Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Muhammed Hüseyin Fadlallah röportaj-I

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Muhammed Hüseyin Fadlallah röportaj-I

    Lübnanlı Şii Merci Ayetullah Muhammed Hüseyin Fadlallah ilk kez Arap Şiilerin İran`a tabi oldukları yönündeki suçlamaların tamamen zalimane ve haksız suçlamalar olduğunu belirterek, Şiiler içerisinde İran`a taraftar olanlar olduğu gibi muhalif olanların da bulunduğunu ifade etti. Tartışmalar ve eleştirilerin mezhebî zeminden uzak yapılması gerektiğini belirten Fadlallah, sorunların daha çok siyasi ve toplumsal olduğuna dikkat çekti.


    Seyyid Fadlallah, bazılarının Şiilere yönelik Amerikan yanlısı olma suçlamasını reddederek, Amerika`yla çok stratejik ilişkiler kuran birçok Sünni bulunduğunu, bu nedenle sorunun mezhep dairesinin dışında olduğunu söyledi.


    Şii düşüncesiyle ilgili birçok soruya cevap veren Lübnanlı âlim, özelikle de merceiyyet, Arap Şii merceiyyetinin varlığının İranlılar tarafından tehdit edilmesi gibi konularda yoğunlaşırken, Velayet-i Fakih Velayet-i Fakih, Hizbullah ve etrafında koparılan fırtınalar hakkında konuştu. Okuyucularımızın röportajı yapan gazetecinin Suud`daki resmi çizginin temsilcisi bir gazetenin (Suud`ta resmi çizgiye karşıt bir gazetenin bulunması düşünülemez bile) Yazı İşleri Müdür olduğuna dikkatlerini çekmek istiyoruz. Sorularda da büyük ölçüde İslam dünyasının hassa bölgelerindeki bir takım olayları siyasi değil de mezhebi olaylarmış gibi sunma gayreti göze çarpıyor. Takdiri okuyucuya bırakıyoruz.


    Sayın Fadlallah, soruma Lübnan`daki Cebel-i Amil`de (Şiilere ait) ilmi faaliyetlerin sona ererek Necef ve Kum`a taşınması konusuyla başlamak istiyorum. Bunun nedenleri nelerdir?


    Cebel-i Amil`in Safevi devletiyle tarihte hiçbir zaman ilişkisi olmadı. Çünkü Safevi devleti, Lübnan`a hatta Suriye`ye kadar ulaşabilme gücüne sahip değildi. Cebel-i Amil Okulu eskiden fıkıh, usulu`d-din, edebi ve kültürel konularda Müslüman Şii âlimler çıkaran bir merkezdi. Bu âlimler, ilim için göç ediyor, sahip oldukları kültürel birikimleri birçok ülkeye götürüyorlardı. Bunun dışında Hindistan`a ve İran`a giden Cebel-i Amil âlimleri de vardı. Şeyh el-Behai, El-Hurru`l Amili, el-Kurki gibi isimler bunlardandır. Ayrıca koyu mezhebi bakış açısı nedeniyle bölgede kalan ve hiçbir yere gitmeyen âlimler de vardı.


    İkinci Şehit Lakabıyla bilinen Zeynuddin el-Cabi, Balebek medresesinde Şia mezhebinin yanında diğer dört mezhebi de öğretiyor, Mısır`a ve diğer ülkelere Ehl-i Sünnet fıkhını öğrenmek için gidiyordu. Çünkü Cebel-i Amil`deki Şiiler, mezhebî açıdan dışa kapalı bir bölge değildi. Tersine nasıl Sünni Müslüman âlimlerin rahle-i tedrisinden geçiyorsa, Şii âlimlerin de rahle-i tedrisinden geçmekteydi.


    Ancak ekonomik olan ve olmayan koşullar etki edince Necef daha ön plana çıktı. Belli bir dönemden sonra Necef ulemasının yanında ders görmeye başladılar. Ancak burada Saddam Hüseyin`in Şii öğrencilere yaptıkları ve ilim havzalarına el koyması nedeniyle öğrenciler Kum`a gitmeye başladılar.


    Özür dilerim Sayın Seyyid.. Safevi devletiyle Cebel-i Amil`deki Şii ulema arasında bir bağlantı yok dediğinizde bu benim için sürpriz oldu. Tarihi kaynaklar Safevi Devleti`nin İran`ı Şiileştirmek istediğinde Cebel-i Amil ulemasından yardım istediğini ve buralardan âlim getirttiğini yazıyor.


    Safevi devletinin iktidarını Cebel-i Amil bölgesine kadar yayamadığından bahsediyordum. Ancak bu bölgenin bazı âlimleri, İran`a gitti ve Safevi Devleti`nin imkânlarından yararlandı. Aslında sorun, ulemanın devlet tarafından İran`a ya da başka bir yere getirilmesi değildi.


    Bu da benim tekrar, özelde Cebel-i Amil`de genelde ise Lübnan`da Şii ilim hareketinin neden zayıfladığını sormamı gerektiriyor?


    Gerçekten çok büyük imkânlara sahip olan Kum havza-i ilmiyesinin güçlenmesiyle birlikte böyle olması doğaldı. Bu nedenle insanlar genellikle Kum`a gidip sonra da Cebel-i Amil`e ve Lübnan`a dönüyorlardı. Ama buna rağmen Cebel-i Amil`de Kum`da ders görmemiş Seyyid Muhsin el-Emin, Şeyh Muhammed Cevad Muğniye, Şeyh Haşim Maruf, Şeyh Abdullah Nime ve Muhammet Mehdi Şemseddin gibi isimler vardı. Bu isimlerin tamamı Necef`te öğrenim görmüş, gerek kültürel gerekse fıkhi planda etkileri olmuştur. Ancak bu sürecin sonunda Necef`teki havza-i ilmiyelerle Kum`daki medreselerin kapıları öğrencilere açılmıştı.


    ARAP MERCİLER


    Peki, sizce Arap Şiiler içerisinde merci konumunda âlimlerin bulunmayışının nedeni bu mu? Günümüzdeki Şii mercilere baktığımızda içlerinde Arap olanların sayısının bir ya da ikiyi geçmediğini, buna mukabil geri kalan tüm mercilerin Arap olmayan unsurlardan olduğunu görüyoruz.


    Daha önce de söylediğim gibi Cebel-i Amil uleması tarih boyunca İslami ilimlerde İran`da bile öncü rolü oynamıştır. Hatta bu âlimlerin kitapları havzalarda okutulmuştur ve hala da okutulmaktadır. Merceiyyet ise genel olarak, gerek Ehl-i Sünnet gerekse Şiilerde kavmi unsurlardan etkilenmemiştir. Bu nedenle sorun etnik meseleden kaynaklanmamaktadır. Bir başka deyişle Arap olup olmamak burada etkili olmamaktadır. Meselenin kendine has tarihi kökleri vardır. Burada asıl olan ilmi yeterliliktir.


    Beni hoşgörün lütfen ama bu nokta üzerinde biraz daha durmak istiyorum. Amacım İslam`dan olmadığını açıkça söyleyebileceğimiz Şuubiyyecilik yapmak değil ama şunu sormak istiyorum: Milyonlarca Şii Müslüman karşısında sizin dışınızda tanınmış tek bir Şii merci bile olmamasının garip olduğunu düşünüyorum. Hatta sizin merciliğiniz konusunda da Necef ve Kum arasında bir anlaşmazlık oldu. Kum`dakiler sizin merciliğinizi kabul etmediler.


    Çok yaygın olmamakla birlikte Arap merciler de olmuştur. Örneğin Şam`da ikamet eden ve Hicri 14. yüzyılda vefat eden Seyyid Muhsin el-Emin bunlardan biridir. Kendisi Şam`daki Arap İlimler Topluluğu`nun bir üyesiydi. Birçok kitabı da bulunmaktadır.


    Mesele, merceiyyetin daha çok maddi imkâna ihtiyaç duymasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle merci olmak isteyenler imkânların daha kıt olduğu Lübnan`a değil, daha iyi imkânların bulunduğu Kum ve Necef`e yöneldiler. Ben de bu çerçevede Necef`e gitmiş ve oradaki mercilerle arkadaşlık etmiştim. Necef`teki koşullar benim İslami merceiyyetimle ilgili altyapının oluşmasına katkıda bulundu. Kaldı ki benim takipçi ve mukallitlerim sadece Arap coğrafyası ya da Lübnan`la sınırlı değil. Pakistan, Hindistan ve İran`da beni taklit edenler var.


    MERCEİYYET KOMPLEKSİ


    Hiçbir çekince olmaksızın istediğimi sorabilme lütfünü bana bahşettiniz. Bu nedenle bazılarının dillendirdiği ve hatta bazı Şiilerden de duyduğum bir takım şeyleri size sormak istiyorum. Acaba Sayın Muhammed Hüseyin Fadlallah, Arap kökene sahip olması ve İran`daki mollaların da etkisiyle bu konuda acaba belirli bir dirençle karşılaştı mı?



    Meseleyi daha hassas bir şekilde ele almak istediğimizde şunu söylemek gerekir ki İran`daki bütün mollalar bana karşı bir pozisyon almadılar. Tersine Necef`te de benim merci olmama karşı tavır alan Arap kökenli mollalar oldu. Meselenin merceiyyet konusuna vakıf olmayan insanlara karmaşık gelecek bazı boyutları var. Tarihi, fıkhî ve kelamî bazı içtihatlar konusunda bazılarının çok da hoşnut olmadığı düşüncelere sahip oldum. Onlardan farklı düşünmem, onlar tarafından sanki mezhebin temellerine karşı çıkıyormuşum gibi bir algılamanın doğmasına yol açtı.


    Yine bu konuyu ele almaya devam edeceğim Sayın Fadlallah. Benim gibi Şii toplumunun dışında olan kimseler, sizin Arap ve Şii bir merci olmanız hasebiyle mukallitlerinizin genellikle Araplardan olması gerektiğini düşünüyor. Ancak baktığımızda Körfez ülkelerinde, Kutayf`da ve Kuveyt`te sizin takipçilerinizi görmüyoruz. Çoğu ya Sistani`yi ya da Şirazi`yi taklit ediyor.


    Irak`ta, Suud`ta, Bahreyn`de, Umman`da, BAE`de ve Kuveyt`te beni taklit eden hiç de azımsanmayacak bir topluluk var. Belki sayıları fazla olmayabilir ama var.


    COĞRAFYA VE MEZHEBİ SEMPATİ


    İranlı düşünür Ali Şeriati, "Ali Şiası, Safevi Şiası" adlı eserinde "Safevi devleti, Fars kavmiyetçiliğiyle Şii mezhebinin bir karışımıdır" demekte ve İran kimliği vurgusunun bu anlayışta hâkim olduğunu, Acem`in Araplara üstün olduğu anlayışının yaygınlaştırılmaya çalışıldığını söylüyor. Peki, İran Şii mercilerine karşı Arap Şii mercilerinin az oluşu bu düşüncenin yaygınlaşmasından kaynaklanabilir mi?



    Safevilik unsurunun konuyla ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Ancak mercilik rekabetinde şahsi çekişmelerin geçerli olduğu bazı meseleler bence daha çok etkili. Bu, ise yeni bir şey değil. Laik makamlarda ve hatta Sünni mercilikte bile bir takım çekişmeler yaşanıyor. Biz, Hanefilerin, Hanbelilerin, Malikilerin ve Şafiilerin bilmediği ne kadar sert tarihi çekişmelerin olduğunu biliyoruz. Öyle ki bazı fakihler geçmişte Hanefilerin Şafilerle evlenmesini haram gören fetvalar vermişlerdir. Bunlar her yerde meydana gelebilecek türden konular olup bazısı duygusal bazısı ise duygusal olmayan bir takım fikri konuların da etkisiyle güç kazanmış olabilir.


    Ancak sanmıyorum ki Safevilik siyasi boyutuyla Şiilerin yaşadıkları vakıaya tesir etmiş olsun. Mesela İran Farisi bir devlet olup çoğunluğu Farisi, azınlığı ise Arap`tır. Büyük bir Kürt azınlık da bulunmaktadır. Örneğin Farslarla Türkler arasında etnik çatışmanın bulunduğunu belirten birçok insan vardır. Aynı şekilde Arapların yaşadıkları bölgede de bir yönden etnik boyut diğer yönden mezhebi boyut kazanan psikolojik birikimler ya da işleri daha da içinden çıkılmaz hale getiren bir takım olaylar bunda etkili olabilir.


    Mercilik konusunda rekabet olduğunu düşünüyoruz sayın Fadlallah. Merciliğin tespitinde İran`ın rolü olduğunu düşünüyoruz. Merciliğe Sistani`nin getirileceği, İran`da kararlaştırıldı. Sorum çok basit: Sistani niçin ilim olarak sizin üzerinizde addedilsin?


    `Öncelikle ben mercilik konusunda müctehidin diğer bütün ulemadan ilim olarak daha üstün olması gerektiğini düşünmüyorum. İlim olarak üstünlük bana göre delil olamaz. Önemli olan ictihadî yeterlilik, âlimlik konusunda uzun bir tecrübeye sahip olmaktır.


    Bütün dünyada falanca konuda dünyanın en bilgili insanı diyebileceğiniz bir insanı bulmak mümkün değildir. Bir konuda bir müctehidi üstün görürken başka bir konuda başka bir müctehidi üstün görmek mümkündür.


    Sayın Seyyid, bu konuya yakından ilgi duyan bir kimse, Lübnanlı Şiileri hakkında bir araştırma yaparak onları Iraklı, Kutayflı, Kuveytli ya da Körfez ülkelerindeki mezhebdaşlarıyla karşılaştırdığında aralarında özellikle mezhebe bağlılık konusunda büyük fark görür. Coğrafyanın bunda rolü olabilir mi?


    Aralarında büyük fark vardır. Çünkü Lübnan dini olarak büyük bir zenginlik içerisinde olan ve her bir mezhep ve dinin diğeriyle ilişkiler içerisinde bulunduğu bir ülkedir. Ayrıca Lübnan`da kültürel, siyasi ve dini alanlarda özgürlük vardır. Ayrıca Lübnan Batı`nın Doğu`ya ve Doğu`nun da Batı`ya penceresidir. Bu nedenle bütün Arap ve İslam ülkelerinden farklılık arz eder. Bu etkileşim ve iç içe geçmişlik, onların mezhebi taassup içerisinde olmamalarını beraberinde getirmiştir.


    Müslümanlarla Hıristiyanlar, Hıristiyanlarla Müslümanlar arasında büyük bir etkileşimin olduğunu da görürüz. Hatta Şiilerle Sünniler arasındaki evliliğin %40 ve 50`ler seviyesinde olduğu bir gerçektir. Bu etkileşimin doğal sonucu olarak, kültürlü ve dini birikim olarak gelişkin insanlar, bu konularda diğer bölgelere nazaran çok daha fazla esneklik göstermektedir.


    Arap ve İslam dünyasının birçok tarafında gerek Sünnilerde gerekse Şiilerde donukluğun ve bir tür içe kapanıklığın bulunduğunu bilmekteyiz.


    Peki, benim coğrafyanın rolü konusundaki söylediklerime ne diyorsunuz? Haccac döneminin insanları sertlik ve ödün vermezlikleriyle biliniyorlardı. Hatta bundan da ileri giderek, tarihte Irak`ın ancak diktatör biri tarafından yönetilebileceği konusunda bir takım görüşler öne sürülmüştü.


    Bu coğrafi bir özellik olabilir. Baktığımızda bir Körfez ülkesindeki durum bir başka Körfez ülkesindeki durumdan daha farklı olabiliyor. Örneğin ABD ve Avrupa`ya giden gençlerle diğerlerinin olaylara bakışı farklı oluyor.


    Ayrıca tarihi etkenlerin de rolü olmuş olabilir. Bahreyn`de mevcut olan sıkıntılar ve sorunlara rağmen bu konuyu irdelediğimizde bu ülkedeki Şiiliğin diğer bölgelerdekine nazaran temayüz etmiş olduğunu görüyoruz. Örneğin Bahreyn, Körfez bölgesi içerisinde ilk parlamentoyu kuran ve bunun açılışını yapan ülkedir. Ancak bu parlamento daha sonra feshedilmiştir. Ayrıca Bahreyn`deki edebiyat ve şiire dönük faaliyetler, Arap dünyasında hep ilgiyle takip edilmiştir. Var olan zenginlikler bir açıdan psikolojik birikimler ya da siyasi, mezhebi vs. gibi etkenlerle alakalı olabilir. Bu, ülkeden ülkeye farklılık arz eden bir durumdur.


    ŞİİLERİN BAĞLILIĞI KİME?


    Ortadoğu`ya hâkim olan ve savaş atmosferinin hâkim olduğu bu dönemde iyice belirginleşen husus, Şiilerin velayeti hususu. Şiiler kime bağlı? Devlete mi yoksa ulemaya mı? Acaba özellikle de Körfez ülkelerinde yaşayan Şiilerin sorunu buradan kaynaklanıyor olabilir mi?



    Şiiler açısından dini ve mezhebi olarak herhangi bir devlete bağlılık söz konusu değildir. Şiiler, İran konusunda farklı düşünmektedirler. Onu destekleyen de ona karşı çıkan da vardır. Şiileri, tamamen İran`a bağlılığını sunmuş insanlar olarak takdim etmek büyük haksızlıktır. Sünnilerde de benzer bir durum yok mu? Suud ve Körfez ülkelerindeki durum da bundan ibarettir. Şiiler vatanlarına bağlı insanlardır, Lübnan`da İsrail`e karşı savaşan Hizbullah olmamış mıdır?


    Ancak tam da bu hareket, Sayın Seyyid, eski Genel Sekreteri`nin itiraflarıyla doğrudan İran`a bağlılığını ilan etmiştir. Bunu söyleyen bizzat liderleridir.


    Bu hareket velayet-i fakihe inanan ancak Lübnan`ın çıkarları için mücadele eden bir partidir. Birçok Arap ve İslam ülkesi, ABD ile ittifak halindedir. Buradan hareketle bütün Sünnilerin Amerikan yanlısı olduğunu söyleyebilir miyiz? Bu doğru olmaz. Siyasi ayak oyunları neticesinde birileri çıkıp Şiilerin İran`a bağlı olduklarını, bu ülkenin çıkarı için çalıştıklarını söylüyor. Hizbullah, Lübnanlı bir harekettir. Hizbullah içerisinde, Lübnanlı olmayan bir tek kişi dahi bulamazsınız. Bu harekete İran yardım ediyor belki ama Suriye de yardım ediyor. Aynı zamanda Lübnan`ı işgalden kurtaran bir harekettir. Örneğin Iraklı Şiilerin bir bölümü İran`a sempatik bakmaz.


    Okuyucu bizi okurken şaşırabilir. Biz şu an iki sadakat karşısındayız. Bir yandan İran`a bağlılık diğer yandan da ulemaya bağlılık. Açıkça soruyorum: Lübnan ve Körfez ülkelerindeki Şiiler velayet-i fakihin her konuyu kapsayan bir velayet olduğunu söyleyen Ali Hamaney`e bağlılık gösteriyor. Bunlar kime bağlılar?


    Körfez ya da Lübnan Şiileriyle ilgili herhangi bir anket var mı? Ben, Körfez Şiilerinin önemli bir bölümünün Necef`teki ulemayı ve Kum`daki bazı mercileri taklit ettiğini biliyorum. Hatta durum gerçekten soruda sorulduğu gibi olsa bile; taklit olgusu, fıkhi ve şer`i bir bağlılıktır, siyasi bir olgu değildir.


    VELAYET-İ FAKİH


    Bu çerçevede sorunun başına dönersek daha iyi olur gibi geldi bana. `Humeyni`nin getirdiği velayet-i fakih, Şia fıkhında bir içtihattır` dediniz. Ulemanın uzun yıllar siyasetten uzak durmasıyla birlikte onları tekrar siyasete sokmaya çalışan bir içtihattır. Özetle bunu ve bu konu hakkındaki görüşünüzü bize anlatır mısınız?



    Velayet-i fakih nazariyesi birçok Şii âlimin kabul etmediği bir görüştür. Ancak buna karşın diğer herhangi bir teori gibi bu görüş de içtihadi bir nazariyedir. Bu nazariye, Şiilerin vatanlarına bağlılığı düşüncesiyle çelişmez. Çünkü bu nazariye, âlime sadece şer`i açıdan bağlılığı öngörmektedir. Ehl-i Sünnet`in, falanca imamdan sadır olan fetva ya da içtihatlara bağlılıkları nasıl ki vatanlarına olan bağlılıklarıyla alakalı değilse, Şiilerinki de öyledir


    Önemli olan Şiilerin ve Sünnilerin vatanlarına bağlı olmaları, ancak bunu yaparken Allah`tan başka kendisine taptıkları bir put haline getirmemeleridir. Vatana bağlılık demek, orada adaletin hâkim kılınacağı bir mekân, yeraltı ve yerüstü zenginliklerini gasp etmek ve izzet, onur ve özgürlüklerine el koymak isteyen müstekbirlere karşı durdukları, ona karşı mücadele ettikleri bir yurt demektir. Çünkü Allah (c.c.) Müslümanlardan ve hatta kâfirlerden zulmü reddetmelerini ve adaletin sebeplerine tutunmalarını istemiştir.


    Bu nedenle, Şiilerin ya da Sünnilerin vatanlarına bağlılıkları meselesi, mezhebi bir sorun olmayıp şurada ya da buradaki taassupla veya mutaassıp (fanatik) kişilerle ilgilidir. Velayet-i fakih meselesiyle ilgili soruna gelince, bu konu bazılarının `adil müçtehidin hükmettiği topraklarda yürütmekte olduğu bir yönetimdir` diyebilecekleri bir içtihattır. Aynı şekilde Sünniler de bazı yöneticilerine mutlak bir şekilde biat etmektedirler. Onların bu beyatleri, başka ülkelerde yaşayan dindaş ya da mezhepdaşlarına olan bağlılıklarına bir engel midir?


    Ben örneğin Bahreyn`de gençlerin kışkırtılması ve karışıklıkların meydana getirilmesiyle ilgili Şeriatmedari`nin söylediklerini örnek olarak vereceğim. Bu hadiseler nasıl yorumlanmalı?



    Bahreyn meselesi ayrı bir konudur. Bu ülkede Şiiler, tarih boyunca kendilerini dışlanmış hissetmişlerdir. Şiilerin hepsi din âlimi değildir. Bir kısmı da siyasetçidir. Bu çerçevede yönetimin vatandaşlar arasındaki nüfus dengesini (kendince) kurabilmesi için Sünnilerin dışardan getirtilmesi sözkonusu olduğunu düşünmektedirler. Bu siyasi bir mesele olup, mezhebi açıdan ele alınmaması gereken bir meseledir. Meseleye siyasi olarak bakıldığında insanlar bu konuda farklı görüşlere sahip olabilirler. Falanca yönetici ya da filanca yönetimden söz açabilirler.


    Ama efendim, bunlar şiddetin, yakıp yıkmanın ya da gösterilerin bahanesi olabilir mi?


    Bu yöntem her yerde vardır. O dönem ben (bu ülkedeki) şiddete karşı olduğumu açıklamış, bunun haram olduğunu ilan etmiştim. Hatta duvarlara yazı yazmanın bile haram olduğunu söylemiştim, çünkü o evin sahibi buna rıza göstermeyebilir. Bir süre önce çevreye zarar verdiği ve insanlara eziyet verdiği için tekerlek yakmanın da haram olduğu fetvasını vermiştim.


    Şii Araplara bir öğüdünüz var mı?


    Benim görüşlerime itibar eden insanlara, bölgemizdeki siyasi durumların sarsıntılı olduğunu, bu nedenle de meselenin Şiilikle ya da Sünnilikle alakasının bulunmadığını, tersine meselenin birçok yönüyle siyasi olduğunu belirtmek istiyorum. Evrensel istikbarın hareketlerini gözlemleyip onlarla nasıl mücadele edebileceğimizi öğrenmemiz ve bu alanda sorumluluklarımızı yerine getirmemiz gerekiyor. Ben, Şiilerin vatanlarına karşı davranışları incelendiğinde onların vatanlarına en bağlı insanlar olduğunun ortaya çıkacağına inanıyorum.


    AMERİKALILARIN ŞİİLERE VAADİ


    Amerika, Körfez ülkelerindeki Şii kozunu kullanma ve buradaki istikrarı sarsma oyununa birçok Şii gelmiş bulunuyor. Onlar Amerikan kurdunun merhamete geldiğini ve Şiilerin bu bölgedeki beklentilerini yerine getirebileceğini düşünüyorlar. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?



    Şiiler, Amerikalıları öncelikli düşmanı olarak görüyorlar.


    Affedersiniz efendim. Bütün Şiiler aynı görüşte mi?


    ABD, Iraklı Şiileri Saddam`dan kurtaracağına ikna etmiş olsa da Şiilerin çoğunluğu ABD`ye karşıdır. Saddam`ın tarihini okuduğumuzda binlerce Şii`yi astığını görürüz. El-Cezire Televizyonuyla yaptığım bir mülakatta Irak`ta Amerikan işgaline direnen Şiilerin olduğunu söylemiştim.


    Şiilerin Amerika`ya karşı olduğunu söylediniz ama Amerika`da yaşayan muhalif hain Şiiler var ve kendi ülkelerine karşı kışkırtmak için Amerikan Kongresi`ne gidiyorlar ve vatanlarına karşı düşmanlık yapıyorlar. Bu oluyor mu peki?


    Sünni dünyada bazı yönetici kesimden insanlar, bizatihi Amerika`yla flört ediyorlar. Bush bölgeye geldi ve Körfez ülkelerini İran`a karşı kışkırtmaya çalıştı. Burada Sünni ya da Şii şahsiyetlerden bahsedemeyiz. Bu siyasi bir meseledir ve şu veya bu mezhebi temsil etmez.


    BİR KEZ DAHA VELAYET-İ FAKİH


    Bir kez daha Velayet-i Fakih meselesine dönelim efendim. Bu nazariyeye bir çok Şii âlimin inanmadığını ve desteklemediğini söylediniz. Bu konu bu kadar kolay mı acaba?



    Mesela ben bu teoriyi desteklemiyorum.


    Fakat koca bir ülke (İran) bu nazariye üzerine kurulu..



    Ben, velayet-i fakihin yürütme organıyla eşdeğer olmadığını söylemek istiyorum. Seyyid Ebu`l Kasım el-Hui de bunu desteklemiyor. Muhsin el-Hakim de aynı şekilde. Velayet-i fakih taraftarı olmamak demek fakihin zorunlu olarak yönetici olmamasını savunmak anlamına geliyor. Bu, söz konusu düzenin İslami olmadığı anlamına gelmez.


    Başka bir ifadeyle, Biz, fıkhın yürütme organıyla irtibatlı olan yönetim açısından bağlayıcı olmayan kültürel ve içtihadi bir olgu olduğuna inanıyoruz. Fakat bunun temeli şu iki şeye dayanmaktadır ve bu ikisi bir şahısta toplanabilir: Birincisi: Yönetme ehliyeti, tecrübe ve erdem. İkincisi: yönetimde İslam yasalarına uygun hareket etmek.


    Affedersiniz efendim, Humeyni devriminden sonra yaptıklarınız bu söylediklerinize ters. Humeyni`yi tebrik ettiniz ve İran yönetimiyle sürekli yoğun bir irtibat içerisinde oldunuz. Hemen hemen her sene İran`a gidiyorsunuz.


    Doğru, ben Şah`a karşıydım. İran`da aydınlar, entelektüeller ve âlimler var oraya gitmem son derece doğal.


    FADLALLAH VE MUSA SADR


    Lübnan konusuna tekrar dönersek, Muhammed Hüseyin Fadlallah`ı ne Lübnan`daki Şii hareketini meydana getiren Musa Sadr hareketinde ne de Yüksek Şii Konseyi`nde görmüyoruz. Neden?



    Benim Musa Sadr`la son derece yakın ve derin bir ilişkim vardı. Necef`te birlikte öğrenim görmüştük, orada da arkadaşımdı, Lübnan`a gelince de bu dostluk devam etti. Bu nedenle ilişkimiz, bazı konulardaki görüş ayrılıklarımız dışında çok iyiydi. Şii Yüksek Konseyi konusuna gelince daha önce de söyledim; ne aday olacağım ne de oy kullanacağım. Çünkü ben Şiilerin Sünnilerle birlikte Yüksek Konsey kurmaları gerektiğine inanıyorum. Ben bunu Musa Sadr`a teklif ettim, ancak o bana bazı önde gelen Sünni şahsiyetlerin bunu kabul etmediğini söyledi.


    Hizbullah`la ilişkinizle ilgili olarak, bu örgütün manevi lideri olduğunuz söyleniyor.


    Hizbullah`la hiçbir örgütsel resmi ilişkim yok. Ancak genel olarak İslami faaliyet ve hareketlere düşünsel destek veriyorum. Hizbullah da bu hareketlerden biri. Özellikle de İsrail`e karşı direnişten yana olması hasebiyle onu destekledim. Direniş, benim için düşünsel sabitelerimden biridir.


    Hizbullah`tan bahsettiniz. Bu hareket velayet-i fakihe inanıyor ve aynı zamanda Lübnan`ın maslahatı için mücadele veriyor. Lübnan`ın çıkarları Hizbullah`ın tabi olduğu Veliyy-i Fakih`in pratikleriyle ya da yönelimleriyle çatışsa da Hizbullah, Veliyy-i Fakih`in talimatından dışarı çıkabilir mi?


    Bu soru Hizbullah`a sorulsun, ben başkalarının yerine cevap veremem.


    HİZBULLAH VE İRAN


    Size, İran`ın İçişleri eski Bakanı Ali Ekber Muhteşemi Pur`un İran`da yayınlanan Şark gazetesine 3 Ağustos 2006 tarihinde yaptığı açıklamaları aktaracağım. Bu mülakatında Muhteşemi Pur, Hizbullah milislerinin Irak savaşında İranlıların yanında savaştığını ifade etmişti. Bunun yanında Arabistan Ulusal Partisi* Hasan Nasrallah`a gönderdiği mektubunda parti üyelerinin İran yönetimine karşı ayaklanan Ahvaz halkının isyanının bastırılmasında Hizbullah üyelerinin yer almamalarını isteyen bir mektup göndermişti. Bu mektup halen söz konusu partinin internet sitesinde bulunuyor. Bu, Hizbullah`ın İran`dan talimat aldığının önemli bir delili değil mi?



    Peki, ben de sana şunu söyleyeyim o zaman, sen İran`daki Müslümanlara karşı Irak rejiminin yanında savaşan Sünniler hakkında ne düşünüyorsun? Peki, ABD`nin yardımıyla azgın Saddam rejimine 36 milyar dolar civarında yardımda bulunan Körfez ülkeleri hakkında ne düşünüyorsun? Birilerinin Şiilere yapmak istediğinin aynısını yaparak bunun günahını Sünnilere yükleyebilir miyiz? Sonra Şiilerin İsrail`e karşı verdikleri başarılı mücadelesinde 2000 ve 2006 yıllarında Siyonistlere mağlubiyeti tattırmaları hakkında ne düşünürsün? Filistin`i işgal eden İsrail`i tanıyan önde gelen Sünni yetkililer hakkında ne düşünürsün?


    Kısacası sorun siyasi bir sorundur. Birilerini kınamak için mezhebi konular araç kılınmamalıdır.


    Peki, siz, Hizbullah`ın Lübnanlı bir parti olduğuna inanıyorsanız, parti içinde neden önde gelen Sünni bir şahsiyet olmadığını ya da Sünnilerin niçin bu partiye girmediğini açıklayabilir misiniz? Şayet Hizbullah, Lübnanlı ve vatansever bir partiyse mezhebi tabiatının nedeni nedir?


    Hizbullah`la Sünniler arasındaki ilişkiler gerek mezhebi gerekse siyasi açıdan oldukça iyidir. Bu nedenle, âlimler, Müslüman siyasetçiler ve İslami hareket düzeyinde Hizbullah`la Lübnanlılar arasında ittifaklar bulabilirsiniz.


    Şunu sorgulamak da meşrudur: “Niçin Müslüman Kardeşler ya da başka İslami hareketlerde Şii Müslümanlar bulunmamaktadır. Bunlar, Arap ve İslam ülkelerindeki siyasi sorunların kompleks yapılarından ileri gelen hadiselerindendir.

    #2
    Ynt: Muhammed Hüseyin Fadlallah röportaj-I

    Hizbullah;İranın ortadoğudaki tetikçisidir...Hiç öyle dini kılıf bulmaya gerek yok......Bu tür davranışilar siyasi davranışlardır..ortadoğu'da yok yere ölen filistinli,lübnanlı ve dahi tüm insanlar,ne şii İran'ın umurundadır ve ne de bilmem başka hangi dinci şebeklerin umurundadır....
    İran;öncelikle kendi işçerisinde var olan farklı insanlara bir yer açsın hele bir bakalım.......var mı böyle birşey.....
    Öyle her iki kelimeden sonra Allah,yallah,muhammed diyerek insanları kimse kandırmaya çalışmasın..........Dürüst olalım......

    Yorum


      #3
      Ynt: Muhammed Hüseyin Fadlallah röportaj-I

      [quote author=CEPNİ61 link=topic=7699.msg57731#msg57731 date=1256057732]
      Hizbullah;İranın ortadoğudaki tetikçisidir...Hiç öyle dini kılıf bulmaya gerek yok......Bu tür davranışilar siyasi davranışlardır..ortadoğu'da yok yere ölen filistinli,lübnanlı ve dahi tüm insanlar,ne şii İran'ın umurundadır ve ne de bilmem başka hangi dinci şebeklerin umurundadır....
      İran;öncelikle kendi işçerisinde var olan farklı insanlara bir yer açsın hele bir bakalım.......var mı böyle birşey.....
      Öyle her iki kelimeden sonra Allah,yallah,muhammed diyerek insanları kimse kandırmaya çalışmasın..........Dürüst olalım......
      [/quote]

      Hizbullah'ın neden kurulduğu, herkese açıktır. Bunu ancak bağnaz kimseler reddeder ve çarpıtır.

      Eğer ölen mazlumlar Şii İran'ın umurunda olmasaydı, Amerika ve İsrail ile arasını hoş tutar ve ekmek elden su gölden rahat mutlu yaşarlardı. Bunu da ancak siyasi basireti olmayanlar çarpıtır ve reddederler.

      İran içindeki her azınlığın mecliste temsilcileri vardır ve kendi inançlarını rahatça yaşabiliyorlar. Bunu da İran'ın iç meselelerinden bihaber olanlar çarpıtır ve reddeder.

      Bu konuları bilmiyorsanız yorum yapmayın. Araştırın, gerçekleri görün sonra eleştiri yapın.

      Yorum


        #4
        Ynt: Muhammed Hüseyin Fadlallah röportaj-I

        [quote author=ZİLZAL link=topic=7699.msg57734#msg57734 date=1256058909]
        [quote author=CEPNİ61 link=topic=7699.msg57731#msg57731 date=1256057732]
        Hizbullah;İranın ortadoğudaki tetikçisidir...Hiç öyle dini kılıf bulmaya gerek yok......Bu tür davranışilar siyasi davranışlardır..ortadoğu'da yok yere ölen filistinli,lübnanlı ve dahi tüm insanlar,ne şii İran'ın umurundadır ve ne de bilmem başka hangi dinci şebeklerin umurundadır....
        İran;öncelikle kendi işçerisinde var olan farklı insanlara bir yer açsın hele bir bakalım.......var mı böyle birşey.....
        Öyle her iki kelimeden sonra Allah,yallah,muhammed diyerek insanları kimse kandırmaya çalışmasın..........Dürüst olalım......
        [/quote]

        Hizbullah'ın neden kurulduğu, herkese açıktır. Bunu ancak bağnaz kimseler reddeder ve çarpıtır.

        Eğer ölen mazlumlar Şii İran'ın umurunda olmasaydı, Amerika ve İsrail ile arasını hoş tutar ve ekmek elden su gölden rahat mutlu yaşarlardı. Bunu da ancak siyasi basireti olmayanlar çarpıtır ve reddederler.

        İran içindeki her azınlığın mecliste temsilcileri vardır ve kendi inançlarını rahatça yaşabiliyorlar. Bunu da İran'ın iç meselelerinden bihaber olanlar çarpıtır ve reddeder.

        Bu konuları bilmiyorsanız yorum yapmayın. Araştırın, gerçekleri görün sonra eleştiri yapın.
        [/quote] güzel bir cevap uyanın artık ey müslüman kardeşlerim müslümanlık sadece namaz kılmak oruç tutmak zekat vermek hacca gitmek değildir uyan uyanda kim olduğunu ne olduğunu imanının gereğini anla artık ALLAH UTEALA inşallah hepimize anlamayı ve iman etmeyi nasib eder ve bilmediğimiz konu hakkında yorum yapmamayıda öğretir bize inşallah

        Yorum


          #5
          Ynt: Muhammed Hüseyin Fadlallah röportaj-I

          [quote author=ZİLZAL link=topic=7699.msg57734#msg57734 date=1256058909]
          [quote author=CEPNİ61 link=topic=7699.msg57731#msg57731 date=1256057732]
          Hizbullah;İranın ortadoğudaki tetikçisidir...Hiç öyle dini kılıf bulmaya gerek yok......Bu tür davranışilar siyasi davranışlardır..ortadoğu'da yok yere ölen filistinli,lübnanlı ve dahi tüm insanlar,ne şii İran'ın umurundadır ve ne de bilmem başka hangi dinci şebeklerin umurundadır....
          İran;öncelikle kendi işçerisinde var olan farklı insanlara bir yer açsın hele bir bakalım.......var mı böyle birşey.....
          Öyle her iki kelimeden sonra Allah,yallah,muhammed diyerek insanları kimse kandırmaya çalışmasın..........Dürüst olalım......
          [/quote]

          Hizbullah'ın neden kurulduğu, herkese açıktır. Bunu ancak bağnaz kimseler reddeder ve çarpıtır.

          Eğer ölen mazlumlar Şii İran'ın umurunda olmasaydı, Amerika ve İsrail ile arasını hoş tutar ve ekmek elden su gölden rahat mutlu yaşarlardı. Bunu da ancak siyasi basireti olmayanlar çarpıtır ve reddederler.

          İran içindeki her azınlığın mecliste temsilcileri vardır ve kendi inançlarını rahatça yaşabiliyorlar. Bunu da İran'ın iç meselelerinden bihaber olanlar çarpıtır ve reddeder.

          Bu konuları bilmiyorsanız yorum yapmayın. Araştırın, gerçekleri görün sonra eleştiri yapın.
          [/quote]
          Şaşarım bu anlayışlara işte........İran ve de özgürlük.......Dünyada bu iki kavramı bir arada kullanabilen bir ikinci anlayış var mı acaba...........
          Neyi araşatıracakmışım be arkadaşım;hala kadınlarının kıyafetlerini devlet aracılığı ve de dine göre düzenlemeye kalkan bir anlayışın neyini anlayacakmışım............
          İran içerisdindeki azınklıkların mecliste temsilcileri varmış,helal olsun bu kafaya işte.......550 kişilik(mesela) bir mecliste 2 adet de alevi milletvekili var diyelim.......Ne olur..............
          Siz hala bireysel yaşam tarzlarını çoğunluğun iradesine uygun oluşmuş meclisler aracılığı ile mi düzenleyeceksiniz......Böyle bir anlayışın günümüzün dünyasında yeri yoktur............
          İnsan hakları,özgürlükler,bireysel haklar,öyle zannettiğiniz gibi çoğunluğun isteğine göre değil,evrenesel değerler çerçevesinde değerlendirilir........TYani toplumun %99 u homoseksüellere (rijid bir örnek olarak veriyorum,yani biraz da kışkırtıcı) karşıdır diye,homoseksüellere yaşama hakkı tanımayacakmıyız..........Haydi buyur bakalım.............

          Yorum


            #6
            Ynt: Muhammed Hüseyin Fadlallah röportaj-I

            Ciddi yanılgılar içerisindesiniz muhterem.

            Duyduklarınıza göre yorum yapmayın, gördüklerinize göre yapın derim. Gidin İran'ı gezin, sorun soruşturun sonra eleştirin. O zaman eleştirilerinizin daha tutarlı olacağını düşünüyorum.

            Homoseksüellere uygun en iyi görüşü Şii alimler bildirmişlerdir ve bu yüzden Sünniler tarafından "Şiiler homoseksüelliği kabul ediyorlar" diyerek eleştirilirler. Homoseksüeller yapılan doktor kontrolüne göre eğer hormonlarının bir cinsiyete daha yakın olduğu ispatlanırsa, o cinsiyete geçme hakkına sahiptirler. Geçtikleri cinsiyetin ahkamına göre de Allah'a kulluk ederler. Rijit örneğinizi buysa, bizim de cevabımız budur. Bundan daha evrensel, daha akılcı bir hüküm var mıdır?

            Türkiye'de Kürdistan kelimesi ağızlara alınmazken, İran'da Kürdistan diye eyalet vardır, Azerbaycan diye eyalet vardır. Kendi dillerinde tvleri, radyoları vardır. Kendi inandıkları ahkama göre yargılanırlar, ticaret yaparlar, evlenirler, boşanırlar, defnedilirler, kendi inançlarının derslerine katılırlar.

            Sizin taktığınız tek konu hicap, içki, kumar mı Allah aşkına?! Bunlar da insanın yaradılışı gereği kemale ermede engel olabilecek unsurlar olduğu için yasaktırlar. Hicapsızlık hangi ülkede insanları Allah'a yakınlaştırmıştır?! Örnek verebilir misiniz bize?!

            Mecliste iki tane milletvekili olsa bile, en azından sözlerini, isteklerini dile getirebiliyorlar ve bu yönde karar aldırabiliyorlar. Oradaki insanları, Türkiye'deki gibi kendi zihnine uymayanları linç ettiklerini mi sanıyorsunuz?! Halbu ki eleştirdiğiniz şeyi şu an siz yapıyorsunuz. Kendi zihninize uymadığı için bırakın bir toplumu bir devleti bile linç etmek üzeresiniz bu yazdıklarınızla. Bu mu sizin özgürlük anlayışınız?!

            Yorum


              #7
              Ynt: Muhammed Hüseyin Fadlallah röportaj-I

              [quote author=ZİLZAL link=topic=7699.msg57889#msg57889 date=1256155345]
              Ciddi yanılgılar içerisindesiniz muhterem.

              Duyduklarınıza göre yorum yapmayın, gördüklerinize göre yapın derim. Gidin İran'ı gezin, sorun soruşturun sonra eleştirin. O zaman eleştirilerinizin daha tutarlı olacağını düşünüyorum.

              Homoseksüellere uygun en iyi görüşü Şii alimler bildirmişlerdir ve bu yüzden Sünniler tarafından "Şiiler homoseksüelliği kabul ediyorlar" diyerek eleştirilirler. Homoseksüeller yapılan doktor kontrolüne göre eğer hormonlarının bir cinsiyete daha yakın olduğu ispatlanırsa, o cinsiyete geçme hakkına sahiptirler. Geçtikleri cinsiyetin ahkamına göre de Allah'a kulluk ederler. Rijit örneğinizi buysa, bizim de cevabımız budur. Bundan daha evrensel, daha akılcı bir hüküm var mıdır?

              Türkiye'de Kürdistan kelimesi ağızlara alınmazken, İran'da Kürdistan diye eyalet vardır, Azerbaycan diye eyalet vardır. Kendi dillerinde tvleri, radyoları vardır. Kendi inandıkları ahkama göre yargılanırlar, ticaret yaparlar, evlenirler, boşanırlar, defnedilirler, kendi inançlarının derslerine katılırlar.

              Sizin taktığınız tek konu hicap, içki, kumar mı Allah aşkına?! Bunlar da insanın yaradılışı gereği kemale ermede engel olabilecek unsurlar olduğu için yasaktırlar. Hicapsızlık hangi ülkede insanları Allah'a yakınlaştırmıştır?! Örnek verebilir misiniz bize?!

              Mecliste iki tane milletvekili olsa bile, en azından sözlerini, isteklerini dile getirebiliyorlar ve bu yönde karar aldırabiliyorlar. Oradaki insanları, Türkiye'deki gibi kendi zihnine uymayanları linç ettiklerini mi sanıyorsunuz?! Halbu ki eleştirdiğiniz şeyi şu an siz yapıyorsunuz. Kendi zihninize uymadığı için bırakın bir toplumu bir devleti bile linç etmek üzeresiniz bu yazdıklarınızla. Bu mu sizin özgürlük anlayışınız?!
              [/quote]
              Birçok güzel şeyler söylediniz,sağolun......ağızınıza elinize sağlık..dediklerinizin önemli bir kısmı da gerçekten İran'da var......Ama;siz iran İslam Cvumhuriyeti anayasasını okudunuz mu.......1.maddesi der ki;İran kanunları Kur'ana aykırı olamaz.......Peki bu kanunların kur'ana aykırı olup olmadığını kim tespit edecek;Velayet_i fakih kurumu.......Peki bunlar seçimle mi gelir,hayır..........
              devam edelim;tüm o söyledikleriniz;İslam hukukunun kabulleri çerçevesinde

              Yorum


                #8
                Ynt: Muhammed Hüseyin Fadlallah röportaj-I

                devam ediyoruz;o dediklerinizin hepsi islam hukuku çerçevesinde olur.İslam hukukundan da neyin anlaşılacacağını velayet-i Fakih müessesesi,ve onun başındaki dini önder belirler.........
                Bir toplumun içerisinde yaşayan insanlar arasındaki ilişkilerin cemaat anlayışı ile ele alınıp düzenlenmesi ortaçağ hukukunun gereğidir.......Yani toplumun tümü aynı yasalara muhatap değilse;yani hukuk karşısında eşitlik söz konusu değilse bununun neresi iyi........
                Haaa,her inanç sahibi anlaşmazlıklarını kendi inançları çerçevesinde tabii ki çözebilir.......ama bunun resmiyette bir anlamı olmamalı......Toplumun tüm kesimleri aynı yasalar karşısında eşit olmalı..........Modern hukuk anlayışının gereği budur.......Anlaşmazlıklarınızı kendi aranızda nasıl isterseniz öyle çözün,buna kimsenin itirazı yok,ama iş hukuka intikal ederse,herkes aynı yasalar ile yargılanır........

                Yorum


                  #9
                  Ynt: Muhammed Hüseyin Fadlallah röportaj-I

                  Devam ediyoruz;İran islam Cumhuriyeti 1979 yılında teşkil edildi;30 yıldır dünyanın ve de insanlığın önüne hangi cazibeyi koyabildi.........Bireysel hak ve özgürlükler,anayasal haklar,hukuk ve de diğer tüm evrensel konularda hangi ileri adımı atabildi......Bırakın ileri adım atmayı,ceza hukuku alanında bile hala kırbaçlamayı cezalandırma yöntemi olarak kabul edebiliyor.........İslamda bile varolmayan (çok zorlama ifadelerle islama sokuşturulan) recm cezasını uygulamakta direnen,bireysel alanda kalması gereken ve de iki insan arasında yaşanan cinsel olayları bile ibret-i alem(ki bugünün ceza hukuk anlayışında hiç yeri olmayan bir anlayışla) gerekçesiyle alay-ü vala ile uygulayan bir ortaçağ anlayışı.....
                  Ve sünni anlayışın hiç kabul etmediği Muta nikahı ile birlikte yaşamayı resmileştiren bir hukuk sistemiiiiiiiii...Yani arkadaşım bu günü bu anlayışlar la mı yaşayacağız....
                  Yaşayamayız,yaşamıyoruz.......ve hep yeniliyoruz işte......hiçbir alanda önde değiliz,en az 200 yıl geriden takip ediyoruz dünyayı.........

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: Muhammed Hüseyin Fadlallah röportaj-I

                    sizin bakış açınızla bakarsak
                    türkiye 80 yıldır laik..
                    laik olarak dünyada ne iz bıraktı? hangi alanda çığır açtı?
                    teknolojide nerde?
                    insan haklarında nerede?
                    dini özgürlükler alanında nerede?
                    yada mesela yunanistan bu saydıklarımın neresinde?
                    yada abd?
                    veyahut sizin örnek gösterebileceğiniz bir ülke
                    Allah, geçimsiz efendileri olan bir adamla, yalnız bir kişiye bağlı olan bir adamı misal olarak verir. Bu ikisi eşit midir? Övülmek Allah içindir, fakat çoğu bilmezler. (Zümer 27)

                    Yorum


                      #11
                      Ynt: Muhammed Hüseyin Fadlallah röportaj-I

                      İran'da en yüksek makam olan Veliyyi Fakih makamına sahip olan Ayetullah Seyyid Ali Hüseyni Hamanei, defaatle şu tabiri kullanmıştır: "Biz sistemimizin İslam'a %100 uyduğunu iddia etmiyoruz. Elimizden geldiğince uymaya ve uygulamaya çalışıyoruz. Daha mükemmelleştirmek için çaba gösteriyoruz" Bu en gerçekçi yaklaşımdır.

                      Recm konusunda ise, söylenecek çok şey var. Bu şeriatte var olan bir hükümdür. Öyle zorlama ile falan değil. Çok rahatlıkla alınan bir karar da değildir recm cezası. Şartları çok ağırdır. Bunların tümünü burada zikretmek çok zor olur. Ancak özetle şunları diyebiliriz: Elde kesin kanıtların olması gerekir. Bu yüzden sadece İran'da bir yılda 5'i geçmez recm cezasına çarptırılanlar. Bekarların zina girişimlerine de recm cezası verilmez. Sadece evli olanlara recm cezası verilir. O da şahitlerin yeterli sayıya ulaşması veya zaninin kendi ikrarı koşuluyla.

                      Bu tür yazışmalar bize fayda vermiyor muhterem. Amacım senin fikirlerini değiştirmek değil, yanlış bilgilerini düzeltmektir. Bunları internette doğru adreslerden edineceğin kaynaklardan rahatlıkla bulabilirsin.

                      Yorum


                        #12
                        Ynt: Muhammed Hüseyin Fadlallah röportaj-I

                        [quote author=mirzehan link=topic=7699.msg57903#msg57903 date=1256157335]
                        sizin bakış açınızla bakarsak
                        türkiye 80 yıldır laik..
                        laik olarak dünyada ne iz bıraktı? hangi alanda çığır açtı?
                        teknolojide nerde?
                        insan haklarında nerede?
                        dini özgürlükler alanında nerede?
                        yada mesela yunanistan bu saydıklarımın neresinde?
                        yada abd?
                        veyahut sizin örnek gösterebileceğiniz bir ülke

                        [/quote]
                        Burada sorgulanan anlayıştır......T.C devleti laik devlet anlayışını ilk öncüsü değildir,takipçisidir.......ha,laik devlet anlayışı,toplumlara ne kazandırdı dersen;bak dünyaya derim sana ben de........
                        sen bak dünyaya;laik anlayışı benimseyen toplumlar nerede,biz neredeyiz.........yani diğer toplumlara laf atarken biz neredeyiz,ona da bakalım..........Yani maraton koşusunda en sonda yer alan birisinin ilk üçü değerlendirmesi gibi birşey sizinki...............
                        T.C.özeline dönelim;şu anda müslüman dünyasında T.C.devletinden bırakın daha ileride olmayı;T.C.devletine yaklaşabilen birbaşka halkı müslüman olan devlet varmı...........Varsa siz gösterin...........

                        Yorum


                          #13
                          Ynt: Muhammed Hüseyin Fadlallah röportaj-I

                          dünyaya bakıyorum Çepni61 kardeşim

                          meseal fransaya bakıyorum gelişmişliğine sebep laikliği dğeilde , kurduğu sömürü düzenini görüyorum. onlarca ülke çalışıyor onlar yiyor.
                          İngiltereye bakıyorum mesela üstünde güneş batmayan imparatorluk. smürmeye hiç doymadı doymayacak. sümürdüğü ülkeler sürüm sürüm sürünürken onlar kaymak banyasu yapıyor.
                          abd ye bakıyorum büyüttükçe büyütmeye çalışıyor sömürü düzenini.

                          ben bunu görüyorum gelişmişliklerinin altında yatan sebebi....
                          siz farklı görüyorsunuz ben farklı bir başkasıda belki daha farklı yazan olursa göreceğiz. Bakış açısı farkı

                          Allah, geçimsiz efendileri olan bir adamla, yalnız bir kişiye bağlı olan bir adamı misal olarak verir. Bu ikisi eşit midir? Övülmek Allah içindir, fakat çoğu bilmezler. (Zümer 27)

                          Yorum


                            #14
                            Ynt: Muhammed Hüseyin Fadlallah röportaj-I

                            [quote author=ZİLZAL link=topic=7699.msg57915#msg57915 date=1256158713]
                            İran'da en yüksek makam olan Veliyyi Fakih makamına sahip olan Ayetullah Seyyid Ali Hüseyni Hamanei, defaatle şu tabiri kullanmıştır: "Biz sistemimizin İslam'a %100 uyduğunu iddia etmiyoruz. Elimizden geldiğince uymaya ve uygulamaya çalışıyoruz. Daha mükemmelleştirmek için çaba gösteriyoruz" Bu en gerçekçi yaklaşımdır.

                            Recm konusunda ise, söylenecek çok şey var. Bu şeriatte var olan bir hükümdür. Öyle zorlama ile falan değil. Çok rahatlıkla alınan bir karar da değildir recm cezası. Şartları çok ağırdır. Bunların tümünü burada zikretmek çok zor olur. Ancak özetle şunları diyebiliriz: Elde kesin kanıtların olması gerekir. Bu yüzden sadece İran'da bir yılda 5'i geçmez recm cezasına çarptırılanlar. Bekarların zina girişimlerine de recm cezası verilmez. Sadece evli olanlara recm cezası verilir. O da şahitlerin yeterli sayıya ulaşması veya zaninin kendi ikrarı koşuluyla.

                            Bu tür yazışmalar bize fayda vermiyor muhterem. Amacım senin fikirlerini değiştirmek değil, yanlış bilgilerini düzeltmektir. Bunları internette doğru adreslerden edineceğin kaynaklardan rahatlıkla bulabilirsin.
                            [/quote]
                            O zaman şunu söylesinler;''biz ülkemizi layık olduğu yere taşıyamadık,görevimizi yapamadık ve de istifa ediyoruz''................oldu mu böyle birşey.........
                            Recm konusu;bak kardeşim............ukubat,yani islam ceza hukukunda yorum yoluyla ceza verilemez.......Diğer idari tedbirler günün gereği ve de devlet yöneticilerinin takdiri olarak alınabili.......Yani,sürgün,hapis tazir vs.cezalar......ama recm ne demektir;Allah adına bir insanın canını alıyorsunuz.........Recm yahudilikte,yani tevratta var.......

                            Yorum


                              #15
                              Ynt: Muhammed Hüseyin Fadlallah röportaj-I

                              Devam ediyoruz;Kur'anda açıkça yazılı olmayan bir ceza ile insanların yaşam haklarını ellerinden alıyorsunuz....O zaman ben de size soruyorum;Ömer ibn-i Hattab'ın bile varolduğunu bildiği halde Kur'ana ilave edemediği recm ayetlerini kim nereden bulmuş da insanları recemediyorlar...........

                              Yorum

                              YUKARI ÇIK
                              Çalışıyor...
                              X