Bismillahirrahmanirrahim
ZAMAN GAZETESİ YAZARI NİHAL B. KARACA İSİMLİ YAZARIN “İRAN REJİMİ VE 'RECM' ŞERHİ...” BAŞLIKLI YAZISINA CEVAP
Mürsel AYDIN
ZAMAN GAZETESİ YAZARI NİHAL B. KARACA İSİMLİ YAZARIN “İRAN REJİMİ VE 'RECM' ŞERHİ...” BAŞLIKLI YAZISINA CEVAP
Mürsel AYDIN
Birkaç gün önce ZAMAN gazetesinde Nihal B. KARACA’nın bir yazısı yayınlandı.
http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yaz...-ve-recm-serhi Yazar, Ahmedinejad’ın Türkiye ziyaretini bahane edip İran’la ilişki kurma konusuna şerh düşmüş!
Bu yazıda eleştiriye tabi tutulacak birçok husus var, ama biz önemli olan bazı paragraflar üzerinde durmakla yetineceğiz. Yazının bir bölümünde şöyle diyor:
“Gelgelelim, İran ile iyi ilişkiler kurmak önemli, diyenlerin aynı zamanda bir 'rejim' şerhi koymaları çok da haksız değil. Çünkü son derece tekinsiz şeyler de oluyor. Hatemi döneminde hiç olmadığı kadar çok recm cezası veriliyor Ahmedinejad'ın İran'ında ve çoğunlukla da kadınlara. Zina dediğin tek başına yapılabilirmiş gibi. Daha feci olanı ise bu kadınların en katı şeriat hükümlerinin bile şart saydığı koşullar oluşmadan recm edilebiliyor olması.”
Yazar eğer bazılarının yaptığı gibi mensup olduğu mezhebin öğretilerini, aradaki farkları (Onlar Şii biz Sünni gibi..) vs. ileri sürerek kendi tabiriyle şerh düşseydi, yine bazı laiklerin ağzıyla “orası molla rejimi biz ise laikiz” deyip böyle bir şerhi düşseydi, belki yine kendi mantığı içerisinde değerlendirilip bir nebze haklı sayılabilirdi..
Ama maalesef yazarın, (zahiri görünümünden hareketle söylüyoruz) Müslüman, muhafazakâr bir görüntü arzetmesine rağmen Müslümanlar arasındaki müşterek bir hükümden ve uygulanmasından hareketle İran’ı suçlaması ve güya bu ülkeyle ilişki kurulmasına şerh düşenlere hak vermesi gerçekten içler acısı bir durum. Sanki Recm hükmü sadece Şiaya ve İran’lılara özgü bir hükümdür. Dolayısıyla böyle zalimane (!) bir hükmü (haşa) uygulayan bir ülkeyle nasıl olur da gönül rahatlığıyla ilişki kurulabilir?!
Yazar güya kendisini İran’ı çok iyi bilen bir kimse olarak göstermeye çalışmasına rağmen verdiği bilgiler, maalesef ne kadar bilgisiz olduğunu ortaya koymaktadır.
Yıllarca İran’da yaşamış birisi olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki ben Hatemi ve ondan öncesinde birkaç kereliğine de olsa zina yapan bazılarının idamını duymama rağmen, Ahmedinejad iş başına geldikten sonra bir tane dahi, en azından medyaya taşınmış olayı görmüş, duymuş değilim. Duyan bilen varsa, ispatlasın..
Esasen 30 yıllık İnkılap döneminde birkaç örneği hariç recm hükmü uygulanmış değildir. Şu anda da bazı maslahatlara binaen bu hüküm tamamen tatil edilmiş durumda. Elbette recm değil birçok idam edilenler olmuştur, ama bunlar sırf zina yaptıkları için değil, bununla birlikte zina ettiği kimseleri öldürmüş veya fesat çeteleri kurmuş, gençleri fitne, fesat ve fehşaya sürüklemeye çalışmış, uyuşturucu tacirliği yapmış, İslam düşmanlarının casusluğunu yapmış fasit müfsit kimselerdir.
Yazarın kafayı taktığı bir husus da şahit olayı.. İddiaya göre İranlı birkaç kişinin dediklerinden hareketle güya recm edilenler şahit olmadan cezalandırılmışlardır! Zira İslam hukukunda istendiği şekliyle şahitlik imkânsızmış! Hadi diyelim öyle olsun. Kendisini İslam hukukundan haberdar, bilir bir kişiymiş gibi gösteren bu hanımefendi, bunu biliyor da zinanın ispatının bir yolunun da şahsın kendi ikrar ve itirafı olduğunu da biliyor mu? Eğer bilmiyorsa, onun da o eleştirdiği o İran’lı zatla ne farkı kaldı? Önce kendi gözündeki merteği görsün de ondan sonra… Evet, zinanın ispatının iki yolu vardır, biri dört şahidin şehadeti, diğeri de şahsın kendisinin itirafı. Peki bu uygulanan recmlerin ikrar ve itirafa dayalı olmadığı ne malum.. Ne olduğu belli olmayan cahil birisinden bunu sorup da dönüp koskoca bir gazetede bunu eleştiri ve istihza konusu yapacağına oraya kadar gitmişken, bu işin asıl sorumlusu olan yargı başkanına veya herhangi bir hâkime veya en azından âlim birisine bunları sorup birinci ve yetkili ağızdan bunları öğrenmesi gerekmez miydi? Böylece bir müslümana yakışan insaf ve izan çizgisinden de çıkmış olmazdı..
Bundan da daha feci ve vahim olanı yazarın şu cümlesidir: “Zina dediğin tek başına yapılabilirmiş gibi. Daha feci olanı ise bu kadınların en katı şeriat hükümlerinin bile şart saydığı koşullar oluşmadan recm edilebiliyor olması.”
Şimdi gülelim mi ağlayalım mı bu cehalete…
Nerden aldı bu istatistiği, çoğunlukla da kadınlara diyor? Esasen recm sadece evli olduğu halde zina eden kimseye uygulanır; kadın olsun erkek olsun ve çoğunlukla evli olduğu halde zinaya yeltenenler erkekler oluyor. Kadın buna kolay kolay cesaret edemiyor.. Bekar olanın cezası ise sadece kırbaçtır.. Kaç tane evli kadın bu işe bulaştı ki böyle diyor?!
Yarın bu sözlerin hesabını verirken “Ne yapıyım filan İranlı’dan duydum mu diyecek?” Demezler mi insana ta ayaklarına kadar gitmişken en yetkili ağızlardan neden sorup öğrenmedin? Nasıl olsa Ahmedinejad ve yandaşlarının yalın bir dile sahip olup yaptıklarını gizleme, saklama diye bir dertlerinin olmadığını kendisi de kabul ediyor.
“En katı şeriat hükümlerinin bile şart saydığı…” da ne demek? Müslüman olup da bunu anlayabilen birisi varsa beri gelsin. Eğer bir hüküm gerçekten şeriat hükmüyse, bunun katısı, gayrı katısı nasıl olur acaba? Hayır değilse de artık bunu bir müslümanın ağzına alması bile abes olmaz mı? Bilerek veya bilmeyerek yazar bu sözüyle maalesef İslam düşmanlarının ağzıyla konuşmuştur. Allah affetsin..
Şöyle devam ediyor bir başka paragrafta:
“Felsefede, sanatta bu kadar mesafe kaydeden bir rejimin fıkıhta nasıl bu kadar geri kaldığı konusunun en akla yakın gelen açıklaması fıkıh ilminin kaynağının çoğunlukla hadisler olması. Lakin Şiiler bazı ravilerin, sözgelimi Hz. Aişe'nin rivayetlerine 'aldırmadıkları' için ip kopuyor. Hz. Aişe'siz bir hadis ilmi, hadis ilmi olmayan bir fıkıh ilmi, fıkıh ilmine vakıf olamayan bir 'İslam rejimi', İslami olabilir mi?”
Sanırsın ki yıllarını ilme, irfana vermiş, ömrünü Medreselerde çürütmüş, fıkıh ve hadis kitaplarını yutmuş bir fakihenin kaleminden süzülüyor bu cümleler!!
Demezler mi insana “Hanım efendi nerden bildiniz fıkıhta onların geri kaldığını? Hadise önem vermediklerini?” Tabi hemen “rehberimiz olan filan İran’lının dediklerinden çıkardım bu ilmi (!) sonuçları” diyebilir size! Muhtereme, bir tane olsun onların fıkıh kitabını okudunuz mu? Bir tane fakih, âlim ve müctehidleriyle görüştünüz mü? Kaynaklarının, dayanaklarının ne olduğunu gördünüz mü?
Bilmiyorsanız bilin artık, bu mezhebin fıkhının ana kaynakları Allah’ın kitabı ve Resulünün sünnetidir.. Ama bunu öyle Ehli Sünnet’in dahi şaibeli kabul ettiği Ebu Hureyrelerden, Ka’bu’l-Ahbarlardan, Semure bin Cündep’lerden, İmran Bin Hattanlardan değil Resulullah’ın pak ve tertemiz Ehlibeyt’inden almaktadır.. Onlar ki Sünni ve Şii kaynakların müştereken ve mütevatir nakliyle Resulullah’ın Kur’an’la birlikte ümmete emanet ettiği ve haklarında “Onlara sarıldığınız müddetçe asla dalalete düşmezsiniz”, “Onlar Nuh’un gemisine benzer, binen kurtulur, binmeyen helak olur”, “Onları bedendeki baş ve baştaki iki göz yerine koyun” buyurduğu kimselerdir.
Evet, bu mezhebin fıkhının babası sayılan İmam Cafer-i Sadık, dört mezhep İmamından ikisinin (İmam Ebu Hanife ve İmam Malik’in) hocasıdır.
Ayrıca Hanefi Fıkhının büyük bir bölümünün hadislere değil de “KIYAS”, “İSTİHSAN” gibi esaslara dayandığını da bildiğine ihtimal vermiyorum. Bilseydi belki böyle hızlı ve emin konuşmazdı.. Hele İmam Ebu Hanifen’nin “Ben fıkıhta güvenip de üzerinden fetva verebileceğim sadece 17 hadis biliyorum!” dediğini Nihal hanımın bildiğini hiç sanmıyorum. Tabi bunları hüsn-i zan edip de söylüyoruz, yoksa bunları bildiği halde başkalarına öylesine ithamları savurmuşsa, bundan ancak Allah’a sığınırız..
Burada bu Hanımefendiye bir tavsiyeyle noktalamak istiyoruz: “Bundan sonra eğer birilerini bir konuda eleştirmek istiyorsanız, lütfen önce eleştirdiğiniz konunun kendi mezhep ve kaynaklarınızda olup olmadığını bir araştırın. Ondan sonra eleştirecekseniz buyurun eleştirin. Yoksa ancak kendinizi küçük düşürüp, zavallı duruma düşersiniz başkasına bir zararınız dokunmaz… Dolayısıyla tez elden şu recm konusunu Sünni kaynaklar ve Sünni fıkıhçılar açısından bir araştırın; ondan sonra gerçekten yine Recm cezasını uyguladığı için zulmeden bir rejim diye İran’ı eleştirmeye ve sırf bundan dolayı İslami bir rejim olmadığına ve dolayısıyla mesafeli durulması gerektiğine hükmetmeye yüzünüz olacak mı?!
Bir tavsiyem de Ehl-i Sünnet kardeşlerime, özellikle alimlerine.. Allah rızası için böyle ehliyetsiz, bilgisiz insanlara meydanı boş bırakıp Ehlisünnet adına Ehlisünnet’in bile kabul etmediği düşünce ve üslupla ortaya çıkıp Müslümanlar arasındaki ilişkilere zarar vermesine ve İslam düşmanlarının ekmeğine yağ sürmesine izin vermemenizi bekliyoruz…
Rabbim bizleri ıslah eyle! İnsaf ve izan çizgisinden ve Sırat-ı Müstakim’den ayırma! Doğruları olduğu gibi görüp onlara ittiba etme cesaret ve samimiyetini inayet buyur!… Amin!
Yorum