Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

HULASA - Mizan’ul Hikmet

Daraltma
Bu sabit bir konudur.
X
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Ynt: HULASA - Mizan’ul Hikmet


    880. Bölüm

    İmam Bakır’ın Faziletleri

    3188.“İmam Sadık (a.s): “Babam Allah’ı çok zikrederdi. Şüphesiz onunla birlikte yürüdüğüm zaman bile Allah’ı zikrederdi. Onunla yemek yerken bile Allah’ı zikrederdi. Bir toplulukla konuşurken bu onu Allah’ın zikrinden alıkoymazdı. Ben dili damağına yapışmış bir halde onun “lailahe illallah” dediğini gördüm. O bizleri bir araya topluyor ve güneş doğuncaya kadar Allah’ı zikretmemizi emrediyordu. Bizden Kur’an okumayan kimseye de zikretmeyi emrediyordu.” *6676

    3189.“İmam Sadık (a.s): “Ebu Cafer (a.s) insanlardan sesi en güzeli olanıydı.” *6677

    3190.Süleyman b. Karm: “Ebu Cafer Muhammed b. Ali (a.s) bizlere beşyüz ila altıyüz ve ila bin dirhem ihsanda bulunuyordu. Kardeşlere, kendini görmeye gelene, kendisi hakkında bir emel besleyene ve kendisine ümit bağlayana ihsanda bulunmaktan asla usanmazdı.” *6678

    6675* el-Bihar. 2/499
    6677* a.g.e s. 616/11
    6678* el-İrşad, 266



    Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
    Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

    Yorum


      Ynt: HULASA - Mizan’ul Hikmet


      188. Konu: İmam Cafer b. Muhammed Sadık (a.s)

      881. Bölüm


      Cafer b. Muhammed Sadık’ın (a.s) İmamet Delili

      3191.Resulullah (s.a.a): “Oğlum Cafer b. Muhammed b. Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebi Talib dünyaya gelince onu Sadık olarak adlandırın.” *6679

      3192.Muhammed b. Müslim: “Ebu Cafer Muhammed b. Ali Bakır’ın (a.s) yanında oturduğum bir sırada oğlu Cafer başında perçemi elinde bir asa ile oynadığı bir halde içeri girdi. Bakır (a.s) onu tuttu ve göğsüne bastırarak şöyle buyurdu: “Annem babam sana feda olsun ki oyun ve eğlence ehli değilsin.” Daha sonra bana şöyle buyurdu: “Ey Muhammed! Benden sonra senin imamın budur, ona uy, ilminden istifade et. Allah’a andolsun ki o Peygamber’in (s.a.a): “Şiileri dünya ve ahirette zafere erişecektir” dediği Sadık’tır.” *6680

      6679* el-Heraic ve’l Ceraih, 1/268/12
      6680* el-Bihar, 47/15/12



      Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
      Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

      Yorum


        Ynt: HULASA - Mizan’ul Hikmet


        882. Bölüm

        İmam Sadık’ın (a.s) Sireti ve Yüce Ahlakı

        3193.Muhammed b. Ziyad Ezdi: “Medine fakihi Malik b. Enes’in şöyle dediğini işittim: “Cafer b. Muhammed Sadık’ın huzuruna varınca bana bir yastık veriyor, saygı gösteriyor ve şöyle buyuruyordu: “Ey Malik! Ben seni seviyorum.” Ben bu sözden çok hoşnut oluyor ve Allah’a şükrediyordum.” Malik şöyle diyordu: “İmam Sadık (a.s) sürekli şu üç halet üzereydi: Ya oruçluydu, ya namaz kılıyordu veya Allah’ı zikrediyordu. O büyük abidlerden ve Allah’tan korkan yüce zahitlerden idi. Bir çok hadis söylüyordu. Meclisi çok güzel ve faydalıydı.” *6681

        3194.Hişam bin Salim: “Ebu Abdillah (a.s) gece yarısı olduğunda içinde ekmek, et ve dirhem bulunan bir torbayı omuzuna alıyor, sonra onu Medine ehlinden fakir olan kimselere götürüyor ve onlar arasında bölüştürüyordu. Ama onlar kendisini tanımıyordu. Ebu Abdillah (a.s) vefat ettiğinde bunu bir daha bulamadıklarında o kimsenin Ebu Abdillah olduğunu bilmiş oldular.” *6682

        3195.Mualla b. Huneys: “Ebu Abdillah (a.s) yağmurlu bir gecede dışarı çıktı ve Beni Saide gölgeliğine gitmek istiyordu. Ben de peşice yola koyuldum. Aniden
        ondan bir şey yere düştü ve bunun üzerine şöyle buyurdu: “Allah’ın adıyla! Allah’ım! Düşen şeyi bize geri dönder.” Mualla: “Sonra ona doğru yaklaştım ve ona selam verdim. İmam şöyle buyurdu: “Sen Mualla mısın?” Ben şöyle arzettim: “Evet, fedan olayım!” İmam daha sonra şöyle buyurdu: “Elinle yere dokun. Bir şey bulursan onu bana geri ver.” Mualla: “Aniden dağılan ekmek parçalarını gördüm. Sonra onu toplamaya koyuldum. Aniden bir ekmek torbası buldum ve ona şöyle arzettim: “Fedan olayım, bırak da onu ben taşıyayım.” İmam şöyle buyurdu: “Hayır ben onu taşımaya senden daha layığım. Ama benimle gel.” Mualla: “Daha sonra Beni Saide gölgeliğine gittik. Aniden uyuyan bir toplulukla karşılaştık. İmam elbiselerinin altına birer ikişer ekmek koymaya başladı. En sonuncusuna da ekmek bıraktıktan sonra gittik. Ben şöyle dedim: “Canım sana feda olsun! Onlar hakkı tanıyorlar mı?” İmam bunun üzerine şöyle buyurdu: “Eğer onlar hakkı tanımış olsalardı hiç şüphesiz onlara un da verirdik.” *6683


        3196.Ebu Amr Şeybani: “Ebu Abdillah’ı (a.s) elinde kürek ve üzerinde kalın bir elbiseyle kendisine ait bir bahçede çalıştığını ve sırtından ter döküldüğünü gördüm. Ona şöyle arzettim: “Fedan olayım! Bana ver ben sana yeterim (ben sana çalışırım)” İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Şüphesiz ben insanın güneşin altında geçimini elde etmek için zahmet çekmesinden hoşlanırım.” *6684

        6681* el-Bihar. s. 16/1
        6682* el-Kafi, 4/8/1
        6683* Sevab’ul-A’mal, 173/2
        6684* el-Kafi, 5/76/13




        Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
        Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

        Yorum


          Ynt: HULASA - Mizan’ul Hikmet


          189. Konu: İmam Musa b. Cafer-i Kazım (a.s)

          883. Bölüm


          İmam Kazım’ın (a.s) İmamet Delili

          3197.İmam Sadık (a.s), Sefvan Cemmal’in imamet sahibi hakkındaki sorusuna cevaben şöyle buyurmuştur: “Bu makama sahib olan boş şeylerle oyalanmaz.” Bu esnada henüz çocuk olan Musa b. Cafer kucağında Mekke keçisi olduğu ve kendisine, “Rabbine secde et” dediği bir halde içeri girdi. Ebu Abdullah (İmam Sadık) onu kucağına alarak şöyle buyurdu: “Annem babam sana feda olsun ki boş şeyler ile oynamıyorsun.” *6685

          6685* Menakıb-i İbn-i Şehraşub, 4/317




          Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
          Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

          Yorum


            Ynt: HULASA - Mizan’ul Hikmet


            884. Bölüm

            İmam Zindanda

            3198.Sevbani: “Ebul Hasan Musa bin Cafer henüz on yaşlarındayken her gün güneşin doğuşundan öğlen vaktine kadar secdeye kapanıyordu.”O daha sonra: “Harun (Reşid), bazen Ebe’l Hasan’ı hapsettiği zindana bakan bir damın üzerine çıktığında Ebe’l Hasan’ı (a.s) secdede görüyordu. Bunun üzerine Rabi’e şöyle dedi: “Her gün orada gördüğüm bu elbise nedir?” Rabi’ şöyle dedi: “Ey Müminlerin Emiri! O elbise değildir. Şüphesiz o Musa bin Cafer’dir. Her gün güneş doğduktan sonra öğlen vaktine kadar secdeye kapanıyor.” Rabi’ daha sonra: “Bunun üzerine Harun bana şöyle dedi: “Şüphesiz bu Haşimoğullarının ruhbanıdır.” Ben şöyle dedim: “O halde neden hapiste ona baskı yapıyorsun?” Harun şöyle dedi: “Heyhat! Bundan başka çare yok!” *6686


            3199.“Ali b. Suveyd: “Ebu’l Hasan Musa’ya (a.s) hapisteyken bir mektup yazdım. Ona halini ve bir çok meseleleri sordum. Ebu’l Hasan Musa (a.s) aylarca bana cevap vermedi. Sonra bana şu cevabı verdi: “Rahman ve
            Rahim olan Allah’ın adıyla...Allah’a hamd-u senadan sonra...Sen Allah’ın Al-i Muhammed nezdinde özel bir makama erdirdiği ve korumasını istediği dinine dost kıldığı bir kimsesin…” *6687


            6686* Uyun-u Ahbari’r Riza (a.s) 1/95
            6687* el-Bihar, 78/329/7



            Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
            Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

            Yorum


              Ynt: HULASA - Mizan’ul Hikmet


              885. Bölüm

              İmam’ın Faziletleri

              3200.el-İrşad'da şöyle yer almıştır: “Rivayet edildiğinde göre İmam Kazım (a.s) bir çok defa şöyle dua ederdi: “Allahım! Şüphesiz ben senden ölüm anında rahatlığı ve hesap anında bağışlanmayı dilerim.” İmam bu zikri sürekli tekrar ederdi. İmam’ın (a.s) sürekli yaptığı dualarından biri de şuydu: “(Allah’ım!) Kulunun günahları çoğalmış. O halde sen de kendi nezdinden affını güzel kıl.” İmam sakalı göz yaşıyla ıslanıncaya dek Allah korkusundan ağlardı. İnsanlardan ehli ve akrabası ile en çok ilgilenen kimseydi. Gece olduğunda Medine fakirlerini soruşturur, onlara içinde dirhem, dinar, un ve hurma bulunan sepetler taşırdı. Bunları fakirlere götürür ve onlar bunun nereden olduğunu dahi bilmezlerdi.” *6688

              3201.Hasan bin Muhammed bin Yahya Alevi, dedesinden naklen: “Musa bin Cafer ibadeti ve gösterdiği çabalar sebebiyle “salih kul” olarak adlandırılmıştı. Ashabımızın naklettiğine göre Musa bin Cafer Allah Resulü’nün (s.a.a) mescidine girdi. Gecenin başında secdeye kapandı ve secdede şöyle buyurduğu işitiliyordu: “(Allahım!) günahlarım çoğaldı. O halde sen de nezdinde affını güzel kıl. Ey koruyan ve bağışlayan!” İmam (a.s) sabaha kadar bu zikrini tekrar ediyordu. O çok cömert ve yüce bir kimseydi. Kendisine eziyet eden birisine içinde bin dinar bulunan bir kese göndermişti.” *6689

              6688* el-İrşad, 296
              6689* Tarih-u Bağdat, 13/27





              Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
              Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

              Yorum


                Ynt: HULASA - Mizan’ul Hikmet


                190. Konu: İmam Ali b. Musa Rıza (a.s)

                886. Bölüm


                İmam Rıza’nın (a.s) İmamet Delili

                3202.Abdurrahman b. Haccac: “Ebu’l Hasan Musa b. Cafer (a.s) oğlu Ali’yi (a.s) kendine vasi kıldı, ona bir vasiyetname yazdı ve Medine’nin tanınmış şahsiyetlerinden altmış kişiyi de buna şahit tuttu.” *6690

                6690* el-Bihar, 49/17/15



                Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                Yorum


                  Ynt: HULASA - Mizan’ul Hikmet


                  887. Bölüm

                  İmam Rıza’nın (a.s) Veliahtlığı Kabule Zorlanışı

                  3203.Eba Selt Hereviy: “Memun, İmam Rıza’ya (a.s) şöyle dedi: “Ey İbn-i Resulillah!... Ben kendimi hilafetten azletmek, onu sana vermek ve sana biat etmek istiyorum.” İmam Rıza (a.s) şöyle buyurdu: “Eğer hilafet seninse ve Allah sana vermişse o halde Allah’ın sana giydirdiği elbiseyi bedeninden çıkarıp başkasına vermen caiz olmaz. Yok eğer hilafet senin değilse senin olmayan bir şeyi bana vermen caiz değildir.” Memun şöyle dedi: “Ey İbn-i Resulillah! Bu işi mutlaka kabullenmen gerekir.” İmam Rıza (a.s) şöyle buyurdu: “Ben kendi isteğim ile asla böyle bir şeyi kabullenmem. Sen bu işinle halka şöyle demek istiyorsun: “Ali b. Musa dünyadan yüz çevirmemiş, aksine dünya ona yüz çevirmiştir. Görmüyor musunuz, nasıl da hilafet hırsına kapılarak veliahtlığı kabul etti.” Memun kızarak şöyle dedi: “…Allah’a yemin olsun ki eğer veliahtlığı kabul etmezsen seni kabul etmeye zorlarım. Eğer bu işi yapacak olursan ne iyi, aksi takdirde boynunu vururum.” *6691


                  6691* Uyun-u Ahbar’ir-Rıza (a.s), 2/139/3




                  Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                  Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                  Yorum


                    Ynt: HULASA - Mizan’ul Hikmet


                    888. Bölüm

                    İmam’ın Faziletleri

                    3204.Hereviy: “İmam Rıza’nın (a.s) Serahs’ta zindanda bulunduğu ve zincire vurulduğu Bab’ud Dar’a gittim.
                    Gardiyandan İmam Rıza’yı görmek için izin istedim. Bana onu göremeyeceğimi söyledi. Ben, “Neden?” diye sorunca şöyle dedi: “Çünkü bazen gece gündüz bin rekat namaz kılmaktadır. Sadece günün başlangıcında, zevalden önce ve güneş batmaya yakın olduğu bir zamanda bir süre namaz kılmaya ara vermektedir. Bu zamanlarda da namaz kıldığı yerde oturmakta, Allah ile raz-u niyazda bulunmaktadır. Hereviy: Gardiyana, “Bu süre zarfında kendisini görmeye izin vermesi için bir ricada bulun” dedim. Gardiyan benim için izin aldı ve ben de İmam Rıza’nın (a.s) huzuruna vardım. Onun namaz kıldığı yerde oturduğunu ve derince düşündüğünü gördüm.” *6692


                    3205.İbrahim bin Abbas: “Ebe’l Hasan Rıza’nın (a.s) hiçbir sözle birine cefa ettiğini görmedim. Onun sözünü bitirinceye kadar hiç kimsenin sözünü kestiğini görmedim. İmam (s.a) gücü yettiği taktirde hiçbir hacet sahibini geri çevirmezdi. Asla yanında biri oturduğu taktirde ayağını uzatmazdı ve önünde biri olduğunda sırtını dayamazdı. Kölelerinden ve hizmetçilerinden hiç kimseye kötü laf ettiğini görmedim. Yere tükürdüğünü ve gülümseyişinde kahkaha attığını asla görmedim. O güldüğünde tebessüm ederdi. Yalnız kaldığında ve sofra kurulduğunda ise sofranın başında onunla birlikte köleleri ve hizmetçileri, hatta kapıcısı ve seyisi bile otururdu.”* 6693


                    6692* el-Bihar, 49/91/5
                    6693* Uyun-u Ahbar’ir Rıza (a.s) 2/184/7




                    Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                    Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                    Yorum


                      Ynt: HULASA - Mizan’ul Hikmet


                      191. Konu: İmam Muhammed b. Ali Cevad (a.s)

                      889. Bölüm


                      İmam Muhammed b. Ali Cevad’ın (a.s) İmamet Delili

                      3206.Abdullah b. Cafer: “Ben ve Sefvan b. Yahya İmam Rıza’nın (a.s) huzuruna vardık. Henüz üç yaşında olan Ebu Cafer orada öylece duruyordu. Ben şöyle dedim: “Allah bizleri sana feda etsin, eğer Allah korusun bir olay olursa sizden sonra kim (imam) olacaktır?” İmam Rıza (a.s) İmam Cevad’a işaret ederek, “Bu oğlum” diye buyurdu. Abdullah b. Cafer: İmam Rıza’ya (a.s), “O bu yaşta mı?” diye sorunca İmam Rıza (a.s) şöyle buyurdu: “Evet o bu yaşta iken! Allah Tebarek ve Teala iki yaşındaki İsa’yı (a.s) delil kıldı.” *6694

                      3207.Yahya Sen’ani: “Ali bin Hasan Rıza’nın (a.s) Mekke’deyken yanına vardım. O muz soyuyor ve Eba Cafer (a.s) yiyordu. Ona şöyle arzettim: “Fedan olayım! Bu çocuk ne de mübarektir.!?” İmam şöyle buyurdu: “Ey Yahya! Evet İslam’da Şiilerimiz için bereketi bundan daha büyük olan bir başka çocuk daha doğmamıştır.” *6695

                      6694* el-Bihar, 50/35/23
                      6695* el-Kafi, 6/360/3



                      Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                      Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                      Yorum


                        Ynt: HULASA - Mizan’ul Hikmet


                        890. Bölüm

                        İmam Muhammed b. Ali Cevad’ın (a.s) Faziletleri

                        3208.Resulullah (s.a.a) kendisine Hüseyin’in (a.s) soyundan olan imamları soran Abdullah bin Mes’ud’a şöyle buyurmuştur: “…Ali’nin (Rıza’nın) soyundan çıkacaktır ve oğlu da yaratılış açısından insanların en temizi ve ahlak açısından insanların en güzeli olan övülmüş Muhammed’dir.” *6696


                        3209.Abdullah bin Said: “Muhammed bin Ali bin Ömer et-Tennuhi bana şöyle dedi: “Ben Muhammed bin Ali’nin bir öküz ile konuştuğunu gördüm. İnek başını hareket ettiriyordu. Bunun üzerine ben şöyle arzettim: “Hayır sen öküzün seninle konuşmasını emret.” İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Bize kuşların dili öğretilmiştir ve bize her şey verilmiştir.” İmam daha sonra (ineğe hitaben)şöyle buyurdu: “La ilahe illallah vehdahu la şerike leh (Allah’tan başka ilah yoktur ve o tektir ve ortağı yoktur)
                        de.” Ardından elini ineğin başına sürdü ve inek şöyle dedi: “La ilahe illallah vehdehu la şerike leh” (Allah’tan başka ilah yoktur, o tektir ve ortağı yoktur.) *6697


                        3210.Amş diye meşhur olan Ali b. Hessan el Vasiti: “Kendimle birlikte bazısı gümüşten olan İsfahan yapımı bir takım mallar götürdüm ve kendi kendime, “Bunları mevlam Eba Cafer’e hediye ederim” dedim. Sorulan tüm sorulara cevap verdikten sonra cemaat dağıldı, Eba Cafer de kalkıp gitti ve ben de onu takip ettim. Orada Muvafık ile karşılaştım ve şöyle dedim: “Benim için Ebi Cafer’den izin al.” Ardından İmam’ın yanına vardım, selam verdim. Selamıma karşılık verdikten sonra yüzünde bir hoşnutsuzluk eseri gördüm. İmam oturmaya yanaşmadı. Ben kendisine yakınlaştım. Yenimde olan her şeyi önüne boşalttım. İmam öfkeli bir halde bana baktı. Sonra suskunluk içinde sağa sola baktıktan sonra şöyle buyurdu: “Allah beni bunlar için mi yarattı. Bana ne oyundan!” Ben kendisinden bağışlamasını diledim. İmam da beni bağışladı. O eşyaları alarak dışarı çıktım.” *6698

                        3211.Zeydî olan Kasım b. Abdurrahman: “Bağdat’a doğru yola çıktım. Bağdat’a vardığım bir sırada insanların koşuştuklarını, baktıklarını ve durduklarını gördüm. “Bu nedir?” diye sordum. Bunun üzerine şöyle dediler: “Bu İbn-i Rıza’dır.” Ben şöyle dedim: “Allah’a yemin olsun ki onu mutlaka göreceğim.” Bunun üzerine erkek veya dişi bir katırın üzerine çıktım ve şöyle dedim: “Allah’ın bu kimseye itaati farz kıldığını söyleyen imamet sahibine Allah lanet etsin.” İmam (İbn-i Rıza) bana dönerek şöyle buyurdu: “Ey Kasım b. Abdurrahman! “Bizden olan bir beşere mi uyacağız? O zaman biz sapıklık ve delilik etmiş oluruz.” Kendi içimden şöyle dedim: “Allah’a yemin olsun ki bu sihirbazdır.” Bunun üzerine de imam (İbn-i Rıza) bana dönerek şöyle buyurdu: “Vahiy, aramızda, ona mı verilmiş? Hayır, o pek yalancı ve şımarığın biridir” dediler.” Kasım b. Abdurrahman daha sonra: “Geri döndüm ve onun imametine inandım ve şehadet ederim ki o Allah’ın yaratıkları üzerindeki hüccetidir ve ben ona inandım.” *6699


                        6696* Kifayet’ul eser, 84
                        6697* Delail’ul İmamet, 211
                        6698* a.g.e, 212
                        6699* Keşf’ul-Gumme, 3/153




                        Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                        Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                        Yorum


                          Ynt: HULASA - Mizan’ul Hikmet


                          192. Konu: İmam Ali b. Muhammed Hadi (a.s)

                          891. Bölüm


                          İmam Hadi’nin (a.s) İmamet Delili

                          3212.İmam Cevad (a.s): “Benden sonraki imam, oğlum Ali’dir. Onun emri benim emrim, onun sözü benim sözüm ve ona itaat bana itaattir. Ondan sonra da imamet oğlu Hasan’a geçecektir.” *6700


                          6700 el-Bihar, 50/118/1



                          Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                          Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                          Yorum


                            Ynt: HULASA - Mizan’ul Hikmet


                            892. Bölüm

                            İmam Hadi’nin (a.s) Faziletleri


                            3213.el-Vahide kitabında şöyle yer almıştır: “Kardeşim Hüseyin b. Muhammed bana şöyle dedi: “Bega veya Vasif’in (bu şek benden kaynaklanmıştır) oğlunun öğretmeni olan bir dostum vardı. O bana şöyle dedi: “Emir hilafet konağından dönüşte bana şöyle dedi: “Bu gün Müminlerin Emiri, Rıza’nın oğlu olduğunu söylediğiniz kimseyi yakalayarak Ali b. Kerker’e teslim etti. Onun şöyle dediğini işittim: “Şüphesiz ben Allah nezdinde Salih’in devesinden daha değerliyim “Yurdunuzda üç gün daha kalın. Bu, yalanlanmayacak bir sözdür.” Ben bu ayetten ve sözlerinden hiç bir şey anlamadım, maksadı nedir?” Arkadaşım şöyle dedi: “Allah sana izzet versin! O tehdit etmiştir, sabret de üç gün sonra neler olduğunu gör” dedim. Ertesi gün halife imamı serbest bıraktı ve ondan özür diledi. Üçüncü gün ise Yağiz, Yeğlun ve Tamiş bir grupla birlikte kıyam ederek onu öldürdü ve oğlu Muntasır’ı halife seçtiler.” *6701

                            3214.İçlerinde Ebu Abbas Ahmed b. Nasr ve Ebu Cafer Muhammed b. Aleviye’nin de bulunduğu İsfahanlı bir grup: “İsfahan’da Abdurrahman adında Şii birisi vardı. Ona neden zamanın ehlinden sadece Ali Naki’nin imametine inanıyorsun?” diye sorulunca şöyle dedi: “Bunu bana gerekli kılan bir takım şeylere şahit oldum. “Ben fakir bir kimseydim. Ama dilli ve cesur biriydim. İsfahan halkı yıllardan bir yıl başka bir toplulukla birlikte beni şehirden dışarı çıkardı. Biz de mazlumiyetimizi şikayette bulunmak amacıyla Mütevekkil’in kapısına vardık. Bir gün Mütevekkil’in kapısında dururken Ali b. Muhammed b. Rıza’nın celbedilme emri verildi. Orada hazır bulunan kimselere, “Bu celdebilmesi emredilen kimse kimdir?” diye sordum. Bana, “Bu şahıs alevidir” (Ali’nin soyundandır) ve Rafiziler onun imametine inanmaktadırlar” denildi. Sonra şöyle dedi: “Biz Mütevekkil’in onu öldürmek için celbettiğini sandık. Ben şöyle dedim: “Bu adamın kim olduğuna bakmadan buradan gitmeyeceğim.” Daha sonra: “İmam bineğine binmiş bir halde bana doğru geldi. İnsanlar yolun sağ ve sol tarafında iki saf halinde duruyor, ona bakıyorlardı. Ben onu görünce durdum, kendisine baktım ve kalbimde ona karşı bir sevgi oluştu. Böylece Mütevekkil’in şerrini kendisinden defetmesi için Allah’a dua ettim. İnsanlar arasında yürürken bineğinin baş tarafına bakıyor, etrafa iltifat etmiyordu. Ben sürekli olarak ona dua ediyordum. Yanıma gelince yüzüyle bana yöneldi ve şöyle buyurdu: “Allah duanı kabul buyurdu, ömrünü uzattı, malını ve çocuklarını çoğalttı.” Daha sonra İsfahan’a geri döndük. Allah yüzüme mal (rızık) kapılarını açtı. Öyle ki evin dışındaki malların yanı sıra kapımı kapadığımda sadece evimde bir milyon dirhemim vardı. Ayrıca on çocuğum oldu. Yaşım da yetmiş küsur yılına erdi. Böylece ben kalbimde olanı bilen ve Allah’ın hakkımdaki duasını kabul buyurduğu bu kimsenin imametine inandım.” *6702

                            6701* el-Bihar, 50/189/1
                            6702* Keşf’ul-Gumme, 3/179



                            Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                            Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                            Yorum


                              Ynt: HULASA - Mizan’ul Hikmet


                              193. Konu: İmam Hasan b. Ali Askeri (a.s)

                              893. Bölüm


                              İmam Hasan b. Ali Askeri’nin (a.s) İmamet Delili

                              3215.İmam Hadi (a.s): “Benden sonra İmam, Hasan’dır, Hasan’dan sonra ise yeryüzü zulüm ve sitemle dolduktan sonra onu adalet ve insafla dolduracak olan oğlu Kaim’dir.” *6703

                              6703* el-Bihar, 50/239/4


                              Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                              Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                              Yorum


                                Ynt: HULASA - Mizan’ul Hikmet


                                894. Bölüm

                                İmam Askeri’nin (a.s) Faziletleri

                                3216.Muhammed b. İsmail: “Ebu Muhammed (a.s) zindana atıldığında Abbasiler, Salih b. Ali ve imamet yolunda sapmış diğerleri hep birlikte Salih b. Vasif’in yanına vararak şöyle dediler: “Ebu Muhammed’i sıkı tut, sakın müsamaha etme.” Salih onlara şöyle dedi: “Ona ne yapayım? Ben ona, bulabildiğim en kötü insanlardan iki kişiyi vekil kıldım. Ama o ikisi (Ebu Muhammed’in tesirinde kalarak) ibadet ve namaza yöneldiler.” *6704

                                3217.Ebu’l-Kasım Kufi Tebdil adlı kitabında: “Şüphesiz İshak Kindi kendi zamanında Irak filozofuydu. (Kendi zannınca) Kur’an’ın çelişkilerini bir araya toplamaya çalışıyor, kendini bununla meşgul ediyor ve evinde tek başına bununla uğraşıyordu. Bir gün
                                bazı öğrencileri İmam Hasan Askeri’nin (a.s) yanına vardı ve bunun üzerine Ebu Muhammed (a.s) onlara şöyle buyurdu: “İçinizde üstadınız Kindi’yi Kur’an ile uğraşmaktan alıkoyacak birisi yok mudur?” Bir öğrenci şöyle dedi: “Biz onun öğrencileriyiz. Bu ve benzeri konularda ona nasıl itirazda bulunabiliriz?” Ebu Muhammed ona şöyle buyurdu: “Sana (emanet vereceğim şeyi) eda eder misin?” O öğrenci, “Evet” deyince İmam şöyle buyurdu: “O halde onun yanına git, onunla muaşerette uyumlu ol, yapmak istediği iş hususunda ona yardımcı ol. O halde bu işle ilgili bir hadis ve söz gelince, “Zihnime bir mesele takıldı, size sormak istiyorum” de. Böylece o senden sorunu sormanı isteyecek. Bunun üzerine sen de kendisine şöyle de: “Kur’an’ı tekellüm eden kimse sana gelecek olursa, bu durumda tekellüm ettiği şeyden maksadının senin sandığın ve tahmin ettiğin anlamdan başkasının olması caiz (mümkün) midir?” Bu durumda o sana, “Evet mümkündür!” diyecektir. Çünkü o işittiğinde anlayan biridir. Bunu tasdik ettiğinde de ona şöyle de: “O halde sen nereden biliyorsun, belki onun irade ettiği şey senin tahmin ettiğin şeyden başka bir şeydir.” Dolayısıyla o bundan ayrı manayı algılayacaktır.” Öğrenci olan şahıs İmam’ın (a.s) sözlerini işittikten sonra Kindi’ye doğru gitti, onunla uyumlu hareket etti. Sonunda bu meseleyi ona bildirdi. Kindi de bu öğrencisine şöyle dedi: “Bana bunu tekrar et.” Böylece öğrenci konuyu kendisine tekrar etti. Kindi kendi kendisine düşünceye koyuldu. Kindi bu konunun hem lügat aşısından muhtemel ve hem de akıl açısından caiz olduğunu görünce şöyle dedi: “Ben sana ant içiririm ki bana bu sözleri nereden aldığını söyle!” Böylece öğrencisi şöyle dedi: “Bu aklımdan geçti ve ben de onu aktardım.” Kindi şöyle dedi: “Asla senin gibi birisi bu konuyu anlayamaz, bu mevki ve makama ulaşamaz. O halde bana bu sözü nereden aldığını söyle!” Böylece öğrenci şöyle dedi: “Ebu Muhammed (İmam Hasan Askeri –a.s-) bana bu şeyi (söylememi) emretti.” Bunun üzerine Kindi şöyle dedi: “Şimdi doğru söyledin. Bu söz o evden başkasından çıkamaz.” Bunun üzerine Kindi ateş istedi ve yazdığı her şeyi yaktı.” *6705


                                6704* el-Bihar, 308/6
                                6705* Menakib-u, İbn-i Şehraşub, 4/424



                                Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                                Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X