Bir gün peygamber efendimiz (saa)’in huzuruna bir adam gelip dedi ki: “Ey Resulullah, komşumuz Çin’e doğru gemisini erzak doldurup gitti. Geriye döndüğünde hayli bir servet ile geldi. Fakat bundan ehli ve civarındakilerin memnun olmayıp onu haset ettiklerini gördüm. Bu durum hakkında ne dersin?” Resulullah (saa) buyurdu ki: “Bir insanda dünya malı çoğaldı mı, aynı zamanda belası da çoğalmış demektir. Fakat dünya malından Allah yolunda harcayan zenginlerin durumuna heves ediniz. Bu komşunun malından daha azına sahip olup, Rahman’ın katında Arşının hazinelerinden ona daha fazla pay ayrılan birini göstereyim mi?” Hazır olanlar dediler ki: “Evet, göster ey Resulullah” Peygamber buyurdu ki: “Size doğru gelen bu kişiye bakınız” Ashap o gelen kişiye baktıklarında, Ensar’dan biri olduğunu gördüler. Resulullah (saa) buyurdu ki: “Bu gün, bu adamın göklere öyle bir ameli yükseldi ki, bu amelinin hayrı bütün insanlara verilseydi, insanların en zayıfının bundan olacak nasibi, günahlarının af edilmesi ve cennete girmesi olacaktı” Ashap dediler ki: “Ey Resulullah, bu fazilete nasıl sahip oldu” Resulullah buyurdu ki: “Ona sorunuz, bu gün ne yaptığını sizlere anlatsın” Ashap ona doğru gidip, sordular ki: “Resulullah’ın senin hakkında yapmış olduğu müjdesi hayırlı olsun, bu gün ne yaptın ki, bu kadar sevap sana yazıldı?” O adam dedi ki: “Bu gün fazla bir şey yaptığımı bilmiyorum. Lakin bir işimi halletmek için dışarı çıktığımda, o işi yapmakta geciktiğimi anladım ve kendi kendime dedim ki: Bu işime bedel olarak gidip Ali bin Ebi Talib’in yüzüne bakayım, çünkü Resulullah’ın ‘Ali’nin yüzüne bakmak ibadettir’ buyurduğunu duymuştum. Bu sebepten Ali’nin yüzüne bakmak için huzuruna gittim.
Resulullah (saa) o adamın anlattıklarını duyduğunda buyurdu ki: “Allah’a ant olsun ki, onun yüzüne bakmak ibadettir, Allah’a ant olsun ki, ibadettir, sen ey Allah’ın kulu, ailen için bir dinarı kazanmak niyeti ile çıktın, fakat işini göremediğin için buna bedel olarak Ali’nin yüzüne bakmayı yeğledin, sen de iyi biliyorsun ki, sen onu seviyor ve onun emrine itaat etmeye de hazırsın. İşte bu davranışın, bütün dünya malının senin olup da hepsini Allah’ın yolunda harcamandan daha hayırlıdır. Yine Ali’nin huzuruna giderken aldığın her nefesin bedeli olarak Allah, sana bin kişiyi şefaatin ile cennete geçirmen için izin verecektir”
(el-Meclisi “Bihâr’ül Envâr” C.38, S.197-198; es-Seyyid Şeref ed-Din el-Hüseyni “Tevil’ül Âyât ez-Zâhira” S.827-828; Şeyh Saduk “Emâli” S.217-218; S.361-362; İmâdettin et-Tabari “Beşâret’ül Mustafa Li-Şîit’il Murtada” ” S.57; Muhammed Taki Şerif “Sahifet’ül Ebrâr” C.1, S.92 / Yunus Ramadân “Buğyet’üt Tâlib Fi Marifeti Ali Bin Ebi Tâlib” S.428-429; es-Seyyid Ahmed Radıy id-Din el-Mûsevi et-Tibrizi “el-Katra Min Bihâr Menâkıb en-Nebi vel-İtra” S.141-142, Bab.2, H.1374 Bas.; Ahmet er-Rahmâni el-Hemedâni “el-İmâm Ali” S.168-169; es-Seyyid Haşim el-Behrâni “Gâyet’ül Merâm” C.6, S.196-197)
Resulullah (saa) o adamın anlattıklarını duyduğunda buyurdu ki: “Allah’a ant olsun ki, onun yüzüne bakmak ibadettir, Allah’a ant olsun ki, ibadettir, sen ey Allah’ın kulu, ailen için bir dinarı kazanmak niyeti ile çıktın, fakat işini göremediğin için buna bedel olarak Ali’nin yüzüne bakmayı yeğledin, sen de iyi biliyorsun ki, sen onu seviyor ve onun emrine itaat etmeye de hazırsın. İşte bu davranışın, bütün dünya malının senin olup da hepsini Allah’ın yolunda harcamandan daha hayırlıdır. Yine Ali’nin huzuruna giderken aldığın her nefesin bedeli olarak Allah, sana bin kişiyi şefaatin ile cennete geçirmen için izin verecektir”
(el-Meclisi “Bihâr’ül Envâr” C.38, S.197-198; es-Seyyid Şeref ed-Din el-Hüseyni “Tevil’ül Âyât ez-Zâhira” S.827-828; Şeyh Saduk “Emâli” S.217-218; S.361-362; İmâdettin et-Tabari “Beşâret’ül Mustafa Li-Şîit’il Murtada” ” S.57; Muhammed Taki Şerif “Sahifet’ül Ebrâr” C.1, S.92 / Yunus Ramadân “Buğyet’üt Tâlib Fi Marifeti Ali Bin Ebi Tâlib” S.428-429; es-Seyyid Ahmed Radıy id-Din el-Mûsevi et-Tibrizi “el-Katra Min Bihâr Menâkıb en-Nebi vel-İtra” S.141-142, Bab.2, H.1374 Bas.; Ahmet er-Rahmâni el-Hemedâni “el-İmâm Ali” S.168-169; es-Seyyid Haşim el-Behrâni “Gâyet’ül Merâm” C.6, S.196-197)