Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Allame Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlullah

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Allame Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlullah




    Allame Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlullah kimdir

    YDH- Düşünceleri ve İslami vahdete büyük katkılarıyla Sünni dünyada da tanınan ve sevilen Şii dünyasının önde gelen dini mercilerinden Allame Muhammed Hüseyin Fadlullah, 75 yaşında hayata veda etti.

    Lübnanlı büyük dini merci Ayetullah Muhammed Hüseyin Fadlullah, 16 Kasım 1935’te Irak’ın Necef kentinde dünyaya geldi.

    Ayetullah Fadlullah’ın babası Allame Abdurrauf Fadlullah, dini ilimler tahsil etmek için Necef’e gitmiş ve Necef’teki dini ilimler havzasında öğrenim gördükten sonra ailesiyle birlikte uzun yıllar kaldığı Necef’teki ilmiye havzasında müderrislik yapmıştı.

    Allame Muhammed Hüseyin Fadlullah, öğrenim hayatına babasının yanında Necef İlmiye havzasında başladı. Ayetullah Ebul Kasım Hoyi, Ayetullah Muhsin el-Hekim, Seyyid Mahmud Şahrudi ve Şeyh Hüseyin el-Hilli gibi döneminin büyük alimlerinden dersler aldı.

    Son derece seçkin ve başarılı bir öğrenci olan Allame Fadlullah, kısa sürede dönemin Şii dünyasının önde gelen taklit mercilerinden Ayetullah Hoyi’nin dikkatini çekti.

    Ayetullah Hoyi, ilmi araştırma merkezleri ve ilmiye havzaları kurmaya ve geliştirmeye büyük özen gösteriyordu. Lübnan’ın en-Neb’a bölgesinde kurdurduğu İslami ilimler merkezinin yönetimini Allame Muhammed Hüseyin Fadlullah’a bırakmıştı.

    Allame Fadlullah, iç savaşı yılarında geldiği Lübnan’da ilmi faaliyetlerini sürdürürken, Şam’daki Hz. Zeyneb türbesi yakınlarında yer alan el-Murtaza dini ilimler havzasına da nezaret etti.


    Lübnan’da ve Suriye’de çok sayıda kültürel merkezlerin yanı sıra çok sayıda mescidin kurulmasına da öncülük eden Allame Muhammed Hüseyin Fadlullah, akademik merkezler, sağlık merkezleri ve hayır kurumları da kurarak Lübnan halkına hizmet etti.

    Ayetullah Muhammed Hüseyin Fadlullah, dünyanın birçok diline tercüme edilen çok sayıda kitabı ve ilmi çalışmasıyla olduğu kadar aktivist kişiliğiyle de tüm İslam dünyasında tanınan ve sevilen bir İslam alimiydi.

    Allame Muhammed Hüseyin Fadlullah, doğrudan herhangi bir siyasi örgütün üyesi ve yöneticisi olmamasına rağmen İran İslam Devrimi Lideri İmam Humeyni’ye olan yakınlığından ve Lübnan direnişine verdiği destekten dolayı Hizbullah’ın manevi lideri olarak kabul edildi.

    İslam dünyasının birlik ve beraberliğine gösterdiği hassasiyetten ve ufuk açıcı düşüncelerinden dolayı İslam dünyasının genelinde son derece sevilen ve takdir toplayan bir İslam alimi olan Ayetullah Muhammed Hüseyin Fadlullah, İsrail’e ve Amerika’nın bölge politikalarına yönelik karşıt tutumundan dolayı da sadece Müslümanlar arasında değil, tüm emperyalizm karşıtı organizasyonlar nezdinde de saygın bir isim olarak anılıyordu.


    Allame Muhammed Hüseyin Fadlullah, karaciğer yetmezliğinden dolayı kaldırıldığı Beyrut’taki Behmen hastanesinde 4 Temmuz 2010 sabahı vefat etti.


    YDH

    04/07/2010



    Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
    Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

    #2
    Ynt: Allame Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlullah


    Allame Muhammed Hüseyin Fadlullah’ın vefat etmesi üzerine Hizbullah’ın üç gün yas ilan etti


    Şii dünyasının önde gelen dini otoritelerinden Allame Muhammed Hüseyin Fadlullah’ın vefat etmesi üzerine Hizbullah’ın üç gün yas ilan ettiği bildirildi.

    Geçtiğimiz perşembe günü karaciğer yetmezliğinden dolayı hastaneye kaldırılan Lübnanlı dini mercilerden Ayetullah Muhammed Hüseyin Fadlullah’ın bu sabah vefat ettiği bildirildi.

    Hizbullah, Ayetullah Fadlullah’ın vefatı üzerine bir bildiri yayımlayarak tüm Lübnan halkına, Arap ve İslam dünyasına başsağlığı diledi ve ülke genelinde üç gün yas ilan ettiğini açıkladı.

    Allame Fadlullah’ın seçkin ilmi kişiliğine dikkat çekilen bildiride “İslam dünyası, İslami vahdetin en seçkin destekçisi, Müslümanlar arasındaki fitne ve tefrikanın en büyük muhalifi olan büyük bir şahsiyeti kaybetti.” İfadesine yer verildi.

    YDH-

    Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
    Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

    Yorum


      #3
      Ynt: Allame Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlullah


      Seyyid Hüseyin Fadlullah. 1354/1935’te Necef’te doğdu. Babası Ayetullah Abdurrauf Fadlullah, Necef’e ilim yolunda hicret etmişti.

      Çocukluğu Necef’in en büyük ilim havzasında geçti. Dokuz yaşındayken babasının dizlerinde başladığı ilim yolculuğuna ilk gençlik yıllarında zamanın en büyük alimlerinin kapılarında devam etti. Üstün başarısı ve erdemiyle hocalarının dikkatini çekti. Zamanın en büyük müctehidinin sonsuz güvenini kazandı ve sadece ‘Büyük Müctehid’in yetkisinde olan konularda kendisine tam vekâlet verildi.


      İlim Meyveye Duruyor

      Çok sayıda Lübnanlı, Suriyeli ve Iraklı talebeyi ilmin ilk basamağından teslim alıp mertebe mertebe yükseltti. Bütün çağdaşları Fadlullah’ın ilimde ulaştığı yüce mertebeyi itiraf ettiler. 1966 yılında Lübnan’a döndüğünde geride telafi edilemeyecek bir boşluk bırakmıştı. Seyyid Muhammed Bakır Fadlullah’ın yokluğunu şu sözleriyle ifade eder: “Necef’ten çıkan herkes bu şehri kaybeder. Ama Fadlullah’ı Necef kaybetti.”

      Fadlullah, dini ilimlere önem gösterdiği kadar Necef’teki kültürel hareketin de dinamikleri arasında yer aldı. Kültür Merkezi’nin üyesi olan Fadlullah, edebiyat toplantılarına katılır, Mısırlı ve Lübnanlı düşünürlerin o günlerde Necef’e ulaşan makalelerini okur, güncel kültür hareketini takip ederdi. Taha Hüseyn, Hasan Zeyyat gibi ünlü edebiyatçıların dergilerini daha on yaşındayken okumaya başlamıştı. On-onbir yaşındayken arkadaşlarıyla beraber “Edebiyat” isimli bir dergi çıkarmaya başladı. Kendisi o günleri şöyle anlatır: “On, on bir yaşlarındaydık. Katılımcı yeterli sayıyı buldukça yeni bir sayı yayınlardık. Derginin heyecanını sürekli içimizde taşırdık.”

      Müslümanların daveti üzerine Lübnan’ın ihtiyacını göz önünde bulundurarak Necef’ten Lübnan’a geldiğinde ‘İslam Enstitüsü’nü kurdu. Sayısız alim yetiştiren enstitüde eğitim halen devam etmektedir. ‘İnsanların sıkıntılarıyla ilgilenmek ve İslam’la bağlarını kuvvetlendirmeyi’ davet metodu olarak belirledi.

      Beyrut ve Şam’da verdiği fıkıh ve usul dersleri 20 yıldan fazla sürdü, bu derslere Arap yarımadasının çeşitli yerlerinden gelen talebeler devam etti. İlmi faaliyetleri Arap dünyası ile sınırlı kalmadı; çeşitli İslam ülkesinde ayrıca ABD, Fransa, Britanya gibi batı ülkelerinde çok sayıda akademik konferanslara katılım gösterdi.


      Fıkıh Usulü’ndeki Metodu

      Selefin yolunu takip eden Fadlullah, Kur’an ve Sünnet’i anlama yolunda yeni ve sağlam bir düşüncenin temellerini attı. Fadlullah’ı ictihadında ehil kılan noktaları başta dile mükemmel hakimiyet olmak üzere şöyle sıralayabiliriz:

      1-İctihad ve çıkarımlarda, birinci kaynak ve temel yasa olan Kur’an’ın anlayışını temel almak.

      2-Soyut felsefi düşünce ve mantık işlemleriyle içinden çıkılmaz bir hal alan fıkhı sadeleştirmek. Bu, birçoklarının anladığı gibi usulü çiğneme değil, teori ile teorinin çatıştığı pratiği ortak noktada buluşturma gayretiydi.

      3-Fadlullah’ın üstün dil hakimiyeti ve edebi zevki, dini metinleri anlama ve yorumlamasında özel bir boyutla tezahür etti.

      Müctehidin sağlam bir kanaate sahip olması durumunda fıkıh nazariyelerini ortaya atmaktan çekinmemesi gerektiğini savundu. Temkinli hareket, ilmi temellerle bağı kopması durumunda mükellefler için meşakkate yol açıyordu. Bazı alimler Fadlullah hakkında ‘ulaştığımız sonuçlar aynı; Fadlullah’ın bizden daha cesur’ diyerek tanıklıklarını dile getirdiler.


      Cemiyet Hâmîsi

      Toplumun ilgi ve korumaya muhtaç grupları Fadlullah’ın çalışma alanlarından bir diğeriydi. Lübnan savaşında yetimler yaşamlarını; din ve ahlaklarını tehdit eden ellere düşme tehlikesi yaşıyordu. Fadlullah, Meberrat Hayır Müessesi’ni kurdu. Bir müddet sonra Lübnan’ın her yerinde açılan şubeleriyle faaliyet gösteren Meberrat, sosyal koruma kuruluşu olmanın ötesine geçmiş, ilim terbiye ve kültürün ışığında hayata hazırlayan bir okul haline gelmişti. Yetimlere fiziki, sosyal ve psikolojik korumanın yanı sıra, uzman bir kadronun denetiminde bireysel yeteneklerini geliştirme ve kendilerini yetiştirme imkanları sunuluyor, bu şartlarda yetişen yetimler müesseseye, topluma ve yaşama faydalı yetişkinler olarak dönüyordu. Meberrat, halen 3300 yetime koruma ve eğitim imkanı sunmaktadır.

      Yoksullar ve engelliler unutulmamıştı. Evlere, mağazalara, sosyal kurumlara dağıtılan sadaka kutuları ve zekat fonuyla engelli aileleri finanse edildi. Körler, sağırlar ve konuşma engelliler gibi özel ihtiyaç sahibi insanlar özellikle de iç savaş döneminde farklı dini kurumlara sığınmak zorunda kalıyordu. Dini hassasiyetin zayıflamasına yol açan bu sıkıntıyla Fadlullah ‘Görme ve İşitme Engelliler Enstitüsü’ nü kurarak mücadele etti. Enstitü, sadece Lübnan’da değil, tüm ortadoğuda alanında bir ilk olarak biliniyor. Arapça, İngilizce ve Fransızca eğitimin verildiği enstitü öğrencilere ilkokuldan doktoraya kadar ilerleme imkanı sunuyor.

      Fadlullah’ın kurduğu, Lübnan’da İslam Enstitüsü, Şam’da Seyyide Zeynep Havzası’ndan mezun olan alimler Lübnan’a ve dünyanın çeşitli yerlerine dağıldılar. Düşünce ve kültür sempozyumları, günlük fıkıh ahlak ve akide seminerleri, Kur’an eğitimi, yaz okulları, haftalık tefsir dersleri gibi etkinliklere ev sahipliği yapan İslam Kültür Merkezi ise, onbinlerce kitap ve elektronik destekli Büyük Kütüphane’nin yanı sıra Fadlullah’ın toplumun hizmetine sunduğu merkezlerden biri.

      Seyyid Fadlullah’ın hayata gözlerini yumduğu Behmen hastanesi, kendisinin yaptırdığı hastane, poliklinik, sağlık ocağı zincirinden sadece biri. Lübnan’ın mahrum bölgelerinde açılan sağlık merkezlerinde laboratuar, muayene, görüntüleme, ilaç ve tedavi gibi hizmet giderlerinin %70’i özel fon tarafından karşılanıyor.


      Davet ve Rehberlik Merkezleri

      Müslüman ve Müslüman olmayan birçok ülkede açılan merkezler din ışığında sosyal rehberlik hizmeti veriyor. Merkezler, özellikle akide ve dini hayatın tehlike altında olduğu ülkelerde insanın yaratıcısıyla irtibatını İslam düşüncesi çerçevesinde sağlamasına yardımcı oluyor. Ayrıca, başta eşler arası anlaşmazlıklar olmak üzere her çeşit anlaşmazlıklarda tarafların başvurabileceği hukuk büroları da kuruldu. Bürolarda çalışan uzman heyetlerin sorunlara İslam hukuku nazarıyla sunduğu çözüm kararları Fadlullah tarafından denetleniyordu. Fetva bürosunda ise ehliyet sahibi fetva heyeti, insanların sorularına aydınlatıcı cevaplar veriyor.


      Siyasi Duruşu

      1975 Lübnan iç savaşı günlerinde Neb’a’da bulunan merkez, Dahiye Cenubiyye’ye taşındı. Laik grup ve partilere güvenini kaybeden gençler Fadlullah’ın etrafında dinamik bir potansiyel oluşturmaya başladılar. Fadlullah’ın iyilik ve sorumluluk bilinci üzerine inşa ettiği İslami hareketin etrafında çığ gibi büyüyen genç ordu laik ve milli partileri rahatsız etti. Defalarca suikast girişiminde bulundular. Uyuduğu odaya roket düştü, tefsir dersine giderken yürüdüğü yolda saldırıya uğradı. Ama azmi sarsılmayan Fadlullah şöyle diyordu: “Biz öyle bir halkız ki, kültürümüzde ölüme gelenek, şehadete ise Allah’tan ziyafet gözüyle bakarız.”

      1982’ de İsrail Lübnan’a saldırdığında ‘sivil direniş’ çağrıları yapıldı. Ancak Fadlullah, güçten başka dil bilmeyen çirkef bir düşmana karşı silahlı direnişin tek yol olduğunu savundu. Akın akın direniş saflarına katılan gençlerin mürşidine yerel, bölgesel ve uluslar arası istihbarat servisleri tarafından suikast planları hazırlandı. CİA’nın üstlendiği bir suikast girişiminde, Fadlullah’ın evinin yakınında bomba yüklü aracın patlaması sonucu çoğu çocuk ve kadın 150’den fazla Lübnanlı öldü. Suikast öncesi dönemde Fadlullah’ın evi yerli yabancı gazeteciyle dolup taşıyordu. İslami hareketi incelemek için enstitüler kurmaya karar veren emperyalist devletlerin doğuda batıda insanların gündemini meşgul eden, aktif direnişçi Fadlullah gibi seçkin bir İslami lideri tanımaya ihtiyacı vardı. İslami hareketin dinamiklerini kavramak ve sonrasında suikast ortamı sağlamak için basın kullanılıyordu. Ama her planın üzerinde bir plan yapıcı vardı; İslam dünyasının Sünni-Şii grupları Fadlullah’ı tanıdı, Lübnan’dan dünyaya bir bağ kuruldu. Siyasi ve stratejik rehberliği dünyanın her yerine ulaşıyordu.


      isra haber / Zehra GÖKGÖZ

      Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
      Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

      Yorum


        #4
        Ynt: Allame Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlullah

        İnna lillah ve inna ileyhi raciun

        Rabbim kendisinden razı olsun ve ecrinin mükafatını kat be kat verisn inşAllah Rabbim yerini İmam-ı zamanının a.f askerleri ile doldursun
        "İmam"ın hattı” belli bir mezhebe mensup olanların değil,
        "Muhammedi İslam kimliğ"ini kuşanan bütün Müslümanların hattıdır."

        Yorum


          #5
          Ynt: Allame Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlullah

          [quote author=BEYZA link=topic=15067.msg93903#msg93903 date=1278260018]
          İnna lillah ve inna ileyhi raciun

          Rabbim kendisinden razı olsun ve ecrinin mükafatını kat be kat verisn inşAllah Rabbim yerini İmam-ı zamanının a.f askerleri ile doldursun

          [/quote]


          Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
          Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

          Yorum


            #6
            Ynt: Allame Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlullah

            Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlullah’ın Hayatı

            Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlullah, Irak’ın Necef şehrinde 16 Kasım 1935 yılında(Hicri 1354) dünyaya geldi. İlk eğitimini alim olan babası Seyyid Aldülrauf Fadlullah’tan aldı.

            Seyyid Aldülrauf Fadlullah hicri 1325 yılında Necef’te doğmuş ve dönemin ünlü alimleri Mirza Fatih Eş-Şehid, Seyyid Ebul Hasan İsfahani ve Abdulhadi El-Şirazi gibi isimlerden ders almıştır.

            İlk eğitimini medrese usulü Kuran ve temel İslami bilimleri öğrenmekle tamamlayan Fadlullah genç yaşında İslami konularla ilgili çalışmalarına başladı. Bir yandan İslami bilgilerini artıran Fadlullah aynı zamanda Lübnan, Mısır ve Irak gazetelerini okuyarak gündemi takip ediyordu.

            İranlı alim Şeyh Mücteba Al-Linkarani’den usul dersleri alan Fadlullah, Seyyid AbulKasım Hoi, Seyyid Muhsin El-Hekim, Seyyid Muhammed Şahrudi, Şeyh Hüseyin Hilli, Molla Sadra Al-Kafkasi (Şeyh Sadra al-Badkubi)’den de ders almıştır.

            10-11 yaşlarında iken arkadaşları ile birlikte Edeb dergisini çıkardı. Necef kentinde uzun yıllar çıkan Edeb dergisinin editörlüğünü yaptı. Daha sonra Çağrımız isimli makaleleri yazdı. Daha sonra bu makaleler kitap haline getirildi. Mesajımız isimli kitabın editörlüğü Şehid Seyyid Muhammed Bakır Es-Sadr tarafından yapılmıştır.

            1966 yılında Necef’ten Lübnan’a gitti. 1952 yılında Seyyid Muhsim El-Emin’in vefatı nedeniyle Lübnan’da bulunmuştu.

            1966 yılında Lübnanlı Kardeşlik Cemiyeti’nin çağrısı ile Beyrut’un doğusunda bulunan Nabaaa bölgesine yerleşti. Nabaa bölgesinde kültürel faaliyetlere ve sohbetlere başlayan Fadlullah, Necef’te edindiği deneyim ile burada faaliyetlerini sürdürdü.

            Daha sonra İslami Şeriat Enstitüsü isimli okulu kurdu ki bu okul Lübnan İslami Direniş Hareketi’nin temellerini oluşturdu. Hizbullah’ın liderlerinden Şehid Şeyh Ragıb Harb bu okulun mezunudur. İslami Şeriat Enstitüsü’nün kadınlar için ayrı bir bölümünü açan Fadlullah daha sonra bir de hastaneyi enstitüye ekledi.

            1975 yılında Lübnan’da iç savaş çıkınca Beyrut’ın güneyine göç etmek zorunda kaldı. Burada camiyi kendisine merkez edinen Fadlullah tüm faaliyetlerini cami ekseninde sürdürdü. Daha sonra Şam’da Seyide Zeynep isimli okulu açtı.

            Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlullah hayatı boyunca hep özgürlük sevdalısı ve mücahid olarak direnişini sürdürdü. Uluslar arası İslami Hareketler ve önde gelen liderler ile görüşen Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlullah, tüm özgürlük hareketlerini destekledi.

            Irak’ta bulunduğu yıllarda Şehid Seyyid Muhammed Bakır Es-Sadr’ın kurduğu İslami Hareket’te görev alan Fadlullah, İran İslam İnkılabı ile birlikte temeli atılan Lübnan İslami Direniş Hareketi’nin oluşmasında etkili oldu. Hizbullah Hareketi’ne konuşmaları, yazıları ve mücadelesi ile örnek oldu.

            Hutbelerinde ve sohbetlerinde Siyonist rejim israil’e karşı silahlı direnişi teşvik eden Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlullah, Lübnan ve Filistin’in özgürlüğü için her alanda mücadele etti.

            CIA tarafından 8 Mart 1985 yılında içerisinde 200 kg patlayıcı yüklü olan bir arak Bir El-Abed bölgesinde evinin çok yakınında patlatıldı. 80 kişi şehid oldu, 256 kişi yaralandı. Ölü ve yaralılar arasında çok sayıda kadın ve çocuk bulunuyordu. 7 katlı bir bina ve sinema tahrip olmuştu. Cuma namazını kıldırmak için camiye giden Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlullah’ı bir kadın soru sorma nedeniyle oyaladığı için camiye geç kalmış ve bombalı saldırıdan yaralı olarak kurtulmuştur.

            Saldırıdan sonra ABD ve İsrail’in direk sorumlu olduğunu açıklayan Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlullah, müstekbir güçlere karşı mücadelesinin artarak devam edeceğini açıkladı.

            Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlullah bir din adamı, bir mücahid olmasının yanı sıra büyük bir toplum önderiydi. Mahrumlar ve mazlumlar için okullar, yurtlar ve yetimhaneler inşa ettiren Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlullah, buralarda yetişen kişilerle birebir ilgilenmekteydi.

            Şu anda Lübnan’da 9 büyük yetimhane, 2 sağlık merkezi, 9 okul, 1 meslek okulu, 8 İslam merkezinin yanı sıra büyüklü küçüklü medya ve bilgi merkezinin sahibidir.

            İslam ümmetinin bu değerli büyük alimi 4 Temmuz 2010 günü tedavi gördüğü hastanede vefat etmiştir.

            Hizbullahi İslam ümmetinin ve Dünya Mustazaflarının büyük lideri Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlullah fâni dünyadan dâr-ı ukbâya ve refik- a’lâya vasıl olmuştur. Yüce Rabbimizden sonsuz nurlar ve rahmetler yağdırmasını niyaz eder, aramızdan yokluğunun acısını duyan tüm Hizbullahi Müslümanlara taziyelerimizi bildiririz.

            İslâmi Davet
            Düştü Deşt-i Kerbela’ya Ol Can
            Matem tuttu, ins-ü cin ve canan
            Ruhlarda hep o, hicrandır yanan
            Şahadetiyle destan yaratan

            Mazlum Hüseyn Canım, Mazlum Hüseyn Canım...

            Yorum


              #7
              Ynt: Allame Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlullah

              Hayatı gibi vefatı da Vahdet’in aynası oldu



              Allah’ın veli kulları yaşamlarında İslam’a hizmet ettikleri gibi vefatlarından sonrada izleri ve eserleri ile İslam’a hizmet etmeye ve yolumuzu aydınlatmaya devam ederler.

              Büyük İslam Alimi/Allame Ayetullah el-Uzmâ Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlullah(ra)’ın vefatı ile başta Lübnan ve Ortadoğu olmak üzere tüm dünya Hizbullahi müslümanları, kafirlere ve zalimlere karşı tek yürek ve tek yumruk olduklarını Seyyidlerinin cenaze merasiminde bir kez daha isbat ettiler.

              Dünyanın dört bir yanından gelen milyonlarca Hizbullahi müslüman Direnişin Seyyidi Büyük İslam Alimi/Allame Ayetullah el-Uzmâ Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlullah(ra)’ı son yolculuğuna uğurluyor.


              http://www.islamidavet.com/hayati-gi...nasi-oldu.html

              Yorum


                #8
                Ynt: Allame Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlullah



                Sarıklı Filozof Fadlalah

                YDH- Allame Muhammed Hüseyin Fadlullah’ın eserlerini Türkçeye kazandıran Vahdettin İnce, Allame’nin vefatıyla ilgili duygularını paylaştı.

                Büyük alim Fadlullah’ın vefatı münasebetiyle, bir iki eserini tercüme etmiş biri olarak bazı değerlendirmelerde bulunmayı bir vefa borcu olarak görüyorum.

                Bu açıdan, kendisinin dolaylı öğrencisi sayılırım çünkü. Her ölüm geride kalanlar için bir kayıptır; ama “alimin ölümü alemin ölümüdür.”

                Âlim ile âlem kelimeleri arasındaki etimolojik ilişki de buna işaret eder gibidir. Âlim, âlemin tanığıdır. Âlim ölünce âleme ilişkin bu tanıklık son bulmuş olur. Bu bakımdan büyük bir âlimini yitirmiş olan İslam âleminin kaybı büyüktür.

                Türkiye’de malum olduğu üzere devrimler sürecinde ilme ve ilim adamlarına büyük darbeler vuruldu. Türkiye halkının üzerinden adeta silindir geçti. Her bakımdan ana medeniyetinden kopartılan bu halkın ilim damarları da kurutuldu.

                Anadolu halkı yıllarca gizlenerek, saklanarak çocuklarına elifba öğretmek durumunda kaldı. Zaman oldu, cenazeyi yıkayacak, cenaze namazı kıldıracak kadar bilgi sahibi kimse bulunamaz oldu. O günler geride kaldı; ama yıkım da öyle bir iki çabayla onarılacak, ilim alanındaki boşluk kolayca doldurulacak gibi değildi.

                Anadolu halkının tabiriyle “üç kulfu bir elham”ı bilen kimselerin alim diye, imam diye mescitlerde görevlendirildiği günler oldu. Öyle bir ilmi erozyonun kavurucu kıskacındaydık ki ağzı laf yapan, bir iki ilginç kelam edebilen şairlerin, entelektüellerin din ulusu gibi algılandığı, merci sayıldığı dönemlere tanık olduk.

                Dini duyarlılığa sahip Şairlere, dindar gazetecilere fakih muamelesi yapıldığı, fetva sorulduğu günler çok uzaklarda değildir. Bu gün elbette Türkiye’de alimlerimiz mevcuttur; ama ilim alanındaki açık o kadar büyük ki hala emekleme dönemini aşabilmiş değiliz. En önemlisi bu sürecin zihinlerimize yerleştirdiği şablon hala kırılabilmiş değildir.

                Türkiye’de altmışlı yıllardan itibaren Arap aleminden, devrimden sonra da İran’dan yapılan tercümeler bir yandan eksikliklerimizi gidermemizi sağlarken, bir yandan da muazzam bilgi birikimi karşısında afallamamıza da neden oluyordu.

                İlmi karşısında şaşkınlığımızı gizleyemediğimiz alimlerden biri de Fadlallah’tı. Sadece Batılıların tekelinde olduğuna inandırıldığımız ilmin, bilgi ve hikmetin çok parlak örneklerini gözlemlediğimiz Müslüman alimlerin varlığına inanamayan gözlerle bakıyorduk.

                “Üç kulfu bir elham” nesli olarak Fadlallah gibi alimlerin birikimi gözlerimizi kamaştırıyordu. Hayretler içinde kalıyorduk. İlmin, felsefenin, bilgi ve hikmetin bütünüyle Batılı olduğuna o kadar inandırılmıştık ki, doğudan birilerinin bu düzeyde birikimli olabileceğine inanamıyorduk. Marazi zihnimiz bu gerçeği algılamakta zorlanıyordu.

                Avrupalı gazetecilerin “Siyah sarığını çıkarsa, karşınızda konuşmasıyla, beyaz sakalıyla ve açık renk gözleriyle Alman üniversitelerinden birinin felsefe profesörü duruyor sanırsınız” şeklindeki değerlendirmelerini, Fadlallah’ın büyüklüğünün kanıtı olarak aktaran Türk gazetecilerinin bu tavrı yukarıda işaret ettiğimiz marazi zihin yapısının bir yansımasıdır.

                Oysa Fadlallah kesintiye uğramamış bir ilim geleneğinin devamı olarak bu düzeye erişmişti. Bunda garip bir şey yoktu. Garip olan sarığın altında felsefe yapılamayacağına inandırılmış olmamızdı.

                Görkemli sarığı altında, muhteşem ilmi açılımlar gerçekleştiren, zihin dünyamızı aydınlatan, İbn Sina’ların, İbn Rüşd’lerin, Gazzali’lerin, Molla Sadra’ların felsefe semasının sarıklı yıldızları olduğunu bize hatırlatan bu büyük alime Allah rahmet etsin.


                İnnâ lillahi we innâ ileyhi raciûn.

                Vahdeddin İnce -YDH-



                Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                Yorum


                  #9
                  Ynt: Allame Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlullah

                  Mütercim Vahdeddin İnce de boş biri değil. dinlediğim bir kaç konuşması ve okuduğum yazıları hep yeni bir şeyler vermiştir. bilineni tekrarlamayan alimler gibi..

                  Rabbim ilminden yararlanmamızı nasip etsin..

                  şu değerlendirme çok hoş: "Oysa Fadlallah kesintiye uğramamış bir ilim geleneğinin devamı olarak bu düzeye erişmişti. Bunda garip bir şey yoktu. Garip olan sarığın altında felsefe yapılamayacağına inandırılmış olmamızdı."

                  Rahmetli Hz. Humeyni için de sıra dışı insan diyerek muhteşem şia imparatorluğunu saklamaya çalışıyor birileri. Yoksa adama sen neden sünnisin denilecektir. bunu gördüğü ve belki de bu soruyu vicdanı kendine yönelteceği için bu tür ilminden ya da inkılabından yararlandığı, hayrete düştüğü şii liderler için adam: bunlar sıra dışı başarılı insanlardı diyor.. Halbuki öyle değil. bunlar şia'da hiç yok olmayan kesintiye uğramayan, günün birinde kazara çıkmış başarıları şahsi olan kimseler değildir.. bunları böyle büyüten şia, Ehlibeyt mektebidir. Siz de iman edin siz de büyük olun...

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: Allame Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlullah

                    [quote author=ehlibeytin_izinde link=topic=15067.msg95320#msg95320 date=1278807120]
                    Mütercim Vahdeddin İnce de boş biri değil. dinlediğim bir kaç konuşması ve okuduğum yazıları hep yeni bir şeyler vermiştir. bilineni tekrarlamayan alimler gibi..

                    Rabbim ilminden yararlanmamızı nasip etsin..

                    şu değerlendirme çok hoş: "Oysa Fadlallah kesintiye uğramamış bir ilim geleneğinin devamı olarak bu düzeye erişmişti. Bunda garip bir şey yoktu. Garip olan sarığın altında felsefe yapılamayacağına inandırılmış olmamızdı."

                    Rahmetli Hz. Humeyni için de sıra dışı insan diyerek muhteşem şia imparatorluğunu saklamaya çalışıyor birileri. Yoksa adama sen neden sünnisin denilecektir. bunu gördüğü ve belki de bu soruyu vicdanı kendine yönelteceği için bu tür ilminden ya da inkılabından yararlandığı, hayrete düştüğü şii liderler için adam: bunlar sıra dışı başarılı insanlardı diyor.. Halbuki öyle değil. bunlar şia'da hiç yok olmayan kesintiye uğramayan, günün birinde kazara çıkmış başarıları şahsi olan kimseler değildir.. bunları böyle büyüten şia, Ehlibeyt mektebidir. Siz de iman edin siz de büyük olun...
                    [/quote]

                    Yorum


                      #11
                      Ynt: Allame Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlullah



                      Rahmetli Fazlullah’ın Hizmetleri Unutulmayacaktır !

                      İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Seyyid Ali Hamenei, Lübnan'lı İslam alimi Seyyid Muhammed Huseyn Fazlullah'ın vefatı münasebetiyle bir başsağlığı mesajı yayınladı. Mesajın metni şöyle:

                      ‘Bismillahirrahmanirrahim,


                      Mücahid alim Ayetullah Seyyid Muhammed Huseyn Fazlullah'ın vefatı dolayısıyla değerli Fazlullah ailesine ve merhumun Lübnan'daki yakınları, Afrika ve Latin Amerika'daki hayranları ile Lübnan'daki tüm şii müslümanlara başsağlığı dilemekteyim. Bu büyük ve çalışkan alim, din ve siyaset alanlarında etkili bir şahsiyet olup, onun büyük hizmetlerini Lübnan halkı uzun yıllar boyunca unutmayacaktır. İslam ümmeti üzerinde büyük bir hakka sahip olan Lübnan İslami direniş hareketi uzun bir zamandır bu mücahid alimin yardımlarından yararlanmıştır. Rahmetli ayrıca İran İslam Cumhuriyeti'nin ihlaslı ve samimi dostlarından biri olup, geçtiğimiz otuz yılda daima sözde ve amelde İslam İnkılabı ile İran İslam Cumhuriyeti'ne olan vefasını ispatlamıştır.

                      Allahu tealadan rahmet ve mağfiretini bu büyük ve değerli seyyidin ruhuna bağışlamasını niyaz ediyor, merhumun pak ve tahir ecdadıyla birlikte haşrolmasını diliyorum.'


                      Seyyid Ali Hamenei / 5.7.2010



                      Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                      Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                      Yorum


                        #12
                        Ynt: Allame Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlullah

                        Yorum


                          #13
                          Ynt: Allame Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlullah



                          Bugün ve Yarının Örnek Şahsiyeti

                          Seyyid Hüseyin Fadlullah için “o” şahıs kipiyle yazmaya alışamadık. Onun dinin nuruyla aydınlanmış varlığı, insanın onuruna ve Allah’ın bahşettiği yaşam hakkına yaraşır dünyamızı tanımak için bizi güçlendiriyordu.

                          Seyyid Fadlullah, insanların, zalim hâkimin hükmünden, işgalcinin zulmünden ve aklın önüne engeller koymak ve hataya karşı çıkmayı kutsal metinlerin dışına çıkıyormuş gibi göstermek için dini hurafelerle dolu bir dizi âdetin içine hapsedenlerden azade yaşaması için, dinin kapılarını açmaya çalışmasıyla zihinlerimizde yer alacak.

                          Âlimler ailesinin son örneklerinden olan Necefli bu insan, aydın bazı arkadaşlarıyla birlikte fıkıh kalesi ve merci makamında gerçek bir devrimi yönetti. Bunun temel hedefi dinle hayatı birbirine bağlamak ve dini müminlere kolaylaştırmaktı. Bu insanlar dini, zalim hükümdarın zulmü ne kadar şiddetlenirse şiddetlensin, ona karşı çıkmanın küfür olarak gösterilmesini, teslim olmayı ve boyun eğmeyi reddeden anlayışla, ruhsuz taklit ve kalıpları kırmayı teşvik eder hale getirdiler.

                          Dini metin, kudretli hükümdara gösterilen nezaketin, işgalciyle savaşa tutuşmaktan kaçınmanın ya da hataya karşı susmanın fitneye açılan kapı olduğu bir zamanda fitneye sebep olmaktan kaçınma bahanesiyle, içtihat kapısını kapatan bazı açıklamalardan kurtarıldı. “Sultanın din adamları” ise zulmü, meydan okumak ya da dışına çıkmanın imkânsız olduğu bir kadermiş gibi meşru göstermek için dini metni asli manasını bozan yorumlarıyla yerleştirmekten yorulmuyordu.

                          Çetin geçen savaşlar sonrasında gerçek yorumuyla dini metin, bugün ve gelecekte ve zorluk değil kolaylık olması aynı zamanda da Allah’ın insana iyi ve kötü iki yol göstermesi temelinde insanın hizmetine sunuldu. Böylece yasaklar tanımlamasına dâhil edilmiş adet ve gelenekler ortadan kaldırıldı. Örneğin ayın doğuşuyla batışının ve hicri yılın başlangıcının tam vakti belirlenebiliyor ve böylece müminler mübarek Ramazan bayramını kaçırmamış oluyorlardı. Ramazanın başlangıç ve bitiş zamanını belirleyenlerin çoğalmasıyla oluşan fitne ortamı yok oluyordu.

                          Amansız geçen savaşlarla cihat gerçek manasına kavuştu: İşgalciye direnme farz-ı ayn’dır, onunla savaşmak şer’i bir görevdir. İsrail işgali, Amerikan işgali ya da İslam ve Arap topraklarındaki başka bir işgalin arasında hiçbir fark yoktur. İsrail işgalinin dramına ve Filistin halkının mülteci kamplarına sığınmasına tanık olan birisinin hayata dair bilincinin oluşumunu şekillendiren bu dramı unutması mümkün müdür?

                          İman; kurtuluş ve kurtarma için gerekli olmuştur. Hurafe ve bidatten kurtulma, toprağı ve iradeyi, güç kullanarak, hileyle ve Müslümanların saflarını Şii-Sünni diye mezheplere ayırarak yok eden bütün zorbalardan kurtarmak. Bu durum, işgalcinin insanları fıkhi anlaşmazlıklarıyla meşgul etmesine yarıyor. Bu fıkhi anlaşmazlıkların çoğu; dünyadan el etek çekmiş, her şeyi Allah’a havale etmiş bir grup sarıklıyla sultanın ekmeğini yiyip onun emriyle onun adına fetva veren başka bir grubun başının altından çıkıyor.

                          Zulüm ve yolsuzluğa karşı devrim; her şeyin Allah’ın iradesiyle gerçekleştiği hikmetiyle hareket ederek işgale, bu kapsamda yerleşim birimleri çalışmalarına ve işgalciyle zalime sessiz kalmaya karşı devrim haline geldi. Filistin topraklarındaki İsrail işgaline ve Filistin halkının mülteci gruplarına dönüştürülmesine, Allah değiştirmezse karşı konulamayacak bir kader ya da emirmiş gibi sessiz kalınıyordu. Oysaki Allah’ın isteğine göndermede bulunmak halkı uyutmaktan başka bir şey değildi.

                          Bütün işgalciler özellikle de İsrail ve sonrasında Amerikan hegemonyasını dayatmaya çalışanlar, Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlullah’ın oynadığı aydın lider rolünün tehlikesini anladı. Bu nedenle, bütün bir mahalleyi kadınların, erkeklerin ve çocukların başına yıkma pahasına da olsa sürekli olarak ona suikast düzenleme girişiminde bulundular.

                          İnsanlara dinin ve onun farzlarının gerçek yorumunu sunan bu âlimin yönettiği devrim, geleneğin gelenek olarak kalmasını isteyenleri korkuttu. Eski merciye denk ya da ona alternatif, boyun eğmeyen ve susmayan, otorite için taviz vermeyi reddeden, cihada teşvik eden, akla saygı duyan ve ilme iman eden, çağdaş, aydın, salih bir merci arayan müminlerin yöneldiği yeni bir mercinin gelmesine itiraz ederek oradan göç ettiler.

                          Sıkıntılı günlerde insana ve onun gücüne olan imanımızı tazelemek, onun hikmetiyle aydınlanmak, bize dayatılanlara direnmek ve sabrı öğrenmek için Fadlullah’ın yanına giderdik. Sivil savaş zamanında hiçbir suçu olmadan kaçırılanların serbest kalması için yanına ne kadar gittiysek de bu ancak onların kaçırılan başka kişilerle takas edilmesine ya da mahiyetini ya da kimin istediğini bilmedikleri bir karar için şu veya bu cepheye baskı uygulanmasını yaradı.

                          Yine yaşam kültürü hakkında bir şeyler öğrenmek için yanına giderdik. Kendisi şair, yazar, fakih, lider, mürşid, sosyal reformcu, imanıyla aydınlatan ve daha iyi yarınlar için çölde yitmişlikten kurtulup çalışmaya başlamak isteyenlerin yolunu aydınlatan kişiydi.

                          Her ziyaretten sonra imanımız ve Araplığımızda kuvvet bulmuş bir şekilde yanından ayrılırdık. Araplığın onda kutsal bir bağı vardı: Bunun ilki Arap iradesinin özgürleşmesinin adı olan Filistin’in kurtuluşu ikincisi ise; Amerikan işgalinin miras bıraktığı zorbalık ve sivil savaş uçurumuna sürüklenmiş haliyle Irak’ın kurtuluşuydu. Irak’taki sivil savaş farklı boyutlardadır: Bir açıdan parti, bir açıdan mezhep kavgası sürerken diğer açıdan da ırkçı kavga devam etmektedir. Ve bütün bu haller yalnızca işgalciye ve Irak’ın parçalanması pahasına da olsa ayrılıkçılara hizmet etmektedir.

                          Bizler onun yanından, toprağın ve iradenin özgürleştirilmesi yolunda cihadın Allah yolunda cihat etmek olduğuna, dinin sultan için değil insan için olduğuna, aklın Allah’ın bir nimeti olduğu ve daha iyi bir hayat için ona saygı duyulması ve dayanılması gerektiğine kesin olarak inanarak dönerdik.


                          Fadlullah, merci makamını bizim hayatımızda güncel bir hale soktu. Bu makam, insanın temel olduğunu dinin onun haklarının; bu hakların başında onurlu yaşama, ister zalim hükümdar ister cahil despot ya da yabancı sömürgeci olsun onun insanlığını yok eden herkesten kurtulma hakkının savunucusu olduğunu vurguluyordu. Bütün bu insanların, yerel liderin ya da yabancı işgalcinin tarafını tutarak tekfir ve yasaklama terörüyle akılları işlevsiz hale getirerek insanları ve vatanı kendi hizmetleri için kullandıklarını gösteriyordu.

                          Ey Seyyid! Tesellimiz senin başarılı kurumun ve yöntemindedir. Bu kurum, insanların hizmeti ve senin zengin mirasın için çalışmaktadır. Sen bize akıl ve mantığa dayanarak din ve onun öğretilerine yönelik yaptığın çağdaş açıklamalarının yanı sıra büyük bir kütüphane bıraktın. Yaşam bilimleri ve kültürel kitaplarına ilaveten divanların da asrımızın şairleri arasında önemli bir yer işgal etmeni sağlıyor.

                          Hayatında hayatınla, başarınla, dini anlayışındaki çağdaş ve akli yönteminle ve bu yöntemin insani ilerlemeyle bağlantını olduğunu vurgulamanla bizi zenginleştirdin. İşte sen gelecek nesillere kültür, iman ve ilim bakımından faydası olacak şeyler bırakıp aramızdan ayrılıyorsun.

                          Allah, ilerleme yoluna bizi irşad eden ve uğrunda mücadele etmeyi hak eden dava sahipleri olarak onur duygumuzu güçlendiren konumunu mübarek eylesin. Her zaman, bugün ve yarın örnek sensin…


                          Sefir Gazetesi Talal Selman'ın bu yazısı, Gülşen Topçu tercüme etmiştir.


                          Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                          Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                          Yorum


                            #14
                            Ynt: Allame Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlullah



                            Muhammed Hüseyin Fadlallah Obama'ya seslenmişti:

                            "Mağdurlarla ve mazlumlarla birlikte ol!
                            Yoksullarla birlikte ol! Yaşayan insanlarla birlikte ol!
                            Bu sayede ABD'nin en iyi başkanı olacaksın!"


                            Yazık ki Obama, Habeş Kralı Necaşi gibi davranacağına, İran Kisrası gibi bu davete kulaklarını tıkadı.



                            Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                            Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                            Yorum

                            YUKARI ÇIK
                            Çalışıyor...
                            X