Bismillahirrahmanirrahim
Allah Resulü'nün (s.a.a) babaları hakkında imani açıdan iki farklı görüş vardır. Bunlardan birisi Ehl-i Beyt mektebinin ittifakla benimsediği görüştür. Diğeri ise Ehl-i Sünnet mektebinin çoğunluğunun benimsediği görüştür.
1- Ehl-i Beyt mektebine mensup alimler ittifakla, Resulullah'ın (s.a.a) babalarının Hz. Adem'e kadar istisnasız muvahhid oldukları ve hiç bir zaman şirke, küfre bulaşmadıkları görüşündeler. Tabi bazı alimler de bazı delillere dayanarak onların hepsinin peygamber veya peygamber vasisi olduklarını söylemişlerdir. Bu ikinci hususun ispatı biraz zor olsa da birinci hususta (hepsinin muvahhid ve mu’min kimseler olduğunda) hiçbir şüphe yoktur.
Şimdi bunun için zikrettikleri bazı delillere değinmeye çalışacağız. Birinci delil, bu konuda nakledilen ve sayıları bir hayli fazla olan hadislerdir ki bunların çoğunu Merhum Allame Meclisi Bihar-ül Envar kitabında 15. cildinde zikretmiştir. Biz burada bu hadislerden bir tanesini zikretmekle yetiniyoruz. Allah Resulü'nün (s.a.a) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: "Allah, beni sürekli temiz sülblerden temiz rahimlere intikal ettirmiştir ve bilahare cahiliyet pisliğine bulaştırmadan sizin şu âleminizde beni ortaya çıkarmıştır." (Bihar-ül Envar, C.15, S.117-118, Mecme-ül Beyan Tefsiri, C.4, S.322, Tefsir-i Kebir (Fahrettin Razi) C.24, S.174...)
Bu hadis gösteriyor ki Allah Resulü'nün bütün babaları muvahhid ve mu'mindirler. Zira eğer onların içerisinde kafir ve müşrik olan birisi olsaydı, Allah Resulü onların hepsini tümden temiz olarak nitelendirmezdi; çünkü Kur'an-ı Kerim'de Allah-u Teala "Müşrikler pisliktirler" buyurmaktadır. (Tevbe, 28)
Buna Kur'an'ın şu ayetini de delil göstermek mümkündür. Buyuruyor ki: "Bunu (tevhid inancını), o (İbrahim'in) ardında (soyunda), kalıcı bir kelime olarak bıraktık." (Zuhruf, 28)
Bu ayetten anlaşılıyor ki kelimetullah olan tevhid inancı, İbrahim'in soyunda sürekli baki kalmalı ve kıyamete kadar her zamanda onun soyundan gelen bir grup fıtratları üzere Allah'a ibadet etmelidirler ki bu ayetin manası doğru çıkmış olsun... Tabi bu Hz. İbrahim'in duasının icabetinin bir tecellisi de olabilir. Çünkü o Rabbine şöyle yalvarmıştı: "(Ya Rabbi!) Beni ve evlatlarımı putlara tapmaktan uzaklaştır." (İbrahim, 35)
Yine şöyle arz etmişti: "Ey Rabbim! Beni namazı dosdoğru ikame eden olarak kıl; zürriyetimden de." (İbrahim, 4) Şurası kesindir ki İbrahim (a.s)'ın bu duası bütün zürriyeti ve nesli hakkında müstecab kılınmamıştır. Zira öyle olsaydı, örneğin neslinden gelen Ebu Leheb Allah'ın ve Resulü'nün en büyün düşmanlarından olmazdı. Bu yüzden de ayetteki "Min" edatını "bazı" anlamına tefsir etmemiz gerekir. Zira "Min" harfinin bir anlamı da bazılığı ve kısmiliği ifade etmektir.
2- İkinci görüş ise Ehl-i sünnet alimlerinin çoğunluğunun görüşüdür. O da Resulullah'ın babalarının hepsinin muvahhit olmadığı, bunların içinden bir kısmının hatta kendi baba ve annesinin müşrik olduğudur. Hatta bazı alimleri (Fıkh-i Ekber’in şarihi Ali el-Kari gibi) Resulullah’ın babalarının müşrik olduğunu ispat etmek için kitap yazmıştır! Bunlar, Buhari ve Müslim de başta olmak üzere birçok kaynaklarında Şu hadisleri nakletmişlerdir:
Bir gün bir kişi (Islam öncesi ölen babasının durumunu merak ederek) Resulullah'a dedi ki: "Ya Resulallah, benim babam nerededir?" Allah Resulü "Ateştedir" buyurdu. Adam ayrılıp gidince, arkasından çağırıp ona şöyle buyurdu: "Benim babam da, senin baban da ateştedirler."
(Sahih-i Müslim, C.1, İman Kitabı, "Küfür Üzere Ölen ateştedir" Babı, Sünen-i İbn-i Mace, C.1, Hadis: 1572, Sünen-i Ebi Davud, C.2,S.532)
Bir başka rivayette Ebu Hureyre şöyle nakletmektedir: "Peygamber annesinin mezarını ziyaret edip ağladı ve etrafındakileri de ağlattı; sonra şöyle buyurdu: "Ben Rabbim'den anneme mağfiret dilemek için izin istedim, ama izin vermedi. Ardından, kabrini ziyaret etmek için izin istedim; buna izin verdi. Siz de kabirleri ziyaret edin; zira bu ölümü hatırlatır."
(Sahih-i Müslim, C.3, Cenazeler Kitabı, "Resulullah'ın annesinin kabrini ziyaret için izin istemesi" Babı, Sünen-i Ebi Davud, C.2, S.195)
Onlarca insanın cahliyet zamanında Hanif dinine amel ettiğini söyleyen Sünni kaynaklar, nedense Allah Resulü ve baba-annesine gelince onları putperest, müşrik olarak tanıtmakta ve cehenneme sokmaktadır!!!
Soru: Şimdi burada şöyle bir soru soruluyor: Eğer gerçekten Allah Resulü'nün babalarının Hz. Adem'e kadar muvahhid olduğu doğru ise, neden Hz. İbrahim'in babası (ki Resulullah’ın da babalarından sayılır, müşrik olarak tanıtılmaktadır?
Cevap: Hz. İbrahim ile alakalı "Azer" isminde birisinden Kur'an'da bahsedildiği doğrudur. Ancak bu şahıs, Hz. İbrahim'in babası değildir. Gerçi Kur'an'da bu konuda "Eb" kelimesi kullanılmıştır ve bu kelimenin baba anlamında da kullanılır. Ancak bu kelime bazı karinelerle birlikte bazen amca için de kullanılmaktadır. Mesela Kur'an-ı Kerim, Hz. Yakub ve evlatları arasında geçen bir konuşmadan bahsederken şöyle buyuruyor: (Hz. Yakub onlara şöyle sordu): "Benden sonra neye tapacaksınız?" (Onlar da cevaben) şöyle dediler: "Senin babaların olan İbrahim, İsmail ve İshak'ın İlah'ına tapacağız." (Bakara, 133) Bu ayette Allah-u Teala, hem İsmail'i hem de İshak'ı, ikisini de Hz. Yakup'un babası olarak nitelendiriyor. Oysa hepimiz biliyoruz ki Hz. İsmail, Hz. Yakub'un babası değil, amcasıdır. Ama mesela "Valid" kelimesi gerçek babadan başkası için kesinlikle kullanılmaz. Bu yüzden de başka bir ayette Hz. Ibrahim'in gerçek babasından bahsederken "Eb" değil "Valid" kelimesi kullanılmıştır. İbrahim suresinin 41. ayetinde şöyle buyurmaktadır. "Ey Rabbimiz, beni ve anne babamı ve mu'minleri hesap günü kaim olacağı günde bağışla." Bu ayetin orijinalinde "Valideyye" (babam ve annem) kullanılmıştır.
Ayrıca Hz. İbrahim'in amcasına "Eb" kelimesi kullanılmasının karinesi şudur ki, İbrahim (a.s) Peygamberliğe ilk seçildiği zamanlar, Azer'e hitab ederek, "..Sen, bir takım putları mı kendine ilah ediniyorsun? Doğrusu ben, seni ve senin kavmini, açık bir dalalette görüyorum." (En'am, 74) Azer bir ara Hz. İbrahim'e Allah'a tapacağı sözünü verdi. Hz. İbrahim de "...(Madem öyle) ben de sana mağfiret dileyeceğim..." (Mümtehine, 4) Başka bir ayette buyuruyor ki "Azer'in Allah düşmanı olduğu İbrahim'e belli olduğunda, (Ibrahim) ondan teberri edip uzaklaştı." Yani artık tamamen onunla ilişkisini kesti. Bu olay dediğimiz gibi Hz. İbrahim'in Peygamberliğinin ilk yıllarında meydana gelmiştir; oysa biz Hz. İbrahim'in hayatının sonlarına doğru şöyle dua ettiğini görüyoruz: "Rabbimiz, beni ve anne babamı bağışla..." (İbrahim, 41) Bu da açık bir şekilde Azer’in Hz. İbrahim'in babası olmadığını gösteriyor; eğer babası olsaydı onun için istiğfar etmesi düşünülemezdi. Tarihlere de baktığımızda, Hz. İbrahim'im babasının isminin Azer değil, "Taruh" olduğu söylenmektedir ve hemen hiçbir tarihte babasının isminin "Azer" olduğu yazılmamıştır.