Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Dini İnkar Edenlerin İnkar Sebepleri

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Dini İnkar Edenlerin İnkar Sebepleri

    Dine karşı olanlar sunmuş oldukları görüşlerini dinin kaynağını inkar ederek belirtmişlerdir. Dinin getirdiği mearifi, insan yaşantısındaki rolünü hiç dikkate almamışlardır. Dinin kaynağı olan Gayb alemini, Metafizik güçün varlığını inkar etmişlerdir. Çünkü Gayb alemine inanmanın, dinin kabullenmesini gerektireceğinden ve dini kabullenmenin getireceği yükümlülükten kaçmak için kaynağı inkar etmektedirler.

    Ferdi ve toplumsal sorumluluktan kaçmak için, dini mearifi, hurafa ve beşer zihninin ürünü olduğunu idda etmişlerdir. Eğer dini kabullenmek ferdi ve toplumsal sorumluluk getirmemiş olsaydı hiç kimse dini inkar etmeye ihtiyaç duymayacaktı.

    Dini inkar edenlerin görüşlerine baktığımızda hiçbirsinin ilmi ve akademik yönü olmadığını görmekteyiz. Dolayısıyla hepsinin kişisel sebeplerden kaynaklandığı görülecektir.

    1- Din, sömürü, zulüm ve cehalete karşı olduğu için toplumdan sömürü ve zulmü kaldırmak insanları cehalet karanlığından çıkarma hedefindedir. Ama toplumu hakimiyetine almak isteyen sultan ve padişahlar, sömürü sistemlerini yaygınlaştırmak isteyen tağutlar önlerinde en büyük engelin „din “ olduğunu gördüklerinden, dinin inkar edilmesini ve insanın bireysel ve toplum yaşantısından çıkarılmasını istemişlerdir. Firavunlar ve Nemrutlar gibi.

    2- Din adına tarihte yapılan zulüm ve katliamlar dinin inkar edilmesine sebep olan diğer bir faktördür. Özellikle İsrailoğullarının Hz.Musa´dan (a.s.) sonra Hz.Isa`nın (a.s.) doğumuna kadar ve ondan sonra da hıristiyanların din adına yapmış oldukları cinayetler.

    3- Tahrif edilmiş İncil ve Tevrat’ın topluma Allah´ın ilahi kitabı gibi sunulması. Akli burhanlardan ve ilmi dayanaklardan yoksun tahrif edilmiş hıristiyan ve yahudiliğin ilahi din olarak tanıtılması.

    4- Beşeri kaynaklı dinlerin yaygınlaşması.

    5- Gerçek ilahi kaynaklı dinin tanınmaması veya tanınmasının engellenmesi veyahut tanınmadan diğer dinlerle mukayese edilip aynı kefeye konması.

    6- Dini öğretilerin, beşerin ihtiyaçlarını temin edecek, zamanın sorun ve problemlerini çözecek ilmi ve bilimsel bir dille beyan edilememesive bunun yanısıra maddi ve dünyevi sorunları çözen beşeri sistemlere yönelmek dini inkar etmeye sevketmiştir..

    Hırıstiyan ve ( Yahudiliğin ) Tahrif Edilişi

    Hıristiyanlık da diğer semavi şeriatlar gibi insanların fıtri ihtiyaçlarına cevap vermek , onları temin etmek için Allah-u Teala tarafından gönderilmişti ama Hz. İsa ( a.s.)´ın gökyüzüne çekilişinden sonra maddi çıkarlarını ve toplumsal konumlarını korumak için Hz. İsa (a.s) ´a sözde inanan din alimleri bu ilahi mearif kitabını incili ya tahrif ettiler, yada kendi arzu ve menfaatleri doğrultusunda tefsir ettiler.

    Bu semavi kitabı tahrif edenler, islamın zuhuruyla birlikte tahriflerini hızladırıp, yaygınlaştırdılar.

    Semavi kitapları dünyevi menfaatleri için değişitirip tahrif edenler zaman geçtikçe daha değişik tefsir ve yorumlar getirerek bu ilahi kitap ve şeriatları akli burhanlara ve kurallara ters düşecek, akılla çelişecek bir hale getirdiler. Kendileri gerçek tevrat ve incili yok edip, kendi elleriyle istekleri doğrultusunda kitap yazıp, bunun allah tarafından gönderilen kitap olduğunu yaydılar. Kur´an bu yaptıklarını şöyle beyan ediyor: Vay olsun o kimselereki kendi elleriyle kitabı yazıp daha sonra dedilerki bu allah´ın indirdiğidir. ( Bakara 79 )

    Papaz ve Rahipler kendi zamanlarının sultan ve padişahlarına karşı verdikleri mücadelelerde muvaffak olamayınca kendi makam ve konumlarını korumak için onlarla anlaşmak zorunda kaldılar.

    Hatta topluma hakim olan zalim hükümdarların hakimiyetlerinin ilahi kaynaklı olduğunu ve kendilerinin de bu hakimiyetin onlara verilmesinde vasıta olduklarını halka enpoze ettiler. Böylece hükümdarlar topluma hakim olmada hiç bir gücün ortak olmasına müsade etmeyip en etkin güç olan din adamlarını toplumdan silip inzivaya sürüklediler. Neticede din adamlarının elinde akıl ile çelişen ilime karşı bir din anlayışı kaldı. Yani tahrif olmuş din, akli burhanlara çelişen, ilmi konularda sessiz kalan ve toplumsal yaşamda hiç bir idiası ve tezi olmayan bir hal aldı.

    Din adamları bu yaptıklarıyla en azından dini koruduklarını, yok olmasını engellediklerini düşünürken hükümdarların bu kadarla yetinmeyip dini de kendi hakimiyetlerine alarak hedefleri doğrultusuna kullanacaklarından gaflet ettiler. Din adamları dinin kapılarını ardına kadar siyasi liderlere açtılar. Topluma hakim güçler halkı sömürüp, onların uyanmalarını engellemek ve kendi çıkar ve menfaatlerine ulaşmak ve sömürü ağlarını diğer milletlere hakim kılmak için dini kendi esaretlerine aldılar. Din adamları, din, siyasetten ayrıdır feryatlarını yükseltirken hakim güçler ise din, devletin ve siyasetin hakimiyetindedir düşüncesini hakim kılıyorlardı dolayısıyla din adamlarını kiliselere hapsettiler.

    Rahipler, Papazlar dini ilim´den ayırdılar, din ve ilmin alanlarının ayrı, ayrı olduğunu söyleyerek ilme savaş açtılar, tahrif etmiş oldukları dine ters düşen bilim adamlarını afaroz edip öldürdüler, yaktılar.

    Böylece din, ilim savaşı başlamış oldu. Kilise ilmi buluşların dine karşı olduğunu, insanların dini inançlarını yok olmasına sebep olduğunu savunurken, bilim adamları dinin toplumu geri bıraktığını toplumun ancak bilim ve ilim sayesinde ferdi ve toplumsal ilerleme kat edebileciğini ve bu yolda en büyük engelin din olduğunu iddia ettiler.

    Din adamları tahrif ettikleri şeriatı, kendi elleriyle yazdıklar kitabı Allah´ın emriymiş gibi tebliğ ederken bilim adamları, gözle görülmeyen, duyu organlarıyla , his ile ispat edilemeyen öğretilerin, düşünce ve hayalden ibaret olduğunu ve dinin bu manasız öğretilerden oluştuğu görüşünü ortaya attılar.

    Hıristiyan din adamlarının bu yaptıkları ilim adamlarının dine acımasız birşekilde saldırmalarına sebep oldu. Önce dini mearifin zihni ve manasız olduğu tezini sundular daha sonra zihni mefhumların insanın kendisi gibi geçici ve değişgen olduğunu iddia ettiler ve neticede şu sonuca vardılar: dini öğretiler ve şeriat değişgendir, ve hatta din inancının toplumun sosyal, iktisadi ve psikolojik yapısından ortaya çıktığını dolayısıyla sabit olamıyacağını her zamana göre yeni bir din inancının çıkabileceğini savundular yanı günümüzdeki Pluralizm

    Tevrat, İncil gibi semavi kitapların tahrif edilip, hurafalarla doldurulması, tarih ve tabiat hakkında, gökler, yerler hakkındaki eksik bilgilerin bu kitaplara sokulup semavi kitap olarak sunulması uzun bir zaman beşeriyetin ilmi alanda ilerlmesini engellediği gibi ilmi buluşların, tarihi gerçeklerin inkar edilmesine sebep oldu.

    Daha sonraları hırıstiyan ve yahudi kelamcılar dini öğretilerin ilmi yönü olmadığını, bunlaruın zamansal olduğunu bunları getiren peygamber ve onların varislerinin kendi zamanlarını kapsadığını dolayısıyla eksik ve yetersiz oluşunun o peygamberlerden kaynaklandığını ileri sürdüler.

    Insani düşünce ve hayalleriyle karışmış bir vahiy kitabının hakkı, batıldan ayırt edebilecegi, insanları kurtuluşa ulaştıracağı düşünülemez, tabiki böyle bir dinin inkar edilmesi kaçınılmaz olacaktır.

    Kendi şeriat ve kitabını tahrif edip, yazdıkları kitabı Allah adına sunarak insanları dinden uzaklaştıran, dini akıl ile karşı karşıya getiren ve ilim ile düşman yapan hıristiyan ve yahudi din alimleri yaptıkları yanlıştan dönmek yerine tarih boyunca hata ve yanlışlıklar zincirine bir diğerini daha eklediler, dinde islah ve reform hareketleri adı altında.

    Hıristiyanlıkta Reform ve Islah Hareketleri

    Hıristiyan din adamları asırlar sonra tahrif edilmiş, toplumsal sorunlara cevap veremeyen bireysel hayat tarzını dahi düzenleyemeyecek bir hal almış, akıl ve ilimden uzaklaştırılmış hırıstıyanlığı ve onun merkez ve temsilciliğini yapan kiliseyi islah etme hareketine başladılar. Tabiki böyle bir hareket hemen bir kaç yılda gerçekleşemiyecek kendilerinin dahi tahim edemedikleri bir zamana ihtiyaç vardı, bu hareketin başlangıcı 1300 yılları hareketin bitişi ise 1700 yıllarını sonu olacaktı.

    Hareketin asıl hedefi kiliseleri ihya etmek, hurafalardan arındırıp kemale ulaştırmaktı. Bütün hıristiyanlar kilisenin her yönlü islah edilmesi gerektiğini düşünüyorlardı.

    Bu düşünce ilk defa 1311 yıllarında Viyana´da yapılan kongrede gündeme getirilmiş ama 1374 yıllarına kadar pratikde pek birşey yapılamamıdı. 1375 yılında Fransa`nın Lyon şehrinde toplanan şurada tekrar dile getirilmiş ve önemi vurgulanmıştır. Ama yine toplumda etkin olabilecek adımlar atılamamıştı.

    1512 yıllarında “Latern” de alınan kararlar daha ciddi ve tutarlıydı. Şöyle ki: En yüksek dini Lider, düzenli olarak bütün bölgeler de bulunan papaz ve rahipleri kontrol etmek için onları ziyaret edecek onlarla dini toplantılar yapacak, ordaki görevli din adamlarına nasihat ve öğütler verilecekti. Ama yüksek tahsilli denetleme yetkisıne sahip din adamlarının az oluşu ve kiliselerin fazla oluşu bu kararı uygulamayı uzun zaman sürdürmelerini engelledi. Latern´de alınan kararlardan bir diğeri din adamı yetiştirmek için ilahiyat kolejleri açmaktı ama bölgesel liderlerin yetkisinde olan bu karar hiç hayata geçirilemedi.

    “Latern”´de alınan kararlardan diğer biri de şuydu; “Kiliseye bağlı derneklerin azaltılması, kiliseye bağlı kuruluşların kazançlarının ve toplanan paraların yağmalanmaması ve merkezin kontrolunda olması için kiliseler denetleneceklerdi.”

    Kiliseye bağlı kuruluşların ve derneklerin gelir ve kazançlarının ehil olmayan şahıslar tarafından yağmalanması, papazların dünyaya meyletmeleri, mal ve servet paşinde olmaları Paplar bu kuruluşların bazılarının kapatılmasını ve bu gibi faliyette bulunanların denetlenmesini istemesine yol açtı.

    Ama kilisenin ekonomik yolsuzluklara karışması Kilise sisteminin tamamen maddiyata yönelmesi, kilisenin kendi içindeki din adamları arasında anlaşmazlık ve ciddi tartışmaların ortaya çıkması ve dinin merkezi kabul edilen “Roma Şurasının” katı kuralları, Martin Luther hareketinin ortaya çıkmasına sebep oldu.

    Martin Luther Hareketi:

    Roma´da bulunan Papa X.Lui´nin, Roma´da St.Petrus kilisesini yapmak için “Günah çıkarma biletlerini” satışa sunması, Martin Lutheri’in muhalefet etmesine dolayısıyla da hıristiyanlıkta mezheplerin çıkmasına sebep oldu.

    Will Dorant “Medeniyet Tarihi” kitabında “Günah çıkarma” felsefesini şöyle anlatıyor: “Hz. İsa havarisi olan Petrus’a, Petrus Papa’ya ve Papa da rahip ve papazlara yetki vermiş ki, günahlarını itiraf eden hıristiyanlara günehlarının cezası olarak onlardan keffaret alsınlar, böylece onları cehennem azabından kurtarsınlar. Günahların karşılığında keffare verecekler, ziyarete gidecekler ve Osmanlıya karşı haçlı savaşlarına katılacaklar. Öyle ki resmi muhakemelerde ödemeleri gereken cezaları kiliseye nakit olarak ödemeleri resmiyet kazanmıştı.”

    Başlangıçta bu bağış ve ödemeler Papa tarfından hayır işlerde kullanılıyordu. Zamanla “Günah çıkarma” için satılan af biletleri bir gelir kaynağı haline getirilerek papazların mal ve servet edinmelerine sebep oldu. Hatta “Günah çıkarma” belgelerinin rağbet görmesi ve Papa tarafından satışların serbest bırakılması günahı itiraf etmek, tevbe, ibadet ve duaya ihtiyaç olmadığını bu belgelerin günahların affı için yeterli olacağı zihniyetini hakim kıldı.

    Martin Luther, bu “Günah çıkarma” belgelerinin satışına muhalefet eden nadir kişilerden biriydi. Onun muhalefetiyle Almanya daki dinin islah süreci başlamış oldu. Diğer taraftan Martin Luther gibi bu af belgelerinin satışına karşı gelen Ulrich Zwingli de İsviçre´de din´de islah hareketini başlatmış oluyordu. Martin Luther ve zenkohl başlangıçta bu belgelerin satışına muhalefet etmişlerdi ama bununla yetinmeyip kilisenin dini öğretilerine de karşı geldiler.

    Kilisenin af ( bağışlanma) belgelerinin satışından ve papazların suıstifade etmelerinden bıkan bir kısım avam halk, bazı ilahiyetcı ve humanistler Martin Lutheri takdir edip destek verdiler. Arkasında desdek gören Martin Luther sesini yükseltmaye başladı ve neticede Katolik inancına karşı ayaklanıp yeni bir mezhep doğmasına sebep oldu. Bu yeni doğmuş dini düşüncenin desdekcileri, humanistler, çifciler toplumda nüfuz sahibi olan devrimci ruhuna sahip olan zenginler ve din adamlarında bazıları idi.

    Martin Luther asıl hedefi kiliseye bağlı kuruluşların yok etmektir. Bu hedef doğrultusunda dini inançta sırf iman yeterlidir, görüşünü ortaya atarak, Katolik mezhebinin inançlarını inkar ve reddetmeye başladı. Katolik inançının temellerinden olan mukaddes kişilerin övülmesi, mukaddes gece, rahiblerin ahidleri, papazların ruhban yaşantıları, din alimlerinin zincirleme makam silsilesi ( özellikle papalık) tamamen Martin Luther’in aleyhine tebliğ ettiği inançlardı. Mukaddes kitab İncil’in yalnız imanın kaynağı ve örneği olduğunu savunuyor kalbi imanın asıl olduğunuda ısrar ediyor, Hz.Isa´nın emir ve öğretilerine uyarak ruhun temizleneceğini savunuyordu. Ve aynı şekilde muhaddes kişiler ve kadınların takvalı ve temiz insanlar olduğunu onların bu gibi hurafelere inanmadıklarını, onların insan üstü bir varlık olmadıklarını ve mucize sahibi olmadıklarını savunuyordu.

    Martin Luther bu mucadelesinde toplumda nüfuz sahibi birçok insanı kaybetmesinin yanısıra kilisenin gücünün yok olmasını isteyen sekuler düsünceye sahip padışah, sultan ve idarecilerin desteğini kazanmıştı.

    Almanya’da : Martin Luther ve öğrencisi Thomas Müntzer
    İsvicre’de : Ulrich Zwingli
    Fransa’da : Johannes Calvin
    İngiltere’de : Thomas Cromwell


    Hıristiyanlıkta reformun öncüleri ve islah hareketinin fikir babalarıydı.

    Islah Hareketinin Yayılma Sebepleri
    1- Kiliselerin ve din adamlarının ellerindeki imkan ve olanakları din dışı hedeflerde kullanmaları

    2- Islahatcıların, kilise ile topluma hakim güçler arasına ihtilaf salıp onları birbirine düşürmeleri, devletlerin katolik mezhebinin merkezi olan Roma´dan ayrılma talepleri,

    3- Islahatcıların, kilisenin mal varlığının bütün insanlara ait olduğunu, servetin papazların elinde toplanmasının yanlış olduğu görüşünü tebliğ etmeleri,

    4-Halkın ihsasat ve heyecanından yararlanıp, fikir özgürlüğünü, imanın şahsi bir mesele olduğunu, ancak İncil’e dayalı olması gerektiğini, görüşlerini yayarak halkın duygusallığından yararlanıp, günahı itiraf, günah çıkarma, riyazet, oruç ve bağış gibi dini inançları kaldırmaları

    5- Papazların, islahatcıların bu tebliğatı karşısında lakayt kalmaları ve halkın bu hareketlere katılmalarını umursamamaları, islahatcıların ilerlemelerine güç kattı.

    6- Islahatcıların halkla sıkı ilişkisi onların en etkili silahıydı. Halk ile diyaloglarında, herkesin ibadeti kendi anadilinde yapabileceğini ve toplumda ana dillerinde ibadet yaparak, dini ilahiler okuyup Mukaddes kitab İncil´i okumaları halkı daha fazla cezb etti. Din alimleriyle normal halkın farkının olmadığı, imanın şahsi ve kişisel olduğu, fikir özgürlüğü, kurtuluşun yalnız kalbi iman ile olacağı görüşleri onların belli başlı tezleriydi.
YUKARI ÇIK
Çalışıyor...
X