Boyut kavrami mekanlarin iskeletini gösteren ve onu sembolize eden bir tariftir. Anlasilmasi oldukca güc olan boyut konusunu, basitten zora dogru götürmek gerekir. Boyutun yasadigimiz dünyada, hatta seyrettigimiz sema'da en basit öncüsü, mesafelerdir. özellikle maddi varliklar kimlik kazanmak ve birbirinden farkedilmek icin, geometrik bir sekle ve bir mekana sahip olmak zorundadir. Bunun icin de, diger sekiller ve varliklar arasinda mutlaka bir mesafe bulunmalidir. eger iki varlik, bütün geometrik sekilleri ile ayni mekanda birbiri üzerinde cakismissa, ayri ayri iki varliktan bahsetmek mümkün degildir. Demek ki varolabilmenin bir geregi, belli mesafelerde mekan tutmaktir. dünyamiz dönerek Jireskobik hareketi yapmasa, günesin cazibesine kapilip süratle ona yanassa ve sonunda ona düsüp yok olsa, dünyadan bir daha bahis edemeyiz. yani dünyamiz, varligini sürdürmek icin önce günesle arasindaki mesafeyi korumak zorundadir. ve dönme cabasi da bu yüzdendir.
Varliklarin mekanlarda yer tutmalarini saglayan bu mesafeler, madde aleminde genelde üc istikamettedir. bunlari biz boy, en ve derinlik gibi tabirlerle anlariz. böylece boyutun ilk anahtarlarini da dile getirmis oluruz. nitekim boy birinci, en ikinci, derinlik ise ücüncü boyuttur. Madde dünyasindaki bir varlik, bu üc boyuttaki sayilarla olan ilgisiyle kimlik kazanir. mesela, bir odada bulunan bir saatin yeri, boy ve en olarak iki duvara uzakligi ve derinlik olarak da tavana uzakligi ile tanimlanabilir. böylece o varligin mekani, bu üc boyut üzerindeki matematik sayilar ile, daha ilmi tabiriyle koordinatlari ile vardir. ama madde dünyasindaki varliklarin cogu hareket halindedir. bunlarin mekanla ilgisini tanimak icin bir baska boyuta ihtiyacimiz vardir ki, bu dördüncü boyut zamandir. Demek ki mesafe kavrami ile baslayan boyut olayi, daha genis kanatlarda takviyeye muhtactir. Einstein'dan beri fizik, artik dördüncü boyut olarak zamanin varligini mesafeler kadar net olarak anlatmaktadir. Madde dünyasinda bu dört boyut, yani boy, en, derinlik ve zaman, hemen hemen bütün varliklarin arasindaki ilgileri sürdürür ve biz bu sayede, dünya hayatimizin belki de tamaminda sayisiz münasebetler kurariz.
Bir yerden bir yere gitmemiz ve hayatin normal hareketleri, hep bu dört boyutun icice degiskenligi ile yürür gider. hal böyle iken, fizik ve astrofizigin vardigi noktada bu dört boyutun yetmedigini, kainattaki olaylarin ve bizim kainata yaklasimimizin bosluklar gösterdigini farkederiz. mesela bu dört boyut hareketiyle günes sisteminin disarisina cikmak istesek; ne zaman, ne de enerji gücümüz buna firsat vermez. hele icinde bulundugumuz galaksimizin bir ucundan bir ucuna bu dört hareketin yardimiyla yapacagimiz bir gezi icin, trilyonlarca yila ihtiyac vardir.
Varliklarin mekanlarda yer tutmalarini saglayan bu mesafeler, madde aleminde genelde üc istikamettedir. bunlari biz boy, en ve derinlik gibi tabirlerle anlariz. böylece boyutun ilk anahtarlarini da dile getirmis oluruz. nitekim boy birinci, en ikinci, derinlik ise ücüncü boyuttur. Madde dünyasindaki bir varlik, bu üc boyuttaki sayilarla olan ilgisiyle kimlik kazanir. mesela, bir odada bulunan bir saatin yeri, boy ve en olarak iki duvara uzakligi ve derinlik olarak da tavana uzakligi ile tanimlanabilir. böylece o varligin mekani, bu üc boyut üzerindeki matematik sayilar ile, daha ilmi tabiriyle koordinatlari ile vardir. ama madde dünyasindaki varliklarin cogu hareket halindedir. bunlarin mekanla ilgisini tanimak icin bir baska boyuta ihtiyacimiz vardir ki, bu dördüncü boyut zamandir. Demek ki mesafe kavrami ile baslayan boyut olayi, daha genis kanatlarda takviyeye muhtactir. Einstein'dan beri fizik, artik dördüncü boyut olarak zamanin varligini mesafeler kadar net olarak anlatmaktadir. Madde dünyasinda bu dört boyut, yani boy, en, derinlik ve zaman, hemen hemen bütün varliklarin arasindaki ilgileri sürdürür ve biz bu sayede, dünya hayatimizin belki de tamaminda sayisiz münasebetler kurariz.
Bir yerden bir yere gitmemiz ve hayatin normal hareketleri, hep bu dört boyutun icice degiskenligi ile yürür gider. hal böyle iken, fizik ve astrofizigin vardigi noktada bu dört boyutun yetmedigini, kainattaki olaylarin ve bizim kainata yaklasimimizin bosluklar gösterdigini farkederiz. mesela bu dört boyut hareketiyle günes sisteminin disarisina cikmak istesek; ne zaman, ne de enerji gücümüz buna firsat vermez. hele icinde bulundugumuz galaksimizin bir ucundan bir ucuna bu dört hareketin yardimiyla yapacagimiz bir gezi icin, trilyonlarca yila ihtiyac vardir.
Yorum