Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Mubahale ayeti – sedir ağaçlarının altında..

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #16
    Ynt: Mubahale ayeti – sedir ağaçlarının altında..


    Rahmet Peygamberi (s.a.a ) şöyle buyurdu:

    "İsa, benim kardeşimdi. Ölüleri diriltiyor, körlerin gözünü açıyordu.
    İnsanların kalbinden haber veriyor, evlerinde biriktirdiklerinden onlara haber veriyordu.
    Ama bütün bunlar Allah'ın izniyleydi. İsa için kul olmak, utanılması gereken bir durum değildir.
    O da bundan çekinmez. İsa da etten, kemikten, kan ve damardan ibaret bir insan değil miydi? Acıkıp susamıyor muydu?
    Oysa tek olan Allah'ın benzeri yoktur. Alemlerin rabbi, sadece bir olan Allah'tır."


    Hıristiyanlar, şöyle dediler:

    "Öyleyse İsa gibi babası olmadan dünyaya gelen başka birini gösterebilir misin?"

    Allah Resulü (s) şöyle buyurdu:

    "Adem'in yaratılışı, İsa'nın yaratılışından daha ilginçtir. Çünkü Onun annesi de yoktu.
    Allah için, yarattıkları arasında daha zor veya daha kolay gibi bir durum söz konusu değildir. O, bir şeye ol dedi mi, hemen oluverir."


    Hıristiyanlar, bu güçlü delil karşısında söyleyecek bir şey bulamamışlardı. Seyit ve Akip, hemen konuyu değiştirerek şöyle dediler:

    "Ey Muhammedi Bizimle senin aranda çok farklılıklar var.
    En uygun olanı, mübahale (yalan söyleyen taraf için Allah'ın lanetini ve rahmetinden uzak kalmayı dilemek) yapmaktır.
    Hakikatin ortaya çıkması için, mübahale en hızlı yoldur."


    Bunun üzerine Allah-u Teala, Peygamberine Mübahale Ayetini nazil etti. Bu ayetin emrine göre, mübahale için üç grup gelmeliydi:

    Kendileri, oğulları ve kadınları... Allah Resulü (s.a.a ) bu ayeti Hıristiyanlara okuyup mübahale için hazır olduğunu bildirdi.





    Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
    Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

    Yorum


      #17
      Ynt: Mubahale ayeti – sedir ağaçlarının altında..



      Hıristiyanlar, bir gün sonraki mübahale için toplanıp kendi aralarında konuşmaya karar verdiler.
      Çünkü bir gün sonra Hıristiyanlıkla İslam karşı karşıya gelecek ve ikisinden biri yok olacaktı.
      Bir gün sonra, ne siyasetin, ne yalanın, kısacası hiçbir şeyin faydası olmayacaktı.


      Din büyüklerinden biri bu konuyla ilgili şöyle dedi:

      "Muhammed (s.a.a) en doğru kararı verdi ve yarın iki gruptan biri helak olacak. Şimdi çok iyi düşünmemiz lazım.
      Eğer hakikatin karşısına çıkacaksak, bu işten hemen vazgeçelim.
      Yok, eğer haklı biz isek, o zaman yarın bu mübahaleye gidelim.
      Muhammed'in (s.a.a) yarınki tavırlarından haklı veya haksız olduğu anlaşılacaktır."


      Bu âlimin söyledikleri doğruydu ama meclistekilerin kafasındaki soru şu idi;

      Muhammed'in (s.a.a) davranışlarından onun hak veya batıl olduğunu nasıl anlayabilirlerdi?

      Büyük Oskof, söz alarak şöyle devam etti:

      "Muhammed'in kendinden emin olup olmadığım, yanında getireceği insanlardan anlayacağız.
      Eğer taraftarlarıyla veya bir ordu ile gelirse, hiç korkmayın, çünkü bu onun kendisine güvenmediğini gösterecektir.


      Ama en değerli yakınlarıyla geldiğini görürseniz, işte bu Hıristiyanlığın sonu demektir.
      Çünkü sevdiklerini getirmesi, kendisini tehlikede görmediğini gösterir.
      Yann böyle bir durumda bilin ki, semavi kitaplarda adı geçen peygamber O'dur."




      Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
      Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

      Yorum


        #18
        Ynt: Mubahale ayeti – sedir ağaçlarının altında..



        Artık Mübahale günü gelip çatmıştı. Allah Resulü (s.a.a), Allah'ın kendisine emrettiği kişileri yanına alarak yola koyulmuştu.

        Allah, "Canınızı getirin" demişti. Peygamber (s.a.a), Ali'yi getirmişti,
        Allah, oğullarınızı getirin demişti. Peygamber (s.a.a), Hasan ile Hüseyin'i getirmişti.
        Allah "Kadınlarınızı getirin" demişti. Peygamber, Fatıma'yı getirmişti.


        Evet, peygamberin canı Ali'ydi. Ali'yi kendisinden saymıştı.
        Nübüvvet evinin kızı Fatıma, peygamberin evlatları da Hasan ve Hü-seyin (Allah'ın selamı onların üzerine olsun) idi.
        Bu beş kişi, sedir ağaçlarının altında oturdular.


        İslam Peygamberi (s.a.a), yanındaki dört kişiye dönerek:

        "Ben dua edeceğim siz de "âmin" deyin" dedi. Bu şekilde Hıristiyanların gelmesini beklemeğe koyuldular.

        Hıristiyanlar, sedir ağaçlarının yanına yaklaştıklarında, Büyük Oskof, kendilerini bekleyenleri gördü ve onlara baktıktan sonra yanındakilere dönerek şöyle dedi:

        "Öyle yüzler görüyorum ki, Allah'tan dağı yerinden sökmesini isteseler, istekleri hiç şüphesiz gerçekleşir.
        Evlatlarım! Bu tehlikeden korkun ve kendinize merhamet edin.
        Yeryüzünde bir tek Hıristiyan bile kalmayacak. Muhammed, dizleri üzerine oturmuş. Peygamberler, mübahale zamanında böyle otururlar."




        Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
        Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

        Yorum


          #19
          Ynt: Mubahale ayeti – sedir ağaçlarının altında..



          Hıristiyanların, kalpleri hızla çarpıyor, korkudan ayakları titriyordu ama kimseden tek kelime çıkmıyordu.
          Çok hassas anlardı ve herkes neler olacağını merak ediyordu. Koskoca çölü derin bir sessizlik kaplamıştı.
          Nefesler, sinelerde hapsolmuştu adeta.


          İslam Peygamberi (s.a.a), her zaman olduğu gibi, yine ilk başlayan olmak istemedi ve Hıristiyanların ne yapacağını beklemeğe koyuldu.
          Hıristiyanlar, herkesin bakışları arasında geri çekildiler ve oldukları yerde diz çöktüler.


          Oturup kendi aralarında konuşmaya başladılar. Dürüstlüğüyle tanınan Necranlı bir genç, şöyle dedi:
          "Ey insanlar! Mukaddes Camia kitabının söylediklerini hatırlayın. Bu adamın bütün özellikleri, o kitapta anlatılan özelliklere tıpa tıp uyuyor.
          Siz de biliyorsunuz ki o, peygamberdir. Geçmiş ümmetler, peygamberlerini yalanlayarak helak oldular."


          O ana kadar hiç konuşmayan, sadece dinlemekle yetinen Büyük Oskofun kardeşi Munzur,
          mantığını bir tarafa koyup, sadece taassup ve önyargılarla davarnan Seyit ve Akip'in kolundan tutup bir kenara çekti.
          Seyit ile Akip, neye uğradıklarını şaşırmışlardı ve renkleri benizleri atmıştı.


          Munzur, onlara dönerek şöyle dedi:

          "Belanın yaklaştığını size haber vermek istiyorum. Eğer Muhammed (s.a.a) ellerini duaya kaldıracak olursa, hepimiz helak oluruz.
          Eğer Müslüman olursanız, kurtuluşa erersiniz. Ama makam ve mevkidenötürü inat ederseniz, helak olursunuz.
          Mübahale teklifini sunan siz değil miydiniz? Bakın Muhammed kabul etmiş ve şimdi buradadır.
          Ancak şunu bilin ki, peygamber attığı adımdan geri dönmez. Bu yüzden mübahale sizin tarafınızdan geri çekilmelidir."





          Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
          Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

          Yorum


            #20
            Ynt: Mubahale ayeti – sedir ağaçlarının altında..



            Seyit ve Akip, Munzur'u çok iyi tanıyorlardı ve boş konuşmadığını çok iyi biliyorlardı.
            Ona hak vererek şöyle dediler:
            "Muhammed'le (s.a.a) konuşmaya en layık olan sensin. Bu teklifi ona sen sun."


            Bunun üzerine Munzur, peygamber'in (s.a.a) huzuruna gelerek: "Esselamu aleyke ya Resulullah!" dedi.
            Şahitlik ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur. İsa'yı ve seni peygamber olarak göndermiştir.
            Sen de İsa da Allah'ın kullarındansınız."


            Bu kafileden, İslam Peygamberi'ne (s.a.a) Resulullah diyen ilk kişi Munzur olmuştu.
            Sonra diğerleri de Allah Resulü'ne (s.a.a) künyesiyle hitap etmeğe başladılar.
            Geçen her an, peygamber onların gözünde biraz daha azamet kazanıyordu.

            İçlerinden biri Büyük Oskofun sözlerinin doğru olup olmadığını anlamak için şöyle dedi:
            "Ey Ebel Kasım! Mübahale için kimleri yanında getirdin?"

            Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: "Yeryüzünün en üstünlerini...
            Allah'ın yarattıklarının en üstünleri olan Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'i..."

            Adam tekrar sordu: "Neden taraftarların ve ordunla beraber gelmedin?"




            Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
            Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

            Yorum


              #21
              Ynt: Mubahale ayeti – sedir ağaçlarının altında..


              Resulullah (s.a.a): "Çünkü bu, bana Allah'ın emriydi" diye cevap verdi.

              Peygamber efendimiz (s.a.a), onların bu teklifini, hiçbir zorluk çıkarmadan hemen kabul etti ve bu şekilde şefkatli davranmakla,
              onların imanlarının kat kat sağlamlaşmasını sağlamıştı.


              O sessiz ve sakin çöl, şimdi insanların sevinç çığlıklarıyla çınlamaya başlamıştı.
              Gerçekleşen bu olay, Müslümanlar için büyük bir başarıydı.


              Necranlılarla peygamber efendimiz arasında onların isteği ile bir barış antlaşması gerçekleşti.

              Özetle antlaşma şu koşullardan ibaretti:

              "Necranlı Hıristiyanlar, özgürdür ve İslam'ı kabul etmek zorunda değillerdir.
              Onlarla Müslümanlar arasında herhangi bir savaş durumu yoktur.
              Necranlılar, her yıl belli bir miktarda Müslümanlara vergi vereceklerdir.
              Bu verginin yarısını Muharrem ayında, yarısını da Recep ayında ödeyeceklerdir."


              Bu başarı hiç şüphesiz, Peygamber'in (s.a.a) şefkatli ve bir o kadar da mantıklı yaklaşımının eseriydi.

              Allah'ın emrine liyakati, onun bu emirleri ifa etmesi ve tutumundaki tutarlılığıyla en katı taassupları bile yıkmayı başarmıştı...






              Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
              Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

              Yorum


                #22
                Ynt: Mubahale ayeti – sedir ağaçlarının altında..



                Allah’ım! Muhammed ve Âline salât ve selam eyle
                ve bizi bu günümüzde,

                bu gecemizde ve bütün günlerimizde hayrı işlemeye, şerri terk etmeye,

                nimetlere şükretmeye, sünnetlere uymaya, bid’atlerden kaçınmaya,

                marufu (iyiliği) emretmeye, münkerden (kötülükten) sakındırmaya,

                İslâm’ın bekçiliğini yapmaya, batılı kınayıp horlamaya, hakkı destekleyip yüceltmeye,

                yolunu şaşırmışa doğruyu göstermeye, güçsüze yardımcı olmaya, mağdurun imdadına koşmaya muvaffak et.

                Allah’ım! Muhammed ve Âline salât ve selam eyle ve bu günü yaşadığımız en kutlu gün,

                birlikte olduğumuz en faziletli arkadaş ve geçirdiğimiz en hayırlı vakit kıl.


                Bizi bütün yaratıklarının arasında üzerlerinden gece ve gündüz geçen en hoşnut,

                verdiğin nimetlere en çok şükreden, koyduğun yasalara uymakta en sebatlı ve sakındırdığın yasaklardan en çok kaçınan kullarından kıl.

                İLAHİ AMİN...


                Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                Yorum


                  #23
                  Ynt: Mubahale ayeti – sedir ağaçlarının altında..



                  "Sana bu ilim geldikten sonra seninle bu konuda çekişenlere de ki : Geliniz, sizler bizler de dahil olmak üzere, siz kendi çocuklarınızı, biz de kendi çocuklarımızı, siz kendi kadınlarınızı, biz de kendi kadınlarımızı, çağıralım, sonrada dua edelim de Allah'tan yalancılar uzerine lanet edelim" *47


                  Fahri Razi, bu ayeti kerimenin tefsirinde şöyle rivayet eder: "Hz. Resulullah o gün üzerinde siyah yünden dokulu bir örtüyle, mubahele için şehirden dışarı çıktı. Hz. Hüseyni şefkat dolukucağına almış ve Hz. Hasan'in da ellerinden tutmuştu Hz. Fatıma hazretin ardından, Hz. Ali'de Fatıma'nın ardından hareket ediyordu. Peygamber onlara şöyle buyurdu: Ben Allah'a dua ederken sizler de amin deyin. "

                  Necran Hıristiyanlarının piskoposu (Eskaf Necran) bu heyetin azamet ve haşmetli hallerini görünce Hıristiyan cemaata dönerek şöyle dedi: "Ben öyle çehreler görüyorum ki: Eğer Allah 'tan bir dağın yok olmasını isteseler, Allah onların duasına icabet edecektir. Sakın bunlarla mubahaleye girişmeyin. Zira helak olursunuz. Öyle ki kıyamete kadar yeryüzünde bir tek Hristiyan bile kalmaz"48

                  47- AI-i Imran Suresi 61
                  48- Fahri Razi: Tefsir-ul Kebir c. 8 s. 80 s:16

                  Bu ayeti kerimenin Ehl-i Beyt'in faziletleri yönünde nazil olduğuna dair birçok Ehl-i sünnet alimi rivayet etmiştir ve onlardan bazılarını aşığıdaki gibidir.


                  1. Nizameddin Nisaburi : Tefsir Geraib-ul Kur'an ve Gera- ib-ul Furkan c. 3 s. 213
                  2. İyun-ul-Tefsir Sefhel-ul s. 67
                  3. T efsir-ul Celaleyn c. 1 s. 283
                  4. Medarik-ul Tenzil ve Hekailkul Te'vil c. 1 s. 221
                  5. T efsir-ul Meragi c. 3 s. 171
                  6. Tefsir-ul Vazih c. 3 s. 58
                  7. Futuhat-ul İlahıyyet bi T evzih-ul Celaleyn lil Dekaik Hefiyyet c. 1 s. 283
                  Note: 8.kaynak ya unutulmuş ya da numaralandırma yanlış yapılmıştır. eKitaplaştıranın notu.
                  9. Zad-ul Mesır fı İlmul Tefsir s. 399
                  10. Ta'bir-ul Rahman, ve Tefsir-ul Menan c. 1 s. 114
                  11. Tefsir-ul Ta'cul Tefasir c. 1 s. 61
                  12. Tefsir Ebi Suud c. 1 s. 244
                  13. Mu'terek-ul Ekran fı l'can-ul Kur'an s. 562
                  14. Tefsir-ul Kur'an Hekim. c. 3 s. 322
                  15. Sahih Muslim c.7 s. 120
                  16. Sahih Tirmizi c. 4 s. 293
                  17. Musned Ahmed Bin Hanbel c. 1 s. 185
                  18. Müstedrek alal Sahiheyn c. 1 s. 150
                  19. Fahri Razı Tefsirul Mesir c. 8 s. 80

                  Ve bu kaynaklar dışında onlarca Tefsir kitaplarında, Hz. Resulullah (s.a.a) mubaheleye Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyn'i çağırmış ve şöyle buyurmuştur. "Allah'ım bunlar benim Ehl-i Beyt'imdir." diye buyurmuştur. Bu hadisi ise aynı mana içinde nakletmişlerdir.



                  Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                  Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                  Yorum

                  YUKARI ÇIK
                  Çalışıyor...
                  X