Ramazan Ayının Özellikleri
Mübarek Ramazan ayı kameri Arap aylarının dokuzuncusudur. Kameri aylardan Ramazan ayı dışında hiçbir ayın adı Kuran’ı Kerim’de geçmemiştir. Bu özellik Ramazan ayına mahsus bir fazilettir. Kameri aylardan yalınızca mübarek Ramazan ayının adı Bakara suresinin 185. Ayetinde geçmiştir: “Ramazan ayı, bir aydır ki insanlara doğruyu bildiren, doğruluğa ait apaçık delillerden ibaret olan, hakla bâtılı ayırt eden Kur’an, bu ayda indirildi. Sizden kim, bu aya erişirse orucunu tutsun.”
Ramazan lafzı Allah’ın isimlerinden bir isimdir. Dolayısıyla yalnız başına telaffuz edilmesi doğru değildir. Bu mübarek ismi söylerken ay manasına gelen “şehr” kelimesiyle birlikte zikretmeliyiz. Nitekim Hişam b. Salim Sa’d’dan şöyle nakleder:
Biz sekiz kişi İmam Bakır’ın (a.s) huzurunda bulunuyorduk. Ramazan ayını hatırladık ve biraz ondan bahsettik. İmam Bakır (a.s) bizlere şöyle buyurdu: “Demeyin ki bu Ramazandır, Ramazan geldi çattı ve Ramazan geçti gitti. Çünkü Ramazan Allah’ın isimlerinden bir isimdir ki ne gelir ne de geçer. Onun gelmesinden ve gitmesinden söz etmek doğru değildir. Ancak zail olan ve yok olup giden gelir ve geçer.” İmam (a.s) sözlerinin devamında şöyle buyurdu: “Ramazana “Ramazan ayı” diye hitap edin. O halde “ay” kelimesini isme ekleyin ki (Ramazan) Allah’ın bir ismidir.”
[Biharul Envar; Allame Meclisi (r.a), Evfa Müessesi, Beyrut-Lübnan, c.96, s.376]
Bu hususta masum Ehlibeyt İmamlarından (a.s) çok sayıda rivayetler nakledilmiştir ki merhum Kuleyni (r.a) Furu-u Kâfi adlı eserinde “Ramazan ayına “şehr/ay” kelimesi olmadan Ramazan söylemekten sakındırma” adında müstakil bir bab açmıştır.
[el-Kâfi, c.4, s.69]
Aynı şekilde merhum Hürr Amuli (r.a) Vesailuş Şia adlı eserinin “Savm” kitabında “Şehr kelimesi eklemeden Ramazan ayının yalnız başına telaffuz edilmesinin keraheti, Ramazan ayının yalnız başına telaffuz edilmesinin haram olmayışı ve Ramazan ayını yalın olarak söylemenin kefareti” adında bir baba yer vermiştir. Biharul Envar ve Vesailuş Şia adlı eserlerde İmam Musa Kazım’ın (a.s) temiz ecdadından; (a.s) Hz. Ali’den (a.s) şöyle nakledilmiştir: “Ramazan ayına “şehr” kelimesi izafi edilmeden yalnız başına telaffuz edilmesinin kefareti vardır ve bunu söyleyen sadaka vermelidir.”
[Vesailuş Şia, c.7, s.332]
Elbette bu hadis Ramazanın yüce Allah’ın ismi olması hasebiyle bu mübarek ismin saygınlığına binaen işin ahlaki boyutunu izah etmektedir.
Aynı şekilde Ehlisünnet uleması da Resulullah’tan (s.a.a) naklettikleri hadiste mübarek Ramazan isminin mücerred ve yalnız başına telaffuz edilmesinden sakındırmışladır.
[Mizanul Hikme; Muhammed Rey Şehri, birinci baskı, 1362 h.ş, c.4, s.176 Kenzul Ummal’dan naklen]
Mübarek Ramazan ayının fazileti hakkında beyan edilen mezkûr faziletlerin dışında bu mübarek ay için sayısız faziletler beyan edilmiş ve üstün özelliklerle övülmüştür ki o faziletleri beyan etmek başlı başına geniş kitaplar gerektirmektedir. Yine de kısa ve öz olarak masumların (a.s) kelamında mübarek Ramazan ayı hakkında gelen o faziletlerden bazılarına değineceğiz.
Şehrullah /Allah’ın Ayı
Manevi bakımdan zaman ve mekân dilimlerinin kendi zatında birbirlerinden pek farkı olmasa da ancak birtakım özelliklerden dolayı bir mekân tıpkı Kâbe veya mescitler” veya belirli bir zaman tıpkı Şehrullah olan Ramazan özellikle de Kadir Gecesi ayrı bir değer ve kudsiyete sahip olurlar. Aylar arasında yalnızca Ramazan ayı Allah’a nispet verilmiş ve Allah’ın ayı diye değerlendirilmiştir. Allah’a ibadet her zaman önemlidir ancak bu aydaki ibadetler diğer aylara nazaran ayrı bir özelliğe sahiptirler. Bu ayda maneviyat basamaklarını tırmanmak daha kolay ve nefs terbiyesi daha müsait şartlara sahiptir. Allah’ın ahlakıyla ahlaklanmak, seyr-ü suluk ve maneviyatta yüce makamlara erişme zemini bu ayda daha uygundur. Çünkü rahmet kapıları bu ayda ardına kadar açık ve Rahman’ın ifazatı kullarına her daim akmaktadır. Yer ve gök arasındaki irtibat bağı daha kolay sağlanmakta ve sesler Rahman’ın dergâhına daha çabuk yücelmektedir. Masumların (a.s) kelamında defalarca Şehrullah tabirini görürüz. İmam Cafer Sadık’ın (a.s) Allah Resul’ünden (s.a.a) naklettiği bir hadiste şöyle gelmiştir: “Ramazan ayı Allah’ın ayıdır ve bu ayda iyilikler ve hayır ameller birkaç kat fazlasıyla mükâfatlandırılır.” [Biharul Envar, c.96, s.340]
Birkaç rivayette Allah Resulü (s.a.a) Şaban ayını kendi ayı, Ramazan ayını ise Şehrullah/Allah’ın ayı olarak tanıtmıştır. [Aynı kaynak, c.96, s.356-364]
İmam Zeynelabidin (a.s) Sahife-i Seccadiye adlı dua kitabında “Ramazan Ayına Veda Duası’nda” şöyle buyuruyorlar: “Selam olsun sana ey Allah’ın en büyük ayı ve Allah velilerinin bayramı”
[Aynı kaynak, c.96, s.340]
Başka bir hadiste İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmuşlardır: “Ramazan ayı Allah’ın ayıdır. O halde bu ayda La ilahe illallah, Allahu ekber, elhamdülillah ve subhanellah zikirlerini çokça söyleyiniz.” [Aynı Kaynak, c.96, s.381]
Şehru’s Sabr/ Sabır Ayı
Masumların (a.s) kelamında Ramazan ayı “Sabır Ayı” olarak nitelendirilmiştir. Resul-i Ekrem (s.a.a) Ramazan ayının vasfında şöyle buyuruyorlar: “Ramazan ayı sabır ayıdır ve sabrın mükâfatı ise cennettir.” [Vesailuş Şia, c.7, s.222, el-Kâfi, c.4, s.66]
Muvahhidlerin mevlası Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuşlardır: “Sabır ayının orucu ve her ayda üç gün oruç tutmak, pasları, üzüntüleri ve vesveseleri kalpten çıkarır.” [Biharul Envar c.96, s.341]
Resulullah’ın (s.a.a) beyanıyla kudsi bir hadiste yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Sabır haricinde insanoğlunun bütün amellerinin karşılığında on ila yedi yüz kat arasında sevaplar yazılır. Sabrın karşılığı ancak Allah’ın dergâhında bellidir. Allah Resulü (s.a.a) buyruğunu şu cümleyle bitiriyor: “Sabır, oruçtur. [Biharul Envar, c.96, s.254]
Merhum Allame Tabatabai (s.a) şöyle yazıyor: “ Allah Resulü (s.a.a) ne zaman bir şeyden dolayı hüzünlense üzüntüsünü gidermek için namaz ve oruçtan yardım alırdı.” [Suneni Nebi (s.a.a); Allame Tabatabi, s.30]
Sabır, her insanın bireysel ve toplumsal yaşantısında kaçınılmaz bir durumdur. Sabrın dindeki konumu başın bedene olan konumu gibidir. Başsız bir insan düşünülemeyeceği gibi sabır ve istikametsiz bir din ve iman da düşünülemez.
[Şerhi Nehcul Belağa; Feyzul İslam, s.1123, hikmet,79]
Ramazan ayı sabr makamına erişmek için ideal bir yoldur, sabır alıştırması ve takviyesi için mükemmel bir zamandır. Bu mübarek ayda insan sürekli nefsani istekleriyle mücadele ve savaş halinedir. Kayıtsız ve şartsız cismi ve şehevi isteklerle meşgul değildir. Kendisini nefsi heva ve heveslelerden daha ideal ve yüce bir amaç içinde görür. İnsan bu bereketli ayda kendisini yemeden içmeden ve diğer nefsani arzulardan sakındırarak irade ve imanını güçlendirir. Bir ay boyunca nefsini diğer zamanlarda serbestçe yapabildiği mubah işlerden engelleyerek ruhundaki mukavemet ve sabır hasletini meleke haline getirir. Bir ay boyunca titiz bir eğitim sürecinden geçtikten sonra daha sonraki yaşantısında karşılaşacağı güçlüklerle daha kolay baş edebilir. Oruç, insanın ruhunda yer edinmiş ve günlük yaşantısında her daim kendisiyle olan en önemli alışkanlıklarından ayrı ve uzak kalmak için uzun bir sabır maratonudur.
Şehrul Musavat/ Eşitlik ve Dertlerin Paylaşım Ayı
Resul-i Ekrem (s.a.a) Ramazan ayının diğer bir vasfında şöyle buyuruyor: “Ramazan ayı, eşitlik ve sıkıntıların karşılıklı paylaşıldığı aydır.” [Men La Yehzaruhul Fakih c.2, s.95]
Musavat, yardım etmek, yardımlaşmak, maddi imkânlarla düşkünlere eşlik etmektir. Ramazan ayı, muttakilerle aynı derdi ve sıkıntıları yaşamak, düşkünlerin, ezilmişlerin, mahrumların, açların, miskinlerin ve yetimlerin yanında olmaktır. Bu mübarek ayda fakir zengin, açlık ve susuzlukta eşittir. Ne zengin ne de fakir bu ayda yeme ve içme hakkına sahip değildir. Zenginler ve daha iyi imkânlara sahip olanlar açlık ve susuzluğun acısını tadarak yoksulların durumlarını daha iyi idrak ederler. Sadece kendini düşünme bencilliğinden uzaklaşarak mahrumların ve yetimlerin durumunu daha fazla düşünmeye yönelirler. Sonrasında ise mallarındaki belirli zekât ve humus hakları daha bir teşvikle layıkıyla yerine ulaştırırlar.
Hişam b. Hakem (r.a), İmam Cafer Sadık’a (a.s) “orucun farz olmasının hikmeti nedir?” diye sorduğunda İmam (a.s) şöyle buyurdular: “Allah-u Teâlâ, fakirlerin ve zenginlerin arası eşitlensin diye orucu farz kıldı. Çünkü zengin kimse açlığın zorluğunu tatmazsa yoksula merhamet etmez. Zengin dilediği her şeyi tedarik etme olanağına sahiptir. O halde Allah-u Teâlâ insanlar arasında eşitlik sağlansın diye ve zengine açlığın acısını/zorluğunu tattırarak yoksula merhamet etmesi için orucu farz kıldı.”
[Aynı Kaynak, s.73]
Fazl b. Şazan (r.a) İmam Rıza’dan (a.s)’dan şöyle rivayet eder: “Allah, insanlar açlık ve susuzluğun zorluğunu tadıp ahiretteki fakirliklerini düşünsünler diye orucu farz kıldı… Yoksulların, mahrumların şiddetli açlık ve susuzluklarını idrak edip onlar için mallarında tayin edilen vacip hakları eda etsinler diye orucu vacib kıldı.”
[Vesailış Şia, c.7, s.4]
Dolayısıyla bir hadiste Allah Resulü (s.a.a) Ramazan ayını yoksulların baharı olarak nitelendirmiştir. [Aynı kaynak, s.231]
Hakikaten de Ramazan ayı yoksulların baharıdır. Çünkü bütün herkes hangi tabakadan olurlarsa olsunlar tıpkı yoksullar gibi oruç tutmakta eşittirler. Ramazan ayı, muttakilerin bayramıdır ki doğal olarak insanların tamamı birbirlerinin sıkıntılarının acısını daha iyi idrak etmektedirler.
Hadisler Işığında Ramazan
Allah Resulü (s.a.a): “Ramazan ayı ayların, kadir gecesi de gecelerin efendisidir.” [Biharul Envar, c.40, s.54]
İmam Hasan-ı Askari (a.s) bazı Şiilerine şöyle tavsiyede bulunmuştur: “ (Diğer geceleri ihya etmeye muvaffak olamadıysan o halde) yirmi üçüncü geceyi sakın kaçırma.” [Vesailış Şia, c.7, s.261]
İmam Sadık (a.s): “Cihadın en faziletlisi sıcak havada oruç tutmaktır. [Biharul Envar, c.93, s.256]
Resul-i Ekrem (s.a.a): “Kim Ramazan ayını oruç tutar, haram ve bühtandan da sakınırsa Allah ondan razı olur ve cenneti ona vacip eder.” [Biharul Envar, c.93, s.346]
Resulullah’tan (s.a.a) rivayet edilmiştir: Susuzluk ve açlıkla nefislerinize karşı mücadele edin. Şüphesiz ki bu amelin karşılığı Allah yolunda çarpışmanın mükâfatı gibidir ve Allah yolunda aç ve susuz kalmaktan daha sevimli bir amel yoktur. Aynı şekilde hazret şöyle buyurdular: Kıyamet günü sizlerden Allah katında en üstün olan daha fazla açlık çeken ve Allah yolunda daha çok tefekkür eden kimsedir.
Allah Resulü (s.a.a) buyurmuştur ki: Kim Ramazan ayını geçirir de bağışlanmazsa Allah onu bağışlamaz.
[el-Murakabat; Ayetullah Mirza Cevad Meliki Tebrizi (r.a)]
Resulullah: “Eğer kul Ramazan ayında ne (fazilet)olduğunu bilseydi yılın tamamının Ramazan olmasını arzu ederdi.”
Şüphesiz ki göklerin kapısı Ramazan ayının ilk gecesinden itibaren açılır ve bu ayın son gecesine kadar kapanmaz.”
Eğer Ramazan ayında sizler için neler olduğunu bilseydiniz Allah-u Tebareke ve Teâlâ’ya şükrünüzü artırırdınız.
Allah, melekleri oruçlulara dua etmekle görevlendirmiştir.
Ayların en seçkini Ramazan ayıdır ve Ramazanın kalbi Kadir gecesidir.
İmam Bakır (a.s): “Hac ve oruç kalplerin sükûnet bulmasını sağlar.”
Resulullah (s.a.a): “Ramazan ayına, günahları yaktığından dolayı Ramazan denilmiştir. [Kenzül Ummal]
Resulullah (s.a.a): “Ramazan ayının hilali görüldüğü andan itibaren ateş kapıları kapanır, cennet kapıları açılır ve şeytanlar zincirlere bağlanırlar. [Biharul Envar]
İmam Cafer Sadık’ın (a.s) Ramazan ayı girdiğinde oğluna ettiği vasiyetlerdendir:
Canlarınızla mücadele edin. Çünkü bu ayda rızıklar paylaştırılır, eceller yazılır ve o ayda Allah’a misafir olacakların isimleri yazılır. Bu ayda bir gece vardır ki o gecedeki amel diğer ayda yapılacak bin aydan daha üstündür. [Biharul Envar]
Resulullah (s.a.a): “Kim Ramazan ayını idrak eder de bağışlanmazsa Allah onu rahmetinden uzaklaştırır (uzak etsin) [Biharul Envar]
Allah Resulü (s.a.a) Ramazan ayı gelip çattığında şöyle buyurdular: “Bedbaht, bu büyük ayda bağışlanmaktan mahrum olan kimsedir.” [Uyunu Ahbari Rıza a.s)]
Resulullah (s.a.a): “Ramazan ayında bağışlanmayan kimse hangi ayda bağışlanabilir ki? [Emaliyi Saduk r.a]
İmam Sadık (a.s): “Ramazan ayında bağışlanmayan kimse bir sonraki Ramazana kadar bağışlanmaz ancak Arafat’ta bulunursa o başka.” [Biharul Envar]
İmam Rıza (a.s): “Emirülmüminin Ali (a.s) Ramazan ayının 23. Gecesi, Fıtır bayramının gecesi ve Şaban ayının 15. Gecesinde uyumazdı. Bu gecelerde rızıklar paylaştırılır, eceller ve o yılda vuku bulacak şeyler belirlenir. [Biharul Envar]
Resulullah (s.a.a): “Şaban ayı benim ayımdır, Ramazan ayı ise Allah azze ve celllenin ayıdır. Kim benim ayımda bir gün oruç tutarsa kıyamet günü ona şefaat ederim ve kim Ramazan ayında oruç tutarsa cehennem ateşinden kurtulur.” [Emaliyi Şeyh Saduk]
İmam Bakır (a.s): “Ramazan ayının cumalarının diğer ayların cumalarına olan üstünlüğü tıpkı Resulullah’ın (s.a.a) diğer peygamberlere olan üstünlüğü gibidir (veya Ramazan ayının diğer aylara olan üstünlüğü gibidir)” [Vesailuş Şia]
İmam Sadık (a.s): “Oruçlunun ağzının kötü kokusu Allah katında misk kokusundan daha üstündür.” [Vesailuş Şia]
Mübarek Ramazan ayı kameri Arap aylarının dokuzuncusudur. Kameri aylardan Ramazan ayı dışında hiçbir ayın adı Kuran’ı Kerim’de geçmemiştir. Bu özellik Ramazan ayına mahsus bir fazilettir. Kameri aylardan yalınızca mübarek Ramazan ayının adı Bakara suresinin 185. Ayetinde geçmiştir: “Ramazan ayı, bir aydır ki insanlara doğruyu bildiren, doğruluğa ait apaçık delillerden ibaret olan, hakla bâtılı ayırt eden Kur’an, bu ayda indirildi. Sizden kim, bu aya erişirse orucunu tutsun.”
Ramazan lafzı Allah’ın isimlerinden bir isimdir. Dolayısıyla yalnız başına telaffuz edilmesi doğru değildir. Bu mübarek ismi söylerken ay manasına gelen “şehr” kelimesiyle birlikte zikretmeliyiz. Nitekim Hişam b. Salim Sa’d’dan şöyle nakleder:
Biz sekiz kişi İmam Bakır’ın (a.s) huzurunda bulunuyorduk. Ramazan ayını hatırladık ve biraz ondan bahsettik. İmam Bakır (a.s) bizlere şöyle buyurdu: “Demeyin ki bu Ramazandır, Ramazan geldi çattı ve Ramazan geçti gitti. Çünkü Ramazan Allah’ın isimlerinden bir isimdir ki ne gelir ne de geçer. Onun gelmesinden ve gitmesinden söz etmek doğru değildir. Ancak zail olan ve yok olup giden gelir ve geçer.” İmam (a.s) sözlerinin devamında şöyle buyurdu: “Ramazana “Ramazan ayı” diye hitap edin. O halde “ay” kelimesini isme ekleyin ki (Ramazan) Allah’ın bir ismidir.”
[Biharul Envar; Allame Meclisi (r.a), Evfa Müessesi, Beyrut-Lübnan, c.96, s.376]
Bu hususta masum Ehlibeyt İmamlarından (a.s) çok sayıda rivayetler nakledilmiştir ki merhum Kuleyni (r.a) Furu-u Kâfi adlı eserinde “Ramazan ayına “şehr/ay” kelimesi olmadan Ramazan söylemekten sakındırma” adında müstakil bir bab açmıştır.
[el-Kâfi, c.4, s.69]
Aynı şekilde merhum Hürr Amuli (r.a) Vesailuş Şia adlı eserinin “Savm” kitabında “Şehr kelimesi eklemeden Ramazan ayının yalnız başına telaffuz edilmesinin keraheti, Ramazan ayının yalnız başına telaffuz edilmesinin haram olmayışı ve Ramazan ayını yalın olarak söylemenin kefareti” adında bir baba yer vermiştir. Biharul Envar ve Vesailuş Şia adlı eserlerde İmam Musa Kazım’ın (a.s) temiz ecdadından; (a.s) Hz. Ali’den (a.s) şöyle nakledilmiştir: “Ramazan ayına “şehr” kelimesi izafi edilmeden yalnız başına telaffuz edilmesinin kefareti vardır ve bunu söyleyen sadaka vermelidir.”
[Vesailuş Şia, c.7, s.332]
Elbette bu hadis Ramazanın yüce Allah’ın ismi olması hasebiyle bu mübarek ismin saygınlığına binaen işin ahlaki boyutunu izah etmektedir.
Aynı şekilde Ehlisünnet uleması da Resulullah’tan (s.a.a) naklettikleri hadiste mübarek Ramazan isminin mücerred ve yalnız başına telaffuz edilmesinden sakındırmışladır.
[Mizanul Hikme; Muhammed Rey Şehri, birinci baskı, 1362 h.ş, c.4, s.176 Kenzul Ummal’dan naklen]
Mübarek Ramazan ayının fazileti hakkında beyan edilen mezkûr faziletlerin dışında bu mübarek ay için sayısız faziletler beyan edilmiş ve üstün özelliklerle övülmüştür ki o faziletleri beyan etmek başlı başına geniş kitaplar gerektirmektedir. Yine de kısa ve öz olarak masumların (a.s) kelamında mübarek Ramazan ayı hakkında gelen o faziletlerden bazılarına değineceğiz.
Şehrullah /Allah’ın Ayı
Manevi bakımdan zaman ve mekân dilimlerinin kendi zatında birbirlerinden pek farkı olmasa da ancak birtakım özelliklerden dolayı bir mekân tıpkı Kâbe veya mescitler” veya belirli bir zaman tıpkı Şehrullah olan Ramazan özellikle de Kadir Gecesi ayrı bir değer ve kudsiyete sahip olurlar. Aylar arasında yalnızca Ramazan ayı Allah’a nispet verilmiş ve Allah’ın ayı diye değerlendirilmiştir. Allah’a ibadet her zaman önemlidir ancak bu aydaki ibadetler diğer aylara nazaran ayrı bir özelliğe sahiptirler. Bu ayda maneviyat basamaklarını tırmanmak daha kolay ve nefs terbiyesi daha müsait şartlara sahiptir. Allah’ın ahlakıyla ahlaklanmak, seyr-ü suluk ve maneviyatta yüce makamlara erişme zemini bu ayda daha uygundur. Çünkü rahmet kapıları bu ayda ardına kadar açık ve Rahman’ın ifazatı kullarına her daim akmaktadır. Yer ve gök arasındaki irtibat bağı daha kolay sağlanmakta ve sesler Rahman’ın dergâhına daha çabuk yücelmektedir. Masumların (a.s) kelamında defalarca Şehrullah tabirini görürüz. İmam Cafer Sadık’ın (a.s) Allah Resul’ünden (s.a.a) naklettiği bir hadiste şöyle gelmiştir: “Ramazan ayı Allah’ın ayıdır ve bu ayda iyilikler ve hayır ameller birkaç kat fazlasıyla mükâfatlandırılır.” [Biharul Envar, c.96, s.340]
Birkaç rivayette Allah Resulü (s.a.a) Şaban ayını kendi ayı, Ramazan ayını ise Şehrullah/Allah’ın ayı olarak tanıtmıştır. [Aynı kaynak, c.96, s.356-364]
İmam Zeynelabidin (a.s) Sahife-i Seccadiye adlı dua kitabında “Ramazan Ayına Veda Duası’nda” şöyle buyuruyorlar: “Selam olsun sana ey Allah’ın en büyük ayı ve Allah velilerinin bayramı”
[Aynı kaynak, c.96, s.340]
Başka bir hadiste İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmuşlardır: “Ramazan ayı Allah’ın ayıdır. O halde bu ayda La ilahe illallah, Allahu ekber, elhamdülillah ve subhanellah zikirlerini çokça söyleyiniz.” [Aynı Kaynak, c.96, s.381]
Şehru’s Sabr/ Sabır Ayı
Masumların (a.s) kelamında Ramazan ayı “Sabır Ayı” olarak nitelendirilmiştir. Resul-i Ekrem (s.a.a) Ramazan ayının vasfında şöyle buyuruyorlar: “Ramazan ayı sabır ayıdır ve sabrın mükâfatı ise cennettir.” [Vesailuş Şia, c.7, s.222, el-Kâfi, c.4, s.66]
Muvahhidlerin mevlası Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuşlardır: “Sabır ayının orucu ve her ayda üç gün oruç tutmak, pasları, üzüntüleri ve vesveseleri kalpten çıkarır.” [Biharul Envar c.96, s.341]
Resulullah’ın (s.a.a) beyanıyla kudsi bir hadiste yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Sabır haricinde insanoğlunun bütün amellerinin karşılığında on ila yedi yüz kat arasında sevaplar yazılır. Sabrın karşılığı ancak Allah’ın dergâhında bellidir. Allah Resulü (s.a.a) buyruğunu şu cümleyle bitiriyor: “Sabır, oruçtur. [Biharul Envar, c.96, s.254]
Merhum Allame Tabatabai (s.a) şöyle yazıyor: “ Allah Resulü (s.a.a) ne zaman bir şeyden dolayı hüzünlense üzüntüsünü gidermek için namaz ve oruçtan yardım alırdı.” [Suneni Nebi (s.a.a); Allame Tabatabi, s.30]
Sabır, her insanın bireysel ve toplumsal yaşantısında kaçınılmaz bir durumdur. Sabrın dindeki konumu başın bedene olan konumu gibidir. Başsız bir insan düşünülemeyeceği gibi sabır ve istikametsiz bir din ve iman da düşünülemez.
[Şerhi Nehcul Belağa; Feyzul İslam, s.1123, hikmet,79]
Ramazan ayı sabr makamına erişmek için ideal bir yoldur, sabır alıştırması ve takviyesi için mükemmel bir zamandır. Bu mübarek ayda insan sürekli nefsani istekleriyle mücadele ve savaş halinedir. Kayıtsız ve şartsız cismi ve şehevi isteklerle meşgul değildir. Kendisini nefsi heva ve heveslelerden daha ideal ve yüce bir amaç içinde görür. İnsan bu bereketli ayda kendisini yemeden içmeden ve diğer nefsani arzulardan sakındırarak irade ve imanını güçlendirir. Bir ay boyunca nefsini diğer zamanlarda serbestçe yapabildiği mubah işlerden engelleyerek ruhundaki mukavemet ve sabır hasletini meleke haline getirir. Bir ay boyunca titiz bir eğitim sürecinden geçtikten sonra daha sonraki yaşantısında karşılaşacağı güçlüklerle daha kolay baş edebilir. Oruç, insanın ruhunda yer edinmiş ve günlük yaşantısında her daim kendisiyle olan en önemli alışkanlıklarından ayrı ve uzak kalmak için uzun bir sabır maratonudur.
Şehrul Musavat/ Eşitlik ve Dertlerin Paylaşım Ayı
Resul-i Ekrem (s.a.a) Ramazan ayının diğer bir vasfında şöyle buyuruyor: “Ramazan ayı, eşitlik ve sıkıntıların karşılıklı paylaşıldığı aydır.” [Men La Yehzaruhul Fakih c.2, s.95]
Musavat, yardım etmek, yardımlaşmak, maddi imkânlarla düşkünlere eşlik etmektir. Ramazan ayı, muttakilerle aynı derdi ve sıkıntıları yaşamak, düşkünlerin, ezilmişlerin, mahrumların, açların, miskinlerin ve yetimlerin yanında olmaktır. Bu mübarek ayda fakir zengin, açlık ve susuzlukta eşittir. Ne zengin ne de fakir bu ayda yeme ve içme hakkına sahip değildir. Zenginler ve daha iyi imkânlara sahip olanlar açlık ve susuzluğun acısını tadarak yoksulların durumlarını daha iyi idrak ederler. Sadece kendini düşünme bencilliğinden uzaklaşarak mahrumların ve yetimlerin durumunu daha fazla düşünmeye yönelirler. Sonrasında ise mallarındaki belirli zekât ve humus hakları daha bir teşvikle layıkıyla yerine ulaştırırlar.
Hişam b. Hakem (r.a), İmam Cafer Sadık’a (a.s) “orucun farz olmasının hikmeti nedir?” diye sorduğunda İmam (a.s) şöyle buyurdular: “Allah-u Teâlâ, fakirlerin ve zenginlerin arası eşitlensin diye orucu farz kıldı. Çünkü zengin kimse açlığın zorluğunu tatmazsa yoksula merhamet etmez. Zengin dilediği her şeyi tedarik etme olanağına sahiptir. O halde Allah-u Teâlâ insanlar arasında eşitlik sağlansın diye ve zengine açlığın acısını/zorluğunu tattırarak yoksula merhamet etmesi için orucu farz kıldı.”
[Aynı Kaynak, s.73]
Fazl b. Şazan (r.a) İmam Rıza’dan (a.s)’dan şöyle rivayet eder: “Allah, insanlar açlık ve susuzluğun zorluğunu tadıp ahiretteki fakirliklerini düşünsünler diye orucu farz kıldı… Yoksulların, mahrumların şiddetli açlık ve susuzluklarını idrak edip onlar için mallarında tayin edilen vacip hakları eda etsinler diye orucu vacib kıldı.”
[Vesailış Şia, c.7, s.4]
Dolayısıyla bir hadiste Allah Resulü (s.a.a) Ramazan ayını yoksulların baharı olarak nitelendirmiştir. [Aynı kaynak, s.231]
Hakikaten de Ramazan ayı yoksulların baharıdır. Çünkü bütün herkes hangi tabakadan olurlarsa olsunlar tıpkı yoksullar gibi oruç tutmakta eşittirler. Ramazan ayı, muttakilerin bayramıdır ki doğal olarak insanların tamamı birbirlerinin sıkıntılarının acısını daha iyi idrak etmektedirler.
Hadisler Işığında Ramazan
Allah Resulü (s.a.a): “Ramazan ayı ayların, kadir gecesi de gecelerin efendisidir.” [Biharul Envar, c.40, s.54]
İmam Hasan-ı Askari (a.s) bazı Şiilerine şöyle tavsiyede bulunmuştur: “ (Diğer geceleri ihya etmeye muvaffak olamadıysan o halde) yirmi üçüncü geceyi sakın kaçırma.” [Vesailış Şia, c.7, s.261]
İmam Sadık (a.s): “Cihadın en faziletlisi sıcak havada oruç tutmaktır. [Biharul Envar, c.93, s.256]
Resul-i Ekrem (s.a.a): “Kim Ramazan ayını oruç tutar, haram ve bühtandan da sakınırsa Allah ondan razı olur ve cenneti ona vacip eder.” [Biharul Envar, c.93, s.346]
Resulullah’tan (s.a.a) rivayet edilmiştir: Susuzluk ve açlıkla nefislerinize karşı mücadele edin. Şüphesiz ki bu amelin karşılığı Allah yolunda çarpışmanın mükâfatı gibidir ve Allah yolunda aç ve susuz kalmaktan daha sevimli bir amel yoktur. Aynı şekilde hazret şöyle buyurdular: Kıyamet günü sizlerden Allah katında en üstün olan daha fazla açlık çeken ve Allah yolunda daha çok tefekkür eden kimsedir.
Allah Resulü (s.a.a) buyurmuştur ki: Kim Ramazan ayını geçirir de bağışlanmazsa Allah onu bağışlamaz.
[el-Murakabat; Ayetullah Mirza Cevad Meliki Tebrizi (r.a)]
Resulullah: “Eğer kul Ramazan ayında ne (fazilet)olduğunu bilseydi yılın tamamının Ramazan olmasını arzu ederdi.”
Şüphesiz ki göklerin kapısı Ramazan ayının ilk gecesinden itibaren açılır ve bu ayın son gecesine kadar kapanmaz.”
Eğer Ramazan ayında sizler için neler olduğunu bilseydiniz Allah-u Tebareke ve Teâlâ’ya şükrünüzü artırırdınız.
Allah, melekleri oruçlulara dua etmekle görevlendirmiştir.
Ayların en seçkini Ramazan ayıdır ve Ramazanın kalbi Kadir gecesidir.
İmam Bakır (a.s): “Hac ve oruç kalplerin sükûnet bulmasını sağlar.”
Resulullah (s.a.a): “Ramazan ayına, günahları yaktığından dolayı Ramazan denilmiştir. [Kenzül Ummal]
Resulullah (s.a.a): “Ramazan ayının hilali görüldüğü andan itibaren ateş kapıları kapanır, cennet kapıları açılır ve şeytanlar zincirlere bağlanırlar. [Biharul Envar]
İmam Cafer Sadık’ın (a.s) Ramazan ayı girdiğinde oğluna ettiği vasiyetlerdendir:
Canlarınızla mücadele edin. Çünkü bu ayda rızıklar paylaştırılır, eceller yazılır ve o ayda Allah’a misafir olacakların isimleri yazılır. Bu ayda bir gece vardır ki o gecedeki amel diğer ayda yapılacak bin aydan daha üstündür. [Biharul Envar]
Resulullah (s.a.a): “Kim Ramazan ayını idrak eder de bağışlanmazsa Allah onu rahmetinden uzaklaştırır (uzak etsin) [Biharul Envar]
Allah Resulü (s.a.a) Ramazan ayı gelip çattığında şöyle buyurdular: “Bedbaht, bu büyük ayda bağışlanmaktan mahrum olan kimsedir.” [Uyunu Ahbari Rıza a.s)]
Resulullah (s.a.a): “Ramazan ayında bağışlanmayan kimse hangi ayda bağışlanabilir ki? [Emaliyi Saduk r.a]
İmam Sadık (a.s): “Ramazan ayında bağışlanmayan kimse bir sonraki Ramazana kadar bağışlanmaz ancak Arafat’ta bulunursa o başka.” [Biharul Envar]
İmam Rıza (a.s): “Emirülmüminin Ali (a.s) Ramazan ayının 23. Gecesi, Fıtır bayramının gecesi ve Şaban ayının 15. Gecesinde uyumazdı. Bu gecelerde rızıklar paylaştırılır, eceller ve o yılda vuku bulacak şeyler belirlenir. [Biharul Envar]
Resulullah (s.a.a): “Şaban ayı benim ayımdır, Ramazan ayı ise Allah azze ve celllenin ayıdır. Kim benim ayımda bir gün oruç tutarsa kıyamet günü ona şefaat ederim ve kim Ramazan ayında oruç tutarsa cehennem ateşinden kurtulur.” [Emaliyi Şeyh Saduk]
İmam Bakır (a.s): “Ramazan ayının cumalarının diğer ayların cumalarına olan üstünlüğü tıpkı Resulullah’ın (s.a.a) diğer peygamberlere olan üstünlüğü gibidir (veya Ramazan ayının diğer aylara olan üstünlüğü gibidir)” [Vesailuş Şia]
İmam Sadık (a.s): “Oruçlunun ağzının kötü kokusu Allah katında misk kokusundan daha üstündür.” [Vesailuş Şia]