Selam olsun yardımcısız kalan mazluma.
Selam olsun zulümle kanı akıtılana.
Selam olsun yarala-rının kanıyla yıkanana.
Selam olsun toz-toprağa bulanmış yanaklara.
Selam olsun kana boyanan sakallara.
Selam olsun susuz kalan dudaklara.
Selam olsun gözler önünde başı kesilene.
Selam olsun parçalanmış bedenlere.
Selam olsun Kerbela'da yatana.
Selam olsun gökyüzünün ağla-dığı Hüseyin'e.
Selam olsun sana, öyle bir kimseden taraf ki, kalbi senin musibetinle yaralanmış ve gözleri seni hatırladığında (devamlı) ağlamış.
Öyle bir kimsenin selamı ki, eğer Kerbela'da olsaydı, canıyla keskin kılıçların karşısında seni korurdu, sana zulmeden-lerle cihad edip, zalimlere karşı sana yardımda bulunurdu, ruhunu, cismini, malını ve evladını senin uğruna feda ederdi.(Ey Hüseyin!) Her ne kadar zaman beni geri bıraktı, ilahî takdir de benim (senin zamamnda olup) sana yardımcı olmama engel oldu ve ben sana karşı savaşanlarla savaşamadım, düşmanlarına karşı düşmanlığımıgösteremedim.
Ama (onun yerine) sabahlar ve akşamlar (her zaman) sana ğöz yaşı dökerim. (Eğer ğöz yaşım kurursa) göz yaşı yerine kan ağlarım;

Gidip Kerbela’ya, ben efendimin Kapısında boyun büksem ağlasam. Huzurunda bin defa eylesem yemin Hıçkırıp, içimi çeksem ağlasam.
Allahumme Salli Ala Muhammed Ve Al-i Muhammed Ve Accil Ferecehum Ve Leanellahu E'daallahi Zalimihim Mine'l-Evveline Ve'l-Ahirin
İmam Seccad (a.s)’ın kölelerinden birisi; “Efendim! Keder dolu ve göz yaşı ile geçirdiğiniz günler sona ermedi mi hala?”deyince
İmam Seccad (a.s) şöyle buyurdular:“Vay olsun sana, Yakup (a.s)'ın kendisi hem peygamber, hem de peygamber oğluydu, on iki oğlu var olmasına rağmen, Allah Teala onlardan birisini ondan sakladığında, oğlu (Yusuf) dünyada diri olduğu halde onun üzüntüsünden dolayı saçları ağardı, beli büküldü, gözleri çok ağladığından dolayı kör oldu. Ama ben babam, kardeşim ve akrabalarımdan 17 kişinin naşını yeryüzüne serilmiş olarak gördüm; öyleyse üzüntüm nasıl sona erebilir ve ağlamam nasıl son bulabilir.”Kaynak:
Lühuf, S. 209.İmam Humeyni (r.a) şöyle buyuruyor:'Bin dört yüz senedir bu minberler, bu mersiyeler, bu ağıtlar ve bu sinezenler bizleri (İslam ve Müslümanları) korumuştur.'
[1][1] -Cevad Muhaddisi, Ferheng-i Aşura, s.339
Başa Kama Vurma meselesi hükmü ilk olarak Ayetullah Naini'de soruldu. Onun fetvası hem kendi zamanının, hem de daha sonra gelen mercilerin dayanağı olmuştur. Ayetullah Naini, başa kama vurma hakkında herhangi bir ayet ve hadisin olmadığını belirttikten sonra eğer insan bedenine zarar vermezse caiz olduğu fetvasını vermiştir. Ondan sonra gelen onlarca taklit merciide bu görüşü kabul etmiş, aksi yönde fetva vermemişlerdir.
[2][2] - Cevad Muhaddisi, a.g.e. s.215
__________________
Yorum