Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Doğru Türkçe Meali Tespit Etmede Kilit Rolü Oynayan Ayetler

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #16
    Ynt: Doğru Türkçe Meali Tespit Etmede Kilit Rolü Oynayan Ayetler

    Maide 6. ayet.

    Bu ayetin mucizeliği diğer ayetlerde olduğu gibi açıkça görülmektedir. Öyle ki Allah ümmetin ihtilafa düşeceğini bildiği için abdest konusunda ilahi bir mucize olarak Peygamber s.a.a zamanında bu ayeti indirerek açıklamada bulunuyor.

    Abdest ümmetin günde defalarca aldığı ve açıkta aldığı bir uygulama. Peygamber s.a.a'în milletin gözü önündeki uygulaması. Hem de her gün. Ancak bu konuda bile lanetli soy Emeviler fitne çıkararak ümmeti ihtilafa boğmayı başarmışlardır.

    Ayetin baş tarafı abdestin nasıl alınacağını tarif ediyor. Hem de hiç ihtilafa mahal kalmayacak, şartlanmamış beyinlere meseleyi açık şekilde açıklayacak nitelikte.

    Önce mealleri görelim:

    Yorum


      #17
      Ynt: Doğru Türkçe Meali Tespit Etmede Kilit Rolü Oynayan Ayetler

      Yorum


        #18
        Ynt: Doğru Türkçe Meali Tespit Etmede Kilit Rolü Oynayan Ayetler

        Bul meallerde dikkatlerinize sunmak istediğimiz bölüm ayakların mesh mi edileceği yoksa yıkanacağı mı bölümü.


        Şöyle bağımsızca bu konuda bir fikri olmayan ve Türkçe'nin dil bilgisi kurallarına vakıf olan biri mealleri incelediğinde şu tabloyu görür:


        1- A. Baki Gölpınarlı ve Süleyman Ateş ayakların mesh edilmesi şeklinde meal vermiş


        2- Bazı mealler ayaklarınızı... diyerek hiç bir açıklama yapmamış, parantez açarak yıkayınız demiş.


        3- Meallarin çoğunluğu ayaklarınızı yıkayın diyerek meal yapmış.


        Bu cümlelerde anlatım bozuklukları olduğunu bu dilin yapısına vakıf olan birinin tespit etmesi çok kolay olacaktır.


        Abdest almasını bilen sıradan bir insan bu mealleri görünce kafası karışır. Hele bazı mealleri görse bildiğini de unutur. Örnek olarak siz cinayet gibi bir meali gösterelim:


        "
        Adem Uğur[/size][/color][/size]:[/size]Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi, başlarınızı meshedip, topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın.[color=rgb(68, 68, 68)]
        "
        Buyrun! meale göre göre mesh edilecek ve yıkanacak yerleri birlikte sayalım mı:


        Yüzler, dirseklere kadar eller, ve başlar mesh edilecek.
        Topuklara kadar ayakları yıkayın

        Yorum


          #19
          Ynt: Doğru Türkçe Meali Tespit Etmede Kilit Rolü Oynayan Ayetler

          Bilgiler için Allah razı olsun,
          Konuyu bölmek istemem, ancak Müsaadeniz olursa Talak 4. Ayeti hakkında bir çalışmanız var mı acaba ?
          Özellikle "(Henüz) Adet görmeyenler" kısmı hakkında...
          Bir çok Mealde henüz kelimesi kullanılmış. Ayette bu kelime direk geçmiyor zannedersem.
          Bu adet görmeyenlerden kasıt kimlerdir acaba ?
          Bu konuda, yaşantısını pek takdir etmesem de Yaşar Nuri Öztürk Meali daha cazip geliyor.
          Yine Muhammed Esed, Elmalılı Hamdi Yazır, Diyanet Vakfı, Ahmet Tekin, Adem Uğur ve Abdulbaki Gölpınarlı Melallerinde "Henüz" kelimesi kullanılmamış.

          Bu konuda bilgisi olan diğer kardeşlerim de bilgilerini paylaşabilirlerse sevinirim,
          Saygılar, Allah'a emanet olun...
          http://www.youtube.com/user/TarihinTozu/videos https://vimeo.com/user12861987/videos

          Yorum


            #20
            Ynt: Doğru Türkçe Meali Tespit Etmede Kilit Rolü Oynayan Ayetler

            dediğiniz kısımda "henüz" kelimesi geçmiyor, meallere ayeti anlama çabasından dolayı yapımcılarınca eklenmiş bir kelime. Zahirde böyle bir kelime geçmiyor.

            Burda henüz kelimesinin kullanılmaması daha sağlıklı sonuca ulaştırır. Adet görme engeline sahip kimseler kastedilmiş olabilir... En iyisini Allah bilir..

            Yorum


              #21
              Ynt: Doğru Türkçe Meali Tespit Etmede Kilit Rolü Oynayan Ayetler




              [color=rgb(255, 0, 0)]5- Maide 55[/color]


              [pre]Doğru meali test etmede ele alacağımız 5. ayet Maide 55. ayettir. Önce nasıl meal verilmiş, kuranmeali.org sitesinden alıntılıyoruz: [/pre]

              إِنَّمَا وَلِيُّكُمُ اللّهُ وَرَسُولُهُ وَالَّذِينَ آمَنُواْ الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلاَةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُمْ رَاكِعُونَ
              [/color][color=rgb(0, 128, 0)]İnnemâ veliyyukumullâhu ve resûluhu vellezîne âmenullezîne yukîmûnes salâte ve yu’tûnez zekâte ve hum râkıûn(râkıûne).[/color][color=rgb(255, 0, 0)]
              1.innemâ: sadece, ancak
              2.veliyyu-kum(u): sizin veliniz, dostunuz
              3.allâhu ve resûlu-hu: Allâh (cc.) ve O'nun Resulü
              4.ve ellezîne âmenû: ve âmenû olan kimseler, Allâh'a ulaşmayı dileyenler
              5.ellezîne yukîmûne: o kimseler ikame ederler
              6.es salâte: namaz
              7.ve yu'tûne: ve verirler
              8.ez zekâte: zekat
              9.ve hum: ve onlar
              10.râkıûne: rüku edenler, Allâh'ın önünde saygıyla baş eğenler
              [/color][color=rgb(0, 0, 0)]İmam İskender Ali Mihr[/color][color=rgb(255, 0, 0)]:Sizin velîniz (dostunuz) sadece Allah ve O'nun Resûl'ü ve âmenû olup namazı kılan, zekâtı veren kimselerdir ve onlar rükû edenlerdir.
              Diyanet İşleri:Sizin dostunuz ancak Allah’tır, Resûlüdür ve Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren mü’minlerdir.
              Abdulbaki Gölpınarlı:Sizin dostunuz, sahibiniz, ancak Allah'tır ve Peygamberidir ve inananlar, namaz kılanlar ve rükû ederken zekât verenlerdir.
              Adem Uğur:Sizin dostunuz (veliniz) ancak Allah'tır, Resulüdür, iman edenlerdir; onlar ki Allah'ın emirlerine boyun eğerek namazı kılar, zekâtı verirler.
              Ahmed Hulusi:Sizin Veliyy'niz sadece Allâh'tır, "HÛ"nun Rasûlüdür ve (şu) iman edenlerdir ki, onlar salâtı ikame ederler ve rükû hâlinde zekâtı verirler.
              Ahmet Tekin:Sizin veliniz, dostunuz, koruyucunuz, emrinde olduğunuz otorite yalnız Allah’tır, Rasulüdür, iman edenlerdir. Onlar namazı âdâbına riâyet ederek, aksatmadan âşikâre kılanlar, cemaatle namaza muntazam bir şekilde devam ederek, saygıyla Allah’ın emirlerine itaat edip, İslâmî faaliyetlere-kamu hizmetine katılarak, vicdanlarını, servetlerini, sosyal bünyelerini arındıran, berekete vesile olan zekâtı verenlerdir.
              Ahmet Varol:Sizin dostunuz ancak Allah, Peygamberi ve namaz kılan, zekat veren, rüku eden mü'minlerdir.
              Ali Bulaç:Sizin dostunuz (veliniz), ancak Allah, O'nun elçisi, rüku' ediciler olarak namaz kılan ve zekatı veren mü'minlerdir.
              Ali Fikri Yavuz:Sizin veliniz ve yardımcınız ancak Allah’la onun peygamberidir; bir de iman edenlerdir ki, onlar, Allah’ın emirlerine boyun eğerek namaza devam ederler ve zekât verirler.
              Bekir Sadak:Sizin dostunuz ancak Alah, O'nun peygamberi ve namaz kilan, zekat veren ve ruku eden mu'minlerdir.
              Celal Yıldırım:Sizin dostlarınız ancak Allah'tır, O'nun Peygamberidir ve namazı dosdoğru kılıp rükû'u yerine getirerek zekât veren mü'minlerdir.
              Diyanet İşleri (eski):Sizin dostunuz ancak Allah, O'nun Peygamberi ve namaz kılan, zekat veren ve rüku eden müminlerdir.
              Diyanet Vakfi:Sizin dostunuz (veliniz) ancak Allah'tır, Resûlüdür, iman edenlerdir; onlar ki Allah'ın emirlerine boyun eğerek namazı kılar, zekâtı verirler.
              Edip Yüksel:Gerçek dostlarınız, ALLAH, elçisi ve namazı gözetip alçak gönüllü olarak zekatı veren müminlerdir.
              Elmalılı Hamdi Yazır:Sizin veliniz evvel Allah, sonra Resulü, sonra o iyman etmiş olanlardır ki namaza devam ederler ve rükû' halinde zekât verirler
              Elmalılı (sadeleştirilmiş):Sizin dostunuz önce Allah, sonra peygamberi, sonra namaza devam eden ve Allah'ın emirlerine boyun eğerek zekat veren mü'minlerdir,
              Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2):Sizin asıl dostunuz Allah'tır, O'nun Resulüdür ve namazlarını kılan zekatlarını veren ve rükû eden müminlerdir.
              Fizilal-il Kuran:Sizin dostunuz ancak Allah, O'nun peygamberi ve namaz kılan, zekat veren rükua varan müminlerdir.
              Gültekin Onan:Sizin dostunuz (veliniz) ancak Tanrı, O'nun elçisi, rüku ediciler olarak namaz kılan ve zekatı veren inananlardır.
              Hasan Basri Çantay:Sizin yâriniz ancak Allahdır, Onun peygamberidir, Allahın emîrlerine boyun eğici olarak namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren o mü minlerdir.
              Hayrat Neşriyat:Sizin dostunuz ancak Allah’dır, O’nun Resûlüdür ve (Allah’ın emrine) boyun eğen kimseler olarak namazı hakkıyla edâ eden ve zekâtı veren mü’minlerdir.
              İbni Kesir:Sizin dostunuz yalnız Allah, O'nun Rasulü ve namaz kılan, zekat veren, rüku edenlerdir.
              Muhammed Esed:Unutmayın ki sizin yardımcılarınız sadece Allah ve Elçisi ve imana erenler olacaktır; (yani) namazlarında devamlı ve dikkatli olanlar, arındırıcı (mali) yükümlülüklerini yerine getirenler ve (Allahın karşısında) boyun eğenler:
              Ömer Nasuhi Bilmen:Sizin velîniz ancak Allah Teâlâ'dır. Ve O'nun peygamberidir ve imân etmiş olanlardır. O imân edenler ki, namazı dosdoğru kılarlar ve zekâtı verirler ve onlar rükua varanlardır.
              Ömer Öngüt:Sizin dostunuz ancak Allah'tır, onun Peygamber'idir ve Allah'ın emirlerine boyun eğerek namazlarını kılan, zekâtlarını veren müminlerdir.
              Şaban Piriş:Sizin veliniz ancak Allah, O’nun Peygamberi, namaz kılan, boyun eğerek zekat veren müminlerdir.
              Suat Yıldırım:Sizin dostunuz ancak Allah’tır, O’nun Resulüdür ve Allah’a tam boyun eğerek namazlarını hakkıyla ifa eden, zekâtlarını veren müminlerdir.
              Süleyman Ateş:Sizin veliniz, ancak Allâh, Elçisi ve namazlarını kılan, zekâtlarını veren, rükû'a varan mü'minlerdir.
              Tefhim-ul Kuran:Sizin dostunuz (veliniz), ancak Allah, O'nun Resulü, rükû' ediciler olarak namaz kılan ve zekâtı veren mü'minlerdir.
              Ümit Şimşek:Sizin veliniz ancak Allah'tır, Resulüdür, bir de namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, Allah huzurunda eğilen mü'minlerdir.
              Yaşar Nuri Öztürk:Sizin gönül dostunuz Allah'tır, O'nun resulüdür, bir de rükû eder bir halde namazı kılıp zekâtı vererek iman edenlerdir.

              Yorum


                #22
                Ynt: Doğru Türkçe Meali Tespit Etmede Kilit Rolü Oynayan Ayetler


                ayette üzerinde duracağımız kilit kelimeler
                "
                9.ve hum: ve onlar[/size]
                [/size][/color]
                10.râkıûne: rüku edenler, Allâh'ın önünde saygıyla baş eğenler

                [/size]
                "
                kelimeleridir. Cümle içinde bu kelimeler Ellezine kelimesinin açıklayıcısı olarak gelmiştir. Yukimune fiili ile başlayan cümle Ellezi'nin açıklayıcısıdır. Ellezine o kimseler demektir. Böylece bu cümle o kimseleri açıklamaktadır. O kimseler namazı ikame edenler, zakatı verenler ve ruku halindeki kimselerdir. Burada hum rakiun onlar ruku halindedirler demektir. Yani ruku halinde oluş zekat verme anının halidir. Zekat verirken ruku halinde oluşu anlatmaktadır. Zekat ve ruku ayrı cüzler olarak zikredilmez, ikincisi birincinin halidir. Zekat veren ve ruku edenler şeklinde meal yanlış mealdir. Arapça nahvi açısından bu anlam imkansızdır.

                Yorum


                  #23
                  Ynt: Doğru Türkçe Meali Tespit Etmede Kilit Rolü Oynayan Ayetler


                  [color=rgb(68, 68, 68)]Abdulbaki Gölpınarlı, Ahmet Hulusi, Elmalılı orijinal, doğru meal vermişler. [/color]


                  en bozuk ve alakasız mealler ise:


                  Ahmet Tekin, Elmalılı Sadeleştirilmiş-2
                  Bunlar ayetin içinde olmayan kelimeleri ayetin mealine eklemişlerdir.

                  Ali Bulaç, Diyanet (eski) kelimenin kilit kelimenin anlamını doğru çıkarmasına karşın ayetin zahirine sadık kalmayarak meal vermiştir.


                  Elmalılı sadeleştirilmiş ile Şaban Piriş kelimenin cümle içindeki konumunu doğru tespit etmekle beraber ruku'yu türkçeleştirdikleri için ayetin doğru anlaşılmasına engel olmuşlardır. Yaşar Nuri ise kelimeye doğru anlamla beraber tam bir konum biçememiştir.


                  Yorum


                    #24
                    Ynt: Doğru Türkçe Meali Tespit Etmede Kilit Rolü Oynayan Ayetler

                    Yanlış meallerin tabi ki önceki 4 Maddede olduğu gibi Ehlibeytle direk alakası vardır. Yanlış meal yapanların bu ayettek kilit kelimelerin Ehlibeytle bağlantısını bilsinler ya da bilmesinler, Ehlibeyti unutturmaya yönelik kampanyaya alet oldukları kesin ortadadır. Çünkü bu ayet de "Kur'an'da Ehlibeyti anlatan Onların faziletini anlatan 300 ayet vardır" şeklindeki realitenin bir örneğidir.

                    Ayetin nüzul sebebi olarak Şii Sünni ekoller aynı olayı aktarmaktadır. Dilencinin biri Mescid'e gelir ve Allah rızası için sadaka ister. Ancak Ashabdan hiç kimse oralı olmaz. O esnada namazda rükuda bulunan Ali a.s parmağındaki yüzüğü alması için yoksula işaret eder. Yoksulsa bu izni ve sadakayı anlayıp gelip Hazretin rukudayken parmağından yüzüğü çıkarır ve sadaka olarak alır. Bu olay üzerine Ali a.s'ın hareketini onayın ötesinde övgü için bu ayet nazil olur. Mü'minlerin Velisi olarak ruku halindeyken zekat (sadaka) veren Ali a.s'ı Allah ve Resulüyle birlikte anar: Sizin veliniz sadece Allah, Resulü ve ruku halindeyken sadaka veren, namazını titizlikle kılan mü'minlerdir" Böylece Allah ve Resulü nasıl yönetici ve Mü'minlere kendi nefislerinden daha veli (evla) öncelikli ve yöneticiler ise ruku halinde sadaka veren Ali a.s da öyledir. Ve Peygamber s.aa.'ten sonra anılması nedeniyle velayet, yönetim Ali a.s'dan başkasına devredilemez.

                    Şimdi ayete böyle meal verilmediğinde Rakiun kelimesinin nahiv kurallarına göre anlamı verilmeyip de "zekat verenler ve ruku edenler" diye tercüme edildiğinde bu şekilde okuyan birisi ayetin nüzul sebebini okusa ne fayda eder? Ayetteki vurguyu anlar mı? Büyük ihtimal bunu "Şiilerin bir uydurması" görecektir. Böylece Kur'an'daki Ehlibeytin faziletini ve hayatiyetini dile getiren 300 ayetin bulunduğuna dair hakikati çok abartılı bulacaktır.

                    Yorum


                      #25
                      Ynt: Doğru Türkçe Meali Tespit Etmede Kilit Rolü Oynayan Ayetler

                      6- Maide 67
                      6. olarak ela alacağımız ayet Maide 67. Önce nasıl meal verilmiş görelim:


                      Arapça Metin يَا أَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ مَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ ۖ وَإِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُ ۚ وَاللَّهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِ ۗ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ
                      Türkçe Transcript (*)
                      Yâ eyyuhâ-rrasûlu belliġ mâ unzile ileyke min rabbik(e)(s) ve-in lem tef’al femâ bellaġte risâleteh(u)(c) va(A)llâhu ya’simuke mine-nnâs(i)(k) inna(A)llâhe lâ yehdî-lkavme-lkâfirîn(e)
                      Abdülbaki Gölpınarlı Meali Ey Peygamber, bildir, sana Rabbinden indirilen emri ve eğer bu tebliği ifa etmezsen onun elçiliğini yapmamış olursun ve Allah, seni insanlardan korur. Şüphe yok ki Allah, kafir olan kavme, doğru yola gitmek hususunda başarı vermez. *

                      Ali Bulaç Meali Ey peygamber, Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer (bu görevini) yapmayacak olursan, O'nun elçiliğini tebliğ etmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Şüphesiz, Allah, kafir olan bir topluluğu hidayete erdirmez.
                      Abdullah Parlıyan meali Ey peygamber! Rabbinden sana indirileni insanlara tamamen bildir. Sen onu tam yapmadığın sürece, Rabbinin mesajını hiç yaymamış olursun. Allah seni inanmayan insanların şerlerinden koruyacaktır. Allah kendisinden gelen gerçekleri örtbas eden insan guruplarını asla doğru yola iletmez.
                      Ahmet Varol Meali Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan elçilik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Şüphesiz, Allah kâfirler topluluğunu doğru yola eriştirmez.
                      Ahmet Tekin Meali Ey Allah'ın Rasûlü, Rabbinden sana indirileni, Kur'ân'ı tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, Allah'ın sana yüklediği peygamberlik görevini ifa etmemiş olursun. Allah, insanların saldırılarından, suikastlerinden seni koruyor, korumaya alıyor. Allah kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah'a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfir bir kavmi doğru yola sevketme lütfunda bulunup başarıya ulaştırmayacak. *

                      Ali Fikri Yavuz Meali Ey şanlı Peygamber! Rabbin tarafından sana indirileni tamamen tebliğ et. Eğer tebliği tam yapmazsan, Allah'ın risâletini (elçilik görevini) yerine getirmiş olmazsın. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Şüphe yok ki Allah, kâfirler topluluğuna muvaffakiyet vermiyecektir.
                      Bayraktar Bayraklı Meali Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et! Eğer bunu yapmazsan, O'nun peygamberliğini yapmamış olursun. Allah, seni insanlardan koruyacaktır. Doğrusu Allah, kâfirler topluluğuna rehberlik etmez.[100] *

                      Cemal Külünkoğlu Meali Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni (olduğu gibi) tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O'nun elçiliğini yapmamış olursun. (Görevini yaparsan) Allah seni (inanmayan) insanlardan koruyacaktır. Doğrusu Allah, inkârcılar topluluğunu (istemedikleri için zorla) doğru yola iletmez. *

                      Diyanet İşleri Meali (Eski) Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et, eğer bunu yapmazsan O'nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan korur. Doğrusu Allah kafirlere yol göstermez.
                      Diyanet İşleri Meali (Yeni) Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, O’nun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah, seni insanlardan korur. Şüphesiz Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmeyecektir.
                      Diyanet Vakfı Meali Ey Resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O'nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Doğrusu Allah, kâfirler topluluğuna rehberlik etmez.
                      Edip Yüksel Meali Elçi, Rabbinden sana indirileni duyur. Bunu yapmazsan O'nun elçiliğini duyurmamış olursun. ALLAH seni halktan koruyacak. ALLAH inkarcıları doğru yola iletmez.
                      Elmalılı Hamdi Yazır Meali Ey şanlı Resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et! Eğer bunu yapmazsan O'nun peygamberlik görevini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan korur. Doğrusu Allah, kâfirler toplumunu doğru yola iletmez.
                      Elmalılı Meali (Orjinal) Ey şanlı Resul sana rabbından her indirileni tebliği et, etmezsen onun risaletini eda etmiş olmazsın, Allah seni insanlardan koruyacak, emin ol Allah kâfirleri muradlarına erdirmiyecek
                      Hasan Basri Çantay Meali Ey peygamber, Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer yapmazsan (Allahın) elçiliğini tebliğ (ve ifâ) etmiş olmazsın. Allah seni insanlardan koruyacakdır. Şübhesiz ki Allah kâfirler güruhunu muvaffak etmez.
                      Hayrat Neşriyat Meali Ey peygamber! Rabbinden sana indirileni teblîğ et! Artık (bunu) yapmazsan, o takdirde O'nun (vahiy ile) gönderdiklerini teblîğ etmemiş olursun! Ve Allah, seni insanlardan muhâfaza edecektir.(1) Şübhe yok ki Allah, (inkârlarındaki ısrarları sebebiyle)kâfirler topluluğunu hidâyete erdirmez. *

                      Kadri Çelik Meali Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni (Hz. Ali'nin velayetini) tebliğ et, eğer bunu yapmazsan O'nun (bütün bir) elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni (buna muhalefet edecek) insanlardan korur. Doğrusu Allah (zaten bu) küfre sapanlar topluluğunu hidayete erdirmez. *

                      Ömer Nasuhi Bilmen Meali Ey Peygamber! Sana Rabbinden indirilmiş olanı tebliğ et. Ve eğer yapmaz isen O'nun risâletini tebliğ etmiş olmazsın. Ve Allah Teâlâ seni nâsdan korur. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ kâfir olan bir kavme hidâyet etmez.
                      Muhammed Esed Meali EY ELÇİ! Rabbinin sana indirdiklerini tebliğ et: Sen onu tam yapmadığın sürece Rabbinin mesajını [hiç] yaymamış olursun. (Görevini yaparsan) Allah seni [inanmayan] insanlardan koruyacaktır. Allah, hakikati inkar eden insanları doğru yola iletmez.
                      Suat Yıldırım Meali Ey Peygamber! Rabbinden sana indirilen buyrukları tebliğ et! Eğer bunu yapmazsan risalet vazifesini yapmamış olursun. Allah seni, zarar vermek isteyenlerin şerlerinden koruyacaktır. Allah kâfirleri hidâyet etmez, emellerine kavuşturmaz. [13, 40; 2, 272] *

                      Süleyman Ateş Meali Ey Elçi, Rabbinden sana indirileni duyur; eğer bunu yapmazsan, O'nun mesajını duyurmamış olursun. Allah seni insanlardan korur. Doğrusu Allah, kafirler toplumunu yola iletmez.
                      Şaban Piriş Meali -Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et, eğer bunu yapmazsan, peygamberlik görevini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan korur. Allah, kafir topluma yol göstermez.
                      Ümit Şimşek Meali Ey Peygamber, sana Rabbinden indirileni tebliğ et. Bunu yapmazsan, elçiliğini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Şüphesiz ki Allah kâfirler güruhuna yol göstermez.
                      Yaşar Nuri Öztürk Meali Ey resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Allah, küfre batmış topluluğa kılavuzluk etmez.
                      (Kuranmeali.com)

                      Yorum


                        #26
                        Ynt: Doğru Türkçe Meali Tespit Etmede Kilit Rolü Oynayan Ayetler


                        1- Ya-sin 12. ayet

                        2- Tahrim 4. ayet
                        3- İsra 60
                        4- Maide 6
                        5- Maide 55
                        6- Maide 67


                        ayetlerini inceledik.


                        Bundan sonra inşaAllah şu ayetleri incelemeyi düşünüyoruz:




                        7- Hud 86
                        8- Şura 23
                        5- Ali İmran 61
                        6- Ahzab 33
                        7- Bakara 189
                        9- Bakara 124
                        11- İsra 71-72

                        Yorum


                          #27
                          Ynt: Doğru Türkçe Meali Tespit Etmede Kilit Rolü Oynayan Ayetler

                          7- Hud 86


                          öncelikle mealleri alalım ne denmiş?


                          "بَقِيَّةُ اللّهِ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ وَمَا أَنَاْ عَلَيْكُم بِحَفِيظٍ[/size][color=rgb(0, 128, 0)]Bakıyyetullâhi hayrun lekum in kuntum mu’minîn(mu’minîne), ve mâ ene aleykum bi hafîz(hafîzin).[/color]
                          [/size]1.[/size]bakıyyetu allâhi[/size]: Allah'ın bakiyesi (ticaretin bıraktığı kâr, helâl kazanç)
                          [/size]2.[/size]hayrun[/size]: daha hayırlıdır
                          [/size]3.[/size]lekum[/size]: sizin için
                          [/size]4.[/size]in kuntum[/size]: eğer iseniz
                          [/size]5.[/size]mu'minîne[/size]: mü'minler
                          [/size]6.[/size]ve mâ ene[/size]: ve ben değilim
                          [/size]7.[/size]aleykum[/size]: sizin üzerinize
                          [/size]8.[/size]bi hafîzin[/size]: muhafız, gözleyici
                          [/size][/color][color=rgb(0, 0, 0)]İmam İskender Ali Mihr[/color][color=rgb(0, 128, 0)]:Eğer siz mü'minlerseniz Allah'ın bakiyesi (ticaretin bıraktığı kâr, helâl kazanç) sizin için daha hayırlıdır. Ve ben, sizin üzerinize muhafız (gözleyici) değilim.
                          Diyanet İşleri:“Eğer inanan kimselerseniz Allah’ın bıraktığı helâl kazanç sizin için daha hayırlıdır. Ben sizin başınızda bir bekçi değilim.”
                          Abdulbaki Gölpınarlı:İnanmışsanız Allah'ın bıraktığı kâr, daha hayırlıdır size ve ben de size bir bekçi değilim.
                          Adem Uğur:Eğer mümin iseniz Allah'ın (helâlinden) bıraktığı (kâr) sizin için daha hayırlıdır. Ben üzerinize bir bekçi değilim.
                          Ahmed Hulusi:"Eğer iman edenlerseniz, Allâh helali sizin için daha hayırlıdır. Ben sizin bekçiniz değilim. "
                          Ahmet Tekin:Eğer mü’minseniz, Allah’ın arınmış nimeti, helâlinden bıraktığı kâr sizin için daha hayırlıdır. Ben sizin üzerinizde denetim, zabıta görevi yapamam.' dedi.
                          Ahmet Varol:Eğer mü'minler iseniz Allah'ın bıraktıkları sizin için daha hayırlıdır. Ben sizin üzerinize bir koruyucu değilim.'
                          Ali Bulaç:"Eğer mü'minseniz, Allah'ın bıraktığı (helal işlerden olan kazanç) sizin için daha hayırlıdır. Ben, sizin üzerinizde bir gözetleyici değilim."
                          Ali Fikri Yavuz:Eğer müminseniz, Allah’ın halâl olarak bırakıldığı kâr, sizin için daha hayırlıdır. Ben de sizin üzerinizde bir gözetleyici değilim.”
                          Bekir Sadak:«naniyorsaniz, Allah'in geri biraktigi helal kar sizin icin daha hayirlidir. Ben size bekci degilim.»
                          Celal Yıldırım:İnanmış kişiler iseniz, Allah'ın (helâlinden) bıraktığı kâr daha hayırlıdır. Ve ben sizin üzerinizde koruyucu ve gözetici de değilim.
                          Diyanet İşleri (eski):'İnanıyorsanız, Allah'ın geri bıraktığı helal kar sizin için daha hayırlıdır. Ben size bekçi değilim.'
                          Diyanet Vakfi:Eğer mümin iseniz Allah'ın (helâlinden) bıraktığı (kâr) sizin için daha hayırlıdır. Ben üzerinize bir bekçi değilim.
                          Edip Yüksel:'İnanıyorsanız, ALLAH'ın (helal) bıraktığı, sizin için daha iyidir. Ben sizin üzerinize bekçi değilim.'
                          Elmalılı Hamdi Yazır:Allahın halâlinden bıraktığı kâr sizin için daha hayırlıdır, eğer mü'min iseniz, mamaafih ben sizin üzerinizde gözcü değilim
                          Elmalılı (sadeleştirilmiş):Allah'ın helalinden bıraktığı kar, sizin için daha hayırlıdır, eğer iman etmişler iseniz. Fakat ben sizin üzerinizde bir gözcü değilim.
                          Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2):Eğer mümin iseniz, Allah'ın helâlinden size ihsan ettiği kâr sizin için daha hayırlıdır. Bununla beraber ben sizin üzerinize gözcü değilim.»
                          Fizilal-il Kuran:Eğer mü'min kimseler iseniz, Allah'ın size bıraktığı pay, hakkınızda daha hayırlıdır. Ben sizi gözetlemekle, korumakla görevli değilim.»
                          Gültekin Onan:"Eğer inançlılarsanız Tanrı'nın bıraktığı [helal işlerden olan kazanç] sizin için daha hayırlıdır. Ben, sizin üzerinizde bir gözetleyici değilim."
                          Hasan Basri Çantay:«Eğer mü'min kimseler iseniz Allah'ın (halâlınden) bırakdığı (kâr) sizin için daha hayırlıdır. (Bununla beraber) ben sizin üzerinizde bir bekçi de değilim».
                          Hayrat Neşriyat:'Eğer mü’min kimseler iseniz, Allah’ın bıraktığı (meşrû' olan kâr) sizin içinhayırlıdır. Ben de sizin üzerinize (her fesâdınıza mâni' olacak) muhâfız değilim. (Vazîfem ancak tebliğdir!)'
                          İbni Kesir:İman ediyorsanız; Allah'ın geri bıraktığı sizin için daha hayırlıdır. Sonra ben, sizin üzerinizde bir koruyucu da değilim.
                          Muhammed Esed:Eğer (O'na) inanıyorsanız, Allah'ın bıraktığı şey sizin için en hayırlısıdır! (Bütün bu sınırları kendiniz gözetin,) ben sizin üzerinizde bir bekçi değilim".
                          Ömer Nasuhi Bilmen:«Eğer siz imân etmiş kimseler iseniz Allah'ın geri bıraktığı sizin için hayırlıdır ve ben sizin üzerinize bir muhafız değilim.»
                          Ömer Öngüt:“Eğer inanıyorsanız Allah'ın (helâl olarak) bıraktığı kâr sizin için daha hayırlıdır. Ben sizin üzerinize bekçi değilim. ”
                          Şaban Piriş:Eğer mümin olursanız Allah’ın bıraktığı kâr sizin için daha hayırlıdır. Ben, sizin bekçiniz değilim.
                          Suat Yıldırım:Eğer mümin iseniz, Allah’ın helâlinden bıraktığı kâr, sizin için daha hayırlıdır. Ben sadece sizin iyiliğinizi düşünerek öğüt veriyorum, yoksa sizin üzerinizde bir bekçi değilim."
                          Süleyman Ateş:"Eğer inanan insanlar iseniz, Allâh'ın bıraktığı (kâr), sizin için daha hayırlıdır. Fakat ben sizin üzerinize bekçi değilim!"
                          Tefhim-ul Kuran:«Eğer mü'minseniz, Allah'ın bıraktığı (helal işlerden olan kazanç) sizin için daha hayırlıdır. Ben, sizin üzerinizde bir gözetleyici değilim.»
                          Ümit Şimşek:'Eğer inanmış kimselerseniz, Allah'ın size bıraktığı kâr daha hayırlıdır. Ben ise sizin başınızda bekçi değilim.'
                          Yaşar Nuri Öztürk:"Eğer inananlar iseniz, Allah'ın bıraktığı kâr sizin için daha hayırlıdır. Ben sizin üzerinizde bir bekçi değilim."[size=10pt]

                          Yorum


                            #28
                            Ynt: Doğru Türkçe Meali Tespit Etmede Kilit Rolü Oynayan Ayetler

                            kelime oyunu olur ya hani. derler şu kelimeleri düzenleyip bir cümle oluşturun. Bu ve benzeri ayetler için verilen kelime anlamlarıyla bir cümle oluşturmak çoğu zaman doğru meale ulaşmaya yetecektir. burada da bunu deneyelim ve verilen meallerle çıkan meali karşılaştıralım. işte ayette geçen kelimelerin türkçeleri:


                            Allah'ın bakiyesi/bıraktığı
                            [/size]daha hayırlıdır
                            sizin için
                            eğer iseniz
                            mü'minler/inananlar
                            ve ben değilim
                            sizin üzerinize
                            koruyucu/gözleyici

                            "Eğer inananlar(dan) iseniz Allah'ın bıraktığı sizin için daha hayırldır. Ben sizin üzerinize koruyucu değilim"[size=10pt]

                            Yorum


                              #29
                              Ynt: Doğru Türkçe Meali Tespit Etmede Kilit Rolü Oynayan Ayetler

                              Ayette ticaretten hiç söz edilmediği halde genelde bütün mealler açtıkları parantezle ticaret diye okuru yönlendiriyorlar. Oysa ayette Peygamber s.a.a'e bir söz söylemesi emrediliyor. Ben gelip geçiciyim, sürekli sizi kontrol edemeyeceğim, ölümlüyüm, şimdi sizin inançlarınızı sürekli düzeltiyorum ama vefatımdan sonra size bekçilik yapamam. Allah'ın sizin için kıldığı atadığı kimseler var bunların en geriye bıraktığı ise sizin için son derece karlıdır, hayırlıdır. hayırların tamamlayıcısıdır.


                              Ayetteki bu anlama ulaşılmaması için açılan parantezlerle adeta okuyucu resmen engelleniyor. Kafası ticaretle meşgul ediliyor.


                              Oysa Kur'an ve Ehlibeyti birlikte takip edenler bu ayette kastedilen geriye bırakılan kimsenin Mehdi a.s olduğunu biliyorlar. Ayet vasıtasıyla Peygamberimiz s.a.a mü'minlere bu, zamanın sonuna ertelenen yönetici ve Kaim'e inanmalarını tebliğ ediyor. Kıyamete kadar kendisinin insanlığı kontrol edemeyeceğini ifade ediyor.


                              Peki kim böyle anlamakta ayetleri madem Peygamberimiz s.a.a böyle anlatıyor da?


                              İşte burada da Ehlibeyti takip etmenin ne derece hayati öneme sahip olduğunu görüyoruz. Peygamberimiz tüm Müslümanların kabul ettiği hadis kitaplarında mütevatiren: size iki ağır emanet bırakıyorum onlara sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız Allah'ın kitabı ve Ehlibeytim itretim.


                              Ehlibeytin 12 İmam olduğunu da bildiren Resul s.a.a bu ve benzeri ayetlerle de İmamete inanmanın ne derece hayati öneme sahip olduğunu anlatıyor.

                              Yorum


                                #30
                                Ynt: Doğru Türkçe Meali Tespit Etmede Kilit Rolü Oynayan Ayetler


                                [color=rgb(255, 0, 0)]8- Şura 23. Ayet.[/color]

                                Doğru meali tespit etmede bu ayetler önemli bir göstergeyi oluşturuyor. Bu ayetlere incelediğimiz şekilde objektif anlam verenler Allah'ın mesajını yetiştiği kültüre kurban etmeden objektif olarak ele alabilen bilim adamlarıdır. Aksi durumda ise ayette Allah'ın kastını örtmekten başka bir amaca hizmet etmemektedirler. Kur'an'ı kendi re'yiyle (Aklı) tefsir edenlerin kınandığı dinimizde doğru meal iman kurtarabilecekken, yanlış meal uyanmamak üzere insanlar üzerine küfür ve inkar perdesi germektedir. Malesef Kur'an'ın Ehlibeytsiz olamayacağı mütevatir olarak bize kadar gelmişken, bu hakikatten habersiz yaşayanlar samimi niyetleriyle halen ayetleri kültüre kurban olarak anlamlandırmakta, ve Kur'an'a uyduğunu sanmaktalar. İncelememizi bu hakikatlerin ortaya çıkması için sürdürüyoruz.


                                Bakalım 8. maddemizdeki ayete hangi mealler verilmiş:

                                ذَلِكَ الَّذِي يُبَشِّرُ اللَّهُ عِبَادَهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ قُل لَّا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ أَجْرًا إِلَّا الْمَوَدَّةَ فِي الْقُرْبَى وَمَن يَقْتَرِفْ حَسَنَةً نَّزِدْ لَهُ فِيهَا حُسْنًا إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ شَكُورٌ
                                [/size][color=rgb(0, 128, 0)]Zâlikellezî yubeşşirullâhu ibâdehullezîne âmenû ve amilûs sâlihât(sâlihâti), kul lâ es’elukum aleyhi ecren illel meveddete fîl kurbâ ve men yakterif haseneten nezid lehu fîhâ husnâ(husnen), innellâhe gafûrun şekûr(şekûrun).[/color]
                                [/size]1.[/size]zâlike[/size]: işte bu
                                [/size]2.[/size]ellezî[/size]: onlar
                                [/size]3.[/size]yubeşşiru[/size]: müjdeliyor
                                [/size]4.[/size]allâhu[/size]: Allah
                                [/size]5.[/size]ibâde-hu[/size]: onun kulları
                                [/size]6.[/size]ellezîne[/size]: onlar
                                [/size]7.[/size]âmenû[/size]: âmenû oldular, Allah'a ulaşmayı dilediler
                                [/size]8.[/size]ve amilû es sâlihâti[/size]: ve nefsi ıslâh edici amel işlediler
                                [/size]9.[/size]kul[/size]: de
                                [/size]10.[/size]lâ es'elu-kum[/size]: sizden istemiyorum
                                [/size]11.[/size]aleyhi[/size]: ona, ona karşı
                                [/size]12.[/size]ecren[/size]: ecir, ücret
                                [/size]13.[/size]illâ[/size]: dan başka, sadece
                                [/size]14.[/size]el meveddete[/size]: sevgi, muhabbet, dostluk
                                [/size]15.[/size]fî el kurbâ[/size]: yakınlıkta
                                [/size]16.[/size]ve men[/size]: ve kim
                                [/size]17.[/size]yakterif[/size]: işlerse
                                [/size]18.[/size]haseneten[/size]: hasene, iyilik, sevap
                                [/size]19.[/size]nezid[/size]: artırırız
                                [/size]20.[/size]lehu[/size]: ona
                                [/size]21.[/size]fî-hâ[/size]: onda
                                [/size]22.[/size]husnen[/size]: iyilik, güzellik
                                [/size]23.[/size]inne[/size]: muhakkak
                                [/size]24.[/size]allâhe[/size]: Allah
                                [/size]25.[/size]gafûrun[/size]: gafur, mağfireti bol olan
                                [/size]26.[/size]şekûrun[/size]: şükredene karşılığını veren, şükredilen
                                [/size][/color][color=rgb(0, 0, 0)]İmam İskender Ali Mihr[/color][color=rgb(0, 128, 0)]:İşte Allah'ın, âmenû olan (Allah'a ulaşmayı dileyen) ve salih amel (nefs tezkiyesi) işleyen kullarını müjdelediği budur. De ki: “Ben, ona (tebliğe) karşı bir ücret istemiyorum, yakınlıkta sevgiden başka. Ve kim hasene işlerse onun için güzellikleri artırırız. Muhakkak ki Allah, Gafûr'dur (mağfiret eden), Şükredilen'dir.
                                Diyanet İşleri:İşte bu, Allah’ın, inanıp salih ameller işleyen kullarına müjdelediği şeydir. De ki: “Ben buna (yaptığım tebliğ görevine) karşılık sizden, akrabalıktan doğan sevgiden başka bir ücret istemiyorum.” Kim güzel bir iş yaparsa, onun iyiliğini artırırız. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, şükrün karşılığını verendir.
                                Abdulbaki Gölpınarlı:Bu, Allah'ın, inanan ve iyi işlerde bulunan kullarını müjdelemesidir işte. De ki: Sizden, tebliğime karşılık bir ücret istemiyorum, istediğim, ancak yakınlarıma sevgidir ve kim güzel ve iyi bir iş yaparsa onun güzelim mükâfâtını arttırırız; şüphe yok ki Allah, suçları örter, iyiliğe, mükâfatla karşılık verir.
                                Adem Uğur:İşte Allah'ın, iman eden ve iyi işler yapan kullarına müjdelediği nimet budur. De ki: Ben buna karşılık sizden akrabalık sevgisinden başka bir ücret istemiyorum. Kim bir iyilik işlerse onun sevabını fazlasıyla veririz. Şüphesiz Allah bağışlayan, şükrün karşılığını verendir.
                                Ahmed Hulusi:İşte bu, Allâh'ın, iman edip imanın gereğini uygulayan kullarına müjdelediğidir. . . De ki: "Sizden yakınlığın sevgisi dışında, bu tebliğim nedeniyle bir karşılık istemiyorum". . . Kim bir güzellik kazanırsa, onda, onun için bir güzellik de biz arttırırız! Muhakkak ki Allâh Ğafûr'dur, Şekûr'dur.
                                Ahmet Tekin:İşte Allah, iman edip, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçiren, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayan, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olan, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyen kullarını bununla müjdeliyor.
                                'Ben tebliğ görevime karşılık, sizden bir ücret istemiyorum. Yalnızca aramızdaki yakın ilişkilere saygıyla riayeti, sevgiyle itaat ederek Allah’a yaklaşmanızı, beni, yakınlarımı, ashabımı, benim yolumdan gidenleri, İslâm’ın hizmetkârlarını, sizlerin, müminlerin birbirinizi sevmenizi, desteklemenizi istiyorum.' de. Kim bir iyilik yaparsa, onun sevabını, kendisine artırarak veririz. Allah samimi kullarını koruma kalkanına alır, çok bağışlayıcıdır. Şükrün kıymetini bilir, bol bol verir.
                                Ahmet Varol:İşte bu Allah'ın, iman edip salih ameller işleyen kullarını müjdelediği şeydir. De ki: 'Ben buna karşılık sizden yakınlıktan dolayı olan sevgiden başka bir ücret istemiyorum.' Kim bir iyilik kazanırsa biz onun ondaki iyiliğini artırırız. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, şükrün karşılığını bolca verendir.
                                Ali Bulaç:İşte Allah, iman edip salih amellerde bulunan kullarına böyle müjde vermektedir. De ki: "Ben buna karşı yakınlıkta sevgi dışında sizden hiçbir ücret istemiyorum." Kim bir iyilik kazanırsa, biz ondaki iyiliği arttırırız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, şükredene karşılığını verendir.
                                Ali Fikri Yavuz:İşte bu sevabdır ki, Allah iman edib salih ameller işliyen kullarını (onunla) müjdeliyor. (Ey Rasûlüm, tebliğde bulunmakta olduğun kimselere) de ki: “- Ben, (bu tebliğimden dolayı) sizden Allah’a ibadet ve yakınlıkta, sevgiden başka bir mükâfat istemiyorum.” Kim iyi bir amel kazanırsa, biz onun bu iyiliğinin sevabını artırırız. Muhakkak ki Allah Gafûr’dur= çok bağışlayandır, Şekûr’dur= az amele çok sevab verendir.
                                Bekir Sadak:Allah, inanip yararli isler isleyen kullarini bununla mujdeler. De ki: «Ben sizden buna karsi yakinlara sevgiden baska bir ucret istemem.» Kim guzel bir is islerse onun guzelligini arttiririz. Dogrusu Allah bagislayandir, sukrun karsiligini verendir.
                                Celal Yıldırım:İşte bununla Allah, imân edip iyi-yararlı amellerde bulunan kullarını müjdeler. De ki: Ben, (Allah'ın buyruklarını tebliğ hususunda) yakınlıkta, hısımlıkta sevgiden başka sizden bir ücret istemiyorum. Kim çalışıp iyilik kazanırsa, ona, ondaki iyiliği artırırız. Çünkü Allah, gerçekten çok bağışlayandır ve şükredene nîmetini artırandır.
                                Diyanet İşleri (eski):Allah, inanıp yararlı işler işleyen kullarını bununla müjdeler. De ki: 'Ben sizden buna karşı yakınlara sevgiden (veya Allah'a yaklaşmaktan) başka bir ücret istemem.' Kim güzel bir iş işlerse onun güzelliğini arttırırız. Doğrusu Allah bağışlayandır, şükrün karşılığını verendir.
                                Diyanet Vakfi:İşte Allah'ın, iman eden ve iyi işler yapan kullarına müjdelediği nimet budur. De ki: Ben buna karşılık sizden akrabalık sevgisinden başka bir ücret istemiyorum. Kim bir iyilik işlerse onun sevabını fazlasıyla veririz. Şüphesiz Allah bağışlayan, şükrün karşılığını verendir.
                                Edip Yüksel:ALLAH, inanıp erdemli davranan kullarını böyle müjdeler. De ki 'Ben sizden, akrabalık sevgisi dışında herhangi bir ücret istemiyorum.' Kim bir iyilik işlerse onun iyilğini arttırırız. ALLAH Bağışlayandır, takdir edendir.
                                Elmalılı Hamdi Yazır:İşte bu müjdedir ki Allah iyman edip iyi iyi işler yapan kullarına tebşir buyuruyor. De ki; buna karşı sizden yakınlıkta sevgiden başka bir ecir istemem ve her kim çalışır bir güzellik kazanırsa ona onda daha ziyade bir güzellik veririz, çünkü Allah gafurdur, şekûrdur.
                                Elmalılı (sadeleştirilmiş):İşte bu müjdeyle Allah, iman edip iyi iyi işler yapan kullarını müjdeliyor. De ki: «Buna karşı sizden yakınlıkta sevgiden başka bir karşılık istemem.» Her kim çalışır da bir güzellik kazanırsa ona orada daha fazla bir güzellik veririz; çünkü Allah, çok bağışlayıcıdır, çokça şükrün karşılığını verendir.
                                Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2):İşte Allah iman edip salih amel işleyen kullarını bununla müjdeler. Ey Muhammed! De ki: «Ben bu tebliğime karşı sizden akrabalıkta sevgiden başka hiçbir ücret istemiyorum.» Her kim bir iyilik yaparsa biz onun iyiliğini artırırız. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, şükrün karşılığını verir.
                                Fizilal-il Kuran:Allah, inanıp salih ameller işleyen kullarını bununla müjdeler. Ey Muhammed! De ki: «Ben sizden buna karşı yakınlara sevgiden başka bir ücret istemem.» Kim güzel bir amel işlerse onun güzelliğini arttırırız. Doğrusu Allah bağışlayandır. Şükrün karşılığını verendir.
                                Gültekin Onan:İşte Tanrı, inanıp salih amellerde bulunan kullarına böyle müjde vermektedir. De ki: "Ben buna karşı yakınlıkta sevgi dışında sizden hiçbir ücret istemiyorum." Kim bir iyilik kazanırsa biz ondaki iyiliği arttırırız. Gerçekten Tanrı bağışlayandır, şükredene karşılığını verendir.
                                Hasan Basri Çantay:İşte bu, Allahın — îman edib de iyi iyi amel (ve hareketlerde bulunan — kullarına müjdelemekde olduğu (seâdet) dir. (Habîbim) de ki: «Ben bu (teblîğıma) karşı akrıbalıkda sevgiden başka hiçbir mükâfat istemiyorum». Kim bir güzellik kazanırsa biz onun bu hususdaki güzelliğini artırırız. Çünkü Allah çok yarlığayıcıdır. (Güzel amellere karşı güzel sevab ve) mükâfat ile mukaabele edicidir.
                                Hayrat Neşriyat:İşte Allah’ın, îmân edip sâlih ameller işleyen kullarına müjdelediği (mükâfât), budur!(Habîbim, yâ Muhammed!) De ki: '(Ben) sizden buna (size olan teblîğ vazîfeme) karşı, akrabâlıkta (âl-i beytime) muhabbetten başka bir ecir istemiyorum!' Kim bir iyilik yaparsa, kendisine onda bir iyilik artırırız. Şübhesiz ki Allah, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Şekûr(iyiliklere çok mükâfât veren)dir.
                                İbni Kesir:İşte Allah'ın iman edip salih ameller işleyen kullarına müjdelediği budur. De ki: Ben, sizden buna karşılık; akrabalıkta sevgiden başka bir ücret istemem. Kim, bir iyilik kazanırsa; Biz onun iyiliğini arttırırız. Muhakkak ki Allah; Gafur'dur, Şekur'dur.
                                Muhammed Esed:Allah onu iman edip doğru ve yararlı işler yapan kullarına bir müjde olarak vermektedir. De ki (ey Muhammed): "Bu (mesaj) karşılığında sizden yol arkadaşlarınızı sevmenizden başka bir şey beklemiyorum". Kim güzel bir iş yap(ma erdemine ulaşır)sa ona daha büyük güzellikler bağışlarız ve gerçek şu ki Allah, çok bağışlayıcıdır, şükrün karşılığını verendir.
                                Ömer Nasuhi Bilmen:İşte bu, o (haber)dir ki, Allah imân eden ve sâlih sâlih amellerde bulunan kullarına tebşir eder. De ki: «Ben bunun üzerine sizden akrabalık sevgisinden başka bir ücret istemiyorum.» Ve kim bir güzellik kazanırsa onun için onda bir güzelik arttırırız. Şüphe yok ki Allah gafûrdur, şekûrdur.
                                Ömer Öngüt:Allah'ın iman eden ve sâlih ameller yapan kullarına müjdelediği işte budur. Resulüm! (İlâhî ahkâmı tebliğ ettiğin kimselere) de ki: "Ben sizi hidayete dâvet ettiğim için hiçbir ücret istemiyorum. Ancak yakınlarıma (Ehl-i beyt'ime) muhabbet etmenizi isterim. " Kim bir iyilik yaparsa, onun iyiliğini artırırız. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayan, şükrün karşılığını verendir.
                                Şaban Piriş:Allah’ın, iman eden ve doğruları yapan kullarına müjdelediği işte budur. De ki: -Buna karşılık sizden, yakınlık arzu etmekten başka bir ücret istemiyorum. Kim bir iyilik kazanırsa, ona iyiliği artırırız. Gerçekten Allah, bağışı bol ve şükredenlere karşılığını verendir.
                                Suat Yıldırım:İşte bu, Allah’ın iman edip makbul ve güzel işler yapan kullarına verdiği mutluluk müjdesidir. De ki: Ben bu risalet ve irşad hizmetinden ötürü, sizden akrabalık sevgisinden başka beklediğim hiçbir karşılık yoktur. İşte kim böyle bir sevgi olsun, başka iyi işler olsun gerçekleştirirse, Biz de onun o iyiliğinin sevap ve mükâfatını kat kat artırırız. Çünkü Allah gafurdur, şekûrdur (çok affedicidir, kullarının az işlerini fazlasıyla ödüllendirir).
                                Süleyman Ateş:Allâh'ın, inanan ve iyi işler yapan kullarını müjdelediği (büyük lutuf). De ki: "Ben buna karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Ancak (Allah'a) yaklaşmayı arzu ediyorum." Kim bir iyilik yaparsa onun iyiliğini artırırız. Şüphesiz Allâh bağışlayan, (iyiliğe) karşılık verendir.
                                Tefhim-ul Kuran:İşte Allah; iman edip de salih amellerde bulunan kullarına böyle müjde vermektedir. De ki: «Ben, buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum, ancak akrabalık sevgisi hariç.» Kim bir iyilik kazanırsa, biz ondaki iyiliği arttırırız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, şükredene karşılığını verendir.
                                Ümit Şimşek:İşte bu, iman eden ve güzel işler yapan kullarına Allah'ın müjdelediği şeydir. De ki: Tebliğime karşılık sizden yakınlık sevgisi dışında birşey istemiyorum. Kim bir iyilik yaparsa, Biz onun güzelliğini daha da arttırırız. Çünkü Allah çok bağışlayıcıdır; iyilikleri ise fazlasıyla ödüllendirir.
                                Yaşar Nuri Öztürk:Allah'ın, iman edip hayra ve barışa yönelik iyi işler yapanlara müjdelediği, işte budur. De ki: "Ben, buna karşılık sizden, yakın akrabamı/Ehlibeytimi sevmeniz dışında bir ücret istemiyorum." Kim bir iyilik/güzellik üretirse onun için, o ürettiğine bir güzellik daha ekleriz. Çünkü Allah Gafûr'dur, çok affeder; Şekûr'dur, iyiliğe karşılık verir/teşekkür eder.[size=10pt]

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X