Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Mü’minlere Vela, Kafirlere Düşmanlık Göstermek

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Mü’minlere Vela, Kafirlere Düşmanlık Göstermek

    Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur:

    "Mü’min erkek ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostudurlar." (Tevbe: 71)

    "Allah’a ve ahiret gününe iman eden bir milletin; babaları veya oğulları veya kardeşleri ya da akrabaları olsa bile, Allah’a ve rasulüne karşı gelenlere sevgi beslediklerini göremezsin. İşte Allah, imanı bunların kalplerine yazmış ve onları katından bir ruh ile desteklemiştir. Onları, içlerinden ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları cennetlere yerleştirir. Allah onlardan hoşnut olmuş, onlar da Allah’ tan hoşnut olmuşlardır. İşte onlar, Allah’tan yana olanlardır. Muhakkak saadete erecek olanlar da Allah’tan yana olanlardır." (Mücadele: 22)


    Mü’min, mü’minden başka dost, yardımcı ve sevgili edinmez.

    Allah-u Teâlâ'ya gerçek manada inanmış ve İslam’ı kendisine din edinmiş bir kimse, Allah-u Teâlâ'ya ve rasulüne düşmanlık yapanlara, en yakınları olsa bile vela göstermez.

    Müslümana dostluk, kafirlere düşmanlık göstermek akrabası olmayanlara kolay gelir. Fakat bu konuda asıl önemli olan, akrabaları olmasına rağmen kafirlere düşmanlık, akrabaları olmamasına rağmen mü’minlere dostluk göstermek ve elden gelen yardımı yapmaktır. Bu yapılmadıkça, Allah’ın;

    "Mü’min erkek ve mü’ min kadınlar birbirlerinin dostudurlar." (Tevbe: 71) sözü yerine getirilmemiş olur.

    Kişiye en yakın olanlar, Allah-u Teâlâ'nın ayette de belirttiği gibi; babası, annesi, kardeşleri, çocukları ve akrabalarıdır. Kişi fıtraten bunlar karşısında zayıf kalır. Kişinin yabancılara düşmanlık göstermesi kolaydır. Ama yakın akrabalarına düşmanlık göstermesi nefsine zor gelir. İşte bu sebeple Allah-u Teâlâ Mücadele suresindeki ayette özellikle yakın akrabaları zikretmiştir. Ayette geçenleri Allah-u Teâlâ için reddeden bir kimseye diğer kafirleri reddetmek zaten kolay gelir.


    Bu sebeple mü’min, İslam’ı kendilerine kanun, Allah-u Teâlâ'yı da tek yasa koyucu kabul ettiği halde hayatlarını bu düsturlara göre düzenlemeyen ve böylece müslüman olmayan kimseleri veli edinmez, onlara vela göstermez. Onlara ancak düşmanlık gösterir ve kalbinde kin besler.

    Çünkü vela iki unsuru kapsar:

    - Mü’minlere karşı sevgi ve dostluk,

    - kafirlere karşı kin ve düşmanlık göstermek.


    Bu iki unsur gerçekleşmedikçe, Allah-u Teâlâ'nın istediği vela (dostluk) yerine getirilmiş olmaz.


    Vela, kalpte ve amelde olmak üzere iki kısımdır.

    Allah-u Teâlâ, kafirlere hem kalple hem de amelle vela göstermeyi yasaklamıştır. Kalple vela gösterilip gösterilmediğini ise kullar bilemez. Bunun hükmü sadece Allah-u Teâlâ'ya aittir. Fakat, birtakım amel, hareket ve davranışlar vardır ki, bunları kafirlere yapan kimselerin onlara vela gösterdikleri hemen anlaşılır.

    Mesela; mü’minlerin ihtiyacı varken bir kimsenin kafir kardeşlerine veya yakınlarına yardım etmesi, onların ihtiyaçlarını gidermesi ya da müslümanlarla haşir neşir olması gerekirken kafir yakınlarıyla haşir neşir olması onun kafirleri sevdiğini gösterir. Mü’minler kafir yakınlarına ancak tebliğ etmek kasdıyla yaklaşırlar, başka bir gaye ile değil...

    Müslüman veya mü’min olduğunu iddia ettiği halde, hala kafir yakınlarını seven, onları sebepsiz destekleyen ve yardım eden, ne mü’mindir ne de müslümandır. O da ancak onlar gibi bir kafirdir.


    Dostluk gösterme konusunda insanlar çeşit çeşittir.

    a - Mü’minlere dostluk göstermeyip kafirlere dostluk gösterenler. İnsanlar içinde en kötüsü bunlardır.

    Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur:

    "Mü’minler, mü’minleri bırakıp da kafirleri veliler edinmesinler. Kim böyle yaparsa, Allah’la arasında bir bağlantısı kalmamıştır." (Ali İmran: 28)

    b - Mü’minleri seven, bununla birlikte kafirleri de sevip dostluk gösterenler.

    c - Mü’minlere düşman olan, kafirlere de düşman olanlar.

    d - Mü’minleri seven, kafirlere kalben buğzetmeyenler.

    e - Mü’minlere sevgi göstermeyen, kafirlere de düşmanlık göstermeyenler.

    Bu taifelerden hiç birisi mü’min değildir.


    Cehaleti sebebiyle Allah-u Teâlâ'nın sınırlarına riayet etmeyen ve İslam’ı bir hayat sistemi olarak kabul etmeyen fakat buna rağmen kendilerini müslüman ve hak üzere görenlere açık tebliğ merhalesinin sonuna kadar tebliğ yapılır. Hala İslam’a ve müslümanlara karşı düşmanca tavır göstermeye devam ederlerse, bu durumda onlar için beddua etmek caiz olur. Böylece de bu gibi Allah-u Teâlâ düşmanlarına sert tavır da takınılır.

    Bu konuda İbrahim aleyhisselâm ve Nuh aleyhisselâm mü’minler için güzel iki örnektir.

    İbrahim aleyhisselâm, kavmine İslam’ı güzel ve anlayacakları bir şekilde anlatmıştı. Fakat kavmi Allah-u Teâlâ'ya teslim olmadı, bilakis İbrahim aleyhisselâm’e düşmanlık yapmaya başladı. Bunun üzerine İbrahim aleyhisselâm de onlara sert tavır takındı, onlara karşı düşmanlık ve kin besledi.

    Allah-u Teâlâ bu konu hakkında şöyle buyurmuştur:

    "İbrahim ve beraberindekilerde sizler için güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine şöyle demişlerdi: "Biz sizden ve Allah’tan başka ibadet ettiğiniz şeylerden beriyiz. Sizi tekfir ediyoruz. Sizler, bir olan Allah’a iman edinceye kadar aramızda ebedi bir düşmanlık ve kin başlamıştır." (Mümtahine: 4)


    Kafirlere, özellikle de İslam düşmanlarına karşı tavır almamak, kalpte iman olmadığını gösterir.

    Nuh aleyhisselâm da kavmine, 950 sene boyunca tebliğin her türünü deneyerek İslam’ı anlatmıştı. Fakat kavmi ona karşı geldi ve düşmanlık yaptı. Sonunda Nuh aleyhisselâm onlara beddua etti.

    Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak şöyle buyurmuştur:

    "Nuh dedi ki: "Rabbim! Yeryüzünde kafirlerden yurt edinen hiç kimseyi bırakma. Muhakkak Sen, onları bırakırsan, kullarını saptırırlar ve facir kafirden başkasını doğurmazlar." (Nuh: 26-27)

    Allah-u Teâlâ, Nuh aleyhisselâm’un bu duasını kabul etti ve tüm kafirleri helak etti. Bunların içinde kendi hanımı ve öz çocuğu da vardı.


    Özet olarak söylenecek söz şudur:

    En yakınlar bile olsa, mü’minler kafirlerle vela kapsamına giren ilişkilerde bulunamazlar. Mü’minlere karşı kalplerinde düşmanlık besleyemezler.

    Yukarıda vela ile ilgili zikredilen tüm meseleleri yerine getirmeyenlere mü’min denilemez. Bunların aksine amel etmek, mü’minlerin sıfatlarından değildir.

    Vela konusunda, harbi olmayan kafir anne, baba ve büluğa ermemiş çocuklara takınılacak tavırda küçük bir ayrıcalık vardır. Allah-u Teâlâ her halukarda bunların maişetlerinin, yani yiyecek, içecek ve giyeceklerinin temin edilmesine izin vermiştir. Bu arada müslüman olmaları için de gayret edilmelidir. Fakat mü’min, vaktinin çoğunu müslüman olmaya hazır fertler için harcamalıdır.

    #2
    Ynt: Mü’minlere Vela, Kafirlere Düşmanlık Göstermek

    [quote author=Mekteb-i Mülkiye link=topic=8183.msg53248#msg53248 date=1252797173]

    Özet olarak söylenecek söz şudur:

    En yakınlar bile olsa, mü’minler kafirlerle vela kapsamına giren ilişkilerde bulunamazlar. Mü’minlere karşı kalplerinde düşmanlık besleyemezler.


    [/quote]

    Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır.(İsra-53)

    Yorum


      #3
      Ynt: Mü’minlere Vela, Kafirlere Düşmanlık Göstermek

      Selamlar.

      Bir şey öğrenmek istiyorum.Bilmem ateist birini muhatab olarak alırmısınız?

      Mümin olmayan akarabaların birbrleriyle rasındaki ilişkileri nasıl olmalıdır.

      Örneğin sizin yada herhangi bir müminin Annesi ve babası mümin değilse böyle bir anne ve babayla ilişki nasıl olmalıdır?

      Mümkünse kaynak vererek konuyu açıklarmısınız.

      Yorum


        #4
        Ynt: Mü’minlere Vela, Kafirlere Düşmanlık Göstermek

        [quote author=hacı link=topic=8183.msg53386#msg53386 date=1252958921]
        Selamlar.

        Bir şey öğrenmek istiyorum.Bilmem ateist birini muhatab olarak alırmısınız?


        [/quote]

        [i]sayın hacı,
        En azından şahsım adına söyleyeyim ki sizin ateist ya da başka bir inanca sahip olmanız sizinle muhatap olmamıza engel değildir;
        bir şartla: Dinimize ve o dinin kutsallarına hakaret etmediğiniz müddetçe, onları alaya almadığınız, istihzaya kalkışmadığınız sürece..
        Bunları yaptığınız takdirde sizinle (en azından şahsım) herhangi bir muhatabiyete girmeyiz(tabiki bu sizin için ne kadar önemlidir bilmiyorum)
        Ama siz bunları (dini değerlerimizle alay etmeye kalkışmak) çokça yaptınız maalesef...

        Yalnız sorunuz sizinle muhatabiyetten çok ortaya bir soru olduğu için, müslümanın anaya-babaya ve yakınlara yaklaşımını ilgilendirdiği
        için, şahsınızın sorusu olmaktan ziyade olduğu için acizane cevap vermeye çalışacağım;ancak bir şekilde yine cevabıma samimiyetten uzak,
        öğrenmekten ziyade amaçlar taşıdığını hissettiğim cevaplar verirseniz sizinle yazışmayı keseceğim... bilginize...

        [color=brown]Şimdi sorunuza cevap olarak:

        [quote author=hacı link=topic=8183.msg53386#msg53386 date=1252958921]

        Örneğin sizin yada herhangi bir müminin Annesi ve babası mümin değilse böyle bir anne ve babayla ilişki nasıl olmalıdır?

        Mümkünse kaynak vererek konuyu açıklarmısınız.
        [/quote]

        İslâm, âile bağlarına çok önem verir. Mü’min olmayan anne-baba ve akrabalarla kesilmesini men eder. Aksine onlardan İslâm’a ve müslümanlara
        düşmanlık gelmez ise, İslâm onlara karşı iyilik yapmayı ve onları ziyâret etmeyi emreder.Nitekim Kur'an-ı Kerimde Allah(c.c.) “Allah'a ibâdet edin
        ve O’na hiçbir şeyi şirk/ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya (eş dost ve arkadaşa), uzak komşuya,
        yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara iyi davranın; Allah kendini beğenen ve daima böbürlenen kimseyi sevmez.” (4/Nisâ, 36) buyurur.
        Velev ki anne-baba müşrik de olsa, onlara ihsanda bulunmayı,iyilik ve güzellikle davranmayı, onlarla sıcak ilişkiler içine girilmesini arzular:
        “Biz insana ana babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılarla taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur.
        (İşte bunun için) önce Bana, sonra da ana babasına şükretmesini tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak Banadır. Eğer onlar seni, hakkında
        bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) Bana şirk/ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin...” (31/Lokman, 14-15)

        Yukarıdaki âyette de görüldüğü gibi, şirk konusunda ana baba dahil hiçbir kimseye itaat edilmemesi, ama müşrik bile olsalar ana babaya iyilik
        yapılması emredilmektedir.

        Dinimiz müslüman olmayan ebeveyne iyilikte bulunmayı emreder; dinleri farklı da olsa, kişi muhtaç olan anne babasına bakmakla yükümlüdür.
        Bir müslümanın durumu
        müsait iken, ana babasını sıkıntı ve zorluk içinde kıvranır vaziyette bırakması, tabii ki, bir iyilik ve ihsan sayılmaz. Halbuki Kur’an, her şartta ana
        babaya ihsan ve iyiliği emretmektedir (2/Bakara, 83; 4/Nisâ, 36; 6/En’âm, 151; 17/İsrâ, 23; 31/Lokman, 14-). Allah, akraba ile ilgisini keseni
        kötülemiş (4/Nisâ, 1), akrabanın haklarına riâyet etmeyenin günah işlediğini bildirmiş, yakınları kâfir de olsalar, Allah, bunların haklarını yakınlarına
        vâcip kılmıştır.”Akraba ile alâkayı kesen cennete giremez.” (Buhârî, Edeb, hadis no: 5984; Müslim, Birr, hadis no: 2556)
        Ayet ve hadislerden anlaşılıyor ki sevgi, velî kabul etmek, onları sırdaş edinmek başka şeydir; kâfir akrabaya nafaka temin etmek,
        onları ziyâret etmek, onlara ihsanda bulunmak ise daha başka bir şeydir; bunlar birbirine karıştırılmamalıdır.

        “Eşleriniz ve çocuklarınızdan size düşman olanlar vardır, sakının onlardan!” (64/Teğâbün, 14)



        Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır.(İsra-53)

        Yorum

        YUKARI ÇIK
        Çalışıyor...
        X