Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

iftiralar ve zulümler kavşağında nur-u şia-i Ehlibeyt

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #16
    Ynt: iftiralar ve zulümler kavşağında nur-u şia-i Ehlibeyt

    [img width=487 height=525]http://img137.imageshack.us/img137/9946/kitabnz.jpg[/img][img width=477 height=525]http://img696.imageshack.us/img696/5007/kurantahrifedilmidir.jpg[/img]
    görmekte olduğunuz Ayetullah Fani Asfahaniye ait olan "Araun Havlel Kuran" adlı kitabın 88-ci sayfasıdır. işaretlenmiş yerde şu ifadeler var

    Soru: Kuranın tahrif edildiğini söyleyenler kimdir ve delilleri nedir?
    Cevap: muhaddislerden ve haber hafızlarından ba`zıları bunu söylemişlerdir. Buna dair haberler ilk defa Ali b. İbrahim Kummi r.a kendi tefsirinde geçiyor.


    ilk olarak, Ayetullah Fani Asfahani "Kuran tahrif edilmiştir" demiyor, sadece kendisine sorulan soruya cevap veriyor. daha sonra Ali b. İbrahim Kumminin r.a Tefsirinden bazı örnekler veriyor. "Tefsiri Kummi"ye gelince, bu kitabın tamamı Ali b. İbrahim Kummiye r.a ait değildir, aksine bu kitabı Ebul Fazl el Abbas b. Muhammed adlı birisi cem etmişdir ki, o meçhuldür:

    انّ جامع التفسير ـ أعني : أبا الفضل العباس بن محمد ـ مجهول الحال ولا ذكر له في الأُصول الرجاليّة

    Bu tefsiri cem eden -Ebul Fazl el Abbas b. Muhammed- meçhudür. Onun hakkında rical kitaplarında bilgi yoktur.


    دروس موجزة في علمي الرّجال والدّراية
    Şeyh Cafer Subhani, "Külliyati fi ilmir rical"

    Yorum


      #17
      Ynt: iftiralar ve zulümler kavşağında nur-u şia-i Ehlibeyt

      [img width=359 height=525]http://velayet.files.wordpress.com/2011/01/iftira_emam.jpg[/img][img width=360 height=525]http://velayet.files.wordpress.com/2011/01/iftira_emam1.jpg[/img]
      resimde gördüğünüz imam Seyyid Humeynin r.a telif ettiği "Misbahul Hidaye" kitabının 145-ci sayfasıdır. resimden de göreceğiniz gibi sayfadan sadece bazı sözler aktarılmış ve gerisi silinmiştir. vehhabiler burada imam Seyyid Humeynin r.a "Rabbinize kavuşacağınızı iyice anlamanız için" (Rad suresi 2-ci ayet)indeki "Rabb" sözünü 12 imam şeklinde tefsir ettiğini ve bununlada aslında imamların a.s Rabb olduğuna iman ettiğini ortaya koyduğunu idda ediyorlar. İran analiz yönetimi de bunu aynen kopyalamış ve sitesine koymuştur. işte link: İran anazliden imam Seyyid Humeyniye r.a iftira

      öncelikle şunu söyleyelim ki, bu kitap irfan kitabıdır. ve imam r.a burada Allahın sıfatlarından söz ediyor. işaretlenmiş yerden önceki cümlede imam r.a "Mudebbir" ve "Mufassıl" adlı sıfatların "Rabb" adlı sıfatın vezileri olduğunu, "Rabb" adlı sıfatın ise "Mudebbir" ve "Mufassıl" adlı sıfatların imamı olduğunu söylüyor. yani kavuşacağımız "Rabb" "Mudebbir" ve "Mufassıl" adlı sıfatların imamı olan sıfattır.

      ikinci olarak, şunu söyleyeyim ki, bu sözler imama r.a ait değil, imam r.a bu sözleri sünni (vehhabilere göre sufi) filozof ibni Arabiden aktarıyor. en basit mantıkla şunu düşnmek gerekir. ibni Arabi gibi bir sünni alimi imameti kabullenmediği halde nasıl oluyorda "bu ayette geçen Rabb sözünden maksat masum imamdır" diyor? bu kitap türkçeye çevrilmiştir, isteyenler kevseryayinciliktan temin edip kitaba baka bilirler.

      kaynak: Velayet
      not: yazılarımda geçen renkli yerler kaynakların olduğu linklerdir, üzerine tıklarsanız ilgili kaynakların olduğu sayfalar açılacaktır

      Yorum


        #18
        Ynt: iftiralar ve zulümler kavşağında nur-u şia-i Ehlibeyt

        [img width=432 height=525]http://velayet.files.wordpress.com/2011/01/al_khoi_tahrif.jpg[/img]
        resimde gördüğünüz belge Seyyid Ebul Kasım el Hoinin r.a telif ettiği "el Beyan fi tefsirul Kuran" kitabıdır. vehhabiler Seyyid Ebul Kasım el Hoinin r.a kitabından alıntı yapmış, aynı Şeyh Müfid r.a hakkında yaptıkları gibi Seyyidin r.a sözünün geri kalan kısmını gizlemiş ve Seyyidin r.a "Kuran tahrif edilmiştir" dediğini idda etmişlerdir. İran analiz siteside bunu olduğu gibi kopyalamış, hiç olmazsa delil diye ortaya koydukları kitabın adını doğru-düzgün yazamamışlardır. Seyyid Ebul Kasım el Hoinin r.a telif ettiği kitabın adı "el Beyan fi Tefsirul Kuran" olduğu halde İran analiz bunu "et Tibyan fi tefsirul Kuran" diye aktarmıştır: İran analizden Seyyid Ebul Kasım el Hoi'ye r.a iftira

        şimdi biz buraya onların kırmızı ile işaretledikleri kısmı aktaracağız, daha sonra ise Seyyidin r.a kitabından tahrif konusunda ne dediğini aktaracağız, yorum siz değerli okuyucuların. işaretlenmiş yerde Seyyid r.a önce tahrif iddasında bulunanların görüşlerini ele alıyor ve daha sonra cevaplıyor:

        (Kuran korunduğu hakkındakı inanca) itiraz: Tahrif görüşünü taraftarları şöyle diyorlar: Kuranın tahrif edilmesine dair Ehli Beytten a.s yeterince hadis ve rivayet aktarılmıştır ve biz bu haberlere dayanarak Kuranın tahrif edildiğini ve orjinalliğini kaybettiğini söylüyoruz.
        Cevap: ilk önce, bu konuda aktartılmış hadis ve rivayetlde "tahrif" lafzıyla karşılaştığımızda hiçte Kuranın tahrif edildiğini anlamak gerekmiyor. diğer taraftan bu rivayetler sened bakımından itibarlı değil. şöyle ki, bu rivayetlerin geneli Ahmed b. Muhammed es Seyyarinin ve Ali b. Ahmed el Kufinin telif ettikleri kitaplardan aktarılmıştır ki, onlar rical alimleri tarafından cerh edilmiş, kitapları redd edilmiştir. fakat bu konuda aktarılmış ve isnad edilecek bir kaç muteber rivayet var. bu yüzden de biz dikkatimizi bu rivayetlerin araştırılmasından daha fazla onların neye dalalet ettiklerine yöneltiyoruz. ve şu kanaate varıyoruz ki, rivayetler dalalet ettikleri anlam bakımından 4 kısma ayrılıyrolar. onların metnini inceledikten sonra Kuranın tahrifine dalalet edip etmediğini araştıracağız.

        Seyyid Ebul Kasım el Hoi r.a, "el Beyan fi Tefsirul Kuran", 8-ci bab


        görüldüğü gibi, Seyyid r.a "bu hadislerin neye dalalet ettiğini konuşacağız" diyor ama bu melun taife Seyyidin r.a sözlerini makaslamış ve yarısını aktarmışlardır. şimdi bu yalancılara cevap olarak Seyyidin r.a bu bahsin sonundakı sözünü aktarıyoruz:

        sonuç: Tahrif konusunda ireli sürülmüş değişik görüşler tamamen batıl ve esassızdır. bu görüşü o zaman kabullenmek mümkün ola bilir ki, inan konu hakkında hiç bir araştırma yapmasın, hurafelere kapılsın ve kendisini yanlış bir düşüncenin esiri etmiş olsun. sağlam düşünceli, hakikatsever her bir insan ise akıl ve düşüncesini kullanmakla kendisini bu uydurma ve hurafelerden kurtamış olur.

        Seyyid Ebul Kasım el Hoi r.a, "el Beyan fi Tefsirul Kuran", 8-ci bab, sonuç


        kaynak: Velayet

        Yorum


          #19
          Ynt: iftiralar ve zulümler kavşağında nur-u şia-i Ehlibeyt


          vehhabilerin Şiilere isnat ettikleri yalanlardan biriside Şiilerin kendilerinden başka her kesi kafir ve sapık olarak gördükleridir. görmekte olduğunuz Şeyh Necaşinin r.a telif ettiği Rical kitabının 309-cu sayfasıdır. vehhabiler bunu ortaya atmış, İran analiz yönetimi de kopyalayıp kendi sitesine asmış ve Şeyh Necaşinin r.a "yahudi ve hristiyanları razı etmek daha evladır" dediğini idda etmiştir, işte link: İran analizden Şeyh Necaşiye r.a iftira

          biz şimdi işaretlenmiş sayfanın çevirisini yapıyoruz:

          Cafer b. Muhammed (imam Cafer Sadık aleyhisselam) buyurdu: "Yahudi ve nasrani kadının çocuğa süt emzirmesi nasibi kadının emzirmesinden iyidir"

          peki nasibiler kimdir? bu sorunun cevabını bizzat ehli sünnet kitaplarından verelim:

          والنَّواصِبُ قومٌ يَتَدَيَّنُونَ ببِغْضَةِ عليّ عليه السلام

          Hz. Aliye a.s düşmanlık nasibilerin imanlarının bir parçasıdır

          ibni Manzur, "Lisanul Arab", sayfa 762


          بالنصب وهو بغض علي رضي الله عنه وتقديم غيره

          Nasb Aliye r.a kin beslemek ve başkasını ona tercih etmektir.

          Celaleddin Suyuti, "Tadrib el Ravi", 1/328


          Şia şu inançtadır ki, imam Alinin a.s düşmanı, Ona a.s kin besleyenler kafirdirler. fakat burada şu soru akla gele bilir "peki hristiyan kadının çocuğa süt emzirmesi nasibi kadının emzirmesinden nasıl daha iyi ola bilir?"

          cevap: çünkü tüm İslam alimlerinin -Şii ve Sünni- görüşüne göre kitap ehli (hristiyanlar ve yahudiler) kafir olmasına rağmen necis değil, paktır. fakat nasibiler kafir olmanın yanında necistirler aynen müşrikler gibi.

          kaynak: Velayet

          Yorum


            #20
            Ynt: iftiralar ve zulümler kavşağında nur-u şia-i Ehlibeyt

            [img width=374 height=525]http://img690.imageshack.us/img690/7441/amrbas.jpg[/img][img width=288 height=525]http://img52.imageshack.us/img52/4632/amrbas1.jpg[/img]
            resimde gördüğünüz Şeyh Ceva Muğniyenin r.a telif ettiği "eş Şia vel Hakimun" kitabının 53-cü sayfasıdır. nasibi İran analiz yönetimi Şeyhin r.a kitabının bu sayfaasını alıp kendi sitesine koymuş ve "Şianın sahabeye tarihi düşmanlığı" başlığı altında yer vermiştir. işte link: Şia’nın sahabeye tarihi düşmanlığı

            biz şimdi öncelikle sayfanın çevirisini buraya asacağız:

            Zamahşerinin "Rabi el ebrar" adlı kitabından: Amr b. As ahlaksız Nağibe adlı kadının oğluydu. Nağibe bir temizlenme müddetinde 4 erkek -Ebu Leheb, Ümeyye, Ebu Sufyan ve As b. Vail- ile cinsi ilişkide bulunmuş ve bir erkek çocuk dünyaya getirmiştir. O erkeklerin hepsi çocuğun kendilerine ait olduğunu idda ediyordu. annesi çocuğun Asa ait olduğunu dedi. bunun nedeni sorulduğunda "O bana ve evlatlarıma diğerlerinden daha fazla harcama yapıyor" diye cevap vermişti. Amr Ebu Sufyana daha çok benziyordu.

            görüldüğü gibi, Şeyh r.a bunları Zamehşerinin "Rabi el ebrar" adlı kitabından aktarmıştır. peki Zamahşeri kimdir?

            Mutezile akidesine bağlı bir alimdir. Özellikle Arap dili ve Edebiyatı ile belagat konusunda dahi bir hüviyete sahiptir. Risale-i Nur’da; "dâhî imam" (Sözler, s. 411), "belagat imamı" (İşaratü’l-İ’caz, s. 184) olarak tavsif edilmekte ve Mutezile akidesine bağlı olmasına rağmen, "muhakkıkîn-i Ehl-i Sünnet" (Mektubat, s. 437-38) tarafından tekfir ve tadlil yani küfür ve dalalete düşmekle itham edilmediği belirtilmektedir.

            daha fazla bilgi


            Amr b. Asın durumu hakkında şimdi de ehli sünnet kaynaklarına geçiyoruz. Cemel savaşında imam Alinin a.s ordusu galip geleceği sırada Amr b. Asın Kuran sayfalarını mızrakların ucuna geçirmesi olayı meşhurdur, bilmeyen yoktur. o olay sırasında imam Alinin a.s askerleri arasında ikilik ortaya çıkınca imam Alinin a.s ordsunun komutanı, sağ kolu olan Malik el Eşter r.a Amr b. As hakkında şunları söyledi:

            Bu haber el-Eşter’e ulaşınca el-Eşter şöyle demişti: «Bu mushaflarm havaya kaldırılması meselesini diyorsun, öyle’ mi?» Yezîd: «Evet» şeklinde cevap verince el-Eşter şunları söyler: «Vallahi bunun aramızda ihtilâflara sebep olacağını ve bizleri fırkalara ayıracağını tahmin etmiştim. Bu şu zaninin oğlunun hilesidir»

            ibni Esir, "el Kamil fit Tarih", 3/321-332

            Yorum


              #21
              Ynt: iftiralar ve zulümler kavşağında nur-u şia-i Ehlibeyt


              bu resim iftira sitelerinden alıntıdır. belgede "hayvanlarla cinsel ilişki helaldir" deniyor ve bu belge Hz. Ayetullah el Uzma Seyyid Ali Sistaniye isnad ediliyor. bizde bunu Hz. Ayteullah el Uzma Seyyid Ali Sistaniye sorduk. cevap geldi. cevabı yerleşdiriyorum:


              bana nispet edilen fetva doğru değil. Zevceden başka hiç kimseyle, hiç bir şeyle cinsel ilişki mutlak şekilde caiz değildir.

              görüyorsunuz değilmi? Muaviyenin bacısının oğlulları dayılarının sünnetine nasıl da sıkı-sıkı sarılmış. dayıları Muaviye Hz. imama a.s iftira atıyordu bu alçaklarda Hz. imamın a.s evlatlarına iftira atıyorlar.

              Yorum


                #22
                Ynt: iftiralar ve zulümler kavşağında nur-u şia-i Ehlibeyt

                Allah lanet etsin iftiracılara. Teşekkürler Elmeddin.

                Yorum


                  #23
                  Ynt: iftiralar ve zulümler kavşağında nur-u şia-i Ehlibeyt

                  [img width=366 height=525]http://img16.imageshack.us/img16/590/norayn1.jpg[/img][img width=338 height=525]http://img405.imageshack.us/img405/3910/nurelaynfimeyileziyaret.jpg[/img]

                  resimde gördüğünüz Muhammed Hasan el İstihabeneti adlı şia alime ait olan "Nurul Ayn fi Meşy ile ziyareti kabril Huseyn as" adlı kitabın 416-cı sayfasıdır. işaretlenmiş yerde şu ifadeler var:

                  1- Ali b. Muhammed Nevfeliden: Ebul Hasan aleyhisselama dedim ki: "ben Yev el Fitr günü (1) Hüseynin kabrinin toprağı ve (2) hurmayla iftarımı açdım. imam a.s dedi: "Sen (1) bereket ve (2) sünneti cem etmişsin"

                  2- Rızanın fıkhından: "iftar edilecek en üstün şey Hüseyinin a.s kabrinin toprağıdır"


                  birinci hadiste imam a.s Hüseyinin a.s kabrinin toprağını bereket ve hurmayı sünnet adlandırıyor. iftiracılar ise imam Hüseyinin a.s toprağının sünnet adlandırıldığı sanıyor ve ahmakca "hangi sünnet" diyorlar.

                  ikinci hadise gelince, şazzdır. hadis hakkında Seyyid Ali Tabatabai şu açıklamayı yapmıştır:

                  يمكن حملهما على استحباب الافطار بها في صورة جواز أكله بقصد الاستشفاء لا مطلقا

                  (Bu hadisin ma`nasını) İftarda mütlak şekilde değilde sadece şifa kasdı ile istifade edilmesinin caiz olduğu takdirde müstühab olduğuna haml etmek mümkündür


                  Seyyid Ali Tabatabai, "Riyazul mesail fi beyenil ahkam bid deleil"

                  Yorum


                    #24
                    iftiralar ve zulümler kavşağında nur-u şia-i Ehlibeyt

                    [img width=359 height=525]http://velayet.files.wordpress.com/2011/01/evail_sheik.jpg[/img][img width=342 height=525]http://velayet.files.wordpress.com/2011/01/evail_sheik1.jpg[/img]
                    vehhabilerin Şeyh Müfid r.a hakkındakı diğer iddasını cevapladık. şimdi sıra geldi Allahın izni ile diğer iftiralarını cevaplamaya. görmekte olduğunuz Şeyh Müfidin r.a telif ettiği "el Evailul Makalat" adlı kitabının 49-cu sayfasıdır. işaretlenmiş yerde Şeyh r.a şunları söylüyor:

                    واتفقوا على أن أئمة الضلال خالفوا في كثير من تأليف القرآن، وعدلوا فيه عن موجب التنزيل وسنة النبي

                    imamiyye dalalet imamlarının Kuranın telifi hususunda muhalefet ettikleri ve onu (Kuranı) vahyin gereğinden ve Rasulün s.a.a sünnetinden saptırdıkları konusunda ittifak etmiştir.

                    Şeyh Müfid r.a, "el Evailul Makalat", sayfa 47 (resimde 49)


                    ilk olarak, Şeyhin r.a "dalalet imamlarının Kuranın telifi hususunda muhalefet ettikleri" sözü doğrudur. zira Ehli sünnet ve Şii kaynaklarında gelen haberlere göre imam Ali a.s Kuranı nüzul sırasına göre, tevil ve tefsiri ile birlikte mushaf haline getirmiş ve bunu muhaliflere sunmuştu. fakat mushafın içinde olan bazı şeylerden dolayı (!) onu kabullenmediler. konu hakkında faydalı olacak bir link veriyorum: ilk Kuran tefsiri olarak imam Alinin a.s mushafı

                    Şeyhin r.a "ve onu (Kuranı) vahyin gereğinden ve Rasulün s.a.a sünnetinden saptırdıkları" sözüne gelince, bu sözde doğrudur, imamiyye buna ittifak etmiştir. Rasulullah s.a.a, imamlarımız a.s ve sahabelerden r.a rivayet edilen hadislerde bunu doğruluyor. şöyleki, dalalet imamları ve onların yolunu izleyen nasibiler Kuranda Ehli beyt a.s ile ilgili nazil olmuş olan ayetleri gerçek anlamından saptırmış ve mezkur ayetlerin anlamını, tefsirini tahrif etmişlerdir. imam Ali a.s ve diğer imamlar a. hakkında inen ayetleri başka anlamlara haml etmişlerdir. ek olarak akide, ahkam ve diğer konularla ilgili ayetleri kendi şahsi görüşlerine ve boş başlarına göre tefsir ederek, anlamlandırarak manevi tahrifat yapmışlardır.

                    kaynak: Velayet

                    Yorum


                      #25
                      iftiralar ve zulümler kavşağında nur-u şia-i Ehlibeyt

                      gördüğünüz videoda konuşan "Cübbeli Ahmet" lakabı ile meşhur olan Ahmet Mahmud Ünlüdür. bu adamın Şiiler aleyhinde türlü-türlü iftiraları vardır ki, bu iftiralarından birisi de şu izlediğiniz videodakı konuşmasıdır. gördüğünüz gibi bu nasibi Şiilerin Kuranın tahrifine inandığı iftirasını atıyor. biz şimdi Şiilerin Kuran hakkındaki inançlarını siz değerli kardeşlerimizle paylaşacak ve her zaman ki, gibi yorumu size bırakacağız. Şiilerin Kuran hakkındakı inançlarını aktarırken Rasulullahın s.a.a emrine esasen Şiilerin akidesinin esasını teşkil eden Kuran ve Ehli Beyte a.s baş vuracak, daha sonrada Şii alimlerin görüşlerini akataracağız. ilk önce Kurandan bir örnek:

                      إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ

                      Şüphe yok ki Kur’an’ı biz indirdik ve şüphe yok ki onu mutlaka koruyacağız.

                      Kuranı Kerim, Hicr suresinin 9-cu ayeti


                      görüldüğü gibi bu ayet tahrifi kesin olarak redd etmektedir şu halde Kurana inanan her bir insan için Kuranda tahrifin olduğuna inanmak mümkünsüzdür. Kuranı Kerimde tahrifi redd eden başka ayetlerde var ama biz bununla yetiniyor ve Ehli Beytin a.s Kuran hakkındaki sözlerini ortaya koyuyoruz:

                      محمد بن يحيى، عن أحمد بن محمد بن عيسى، عن ابن فضال، عن علي بن عقبة، عن أيوب بن راشد، عن أبي عبدالله عليه السلام قال: ما لم يوافق من الحديث القرآن فهو زخرف

                      4-(202) …Eyyub b. Raşit şöyle rivayet eder: Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm) buyurdu ki: «Kur’ân’a uymayan hadis, süslü bir yalandır.»

                      Allame Kuleyni r.a, "El Kafi", İlmin fazileti kitabı, hadis 202 (4)


                      الحسين بن محمد، عن علي بن محمد، عن الوشاء، عن جميل بن دراج، عن محمد بن مسلم، عن زرارة، عن أبي جعفر عليه السلام قال: إن القرآن واحد نزل من عند واحد ولكن الاختلاف يجيئ من قبل الرواة

                      Zürare Ebu Cafer (imam Bakır aleyhisselam)dan şöyle rivayet etmiştir: "Kuran tekdir, tek olaın katından nazil olmuştur. ancak farklılıklar ravilerden kaynaklanmaktadır"

                      Allame Kuleyni r.a, "El Kafi", Kuranın fazileti bölümü, hadis 12


                      Ehli Beyt imamlarından a.s bu konuda gelen haberler mütevatirdir fakat biz 2 tanesini yeterli görüyor ve şimdi de Şii alimlerin konu hakkındaki görüşlerini aktarıyoruz. Şia mezhebinin en büyük muhaddisi Allame Kuleyni r.a “El Kafi”nin mukaddimesinde hadis ihtilafı, sahih-zayıf ayrımı yapılması konularında değinirken en başlıca kriter olarak “hadisin Allahın kitabına arz edilmesini” tanıtıyor:

                      Bil ki… Ey kardeş! Allah seni doğruya iletsin, bir kimse âlimler (İmamlar)’dan -selâm üzerlerine olsun- gelen bir konuyla ilgili farklı rivayetleri salt kendi görüşüne dayanarak ayırt edemez, eğrisini doğrusundan ayıramaz. Onun önünde imamların şu sözlerinde işaret ettikleri yöntemden başka seçenek yoktur:

                      1) İmam buyurmuştur ki: «Rivayeti, Allah’ın kitabına götürün, Allah’ın kitabına uyanı alın, Allah’ın kitabıyla çelişeni atın.»
                      2) Bir başka yerde de şöyle buyurmuştur: «Halkın ekseriyetinin görüşleriyle örtüşen rivayetleri bir kenara bırakın; çünkü doğruluk onlara muhalefet etmededir.»
                      3) Başka bir yerde de şöyle buyurmuştur: «Üzerinde ittifak edilen rivayetleri alın; çünkü üzerinde ittifak edilen bir rivayette kuşku olmaz.» Biz bütün bunların çok azını biliyoruz. Bütün bunları bilmek için âlim (a.s)’a başvurmaktan ve kavrayabildiğimiz olguları kabul etmekten daha kuşatıcı ve genel bir yöntem bilmiyoruz. İmam şöyle buyurmuştur: «Teslim olmak kaydıyla farklı rivayetlerden istediğinizi alıp uygulayabilirsiniz.»

                      Allah -Ona hamd olsun ki- isteğini telif etmemi müyesser kıldı. Kitabımın senin kastettiğin özelliklere sahip olmasını umuyorum. Kitapta her ne kadar kusur varsa öğüt verme niyetimizde bir kusur yoktur.

                      Allame Kuleyni r.a, "El Kafi", mukaddime


                      görüldüğü gibi Allame r.a hadislerin doğru ve ya sahte olması yönündeki kriter olarak hadisin Kurana arz edilmesi gerektiğini söylüyor. yani tahrifi redd ediyor, aksine hadislerin sıhhat durumunu Kurana göre değerlendiriyor. şimdi de diğer Şii alim Şeyh Saduk r.a:

                      اعتقادنا أن القرآن الذي أنزله الله تعالى على نبيه محمد صلى الله عليه وآله وسلم هو ما بين الدفتين، وهو ما في أيدي الناس، ليس بأكثر من ذلك

                      "İnancımız odur ki, Yüce ALLAHın Nebisi Muhammede -ALLAHın salat ve selamı üzerine olsun- indirdiği Kuran iki kapak arasındadır; insanların elinde olandır ve bundan fazla değildir. Bizim, Kur’an’ın bundan (mevcut halinden) fazla olduğunu söylediğimizi ileri süren, bir yalancıdır."

                      Şeyh Saduk r.a, "el İtikad", Kuranın hacmi hakkındakı inanç babı

                      kaynak: Velayet
                      not: yazılarımda geçen renkli yerler linklerdir. üzerine tıklarsanız ilgili kaynakların olduğu sayfalar açılacaktır.

                      Yorum


                        #26
                        iftiralar ve zulümler kavşağında nur-u şia-i Ehlibeyt

                        bu gördüğünüz videoda konuşan nasibilerin son devri Şeyhlerinden Osman Hamisdir. Şiiler aleyhinde bir çok çalışması yani iftirası vardır ki, bu iftiralardan biriside gördüğünüz bu videodakı sözleridir. o buradakı konuşmasına Şiilerin en muteber kaynağı olan El Kafinin ravilerinden birinin eşek olduğunu idda ediyor daha doğrusu böyle bir iftirayı atıyor. şimdi biz onun sözünü ettiği hadisi buraya akatacak ve gerçeğin ne olduğunu her kese göstereceğiz. onun sözünü ettiği hadis El Kafinin 1-ci cilinden, Hüccet kitabında geçiyor. şimdi hadisi ravileri ile birlikte buraya aktarıyorum:

                        محمد بن الحسين وعلي بن محمد، عن سهل بن زياد، عن محمد بن الوليد شباب الصيرفي، عن أبان بن عثمان، عن أبي عبدالله عليه السلام قال: لما حضرت رسول الله صلى الله عليه وآله الوفاة دعا العباس بن عبد المطلب وأمير المؤمنين عليه السلام فقال للعباس: يا عم محمد تأخذ تراث محمد وتقضي دينه وتنجز عداته(1)؟ فرد عليه فقال: يا رسول الله بأبي أنت وامي إني شيخ كثير العيال قليل المال من يطيقك وأنت تباري الريح(2)، قال: فأطرق صلى الله عليه وآله هنيئة ثم قال: يا عباس أتأخذ تراث محمد وتنجز عداته وتقضي دينه؟ فقال بأبي أنت وامي شيخ كثير العيال قليل المال وأنت تباري الريح.

                        قال: أما إني ساعطيها من ياخذها بحقها ثم قال: يا علي يا أخا محمد أتنجز عدات محمد وتقضي دينه وتقبض تراثه؟ فقال: نعم(3) بأبي أنت وامي ذاك علي ولي، قال: فنظرت إليه حتى نزع خاتمه من أصبعه فقال: تختم بهذا في حياتي، قال: فنظرت إلى الخاتم حين وضعته في أصبعي فتمنيت من جميع ما ترك الخاتم(4).

                        ثم صاح يا بلال علي بالمغفر والدرع والراية والقميص وذي الفقار والسحاب والبرد والابرقة والقضيب(5) قال: فوالله ما رأيتها غير ساعتي تلك – يعني الابرقة – فجيئ بشقة كادت تخطف الابصار فإذا هي من أبرق الجنة فقال: يا علي إن جبرئيل

                        أتاني بها وقال: يا محمد اجعلها في حلقة الدرع واستدفر بها مكان المنطقة(1) ثم دعا بزوجي نعال عربيين جميعا أحدهما مخصوف والآخر غير مخصوف(2) والقميصين: القميص الذي اسري به فيه والقميص الذي خرج فيه يوم احد، والقلانس الثلاث: قلنسوة السفر وقلنسوة العيدين والجمع، وقلنسوة كان يلبسها ويقعد مع أصحابه.

                        ثم قال: يا بلال علي بالبغلتين: الشهباء والدلدل، والناقتين: العضباء والقصوى(3) والفرسين: الجناح كانت توقف بباب المسجد لحوائج رسول الله صلى الله عليه وآله يبعث الرجل في حاجته فيركبه فيركضه في حاجة رسول الله صلى الله عليه وآله وحيزوم(4) وهو الذي كان يقول: أقدم حيزوم(5) والحمار عفير فقال: أقبضها في حياتي.

                        فذكر أمير المؤمنين عليه السلام أن أول شئ من الدواب توفي عفير ساعة قبض رسول الله صلى الله عليه وآله قطع خطامه ثم مر يركض حتى أتى بئر بني خطمة بقباء(6) فرمى بنفسه فيها فكانت قبره.

                        Muhammed b. el Hüseyni ve Ali b. Muhammed Sehl b. Ziyaddan, O Muhammed b. Velidden, O Eban b. Osmandan, O Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)’dan şöyle rivayet etmiştir: Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi) vefat etmek üzereyken Abbas b. Abdulmuttalib’i ve Emir’ül-müminin (Ali b. Ebu Tâlib aleyhisselâm)’ı çağırdı. Abbas’a dedi ki: «Ey Muhammed’in amcası! Muhammed’in mirasını almayı, borçlarını ödemeyi ve sözlerini yerine getirmeyi kabul ediyor musun?» Abbas dedi ki: Ya Resûlallah! Anam babam sana kurban olsun! Ben yaşlı bir adamım. Çoluk çocuğumun sayısı fazla, buna karşılık malım da azdır. Sense cömertlikte rüzgârla yarışırsın, senin vasiyetlerini yerine getirmeye kimin gücü yetebilir ki?

                        Resûlullah, bir süre başını öne eğerek düşündükten sonra şunları söyledi: «Ey Abbas! Muhammed’in mirasını almayı, borçlarını ödemeyi ve sözlerini yerine getirmeyi kabul ediyor musun?» Dedi ki: Anam-babam sana kurban olsun! Yaşlı bir adamım. Çoluk çocuğumun sayısı fazla, buna karşılık malım da azdır. Sense cömertlikte rüzgârla yarışırsın. Bunun üzerine Resûlullah buyurdu ki: «Ben bu görevi, onu hakkıyla yerine getirecek birine vereceğim.»

                        Ardından dedi ki: «Ey Ali! Ey Muhammed’in kardeşi! Muhammed’in verdiği sözleri yerine getirmeyi, borçlarım ödemeyi ve mirasını almayı kabul ediyor musun? Ali: «Evet, anam babam sana kurban olsun. Kârı da zararı da benimdir.» İmam Ali der ki: «Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi)’ye baktım. Yüzüğünü parmağından çıkardı ve şöyle dedi: «Ben hayattayken bu yüzüğü tak.» Yüzüğü parmağıma taktıktan sonra şöyle bir baktım. Peygamberin geride bıraktığı tüm miras içinde sadece bu yüzüğü arzu ettim. Sonra peygamberimiz, «Ey Bilâl» diye seslendi. «Miğferimi, zırhımı, sancağımı, gömleğimi, Zülfikârı, sarığımı, hırkamı, kemerimi ve asayı getir.» Ali der ki: Allah’a yemin ederim ki, o saate kadar o kemeri hiç görmemiştim. Bir parça eşya getirildi ki, parlaklığı gözleri kamaştırıyordu. Bir süre sonra cennet kemerlerinden olduğu anlaşıldı.» Resûlullah buyurdu ki: «Ey Ali! Bunu bana Cebrail getirdi ve dedi ki: «Ey Muhammedi Bunu zırhın halkasına koy ve kemerin bağlandığı yerde kuşan.»

                        Sonra iki çift Arap nalınının getirilmesini istedi. Bunlardan biri dikişli, diğeri de dikişsizdi. Ve iki gömleğini istedi. Bunlardan biri üzerindeyken miraca çıkarılmıştı. Diğerini de Uhud savaşı sırasında giymişti. Üç külahını da istedi. Biri yolculuk külahı, biri, iki bayramda giydiği külah, biri de cuma günleri giydiği külahtı. Bu külahı giyer ve ashabıyla birlikte otururdu. Sonra şöyle dedi: «Ey Bilâl! İki katırı, yani boz katırla düldülü, Gadba ve Kasva adlı develeri, Cenah ve Hayzum adlı atları getir. -Cenah adlı at, mescidin kapısında bağlanırdı ve Resûlullah’ın ihtiyaçları için kullanılırdı. Resûlullah birini ihtiyaçları için görevlendirdiği zaman, o şahıs, bu ata biner ve sürerdi. Hayzum ise, peygamberin «Beri gel Hayzum.» dediği attı.- Bir de Ufeyr adı verilen eşeğin getirilmesini istedi. Sonra şöyle dedi: «Bunları ben hayattayken al.»

                        Emir’ül-Mü’minin (Ali b. Ebu Tâlib aleyhisselâm) der ki: «Bu hayvanlar içinde en önce ölen, bu Ufeyr adlı eşek oldu. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve âlihi) vefat ettiği zaman, Afir adlı eşek ipini kopardı ve Kuba’daki Hatme oğulları kuyusunun başına gelinceye kadar koştu ve kendini bu kuyuya attı. Burası onun kabri oldu.



                        وروي أن أمير المؤمنين عليه السلام قال: إن ذلك الحمار كلم رسول الله صلى الله عليه وآله فقال: بأبي أنت وامي إن أبي حدثنى، عن أبيه، عن جده، عن أبيه أنه كان مع نوح في السفينة فقام إليه نوح فمسح على كفله ثم قال: يخرج من صلب هذا الحمار حمار يركبه سيد النبيين وخاتمهم، فالحمد لله الذي جعلني ذلك الحمار

                        Rivayet edilir ki, Emir’ül-müminin şöyle demiştir: Bu eşek dile geldi, peygamberimizle konuştu ve dedi ki: “Babam, anam sana feda olsun. Babam bana anlattı, o babasından, o dedesinden, o da babasından duymuş ki, babası, Nuh (aleyhisselâm) ile birlikte gemideymiş. Nuh yerinden kalkmış, onun sağrısını sıvazlayarak şöyle demiştir: Bu eşeğin soyundan bir eşek gelecektir ki, peygamberlerin efendisi ve sonuncusu ona binecektir.Bana son peygamberin eşeği olmayı nasip eden Allah’a hamd olsun.

                        Allame Kuleyni r.a, "El Kafi", cild 1, Hüccet kitabı, hadis 625


                        nasibi Şeyh l.a Allame Kuleynin r.a hadisi eşekten rivayet ettiği iftirasını atıyor oysa Allame Kuleyni r.a hadisi Muhammed b. el Hüseyni ve Ali b. Muhammedden, onlar Sehl b. Ziyaddan, O Muhammed b. Velidden, O Eban b. Osmandan, O Ebu Abdullah (imam Cafer Sadık alehisselam)dan rivayet ediyor. hadis bittikten sonra ise Allame Kuleyni r.a beyan maksadı ile insanlar arasında dolaşan bir şeyi aktarıyor ve "Rivayet edilir ki, Emir’ül-müminin şöyle demiştir" diyor. sonra halk arasında gezen ve Rasulullah s.a.a ile eşeğin konuşması olan konuşmayı veriyor. buraya kadar aktardıklarımızdan çıkan sonuçlar:

                        1. Allame Kuleyni r.a eşekten değil muhaddislerden onlarda imam Cafer Sadıkdan a.s rivayet etmiştir. ve eşek ile Rasulullahın s.a.a konuşmasına dair rivayetin bir senedi yoktur bu sadece Allamenin r.a insanlar arasında dolanan bir söylentiyi hadisten sonra bildirmesidir.
                        2. Osman Hamis adlı nasibi şeyhin hadis ilminden ve istilahlarınan haberi yoktur. çünkü eşek hadisin ravisi değil hadiste hakkında konuşulan canlıdır.


                        şimdi biz bu nasibin alaya aldığı konuşmayı -ki, bunun bir senedi yoktur ve itibar edilemz- bizzat kendi kaynaklarından aktaracak ve alimlerinin hadis hakkındakı hükmünü de ortaya koyacağız:

                        İbn İshak, Yezid b. Habib kanalı ile Hz. Ali’nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Peygamber (s.a.v.)’in Mürteciz adında bir atı, Ufeyr adında bir eşeği ve Düldül adında bir katırı vardı. Kılıcının adı Zülfikar, zırhının adı da Zülfüdul idi."

                        ibni Kesir, "el Bidaye ven Nihaye", 5/590-592


                        Eşekle İlgili Hadîs babı

                        Büyük hadis hafızlarından birkaçı, bunu niünker saymışlardır. Ebu Muhammed b. Abdullah b. Hamid, Ebu Manzur’un şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Cenâb-ı Allah, peygamberine Hayber fethini nasib edince, ona Hayber ganimetlerinden dört çift katır, dört çift deve, on okiye altın ve gümüş, kara bir eşek ve bir de ölçek nasib etti. Peygamber (s.a.v.), eşekle konuştu, eşek de ona cevap verdi. Eşeğe şöyle sordu: "Adın nedir?" eşek "Adım Yezid b. Şihab’dır. Allah benim dedemin soyundan doksan eşek yarattı. Bu eşeklere, peygamberlerden başkası binmedi. Dedemin soyundan yeryüzünde benden başka eşek de kalmadı. Peygamberlerden de sadece sen kaldın. Ben, bana binmeni bekliyordum. Senden Önce Yahudi bir adamın mülkiyetinde idim. Onu düşürmek için kasıtlı olarak tökezlerdim. Çünkü o benim karnımı aç bırakır, sırtıma da dayak atardı." dedi Rasul s.a.a: "Ben sana Ya’fur adını taktım. Ey Ya’fur!"

                        - Buyur.
                        - Dişilere arzu duyar mısın?
                        - Hayır.

                        Rasûlullah (s.a.v.), işini görmek için ona binerdi. Üzerinden inince onu gerektiği zaman bir adamın kapısına gönderir, o da gidip başıyla kapıya vurup çalar, ev sahibi çıkınca da ona, Rasûlullah’m yanına gelmesi için işaret ederdi. Rasûlullah (s.a.v.) vefat edince o, Ebu Heysem b. Nebehan’m kuyusuna gelerek kendini kuyuya attı. Rasûlullah’ın ayrılık hasretine dayanamadığı için kuyu ona mezar oldu."

                        ibni Kesir, "el Bidaye ven Nihaye", 6/197-198


                        görüldüğü gibi, nasibilerin büyük Şeyhi ibni Kesir kendi tarih kitabında bu hadis için bir bab açmış ve bazı hadis hafızlarının bunun münker saydığını söylemiştir. ama bunu bazı hadis hafızlarının "münker" demesine rağmen aktarması ve üstelik konu ile ilgili bab açması ibni Kesirin hadisi sahih kabullendiğinin delilidir.

                        kaynak: Velayet
                        not: yazılarımda geçen renkli yerler linklerdir. üzerine tıklarsanız ilgili kaynakların olduğu sayfalar açılacaktır

                        Yorum


                          #27
                          iftiralar ve zulümler kavşağında nur-u şia-i Ehlibeyt

                          gördüğünüz videoda konuşan "Cübbeli Ahmet" lakabı ile meşhur olan Ahmet Mahmud Ünlüdür. bu adamın Şiiler aleyhinde türlü-türlü iftiraları vardır. bu iftiralarından birisi de işte gördüğünüz Şiilerin Aişeye -haşa- zina isnat ettiği iftirasıdır. biz inşaAllah bu yalancı adama Şiilerin kaynaklarından cevap vereceğiz ve her zamanki gibi yorumu siz değerli okuyucularımıza bırakacağız. Efendimiz Seyyid Murteza Hz. Nuh’un eşine fuhuş isnadında bulunan kimseye cevaben şöyle diyor:

                          "Enbiyayı a.s bu tür ithamlardan tenzih etmek aklen farzdır. Çünkü bu durum onların değerini küçültecek bir ayıp ve ardır. Allah-u Teala bunlardan daha önemsiz sayılan isnatlardan bile onları uzak tutmuştur, onların azamet ve saygınlığını korumak için.. Zira aksini düşünmek, insanları onlardan nefret ettirip hüsnü kabullerine engel olur.."

                          Seyyid Murteza r.a, "Tenzihul Enbiya", sayfa 44



                          "Şia bütün insanlara açıkça ilan ediyor: Bizim inancımıza göre hiçbir Peygamber’in eşinin (haşa) zina ve fehşa ehli olması mümkün değildir. Bütün peygamberlerin bütün eşlerini bundan tenzih etmek farzdır"

                          Seyyid Muhsin Emin r.a, "A’yanü’ş-Şia", 5/236



                          Müfteri şöyle diyor: Onlar (güya Şia) Aişeye r.a dil uzatarak ona ifk olayını isnad ediyor ve (maazallah) ona layık olmadığı şeyler söylüyorlar!..
                          Cevap: İmamiye mezhebine göre O’nun yakası, elbisesi bütün bu iftiralardan temiz, nefsi yüce, ırzı kıymetli, korunmuşluğu sağlam, şerefi yüce, izzeti refi, makamı üstündür. Dolayısıyla O’na nezihlik, iffet ve korunmuşluktan başka bir şey isnad edilemez. İmamiye’nin (eski veya yeni) bütün kitapları bu söylediklerimizin en adil şahitleridir. Esasen onların (İmamiye’nin) Peygamberin masumluğu hakkında ortaya koydukları deliller, iftiracıların iddiasını kesinlikle imkânsız kılmaktadır! Bağlı oldukları kurallar bunun aklen bile mümkün olmadığını göstermektedir. Bu yüzden mezhebimizin büyük ve güvenilir Fakihi ve mukaddes üstadımız Şeyh Muhammed Taha Necefî (Allah makamını yüceltsin) ders kürsüsünde açıkça şöyle diyordu: "Ümmü’l-Muminin Aişe’nin ifk olayından uzak ve masum olduğunu söylemek her şeyden önce aklın bir hükmüdür. Çünkü akıl Peygamberlerin en ufak ayıp ve kusurlardan bile uzak olması, ırzlarının en basit çirkinlikten bile temiz olması gerektiğine hükmeder. Vallahi biz O’nun temiz olduğuna hükmetmek için herhangi bir delile bile gerek duymuyoruz!! Ne O’na ne de Peygamberlerin ve vasilerinin eşlerinden herhangi birisine bu tür ithamları asla reva görmeyiz!…"

                          Seyyid Şerefeddin el Amuli r.a, "El-Fusulü’l-Muhimmeti Fi Te’lifi’l-Ümmeti", sayfa 155-157


                          kaynak: Velayet
                          not: yazılarımda geçen renkli yerler linklerdir. üzerine tıklarsanız ilgili kaynakların olduğu sayfalar açılacaktır

                          Yorum


                            #28
                            iftiralar ve zulümler kavşağında nur-u şia-i Ehlibeyt


                            vehhailer resimde gördüğünüz belgenin Seyyid Mukteda es Sadra ait olduğunu ve Seyyidin grup şeklinde muta nikahı yapılmasına fetva verdiği iftirasını atıyorlar. bu belgeyi ortaya koyanlarda çevirip yayınlayanlarda ahmaktırlar. çünkü fetvayı isnat ettikleri Seyyid Mukteda es Sadr daha müçtehit bile değil yani fetva verme yetkisi bile yok. O, müçtehid değil mukallittir (yani bir müçtehidi taklit ediyor). taklit ettiği müçtehid ise Seyyid Kazım Hairidir. Seyyid Kazım Hairinin fıkıh risalesinde de böyle bir hüküm ve ya konu hakkında cevaz yoktur. Seyyid Mukteda es Sadrın bürosunun başkanı Ebu Musa Hafaî de fetvayı reddetmiş ve Seyyid Mukteda es Sadra ait olmadığını, iftira olduğunu beyan etmiştir: Ebu Musa Hafaînin cevabı

                            şimdi de konu hakkında Seyyid Ali Hameneiye sorduğumuz soru-cevabı aktarıyoruz:

                            From: —————-
                            To: fatwa@leader.ir
                            Sent: Friday, December 14, 2007 12:47 AM
                            Subject: Istifta

                            Marriage and Divorce

                            Bismillah. Selamun Aleykum
                            Değerli ağa Ayetullah Hamanei, Allah c.c gölgenizi başımızdan eksik etmesin. Sizi ve tüm alimlerimizi korusun.Benim size muta nikahı ile ilgili bir sorum olacaktı. Sorum şu:
                            1. Bir kaç erkek ve bir kaç bayan hepsi aynı anda birbirleriyle muta akdi okuyarak muta nikahı yapabilirler mi? Ve bu insanların akdi okuduktan sonra bir odada hepsi birbirini görecek şekilde cinsel ilişkiye girmeleri caiz midir?

                            Allah’ın selamı üzerinize olsun.
                            Bismihi Teala

                            fatwa : 5779t

                            Sorudaki farza göre caiz değildir.

                            Tevfik Allah’tandır
                            Hayatta başarılı olmanız dileğiyle,
                            vesselamu aleykum ve rahmetullah.

                            kaynak: Velayet

                            Yorum


                              #29
                              iftiralar ve zulümler kavşağında nur-u şia-i Ehlibeyt

                              [img width=700 height=525]http://velayet.files.wordpress.com/2011/01/makarim_tahrif.jpg[/img]
                              vehhabi İran analiz yönetimi Ruhullah.com adlı Şii sitesinden aldığı bu haberi kendi sitelerinde paylaşmış ve Şeyh Mekarim Şirazinin "Kuranda hata var" dediğini idda etmiştir. oysa Ruhullah.com sitesinin yayınladığı haberin metninden de göreceğizniz gibi Şeyh Mekraim Şirazi genel olarak Kuranı Kerimden değil Hattat Osmanın yazdığı Kurani Kerimden söz ediyor. peki hattat Osman kimdir? hattat Osman Suriyede yaşamış olan bir hattatdır. hattat ne demektir şu linkten öğrene bilirsiniz: Hattat

                              hattat Osmanın yazdığı (daha doğrusu kopya ettiği) mushaf 1979-yılında Suriyenin merkezi olan Dımeşkte basılmıştır. bu mushafa "Dımeşkiyye" ve ya "hattat Osman mushafı" denir. Şeyh Mekarim Şirazinin dediği ise hattat Osmanın kopyalama işini yaparken 4 yerde hata ettiğidir. bu hatalarıda hattat Osman mushafı ile başka bir mushafı yan-yana koyduğunuzda açıkca görürsünüz. yoksa Şeyhin dediği Kuranın -haşa- tahrif edildiği değildir. Şeyhin Kuran hakkındaki inancınıda bizzat kendi kitabından aktarıyoruz:

                              Biz inanıyoruz ki: Bugün dünya Müslümanlarının elinde bulunan Kur’an, Hz. Resulullah’a s.a.a nazil olan Kur’an’ın ta kendisi olup, zerrece ekleme veya eksiltmeye uğramamıştır

                              Şeyh Mekarim Şirazi, "İnançlarımız", Kuran ve semavi kitaplar bölümü


                              kaynak: Velayet

                              Yorum


                                #30
                                iftiralar ve zulümler kavşağında nur-u şia-i Ehlibeyt

                                [img width=641 height=525]http://velayet.files.wordpress.com/2011/02/imam_khamenei.jpg[/img]
                                bu resim Seyyid Ali Hameneinin resmi sitesinden alınmıştır. Rehberin "Ecbivetul İstiftaat" kitabıdır. altı çizilmiş yerde Rehber mecusiler ehli kitab olduğunu söylüyor. şimdi biz bu sefih taifeye kendi kaynaklarından cevaplar vererek kendi fıkıhlarına göre mecusilerin hükmünün ne olduğunu ortaya koyacağız:

                                باب في أخذ الجزية من المجوس
                                3042 حدثنا أحمد بن سنان الواسطي حدثنا محمد بن بلال عن عمران القطان عن أبي جمرة عن ابن عباس قال إن أهل فارس لما مات نبيهم كتب لهم إبليس المجوسية

                                31. Mecusilerden Cizye Almak Meşrudur

                                3042... İbn Abbas'dan (şöyle) dedi(ği rivayet olunmuştur) Fars halkı (kitap ehli idi.) Peygamberleri vefat edince İblis onlara din olarak mecûsiliği kabul ettirdi

                                Ebu Davud, "Sünen", Harac kitabı, 31-ci bab, hadis 3042


                                قال الشافعي] رحمه الله تعالى: وما روي عن علي من هذا دليل على ما وصفت أن المجوس أهل كتاب

                                Şafii dedi: Bunlardan (hadislerden) Aliden rivayet ettiklerim meccusileri kitap ehli olarak vasf etmeme delildir.

                                Şafii, "el Umm", Cizye bölümü
                                ibni Kudame el Hanbeli, "el Muğni", 9/173, mesele 7437


                                1821- مسألة‏:‏ وجائز للمسلم نكاح الكتابية، وهي اليهودية، والنصرانية، والمجوسية، بالزواج‏

                                1821-ci mesele: Müslümanın kitab ehli olan yahudi, nasrani ve mecusi kadınla evlenmesi caizdir.

                                وأما المجوسية فقد ذكرنا في ‏"‏ كتاب الجهاد ‏"‏ و ‏"‏ كتاب التذكية ‏"‏ من كتابنا هذا أن المجوس أهل كتاب، وإذا كانوا أهل كتاب فنكاح نسائهم بالزواج حلال‏.

                                meccusi kadınlara gelince, kitabımızın "Cihad" ve "Tezkiye" bölümünde dedik ki, meccusiler kitap ehlidirler. onlar kitab ehli olduğu için onların kadınları ile evlenmek caizdir.

                                وممن أباح نكاح المجوسية أبو ثور‏.‏

                                Meccusi kadınla nikahı mübah bilenlerden biriside Ebu Suurdur

                                ibni Hazm, "el Muhalla", 1821-ci mesele


                                şimdi de Ebu Suurun kim olduğunu görelim:

                                براهيم بن خالد ، الإمام الحافظ الحجة المجتهد

                                Ebu Suur: İbrahim b. Halid: imam, hüccet, müçtehid.

                                وقال النسائي : ثقة مأمون ، أحد الفقهاء

                                Nesai dedi: itimadlıdır, emindir, fakihlerden birisidir.

                                قلت : بل هو حجة بلا تردد

                                ben (ez Zehebi) diyorum ki: O, tereddüdsüz hüccettir!

                                Zehebi, "Siyer alemun-Nubela", 12/76

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X