Selamun Aleykum.
Aslında benim İslami eğilimimden az çok bahsederek konuya girmek istiyorum. Aile ortamım hep Komünist, onun için Allahla uzaktan yakından alakaları yok. İnsanda mecburen Komünist oluyor. Sisteme ve kişilere faşist demekten kendilerini alamıyorlar. Tabi benim ailem Komünist desem bile mecburen CHP ye oy veren bir aile. Memleketim Pkklılarla doldu hep. Sırf bu yüzden ben atalarımın yurdunu birkez dahi olsun gidip göremedim.Ben ilk liseye geçtiğim zaman İslami eğilimim başladı , ilk önceleri Hakikat yayınevinin o ebedi saatlerini ve diğer kitaplarını okuyarak başladım. İçimde bir eğilimden ziyade haykırış oluştu. Ailemden bir kişi dahi namaz kılmıyordu, düşünün 100 kişilik aileden bir ALLAhın kulu namaz kılmıyor. Aslında namaz kılıp kılmamak konusunda tereddütte kaldım. Çünkü ailem namaza o kadar karşı ki anlatamam. Mecburen gizli bir şekilde namaz kılmaya başladım. Daha duaları bile doğru düzgün bilmiyordum. Okuya okuya öğrendim. En yakın arkadaşım Şia mezhebine mensuptu, bana bazı kitaplar vemişti o zamanlar ilk okuduğum Şia kitabı Merakim Şirazinin İnançlarımız adlı kitabı idi. beğenmiştim açıkcası ama tartışmaya birkere olsun girmedim. Girmek istemedim, çünkü aramıza nifak girecekti. O yüzden uzak durdum tartışmadan. Ben o kitabı 2004 yılında okumuştum ve Aşkın velayeti filminide o zamanlar izlemiştim.
İlk namaz kılışımı unutamam , kendimi devrim yapmış gibi hissediyordum. Gururluydum. Kendime seccade ve tesbih aldım hemen. Ve namaz benim ilacım olmuştu. Aileme açıkca söyledim ben bunları. Benim radyobaycanla ilgili anım
ise, sırf Yaşar Topkaya ve Mehdi Aksuyu dinliyorum diye babamdan dayak yemiştim. 17 yaşındaydım, çok ağır gelmişti bu. Şiileri dinliyorum diye değil Dini bir program olduğu için dayak yemiştim. Ama uslanmadım.
Yıl 2003 te Irak savaşı patlak verince Mukteda Sadrı babam tebrik ve takdir ediyordu, çünkü tek direnen o idi. Ki ben öyle biliyordum. Ve Mukteda Sadrın yaralanmasıda Sünni Şii herkesi üzmüştü o zamanlar. Bunu çok iyi hatırlıyorum. Birden Mukteda sadr direnişi kesince ben Ayetullah Sistani ve Mukteda Sadr Hakkında İşbirlikçi korkak damgası vurmuştum. Allah affetsin ben,. Ve ondan sonra Şia herzaman bana İşbirlikçi ve Korkak geldi.
Birşeyler çok eksikti bende, hemde çok. Ben bu sefer inanın ki aradığımı tarikatlerde bulmaya çalıştım. İsmailağa cemaatine baağlı bir dergahta Kuran dersleri alamaya başladım. Herzaman lafları Efendi hazretleri şöyle yaparı efendi hazretleri böyle yapardı gibi laflardı. Açıkcası Hadisle pek alakaları yoktu. Cüppeli ahmetin Rabıta isimli kitabını ve Ruhul Furkan tefsirini azda olsa okuyunca bu cemaatin bana göre olmadığını anladım. Ondan sonra zaten herzaman halimi hatrımı soran abi beni bir daha ne aradı nede sordu.
Dershaneye gittiğim zamanda bir başka tarikata mensup bir kantinci abimiz vardı. Ruhi açlığımı ona bahsettim.Böyle böyle çok şey anlattım. Dedi bu akşam sohbet var gidelim. Dedim tamam. Neyse bu tarikata girmek istiyor musun dedi? evet dedim. Tövbe alma diye bir adetleri vardı, bu tarikatın burada ismini söylemeyeceğim. Tövbe aldıktan sonra O şeyhin vekillerinden birinin anlattıkları beni resmen bunalıma soktu ve ben inanın ki 1 hafta boyunca İnançsız yaşadım. Anlattıkları aynen şu; Ahirette nekir ve münker adlı iki sorgu meleği gelince onlar Rabbin kimdir diyecekler sen cevab veremeyeceksin ve Şeyhimiz Rabbim Allatır de diyecek diyorlardı. ve Rabıta yapmanın nasıl birşey olduğunu orada dahi iyi anladım. O kantinci abimize bunların şirk ve küfür olduğunu söyleyemiyordum çünkü kendimden korkuyordum. ondan değil. Dershaneye gidince kantinci abimizle değil konuşmak , onun yüzünü dahi görmek istemiyordum.Çünkü bu tarikatten uzak durmak istiyordum. ve içimde şu sorular vardı bunları söyleyemedim;
Şeyhinizin ilmi tahsili nedir?
Şeyhinizin yazmış olduğu kitaplar nelerdir?
Şeyhiniz neden sohbet etmiyor?
Şeyhi eleştirmek küfür müdür?
Bu soruları sormak çok istedim soramadım.
Benim asıl kendimi buluşum Yoldaki İşaretler adlı kitapla oldu . Seyyid Kutubu okuyunca ben Tağut , Demokrasi , Milliyetçilik gibi kavramları tanıdım. Ondan sonra ideolojim resmen Selefi bir duruş oldu. Oy vermenin küfür olduğunu, Başı açık okumanın küfür olduğunu ve en önemlisi demokrasiyi savunmanın küfür olduğunu söylüyordum. Mevdudi Hasan el benna gibi alimleri okuyunca iyice kendimi buldum ve işte aradığım inanç budur dedim...
İslam ülkelerinde yaşanan olaylar her müslüman gibi benide üzüyordu, cihada giden arkadaşlarım çoktu. Onlara gitmeden önce parada vermiştim. Çok iyi insanlardı, Kuran ve Hadisten başka kaynakları olmaması beni cezbenden şeylerdi.
Ben bunları yaşayınca zaten Türkçeye çevrilmiş çok Şia kitap okumuştum. Özellikle Sünni iken Sırf Muhsin Kıraatinin Emri Maruf ve Neyhi anil münker adlı kitabını okuyunca sigarayı bırakmıştım. Sapkınlardanda yararlanmak gerek diye düşünüyordum.
İbn Teymiyyenin kitaplarını okumaya karar vermiştim, İbn teymiyye Ebubekir Ve Ömerden başka birşey söylemeyn bir alim olduğunu o zamanlarda söylemiştim ama siz bunu söylerseniz eğer sizi Şia sapık sen ne bilirsin gibi ithamlarda bulunurlardı. İmam ibn teymiyye Hz Aliden bir söz söylediği zaman Hz Alinin ağazından Ömerin ilmini övmekten bahsederdi. El munteka eserini okuyanlar az çok bilir. Ben onu yıllar önce okudum. Ve bir Şiinin bu iddialarına kolaylıkla yanıt verebileceğini o zamanlardan bili,yordum. Ama o zmanlar sornum bu değildi, sorunum islami idi. İslam dünyasında Filistin , afganistan , çeçenistan gibi yerlerin ancak cihadla kurtulabileceğine artık kesin bir gözle bakıyordum. Ve Allahtan başka hüküm koyan kimsenin olmadığını kendime ve çevreme söyledim. Ve demokrası şirk ve küfürdür dedim.
Devam edeceğim...
Aslında benim İslami eğilimimden az çok bahsederek konuya girmek istiyorum. Aile ortamım hep Komünist, onun için Allahla uzaktan yakından alakaları yok. İnsanda mecburen Komünist oluyor. Sisteme ve kişilere faşist demekten kendilerini alamıyorlar. Tabi benim ailem Komünist desem bile mecburen CHP ye oy veren bir aile. Memleketim Pkklılarla doldu hep. Sırf bu yüzden ben atalarımın yurdunu birkez dahi olsun gidip göremedim.Ben ilk liseye geçtiğim zaman İslami eğilimim başladı , ilk önceleri Hakikat yayınevinin o ebedi saatlerini ve diğer kitaplarını okuyarak başladım. İçimde bir eğilimden ziyade haykırış oluştu. Ailemden bir kişi dahi namaz kılmıyordu, düşünün 100 kişilik aileden bir ALLAhın kulu namaz kılmıyor. Aslında namaz kılıp kılmamak konusunda tereddütte kaldım. Çünkü ailem namaza o kadar karşı ki anlatamam. Mecburen gizli bir şekilde namaz kılmaya başladım. Daha duaları bile doğru düzgün bilmiyordum. Okuya okuya öğrendim. En yakın arkadaşım Şia mezhebine mensuptu, bana bazı kitaplar vemişti o zamanlar ilk okuduğum Şia kitabı Merakim Şirazinin İnançlarımız adlı kitabı idi. beğenmiştim açıkcası ama tartışmaya birkere olsun girmedim. Girmek istemedim, çünkü aramıza nifak girecekti. O yüzden uzak durdum tartışmadan. Ben o kitabı 2004 yılında okumuştum ve Aşkın velayeti filminide o zamanlar izlemiştim.
İlk namaz kılışımı unutamam , kendimi devrim yapmış gibi hissediyordum. Gururluydum. Kendime seccade ve tesbih aldım hemen. Ve namaz benim ilacım olmuştu. Aileme açıkca söyledim ben bunları. Benim radyobaycanla ilgili anım
ise, sırf Yaşar Topkaya ve Mehdi Aksuyu dinliyorum diye babamdan dayak yemiştim. 17 yaşındaydım, çok ağır gelmişti bu. Şiileri dinliyorum diye değil Dini bir program olduğu için dayak yemiştim. Ama uslanmadım.
Yıl 2003 te Irak savaşı patlak verince Mukteda Sadrı babam tebrik ve takdir ediyordu, çünkü tek direnen o idi. Ki ben öyle biliyordum. Ve Mukteda Sadrın yaralanmasıda Sünni Şii herkesi üzmüştü o zamanlar. Bunu çok iyi hatırlıyorum. Birden Mukteda sadr direnişi kesince ben Ayetullah Sistani ve Mukteda Sadr Hakkında İşbirlikçi korkak damgası vurmuştum. Allah affetsin ben,. Ve ondan sonra Şia herzaman bana İşbirlikçi ve Korkak geldi.
Birşeyler çok eksikti bende, hemde çok. Ben bu sefer inanın ki aradığımı tarikatlerde bulmaya çalıştım. İsmailağa cemaatine baağlı bir dergahta Kuran dersleri alamaya başladım. Herzaman lafları Efendi hazretleri şöyle yaparı efendi hazretleri böyle yapardı gibi laflardı. Açıkcası Hadisle pek alakaları yoktu. Cüppeli ahmetin Rabıta isimli kitabını ve Ruhul Furkan tefsirini azda olsa okuyunca bu cemaatin bana göre olmadığını anladım. Ondan sonra zaten herzaman halimi hatrımı soran abi beni bir daha ne aradı nede sordu.
Dershaneye gittiğim zamanda bir başka tarikata mensup bir kantinci abimiz vardı. Ruhi açlığımı ona bahsettim.Böyle böyle çok şey anlattım. Dedi bu akşam sohbet var gidelim. Dedim tamam. Neyse bu tarikata girmek istiyor musun dedi? evet dedim. Tövbe alma diye bir adetleri vardı, bu tarikatın burada ismini söylemeyeceğim. Tövbe aldıktan sonra O şeyhin vekillerinden birinin anlattıkları beni resmen bunalıma soktu ve ben inanın ki 1 hafta boyunca İnançsız yaşadım. Anlattıkları aynen şu; Ahirette nekir ve münker adlı iki sorgu meleği gelince onlar Rabbin kimdir diyecekler sen cevab veremeyeceksin ve Şeyhimiz Rabbim Allatır de diyecek diyorlardı. ve Rabıta yapmanın nasıl birşey olduğunu orada dahi iyi anladım. O kantinci abimize bunların şirk ve küfür olduğunu söyleyemiyordum çünkü kendimden korkuyordum. ondan değil. Dershaneye gidince kantinci abimizle değil konuşmak , onun yüzünü dahi görmek istemiyordum.Çünkü bu tarikatten uzak durmak istiyordum. ve içimde şu sorular vardı bunları söyleyemedim;
Şeyhinizin ilmi tahsili nedir?
Şeyhinizin yazmış olduğu kitaplar nelerdir?
Şeyhiniz neden sohbet etmiyor?
Şeyhi eleştirmek küfür müdür?
Bu soruları sormak çok istedim soramadım.
Benim asıl kendimi buluşum Yoldaki İşaretler adlı kitapla oldu . Seyyid Kutubu okuyunca ben Tağut , Demokrasi , Milliyetçilik gibi kavramları tanıdım. Ondan sonra ideolojim resmen Selefi bir duruş oldu. Oy vermenin küfür olduğunu, Başı açık okumanın küfür olduğunu ve en önemlisi demokrasiyi savunmanın küfür olduğunu söylüyordum. Mevdudi Hasan el benna gibi alimleri okuyunca iyice kendimi buldum ve işte aradığım inanç budur dedim...
İslam ülkelerinde yaşanan olaylar her müslüman gibi benide üzüyordu, cihada giden arkadaşlarım çoktu. Onlara gitmeden önce parada vermiştim. Çok iyi insanlardı, Kuran ve Hadisten başka kaynakları olmaması beni cezbenden şeylerdi.
Ben bunları yaşayınca zaten Türkçeye çevrilmiş çok Şia kitap okumuştum. Özellikle Sünni iken Sırf Muhsin Kıraatinin Emri Maruf ve Neyhi anil münker adlı kitabını okuyunca sigarayı bırakmıştım. Sapkınlardanda yararlanmak gerek diye düşünüyordum.
İbn Teymiyyenin kitaplarını okumaya karar vermiştim, İbn teymiyye Ebubekir Ve Ömerden başka birşey söylemeyn bir alim olduğunu o zamanlarda söylemiştim ama siz bunu söylerseniz eğer sizi Şia sapık sen ne bilirsin gibi ithamlarda bulunurlardı. İmam ibn teymiyye Hz Aliden bir söz söylediği zaman Hz Alinin ağazından Ömerin ilmini övmekten bahsederdi. El munteka eserini okuyanlar az çok bilir. Ben onu yıllar önce okudum. Ve bir Şiinin bu iddialarına kolaylıkla yanıt verebileceğini o zamanlardan bili,yordum. Ama o zmanlar sornum bu değildi, sorunum islami idi. İslam dünyasında Filistin , afganistan , çeçenistan gibi yerlerin ancak cihadla kurtulabileceğine artık kesin bir gözle bakıyordum. Ve Allahtan başka hüküm koyan kimsenin olmadığını kendime ve çevreme söyledim. Ve demokrası şirk ve küfürdür dedim.
Devam edeceğim...
Yorum