Tevrat'ta Geçen 12 İmam
İbn Kesir, meşhur Tarih'inde şöyle yazar:
Yahudilerin elinde bulunan Tevrat'ta şöyle bir mazmun geçer: Allah Tealâ İbrahim'i İsmail'in doğumuyla müjdeledi ve İsmail'le onun evlâtları vasıtasıyla soyunun üreyip çoğalacağını ve bunların arasından çok değerli 12 büyüğün zuhur edeceğini bildirdi.
İbn Kesir bunu aktardıktan sonra şöyle yazar:
İbn Teymiye, bu çok değerli büyük insanların; Cabir b. Semure'nin rivayet ettiği hadiste zuhur edip bu -İslâm- üm-met içinde ard arda gelecekleri müjdelenen 12 kişi olduğunu söylemiş ve dünya, ancak onların zuhurundan sonra son bulacaktır demiştir.
Daha sonra İbn Kesir kendi görüşünü şöyle açıklamaktadır:
Müslüman olan Yahudilerin çoğu, Rafizîlerin imamlarının, Tevrat'ta müjdelenen bu 12 kişi olduğunu zannederek bir hataya kapılmış ve Şiî olmuşlardır.
İbn Kesir'in bahsettiği müjdeleme olayı bugün Yahudilerin elindeki Tevrat'ın 18-20 no'lu, 17. ashah, Sıfr-i Tekvin'de geçmektedir. Bu müjdenin İbranice aslı, Sıfr-i Tekvin'de Hz. İbrahim'e "Rab"bin sözü olarak verilmekte ve şöyle denilmektedir:
...İsmail'e bereketlendiririm, yetiştirip büyütür, evlâtlarını çoğaltırım; onun soyundan 12 imam türetir, büyük bir ümmet meydana getiririm.
Tevrat'taki bu bölüm, Hz. İsmail'in (a.s) soyunun çokluğuna, her yeri kaplamasına ve bereketine değinmektedir. İbranice'de "şenîm oşâr" erkek sıfatı, sonundaki ek "yem" de çoğul ekidir; "ne-siyem" imamlar, önderler, halifeler, liderler gibi anlamlara gelir ki tekili "imam, lider" anlamındaki "nâsiy"dir.
Bu müjdede "Rabb"in İbrahim'e (a.s) müjdesi ise şöyle geçmektedir: "Fi tentiyf guy-ı gedul"un ilk kısmı iki bileşikten oluşmuştur; yani "fi" belirteciyle "nâten" fiilinden oluşmuştur (oluşturur, veya: giderim anlamında). "Netetif"in sonunda "Yef" zamiri İsmail'e eklendiğinden şu anlama gelir: "Onu tayin ettim." Ümmet anlamına gelen "guy"la, büyük anlamına gelen "gedul" birlikte şu anlama gelir: "Onu büyük bir ümmet ederim." Bundan da şu netice alınmıştır: Bereket ve üreme çokluğu sadece Hz. İsmail'in (a.s) sulbünde belirlenmiş ve apaçık bir şekilde Hz. Resul-i Ekrem'le (s.a.a) onun temiz Ehlibeyt'inin imamları kastedilmiştir. Çünkü Hz. Resulul-lah'la (s.a.a) onun Ehlibeyt'i Hz. İsmail'in (a.s) neslinin devamıdırlar. Bilindiği gibi Allah Tealâ Hz. İbrahim'e, Nemrud'un ülkesinden Şam'a hicret etmesini emretmişti. O da bu emri yerine getirerek karısı "Sara" ve Hz. Lut'la (a.s) birlikte Allah Tealâ'nın emrettiği şekilde hicret ederek Filistin'e geldi. Filistin'de Allah Tealâ, Hz. İbrahim'e (a.s) çok miktarda mal mülk verdi, o kadar ki, o ellerini semaya açıp "Ya Rabbim!" dedi, "Benim çocuğum olmadıktan sonra bu kadar malı mülkü ne edeyim ben?" Bunun üzerine Allah Azze ve Celle "Gökteki yıldızlar kadar evlât vereceğim sana!" şeklinde vahyetti Hz. İbrahim'e (a.s).
O günlerde Hacer, Hz. İbrahim'in (a.s) eşi Hz. Sara'nın (a.s) hizmetçisiydi. Sara, Hacer'i Hz. İbrahim'e (a.s) bağışladı; Hacer, çok geçmeden hamile kalarak Hz. İsmail'i (a.s) dünyaya getirdi. Hz. İsmail (a.s) dünyaya geldiğinde Hz. İbrahim (a.s) 86 yaşındaydı.
Kur'ân-ı Kerim Hz. İbrahim'in (a.s) Allah Tealâ'dan bu istekte bulunuşunu şöyle aktarır:
Rabbimiz, gerçekten ben, çocuklarımdan bir kısmını Beyt-i Haram yanında, ekin ekilmez, ot yeşermez çorak bir vadiye yerleştirdim; Rabbimiz, dosdoğru namaz kılsınlar diye! Böylelikle sen, insanların kalplerini onlara ilgi duyar kıl ve onları çeşitli ürünlerle rızıklandır. Umulur ki şükrederler!
Bu ayet-i şerife de göstermektedir ki Hz. İbrahim (a.s) çocuklarından bir kısmını -ki bunlar Hz. İsmail ve onun soyundan üreyecek olanlardır- Mekke'ye yerleştirmiş ve Allah Tealâ'dan onlara özel bir rahmette bulunmasını ve onları kıyamete değin insanların imamı kılmasını istemiştir. Allah Tealâ da onun bu duasını kabul buyurmuş ve Hz. Muhammed'le (s.a.a) onun soyundan gelen 12 imamı, onun zürriyetinde yerleştirmiştir. Nitekim İmam Bâkır (a.s) şöyle buyurmaktadır:
Biz, Hz. İbrahim'in (a.s) Allah'tan istemiş olduğu o soy ve zürriyetin yâdigârlarıyız!
İbn Kesir, meşhur Tarih'inde şöyle yazar:
Yahudilerin elinde bulunan Tevrat'ta şöyle bir mazmun geçer: Allah Tealâ İbrahim'i İsmail'in doğumuyla müjdeledi ve İsmail'le onun evlâtları vasıtasıyla soyunun üreyip çoğalacağını ve bunların arasından çok değerli 12 büyüğün zuhur edeceğini bildirdi.
İbn Kesir bunu aktardıktan sonra şöyle yazar:
İbn Teymiye, bu çok değerli büyük insanların; Cabir b. Semure'nin rivayet ettiği hadiste zuhur edip bu -İslâm- üm-met içinde ard arda gelecekleri müjdelenen 12 kişi olduğunu söylemiş ve dünya, ancak onların zuhurundan sonra son bulacaktır demiştir.
Daha sonra İbn Kesir kendi görüşünü şöyle açıklamaktadır:
Müslüman olan Yahudilerin çoğu, Rafizîlerin imamlarının, Tevrat'ta müjdelenen bu 12 kişi olduğunu zannederek bir hataya kapılmış ve Şiî olmuşlardır.
İbn Kesir'in bahsettiği müjdeleme olayı bugün Yahudilerin elindeki Tevrat'ın 18-20 no'lu, 17. ashah, Sıfr-i Tekvin'de geçmektedir. Bu müjdenin İbranice aslı, Sıfr-i Tekvin'de Hz. İbrahim'e "Rab"bin sözü olarak verilmekte ve şöyle denilmektedir:
...İsmail'e bereketlendiririm, yetiştirip büyütür, evlâtlarını çoğaltırım; onun soyundan 12 imam türetir, büyük bir ümmet meydana getiririm.
Tevrat'taki bu bölüm, Hz. İsmail'in (a.s) soyunun çokluğuna, her yeri kaplamasına ve bereketine değinmektedir. İbranice'de "şenîm oşâr" erkek sıfatı, sonundaki ek "yem" de çoğul ekidir; "ne-siyem" imamlar, önderler, halifeler, liderler gibi anlamlara gelir ki tekili "imam, lider" anlamındaki "nâsiy"dir.
Bu müjdede "Rabb"in İbrahim'e (a.s) müjdesi ise şöyle geçmektedir: "Fi tentiyf guy-ı gedul"un ilk kısmı iki bileşikten oluşmuştur; yani "fi" belirteciyle "nâten" fiilinden oluşmuştur (oluşturur, veya: giderim anlamında). "Netetif"in sonunda "Yef" zamiri İsmail'e eklendiğinden şu anlama gelir: "Onu tayin ettim." Ümmet anlamına gelen "guy"la, büyük anlamına gelen "gedul" birlikte şu anlama gelir: "Onu büyük bir ümmet ederim." Bundan da şu netice alınmıştır: Bereket ve üreme çokluğu sadece Hz. İsmail'in (a.s) sulbünde belirlenmiş ve apaçık bir şekilde Hz. Resul-i Ekrem'le (s.a.a) onun temiz Ehlibeyt'inin imamları kastedilmiştir. Çünkü Hz. Resulul-lah'la (s.a.a) onun Ehlibeyt'i Hz. İsmail'in (a.s) neslinin devamıdırlar. Bilindiği gibi Allah Tealâ Hz. İbrahim'e, Nemrud'un ülkesinden Şam'a hicret etmesini emretmişti. O da bu emri yerine getirerek karısı "Sara" ve Hz. Lut'la (a.s) birlikte Allah Tealâ'nın emrettiği şekilde hicret ederek Filistin'e geldi. Filistin'de Allah Tealâ, Hz. İbrahim'e (a.s) çok miktarda mal mülk verdi, o kadar ki, o ellerini semaya açıp "Ya Rabbim!" dedi, "Benim çocuğum olmadıktan sonra bu kadar malı mülkü ne edeyim ben?" Bunun üzerine Allah Azze ve Celle "Gökteki yıldızlar kadar evlât vereceğim sana!" şeklinde vahyetti Hz. İbrahim'e (a.s).
O günlerde Hacer, Hz. İbrahim'in (a.s) eşi Hz. Sara'nın (a.s) hizmetçisiydi. Sara, Hacer'i Hz. İbrahim'e (a.s) bağışladı; Hacer, çok geçmeden hamile kalarak Hz. İsmail'i (a.s) dünyaya getirdi. Hz. İsmail (a.s) dünyaya geldiğinde Hz. İbrahim (a.s) 86 yaşındaydı.
Kur'ân-ı Kerim Hz. İbrahim'in (a.s) Allah Tealâ'dan bu istekte bulunuşunu şöyle aktarır:
Rabbimiz, gerçekten ben, çocuklarımdan bir kısmını Beyt-i Haram yanında, ekin ekilmez, ot yeşermez çorak bir vadiye yerleştirdim; Rabbimiz, dosdoğru namaz kılsınlar diye! Böylelikle sen, insanların kalplerini onlara ilgi duyar kıl ve onları çeşitli ürünlerle rızıklandır. Umulur ki şükrederler!
Bu ayet-i şerife de göstermektedir ki Hz. İbrahim (a.s) çocuklarından bir kısmını -ki bunlar Hz. İsmail ve onun soyundan üreyecek olanlardır- Mekke'ye yerleştirmiş ve Allah Tealâ'dan onlara özel bir rahmette bulunmasını ve onları kıyamete değin insanların imamı kılmasını istemiştir. Allah Tealâ da onun bu duasını kabul buyurmuş ve Hz. Muhammed'le (s.a.a) onun soyundan gelen 12 imamı, onun zürriyetinde yerleştirmiştir. Nitekim İmam Bâkır (a.s) şöyle buyurmaktadır:
Biz, Hz. İbrahim'in (a.s) Allah'tan istemiş olduğu o soy ve zürriyetin yâdigârlarıyız!
Yorum