Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Peygamberimiz (s.a.a)’in: "Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin'denim.

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Peygamberimiz (s.a.a)’in: "Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin'denim.

    BİSMİ TEALA
    HAMD ALEMLERİN RABB'İ ALLAH'A SALAT VE SELAMI HZ. MUHAMMED (S.A.A) VE PAK EHL-İ BEYT (A.S) OLSUN
    RABB'İMDEN ECİRLERİNİZİN YÜCE OLMASINI DUA EDERİM
    Selamun Aleykum kardeşlerim

    Peygamberimiz (s.a.a)’in: "Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin'denim. buyurmuştur.Herkes bilmekdedir ki HZ. İmam Hüseyin (a.s) HZ.Resulullah (s.a.a)'in soyundandır peki BEN DE HÜSEYİN'DENİM Bu buyruktan ne anladığınızı veya ne bildiğinizi paylaşırmısınız?

    Allah'a emanet olun

    #2
    Ynt: Peygamberimiz (s.a.a)’in: "Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin'denim.

    BİSMİ TEALA
    HAMD ALEMLERİN RABB'İ ALLAH'A SALAT VE SELAMI HZ. MUHAMMED (S.A.A) VE PAK EHL-İ BEYT (A.S) OLSUN
    RABB'İMDEN ECİRLERİNİZİN YÜCE OLMASINI DUA EDERİM
    Selamun Aleykum kardeşlerim

    Tevhid'in babası Hz. İbrahim (as) yıllarca hasretini çektiği oğlu Hz. İsmail'i (as) hiç terredüt etmeden Rabbine kurban edecekti ki, taşı kesen bıçak İsmail'in (as) boynunu kesmedi.

    Bir ses:
    '' Gördüğün rüyanın hükmünü yerine getirdin. Şüphesiz biz iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız''Saffat 105

    ''Biz, (İbrahim'e) büyük bir kurbanlık vererek onu (İsmail'i) kurtartdık'' Saffat 107

    Diye müjde veriyordu İbrahim (as) ve teslimiyetin sembolü oğlu İsmail'e (as).
    O mükâfat ise büyük kurbanlıktan başkası değildi. Gökten inen bir koç, İsmail (as) gibi bir kul ve oğuldan büyük kurban olamaz.

    Eğer Hz.İmam Hüseyin (a.s) galu bela'da ki o nidası;

    Allah, İsmail’den (as) bile büyük olan kurbanı yine İbrahim'in (as) soyundan seçmişti.
    İsmail (as) yaşasın ki, son Peygamber (saa) ve Allah'ın hücceti olan İmamlar (as) onun soyundan gelsin ve tarihin gördüğü en büyük kurbanlık o İmamların (as) arasından çıksın.

    Bakan göz görür, yeter ki kalpler mühürlenmiş olmasın...


    Allah'a emanet olun..

    Yorum


      #3
      Ynt: Peygamberimiz (s.a.a)’in: "Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin'denim.

      Hz. İbrahim’in İmam Hüseyin aleyhisselam’a döktüğü gözyaşının oğlu İsmail için fidye olduğuna dair…

      Hz. İmam Rıza aleyhisselam buyururlar:

      “Allah-u Mutaal Halili Hz. İbrahim’e, oğlu İsmail yerine, gönderdiği o koçu kesmesini istediğinde, Hz. İbrahim koçun gönderilmemesini, oğlunu kendi elleriyle keserek musibet ve belalarda sabır edenlere ve yüksek makamlara ulaşabilmeyi arzu ediyordu. Allah-u Teâlâ ona vahiy ederek şöyle buyurdu: “Ey İbrahim! Senin yanında Benim yarattıklarım içinde en muhabbetli olan ve sevdiğin kimdir?”
      Arz etti: Rabbim! Senin Habibin olan Muhammed’den (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) başka hiç kimse benim yanımda daha mahbup değildir.
      Allah-u Teâlâ buyurdu: “Ey İbrahim! O’nu mu (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) daha çok seviyorsun, yoksa kendini mi?”
      Arz etti: O’nu (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) kendimden daha çok seviyorum.
      Buyurdu: “O’nun (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) Evladını (aleyhisselam) mı çok seviyorsun, yoksa kendi evladını mı?”
      Arz etti: O’nun (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) Evladını (aleyhisselam) daha çok seviyorum.
      Buyurdu: “O’nun (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) Evladının (aleyhisselam) zulüm ve sitemle öldürülmesi mi senin kalbini daha çok üzüyor; yoksa evladını kendi ellerinle kesmen mi?”
      Arz etti: O’nun (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) düşmanlarca öldürülmesi beni daha çok üzüyor.
      Buyurdu: “Ey İbrahim! Kendilerini Muhammed’in (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) ümmetinden sanan bir grup, yakında O’nun (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) Evladını (aleyhisselam) şehit edip, koyunu nasıl kesiyorlarsa, O’nun (aleyhisselam) da başını öyle kesecekler. Böylelikle Benim gazap ve azabıma uğrayacaklar.”
      Hz. İbrahim bunu işitince çok hüzünlenip üzüldü, o musibeti yâd etmek onun kalbini derde getirip ağlamaya başladı.
      Allah-u Teâla ona vahiy etti ki: “Ey İbrahim! Hüseyin’in (aleyhisselam) şehit oluşuna ettiğin bu nale ve feryatları oğlun İsmail’i kendi ellerinle öldürmenin vereceği acı ve musibetin fidyesi olarak karar kıldım ve sana musibete uğramışların sahip olduğu yüce makamı bağışladım.
      Ve bu Allah-u Teâlâ’nın şu buyruğunun tevil ve tefsiridir: “Ve onun yerine, kesilmek üzere büyük bir koç ihsan ettik.” (Saffat, 107).
      Yüce Allah’tan başka hiçbir güç ve kudret yoktur.”

      Kaynak: Uyunu Ahbar-ur Rıza; c. 1, s. 166/ Cevahir-ul Siniye; s. 251/ Tevil-ul Ayat; c. 2, s. 497/ Tefsir-i Burhan; c. 4, s. 30/ Bihar-ul Envar; c. 44, s. 225.
      "Allah'ım, sen, (Resul ve Ehl-i Beyt'ine) ilk zulmedeni benim özel lanetime mazhar eyle.

      علی ♥علی ♥علی MEN ALİYYEL MURTAZA' NIN NÖKERİYEM علی ♥علی ♥علی

      Yorum


        #4
        Ynt: Peygamberimiz (s.a.a)’in: "Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin'denim.

        BİSMİ TEALA
        HAMD ALEMLERİN RABB'İ ALLAH'A SALAT VE SELAMI HZ. MUHAMMED (S.A.A) VE PAK EHL-İ BEYT (A.S) OLSUN
        RABB'İMDEN ECİRLERİNİZİN YÜCE OLMASINI DUA EDERİM
        Selamun Aleykum kardeşlerim

        [font=]Bugün “Lebbeyk ya Hüseyin” diyenlerin sayılarını Allah her geçen gün çoğaltsın. Ancak “Lebbeyk ya Hüseyin” Şiarının çok derin anlamları vardır. “Lebbeyk ya Hüseyin” diyenler bunları da bilmeli ve bunlara göre yaşamalıdırlar. “Lebbeyk ya Hüseyin” şiarının bir çok anlamından sadece bir kaçını sizlerle paylaşacağım:

        [font=]Lebbeyk ya Hüseyin, ukbayı dünyaya, manayı dinara dirheme, makama tercih etmektir.[/font]

        [font=]Lebbeyk ya Hüseyin, son nefese kadar hakka taraf olup, hakkıyla hakka hizmet etmeye gayret etmektir.[/font]

        [font=]Lebbeyk ya Hüseyin, hakka hizmetten dolayı kendini halktan alacaklı görmemektir.[/font]

        [font=]Lebbeyk ya Hüseyin, fedakârlık, kardeşlik, samimiyet, birlik, ihlâs, ve ilahi aşktır. [/font]

        [font=]Lebbeyk ya Hüseyin, yılmadan, bıkmadan, usanmadan, ins ve cinden olan hannaslara, kınamalarına aldırış etmeden sırat-ı mustakim olan Al-i Muhammed yoluna hizmet etmektir.[/font]

        [font=]Lebbeyk ya Hüseyin, ötekileştirmemek, ayrıştırmamak, dışlamamak, kin, nefret, düşmanlığı körüklememektir.[/font]

        [font=]Lebbeyk ya Hüseyin, tarihin canilerine Hz. falan diyenlerle kardeş olup, imam Hüseyin adını duyduklarında ağlayanlar ve Hüseyni davaya karınca kararınca hizmet etmeye çalışanlar arasında tefrika düşürmemektir. [/font]

        [font=]Lebbeyk ya Hüseyn, imam Hüseyine gönül verenler arasında kin, nefret, düşmanlık, tekelcilik mantığını geliştirmemek, onları böyle bir rekabete sokmamaktır. [/font]

        [font=]Lebbeyk ya Hüseyin, imam Hüseyine gönül verenler arasında birlik, dirlik, kardeşlik, kucaklaşma, samimiyet, onur, erdem, ilkeli davranış, her geçen gün bir adım daha ileri olgularını hayata geçirmektir. [/font]

        [font=]Lebbeyk ya Hüseyin: Halkı cehaletten, kutuplaşmaktan, bağnazlıktan mezhepçilikten, ırkçılıktan, cemaatçilikten bilahare şuculuk, buculuk, çilikçilik, çulukçuluk, taasubuna götürmekten uzak durmaktır. [/font]

        [font=]Lebbeyk ya Hüseyin diyenlerin: Kalemlerinden beyanlarından ilim, irşat, birlik, mana, ahlak ve marifetten başka bir şey çıkmaz.[/font]

        [font=]Lebbeyk ya Hüseyin izzetli olmak, izzetli yaşamak ve izzetli ölmektir.[/font]

        [font=]Lebbeyk ya Hüseyin demek: dünümüze, bu günümüze, yarınlarımıza ışık tutan Salmanlar, Miktatlar, Ebuzerler, Ruşeydi Hacerler, Bilaller, Habib b. Mezahirler, Zuheyrler, Ebaseltler, Hüseyn b. Ruh Nobahtiler, merhum Kuleyniler, Şeyh Saduklar, Şeyh Tusiler, Şeyh Mufidler, merhum İmam Humeyniler, Behçetler, Tebriziler gibi yaşamaya gayret etmektir. Onlar çok ağır bedeller ödemişler ama tüm zorluk ve sıkıntılara rağmen zillete asla boyun eğmemişlerdir. Her türlü zorluk, sıkıntı, yer yer işkencelere tabi tutulmalarına rağmen inanç değerlerine ve ahretlerine hizmet edenler mezkûr inancın mensuplarından da bir beklenti içinde olmamışlar, kendilerini alacaklı, diğerlerini borçlu varsaymamışlar ve kendilerine farklı bir muamele istememişlerdir. Onların her hangi bir beklenti içerisine girmemeleri her türlü zorluğa rağmen yaptıklarının Allah rızası için olduğunun bir kanıtıdır. Onları gönüllere yerleştiren ve ebedileştiren de bu tutumlarıdır zaten.[/font]

        [font=]Lebbeyk ya Hüseyin: Hakka kul olmak, hakka nefer olmak, hakka hizmeti şiar edinmek, inanç ve hizmet adına konuşulanlardan, yapılanlardan, yazılanlardan memnuniyet duymaktır. [/font]

        [font=]Lebbeyk ya Hüseyin: nefse kul olmamak, adamların adamı olmamak, takım tutma mantığına sahip olmamaktır.[/font]

        [font=]Lebbeyk ya Hüseyin diyenlerin: özelde amacı ihlâslı, iman değerlerine tamamen bağlı, takvalı bir mü'min olarak Allah'ın rızasını kazanmak olmalıdır. Genelde amacı ise HZ. SÜLEYMAN'IN karıncası misali EHLİBEYT'e bir karınca olabilmek ve hepsinden önemlisi HZ. FATIMA (s.a) nın şehit olduğu dava uğruna mücadele etmektir. [/font]

        [font=]Lebbeyk ya Hüseyin diyenler şöyle düşünürler: Ehlibeyt davasına, yoluna hizmetin farklı farklı yol ve yöntemleri vardır. Kimi lisanı ile kimi kalemi ile kimi malı ile kimi hazır bulunması ile kimi canı ile kimi medyası ile kimi de bu hizmetleri vererek mücadele edenlere yar ve destek olmaları ile hizmet eder bu ilahi davaya. Yol ve yöntemler yeter ki Kur'an'a, Hz. Peygamber efendimize ve Ehlibeyt imamlarına ters düşmesin. "Bizim yol ve üslubumuz dışında başka yol ve üslup kabul etmeyiz" gibi bir anlayış sahih bir anlayış olmayıp düşünce sahibinin ego ve bencilliğini gösterir. [/font]

        [font=]Lebbeyk ya Hüseyin: [/font]haktan, haklıdan yana olmak, hakkı, haklıyı görmek kadar hakkı söylemek söylemektir de. Ancak ne olursa olsun yeri ve zamanı geldiğinde insanın hakkı söylemesi ve hatta bazı zamanlar hakkı haykırması bir iman tezahürüdür. Çünkü haksızlığın, batılın, yanlışın karşısında susan dilsiz şeytandır sözü çok meşhur bir sözdür ve ilkeli olan hiçbir Müslüman asla bu söze muhatap olmak istemez.

        [font=]Lebbeyk ya Hüseyin diyenler: Allah adına din tüccarlığı yapmazlar. Din tüccarlığı yaparak insanlığı aldatmaz, sömürmezler.[/font]

        [font=]Lebbeyk ya Hüseyin diyenler: [/font][font=]Hz. İmam Ali'nin şu sözünü asla unutmazlar ve günümüz olaylarını, bölgemiz ve komşularımız ile yaşananları bu söz göre tahlil ederler. "Dostlarım üçtür düşmanlarım da üçtür; Dostlarım: Dostum, dostumun dostu, düşmanımın düşmanı. Düşmanlarım: Düşmanım, düşmanımın dostu, dostumun düşmanı." İmam Hüseyin (a.s) cümlenizin şefaatçisi olsun. Allah hepinizden razı olsun. Hepinizi saygı ile selamlıyorum.[/font]



        [font=] MEHDİ AKSU[/font]
        [font=]Allah'a emanet olun[/font][/font]

        Yorum


          #5
          Ynt: Peygamberimiz (s.a.a)’in: "Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin'denim.

          BİSMİ TEALA
          HAMD ALEMLERİN RABB'İ ALLAH'A SALAT VE SELAMI HZ. MUHAMMED (S.A.A) VE PAK EHL-İ BEYT (A.S) OLSUN
          RABB'İMDEN ECİRLERİNİZİN YÜCE OLMASINI DUA EDERİM

          Selamun Aleykum kardeşlerim

          Hz. Mehdi’nin dilinden ‘Hz. Hüseyin’e ağlamanın sevabının neden çok olduğuna’ dair cevap



          Ehlibeyt Haber Ajansı ABNA- Ayetullah Seyyid Behru’l Ulum, Samarra’ya teşerrüf etmek için yalnız olarak yola koyulur. Yolda İmam Hüseyin’e (a.s) ağlamanın günahları bağışladığına dair rivayetler hakkında düşünmeye başladı. O sırada atıyla bir Arap yaklaşarak ona selam verir. Sonra şöyle bir soru yöneltir: “Seyyid! Hangi konuda böyle derinlere dalmış, ne düşünüyorsun? Eğer ilmi bir konuysa şayet bende ilim ehliyimdir.”
          Seyyid Behru’l Ulum şöyle buyurdu: “Bunu düşünüyorum ki Allah Teala, bunca sevabı imam Hüseyin (a.s) ziyaretçileri ve ona ağlayanlar için vermekte. Örneğin ziyaret için her attığı adım için bir hac ve umre sevabı amel defterine yazılmakta ve bir damla gözyaşı tüm küçük ve büyük günahların bağışlanmasına sebep olmakta!” atlı Arap şöyle buyurdu: “Şaşırma! Ben senin için bir örnek vereceğim konu çözülecektir. “Bir kral, saraydakilerle birlikte avlanmak için yola çıkar. Av sahasında yanındakilerden uzaklaşır ve tek başına kalarak kaybolur. Son derece zorluklara ve sıkıntılara düşer. Aşırı derecede acıkır. Birden uzakta bir çadır görür ve o çadıra doğru gider. Çadıra yaklaştığında orada yaşlı bir kadınla bir çocuğu görür. Çadırın kenarında süt veren bir keçi vardır. Bu keçinin sütüyle bu yaşlı kadınla çocuğu geçimini sağlmaktadırlar. Kralın gelmesiyle onu tanırlar, ama ona ikram edecekleri hiçbir şeyleri olmadığı için keçiyi kesip kızartarak ona ikram ederler. Kral, geceyi orada geçirir ve bir sonraki gün yola koyulur. Ve bir yolunu bularak adamlarını bulur. Onlara yaşadıklarını anlatır. Kral, ‘eğer yaşlı kadınla çocuğunun bu yaptıklarına karşılık vermek istersem ne yapmam gerekir’ diye onlardan düşüncelerini ister. Birisi der ki ‘ona yüz koyun verin.’ Vezirlerden olan başka birisi ‘yüz koyun verin ve yüz akçe verin’ der. Başka birisi ‘falan çiftliği verin’ der. Kral der ki her ne verirsem azdır. Çünkü onlar neleri vardıysa bana verdiler. Bende neyim varsa onlara vermeliyim ki böylelikle onlarla ödeşmiş olayım.”

          Sonra atlı Arap Seyyid Behru’l Ulum’a dönerek şöyle buyurur: “Şimdi ey Behru’l Ulum! Seyyid-i Şüheda (İmam Hüseyin) her ne malı, servet vardıysa ve yakını, ailesi, çocukları, kardeşi, kızı, bacısı, başı, boynu ve bedenini Allah yolunda verdi. Dolayısıyla Allah, onun ziyaretçilerine ve ona ağlayanlara bunca sevap veriyorsa, buna şaşırmamak gerekir. Çünkü Allah, Allahlığını imam Hüseyin’e veremeyeceğine göre, onun için yapabileceği her şeyi yapmaktadır. Yani, onun yüce makamlarının dışında ziyaretçi ve ağlayanlara dereceler vermektedir. Tüm bunlara rağmen bunları onun fedakarlığının karşılığı olarak bilmemektedir.” Atlı Arap, bunları dedikten sonra birden Ayetullah Seyyid Behru’l Ulum’un gözlerinden kaybolur gider...
          ABNA.İR

          Allah' emanet olun...

          Yorum


            #6
            Ynt: Peygamberimiz (s.a.a)’in: "Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin'denim.

            İnsanın çevresinden, kendinden, mükafatından geçerek, sadece ve sadece acılığından ve Hüseyne (a.s) yakışırcasına bir damlacık göz yaşı dökebilmesi çok mu ama çok zor!

            Yorum


              #7
              Ynt: Peygamberimiz (s.a.a)’in: "Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin'denim.

              BİSMİ TEALA
              HAMD ALEMLERİN RABB'İ ALLAH'A SALAT VE SELAMI HZ. MUHAMMED (S.A.A) VE PAK EHL-İ BEYT (A.S) OLSUN
              RABB'İMDEN ECİRLERİNİZİN YÜCE OLMASINI DUA EDERİM

              Selamun Aleykum kardeşlerim


              İmam Hüseyin (a.s) kardeşi MUHAMMED-i Hanefiyye'ye verdiği vasiyetnamesinde şöyle yazmıştır:"...Ben azgınlık, makam, fesat, ve zulüm yapmak için Medine'den ayrılmadım. Ben ceddimin ümmetini ıslah etmek, iyiliği emredip kötülükten sakındırmak, ceddim Resulullah (s.a.a) ve babam Ali (a.s)'ın yolunda devam etmek için kıyam ettim. Öyleyse kim bu gerçeği benden kabul ederse (bana itaatte bulunursa), ALLAH'ın yolunu kabul etmiştir; kim de reddederse, ALLAH benimle bu kavmin arasında hükmedene kadar sabrederim (kendi yolumu tutup giderim); ALLAH hükmedenlerin en hayırlısıdır..."

              İmam Hüseyin (a.s) "Beyza" konağında bir fırsat bularak Hürr'ün askerlerine bazı gerçekleri anlatıp kıyam ve hareketinin asıl sebebini şöyle açıklamıştır:"Ey insanlar! Resulullah (s.a.a) buyurmuştur ki: "Kim ALLAH'ın haramını helal bilen, ahdini bozan, Resulünün sünnetine muhalif olan, kulları arasında günah ve haksızlık yapan zalim bir yönetici görür, ameli ve sözüyle ona karşı muhalefet etmezse ALLAH Teala böyle bir adamı, o zalimi sokacağı yere (cehenneme) sokar."

              Ey insanlar! Bilin ki bunlar (Beni Ümeyye) ALLAH'ın itaatini terk edip şeytanın itaatine sarıldılar. Fesadı yayıp İlahi sınırları tatil ettiler. Fey'i (Peygamber'in ailesine mahsus olan ganimeti) kendilerine ayırdılar. ALLAH'ın haramını helal, helalını da haram ettiler. Ben Müslüman toplumu hidayet etmeğe ve onlara önderlik yapmaya, ceddimin dinini değiştiren fasitlerden daha layığım..."


              O On Geceye Yemin Olsun ki... Gelip geçen geceye yemin olsun. Bütün bu anlatılanlarda, akıl sahipleri için bir yemin vardır (Fecr suresi 1,5)

              Allah'a emanet olun...

              Yorum


                #8
                Ynt: Peygamberimiz (s.a.a)’in: "Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin'denim.

                BİSMİ TEALA
                HAMD ALEMLERİN RABB'İ ALLAH'A SALAT VE SELAMI HZ. MUHAMMED (S.A.A) VE PAK EHL-İ BEYT (A.S) OLSUN
                RABB'İMDEN ECİRLERİNİZİN YÜCE OLMASINI DUA EDERİM

                Selamun Aleykum kardeşlerim



                - Mahatma Gandi (Hindistanı Özgürlüğe Kavuşturan Rehber) : Ben İslam’ın büyük önderi İmam Huseyin’in hayatını dikkatle okudum. Kerbela’da yaşanan olayları sayfa sayfa mütalaa ettim. Eğer Hindistan özgür bir ülke olmak istiyorsa Hüseyin’i örnek almalıdır.

                Muhammed Ali Cinnah (Pakistan’ın Kurucu lideri) : Dünyada İmam Hüseyin’in gösterdiği cesaret ve kahramanlığın eşi benzeri yoktur ve olamaz. Bana göre kendisini Irak topraklarında feda eden bu büyük şehidi bütün Müslümanlar örnek almalıdır.


                Charles Dickens (İngiliz yazar) : Eğer Hazreti Hüseyin dünyevi çıkar amaçlı savaşmak isteseydi öyleyse neden kız kardeşlerini eşlerini ve çocuklarını savaşa götürdü? Anlaşılan o ki bu yüce insan sırf İslam yolunda savaşmıştır.


                Thomas Carlyle (İngiliz tarihçi ve filozof) : Kerbela trajedisinden çıkarılacak en iyi ders şudur ki Hüseyin ve arkadaşları Allah’a tam bir inanışla inanmışlardı. Onlar yaptıklarıyla şunu ispatladılar: Hak ile batılın savaştığı yerde sayının önemi yoktur. Benim en çok şaşırdığım şey, Hüseyin’in bu az sayıyla onlara galip gelmesidir.


                Edward Brown (İngiliz oryantalist) : Kerbela anlatıldığı zaman üzülüp gamlanmayan bir kalp var mı acaba? Hatta Müslüman olmayanlar bile o kutsal bayrak altında yapılan pak insanların savaşını inkâr edemezler.


                Frederic Jomes: Hazreti Hüseyin ve diğer kahramanların bize mesajı şudur: Dünyada asla değişmeyen sevgi ve muhabbet gibi kanunlar vardır. Eğer bir insan bu yolda savaşırsa, sevgi ve muhabbet var oldukça Hüseyin her zaman var olacaktır.


                L.M. Boyed: Asırlar boyunca insanlar her zaman cesareti kahramanlığı fedakârlığı ve yüce ruhlu insanları sevmişlerdir. İşte bu insanlar katında özgürlük ve adalet asla esirliğe ve zulme boyun eğmez. İşte İmam Hüseyin ve onun yüceliği bu noktadadır. Ben aradan 1300 yıl geçmesine rağmen onun taraftarlarının yanında yer aldığım için mutluyum.


                Washington Irwing (Amerikalı Tarihçi): İmam Hüseyin Yezid’e teslim olarak hayatını kurtarabilirdi. Ama İslami önderlik onun Yezid’e boyun eğmesine asla izin veremezdi. O İslam dinini Ümeyye’nin oğullarının pençesinden kurtarmak için her türlü sıkıntıya katlanmaya hazırdı zaten. Kızgın güneşin altında Arap topraklarında kuru çölde yatan Hüseyin’in ruhu ölümsüz kalacaktır. Ey yiğit, ey cesaret örneği, ey eşsiz kahraman, ey benim Hüseyin’im!


                Thomas Masarik : Bizim Hıristiyan din adamları da İsa’nın çektiği musibetleri anlatarak halkı hüzünlendirmekteler. Ancak şunu itiraf edelim: Hüseyin’in taraftarlarında olan aşk ve heyecan İsa’nın taraftarlarında asla yok. Zannedersem sebebi şu olmalı: İsa’nın musibeti Hüseyin’in musibetinin karşısında saman parçası ile dağın karşılaştırılması gibidir.


                Moris Doukhiri : Hüseyin’in yas törenlerinde diyorlar ki O,halkın şerefini ve namusunu kurtarmak için ve İslam’ın yüceliği için mücadele etti.Öyleyse gelin biz de onu örnek alalım ve zilletle ölmektense emperyalistlere karşı kahramanca mücadele edelim.


                Martin Deutshch (Alman Ortadoğu uzmanı) : Hüseyin en değerli yakınlarını feda etmekle ve mazlumluğunu ve haklılığını ispat ederek dünyaya fedakârlık dersi verdi. İslam’ın ve Müslümanların adını yücelikle tarih sayfalarına yazdı. İslam’ın bu eşsiz kahramanı dünyaya şu dersi verdi: Zulüm ve haksızlık kalıcı değildir. Zulmün temeli ne kadar gösterişli olsa da hakkın karşısında yenilmeye mahkûmdur.


                Bint’ul Şati (Mısırlı Yazar): Hüseyin’in kız kardeşi Zeynep, Yezid’in ve İbni Ziyad’ın ağzının tadını zehir etti. Onların zafer kadehine zehir kattı. Hüseyin’den sonra Emeviler’in yıkılması, Muhtar’ın kıyamı gibi olaylarda tek örnek Kerbelan’ın eşsiz kahramanı Zeynep idi.


                Liyakat Ali Han (Pakistan'ın ilk başbakanı) : Aşura Günü’nün dünya Müslümanlarının yanında büyük anlamı vardır. Bugün dünyanın en acı ve trajik olayı vuku bulmuş. Hüseyin’in şehadeti acı ile birlikte büyük bir zaferin de habercisidir. Çünkü Allahın iradesine teslimiyet anlamına gelmektedir. Şu dersi almış olduk: Tehlikeler ne kadar büyük olursa olsun, korkmamalı ve adaletten şaşmamalıyız.


                George Cerdak (Hıristiyan yazar ve din adamı) : Yezid, Hüseyin’i öldürmeleri için halkı teşvik ettiğinde ona dediler ki karşılığında ne gibi meblağ vereceksin? Ama Hüseyin’in ashabı diyordu ki: Biz seninleyiz. Eğer yetmiş kez öldürülsek de gene senden asla ayrılmayacağız ve senin yanında savaşıp öleceğiz.


                Abbas Mahmud Akkad (Mısırlı yazar) : Dini ve siyasi hareketler arasında Hüseyin’in hareketi eşsiz bir harekettir. Bu olaydan sonra Emevi devletinin ömrü normal bir insanın ömrü kadar dahi devam edemedi. Hüseyin’in şehadetinden onların devletinin yıkımı arasında sadece altmış küsur sene vardır.


                Antuan Bara (Hıristiyan): Eğer Hüseyin bizden olsaydı onun adına her yere bir bayrak dikerdik ve bütün köylerde onun adına minberler diker ve Hüseyin adına halkı Hıristiyanlığa davet ederdik.


                Gibon (İngiliz tarihçi ) : Kerbela olayının üzerinden yıllar geçti ve biz de onunla aynı topraklarda yaşamadık. Ama Hüseyin’in yaşadığı olay hala burada bile okuyucuları ağlatmaktadır. Tıpkı onunla aramızda bir duygu bağı oluştuğu gibi.


                Nickelson (İsveçli tarihçi) : Ümeyye oğulları serseri gibi İslam’ı yok etmek istiyorlardı ve Müslümanlara aşağılayıcı gözle bakıyordu. Tarihe bakınca şunu anlarsın, din, klasik gösterişe karşı ve ihtişamlı imparatorluğa karşı ayaklanmıştır. Öyleyse tarih insaflıca şunu hükmetmeli ki: Hüseyin’in kanının dökülmesinin tek sebebi Ümeyye oğullarıdır.


                Sir Persy Sickys (İngiliz Ortadoğu uzmanı) : Bu az sayıdaki insan topluluğu öyle kahramanlıklar gösterdiler ki yüzyıllardır işiten herkes onları övmüştür. Bu az sayıdaki insanlar yaptıkları fedakârlıkla isimlerini ulaşılamayacak şekilde tarihe yazdırmışlardır.


                Tomlas Tondon (Hindu, Hindistan Milli Kongresi eski başkanı) : Hazreti Hüseyin’in gösterdiği fedakârlık insanların fikir seviyesini yükseltmiştir ve onun hatırası her zaman baki kalmalıdır.


                Allame Tantavi (Mısırlı ilim adamı) : Hüseyin’in destanı özgürlük âşıklarını Allah yolunda fedakârlığa sevk etmekte ve ölüme kavuşmayı en büyük arzu saymaktadır. Nasıl ki kendileri savaş meydanında daha önce ölmek için birbirleriyle yarışıyorlardı?


                El Ubeydi (Musul Müftüsü) : Kerbela faciası İslam tarihinde eşsizdir. Ona neden olanlar da sayıca nadirdirler. Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de Peygamberine buyurduğu mazlumları savunmayı Hüseyin kendisine görev addetmiş ve bu yolda büyük fedakârlık yapmıştır. O büyük kurbangâhta varlığını feda etti ve Allah katında şehitlerin efendisi unvanını aldı. İstediği hedefe hem de kat kat fazlasıyla ulaştı.

                Allah'a emanet olun...

                Yorum


                  #9
                  Ynt: Peygamberimiz (s.a.a)’in: "Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin'denim.

                  BİSMİ TEALA
                  HAMD ALEMLERİN RABB'İ ALLAH'A SALAT VE SELAMI HZ. MUHAMMED (S.A.A) VE PAK EHL-İ BEYT (A.S) OLSUN
                  RABB'İMDEN ECİRLERİNİZİN YÜCE OLMASINI DUA EDERİM

                  Selamun Aleykum kardeşlerim

                  Bilim adamları Hz. Nuh’un gemisine ait kalıntıları bulduklarında içlerinde Hz. Nuh’a ait olduğu saptanan bazı yazıtlara rastlandı. Yazıtta Hz. Nuh’un Peygamber efendimiz ve Ehlibeytine tevessül ettiği yazılıydı...

                  Hz. Peygamber efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Allah Teala, Nuh kavmini helak etmeyi irade ettiği zaman Nuh’a büyük bir gemi yapmasını emretti. Cebrail’de geminin yapımı için çivilerle ona yardıma geldi. Çivi yığınlarının içinde özel bir parlaklığı olan beş çivinin özel bir yeri vardı. Onların her birinin üzerine mukaddes adlar olan Muhammed, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin adları işlenmişti.

                  Hz. Nuh onlardan hangisini kaldırsa gece karanlığında yıldız gibi parlıyordu. Beşinci çiviyi kaldırdığında çivi parlamasıyla birlikte göz yaşı akmaya başladı. Nuh (a.s) Cebrail’e “Bu çivi ve göz yaşı nedir?” diye sordu. Hz. Cebrail (a.s) “Bu Hüseyin bin Ali’nin çivisidir.” Dedi. Hz. Nuh, o çivilerin her birini geminin bir tarafına çaktı.


                  Hz. Peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur: “وَحَمَلْنَاهُ عَلٰى ذَاتِ اَلْوَاحٍ وَدُسُرٍ

                  “Nuh'u da tahtalardan yapılmış, çivilerle çakılmış gemiye bindirdik. (Kamer Suresi, 13. Ayet)”

                  Ayette geçen “elvah”tan kasıt geminin tahtalarıdır, “duser”den kasıt ise biziz. Eğer biz olmasaydık gemi hareket etmezdi.”[1]

                  Sovyetler Birliği Arkeologlarının Hz. Nuh’un Gemisiyle İlgili Raporu

                  Bilim adamları Hz. Nuh’un gemisine ait kalıntıları bulduklarında içlerinde Hz. Nuh’a ait olduğu saptanan bazı yazıtlara rastlandı. Bu yazıtlar eski dillere ait olduğu için anlaşılması oldukça zordu. Yazıtların ne anlama geldiğini anlamak için Sovyetler Birliği Arkeoloji Genel İdare Kurulu, Rus ve Çinli arkeolog, dil bilimci ve grafologlardan oluşan 7 kişilik uzman bir ekip kurdu. Uzman ekip şu kişilerden oluşmaktaydı:

                  1- Profesör Sula Nouf, Moskova Üniversitesinde antik ve eski diller profesörü.

                  2- İfahan Khnyo, Çin Lolohan College Üniversitesi öğretim görevlilerinden ve dil bilimci.

                  3- Mishanin Loferenk, Sovyetler Birliği Tarihi Eseler Başkanı.

                  4- Tanmol Gorf, Kivzo College Üniversitesi dil üstadı.

                  5- Profesör Day Rakhn, Lenin Akademi ilimleri arkeoloji üstadı.

                  6- Im Ahmed Kolad, Sovyetler Birliği Tetkik, keşif ve Arama Genel Başkanı.

                  7- Major Kolotov, Stalin Üniversitesi Rektörü.

                  Bu heyet 8 aylık bir araştırma ve tetkikin ardından Sovyetler Birliği Arkeologlarına aşağıdaki şu raporu sundu:

                  1- Bu tahta yazıtta, önceki kazı çalışmalarında elde edilen tahtalarla aynıdır. Hepsi Nuh’un gemisine ait parçalardır. Ancak bir farkla ki bu yazıt öncekiler gibi çürümemiş ve yazıtlar okunabilecek kadar belirgin ve açıktır.

                  2- Bu yazıttaki yazı “Samani” veya “Sami”[2] diline aittir ki gerçekte dillerin anası olan Sam bin Nuh’un diline dönmektedir.

                  3- Yazıttaki bu harf ve kelimelerin anlamı şöyledir:

                  Hz. Nuh’un tevessül ettiği 5 kişi (aleyhimu’s selam) ve bu beş kişinin adları gemiye işlenmiş bir şekilde şu şekildedir:

                  “Ey benim Allah’ım!

                  Ey benim yardımcım!

                  Merhamet ve kereminle bana yardım et.

                  Mukaddes zatlar olan Muhammed, İlya (Ali), Şeber, (Hasan), Şubeyr (Hüseyin) ve Fatıma’nın hatırına.

                  Bu beş kişi, herkesten daha azametli ve ihtiramı farz olan kişilerdir.

                  Onların hepsi büyük ve değerlidir.

                  Dünya onların yüzü suyu hürmetine kurulmuştur.

                  Onların adlarının hürmetine bana yardım et.

                  Sadece sen beni doğru yola iletebilirsin.”

                  Sonradan İngiliz bilim adamı, Mencester üniversitesi antik diller üstadı Mr. İnef Maks bu duayı Rusçadan İngilizceye şu şekilde tercüme etmiştir:

                  O. my god my helper , keep my hand with merey and
                  with your holy bodies : mohamad , alia , shabbar , shabbir , fatema .
                  they allare biggests and honourables . the world established for them .
                  help me by their names . you can refrm to right .


                  Bu dua daha sonra aşağıdaki dergi ve gazetelerde yayınlanmıştır:

                  1 - Kasım 1953 yılında Moskova’da yayınlanan aylık dergide.

                  2 - 28 Aralık 1953 yılında Weekly Mirror dergisinde.

                  3 - 31 Mart 1954 yılında Kahire’de yayınlanan el-Huda gazetesinde.

                  4 - Ocak 1954 yılında Londra’da basılan “Starof bartania” aylık dergisinde.

                  5 -1954 yılında Londra’da yayınlanan “Star İngiliz” dergisinde.

                  6 -1954 yılında Manchester’da yayınlanan Sun light gazetesinde.

                  Daha sonra Pakistan’ın “Ehl-i Hadis” gazetesinin genel yayın yönetmeni Pakistanlı ünlü bilim adamı ve muhaddis Seyyid Mahmut Gilani, bu yazıtı Urducaya tercüme ederek “İlya (Ali), Dünya Dinlerinin Kurtuluş Merkezidir” adlı kitapta yayınladı. Bu ünlü bilim adamı araştırma ve incelemelerinin ardından Ehli sünnet mezhebini terk ederek Ehlibeyt (a.s) mektebine geçerek Şia olmuştur. (abna)
                  [img width=307 height=561]http://b1212.hizliresim.com/14/5/gm43h.jpg[/img]

                  Not: Hz. Nuh’un duasını ihtiva eden bu yazıt şu anda “Roma”da Vatikan’ın Müzesinde bulunmaktadır.

                  [1] - Biharu’l Envar, c. 26, s. 322 hadis: 14 ve Amanu’l Ahtar, s. 107 ve 108.
                  [2] - Hz. Nuh’un üç oğlundan birinin adı.

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: Peygamberimiz (s.a.a)’in: "Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin'denim.

                    BİSMİHİ TEALA
                    HAMD ALEMLERİN RABB'İ ALLAH'A SALAT VE SELAMI HZ. MUHAMMED (S.A.A) VE PAK EHL-İ BEYT (A.S) OLSUN
                    RABB'İMDEN ECİRLERİNİZİN YÜCE OLMASINI DUA EDERİM

                    Selamun Aleykum kardeşlerim






                    Herkesin gözü önünde gerçekleşti İmam Hüseyin’in (a.s) Kabrine Ait Toprak Kana Dönüştü / Foto
                    Kanlı Aşura faciasının üzerinden yaklaşık olarak 1400 yıl geçmesine rağmen bu ateş gök ve yeryüzünde halen tazeliğini korumakta ve kainat Peygamber evlatlarına yas tutmaktadır.

                    Kerbela Müzesinde sergilenmekte olan İmam Hüseyin’in (aleyhi selam) kabrine ait bir miktar toprak dün (25 Kasım 2012) Aşura günü herkesin gözleri önünde kan rengine büründü.

                    Bu olay, müzeyi ziyaret etmekte olan ziyaretçilerin gözleri önünde gerçekleşti. İmam Hüseyin (a.s) Türbe yetkilileri ve aynı şekilde Hz. Ebu’l Fazl (a.s) Türbesine ait resmi Web sitesi (kefil sitesi) de olayı doğruladı.

                    Aşağıdaki fotoğraflar kan şekline bürünmüş İmam Hüseyin’in (a.s) kabrine ait toprağa aittir:





                    Şii ve Sünni kitaplarında nakledilen muteber hadislerde Hz. Peygamber efendimiz (s.a.a) bir miktar Kerbela toprağını avucuna alarak değerli eşi Ümmü Seleme’ye vererek şöyle buyurdu: “Her ne zaman bu toprak kan rengine dönüşürse Hüseyin (a.s) evladım Kerbela denilen topraklarda öldürülecektir.”

                    قال رسول الله (ص): يا أم سلمة إذا تحولت هذه التربة دما فاعلمي أن ابني قد قتل.



                    “Sonra, bütün bunların ardından kalbiniz yine katılaştı. Sanki taş kesildi, hattâ taştan da katılaştı. Çünkü öyle taşlar vardır, bağrından nehirler çağlar. Öyleleri var ki, yarılır da aralarından sular akar. Öyleleri var ki, Allah korkusundan parçalanıp aşağılara yuvarlanır. Allah ise sizin yaptıklarınızdan asla habersiz değildir.” (Bakara, 2/74)

                    Yorum


                      #11
                      Ynt: Peygamberimiz (s.a.a)’in: "Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin'denim.


                      BİSMİHİ TEALA
                      HAMD ALEMLERİN RABB'İ ALLAH'A SALAT VE SELAMI HZ. MUHAMMED (S.A.A) VE PAK EHL-İ BEYT (A.S) OLSUN
                      RABB'İMDEN ECİRLERİNİZİN YÜCE OLMASINI DUA EDERİM

                      Selamun Aleykum kardeşlerim













                      Yorum


                        #12
                        Ynt: Peygamberimiz (s.a.a)’in: "Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin'denim.


                        BİSMİHİ TEALA
                        HAMD ALEMLERİN RABB'İ ALLAH'A SALAT VE SELAMI HZ. MUHAMMED (S.A.A) VE PAK EHL-İ BEYT (A.S) OLSUN
                        RABB'İMDEN ECİRLERİNİZİN YÜCE OLMASINI DUA EDERİM

                        Selamun Aleykum kardeşlerim


                        Büyük Britanya tarihinde Aşura İzi

                        TAHA HABER -[font=] İngiltere tarihi kitaplarının birinde ilginç bir olaya yer veriliyor. İngiliz tarihçi Michael Swanton "The Anglo-Saxon Chronicles" (Anglo-Sakson salnameleri) adlı kitabında, geçmiş bir tarihte İngiltere’de kanlı yağmurların yağdığını ve ülkedeki süt ve yağların kana dönüştüğünü belirtiyor.[/font]

                        İngiliz tarihçi kitabın 38. sayfasında 685 yılı olaylarını şu şekilde ifade ediyor: "İn this year in Britain it rained blood, and milk and butter were turned into blood" yani "685 yılında İngiltere semalarında kanlı yağmur yağdı. Süt ve tereyağları kana döndü".

                        Miladi takvim ile 685 yılı Aşura olayının gerçekleştiği yıla, yani kameri tarihi 61 yılına denk geliyor. İmam Hüseyin'in 72 yareniyle birlikte Kerbela çölünde hunharca şehit edilmesine denk geliyor. İslam tarihi kitaplarında da Aşura gününde böyle olayların gerçekleştiği görülmüştür.







                        Allah'a emanet olun...

                        Yorum


                          #13
                          Ynt: Peygamberimiz (s.a.a)’in: "Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin'denim.

                          BİSMİ TEALA
                          HAMD ALEMLERİN RABB'İ ALLAH'A SALAT VE SELAMI HZ. MUHAMMED (S.A.A) VE PAK EHL-İ BEYT (A.S) OLSUN
                          RABB'İMDEN ECİRLERİNİZİN YÜCE OLMASINI DUA EDERİM
                          Selamun Aleykum kardeşlerim


                          Fransız Aile Mersiye Okutuyor

                          [color=rgb(153, 51, 0)]Şeyh Muhammed Hasan Mevlevî Kandaharî şöyle anlatır:[/color]

                          [color=rgb(153, 51, 0)][/color][color=rgb(0, 0, 0)]Elli yıl önce Muharrem ayının on dördüncü gününde, Meşhed İmam Rıza Türbesi sorumlusu Zabıt Bey’in evinde yapılan mersiye merasiminde merhum Şeyh Muhammed Bakır, şöyle bir olay anlattı:[/color][color=rgb(153, 51, 0)]

                          [/color][color=rgb(0, 0, 0)]Bir Muharrem ayında Paris’te ikamet eden bir grup İranlı, İmam Hüseyin’e mersiye okumam için beni davet etmiş, ben de kabul etmiştim.[/color][color=rgb(153, 51, 0)]

                          [/color][color=rgb(0, 0, 0)]Birinci akşam Fransalı bir mücevher satıcısı, ailesiyle birlikte bu meclise katılmıştı. Meclis sona erdiğinde yanıma gelerek “Efendim, bizim bir nezrimiz var. Eğer uygun görürseniz on gece boyunca şu adrese gelip mersiye okumanızı istiyoruz!” dedi. Meclis bittiği için orada hazır bulunan izin alarak ayrıldılar. Bazıları beni oradan alarak Fransalıların evine götürdüler. Orada da yaklaşık bir saat mersiye okudum. Farsça bilen İranlılar ağlıyorlardı. Fransız aile de üzgün bir edayla anlattıklarımı dinliyor, Farsça bilmemelerine rağmen tercüme edilmesini istemiyorlardı. Bu durum Tasuâ akşamına kadar devam etti.[/color][color=rgb(153, 51, 0)]

                          [/color][color=rgb(0, 0, 0)]Aşura akşamı o geceye ait ameller ve dualar nedeniyle programımız uzun sürdü ve bu yüzden Fransız ailenin evine gidemedik. Ertesi gün Fransız aile yanımıza gelerek şikayetlerini bildirdiler. Aşura akşamına has amelleri yapmakla meşgul olduğumuzu söyleyince kabul ettiler. Ama nezirlerini yerine getirmek için onuncu ve on birinci gece de evlerine gitmemizi istediler.[/color][color=rgb(153, 51, 0)]

                          [/color][color=rgb(0, 0, 0)]Kısacası, mersiye sona erdikten sonra bana yüz altın lira verdiler. “Bu nezirin nedenini bana söylemediğiniz sürece parayı almam!” dedim. Bunun üzerine Fransız koca, şöyle anlattı:[/color][color=rgb(153, 51, 0)]
                          [/color][color=rgb(0, 0, 0)][/color][color=rgb(255, 0, 0)]<<[/color][color=rgb(0, 0, 0)]Geçen yıl Muharrem ayında Bombay’da idik. Bütün servetimin içinde olduğu mücevher sandığı çalınmıştı Üzüntüden kahroluyor, ktiz geçireceğimden korkuyordum. Bulunduğumuz evin karşısında geniş bir cadde vardı. Zülcenah Müslümanları yalınayak ve üstsüz bir şekilde caddede sine dövüyor, mersiye okuyorlardı. Bir çırpıda merdivenlerden aşağı inerek ben de bu törene katıldım. Onların arasında tıpkı onlar gibi davranıyordum. Bu törenin sahibine kendi içimden, “Eğer çalınan mücevherlerimi geri gönderecek olursan, önümüzdeki yıl nerede olursam olayım senin için mersiye okutacak ve mersiye okuyan kimseye yüz altın vereceğim!” dedim.[/color][color=rgb(153, 51, 0)]

                          [/color][color=rgb(0, 0, 0)]Birkaç adım yürüdükten sonra hiç tanımadığım rengi kaçık ve nefes nefese kalmış birinin yanıma gelerek sandığı elime tutuşturup kaçtığını gördüm. Çok sevinmiştim. Öylece yoluma devam ettim. Daha sonra eve giderek sandığı açıp mücevherlerimi saymaya başladım. Bütün mücevherlerim yerindeydi ve hırsız birini dahi almamıştı. Annem-babam sana feda olsunlar Ey Hüseyin (as)![/color][color=rgb(255, 0, 0)]>>[/color][color=rgb(0, 0, 0)][/color][color=rgb(153, 51, 0)]

                          [/color][color=rgb(0, 128, 0)]…..Nerde görülmüş dostlarını mahrum bıraktığın?[/color][color=rgb(0, 128, 0)]Sen, düşmanına dahi lütufla baktın……[/color][color=rgb(153, 51, 0)]

                          [/color][color=rgb(0, 0, 0)]İmam Hüseyin’e (as) tevessül ederek sıkıntılarını gideren ve muratlarına eren birçok gayri Müslim’in olduğunu daha önce de belirtmiştik. Hatırlayacağınız üzere Hindistan’da, yıllık kazançlarına İmam Hüseyin’i ortak eden ve gelirlerinin bir bölümünü Muharrem ve Sefer aylarında matem meclislerine harcayan ve bu harcamaları işlerinin bereket kaynağı sayan bazı Hinduların varlığından söz etmiştik.[/color][color=rgb(153, 51, 0)]

                          [/color][color=rgb(0, 0, 0)]Evet, İmam Hüseyin’den (as) iman, mağfiret, rahmet, şefaat, berzah ve kıyamet için kurtuluş, saadet ve cennet dileyen herkes nasıl istediğine kavışacaksa, O’na tevessül eden bir kimse de dünyevî hacetlerini muhakkak elde edecektir. (Bi-iznillah)[/color][color=rgb(153, 51, 0)]

                          [/color][color=rgb(0, 0, 0)]Nitekim İmam’ın ziyaretnamesinde şöyle yazılıdır:[/color][color=rgb(153, 51, 0)]

                          [/color][color=rgb(0, 0, 255)]“Kim senin lütuf eteğine tutunmuşsa mahrum olmamıştır ve kim sana sığınmışsa güvende kalmıştır.”[/color][color=rgb(153, 51, 0)]

                          [/color][color=rgb(0, 0, 0)]—————–[/color][color=rgb(153, 51, 0)]

                          [/color][color=rgb(51, 153, 102)]Ayetullah Destgayb’ın “Gizemli Öyküler” kitabından alıntıdır.[/color][color=rgb(153, 51, 0)]

                          [/color][color=rgb(51, 153, 102)]Öykü:136 Sayfa:316[/color][color=rgb(153, 51, 0)]

                          [/color]Allah'A emanet olun...

                          Yorum


                            #14
                            Ynt: Peygamberimiz (s.a.a)’in: "Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin'denim.

                            BİSMİ TEALA
                            HAMD ALEMLERİN RABB'İ ALLAH'A SALAT VE SELAMI HZ. MUHAMMED (S.A.A) VE PAK EHL-İ BEYT (A.S) OLSUN
                            RABB'İMDEN ECİRLERİNİZİN YÜCE OLMASINI DUA EDERİM
                            Selamun Aleykum kardeşlerim


                            İmam Hüseyin’in İnayeti

                            [color=rgb(255, 0, 0)]Serkuh Darab sakini takva ehli alimlerden Şeyh Muhammed Ensarî şöyle anlatır:[/color]
                            [color=rgb(0, 0, 0)]“1373 yılında Kerbela’ya müşerref olduğumda oğlum hasta idi. Şifa bulması için onu da yanımda götürdüm. Erbain günü oğlum ile beraber Fırat Nehri’nin kenarına gittik. Ziyaret guslü almak amacıyla nehre girdik. Gusül ile meşgulken akıntı ansızın oğlumu sürükleyip götürdü. Kafası dışında tüm bedeni suyun içindeydi. Yüzmeye takatim kalmamıştı. Kurtarmak için yardım edecek kimse yoktu. Üzgün ve kırık bir kalple İmam Hüseyin (as) hürmetine O’ndan yardım istedim. Birden oğlumun bana doğru geldiğini gördüm. Elinden tutup sudan çıkardım. Neler olduğunu sorduğumda, “Kimseyi görmedim ama sanki biri kollarımdan tutmuştu ve sana doğru getiriyordu” diye cevap verdi. Bunu duyunca duamı kabul ettiği için Rabbime teşekkür edip şükür secdesine kapandım.[/color][color=rgb(255, 0, 0)]


                            [/color][color=rgb(0, 0, 0)]—————[/color][color=rgb(255, 0, 0)]


                            [/color][color=rgb(0, 0, 255)]Ayetullah Desygayb’ın “Gizemli Öyküler” kitabından alıntıdır.[/color][color=rgb(255, 0, 0)]

                            [/color][color=rgb(0, 0, 255)]Sayfa:164 Öykü:81[/color][color=rgb(255, 0, 0)]

                            [/color]Allah'a emanet olun...

                            Yorum


                              #15
                              Ynt: Peygamberimiz (s.a.a)’in: "Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin'denim.

                              BİSMİHİ TEALA
                              HAMD ALEMLERİN RABB'İ ALLAH'A SALAT VE SELAMI HZ. MUHAMMED (S.A.A) VE PAK EHL-İ BEYT (A.S) OLSUN
                              RABB'İMDEN ECİRLERİNİZİN YÜCE OLMASINI DUA EDERİM

                              Selamun Aleykum kardeşlerim;


                              Şam Harabesi ve Hz. Rugeyye

                              Ağıtlar öylesine hazindi ki sesleri duyan bütün Şamlılar ellerinde olmaksızın gözyaşlarına boğuluyordu.



                              Hz. Rukayye'nin elîm şehadetini birkaç farklı şekilde nakletmişlerdir. Biz de, burada, bu hususta birkaç rivayet nakledeceğiz.

                              1-Kamil-i Bahaî'nin Nakli Şeyh İmaduddin Haşan b. Ali b. Muhammed b. Ali et-Taberî, Kamil-i Bahaî adlı eserinde,

                              Hz. Rukayye'nin (s.a) şahadeti hakkında şöyle yazar:

                              Haviye adlı kitapta rivayet edilir ki: "Nübüvvet hanedanının kadınları, babalarının şahadetlerini küçük çocuklardan "Babalarınız yolculuğa çıktı!" diyerek saklıyorlardı. Bu durum, Yezid (l.a) onları kendi sarayına esir olarak getirinceye kadar sürdü.

                              Hz. Hüseyin'in (a.s) o sıralar dört yaşında bir kızı vardı. Bir gece oldukça perişan bir halde uykudan uyanarak;

                              "Az önce babamı (rüyada) gördüm, babam nerede?" diye feveran etmeye başladı.

                              Kadınlar onun bu sözünü duyunca öylesine ağlaştılar ki Yezid (l.a), bu sesler karşısında uykudan uyandı. Neler olduğunu sorunca durumu ona izah ettiler. Bunun üzerine Yezid (l.a), babasının kesik başını küçük kıza götürmelerini emretti.

                              İmam Hüseyin'in (a.s) kesik başını küçük kızın yanma götürdüklerinde "Bu ne?" diye sordu. Orada bulunanlar "Babanın kesik başı!" deyince dehşete kapıldı. Ah ile feryat etti. Bu acı hadiseden sonra hastalandı ve birkaç gün sonra can verdi.

                              2-Allame Tureyhî'nin Nakli Mecmau'l-Bahreyn adlı eserin yazarı büyük araştırmacı Şeyh Fahreddin et-Tureyhî (Ö.1085 hicri)

                              Muntahab-ı Tureyhî adlı eserinde Hz. Ru-kayye'nin (s.a) şehadetini nakletmiştir. Kitapta belirtilen olay, özetle şöyledir:

                              "Küçük kız, üç yaşındaydı. Yezid'in emriyle ona ve İmam Hüseyin'in (a.s) Ehlibeyt'ine bir ev vermişlerdi. Bu evde esirler, İmam Hüseyin (a.s) ve Kerbela şehitlerine yas tutuyorlardı. Üç yaşındaki bu kız, sürekli babasını soruyor, her defasında;

                              "Baban yolculuğa çıktı, yakında dönecek!" diye geçiştiriyorlardı.

                              Derken küçük kız, bir gece rüyasında babasını gördü. Uykudan uyanınca yüksek sesle ağlamaya başladı...

                              Daha sonra hadisenin devamı, aşağıdaki tarikle nakledilmiştir.

                              3-el-İkad Adlı Kitabın Nakli Allame Hairî (ö. 1384 hicri)

                              Maali's-Sibtayn adlı eserinde şöyle yazar: Sikatu'l-İslam Seyyid Ali Şah Abdulazim (ö. 1334 hicri) el-İkad adlı eserinde Hz. Rukayye'nin (s.a) şahadetine geniş yer vermiştir.

                              Yazar, özetle şöyle anlatır: İmam Hüseyin'in (a.s) çok sevdiği küçük bir kızı vardı. O da babasına oldukça düşkündü. Adı Rukayye (s.a) olan bu kız henüz üç yaşındaydı. O da diğer esirlerle birlikte Şam'a getirilmişti.

                              Babasının yokluğundan dolayı gece-gündüz ağlıyordu. Her defasında ona babasının yolculuğa çıktığını söylüyorlardı.

                              Derken, bir gece rüyasında babasını gördü. Uykudan uyanınca babasına olan özlemle bağırıp ağlamaya başladı. Sürekli "Bana babamı getirin, gözümün nurunu getirin!" diye ağlayıp feryat ediyordu.

                              Orada bulunanlar susturmak istedikçe daha da ağlıyor, (kötü şeyler sezmişçesine) hazin hazin etrafı süzüyordu. Onunla birlikte tüm Ehlibeyt hüzne boğulmuş, gözyaşı döküyordu.O an herkes perişan olmuştu. Acıyla seslerini yükseltmiş hep birlikte ağlıyorlardı.

                              Derken, ağlama sesleri, geceyi sarayında geçiren Yezid'e (l.a) kadar ulaştı. Durumdan huzursuz olan Yezid (l.a) memurlarına neler olup bittiğini sordu.

                              Orada bulunanlardan biri: "Hüseyin'in (a.s) küçük kızı bu gece rüyasında babasını görmüş; uyandığı andan beri babasını isteyip duruyor, sürekli de ağlıyor" dedi.

                              Bunun üzerine Yezid (l.a): "Öyleyse babasının kesik başını götürüp gözünün önüne koyun; böylece sakinleşir" diye çıkıştı.

                              Memurlar İmam Hüseyin'in (a.s) mübarek kesik başını yayvan bir tepsiye koyup üzerini havluyla örterek Hz. Rukayye'ye (s.a) götürdüler.

                              Hz. Rukayye (s.a) (tepsiyi görünce): "Nedir bu? Ben yemek istemem, babamı istiyorum" dedi.

                              Memurlar: "Baban burada" diye cevap verdiler.

                              Hz. Rukayye (s.a) küçük elleriyle havluyu araladı. Ansızın babasının kesik başını gördü.

                              "Bu baş kime ait?" diye sordu.

                              "Babana ait!" cevabını alınca hemen kucağına alıp bağrına bastı. Gözyaşları arasında acı bir ses tonuyla kesik başa hitaben şöyle dedi:

                              "Babacığım! Seni kendi kanınla kim boyadı?

                              Babacığım! Can damarını kim kesti ?

                              Babacığım! Bu küçük yaşımda kim beni yetim bıraktı?

                              Babacığım! Şu küçük yetim kızın büyüyünceye kadar kime sığınsın ?

                              Babacığım! Kadınlar başlarında bir örtü olmadan ne yapsınlar?

                              Babacığım! Esir edilen kadınlar nereye gitsinler?

                              Babacığım! Ağlayan gözlerden ne çare beklenir?

                              Babacığım! Etrafa dağılan şu kimsesiz kadınlar ne yapsınlar?

                              Babacığım! Saçları perişan hâlde olan kadınlar nereye gitsinler?

                              Babacığım! Senden sonra biz ne yaparız?

                              Senden sonra geçen günlere yazıklar olsun!

                              Yazıklar olsun kimsesizliğe! Babacığım!

                              Keşke canım sana feda olsaydı!

                              Babacığım! Keşke daha önce kör olsaydım (da senin kesik başını görmeseydim.)

                              Babacığım! Keşke bu günden önce ölseydim de sakallarının kanınla boyandığını görmeseydim!

                              Daha sonra dudaklarını İmam Hüseyin'in (a.s) dudaklarına koydu. Gözyaşları arasındaansızın bayıldı. Kaldırmak için yanma koştuklarında öldüğünü fark ettiler.

                              Ehlibeyt'in feryadü figanı daha da yükseldi, acıları tazelendi. Ağıtlar öylesine hazindi ki sesleri duyan bütün Şamlılar ellerinde olmaksızın gözyaşına boğuluyordu. O gün kadın-erkek tüm Şam ahalisi ağlamıştı.

                              Yezid'in (l.a) emriyle Hz. Rukayye (s.a) gusledildi, kefenlendi ve toprağa verildi...

                              (İmam Hüseyin'in(a.s) Küçük Kızı Hz. Rukayye (s.a)) kitabından alıntıdır. S.41 ila 46

                              EHLADER-Maniviyet Çeşmesi

                              Allah'a emanet olun...

                              Yorum

                              YUKARI ÇIK
                              Çalışıyor...
                              X