Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Hangi Kur’an / Ali ŞERİATİ

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Hangi Kur’an / Ali ŞERİATİ

    Evet, sen Kur'an diyorsun, ama hangi Kur'an? Cehaletin elinde teberrük edilip kutsanan bir nesne olan Kur'an mı? Cinayetin mızraklarının ucundaki Kur'an mı? Yoksa çeyrek yüzyıldan daha az bir sürede, çölün dağınık ve düşman kabilelerini birleştirerek, dünyanın egemen güçlerini -Bizans, Sasani- çökerten, insanlığın kaderini ele geçiren, devrimci yapısıyla insanlık tarihinde yepyeni bir medeniyet ve kültür meydana getiren bir kitap olarak mı Kur'an?



    Daha çok hayata, bilgiye, izzet, kemal ve cihada yönelik! Yaklaşık yetmiş suresinin adını insanı ilgilendiren konulardan alan bu kitap; yaklaşık otuz süresinin adını maddi fenomenlerden alırken, yalnızca iki süresinin adını ibadetlerden alan bir kitap!.



    Bu kitap, "dostunun cehaleti" ve "düşmanının hilesiyle" yapraklan açıldığı günden beri, yaprakları masraflı olmaya başladı. "Metni" terk edilip "cildi" revaç bulduğundan beri adı "okumak" anlamına gelen bu kitap, okunmaz oldu. Kutsama, teberrük ve mal kazanma işleri gördü. Toplumsal, ruhsal ve düşünsel mesele ve dertlerin cevabı bu kitapta aranmadığından beri, onda soğuk algınlığı, romatizma türünden bedensel hastalıkların şifası aranır oldu. Uyanıkken terkedip, yatarken başlarının üstüne asarak uyuduklarından beri, görüyorsun ki ölülerin hizmetine sunulmakta, ölüp gitmişlerin ruhlarına ithaf edilmekte ve sesi yalnızca mezarlıklardan duyulmaktadır.




    Kur'an ve Sapma



    Okumanın, düşünmenin, aydınlanmanın, kavramanın, bilinçlenmenin, yol bulmanın [hidayet], ayağa kalkmanın [kıyam], amel etmenin kitabı olan Kur'an; izleyicilerinin, yükümlülük, seçebilirlik [furkan] ve insani sorumluluğu adına önerdiği tek çözüm; "İstihare" olan, teberrük edilen bir kitap biçimine dönüştürüldü. İzleyicilerinin ona" karşı görevi: Kupkuru bir yüceltme, takdis, tazim, teberrük ve öpmek.. Abdestsiz el sürmemek, bir kılıfa geçirerek aynanın kenarına veya duvarın yüksek yerine asmak... Kundağın yanına, yeni evin kapısına, misafirin başucuna... Bazı sureleri / ayetleri de cadıca işlevler, özel törenler, tılsım ve büyüler, cin ve romatizma kovup-gidermeler, büyük büyülerin düğümlerini atmalar... için kullanılır oldu.



    Bundan önce dindarlar, sömürgecilik ve emperyalizmin boyunduruğunda olmalarına rağmen; gündeme gelen dini amel; dini tavır onlar için şu anlama geliyordu: Bireysel günahlardan arınmak, ibadetle ahiret için sevap devşirmek, Rasul ve imamlar ile salihlerin şefaatini kazanmak... Peki ya emperyalizm ve sömürgecilik?!!



    ...Fakat Kur'an, kutsal rafından eğitim, öğreti ve düşünme saikiyle inince, onlara; Ahiret'teki kurtuluşun, bu dünyadaki kurtuluşa bağlı olduğunu, Cennetin yolunun, özgürlük, izzet, uyanıklık, bilgi ve bilinçten geçtiğini, bu dünyada zillet üzere ölenin orada zillet üzere kalkacağını, burada kör olanın orada kör olacağını öğretti.



    ... Bildiler ki; "zulme rıza gösteren zalimin ortağıdır". Müslümanın yaşamı "akide ve cihad ile sağlamdır". Peygamber ve izleyicilerinin sünneti; bireysel riyazetler, kulluk, telkin ve uyuşturucu ibadetler değildir, "cihad ve şehadettir." Kur'an'ın getirdiği ruhbanlık değildir. "Peygamber silahlıdır", Risaletin hedefi bilgi-bilinç ve adalettir.



    ...Kur'an halkı uyandırdı. İslam'ın en büyük görevi, her şeyden önce toplum ve düşüncedeki çöküş etkenlerini kökünden kazımaktır. Taharet ve necasette yeni bir bölüm keşfetme, ziyaret yoluyla şehid sevabını kazanma[!], kelam-fıkıh çekişmeleriyle uğraşma yerine, silahını kapıp Fransız sömürgeciliğini yok etmektir.



    ...Eğer Kur'an, kitap olsa, okunup anlaşılsa, gündemi İşgal etse; eğer mü'minlere, "O konuşuyor, hitabı sanadır, kulak vermeli, ne dediğini dinleyip kavramalısın" dense, kurtuluş bağışlar, izzete ulaştırır, uyandırıcı ve yapıcı olur. Kur'an bu gücü yalnızca geçmişte göstermiş değildir, bugün de böyledir. Salt geçmiş, Roma-Sasani emperyalizmine karşı değil, çağdaş/modern sömürgecilik ve emperyalizme karşı da bu gücü verir.



    ... Kur'an'ın tarihteki izleri araştırılmalı. Son yüzelli yıldır sömürgeciliğin Asya ve Afrika toplumlarındaki düşünsel, kültürel ve politik saldırılarına karşı koyuş yöntemlerini incelemeli. İşte bundan sonra tanır ve görürsün ki, bu kitap, düşünce, özgürlük ve adaletin kitabıdır.




    Kur’an’ı Anlamak



    Şimdi yine aynı kitap önümüzde bulunuyor; gerçi mesaj getirici değil; ama mesajı var. Bu mesaj bize sorumluluk yüklüyor. İşte bu yüzden ben tarih dersini bu aşamadan sonra Kur'an'dan alacağım. Bundan sonra bütün incelemelerimi Kur'an üzerinde yoğunlaştırmaya karar verdim. Bugüne kadar çeşitli konuları, çeşitli alanlarda ortaya koyduğumda dayanaklarımda ve şahit getirmelerimde Kur'an'dan fazla yararlanmadığımı görmenizin iki sebebi vardı: Birincisi, esasen, her şeyden önce düşünmenin, bağımsız ve mantıklı düşünmenin, bir söze dayanmadan düşünmenin kendisi başlamalıdır. Bir diğeri de daha çok şu sebeptendir. Ben sade bir araştırmacı, kitap ve inceleme ehli bir insan olarak, nazari ve ilmi bir mesele ortaya koyduğumda, kesinlikle benim gözüme çarpan, sonuç çıkardığım, delil getirdiğim şeyin bir yanılma payı vardır. Bundan dolayı benim veya benim gibi olanlar tarafından "şu ancak böyledir, başka türlü olamaz" şeklinde bir görüş öne sürülmemiştir, olamaz da. Bizim inandığımız ve emin olduğumuz şey, daima daha iyi ve doğru anlama çabasında olduğumuz, bu iş için herkesten yardım dilediğimiz, hatta düşman ve kötü adlı kimselerin bu yolda bize yardım edecekleri, ettikleri konusudur.



    Bunun için, bir tez ve bir ilmi görüş çıkardığımda veya inandığım bir mektepten söz naklettiğimde; eğer Kur'an'ın uygun, büyükçe bir suresini, bir ayeti alıp, o konunun altına yazar, ona dayanırsam, bu, Kur'an'ı, kendi fikrimi ispatlamak yolunda kullanmam demektir. Kur'an daima böyle bir araştırma veya tebliğ yönteminin kurbanı olmuştur. Kur'an, daima buyruklarımızı -ne olursa olsun- ispatlamak için bir alet olmuştur. Hiç bir zaman hiç kimse, her şeyi, -mezhebi, ilmi, edebi- bütün zihniyetini ve bilgisini bir tarafa fırlatıp; önceki görüşlerinden arınmış bir zihinle Kur'an'a yönelmemiştir. Söylediğime uygun bir hadis vardır: "Her kim Kur'an'ı kendi görüşüyle tefsir ederse, yeri ateştedir,", Bu "görüş"e "akıl" dediler, yani her kim Kur'an'ı aklıyla tefsir ederse...! Öyleyse neyle tefsir etmek, doğru tanımak için akıldan başka bir yolumuz yok. Sonra hayır diyorlar, bizim maksadımız her ayetin altına imamdan bir rivayet getirmektir! Efendi! Yoksa bu rivayeti de akılla seçmek gerekmez mi? Yoksa, bu ayetin tefsiri olan rivayeti aklımızın seçmesi, anlaması gerekmez mi? Bunu ayetin altına getir, sonra da bu ayetin manasının bu olduğunu anla?!! Akılsız adamın başına istediğin kadar ayet, istediğin kadar rivayet döksen yine de fayda etmez. Sağırlara çağırını işittiremezsin, hele bu sağır ve dilsiz insan, o sesi çağrıyı anlamıyor, duymuyorsa. Bu adamın canı sıkılır, sinirlenir de, senden bezer, kaçar, sırtını döner. Artık peygamberin kendisi bile ona bir şey duyuramaz.



    Öyleyse mesele Kur'an'ı "görüşle tefsir etmemektir. "Görüş" ne demek? Yani daha önceki fikir ve inançlarımız. Önce filan ilmî, fiziki, kimyevi, fıkhi, mezhebi, görüşe inanıyor, ondan sonra gidip Kur'an'da, önceki görüş ve inancımızın ispatı peşinde dolaşıyoruz. İşte bu yüzden bakıyoruz ki Şia, Kur'an'ın ardından gidiyor, Şia çıkıyor; Sünni gidiyor, Sünni çıkıyor; Vehhabi gidiyor, Vehhabi çıkıyor; Cebri gidiyor, Cebri çıkıyor; Nasibi gidiyor, Nasibi çıkıyor; İhtiyari gidiyor, İhtiyari çıkıyor,.; . İyi ama o halde Kur'an ne yapıyor? Bütün bunlar görüştür ve bütün bunlar görüşle yapılmış tefsirlerdir. Öyleyse nasıl olmalıyız? Önceki bütün görüşlerden arınmış, veraset yoluyla veya zorla yüklenmiş bütün önceki inançlardan temizlenmiş bir akıl; idmanlı, uyanık bir zihin olarak; mantıki ve akli, kudretli, uyanık, mana çıkarıcı, ama daha önceki herhangi bir görüşü ispatlamaya taassubu ve taahhütü olmayan bir görüşle, Kur'an'a gitmeli ve Kur'an'ın içinden neyin ne olduğunu görmeli ve çıkarmalıdır...

    #2
    Ynt: Hangi Kur’an / Ali ŞERİATİ

    Şeriatiyi şii olup da yeniden okumadıkça biraz zor anlarız..

    Yorum


      #3
      Ynt: Hangi Kur’an / Ali ŞERİATİ

      safevi şiaları Ali Şeriatiyi asla anlayamaz, çünkü şeriati onların tüm putlarını kırmıştır...

      Yorum


        #4
        Ynt: Hangi Kur’an / Ali ŞERİATİ

        Bence Şeriatiyi en iyi anlamak için tüm mezhep kalıplarından çıkıp sade müslüman olarak okumak en isabetli ve faydalı metod olacaktır.

        Ben öyle yaptım ve çok istifade ettim.

        Rabbim şehid Doktora rahmet etsin.

        Yorum


          #5
          Ynt: Hangi Kur’an / Ali ŞERİATİ

          sade müslüman olmak mümkün mü? sünni toplumda doğup büyüyecek tüm Kur'anda geçen kavramları sünni değer yargısı ve sünni kanallardan gleen bilgilerle anlamlandıracaksınız sonra da çıkp mezhep kalıplarından sıyrılmaktan bahsedeceksiniz..

          mesela mezhep kalıplarından sıyrılıp Kur'an'da geçen sahabe kelimesini hangi anlama göre anladınız bi açıklar mısınız? Ya da imam kelimesini nasıl anladınız Kur'an'da geçen?..

          Yorum


            #6
            Ynt: Hangi Kur’an / Ali ŞERİATİ

            [quote author=mkaradas link=topic=13962.msg83808#msg83808 date=1274649951]


            Rabbim şehid Doktora rahmet etsin.
            [/quote]

            amin

            Yorum


              #7
              Ynt: Hangi Kur’an / Ali ŞERİATİ

              Hiç bir zaman hiç kimse, her şeyi, -mezhebi, ilmi, edebi- bütün zihniyetini ve bilgisini bir tarafa fırlatıp; önceki görüşlerinden arınmış bir zihinle Kur'an'a yönelmemiştir.

              bizim ağzımızdan duymanız para etmiyor,ustadınızı anlamaya çalışın bari ne dediğime ermek için

              Bütün bunlar görüştür ve bütün bunlar görüşle yapılmış tefsirlerdir. Öyleyse nasıl olmalıyız? Önceki bütün görüşlerden arınmış, veraset yoluyla veya zorla yüklenmiş bütün önceki inançlardan temizlenmiş bir akıl; idmanlı, uyanık bir zihin olarak; mantıki ve akli, kudretli, uyanık, mana çıkarıcı, ama daha önceki herhangi bir görüşü ispatlamaya taassubu ve taahhütü olmayan bir görüşle, Kur'an'a gitmeli ve Kur'an'ın içinden neyin ne olduğunu görmeli ve çıkarmalıdır...

              birşeylerin yanlış gittiğinin farkına vardığını anlıyorum,Kuran'ı tekrar,bağımsız bir halde okuyun diyor,

              bir yerde öne sürdüğümüzü tastikliyor,

              benim sözlerim mantığınıza erişmeyeceğini anlıyorum,ama ustadınıza kulak verin hiç olmazsa

              Hak Muhammed Ali, ihlasla,hanif bir şekilde ona yönelenlerin emeğini katında yazar inşallah

              Eğer İmamet yoksa eğer rehberlik ve önderlik yoksa eğer hedef yoksa ve eğer Hüseyin yok ve onun yerine eğer Yezid varsa, işte o zaman; Allah evi etrafında dönmekle puthane etrafında dönmek arasında hiçbir fark yoktur.”

              Ali Şeriati

              Yorum


                #8
                Ynt: Hangi Kur’an / Ali ŞERİATİ

                Maalesef islam devrime bunca emeği geçen şehit Dr Ali Şeriati'nin eserleri bugün İran'da yasaklılar arasında

                Yorum


                  #9
                  Ynt: Hangi Kur’an / Ali ŞERİATİ

                  [quote author=Seccâd_ link=topic=13962.msg99109#msg99109 date=1281380838]
                  Maalesef islam devrime bunca emeği geçen şehit Dr Ali Şeriati'nin eserleri bugün İran'da yasaklılar arasında
                  [/quote]

                  -----------------------------------------------------------------------

                  Kurana bakışından dolayı olabilir mi acaba?


                  yezit ve ceddine lanet,nerde doğru konuşan biri çıksa hemen taşları alıp taşlamaya dururlar

                  Eğer İmamet yoksa eğer rehberlik ve önderlik yoksa eğer hedef yoksa ve eğer Hüseyin yok ve onun yerine eğer Yezid varsa, işte o zaman; Allah evi etrafında dönmekle puthane etrafında dönmek arasında hiçbir fark yoktur.”

                  Ali Şeriati

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: Hangi Kur’an / Ali ŞERİATİ

                    Bu sorunun yanıtı bizlere Ali Şeriati'nin eşi Puran Hanım veriyor;

                    Dr. Ali Şeriati İran İslam Devrimi`nin en önemli teorisyenlerinden biri olarak biliniyor. Devrim gerçekleşeli yaklaşık 30 yıl oldu. Sizce İran İslam Devrimi ilk 30 yıllık hedeflerine ulaşabildi mi?



                    Ali Şeriati`nin amacı İran`da bir devrim gerçekleştirmek değildi. Şeriati, İran toplumunun şuurlu bir hale gelmesini, İran`da yönetimden önce düşünce alanında bir devrim gerçekleşmesini istiyordu. Şah`a karşı çıkmasının sebebi de Şah`ın insanların düşünmelerini, akletmelerini engellemesiydi. Eşim yönetimlerin değişmesini çok önemsemiyordu. Onun için daha önemli olan toplumun değişmesiydi. Ali Şeriati, toplum bilinçlenmeden gerçekleşecek bir devrimin sonunu iyi görmüyordu. Onun bu öngörüsü de doğru çıktı.

                    İran Toplumu 30 yıl önce böyle bir devrime hazır değil miydi? Bunu mu demek istiyorsunuz?


                    Sokaklarda gözlemler yapıp, insanlarla konuştuğunuzda bu sorunuzun cevabını rahat bir şekilde alabilirsiniz. İranlılar 30 yıl önce devrime hazır olsalardı, devrim sonrası yetişen gençlik bu durumda mı olurdu? İlk sorunuzda Ali Şeriati`nin İran devriminin teorisyeni olduğunu söylediniz. Bu doğru değil. İran devrimi, insanların düşünceleri değişmeden, kısa zamanda yapılan bir devrimdir. Gerçek devrim ise çok uzun zaman alır. İran`daki devrim gerçekleştiğinde halkın büyük çoğunluğu eğitimsizdi. Halk gerçek İslam`ı bilmiyordu. Eşim böyle bir devrimi asla doğru bulmuyordu. Ayrıca böyle bir devrimi de zafer olarak görmüyordu. Şeriati, asıl zaferin düşüncelerde gerçekleştirilen devrim sonucu elde edileceğini savunuyordu. Fakat İran`da böyle olmadı. Toplum yukardan aşağı doğru değiştirilmeye çalışıldı. Devletin din adına yaptığı kısıtlamalar ise olumsuz sonuçlar doğurdu. Ali Şeriati`nin iki hedefi vardı. Bunlardan ilki insanların geleneksel İslam`ı değil; gerçek İslam`ı anlamalarını sağlamak, ikincisi ise insanlara düşünme, sorgulama alışkanlığı kazandırmak.

                    "ŞERİATİ MOLLALARI RAHATSIZ ETTİ"


                    Şeriati, İran İslam Devrimi gerçekleştikten sonra bugün de yönetimi ellerinde bulunduran muhafazakar kanat tarafından mesafeli yaklaşılan bir isim oldu. Hatta kitaplarının bir kısmı İran`da sansüre uğradı. Mollalar Şeriati`den niçin bu kadar rahatsız oldular?




                    Sansürü bir tarafa bırakın, Ali Şeriati`nin bazı kitapları 20 yıl boyunca İran`da yayınlanamadı. Onun fikirlerine yakınlık gösterenler çeşitli baskılara maruz kaldılar. Ali Şeriati`nin eserlerine niçin yasak getirildi? Çünkü Ali Şeiati insanlara gerçek İslam`ı anlatıyordu. Bu durum Mollaları rahatsız etti. Mollalar insanların aydınlanmalarını, gerçek İslam`ı yaşamalarını istemiyor.

                    Şeriati bugün yaşasaydı İran`daki reformcu kanadın içinde yer alır mıydı?



                    Ali Şeriati hayatta olsaydı bugünkü yönetimin uygulamalarına kesinlikle tahammül edemezdi. İran`daki yönetim de Şeriati`nin bu ülkede rahat bir şekilde yaşamasına, fikirlerini söylemesine asla izin vermezdi. Onun amacı toplumsal bir uyanış gerçekleştirmekti. Ali Şeriati düşüncenin dirilmesini, dinamikleşmesini istiyordu. Reformcular da düşünce olarak Ali Şeriati`nin çok gerisindeler. Onun seviyesine erişemediler. Bana göre Şeriati bugün yaşasaydı ne muhafazakar, ne de reformcu kanadın içinde yer alırdı. Tek başına da olsa kendi inandığı doğrular için mücadele etmeye devam eder, mollalara muhalefet ederdi.

                    Yorum


                      #11
                      Ynt: Hangi Kur’an / Ali ŞERİATİ

                      Bunlardan ilki insanların geleneksel İslam`ı değil; gerçek İslam`ı anlamalarını sağlamak, ikincisi ise insanlara düşünme, sorgulama alışkanlığı kazandırmak.
                      işte biz de bunu sorguluyoruz ama mollalar iş başında

                      Ali Şeriati`nin eserlerine niçin yasak getirildi? Çünkü Ali Şeiati insanlara gerçek İslam`ı anlatıyordu. Bu durum Mollaları rahatsız etti. Mollalar insanların aydınlanmalarını, gerçek İslam`ı yaşamalarını istemiyor.
                      Kuran konusunda aynı şeyleri söylüyoruz

                      paylaşımın için sağolasın can, umulur ki sitedekki molları düşünme sürecine sevk eder yazı en azından
                      Eğer İmamet yoksa eğer rehberlik ve önderlik yoksa eğer hedef yoksa ve eğer Hüseyin yok ve onun yerine eğer Yezid varsa, işte o zaman; Allah evi etrafında dönmekle puthane etrafında dönmek arasında hiçbir fark yoktur.”

                      Ali Şeriati

                      Yorum


                        #12
                        Ynt: Hangi Kur’an / Ali ŞERİATİ

                        Dr. Ali Şeriati’nin taklid mercii kimdi?
                        23/06/2010 - 22:43

                        Taki Dejakam


                        Bismillah

                        Bornanews: Tahran Narmek Camii o akşam o kadar kalabalıktı ki; iğne atsan yere düşmezdi. İmam Hüseyin’in(as) Şam-i Garibanı akşamıydı ve Dr. Şeriati kürsüde imametin Aşura vakıasındaki o tarifsiz ve etkili rolünü anlatıyordu. Gençler birbirlerine bakınıyorlardı:

                        “Hüseyin, şehadetinden daha büyük bir ders veriyordu bizlere. O da; Haccı yarıda bırakıp, şehadete doğru yürümekti. Tüm ecdadı, dedesi ve babası bu sünneti, haccı hayatta tutmak için cihat etmişlerdi. İşte şimdi o, bu haccı yarıda bırakıp, şehadeti seçiyordu. Tarih boyunca gelecek tüm hacılara, İbrahim(as) sünneti üzerine olan tüm müminlere; Eğer İmamet yoksa eğer rehberlik ve önderlik yoksa eğer hedef yoksa ve eğer Hüseyin yok ve onun yerine eğer Yezid varsa, işte o zaman; Allah evi etrafında dönmekle puthane etrafında dönmek arasında hiçbir fark yoktur.”

                        İnsanların bedenindeki tüm tüyler diken diken olmuş ve soluklar kesilmiş, herkes pür dikkat Dr. Şeriati’yi dinliyorlardı. Şöyle devam etti:

                        “Eğer hak ve batıl meydanında değilsen, kendi dönemine tanıklık edemeyip, toplum içindeki doğru ve yanlışları göremiyorsan, nerede olursan ol; ister namaz için dikilmiş ol, istersen şarap için yere çökmüş ol, her ikisi de birdir. Şehadet, tarihin tüm hak ve batıl sahnelerinde yer almaktır.”

                        Konuşma sona ermişti, siyahlara bürünüp Seyyid üş Şüheda’nın yasına gelenler, özellikle de gençler yerlerinde duramıyorlardı. Caminin lambaları söndürülmüş ve genelini üniversite öğrencilerinin oluşturduğu iki yüz genç camiyi inletiyorlardı: “Yaşa Humeyni, yaşa Humeyni!” SAVAK ajanları korkuya kapılmış ve ışıkları tekrar yakmak için koşuşturmaya başlamışlardı. Gençler daha da cana gelip; “Humeyni kazanacak, Humeyni kazanacak! şeklinde sloganlar attığı o esnada polis güçleri ve SAVAK memurları halk ve gençlerle tartışmaya girmiş ve bir arbede yaşanmıştı.

                        Ertesi sabah, ülke istihbarat ve emniyet teşkilatı (SAVAK) genel müdürünün masasına; 26 Şubat 1972 tarihinde yapılan Dr. Ali Şeriati’nin Narmek camisindeki konuşması ve daha sonra çıkan olayları içeren bir rapor konuluyordu. Yine aynı memurlar mı yoksa başkaları mı bilinmez, bir yıl sonra da, Dr. Şeriati’nin bu sefer Hüseyniye-i İrşad’da Haccın felsefesi hakkında yaptığı konuşması hakkında bir rapor daha hazırlanıp, şunları yazmışlardı:

                        “Gençler ve üniversiteliler; “Kahrolsun Yezid hükümeti, Put kıran Humeyni kalk ayağa!” şeklinde sloganlar atıyorlardı. Dr. Şeriati Humeyni’yi ideal bir âlim olarak vasıflandırıp; “O, asrımızın en büyük merciidir.” diyordu. Ayrıca, “Kendini Devrimci Yetiştirme” kitabında da; onun hakkında şu şekilde bahsetmektedir: “… Devrimci ruhların, dindar, cesur ve aynı zamanda tüm olup bitenlerin farkında olan insanların ortaya çıkmasının yegâne sebebi; Mirza Şirazi’nin zamanından günümüze değin, o ve Ayetullah Humeyni’nin kıyamlarıdır. Bunlar sayesinde insani değerlere saygı duyulması, İslam ve Müslümanların izzet ve hürmetinin zorbalar karşısında korunması ve sömürgecilerin komplolarının bertaraf edildiğine şahitlik etmekteyiz.” O, başka bir yerde ise, 5 Haziran 1963 ayaklanması ile dini mercilerin ve İmam Humeyni’nin, saltanat düzeniyle artık geçinemeyip nasıl koptuğunu şöyle değerlendirmektedir:

                        “En karanlık ve en kötü günlerini yaşayan bu şehrin, bitkin ahalisinden birisi aniden uyanmış ve içinde bulunduğu o odadan dışarıya fırlayıp, aynı Ebuzer gibi zorba ve güçlünün karşısına dikilip haykırmaya başlamıştı. Aynı İsrafil gibi sura üfleyip Kur’an’ı dinletti ve toprak altında yatanları (Ölü misali yaşayan toplumları kinaye ederek) uyandırıp, o kabristana hakim olanın emniyetini bozmuştu. İşte tüm bunların ardından yeni bir mahşeri canlandırıyordu.”

                        SAVAK’ın hazırladığı bu raporlar o denli açıktır ki; hiçbir soru ve şüpheyi ortada bırakmıyordu yani Şeriati tamamen İmam yanlısıydı.

                        Belgelerle elde edilen bu raporların sonucuna göre, Şeriati gizliden gizliye Ayetullah Ruhullah Humeyni’nin merciiyet ve liderliği için hummalı bir çalışma içerisindedir: “Ali Şeriati, Hüseyniye-i İrşad kapatıldıktan sonra, kendi taraftarlarına; Ayetullah Humeyni yandaşları adıyla talebe ve din adamlarıyla tartışmalarını ve onları Humeyni kanadına çekmeleri emrini vermiştir.” Bu rapordan da açıkça anlaşılacağı üzere, Şeriati taraftarları şu anda emir olunduğu gibi faaliyetlerini sürdürmektedirler.

                        Yine de, Dr. Şeriati’nin İmam Humeyni’nin kıyamına ve İmam’la beraber hareket eden Mutahhari, Talagani, Hamenei, Behişti ve Musa Sadr gibi önemli isimlerle beraber olduğu gerçeğini görmezden gelip, Dr. Şeriati’nin bu sessizlik karşısındaki çığlıklarını ve seçkin ulema ile olan iyi ilişkilerine tahammül edemeyen bazıları; onu, din adamlarına karşı cephe almış olarak göstermekten ve ona olmadık iftiraları reva görmekten geri kalmışlardı.

                        Sonunda Dr. Şeriati dayanamayıp şöyle bir tepki verdi;

                        “Önce Velayet’e muhalif dediler: ama sonra benim, Velayet hakkında yaklaşık bir milyon kitap ve kasetimi halkın arasında gördüler ama yetmedi, dediler ki; Hayır hayır, bu sadece maslahat icabıydı. Hem Allah, hem de halk bilir ki; bugüne değin ben maslahat gereği yalan dahi söylememişimdir ve söylemem de… İnancım ve itikadım, ayrıca sosyal ve fikri sorumluluğum gereği; ben, bütün bu müddet boyunca her seviyeden insanla, ister Avrupa’da olsun, ister burada olsun konuşmayı, iş yapmayı ve hizmet etmeyi başardım. Her zaman camia içerisinde en güçlü, en imanlı ve en hamasi savunmalarımı ileri görüşlü ve hak taraftarı ulemadan yana yapmışımdır. Gerçek İslam’ı savunmak için konuşmuşumdur ve hatta sizlere de şunu diyorum; Batı emperyalizminin saldırı ve hücumlarına karşı sığına bileceğimiz yegâne ve son siper olan ilmi camiayı ve ulemayı savunup, korumak, hatta canımızı onun için tehlikeye atmak, yalnızca tüm mümin Müslümanların vazifesi değil, belki de dini boyutları olmasa dahi aydın ve entelektüel insanların görevidir.

                        Ayetullah Seyyid Ali Hamenei gibi İslam inkılâbının önde gelen ruhani liderleri –İnkılâbın zafere ulaşmasından önce ve sonrası– Ali Şeriati ve Celal Ali Ahmed gibi eşine nadir rastlanan düşünce adamlarının devrime zemin hazırlanmasında ve onun zafere ulaşmasındaki etkili rollerini defalarca dile getirip, önemle vurgulamışlardır.

                        Bu yazımızı da Ayetullah Seyyid Ali Hamanei’nin Dr. Şeriati ve Celal için yazdığı şu sözlerle sona erdiriyoruz:

                        “… Mutahhari, Talagani ve Şeriati bu inkılâpta “Bayrak” hükmündeydiler. Her zaman vardılar ve sonuna kadar da var oldular. Onlar halkın gözü ve kalbiydiler. Her zaman olmak ve halkla olmak hiç de küçümsenecek bir şey değildir.”

                        Taki Dejakam



                        BEDEL 22.06.2010

                        http://www.rasthaber.com/yazar_4986_...0kimdi%20.html

                        Yorum


                          #13
                          Ynt: Hangi Kur’an / Ali ŞERİATİ

                          şu satırların altını önemle çizmek için yeniden alıntılıyorum:

                          Yine de, Dr. Şeriati’nin İmam Humeyni’nin kıyamına ve İmam’la beraber hareket eden Mutahhari, Talagani, Hamenei, Behişti ve Musa Sadr gibi önemli isimlerle beraber olduğu gerçeğini görmezden gelip, Dr. Şeriati’nin bu sessizlik karşısındaki çığlıklarını ve seçkin ulema ile olan iyi ilişkilerine tahammül edemeyen bazıları; onu, din adamlarına karşı cephe almış olarak göstermekten ve ona olmadık iftiraları reva görmekten geri kalmışlardı.

                          Sonunda Dr. Şeriati dayanamayıp şöyle bir tepki verdi;

                          “Önce Velayet’e muhalif dediler: ama sonra benim, Velayet hakkında yaklaşık bir milyon kitap ve kasetimi halkın arasında gördüler ama yetmedi, dediler ki; Hayır hayır, bu sadece maslahat icabıydı. Hem Allah, hem de halk bilir ki; bugüne değin ben maslahat gereği yalan dahi söylememişimdir ve söylemem de… İnancım ve itikadım, ayrıca sosyal ve fikri sorumluluğum gereği; ben, bütün bu müddet boyunca her seviyeden insanla, ister Avrupa’da olsun, ister burada olsun konuşmayı, iş yapmayı ve hizmet etmeyi başardım. Her zaman camia içerisinde en güçlü, en imanlı ve en hamasi savunmalarımı ileri görüşlü ve hak taraftarı ulemadan yana yapmışımdır. Gerçek İslam’ı savunmak için konuşmuşumdur ve hatta sizlere de şunu diyorum; Batı emperyalizminin saldırı ve hücumlarına karşı sığına bileceğimiz yegâne ve son siper olan ilmi camiayı ve ulemayı savunup, korumak, hatta canımızı onun için tehlikeye atmak, yalnızca tüm mümin Müslümanların vazifesi değil, belki de dini boyutları olmasa dahi aydın ve entelektüel insanların görevidir.

                          Ayetullah Seyyid Ali Hamenei gibi İslam inkılâbının önde gelen ruhani liderleri –İnkılâbın zafere ulaşmasından önce ve sonrası– Ali Şeriati ve Celal Ali Ahmed gibi eşine nadir rastlanan düşünce adamlarının devrime zemin hazırlanmasında ve onun zafere ulaşmasındaki etkili rollerini defalarca dile getirip, önemle vurgulamışlardır.

                          Yorum


                            #14
                            Ynt: Hangi Kur’an / Ali ŞERİATİ

                            Puran hanım'a gelince onun eşiyle ilgili kitabını okudum. Bu konular eşinin şehid oluşuyla duygusallığın zirvesine çıkmış bir hanımefendi için kolayca çözümlenemeyecek kadar karmaşıl ilişkiler ağına sahiptir. Şeriati bu gün sağ olsaydı bence Rehberin en yakın koruması ve savunucusu olurdu. Çünkü zamanında Hz. Humeyninin yanında idi. uzağında ya da karşısında değil.

                            Devrimin beyin ve halkta olması için hayatını ortaya koyan bir beyin devrimi nasıl sahiplenmesin, devrim oluşum sürecine girince durun bekleyin daha beyinleri hazırlamadık demesi Şeriati gibi aşk ehline yerinde duramayan birine, emperyalizmin yerli yabancı her çeşidi karşısında dimdik ayakta olan bir özgürlük aşığı için olacak şey değildir.

                            Rabbim İslam düşmanlarının her tür kültür bozması ve çarpıtmasına karşın dostlarımızı uyanık tutsun hep...

                            Yorum


                              #15
                              Ynt: Hangi Kur’an / Ali ŞERİATİ

                              Suphanallah...! Birileri hakikaten yazılanları ve söylemleri taassup, önyargı ve kendi anlamak istediği gibi algılamayı çok seviyor bu form sitesinde...!

                              Şeriatinin ulema ile bir derdi yoktu. Aslında onun hiç kimse ile bir derdi yoktu. O eğer İmam Humeyni ve diger ulemayı batıl yolda görüyor olsa idi cansiperane onların yanında yer almaz ve destek için tüm gücü ile çaba sarf etmezdi. Onun tepkisi ulema dışındaki mollalardı... İran İslam Cumhuriyeti (Allah muhafaza) bir gün yıkılırsa işte Ali Şeriati'nin tepki verdiği mollaların bunda çok vebali olacak.

                              Madem çok seviliyor neden Şeriati denildiğinde mollalar cin çarpmış gibi oluyor ve bir çok kitabı halıhazırda neden yasaklı?

                              Yorum

                              YUKARI ÇIK
                              Çalışıyor...
                              X