Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

İslam inkılabı üç cephede savaşıyor

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    İslam inkılabı üç cephede savaşıyor

    Ehlibeyt Haber Ajansı ABNA- Şeyh Sabahattin Cuma namazınin ikinci hutbesinde, tarihte hak-batıl savaşının örneklerinden olan Hz.Musa- Firavun savaşını günümüze uyarlayarak şöyle dedi:
    Kur’an ilahi önderlerin karşısında batılın devamlı sorun oluşturmak için üç gücü kullandığını beyan buyuruyor. Örneğin Hz. Musa zamanına baktığımızda O’nun üç paralel güce karşı savaşmak zorunda kaldığını görmekteyiz, bunlar:
    1- Zor/silah/kaba kuvvet sembolü “Firavun”
    2- Para/ekonomi/servet sembolü “Karun”
    3- İnsanların/inananların zaaflarından yararlanarak hak yoldan saptıran “Samiri”.
    Hz. Musa örneği bizim için günümüzde hayati önem taşımaktadır. Hz. Musa bir taraftan güç/silah sahibi Firavun ile mücadele ediyor diğer taraftan, para/servet sahibi ülkenin ekonomisini elinde bulunduran “Karun” ile savaşım veriyordu. “Karun” Hz.Musa’ya inananları parayla satın alıyor, onların ihtiyaçlarını karşılıyor, hakim gücün ekonomiyle her sorunu halledeceğini göstermeye çalışıyor, hakka karşı bir nevi ekonomik ambargo uyguluyordu. Yerin, göğün sahibi Allah’ın hazinesinden habersizdiler ; Allah’ın hak yolda mücadele verenleri nasıl rızıklandırdığını idrak edemiyorlar ve kendilerini “Razık” olarak görüyorlardı. Bundan dolayı Firavun ilahlık taslayarak “ben sizin yüce rabbinizim” diyordu.
    Peygamberlerin bu silah ve para gücünü elinde bulunduranlara karşı savaşını az çok hepiniz bilmektesiniz ama bu hutbede asıl sözkonusu etmek istediğim üçüncü güç Samiri’nin yaptığı ve ona karşı mücadelenin ne olduğudur ?
    Hz. Musa güç Firavunu ve servet sahibi Karun’u yenerek gerçekleştirmiş olduğu ilahi inkılap gerçekleştirmişti. Hz. Musa, gönül rahatlığı ve büyük bir şevkle Tur’a Allah ile sohbete gidiyor, bu sırada Hz. Harun’u veziri kılıyordu. Bu arada zıdd-ı inkılap, inkılap düşmanı olarak tanımlayacağımız Samiri ortaya çıkıyor. Hz.Musa bir inkılap gerçekleştirmiş; çünkü silah/güç sahibi Firavunu alt etmiş, para/servet sahibi Karunu dize getirmiş İsrailoğullarını esaretten kurtarmıştı. Bu büyük inkılabın içinden bir zıddı-ı inkılap çıktı.
    Hz. Musa’nın mikata gitmesini fırsat bilip planını uygulamaya koydu. Altın, gümüş vb değerli madenlerden; bir buzağı yaptı. Fizik kanunlarından yararlanarak buzağıyı öyle bir şekilde yerleştiriyor ki rüzgarın esmesiyle buzağıdan sesler çıkmaya başlar. Halkın cehaletinden yararlanarak bu buzağının ilah olduğuna inandırır. Samiri toplumu çok iyi tanıyordu; halkın zaaflarını biliyordu. Neydi halkın zaafları? Halkın zaafları; halkın aklı gözündedir, zahire inanır, gördüğüne daha fazla eğilim gösterir. Aklı kullanmaya fazla yanaşmaz, görselliğe daha fazla önem verir.
    Kısacası bundan binlerce yıl önce hak yolda gidenleri saptırmak isteyen, ilahi inkılab karşısında inkılap karşıtı hareketleri başlatırlar ama bu zidd-ı inkılabi hareket fikri değil görsel alandadır, sadece göze hitap eder ve insanları saptırır.
    Hz. Musa Tur dağından döner durumu görür, inkılap karşıtı hareket etkisini göstermiştir, inananlar bu “buzağı” karşısında ibadete yönelmiştir, Hz.Musa ilahi vahiy nuruyla Samiri’nin oyununu bozar ve akılları gözlerinde olan İsrailoğullarını tekrar akıllarını kullanmaya yöneltir.
    Kuran, Hz. Musa kıssasını bize anlatarak, zamanımızda neye dikkat etmemiz gerektiğini buyuruyor. Gerçekleştirilen bir inkılap karşısında üç güç el birliği ile bu inkılabı yıkmaya çalışır; 1- Güç/silahı elinde bulunduran Siyonistler, 2- Ekonomik kaynakları ellerinde bulunduran veya ele geçirmeye çalışan Siyonistler, 3- Zahir/görselliği “Medya’yı” elinde bulunduran Samiri torunları Siyonistler.
    Samiri gibi insanların zaafından yararlanıp, “akılları gözlerinde olanları” Medya aracılığıyla yönlendirip ilahi yoldan saptırıyorlar.
    Medyanın günümüzde insanları yönlendirmekteki fonksiyonu inkar edilemez, “Samiri’nin” günümüz versiyonu “Medyadır”.
    Dünyadaki medya patronu siyonistler ellerindeki güçlü medya kuruluşlarına, uydulara sahip olmalarına rağmen hakkın sesi olan birkaç İslami kanal karşısında aciz kalmış durumdalar.
    İslam Cumhuriyeti’nin kanallarını kapatmalarına hangi açıdan bakarsak bakalım siyonistlerin zaaf ve zilletini görmekteyiz. Bunları kısaca şöyle sıralayabiliriz:
    a) Binlerce kanala sahip olmalarına rağmen bir kaç İslam kanalının karşısında dayanamıyorlar.
    b) Fikir ve beyan hürriyetinde nasıl sınıfta kaldıkları ortaya çıkıyor.
    c)Hangi medya kuruluşu olursa olsun siyonistlerin siyaseti doğrultusunda hareket etmiyorsa karartılacaktır.
    d) Fikir, düşünce alanında yenemedikleri İslam Cumhuriyetini zorla, ambargoyla, hakkın sesi tv kanallarını kapatmayla engelleme yolunu seçiyorlar.
    e) Hak sadece Allah’ın rızası doğrultusunda ve batıla taviz vermeden kitle iletişim araçları aracılığıyla tebliğ edilmelidir.
    İşte batı dünyasının gerçek yüzü, silah/zor ile alt edemediklerini ekonomik ambargo ve yaptırımlarla yıldırmaya çalışıyorlar ve en sonunda “Samiri” yolunu seçiyorlar.
    Bunlar kimi korkutuyorlar, biz İbrahimin izleyicileriyiz, Nemrutların güçlerinden korkmayız. Biz Musanın izleyicileriyiz Firavun, Karun ve Samirinin hilelerinden haberdarız, biz hz. Muhammed-i Mustafa’nın ve Ali’nin evlatlarıyız, Ebu Cehillerin cehaletinden, hilekar Muaviyenin hilelerinden korkmayız, biz Hüseyinin çocuklarıyız Yezidlerin zülüm ve baskılarından korkmayız.
    İslam inkılabını gerçekleştiren Hz.Musa’nın varisi İmam Humeyni (r.a) vahiy nurunu beyan ederek elindeki Musa asasıyla siyonistlerin bütün hile ve desiselerini alt üst etti ve şimdi de Hz. Mehdi’nin (a.f) naibi İmam Hamenei, nefesiyle hakkın nurunu dünyaya beyan ederek siyonistleri aciz kılmaktadır.
    Vesselamu aleykum verahmetullahi berekatuh

    #2
    Ynt: İslam inkılabı üç cephede savaşıyor

    bir önceki konu ( http://www.velayet.com/sabahattin_tu...-t24188.0.html ) kilitlendiği için oraya yazamadım buraya yazıyorum zamanı gelince oraya taşınır:

    "kerrar: aykut 111 söylediğiniz şeyler gerçekten çok yanlış ve yersiz şeyler.bireysel davranışlarla genellemeler yapmanız ne akla ne vicdana sığar.Söylediklerinizin insanlar arasında fitne fesat çıkarmaktan başka hiçbir faydası yoktur.bende azeriyim ve ığdırda yaşıyorum.ığdırda sizin söylediğinz gibi şeyler kesinlikle yoktur.
    tam tersine kürt şialara gıpta ile bakılır hidayete kavuştuğu için.insanın milleti, ırkı ne olduğu önemli değildir. yeterki ehlibeyt aleyhisselama dost olsun. bunun yanında benin babamda olsa eğer ehlibeyt aleyhisselama düşman ise bababam benimde düşmanımdır . şianın düsturu budur vesselam"

    siz böylesiniz ve doğru olan da böyle olmaktır. ancak biz nasıl tüm azeri şiiler, azeriler dışındakilerin şii olmasını kabullenemiyorlar deme hakkına sahip değilsek, siz de tüm azeriler her değişik ırktan hatta bölgeden olan insanı gayet rahat şii olarak kabul ediyor diyemezsiniz. çünkü biz ığdırlıların azerilerin, azerilerin dışındakilere şii gözüyle bakamadıklarını görüyor duyuyoruz! bu çok acı bir şeydir. ve mektep için çok büyük bir lekedir. mektebe sürülmeye çalışılan bir lekedir. mekteb böyle insanları hak etmiyor!

    bir örneği anlattı bir arkadaş bunu nakletmem lazım çünkü büyük bir hastalık bu: bu hastalığı azeriler kendi içinde acilen tedavi etmesi ve şiddetle bu sapmayı telafi etmesi gerekir:

    almanyada diyarbakırlı bir kürt kardeş içinde Ehlibeyt aşkıyla yanar tutuşur. ama kendisine Ehlibeyti anlatacak bir adres bulamaz. aylar sürer gecesini gündüzüne katar ve sonunda içindeki Ehlibeyt aşkını dindirecek duygularını paylaşıp sorularını cevaplayacak bir Ehlibeyt camiine ulaşır. bu ığdırlı azeri bir hocanın camisidir. Hocayanın yaptığı vaazı öyle bir hoşnutlukla dinler ki yere göğe sğımaz sevinci. namaz sonrası gider der ben diyarbakırlıyım sizi ve bu mektebi merak ediyorum. hocanın suratı bir anda değişiverir! sanki hiç anlatmak istemez gibi geçiştirir. buna bir anlam veremeyen arkadaş, bir süre sonra yine gelir, yine aynı tavır. sanki diyarbakırlı olmak onun asla şii olamayacağı bir şeymiş gibi bir şeyler hissettirir arkadaşa...

    bu çok ayıp bir şey! şimdi bu arkadaş yine şii olmuş ve koyu bir Ehlibeyt taraftarı, ancak azerilerle sevgi bağını neredeyse koparmış şekilde. Çünkü çok çekmiş ve kendisine yapılan muamelelerin mektebe uymadığını net görmüş biri

    şahsi kanaatim, diğer ırktan sonradan şii olmuş bir şiiyi şii göremeyen kimse gerçekte kendisi şii olamamıştır! bu mektebe zarar vermetkedir. hele hele böyle birisi ilim anlatma gibi bir konumdaysa bir an önce onun o makamda uzaklaştırılması gerekir. aksi halde mektebi çok yanlış tanıtması kaçınılmazdır...

    Yorum

    YUKARI ÇIK
    Çalışıyor...
    X