Bismillahirrahmanirrahim
Hz. İmam Hüseyin (a.s) ile alay eden Suutlu Vahhabi bir bayanın başına gelenler (kendi dilinden):
Esselamu aleykum
Kardeşlerim, size öykümü ve Hz. İmam Hüseyin ile dalga geçtiğim için Allah’ın beni nasıl cezalandırdığını anlatacağım…
Ben önceleri katı bir Vahhabi ve şiddetli bir Şia düşmanıydım. Onları tekfir ediyor, sevmiyor, sürekli onlara meydan okuyor, onlara küfür ediyordum. Aşura günlerinden birisinde televizyon karşısında oturmuş Şiilerin Hz. İmam Hüseyn’e tuttukları matem merasimlerini, Peygamber torununa ağlamalarını, sine dövmelerini falan seyredip, gülüp dalga geçiyordum ve “Madem Yezid’e karşı koyamayacaktın ey Hüseyin neden savaşa girdin?!” gibi sözler söyleyip alaylı alaylı konuşup, gülüyordum! Bizim komşumuzda Şii bir bayan vardı. Sürekli bana nasihat ederdi. O gün benim yaptıklarımı görünce “Allah’tan kork; İmam Hüseyn keramet ehli birisidir!” deyip uyardı. Ben ise yine gülerek alaylı bir şekilde “Nerde kerameti, hadi göstersin bakalım” deyince, o da “Merak etme ergeç gösterir!” dedi. Ama ben yine “Bunlar sizin hurafeleriniz ve bidatlerinizdir ey Hüseyn’e tapanlar!” diye çıkıştım, o zavallı da benim bu üslubumu görünce, üzgün ve dargın bir şekilde çıkıp gitti.
Aynı gün ikindi namazından sonra, bir iş için dışarıya çıkmam gerekti. Evden çok uzaklaşmamıştım ki aniden bir arabanın süratle bana doğru geldiğini fark ettim. Kaçamadım ve araba bana çarptı. Oracıkta bayılmışım. Gözümü hastanede açtım. Ve tam bir ay hastane yatağına mahkum oldum. Ne oldu biliyor musunuz? Bu kazayla sağ ayağımı kaybettim, sol ayağım sakat kaldı. Değneklerle yürüyorum. Bazen de tekerlekli sandalyeyle.. Sol gözümde büyük görme kaybı var. Suratım çirkinleşti ve siyah benler oluştu.
Olaydan sonra bir gün şöyle bir rüya gördüm: Baktım ki Medine’de Mescid-i Nebevi’de Allah Resulü, Hz. Fatıma ve Hz. Ali namaz kılıyorlar, önlerinde de kanlara bulaşmış bir çocuk var! Beni görür görmez, kapıyı yüzüme kapattılar. Vallahi kardeşler, artık sürekli kabuslar görüyordum. Subhanallah, hatta rızktan bile kesilir hale geldim! Hala bu durumum düzelmiş değil.
Bütün bu olumsuzluklardan sonra artık Şia alimleriyle temasa geçip Şia’yı araştırmaya koyuldum. Özellikle Şeyh Muhammed Esed Kasir hocayı sürekli arar oldum. O da büyük bir sabır ve güzellikle beni tahammül ediyor ve sorularımı sağlam delillerle cevaplıyordu. Onu çok sıktığımı biliyordum, ama başka da çarem yoktu. Hz. Fatıma’dan soruyordum, Hz. Hüseyin’den ve… Açık söylemek gerekirse, verdiği cevaplar beni çok tatmin ediyor ve rahatlatıyordu. Sana çok teşekkür ediyorum, ey Şeyh Muhammed Esad Kasir hocam; Allah bereketini artırsın. Bütün bunlardan sonra bilahare Allah’ın lütfu ve Şeyh Esat Kasir’in katkılarıyla hem kendim hem de ailem Ehlibeyt mektebiyle kucaklaşıp Şia olduk Elhamdülillah…
Sözü uzattığım için özür diliyorum, ama bunları yazdım ki başkalarına ibret olsun; özellikle nefsine aldanan ve Ehlibeyt-i Resulullah’a karşı yanlış içinde olanlara…
Tekrar hepinize teşekkür ediyorum kardeşler, özellikle Şeyh Muhammed Esat Kasir hocama. Allah onu muhafaza buyursun…
Olayın nakledildiği site:
http://www.abu-hadi.net/vb/showthread.php?t=72997
Not: Şeyh Muhammed Esat Kasir, Lübnanlı bir alimdir. Şu anda Kum havzasında Ayetullah Hamenei’nin bürosunda fetva dairesinde görevlidir. Arapça yayınlanan “alkawthar tv”de fıkhi soruları cevaplandırmaktadır. http://www.alkawthartv.ir/
Benim medrese arkadaşımdır. Olayı doğrulamak için kendisiyle temasa geçtik ve olayın doğru olduğunu bizzat kendisi bize açıkladı… (Musa Aydın)
Şeyh Muhammed Esat Kasir

Hz. İmam Hüseyin (a.s) ile alay eden Suutlu Vahhabi bir bayanın başına gelenler (kendi dilinden):
Esselamu aleykum
Kardeşlerim, size öykümü ve Hz. İmam Hüseyin ile dalga geçtiğim için Allah’ın beni nasıl cezalandırdığını anlatacağım…
Ben önceleri katı bir Vahhabi ve şiddetli bir Şia düşmanıydım. Onları tekfir ediyor, sevmiyor, sürekli onlara meydan okuyor, onlara küfür ediyordum. Aşura günlerinden birisinde televizyon karşısında oturmuş Şiilerin Hz. İmam Hüseyn’e tuttukları matem merasimlerini, Peygamber torununa ağlamalarını, sine dövmelerini falan seyredip, gülüp dalga geçiyordum ve “Madem Yezid’e karşı koyamayacaktın ey Hüseyin neden savaşa girdin?!” gibi sözler söyleyip alaylı alaylı konuşup, gülüyordum! Bizim komşumuzda Şii bir bayan vardı. Sürekli bana nasihat ederdi. O gün benim yaptıklarımı görünce “Allah’tan kork; İmam Hüseyn keramet ehli birisidir!” deyip uyardı. Ben ise yine gülerek alaylı bir şekilde “Nerde kerameti, hadi göstersin bakalım” deyince, o da “Merak etme ergeç gösterir!” dedi. Ama ben yine “Bunlar sizin hurafeleriniz ve bidatlerinizdir ey Hüseyn’e tapanlar!” diye çıkıştım, o zavallı da benim bu üslubumu görünce, üzgün ve dargın bir şekilde çıkıp gitti.
Aynı gün ikindi namazından sonra, bir iş için dışarıya çıkmam gerekti. Evden çok uzaklaşmamıştım ki aniden bir arabanın süratle bana doğru geldiğini fark ettim. Kaçamadım ve araba bana çarptı. Oracıkta bayılmışım. Gözümü hastanede açtım. Ve tam bir ay hastane yatağına mahkum oldum. Ne oldu biliyor musunuz? Bu kazayla sağ ayağımı kaybettim, sol ayağım sakat kaldı. Değneklerle yürüyorum. Bazen de tekerlekli sandalyeyle.. Sol gözümde büyük görme kaybı var. Suratım çirkinleşti ve siyah benler oluştu.
Olaydan sonra bir gün şöyle bir rüya gördüm: Baktım ki Medine’de Mescid-i Nebevi’de Allah Resulü, Hz. Fatıma ve Hz. Ali namaz kılıyorlar, önlerinde de kanlara bulaşmış bir çocuk var! Beni görür görmez, kapıyı yüzüme kapattılar. Vallahi kardeşler, artık sürekli kabuslar görüyordum. Subhanallah, hatta rızktan bile kesilir hale geldim! Hala bu durumum düzelmiş değil.
Bütün bu olumsuzluklardan sonra artık Şia alimleriyle temasa geçip Şia’yı araştırmaya koyuldum. Özellikle Şeyh Muhammed Esed Kasir hocayı sürekli arar oldum. O da büyük bir sabır ve güzellikle beni tahammül ediyor ve sorularımı sağlam delillerle cevaplıyordu. Onu çok sıktığımı biliyordum, ama başka da çarem yoktu. Hz. Fatıma’dan soruyordum, Hz. Hüseyin’den ve… Açık söylemek gerekirse, verdiği cevaplar beni çok tatmin ediyor ve rahatlatıyordu. Sana çok teşekkür ediyorum, ey Şeyh Muhammed Esad Kasir hocam; Allah bereketini artırsın. Bütün bunlardan sonra bilahare Allah’ın lütfu ve Şeyh Esat Kasir’in katkılarıyla hem kendim hem de ailem Ehlibeyt mektebiyle kucaklaşıp Şia olduk Elhamdülillah…
Sözü uzattığım için özür diliyorum, ama bunları yazdım ki başkalarına ibret olsun; özellikle nefsine aldanan ve Ehlibeyt-i Resulullah’a karşı yanlış içinde olanlara…
Tekrar hepinize teşekkür ediyorum kardeşler, özellikle Şeyh Muhammed Esat Kasir hocama. Allah onu muhafaza buyursun…
Olayın nakledildiği site:
http://www.abu-hadi.net/vb/showthread.php?t=72997
Not: Şeyh Muhammed Esat Kasir, Lübnanlı bir alimdir. Şu anda Kum havzasında Ayetullah Hamenei’nin bürosunda fetva dairesinde görevlidir. Arapça yayınlanan “alkawthar tv”de fıkhi soruları cevaplandırmaktadır. http://www.alkawthartv.ir/
Benim medrese arkadaşımdır. Olayı doğrulamak için kendisiyle temasa geçtik ve olayın doğru olduğunu bizzat kendisi bize açıkladı… (Musa Aydın)
Şeyh Muhammed Esat Kasir

Yorum