Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Son Dönem Fakihlerimiz ve Velayet-i Fakih

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Son Dönem Fakihlerimiz ve Velayet-i Fakih

    Bismillahirrahmanirrahim


    Velayet-i Fakih konusu bilindiği gibi, İmam-ı Zaman -af- aganın gaybetinin başlamasıyla fakihlerimiz tarafından temelleri beyan edilerek, merhale merhale zamanın şartlarına göre işlenmiştir. “İslam devlet fıkhı” veya “siyasal fıkıh” olarak geçen bu konu, her fakihin bir önceki dönemdeki fakihin görüşlerini geliştirerek tekamülünün sağlanması ve günümüzde en kamil bir şekil de beyan edilmesiyle sonuçlanmıştır.

    Kısa ve öz olarak beyan etmeye çalıştığımız kadim müctehdilerin görüşlerinde açıkca görülmektedir ki, Velayet-i Fakih konusu istisnasız olarak hepsinin kitaplarında farklı bablarda beyan edilmiş ve gaybet döneminde Müslümanların siyasi ve toplumsal konularda başı boş bırakılmadıkları, bilakis zamanın şartlarına göre hem ilmi ve teorik, hem de ameli ve pratik olarak vazifeleri açıklanmıştır.

    Mutaahhir (son dönem) fakihlerin görüşleri:

    “Mutaahhir fakihlerden” maksat Devlet-i Safeviyye'nin kurulduğu dönemden, Kaçarlar döneminin sonuna kadar yaşamış fakihlerdir.

    Mutaahhir fakihler asrı, “İslam devlet fıkhı” konusuna ait meselelerin yaygınlaşması ve gelişmesi açısında çok önemli bir yere sahiptir. Bu asır da fakihler sadece ilmi olarak değil, ameli olarak da siyasete soyunmuş ve kendi zamanlarının sultanlarına siyasal ve itikadi konuları kabullendirmiş, hatta birçok alanlarda İslam’ın şer'i hükümlerinin uygulanmasını sağlamışlardır.

    Allame Muhammed Bakır Meclisi ve Şeyh Bahai, Muhakkiki Sani ve Mir Damad gibi mektebimizin iftihar tablosu olan fakihler “İslam devlet fıkhı” hükümlerinin teferruatına inmiş ve fakihin siyasal alan da aktif olması gerektiğine fetva vermişlerdir. Bu fakihlerin hepsinin görüşlerini aktarmak başlı başına bir kitap yazmayı gerektirir, bundan dolayı sadece örnek olması açısından bazılarının görüşlerini aktarıyoruz.

    Şehid-i Sani ( h. 993 ) : “Şehid-i Sani” diye meşhur olan Zeynuddin bin Ali bin Cebel Amili -ra- bu dönem de “İslam devlet fıkhı” konusunun detaylarını beyan eden ve yaygınlaştıran fakihlerden biridir.

    Şehid-i Sani ( II. Şehid ) : Güney Lübnan’nın Cebel-i Amil şehri civari dünyaya gelmiş ve Sultan Selim zamanında yaşamıştır. Osmanlı padişahı Sultan Selim tarafından Mekke-i Mukkereme’de yakalattırılmış ve Akdeniz sahillerinde de şehid edilmiştir.

    Şehid-i Sani, siyasetçi ve fakihin İmam-ı Zaman -af- aganın naibi olduğuna inanan bir müctehid idi. “Mesalik el İfham fi şerh-i Şerayil İslam” adlı kitabında Muhakkiki Hilli’nin “Fakih, İmam’a niyabeten 'hums'un “mal-i İmam” kısmını alıp gerekli yerlerde kullanabilir” sözünün şerhinde şöyle buyuruyor: “İmam’ın naibi olma hakkına sahip fakihten maksat, içtihad ve fetva verme yetkisi bulunan adil fakihtir! Zira böyle bir şahıs İmam’ın naibi ve İmam tarafından bu makama tayin edilmiştir.....” (Mesalik, cilt/1, S/54 (Humus kitabı..)

    Şehid-i Sani, Cuma namazının “vacib-i tahyiri” olduğana fetva vermiş ve bu görevin devletin görevlerinden ve Velayet-i Fakih'in yetkisinde olduğunu beyan etmiştir. Bu konuyu “Şerh-i Lüm‘a” kitabında kısa ve öz delillerle de ispat etmiştir. (el-Lüm‘at el-Dimeşkiyye, cilt/1, S/ 299-301)

    Aynı şekil de fakih’in kazavet/yargılama, hükümet, hadleri uygulama gibi alanlarda da velayet sahibi olduğunu açıklamıştır. Lüm‘a kitabının sahibi Şehid-i Evvel(I. Şehid), Lüm‘a kitabını Horasan‘da kurulan Serbedaran Devleti'nin “Destür-ül Amel” (uygulama kuralları) kitabı olarak yazmıştır. O zamana münasıp İslam devlet fıkhı hükümlerini içeren bu kitap, Şehid-i Sani tarafından şerh edilmiş ve ebedi bir eser olarak günümüzde de istifade edilmektedir.

    Molla Muhsin Feyz-i Kaşani ( h. 1091 ) : “Muhaccet-ul Beyda fi İhya-il İhya” kitabının sahibi Molla Feyz-i Kaşani zahid, arif, hekim, muhaddis ve fakih bir alim idi. Ahbari düşüncesine eğilimi olmasıyla birlikte, usulcu fakihlere yakınlığı ile tanınır. Ahlak, hadis ve fıkıh alanında çok değerli hizmetleri olmuştur. İslam hükumet fıkhı hakkında cesurane fetva veren büyük fakihlerdendir. İmam-ı Zaman -af- aganın gaybetinde, Cuma namazının “vacib-u ayni” (farz) olduğuna fetva veren nadir fakihlerdendir. ( Mukaddimeyi Mefatih-uş Şerayi’ C/1, S/30 )

    Fıkıh alanında yazdığı eserlerinde siyasi konulara daha eğilimli olduğu görülmektedir. Şehid-i Evvel gibi ibadi ve siyasi konuları iç içe zikr ederek, ibadi-siyasi konuları, “İslami devlet fıkhı'nın” temeli olacak şekilde beyan etmiştir.

    Velayet- Fakih'in zaruretine inanan Molla Feyz-i Kaşani, Velayet-i Fakih konusunda şöyle buyuruyor: “Halk arasında hükümet etmek ve kazavette bulunmak, hadleri uygulamak, İslam’ın diğer siyasi meselelerini icra etmek, İmam-ı Zaman -af- aganın gaybet döneminde dinin zaruriyatındandır.” ( Mefatih-uş Şerayi, C/1, S/7-8 )

    Feyz-i Kaşani, siyasi meselelerden olan “cihad-i ibtidai” konusunun sadece 'masum imam'ın izni ile olabileceğini inanmaktadır. Cihad ve devlet konusunda ise şöyle buyurmaktadır: “Cihadın farz olması, 'emr-i bil maruf / nehy-i anil munker' yapılmak, toplumda devlet kurmak, ceza kanunlarını ve hadleri uygulamak ve diğer dini siyasi hükümleri icra etmek dinin zaruriyatındandır. Bunların uygulanması, Allah’ın -cc peygamber(ler) meb‘us etmesinin en önemli hedefidir. Eğer bunlar tatil edilip terk edilirse, gerçekte nübuvvet terk edilmiş olur, din dağılır, topluma cehalet ve delalet hakim olur. Bundan dolayı ülkeler viran, halklar helak olur. Böyle bir durumdan Allah’a -cc- sığınırız. Bunların gerçekleşmesi için insanları İslam’a davet etmek için “cihad-ı ibtidai” gerekmektedir, bu da masum imam’ın yetkilerindendir ve onun izni şarttır, bundan dolayı gaybet döneminde “cihad-ı ibtidai” fakihlerin vazifelerinden değildir” ( Mefatih-uş Şerayi, C/2, S/50 )

    Mutaahhir fakihlerin bazılarının zikredilen görüşlerinden anlaşılan şu ki; bu dönem fakihleri “İslam devlet fıkhı” konusunda sessiz kalmamışlar, zamanın şartlarına göre fetvalarını cesurca vermişlerdir.

    Bu dönemin en önemli meselelerinden ve fıkhi konularda fetva vermeyi zorlaştıran konularından biri, akıl dışı ahbari akımıdır. Bu ifrati akım, İslami ilim havzalarına telafi edilemez darbeler vurmuş ve uzun zaman içtihadı engellemiştir. Bundan dolayı bazı fakihler ahbari olmakla suçlanmışlardır. Bihar-ul Envar’ın sahibi Allame Meclisi, Hadaik kitabının sahibi Şeyh Bahrani gibi meşhur alimler dahi içtihad konusunda “Ahbariler” ve “Usulcular” arasında kalmışlardır. Bu dönem de içtihadi geliştirecek meşhur bir müctehid çıkmamıştır. Böyle bir dönem de fıkhı konularda içtihad etmek cesaret gerektirirken, “İslam devlet fıkhı” konusunda fetva vermenin önemi daha da iyi anlaşılıyor.

    Bu dönemin kapanıp yeni bir sayfanına açılması, içtihadın eski durumundan daha güçlü bir duruma gelmesi ve Velayet-i Fakih konusunda yeni bir çağın açılması, mücahid, arif ve fakih Allame Vahidi Bahbahani’nin eliyle gerçekleşmiştir.


    Hüccet-ul İslam vel-Müslimin Hacı Şeyh Sebahattin Türkyılmaz


    sabahyil@hotmail.com
    Tevekkülle elde edilen sırlar; bir tek yakîn haddini bilenlere mahsustur.

    Hakikî Şialarımız da yakîn sınırını koruyanlardır, ki onlardan «Allah'ın varlığı sayesinde hiçbir şeyden korkmamaları»nı bekleriz!


    İmam Cafer-i Sadık (a.s)

    #2
    Ynt: Son Dönem Fakihlerimiz ve Velayet-i Fakih

    Allah razı olsun değerli alimimizden ve bu yazıyı okumamıza vesile olan üstadımızdan...

    Yorum

    YUKARI ÇIK
    Çalışıyor...
    X