Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

EHL-İ BEYT SEVGİSİ VE NEDEN EHLİBEYT

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #31
    Ynt: EHL-İ BEYT SEVGİSİ VE NEDEN EHLİBEYT

    Genel Bir Açıklama

    Tarih kitapları incelendiğinde, o dönemlerde Ehli Sünnet mezheplerinin zamanın hükümetleri tarafından yaygınlaştığını görmek mümkündür. İşte bu sebepten dolayı Ehli Sünnet mezhebine uyanların sayısı çok olmuştur. Zira insanlar padişahlarının, yöneticilerinin ve hâkimlerinin dinindedirler.
    İslam dini içerisinde birçok fırka ve mezhep ortaya çıkmıştır. Ama zamanın hükümeti onları tasdik etmeyip, onaylamadığı için onlar zamanla kaybolup gitmişlerdir. Örneğin, Ovzai mezhebi, Hasan-ı Basrinin mezhebi, Ebu Uyeyne’nin mezhebi, Süfyan-ı Sevrinin mezhebi, İbni Ebi Davud’un mezhebi, Leys b. Sadın mezhebi ve diğerleri... Tamamen kaybolup gitmişlerdir. Mesala, Malik b. Enesin dostu Leys b. Sad ondan daha âlim ve daha fakihdi. Nitekim Şafii de bu şekilde söylemiştir. (Menakibi Şafii, c.1, s.524) Ama onun fıkhı diğer mezhep fıkıhlarının arasına karışarak kaybolmuş ve mezhebi ortadan kaybolup gitmiştir. Ahmet b. Hanbel şöyle diyor; İbni ebi Züeyb Malik b. Enes’den daha âlimdi. Ama Malik b. Enes şahsiyetleri daha iyi araştırıp, inceliyordu.( Tezkiretul Hifaz, c.1, s.224)
    Tarihe baktığımızda Maliki mezhebinin imamı, İmam Malik’in hükümet hâkimiyetini ellerinde bulunduran insanlara yakın, onlarla uyum içerisinde olduğu ve onların yanında hareket ettiği görülür. İşte bu sebepten dolayı etkinlik ve şöhret kazanmıştır. Onun mezhebi baskı ve maddiyatla yaygınlaşmıştır. Özellikle, Endülüs’te onun öğrencisi Yahya b. Yahya birçok gayretler ile Endülüs amirine yaklaşarak onunla dost olmuş ve neticede hâkim, gazileri seçme görevini ona vermiştir. Oda sadece Maliki olan dostlarını bu göreve getirmiştir.
    Aynı şekilde, daha öncede belirttiğimiz gibi Ebu Hanifenin mezhebi de Maliki mezhebi gibi Ebu Hanifenin ölümünden sonra onun iki öğrencisinin Harun-u Reşide yaklaşarak, yayılmasına vesile olmuştur. İşte Ebu Hanife bu şekilde en büyük fıkıh adamı ve onun mezhebi de en büyük fıkıh mezhebi olmuştur. Oysa onun zamanındaki âlimler onu tekfir ediyor ve dinsiz olduğunu söylüyorlardı. Ahmed b. Hanbel ve Ebul Hasan Eş’ari’de böyle yapmışlardır.
    Şafii mezhebi de yok olmağa yüz tutmuşken, aniden canlanarak kudret bulmuştur. Çünkü devlet gücü onun himayesine gelmiş ve canlanmasına sebep olmuştur. Mısır tamamen Fatımi Şiası iken Selahud-din Eyyubi’nin zamanında Şafii olmuştur. Çünkü o Şiaları takibe, baskıya alıyor ve onları bir hayvan gibi boğazlıyordu.
    Hanbelî mezhebi de, eğer Mutesim zamanında Abbasi devletinin himayetleri olmasaydı oda tanınmamış olur ve unutulup giderdi.
    Hiç şüphesiz bu mezheplerin kökleşerek yaygınlaşmasında ve şöhret bulmasında en büyük rolü hükümetler oynamışlardır. Ve yine bu hükümetlerin başında bulunan amir ve hâkimlerin tamamı Ehlibeyt düşmanı idiler. Zira Ehlibeyt onların korkulu rüyası haline gelmişti. Çünkü onların tasavvuruna göre Ehlibeyt imamlarının varlığı onlar için en büyük engel ve tehlike teşkil ediyordu. İşte bunun için daima halkı Ehlibeytten ve Ehlibeyti de halktan uzak tutmaya çalışıyorlardı. Ehlibeyti kabullenip onlara tabi olanlara eziyetler ediyorlardı.
    Hiç şüphesiz bu amirler ve yöneticiler bazı yağcı âlimleri kendi hükümetleri ile uyum sağlayan fetvalar vermeleri için iş başına getirdiler. Zira halk daima şer’i hükümlerin ve dini meselelerin halline muhtaçtı.
    İşte bu sebeplerden dolayı, bütün dönemlerde, dini meselelerden ve şer’i hükümlerden haberdar olmayan amirler ve yöneticiler fetva vermeleri için kendileri ile uyum sağlayan âlimleri yanlarına alıyor ve bu vesile ile halka din ve siyasetin ayrı şeyler olduğunun imajını veriyorlardı. Halife hüküm süren siyaset adamıydı ve fakih ise din adamıydı.
    Böyle bir durumda, fetva makamında olan din adamı da siyaset makamında olan siyasetçinin menfaatinin zıddına ve onun zararına fetva vermezdi. Zaten böyle bir verecek olsa bile, bu tür bir şâhısı fetva makamına getirmezlerdi. Neticede fetva makamında olan fakih devlet siyaseti ve onun ideolojisinin icra olunması ile zerre kadar muhalefet etmiyordu. İşte bu sebeplerden dolayı Ehlibeyt imamlarının neden siyaset meydanından bir kenara bırakıldıklarını rahatlıkla anlamak mümkündür. Tarih boyunca onlardan bir tanesinin dahi hüküm makamına veya fetva makamına atandığı görülmemiştir.
    Oysa tarihi gerçeklere ve ilmi hakikatlere göre o dönemlerde İmam Cafer Sadık (a.s) fetva makamına atananlardan ve bütün mezhep imamlarından daha üstün, daha âlim ve daha fakihti. Ve bunların tamamıda bu hakikati itiraf etmişlerdir. Ama ne yazık ki siyaset bazılarını ön plana çıkarıp yüceltebiliyor ve bazılarını da arka plana atarak unutulmalarını sağlayabiliyor.
    Tarihi gerçeklere göre Ehli Sünnet ve cemaatin dört mezhebini tehditler ve birilerinin cebini doldurmalar ile kökleştirip yayan siyaset gücü olmuştur. Bu konuda geniş bilgi almak isteyenler Esad Haydarın “El- İmam Sadık vel mezahib-ul Erbaa” adlı eserine bakabilirler.
    Mısırlı Ahmed Emin “Zühr-ul İslam” adlı eserinde şöyle diyor; Ehli Sünnetin mezheplerinin takviyesinde devletlerin çok büyük rolü olmuştur. Ne zaman hükümetler kuvvetli olup bir mezhebi himaye etseler, halk ona uyar. Ve devlet yıkılıncaya kadar oda ayakta kalır.( Zührul İslam, c.4, s.96)
    Netice olarak biz diyoruz ki, Eğer İmam Cafer Sadık (a.s)’ın yolunu mezhep olarak adlandırmak doğru olursa, onun mezhebi Ehlibeyt mezhebinin aynısıdır. Nitekim bütün Müslümanlar bu şekilde adet etmiş kendilerine mezhep unvanında bir isim seçmişlerdir. Ama hakikatler ışığında, İmam Cafer Sadık (a.s)’ın yolunun has Muhammedi İslam olduğu açık bir şekilde görülmekte ve bilinmektedir. Bu manada Peygamberin sünnetine olduğu gibi amel edenlerin Şialar- Caferiler olduğu söylenebilir. Çünkü Şialar- Caferiler Ehlibeyt İmamları aracılığı ve vesilesi ile Resulü Ekrem’in sünnetine ulaşıp ve ona göre amel ederler. Çünkü Ehlibeyt Peygambere en yakın olanlardır. Ve ev halkı evin içerisinde olup bitenlerden evin dışındakilere nazaran daha iyi haberdardırlar. Dolayısıyla ehlibeyt taraftarları her ne kadar Şia veya Caferi olarak bilinseler bile ehlibeyt kanalıyla Peygamberin sünnetine amel eden gerçek sünnet ehli olanlardır.

    Yorum


      #32
      Ynt: EHL-İ BEYT SEVGİSİ VE NEDEN EHLİBEYT

      Şiaların Vasıfları

      Ehlibeyt imamları İslam dininin hakikatlerini ve hüviyetini gösteren en açık tablolarıdır. Onlar Şiaların sahip olması gereken özellik ve vasıfları yeterince açıklamışlardır. Onlardan sadece bazılarına işaret edeceğiz.
      1- İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyuruyor; “Bizim Şiilerimiz takva, çaba, vefa ve emanet ehlidirler. Gece gündüz elli bir rekât namazı asla terk etmezler. Geceleri uyumaz gündüzün oruç tutarlar. Mallarının zekâtını verir, Allahın evini ziyaret eder ve haram işlerden uzak dururlar.” (Bihar-ul Envar, c.68, s.167)
      2- İmam Muhammed Bakır (a.s) şöyle buyuruyor; “Şiilerimiz ancak, Allahtan korkan ve ona itaat eden olurlar. Onlar alçak gönüllülük, huşu, emaneti sahibine geri vermek ve Allah’ı çokça zikirle tanınırlar.” (Tuheful Ukul, s.295)
      3- İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyuruyor; “Ali şiası, midesini ve cinsel organını korur. Cihadı sarsılmaz. Amelini yaratıcısının rızasını kazanmak için yapar. Allahın sevabını ümit eder, azabından korku içerisinde olur. Bu özelliklere sahip kimi görürseniz, bilin ki o Cafer’in şiasıdır.” (Usulu Kâfi, c.2, s.233)
      4- İmam Muhammed Bakır (a.s) şöyle buyuruyor; “Mezhepler sizi dinden uzaklaştırmasın. Allaha andolsun ki bizim Şiilerimiz ancak Allaha itaat ederler.” (Usulu Kâfi, c.2, s.73)
      5- Hz. İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor; “Şiilerimiz vilayetimiz üzere birbirlerine yardım eder, sevgimiz üzere birbirlerini sever, emrimizin ihyası için birbirlerini ziyaret ederler. Öfkeliyken haksızlık sevinçliyken israf etmezler. Onlar komşuları için bereket, sohbet arkadaşları için barış ve selamet kaynağıdırlar.” (Müstedrek-ül Vesail, c.8, s.313)
      6- İmam Cafer Sadık (a.s) bir grup şiaların şahsında bütün şialara şöyle nasihatte bulunuyor; “İlahi takvaya sarılın, doğru sözlü olun, emaneti sahibine teslim edin, fakirlere yemek verin, namazlarınızı mescitlerde kılın, hastaları ziyaret edin ve cenaze merasimine katılın. Babam şöyle buyurdu; Biz Ehlibeytin Şiileri her zaman iyiler zümresindedirler. Eğer fakih varsa onlarda fakihtirler, eğer müezzin varsa onlarda müezzindirler, eğer rehber varsa onlarda toplumun rehberidirler, konu emanetçilikse onlar emanetçidirler, emanet sahibi söz konusu ise onlar emanet sahibidirler. İşte böyle olun. Bizi iyi amellerinizle halka tanıtın. Amellerinizle bize karşı insanların öfke taşımasına sebep olmayın.
      7- İmam Musa Kazım (a.s) şöyle buyuruyor; “Ali şiası sözü amelini doğrulayan, sözüyle ameli uyuşan kimsedir.” (Usulu Kâfi, c.8, s.228
      8- Ali (a.s) şöyle buyuruyor;” İnsan gökyüzündeki yıldızlara baktığı gibi cennet ehlide bizim şialarımızın menzillerine bakar.” ( Bihar-ul Envar, c.65, s.18)
      9- Ali ( a.) şöyle buyuruyor; “Doğrusu her şeyin bir tutacağı vardır, dinin tutacağı ise şiadır. Her şeyin bir şerefi vardır, dinin şerefi şiadır. Her şeyin bir efendisi vardır meclislerin efendisi şiaların meclisleridir. Her şeyin bir imamı vardır, yerin imamı ise şiaların yaşadığı yerlerdir.” (Bihar-ul Envar, c.65 , s.65)
      10- Resulü Ekrem (s.a.a) şöyle buyuruyor; “Benim şefaatim ümmetimden Ehlibeytimi sevenlere olacaktır ve onlar benim şialarımdır.” (El- Kadir, c.3, s.79)
      11- Resulü Ekrem (s.a.a) şöyle buyuruyor; “Ben cennete girmedikçe hiçbir peygamber cennete giremez ve biz Ehlibeytin şiaları cennete girmedikçe diğer ümmetlerden hiç kimse cennete giremez.” ( Emalii Şeyh Mufid, s.74)
      12- Resulü Ekrem (s.a.a) şöyle buyuruyor; “Ya Ali, habibim Cebrail Allah tarafından bana senin şialarına şu yedi sıfatın verildiği haberini getirdi; Can verdikleri zaman onlara yumuşak davranılacak, kabir vahşetinde onlara şefkatli bir dost verilecek, kabir karanlığında onlara bir nur verilecek, kıyamet günü dehşetinden amanda olacaklar, mizanda adalet onlarla olacak, onlar sırattan geçecekler ve seksen yıl diğer ümmetlerden önce cennete girecekler.” ( Bihar-ul Envar, c.65 , s.9)

      Yorum


        #33
        Ynt: EHL-İ BEYT SEVGİSİ VE NEDEN EHLİBEYT

        Şia Tanınıp da Şia Olmayanlar

        Konumuzun son bölümünde toplum içerisinde şia bilinip veya kendisini şia olarak tanıtıp ta yalnız gerçek manada şia olmayan insanların vasıflarından birkaç tanesini hadisler ışığında sizlere sunmaya çalışacağız. Bu tür insanların İslam dinine ve yaşadıkları camialara zararları olduğundan zikredeceğimiz vasıflara sahip olan insanların çok iyi tanınması ve onlara karşı mesafeli olunması gerekir.
        1- İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyuruyor; “Diliyle şii olduğunu söyleyen ama ameliyle bize muhalefet eden kimse Şia değildir. Şia diliyle ve kalbiyle bize uyan, bizim eserlerimize tabi olan ve bizim amellerimizle amel eden kimsedir.” (Bihar-ul Envar, c.68, s.164)
        2- İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyuruyor; “Ey Al-i Muhammedin Şiileri! Öfkelendiğinde kendine hâkim olmayan, oturup kalkılmaması gerekenle birlikteliği olan bizden değildir.”( Tuhef-ul Ukul, s.380)
        3- İmam Cafer Sadık (a.s ) şöyle buyuruyor; Ey Şia cemaati! Bizim ziynetimiz olu, bizi halkın gözünden düşürecek bir şey yapmayın. Hlkla güzel konuşun, dillerinizi koruyun ve fazla konuşmaktan ve kötü sözlerden kaçının.” (Emalii Şeyh Saduk, s.327)
        4- İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyuruyor;” Dilini korumayan, yaratıcısı için iş yapmayan, mevlasına ümidi olmayan ve gerçek manada Allahtan korkmayan Cafer’in şiası değildir.” (Camiu Ehadis-u Şia, c.14, s.169)
        5- İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyuruyor; Allah andolsun ki, midesini ve şehvetini haramdan korumayan, yaratıcısı için amel etmeyen, rabbinin sevabına ümidi ve azabından korkusu olmayan Ali şiası değildir.” (Bihar-ul Envar, c..65 , s.158)
        6- İmam Cafer Sadık ( as.) şöyle buyuruyor; “Benim ashabım – şialarım akıl ve takva sahipleridir, kim akıl ve takva sahibi değilse benim ashabım değildir.” ( Bihar-ul Envar, c.6, s.166)
        7- İmam Rıza (a.s) şöyle buyuruyor; “ Şialarımız bizim emrimize teslim olanlar, bizim sözlerimize amel edenler ve bizim düşmanlarımıza muhalefet edenlerdir. Kim böyle olmaz ise o bizden değildir.” ( Camiu Ehadisi Şia, c.1, s.310)
        8- İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyuruyor; “ Bizim Şiamız olduğunu söyleyip de bizden başkasının ipine sarılan yalan söylüyor.” (Vesail-uş Şia, c.18, s.84)

        Son olarak yüce Allahın kelamı ile noktalayalım; “Onlara Allahın indirdiğine ve resule gelin denildiği vakit “babalarımızı üzerinde bulduğumuz yol bize yeter derler” Ataları hiçbir şey bilmiyor ve doğru yol üzerinde bulunmuyor iseler demi”? (Maide–104_
        “Onlara Allahın indirdiğine uyun dendiğinde, hayır biz babalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız, derler.” (Lokman–21)
        “Dinleyip de sözün en güzeline uyan kullarımı müjdele. İşte Allahın doğru yola ilettiği kimseler onlardır. Gerçek akıl sahipleri de onlardır.” (Zümer–17)

        Yorum


          #34
          Ynt: EHL-İ BEYT SEVGİSİ VE NEDEN EHLİBEYT

          “Onlara Allahın indirdiğine ve resule gelin denildiği vakit “babalarımızı üzerinde bulduğumuz yol bize yeter derler” Ataları hiçbir şey bilmiyor ve doğru yol üzerinde bulunmuyor iseler demi”? (Maide–104)


          Allah(c.c.) razı olsun.
          Emeğine sağlık. Mufazzal
          kardeş.
          En son Qom_u_ask tarafından düzenlendi; 05.08.2020, 13:27.
          Allah, geçimsiz efendileri olan bir adamla, yalnız bir kişiye bağlı olan bir adamı misal olarak verir. Bu ikisi eşit midir? Övülmek Allah içindir, fakat çoğu bilmezler. (Zümer 27)

          Yorum


            #35
            Ynt: EHL-İ BEYT SEVGİSİ VE NEDEN EHLİBEYT

            [quote author=mirzehan link=topic=2654.msg14921#msg14921 date=1239116323]
            “Onlara Allahın indirdiğine ve resule gelin denildiği vakit “babalarımızı üzerinde bulduğumuz yol bize yeter derler” Ataları hiçbir şey bilmiyor ve doğru yol üzerinde bulunmuyor iseler demi”? (Maide–104)


            Allah(c.c.) razı olsun.
            Emeğine sağlık. mufazzal kardeş.


            [/quote]
            Bismillahirrahmanirrahim



            Allah razı olsun. Hamdolsun bu konuda noktalanmıştır.
            En son Qom_u_ask tarafından düzenlendi; 05.08.2020, 13:27.

            Yorum


              #36
              Ynt: EHL-İ BEYT SEVGİSİ VE NEDEN EHLİBEYT

              Allah(c.c.) razı olsun.
              Gönülleriniz bir olmadıktan sonra sayıca çok olmanızın bir anlamı yoktur
              İmam Ali (a.s)

              Yorum


                #37
                Ynt: EHL-İ BEYT SEVGİSİ VE NEDEN EHLİBEYT

                [quote author=mirzehan link=topic=2654.msg14921#msg14921 date=1239116323]
                “Onlara Allahın indirdiğine ve resule gelin denildiği vakit “babalarımızı üzerinde bulduğumuz yol bize yeter derler” Ataları hiçbir şey bilmiyor ve doğru yol üzerinde bulunmuyor iseler demi”? (Maide–104)


                Allah(c.c.) razı olsun.
                Emeğine sağlık. mufazzal kardeş.


                [/quote]
                En son Qom_u_ask tarafından düzenlendi; 05.08.2020, 13:28.


                Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                Yorum


                  #38
                  Ynt: EHL-İ BEYT SEVGİSİ VE NEDEN EHLİBEYT

                  Allah razı olsun.abınızle ne kadar gurur duysanız azdır.

                  Yorum


                    #39
                    Ynt: EHL-İ BEYT SEVGİSİ VE NEDEN EHLİBEYT

                    Mufazzal Rabbim (cc) senin ve Saygıdeğer Mehdi Aksu Hocamızın ilminizi artırsın. Sağolun, varolun. Bu arada Sayın Hocamızın senin abin olduğunu öğrenmiş oldum. Sayın hocamı ben Hilal Tv de Şehit Ayetullah Muhammed Hüseyin Beheşti ile ilgili proğramda tanımıştım. Vessalamunaleyküm.
                    En son Qom_u_ask tarafından düzenlendi; 05.08.2020, 13:26.

                    Yorum


                      #40
                      Ynt: EHL-İ BEYT SEVGİSİ VE NEDEN EHLİBEYT

                      Allah cümlenizden razı olsun inş.

                      Yorum

                      YUKARI ÇIK
                      Çalışıyor...
                      X