Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

BAYRAM KAVGASI VE REHBER 'İN GÖRÜŞÜ..!

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    BAYRAM KAVGASI VE REHBER 'İN GÖRÜŞÜ..!


    Bismillahirrahmanirrahim

    Mübarek ayın son günlerine gelindi, yarış ve musabaka bittiyor, son etap koşuluyor artık. Oruç ibadetinin mükafatı, rahmet, bereket ve mağfiret olmalı, elde edilen de hikmet ve marifet olmalıdır.


    Ehlibeyt Haber Ajansı ABNA- Evet! Bu son etapta her zamanki tartışmalar başladı, camilerde, toplantılarda, sanal alemde; internet, email grupları, facebook, twitter.....v.s “Bayram ne zaman olacak?” Büyük bir sorun, büyük bir dert, büyük bir tedirginlik ile karşı karşıya müslümanlar.


    Gerçekten böyle midir? Bu bir sorun mudur? Bir dert midir?


    Bu konuda insanlar kaç gruba ayrılacaklardır;




    1. Şimdiden bayramın hangi gün olacağını belirlemiş olarak hazırlığını yapanlar




    2. Bu yıl ne yapacağız, bu işten nasıl sıyrılacağız, bunu nasıl atlatacağız diye düşünenler




    3. Hiç bir tereddüdü olmayan işi ehline bırakanlar, şer‘i bir mesele olduğu için dini otoritenin fetvasını bekleyenler.




    4. Toplumda sorumluluk üstlenmiş ve başkalarına da yol göstermesi gereken alimler.




    Birinci grup toplumun çoğunluğunu oluşturan avam halktır. Kendilerinden daha yetkili olduğuna inandıkları otoritenin emrine uyacaklardır; bu konuda kimi otorite olarak gördükleri belirleyici faktördür. Biraz daha ince düşünürsek, kendilerine bu konuda otorite olarak kim tanıtılmış, bunun bilinmesi gerekiyor: “Devleti mi?” “Diyaneti mi?” “Taklit ettiği müctehidi mi?” “Başındaki alim mi?”




    Diğer konularda olduğu gibi bayram konusunda da başındaki otoriteye tabi olan halkın mazereti vardır. “Halk, idarecilerinin dinine mensuptur”, bu idareci tağut ve beşeri sitemler olursa dini de ona göre şekillenecektir, bağlandığı otorite ilahi olursa dini de ilahi olacaktır. Önemli olan bu halka dini otorite olarak kimin tanıtıldığı ve öğretildiğidir. Halk, çoğunluğun görüşüne eğilimlidir. Hakk anlatılırsa hakkı kabullenmeye yöneleceklerdir. Demek ki sorun dini konularda otoritenin tanıtılması ve öğretilmesindedir.




    İkinci grubun işi biraz daha zordur, ne yardan geçebiliyor, ne de candan. Bir tarafta siyasi otoritenin ilanını şer’i ölçü gören avam halkın, çevresinin, eşinin dostunun cehaletinden kaynaklanan baskılar, diğer taraftan imanının gerektirdiği ilahi emrin icrası. İki durum arasında bocalayıp duran bu gruptakiler bireysel görevlerini yapmanın imtahanını vermektedirler ; hangi taraf ağır basarsa onu yapacaktır veya “ne şiş yansın ne kebap” misali çaktırmadan işini yürütecektir.




    Üçüncü gruptakiler için ise ne hüzün vardır, ne de tereddüt. Dünyayı ahirete tercih etmez, kınayanların kınamasından çekinmez, insanların isteğini Allah’ın isteğine tercih etmez, dünya itibarını korumak için hakka bağlılığından taviz vermez. Bu grup insanlar tarih boyunca asla sorun yaşamamışlardır, büyük bir rahatlıkla Allah’ın emrine itaat etmenin mutluluğunu tatmışlardır. Bu konuda müracaat etmesi gerektiği yer neresiyse, oraya müracaat eder ve Allah’a teslimiyetini gösterir. Bunlar mübarek ayın başından sonuna kadar rahmet, bereket, mağfiret peşindedirler ve sonunda da hikmet ve marifeti kazanmanın umudunu taşımaktadırlar.




    Dördüncü gruptakiler, belki de en zor durumda olanlardır. Çünkü sorumludur, üzerinde bir yük vardır. Varistir, şeriat sahibinin varisi, dini otoritenin varisi. Varisi olduğu zatlar gibi işi zordur; horlanmak, dışlanmak, kınanmak, hakarete maruz kalmak, menfaatçi ilan edilmek gibi tehlikelerle karşılaşmıştır ve daima karşılaşacaktır da.




    Asıl sorun da burdadır işte. Alimler peygamberin varisleri olmaları hasebiyle bu görevi nasıl yapacaklardır? Halkın cehaleti, bazılarının bağnazlığı, bazılarının inadı, bazılarının çıkarcılığı, bazılarının maslahatcılığı karşısında görevi gereği gibi yapmak gerçekten zordur.




    Durum böyleyken ; halkın cehaleti yıllardır niçin giderilmiyor? Halka dini otoritenin kim olduğu yıllardır neden tanıtılmıyor? Halka dini konularla, milli konuların ayrışımı neden öğretilmiyor? Halka dini konuların, bütün maslahatların üstünde olduğu ve öncelikli olduğu neden öğretilmiyor?




    Bu konu yeni bir konu değil ki, medyanın yaygınlaştığı 30 yıldan beri var. Hatta yeni bir nesil gelmiş, hala “aynı tas aynı hamam”. Yeni nesle dahi bunlar öğretilmemiş, yeni nesil ilmi çevrelerde bulunmalarına rağmen hala bu konularda dini mercii tanımıyor, tanısa da itaati öğretilmemiş, itaati öğretilmişse de dini otoriteye teslimiyet yerine çoğu defa kaçış yolları öğretilmiştir.




    Daha vahim olanı uyduruk maslahatlar; milli birliğe zarar, vahdeti bozma endişesi, ihtilaf çıkar korkusu gibi bahaneler ne kadar tutarlıdır? Hele bir de benim toplumum, benim halkım, benim camiam gibi kendisini dini otorite görerek halkı kendisine itaate çağırmak, peygamber varisliği ile ne kadar bağdaşır?




    Bu gibi uyduruk ve basit bahanelerin arkasına sığınarak halka yanlış bayram yaptırmak, halkı dinden uzaklaştırmaz mı? Alimlere itimadı azaltmaz mı? Dini otoritelerden/Mercei taklitlerden uzaklaştırmaz ıu? Merce-i taklid - mukallid ilişkisine darbe vurmaz mı?




    Bu konu “milli bir seferberlik “ değil ki milli birlik bozulsun.




    Mezhebi ilkeler ve fetvalara uymak, vahdeti sağlayan yegane faktördür. Mezhebi ilkelerden taviz vermek -vahdet adına - nasıl caiz sayılabilir?




    Dini otorite olan taklit mercilerinin fetvasına itaat etmek ihtilaf ve tefrika vesilesi değil bilakis vahdetin ta kendisidir; kendi içinde vahdet sağlayamayanın başka müslümanlarla yapacağı vahdet nasıl sağlıklı olabilir?




    Peygamberin varisi alimler, halka hüküm sürmek ve onlara ağalık yapmakta varis değillerdir, onalara dinlerini öğretmekte, mezhebi ilkeleri anlatmakta, şeriatin hükümlerine itaate davet etmekte varistirler.




    Evet! Yazının başlığına gelelim bu yazımız Rehber‘in bayram hakkındaki en son sözünü tefsir etmek için yazılmıştır. Birinci ağızdan nakl ediyoruz;




    “ Bayram konusunda çok da israrcı olmayın, siz İslami hükmü anlatın, halkın kendisi şer‘i vazifesini belirleyip amel etsin. Bayram meselesinin, müslümanlar ve Ehlibeyt dostları arasında tefrika meselesi olmasına izin vermeyin”.




    Evet! Rehber bir kaç noktayı beyan ediyor;




    a) Bayram konusunda herkesin bir günde bayram yapmasında israrcı olmamak; aynı günde bayram yapmaya zorlamamak. Merce-i taklidlerin fetvaları farklı olabilir.




    b) Halka dini, şeri hükümlerini öğretmeli ve dini otoritelerini tanıtmalı




    c) Halkın kendi dini ve şer‘i vazifesini kendisinin belirlemesini sağlamalı




    d) Bayram konusunun, müslümanlar arasında tefrika vesilesi yapılmasına izin vermemeli.




    e) Farklı müctehidlere taklid etmek tefrika vesilesi olmasın. Şia fıkhında önemli olan müçtehide uymaktır. Müçtehide uymayanlar asıl tefrikaya sebebiyet verenlerdir.




    Allah bayramımızı mübarek, oruçlarımızı kabul, günahlarımızı af, tevbelerimizi kabul ederek kalplerimize hikmet, feraset ve basiret inayet eylesin.




    Abdullah Özgür
    De ki: «İstediğinizi yapın; Allah, peygamberi ve mü’minler yaptıklarınızı görecektir. Sonra hepiniz, görülmeyeni ve görüleni bilen Allah'a döndürülecek­siniz. O size, yaptıklarınızı bildirecek­tir.»
    (Tevbe Suresi 105)

    #2
    Ynt: BAYRAM KAVGASI VE REHBER 'İN GÖRÜŞÜ..!

    Bu yazıyı hayret ve ibretle okudum.
    Diyeceksiniz ki niye?
    Rehber sanki bu yazıyı yazanın ta kendisini hedef alan sözler söylemiş emir buyurmuş ama nerde bu vatandaş sözü anlamadığı gibi sanki rehbere nisbet yaparcasına o yine farklı günlerde bayram yapılmasıyla ilgili sallamış durmuş.
    Ya Allah aşkına din adına dini kullanarak birileriyle şahsi hesabınızı görmeye çalışmaktan vazgeçin.
    Biraz da kalemi elinize aldığınızda Allah rızasını gözetin bir kerecik şu mübarek Ramazan için Lütfen....

    Ne güzel belirtiyorsunuz çeşitli taklit mercileri farklı kriterlerle hilali belirlemesinden dolayı müçtehitler arasında farklılıklar olabiliyor.
    Buna rağmen siz İranın resmi otoritesinin dışındakini batil mi sayıyorsunuz.
    Eğer bunu yapıyorsanız hangi sıfatla kim adına ve ne hakla böyle yapıyorsunuz.
    Oysa o otoritenin başı olan Ayetullah Hamaney de diğer müçtehitlerin farklı görüşleri olabileceğini kabul ederken siz kimsiniz neden böyle yazabiliyorsunuz.
    Unutmayalım ki bir çok kerre Ayetullah Sistani ile Rehber bu konuda farklı günlere işaret etmiştir.
    Şimdi size göre hangisini ne şekilde değerlendirmemiz gerekiyor.
    Şii olan herkes ekseriyetle bilir ki bu işin bir kurani bir de içtihadi boyutu vardır.
    Kurani boyutunda kimsenin kendine göre amel etme şansı yoktur.
    İçtihadi boyutuna ise kimsenin müdahale etme hakkı yoktur.
    Çünkü Rehberi meşru eden kurum yani meclisi hubregan meraciide meşru ilan etmiştir.
    Yani biri birinden daha az meşru yada daha çok meşru değil.
    Bırakın insanların inanç ve itikatları üzerinden şahsi hesap menfaatçiliğini ve lütfen bu ayda enazından hakkı hatırlayın vesselam...

    Yorum


      #3
      Ynt: BAYRAM KAVGASI VE REHBER 'İN GÖRÜŞÜ..!

      Abdullah Özgür
      De ki: «İstediğinizi yapın; Allah, peygamberi ve mü’minler yaptıklarınızı görecektir. Sonra hepiniz, görülmeyeni ve görüleni bilen Allah'a döndürülecek­siniz. O size, yaptıklarınızı bildirecek­tir.»
      (Tevbe Suresi 105)

      Yorum

      YUKARI ÇIK
      Çalışıyor...
      X