Ynt: Fuzuli, Ermişlerin Bahçesi Kerbela Şehitleri'nden
Kerbela aşıkları asla ölmez! tıpkı şehidler gibi. çünkü onlar kendilerini Kerbela aşkı yaşadıkça yaşatacak eserlerle sonsuza taşırlar.. Tıpkı şairimiz Fuzuli gibi. Bir Kerbela aşığı Ehlibeyt yolcusu Fuzuli şiirlerinden alıntılar yaptığımız bu kitabında aşk dolu inci kelimeler dizmiş.. Sanki bu aşk sadece bu incilerle ifade edilebilir dercesine... Aralarda açıklamalar yapmış. Duyguya bakıyorsunuz ki şiirde mi zirveye çıkmış nesirde mi bilemiyorsunuz.. Her yer buram buram duygu ve mazlumiyet kokuyor:
Aşk yolunda can vermek ey gönüldeğildir ar
Himmetin varsa eğer can ver dileğine var.
Mutluluk salmiş sevgi pazarına inciyi,
Onu satın alamaz canını sunmayanlar!
O Hürr ibni Riyahi ne güzel hürdür.
Birçok süngüler vurulduğunda o ne sabırlıdır.
(s. 377)
Ne bahtlıdır onlar ki, erdiler şehadete,
İkbal ululuğiyle halkta da yüceldiler.
Dünya malı yerine seçtiler Ahiret'i,
Feyiz semeresiyle yücelere erdiler.
(s. 378)
Ben'im kılıç sahibi, gürz kement sahibi ben,
Hasan oğlu Zübeyr'im.. Saldırcı ezelden,
Resul hanedanının kulu kölesi ben'im
Fatma Betül gözünün nuru kölesindenim.
Fatma Betül gözünün nuru kölesindenim.
Eğer Kafdağı ile karşı karşıya dursam,
Karşımda aciz kalır Kafdağı da tastamam!
...
Dünya tahtının sevincine itibar mı edilir?
Onun hüküm yıldızında batış ihtimali var,
Hoş şudur ki, Resul soyunun saadet göğünde doğlmalı,
O soy güneşinin şereli bir yıldızı olmalı.
(s. 380)
Ben merhamet bahçesi, lutuf bahçesindeyim,
Sapıklık sahrasının dikeninden haber vermeyin bana.
Rahmet nurundan aydınlanmıştır saadet çıram,
Pişmanlık ateşinin dumanından haber vermeyin bana.
(s. 381)
Dünyada her saadet zeval bulur mutlaka,
Zeval yoktur Resul'ün soyu mutluluğunda!
Düşman kılıcı fermandır, ecel haberi bildirir,
Durmadan gelmektedir hicranı tedbir etmeye
Açtı beden köküne bela okları pencereler,
Can çıkıp cananın yanağına baksın, diye..
(s. 383)
Allah'a hamdolsun ki,
Can akçesini saçtım aşkının yolunda ben,
Dergahının önünde
İtibar kazandım sana can vererekten!
...
Demeyin ki,
Düşman kılıcından şehide feyz erişmez.
Düşman kılıc suyu Cennet'in saf ve serin suyu...
Sen sanma kolay şeydir alçak hançerinin suyu,
O su, ahbap gönlünün ateşini giderir.
(s. 384)
O mutlu kimseler yaşasınlar ki,
Canının yoluna canlar saçtılar.
Yalancı dünyaya meyletmeyerek,
Beka devletini gibip seçtiler!
Dünyayı terkeyleyen ölümden tasa duymaz,
Yaşamaktan el çeken dertsize o zor gelir.
Beka ülkesinde seyreden aşıklara,
Bu sıkıntılı zaman
Zindandır, dünya evi onlara darlık verir.
(s. 385)
Bu bela arsasında o yaya yiğit ben'im
Ki saldırsam düşmanın azgın fili de korkar.
Din şahı üzengisine yüz sürmüş piyadeyim,
Ne çıkar, oyunumla mağlup olsa hiylekar.
...
Canımı ben Kerbela'ya feda kıldım dönmem ben,
Teslim ehliyim, Kerbela belasından dönemem.
Dava baş vermektir aşk alanı içinde bana,
Başım gitse, bu davadan hiç bir zaman dönemem!
(s. 386)
Gerçi zulüm kılıcı cahirde acı olur,
Hakkın kılıcı fakat
Zahirde ve batında kanlar içici olur.
Herkesin maksudunu elde etmesi çağıdır,
Herkesin dileğine kavuşması çağıdır.
(s. 388)
Alçak Felek her lahza koparır bir taze gül,
Hasretler çekip feryat eder biçare bülbül.
(s. 389)
Ne hoştur o saat ki, yar yolunda verile can,
Aşık vefa gösterip yarine ola kurban.
..
Ne güzel arif ki, dünya ülkesinin serancamını bildi,
Hayatından bir fayda bulamayıp ecel kadehini içti.
(s. 390-391)
Renkli yayı eline alınca, gül yanağın
Ok yaralariyle lale rengini alır.
Parçalansa göğüsler lale gibi ne ola?
Gökkuşağı bahar mevsimine nişan olur.
...
Her dem bela yelini dalgalandırır Felek,
Her dem bir fidan boyu ayaktan düşürerek!
...
Öyle bir cenk yaptı ki, devirleirn dönüşü,
Dünyada görmemişti onun gibi döğüşü.
(s. 392)
Rahmet olsun ona ki, can verdi aşk yolunda
Kalmadı gerilere bahane endişesi.
Düşmanların zulmünden korkarak, çekinerek,
Dost rızasını kazanmakta hiç kusur göstermedi.
(s. 393)
Gün geçtikçe arttı sıcaklığı kavganın,
Kan çıktı gök yüzüne çölünden Kerbela'nın.
Bu kesindir ki yakın dergahının dostları,
Hoşnutluk bahçesinin kasrında gezer olur,
Bu gerçektir ki, inatçı sultanın tabi'leri,
Cehennem'in mihnetli zindanında oturur.
(s. 394)
İrfan ehlinde olsa görücü idrak gözü,
Her işin semeresi ve faydası bilinir.
Deme Haman haşmetle, Harun fakr ile göçtü,
Şimdi gör ki, makbul olan ve olmayan kimdir!
(s. 395)
Ordunun tozu oldu kapkara bulut gökte,
Ona yıldırm ve yağmur oldu kılıç, ok hem de,
O nefir haykırışı Felek'te yankılandı.
Ay'ın yüzü kanların nemleriyle donandı.
Ten sarayı yaradan açılmış delik buldu.
Nice canlar bedenden veda edip sıyrıldı.
...
Ne hoş cenk meydanında, oan ta yükseklerden,
Yakın Feth'in müjdesi gelir ölüm zamanı
İhsan sofraslarından herkese hak verildi.
Ya Gazi oldu, ya da şehitlikten pay aldı.
Devran sarrafı şehitliğin feyizli dizine,
Her lahza tane tane dizer şah incileri.
Yanağına takarak o incileri sonra,
Artar zalim zamanın gelinlik güzelliği.
(s. 396-397)
Cihan halkı bu olanları yad etsinler,
Hem beğenerek ruhlarını şad etsinler,
Can parasını sarfetmekten maksadım şu ki:
Beni de onların sayısına dahil etsinler.
...
Ben'im Habib Müzahir, Âl-i Resul'ün dostu
Betul'ün kocasının soyuna imanlı kul.
İstierim akan kanım saçılsın Hüseyn'e,
Benim için ne mutlu hizmetim olsa kabul.
(s. 398)
Nesrine lale rengi verip göz kanlarından,
Sevinç süsü arttırdı o Cennetin bağında.
Kafur rengi ipliğe çekip tane tane inci.
Birbirine sardırdı huriler yanağında.
Şehidin pak tenini örtmeğe yeter kan perdesi.
Ne olur gömülürse kefeninden ayrı o?..
Bir şafaklı güneştir şehidin kanlı başı,
Yerde savrulsa, nola, bedeninden ayrı o!
Okuna kalkan tutmam belanın, geçtim candan,
Ben denize batmışım,
Ne korkum var yağmurdan, gökyüzünden yağanlardan?..
(s. 399-400)
Kerbela aşıkları asla ölmez! tıpkı şehidler gibi. çünkü onlar kendilerini Kerbela aşkı yaşadıkça yaşatacak eserlerle sonsuza taşırlar.. Tıpkı şairimiz Fuzuli gibi. Bir Kerbela aşığı Ehlibeyt yolcusu Fuzuli şiirlerinden alıntılar yaptığımız bu kitabında aşk dolu inci kelimeler dizmiş.. Sanki bu aşk sadece bu incilerle ifade edilebilir dercesine... Aralarda açıklamalar yapmış. Duyguya bakıyorsunuz ki şiirde mi zirveye çıkmış nesirde mi bilemiyorsunuz.. Her yer buram buram duygu ve mazlumiyet kokuyor:
Aşk yolunda can vermek ey gönüldeğildir ar
Himmetin varsa eğer can ver dileğine var.
Mutluluk salmiş sevgi pazarına inciyi,
Onu satın alamaz canını sunmayanlar!
O Hürr ibni Riyahi ne güzel hürdür.
Birçok süngüler vurulduğunda o ne sabırlıdır.
(s. 377)
Ne bahtlıdır onlar ki, erdiler şehadete,
İkbal ululuğiyle halkta da yüceldiler.
Dünya malı yerine seçtiler Ahiret'i,
Feyiz semeresiyle yücelere erdiler.
(s. 378)
Ben'im kılıç sahibi, gürz kement sahibi ben,
Hasan oğlu Zübeyr'im.. Saldırcı ezelden,
Resul hanedanının kulu kölesi ben'im
Fatma Betül gözünün nuru kölesindenim.
Fatma Betül gözünün nuru kölesindenim.
Eğer Kafdağı ile karşı karşıya dursam,
Karşımda aciz kalır Kafdağı da tastamam!
...
Dünya tahtının sevincine itibar mı edilir?
Onun hüküm yıldızında batış ihtimali var,
Hoş şudur ki, Resul soyunun saadet göğünde doğlmalı,
O soy güneşinin şereli bir yıldızı olmalı.
(s. 380)
Ben merhamet bahçesi, lutuf bahçesindeyim,
Sapıklık sahrasının dikeninden haber vermeyin bana.
Rahmet nurundan aydınlanmıştır saadet çıram,
Pişmanlık ateşinin dumanından haber vermeyin bana.
(s. 381)
Dünyada her saadet zeval bulur mutlaka,
Zeval yoktur Resul'ün soyu mutluluğunda!
Düşman kılıcı fermandır, ecel haberi bildirir,
Durmadan gelmektedir hicranı tedbir etmeye
Açtı beden köküne bela okları pencereler,
Can çıkıp cananın yanağına baksın, diye..
(s. 383)
Allah'a hamdolsun ki,
Can akçesini saçtım aşkının yolunda ben,
Dergahının önünde
İtibar kazandım sana can vererekten!
...
Demeyin ki,
Düşman kılıcından şehide feyz erişmez.
Düşman kılıc suyu Cennet'in saf ve serin suyu...
Sen sanma kolay şeydir alçak hançerinin suyu,
O su, ahbap gönlünün ateşini giderir.
(s. 384)
O mutlu kimseler yaşasınlar ki,
Canının yoluna canlar saçtılar.
Yalancı dünyaya meyletmeyerek,
Beka devletini gibip seçtiler!
Dünyayı terkeyleyen ölümden tasa duymaz,
Yaşamaktan el çeken dertsize o zor gelir.
Beka ülkesinde seyreden aşıklara,
Bu sıkıntılı zaman
Zindandır, dünya evi onlara darlık verir.
(s. 385)
Bu bela arsasında o yaya yiğit ben'im
Ki saldırsam düşmanın azgın fili de korkar.
Din şahı üzengisine yüz sürmüş piyadeyim,
Ne çıkar, oyunumla mağlup olsa hiylekar.
...
Canımı ben Kerbela'ya feda kıldım dönmem ben,
Teslim ehliyim, Kerbela belasından dönemem.
Dava baş vermektir aşk alanı içinde bana,
Başım gitse, bu davadan hiç bir zaman dönemem!
(s. 386)
Gerçi zulüm kılıcı cahirde acı olur,
Hakkın kılıcı fakat
Zahirde ve batında kanlar içici olur.
Herkesin maksudunu elde etmesi çağıdır,
Herkesin dileğine kavuşması çağıdır.
(s. 388)
Alçak Felek her lahza koparır bir taze gül,
Hasretler çekip feryat eder biçare bülbül.
(s. 389)
Ne hoştur o saat ki, yar yolunda verile can,
Aşık vefa gösterip yarine ola kurban.
..
Ne güzel arif ki, dünya ülkesinin serancamını bildi,
Hayatından bir fayda bulamayıp ecel kadehini içti.
(s. 390-391)
Renkli yayı eline alınca, gül yanağın
Ok yaralariyle lale rengini alır.
Parçalansa göğüsler lale gibi ne ola?
Gökkuşağı bahar mevsimine nişan olur.
...
Her dem bela yelini dalgalandırır Felek,
Her dem bir fidan boyu ayaktan düşürerek!
...
Öyle bir cenk yaptı ki, devirleirn dönüşü,
Dünyada görmemişti onun gibi döğüşü.
(s. 392)
Rahmet olsun ona ki, can verdi aşk yolunda
Kalmadı gerilere bahane endişesi.
Düşmanların zulmünden korkarak, çekinerek,
Dost rızasını kazanmakta hiç kusur göstermedi.
(s. 393)
Gün geçtikçe arttı sıcaklığı kavganın,
Kan çıktı gök yüzüne çölünden Kerbela'nın.
Bu kesindir ki yakın dergahının dostları,
Hoşnutluk bahçesinin kasrında gezer olur,
Bu gerçektir ki, inatçı sultanın tabi'leri,
Cehennem'in mihnetli zindanında oturur.
(s. 394)
İrfan ehlinde olsa görücü idrak gözü,
Her işin semeresi ve faydası bilinir.
Deme Haman haşmetle, Harun fakr ile göçtü,
Şimdi gör ki, makbul olan ve olmayan kimdir!
(s. 395)
Ordunun tozu oldu kapkara bulut gökte,
Ona yıldırm ve yağmur oldu kılıç, ok hem de,
O nefir haykırışı Felek'te yankılandı.
Ay'ın yüzü kanların nemleriyle donandı.
Ten sarayı yaradan açılmış delik buldu.
Nice canlar bedenden veda edip sıyrıldı.
...
Ne hoş cenk meydanında, oan ta yükseklerden,
Yakın Feth'in müjdesi gelir ölüm zamanı
İhsan sofraslarından herkese hak verildi.
Ya Gazi oldu, ya da şehitlikten pay aldı.
Devran sarrafı şehitliğin feyizli dizine,
Her lahza tane tane dizer şah incileri.
Yanağına takarak o incileri sonra,
Artar zalim zamanın gelinlik güzelliği.
(s. 396-397)
Cihan halkı bu olanları yad etsinler,
Hem beğenerek ruhlarını şad etsinler,
Can parasını sarfetmekten maksadım şu ki:
Beni de onların sayısına dahil etsinler.
...
Ben'im Habib Müzahir, Âl-i Resul'ün dostu
Betul'ün kocasının soyuna imanlı kul.
İstierim akan kanım saçılsın Hüseyn'e,
Benim için ne mutlu hizmetim olsa kabul.
(s. 398)
Nesrine lale rengi verip göz kanlarından,
Sevinç süsü arttırdı o Cennetin bağında.
Kafur rengi ipliğe çekip tane tane inci.
Birbirine sardırdı huriler yanağında.
Şehidin pak tenini örtmeğe yeter kan perdesi.
Ne olur gömülürse kefeninden ayrı o?..
Bir şafaklı güneştir şehidin kanlı başı,
Yerde savrulsa, nola, bedeninden ayrı o!
Okuna kalkan tutmam belanın, geçtim candan,
Ben denize batmışım,
Ne korkum var yağmurdan, gökyüzünden yağanlardan?..
(s. 399-400)
Yorum