Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Artık Ben Müslümanım (Üniversiteli Alman Nasıl Şii Müslüman Oldu)

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Artık Ben Müslümanım (Üniversiteli Alman Nasıl Şii Müslüman Oldu)

    Bayan Haike Almanya’nın Oldenburg şehrinde doğmuş bir Alman vatandaşı. Aynı şehirde Oldenburg Üniversitesi sosyal bilimler fakültesi mezunudur. Bremen şehrinde Alman vatandaşı Müslümanların haftalık toplantısında tanıştım onunla.

    Ondan, Müslüman oluş sürecini anlatması için ricada bulundum.

    O da kırmayıp Müslümanlığa giden yolunu şöyle anlatmaya başladı:



    Üniversite yıllarımda öğrencilerden oluşan küçük guruplar hâlinde çeşitli araştırma projelerinde yer alıyordum. Bu araştırma konularından biri de, “Dünyada ve İslâm dininde kadının konumu” adlı araştırmaydı.

    Bu araştırma çerçevesinde Türklerle diyalog kurup ilk defa Müslümanlarla tanışma ve İslâm dinini tanıma fırsatı buldum.

    Başlangıçta bu, sadece işim gereği olup öteye gitmiyordu. İlk izlenimlerim, batılı insanların çoğunun bakışı gibi negatif bir bakış oldu: İslâm dini kadınları ezen ve insanî haklardan mahrum eden bir dindi...

    Aslında ben de diğer batılı insanlar gibi vaftiz olmuş, pazar günleri kiliseye bile giderdim; ancak büyüdükçe din karşıtı bir his içime yerleşmeye başladı, artık kiliseye bile pek gitmezdim.

    Diğer taraftan yaratıcıyı da inkâr etmezdim, O’na inanırdım; ancak bu inancım bilinçli bir inanış değil, ölüm sonrası tanrının var olabileceği ihtimali korkusundan kendimi inanma zorunda hissediyordum.

    İnanıyordum ama, o konuda düşünmemeye de gayret ediyordum. Çünkü düşündükçe içimde bir boşluk hissediyordum. Bu boşluğu hiçbir şeyle dolduramıyor ve ıstırap çekiyordum. Sanki bir yerlerim kopmuş, korkunç bir arayış seziyordum içimde.

    Bundan dolayı da meraklı bir yapıya sahiptim. Her şeyi enine boyuna araştırmadıkça kabul etmezdim.

    Kimi zaman yaşanan olaylara eleştirel yaklaşıyor ve tepki veriyordum.

    Babam yabancılardan söz açıldığında ya da bir haber duyduğunda, ırkçı yaklaşımla onları küçümsüyor; hatta hakaret ediyordu. Bu duruma asla tahammül edemezdim ve babamla sürekli tartışırdım. İnsanlar birbirlerine saygılı olma zorundalar diyordum ve saygılı insanlara da sevgi ve saygı beslerdim.

    Daha sonraları sevgi ve şefkatin tanrının ismi olduğunu öğrendim. Sevgi ve saygı dolu insanları da bu bağlamda yorumlayıp tanrıyla irtibatlandırdım.

    Yani bu insanlar ilâhî bir sıfata sahiptirler.

    Meraklı yapım beni daha fazla araştırmaya yöneltti, hem de her konuda. Ama ne aradığımı da bilmiyordum. Yitik bir şey arıyordum, ama yitirdiğimin ne olduğunu bile bilmiyordum.

    Akıl ve tefekkür konusunda eserler okumaya başladım. Erich From’un sevme sanatı, felsefî birçok eserler, meditasyon (meditation)la ilgili kitaplar, dinleri konu eden eserler, okuduğum ve araştırdığım birçok konulardan bazısı.

    Doğa ve tabiatı çok sevdiğim için olaylara daha derin bakıyor, derinleştikçe yeni bilgiler ve gerçekler keşfediyordum.

    Çocukluğumda ve gençliğimin ilk yıllarında sıkıldığım zamanlar orman ya da parklara sığınır, orada düşünürdüm. Bu bana müthiş bir haz ve ferahlık veriyordu.

    Araştırmalarımı zenginleştirmek için kitaplar alıyordum, bir taraftan da üniversite masrafları beni yoğun çalışmaya mecbur etti. Mcdonalds, genellikle garsonlarını öğrencilerden aldığı için oraya baş vurup yarı gün çalışmaya başladım. Burada daha sonraları eşim olacak bir öğrenciyle tanıştım. O da benim gibi yarı gün çalışıyordu. O Müslümandı. Bu tanışmayı kendime bir şans olarak değerlendirip, İslâm dini hakkındaki sorularımı cevaplamak için ondan yardım alabileceğimi düşündüm.

    Yanılmamıştım, o da araştırmayı seven, çok okuyan ve çalışkan bir öğrenciydi. Almanca’yı çok iyi konuşuyordu, ancak İngilizce derslerinin zayıf olduğunu gördüm. Bu konuda ona yardımcı olabileceğimi söyledim, o da minnettar kalacağını söyleyip kabul etti.

    Boş zamanlarımızda beraber İngilizce çalışıyorduk; aynı zamanda İslâm dini hakkında birçok konuları da ona soruyordum, o da cevaplıyordu. Vereceği cevapların kaynağını ısrarla istiyordum ve kaynakları bizzat araştırıyordum.

    Sosyal, siyasal ve dinî konular, tartışmalarımızın temelini oluşturuyordu. En hararetli ve tartışmalı geçen konu ise, İslâm'da ve Müslüman ülkelerde kadının konumu üzerineydi.

    Bir gün işyerinde dinlenme bölümüne geçtiğimde, onu namaz kılarken gördüm. Çok etkilenmiştim bundan. İlk defa namazı görüyordum. İçimden bir ses aradığıma çok yaklaştığımı söylüyordu.

    İkna olmam çok zordu, çünkü her konuyu enine boyuna araştırmak gerekir diye düşünüyordum. Günler, aylar geçti. Artık ikna olduğuma ikna oluyordum. İslâm dininin tüm olaylara insan psikolojisini ve sosyolojik konuları temel alarak yaklaşması, sosyal bilimlerde okuyan benim gibi zor ikna olan birini tatmin ediyordu. Bunun için artık söyleyecek bir şeyim kalmamış, içimde doğan iman güneşine kalbimi ve aklımı açıyordum.

    Bir gün arkadaşıma; "Artık ben Müslümanım." dedim. O da buna çok sevindi.

    Artık inandığım dini yaşamalıyım, diyerek dinî vazifelerimi yapmaya başladım. O sıralar tesettürlü değildim, ama namaz kıldığım zaman odanın manevî bir atmosfere girdiğini hissediyordum.

    Müslüman olduğumu öğrenen birçok arkadaşım benden uzaklaştı. Bu tepkilerin batıda İslâm'a karşı oluşan önyargıların sonucu olduğunu çok iyi biliyordum. Ancak ben onlardan kopmadım, onları hâlâ seviyorum; çünkü onlar birer insandır.

    Ben Müslüman olmadan önce de böyleydim. İslâm dininin bu konulara ne kadar önem verdiğini görünce, daha bir pekişti bu duygularım.

    Batı toplumunun üçüncü dünyaya bakışını ve kapitalizmin kendi içindeki çelişkilerini ve batı dünyasında her şeyin maddiyat ve para olduğunu İslâm'ı hiç tanımadan önce bile biliyor ve eleştiriyordum.

    Bu özelliğim, kişisel yapım ve okuduğum branşın etkisi olmalıydı. Bir zamanlar tahsilli insanların ahlâklı ve değerlere saygılı insanlar olduğunu düşünüyordum. Yaşım ilerledikçe, bilgilerim arttıkça ve yaşadığım birçok olayları gördükçe anladım ki, kimi tahsilli ve aydın insanlar ahlâktan yoksun ve değer sahibi olmayan insanlarmış.

    Müslümanlıktan haberim yokken bile ahlâk ve saygıya çok değer veren biriydim. Tüketim kültürünü, maddecilik ve ırkçılığı asla benimsemez ve bunlarla savaşırdım.



    - Sizce İslâm dinini seçmiş batılı insanın ne gibi sıkıntıları vardır ve hangi sonuçlarla karşılaşıyorlar?

    - İslâm dinini seçmiş bir Avrupalı, daha doğrusu İslâm dinine sığınan bir Avrupalı İslâm dinini olumlu bulduğu için İslâm'ı seçiyor. Ancak karşılaştıkları Müslümanların İslâm dinini bilmemeleri veya ona uygun yaşamamaları büyük bir hayal kırıklığına sebep oluyor. Bunun da nedeni, bu tür Müslümanların büyük bir çoğunluğunun siyasî mülteciler ve göçmenler olmasından kaynaklanıyor. Çünkü bunlar İslâm'ı genelde bilmeyen ve kendi toplumlarında sosyoekonomik sıkıntılarla yetişen insanlardır.

    Bir de Müslümanların birliğinin olmayışı, küçük guruplar ve tarikatlar olarak bir birinden kopuk yaşamaları bir çok sıkıntılara sebep oluyor.

    Yeni Müslüman, bunların hangisiyle diyaloga geçecek, bilgilerini hangi kaynaktan alacak konusunda belirsizlik yaşıyor.

    Düşünün! Müslüman olan bir insan temel konularda araştırma yaparak Müslüman olur, bunda bir problem yaşamaz; ancak vazifelerini yapmak noktasında fıkhî konularda hangisinin doğru olduğuna inansın?

    Giysilerde farklılık, namaz ve abdestte farklılık, bunların hangisi doğrudur? Tümü doğru olmayacağına göre hangisine amel etsin?

    Zaten İslâm dini hakkında batı dillerinde yazılan İslâmî kaynak azlığı var. Kimi zaman da yeni Müslüman olanların kaleme aldığı eserler var ki, birçoğu yanlış bilgilerle dolu.

    Bütün bunlardan şu sonuca varabiliriz: Müslümanların en önemli sorunu tek lider ve merkezî önderliğe sahip olmayışıdır. Bununla birlikte hepsinin çıkarı olacak konularda bile stratejik ya da taktiksel birlikleri de yoktur.

    Keşke bu konuda, İslâm düşmanlarının birlikleri gibi birlik olabilsek!



    - Sizce bu lider hangi özellikleri taşımalı ve bu görevi kimler taşıyabilir?

    - Bakınız! Düşmanlarımız birçok konuda farklı düşünmelerine rağmen milletlerinin ve ülkelerinin çıkarı olduğunda, bir araya gelerek ortak projeler üretip uygulayabiliyorlar. Hâlbuki batılı liderlerin birçoğu insanî değerlerden yoksun malî, siyasî, ahlâkî ve ailevî skandallarla yaşayan insanlardır.

    Topluma örnek ve lider olacak insanlar birinci derecede ahlâk ilkelerine bağlı insanî değerleri olan ve maddî olanaklara sahip olmalarına rağmen fedakâr ve sade yaşantıya sahip olmalı ve söylemlerine uygun yaşam tarzı taşımalıdırlar.

    Ehlibeyt İmamları bu konuda örnek ve önder kişiliğe sahip imamlardırlar. Onların ortaya koyduğu felsefe ve din anlayışı, Müslümanları bu sorunlardan kurtaracağına inanıyorum.



    - Daha önceleri tesettürlü olmadığınızı söylediniz İslâm'ın emri olan tesettürü nasıl kabul ettiniz?

    - Ben diğer konuları araştırdığım gibi bu konuyu da genişçe araştırıp öyle kabul ettim. İslâm dininin sosyolojik ve psikolojik ilkeleri temel aldığını daha önce söylemiştim. Tesettürü bu açıdan değerlendirip, İslâm'ın en önemli emirlerinden biri olduğuna inandım. Çünkü aile ve dolayısıyla toplumun korunması buna bağlıdır.

    Tüketimi esas alan toplumlar, ürettikleri eşyayı pazarlamak için kadını bir meta olarak kullanıyorlar. Cinsel açıdan saldırgan ve doyumsuz olan erkekler, cinselliğe hitap eden basın ve yayın yoluyla ve yaşadığı ortama hâkim olan çıplaklık kültürüyle eşine ve ailesine sadakat ve bağlılığı kaybediyor, eşlerinin dışında başka kadınlara yöneliyor ve böylece sıcak aile yaşamları zarar görüyor. Ayrıca toplumsal değerler yok oluyor.

    İslâm tesettür emriyle aile ve toplum müesseselerini garanti etmiştir. Şunu da hemen eklemeliyim: Tesettür hem elbisede, hem de davranışta olmalıdır.

    Kötü ahlâktan arınmak, dinî ve insanî vazifeleri yerine getirmek, insan sevgisi, yardımlaşma ve bilinçlenme davranış tesettürüdür. Bu iki özellik birlikte olmalıdır.



    - Müslümanlara bir mesajınız var mı?

    - Bence İslâm dini, özellikle Ehlibeyt inancı tarih boyunca mazlum olmuştur. Müslümanız ancak İslâm'ı bilmiyor ve yaşamıyoruz. Biz bu din karşısında ağır bir sorumluluk taşımaktayız.

    İslâm nimetinden dolayı yaratıcıya hamd etmeliyiz. Bu aziz dini öğrenmeli ve yaşamalıyız. İslâm’ın ruhuna ters düşecek şeylerden kaçınmamız, insanî erdemlere sahip olup izzet ve onur dolu bir yaşam kazandıracaktır biz Müslümanlara.

    Allah’ın rahmeti tüm insanların üzerine olsun!

    - Çok teşekkür ederiz...

    #2
    Artık Ben Müslümanım (Üniversiteli Alman Nasıl Şii Müslüman Oldu)

    selamün aleyküm

    Yorum


      #3
      Artık Ben Müslümanım (Üniversiteli Alman Nasıl Şii Müslüman Oldu)


      [quote author=özayas235 link=topic=17211.msg113295#msg113295 date=1293313929]
      selamün aleyküm
      [/quote]

      ALEYKUM SELAM VE RAHMETULLAH
      [img]http://img240.imageshack.us/img240/6638/salam83fb18fb1sqqm1ec6.gif

      Yorum


        #4
        Artık Ben Müslümanım (Üniversiteli Alman Nasıl Şii Müslüman Oldu)

        allahu ekber maaşaallah yaradan dewamını getirir inş. çok ilginç islama sabır ister birşey tez yıkılır ama tez yapılmaz der atalar ayırma mevla bu yoldan sen bizi bilerek bilmeyerek şirkten küfürden sana sıgınırım
        Hz. Hüseyin (as) bunlardan hiçbirine yanaşmadı. Pazarlığa ve uzlaşıya varacak hiçbir istekte bulunmadı. Yezit’e biat etmesi durumunda, fasıkların yönetimini kabul etmiş olacaktı. İslam hilafetinin yerine saltanata dönüştürülen sistemi kabul edecekti. İslam’la alakası olmayan Yezid’in din işlerinin b

        Yorum

        YUKARI ÇIK
        Çalışıyor...
        X