyle yapıyorsun ki, kanıtın daha açık, keremin daha kâmil, ihsanın daha bol, nimetin daha eksiksiz olsun. Bu, şimdiye kadar böyle olmuş, böyle devam edecek.

                            Kanıtın bütünüyle anlatılmaktan çok daha yüce; büyüklüğün künhüyle belirlenmekten çok daha yüksek; nimetin tamamıyla sayılmaktan çok daha fazla ve ihsanın en azının bile şükrü yerine getirilmekten çok daha büyüktür. Suskunluk, seni övme gücünü almış benden; çekingenlik, seni ululamaktan âciz kılmış beni. Yapabileceğim en fazla şey, Tanrım, aczimi itiraf etmektir. Bu yüzden kapına gelmiş, ihsanını dilenmekteyim.
                            O halde, Muhammed ve âline salat eyle ve râz u niyazımı işit; duamı kabul buyur; günümü başarısızlıkla sonuçlandırma; isteklerim hususunda reddetme beni; katından ayrılışıma ve tekrar sana dönüşüme değer ver. Hiç kuşkusuz, sen, dilediğini yapmakta güçlük çekmez, istenenden âciz kalmazsın. Çünkü sen, her şeye kadirsin. Günahlardan sakınmamız, itaate güç bulmamız ancak yüce ve büyük Allah’ın yardımıyladır.
                            "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                            Yorum

                            YUKARI ÇIK
                            Çalışıyor...
                            X