Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Çökmüş Medeniyetten, Mehdi'nin (a.f.) Ülkesine: "Qom" (İran Gezi İzlenimlerim)

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #16
    Ynt: Çökmüş Medeniyetten, Mehdi'nin (a.f.) Ülkesine: "Qom" (İran Gezi İzlenimlerim)

    [quote author=Qom_u_aşk link=topic=15936.msg98962#msg98962 date=1281306891]
    her ortam emsalleriyle karşılaştırılarak değerlendirildiğinde adaletli sonuca ulaşılır. şoförük yaptığım yok ama biz trafiğin yoğun olduğu tehranda baya gezdik. ancak tehran hiç bir zaman istanbul kadar yoğun tıkanmış trafiği olan bir yer gibi gelmedi bize. siz istanbulda araç kullandınız mı?
    [/quote]

    Haklısınız bu konuda... Tahran İstanbul'un bir kaç katı daha büyük olmasına ragmen yollar çok daha düzenli ve caddeler geniş oldugu için trafik tıkanıklığı İstanbul'a nisbeten hayli rahat. Zaten asfalt yapımında İran alt yapımını çoktan tamamlamış. Benim burada dikkatimi çeken bu oldu. Nerdeyse tüm İran'ı gezdiğimiz halde hiç yol yapım çalışmasına rastlamadık. Tek sıkıntı bilhassa Kum'da trafik kuralının yerine kuralsızlığın hakim olması. Ve bunun yönetimlede alakası yok... Rabbim ziyaretinizi ve dualarınızı kabul etsin.

    Yorum


      #17
      Ynt: Çökmüş Medeniyetten, Mehdi'nin (a.f.) Ülkesine: "Qom" (İran Gezi İzlenimlerim)

      [quote author=Mehmet UFUKALP link=topic=15936.msg98980#msg98980 date=1281333365]
      [quote author=Seccâd_ link=topic=15936.msg98957#msg98957 date=1281303547]
      İran'daki trafik kazalarına dikkat çeken o gence hak veriyorum. Sanırım siz az bir vakit kaldınız orda. Ve kendi aracınızla şehirdeki trafik hengamesini bizzat yaşamadınız. Bir hafta kendi arabanızda şoför koltuğunda otursaydınız istemeyerekde olsa o gence hak vermek zorunda kalacaktınız
      [/quote]

      İranda bir eksiklik olsun da ne olursa olsun öyle değil mi? Bu ister trafikle olsun, ister bir kaç cahil perçemi önden gözüken pespaye kadınlarla olsun, ya da cahil cühela bir kaç taksicinin bozuk ağzından dökülen herzelerle olsun. Yeter ki İranda bir eksiklik olsun. Sizi ne kadar mutlu ediyor İrandaki bu eksiklikler. Bu sevincin kaynağı ne acaba?
      [/quote]

      İlahi Rıza dustûru ile seyehate çıkmış bir gardaşımızın yüreğindeki heyecanını ve mutluluğunu bizlerle paylaştığı bu başlığı sabote etmeme adına sukût ediyorum. Ve formda suni gerginlik oluşturma adına hiç bir fırsatı kaçırmama cehdi ile hareket edenlere sadece "selâm" diyorum. Ve bir daha benimle muhattap olmamasını temenni ediyorum.

      "Selâm"

      Yorum


        #18
        Ynt: Çökmüş Medeniyetten, Mehdi'nin (a.f.) Ülkesine: "Qom" (İran Gezi İzlenimlerim)

        Bizim hiç bir zaman hiç bir kimse ile illada mutahap olma adına hiç bir mesajımız yoktur. Olmaz da. Biz söylenenlerin ne maksatla söylendiğine, neye ve kime hizmet ettiğine, neyin faydasına neyin zararına konuşulduğuna bakarız.

        İslam İnkılabı gibi Rasulullahtan bu yana, İmam Alinin İslami yönetiminden bu yana insanlığın asla görmediği ve göremeyeceği bir İlahi İslami İnkılapta görülecek anlaşılacak nice güzellikler varken gözleri, hiç bir kıymeti harbiyesi olmayan olumsuzluklara takılanların bunu islam inkılabına derinden, belli etmeden, çaktırmadan karalamaya çalışması bizi rahatsız eder. Bunu söylemeye çalışıyoruz. Görüyorsunuz ki de hiç bir hakaret ve üslupsuzluğa tenezzül de etmiyoruz.

        Her kes göz ve gönlünün içeriğine göre olaylara bakar. İyiliklerin içinde, İyi şeyleri iyi insanlar, kötü şeyleri kötü insanlar görür. Vaka bundan ibarettir.
        Beşşar Esad bir İslam Kahramanıdır.
        Suriye İmtihanında İran İslam Cumhuriyetinin yanında yer almayanlar amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizminin yanındadırlar. Ve İslamın karşısındadırlar.

        Yorum


          #19
          Ynt: Çökmüş Medeniyetten, Mehdi'nin (a.f.) Ülkesine: "Qom" (İran Gezi İzlenimlerim)

          Kum, arapça bir kelime olan Qâme: kalktı fiilinden türeyen bir emir fiil. anlamı Kalk! demek. namazdaki kıyam, ya da kıyam ayaklanmak, ayakta durmak (isyan) hareketleri gibi deyişlerdeki kelime de aynı kelime

          Kelimenin ilk harfi türkçedeki "K"'nın tam karşılığı olan harf değil. Biraz daha "G"'ye benziyor teleffuzu. Arapçadaki kaf, ingizlicedeki Q ile karşılanıyor bu ses. Bu ayrımı, tehrandan Kum'a gitmek istediğimiz, Kum'un en muhteşem gecesi İmam Zaman a.f.'in doğum günü gecesinde taksi bulamadığımız zaman öğrendim. Dedim klavuzumuza, bu kez de otobüsle gidelim, o da kabul etti taksi beklemektense, otobüs işletmelerinde, Kum'a gden otobüs bulma konusunda biraz ümitsiz olduğu için uzak duruyordu. diğer arkadaşlarımızı taksi durağı girişinde bıraktığımız için sormak bana düşmüştü. bende de farsça olmadığı için sadece Kum? diyebiliyordum. firma yetkilisine Kum? diye soru vurgulu söylediğinizde kafasını hayır anlamında sallayıp yok anlamında bir kelime söylüyordu.

          bir ara cevap vermeyip ilgilenmeyenler olunca beni uzaktan izleyen kılavuzum ne diyorsun dedi? ben de Kum yani ("k" ile) deyince hayır "g" ile söyle demişti. hoş yine de bulamamıştık..

          Rivayete göre Ehlibeyt imamlarından Caferi Sadık a.s. (yanlışım varsa bilen şii kardeşlerim beni düzeltecekledir) öğrencilerinden bir gurubu bu şehri imar ve buraya yerleşmek için görevlendirip gönderir. bu şehrin Ehlibeyt mektebinin ilim yuvası ve üretme merkezi olmasını ister. Şehrin adı da şianın en önemli alameti farika (ayırt edici inancı) bulunan İmam Mehdi a.f.'in kıyam hareketi için halkının bu harekete yüksek ve ilk katılımcı olması açısından "kum" yani "kalk" olması kararlaştırılır. o zamandır Kum kıyam hareketlerinin başlangıcı olmuştur.

          bu kuruluş yüce bir gayeye matuf olduğu gibi aynı zamanda büyük hikmetlerle doludur. o yıllarda şia bu günkü gibi gelişip tüm iranı ve diğer bölgeleri etkisi altına almış değildir. şiiler zalim Abbasi ve sonraki kırallıklar altında inim inim inlemektedirler. böyle bir ortamda şii olmak en büyük riski taşıdığı gibi bir şehrin şii olması asla sürdürülebilir açıklanabilir bir vakıa değildir. şehir tarumar edilir böyle bir durumda çünkü. İşte bu tehlike nedeniyle Kum çöllerin ortasında hiç kimsenin tamah etmeyeceği, dünyevi zevk ve nimetleri barındırmayan bir toprak parçası olan yerden seçilmiştir. ki bu sayede yaşam felsefesi dünyaya tapmak oranın nimetleri içinde israf ve lüks ü sefahat içinde şımarmak olan zalim yöneticiler buraya saldırıp burayı ele geçirmesin, ve halkını da Ehlibeyt mektebine girdiğinden katliama uğratmasın...

          gerçekten de artık Kum kuruluş felsefesine İmam Mehdi a.f.'in kıyamına hazırlık için habire çalışmaya başlamıştır. dünya nimetlerine sırtını dönmüş ilim ve kıyam aşıklarının yaşam ve cazibe merkezi olmuştur. burda Ehlibeyt mektebinin en güzide ilimleri dalları doğmuş gelişmiş en meşhur alimleri burda yaşamıştır. şehir zamanla çevresini de şiileştirerek tüm iran coğrafyasının Ehlibeyt mektebine girişini sağlamıştır.

          Zaman zaman kıyam ve mazlumiyet sembolü olmuştur şehir. Örneğin zalim Abbasi Hükümdarı Harun Reşid 8. Ehlibeyt İmamı Ali b. Musa Rıza a.s. Medineden zorla Merv (horasan)'a getirtir. Ondan bir an bile ayrılmayan kız kardeşi Hz. Fâtıme-i Mâsume'nin kervanına bir gurup Ehlibeyt düşmanı nasibi saldırır. Çıkan çatışmada hz. Masume'nin kardeş ve yeğenlerinden 23 kişi kahramanca çarpışırken şehid olur. Allah'a ve zamanın imamı Ağabeyi İmam Musa Rıza a.s.'a yakınlığıyla, samimiyeti ihlası ve takvasıyla ün yapmış ve zamanın gözdesi olmuş bu nadide hanımefendinin saldırı haberini alan Kum halkı derhal yardıma koşar. ancak artık yapacak bir şey yoktur ve hz. Masume'nin yakınları şehid olmuştur. Kumlular yaralı acılı Ehlibeyt kervanını o zamanın mutaassıp nasibi halkı olan Save şehrinin elinden kurtarırlar. Fatıme-i Masume Kum'a ne kadar uzaklıkta olduklarını öğrenip kendisinin bu şehre götürülmesini söyler. Bir de: "Ben babalarımızdan duydum ki: 'Kum şehri bizim Şialarımızın yeridir' hadisini aktarır. Ve hayatının son 17 gününü bu acı olayın etkisiyle haslatanmış olarak Kum'da geçiren Hz. Masume bu gün Kum'da Ehlibeyt ve özgürlük aşığı yüzbinlerce Müslümana ilham ve arınma kaynağı olarak şehrin merkezinde defnedilmiş bulunmaktadır.

          Kum sanki sıcaklığını Fatıme-i Masume'nin, ağabeyi İmam Rıza a.s.'dan ayrılmasına yanışının bir sembolü gibidir. inadına sıcaktır. Ve oranın halkı, Gurbetin imamı İmam Rıza a.s.'a hasret çekmektedir. İran'ın doğusunda Türkistan sınırında bulunan Meşheddeki haremde medfun bulunan İmam'dan ayrıldığından dolayı hasret çeken hz. Masume gibi tıpkı. insanlar artık onu ziyaret için kıt imkanlarından biriktirip Meşhede ziyarete gidecekleri günün tesellisi ile lüks sayılabilecek bir zevki yaşamaktadırlar.

          işte kıyam ve gurbete dair bekleyiş Kum'un ilmi rüştünü olgunlaştırmakta onları hayatın acı ve çilelerinde pişirmektedir. Buram buram ilim ve hasret kokar Kum. Ya sahibe'z-Zaman (a.f.) zuhurun acil gerçekleşsin de kıyam edelim ordunla diye..

          bu başı boş miskin ümitsiz alatle oturup bir şey yapmadan süregiden bir bekleme değildir. Kum halkı ilim sayesinde İmam Mehdi a.f.'i beklemenin şartlarını da çok iyi bilmektedirler. Mehdiyi beklemek demek onun ordusunu oluşturmak onun kıyamına hazırlık yapıp tecrübe kazanmak, onun askeri olabilmek için iyi bir eğitim gerçekleştirmektir. Öyle onun ordusuna herkes alınmayacaktır. İmam Mehdi tüm dünyayı saracak bir ayaklanma isyan ve adalet savaşına girişecektir. öylesine bir savaş ki geri dönüşü olmayacak. yenilgi ve hatası bulunmayacak. Tüm dünyaya Allah'ın egemenliğini ve nurunu yayacak.

          bu yüzden Kum halkı buna çok iyi bir kadronun katılacağının ilmini yıllardır bir gelenekle öğrenmek için ne kurumlar oluşturdular. köklü medreseler inşa edildi. hiç ara vermeden bin yıla yakın tedrisatına devam edip sahih İslami llmin yayıcısı oldu bu kurumlardan bazıları. Bu gün sünni dünyanın iftiharı bulunan el Ezher medresesi en köklü sünni ekol olarak 150 yıllık bir geçmiş tecrübeye dayanırken Kum'da bu tecrübesi 750 yıldır kanıtlanmış durmaksızın çalışan medrese bulunmaktadır.

          oysa görseniz sanki şehir demezsiniz. dünya nimetlerinden şaşaasından sefahatından ne kadar da uzaktır aynı zamanda mazlum Kum halkı. Daha alt yapısı bile bir kaç yıl öncesinde tamamlanan şehrin maddi teknik sıkıntıları saymakla bitmez.

          yo yo sanmayın ki Kum bütçe olarak yoksul bir şehirdir. her ne kadar öyle pek iş sahası var görünmese de belki de Kum İran şehirlerinden en zengin bütçesi bulunan şehirdir. çünkü tüm dünyanın şii bütçesi olan humusun merkezi bu şehirdir. Ancak bunun böyle oluşu Kum'un zengin yaşaması anlamına gelmez. Tıpkı çok zengin olan Peygamberimizin, elindekini ihtiyacı olanlara dağıtıp, onlardan daha muhtaç şekilde yaşamayı seçişi gibi mazlum Kum halkı da yoksulluk içinde yaşamıştır hep. Örneğin Haşimi Rafsancani hatıratında, cumhurbaşkanlığı olduğu dönemlerde Irakla ülkesinin savaşında ağır savaş giderlerine yetişemeyince Kum'un bütçesinden çok kaynak aktarıldığını yazmaktadır.

          mana dünyasında ilim direkleriyle sağlam temellere dayanan Kum şehri bu temelleri üzerine Ehlibeyt mektebinin kutsallarıyla, yine mana önderleri ve olaylarına istinaden müthiş sağlam bir aşk binası kurmuştur. Adeta daha şehre girişinizle değil onun yolunda oluşunuzla bu sıcacık duygu sarıverir de benliğinizi, saygıyla eğilirsiniz asırların bu dev iman aşk fedakarlık sabır cihad kalesinin ihtişamında. Yetiştirdiği kıyam erleri sanki dünyanın Allah gazabına uğrayıp yok olmaması için tüm varlıkların varlık savaşını vermektedir. Zulme sömürüye baş kaldırıp bu yolda şehadetten başka durduranı olmayan ne alim erler yetiştirmiştir kıyam yurdu Kum. Sanki Ka'benin elçileri yaşamaktadır dersin bu şehirde. İran İslam İnkılabının doğup hükumet oluşu bu şehirde olmuştur. İnkılabın kıyam ateşi burdan tutuşturulmuş her mücadelenin ilk adımı burdakilerce burdan atılmıştır.

          çünkü Kum'da kıyam sembolü ve Allah'a onun İmamına aşkın hasretin sembolü Fatıme-i Masume kabri, Kaim (İsyan komutanı Mehdi a.f.) emriyle yapılmış Cemkeran mescidi, yine Hızır a.s.'ın ibadet ettiği görülmüş tepesindeki Hızır Mescidi ve diğer İmamzade ve salihlerin kabirleri Kum mana erlerine aşk ilhamı sağlamaktadır..

          Yorum


            #20
            Ynt: Çökmüş Medeniyetten, Mehdi'nin (a.f.) Ülkesine: "Qom" (İran Gezi İzlenimlerim)

            Bu Şehre Kum Denmesinin sebebi

            Resul-i Ekrem (s.a.a) miraç gecesi İblis'in bu topraklarda oturduğunu görünce “Kum ya melun” (Kalk, ey lânetlenmiş kimse!) diye buyurdu. Bu yüzden buranın ismi “Kum” olarak kaldı. Envaru'l-Muşa'şaîn, c.1, s.97.

            Yine bir başka rivayette şöyle denilir: Allah Resulü (s.a.a) buyurdu ki: "Miraç gecesi Cebel topraklarında bir yer gördüm. Rengi safrandan daha güzel, kokusu miskten daha hoştu. Başına uzun bir şapka giyen ihtiyar birinin orada oturduğunu gördüm. Cebrail'e “Bu topraklar da nedir?” diye sordum. “Ali Şiîleri orada toplanırlar" diye cevap verdi. “Bu şahıs da kim?” dedim. “İblis'tir” dedi. Onlardan ne istediğini sordum. “Onları Ali’nin sevgi ve velayetinden uzaklaştırıp fesat ve pisliğe yönlendirmek istiyor” diye cevap verdi. Bunu işitince “Beni yere indir” dedim. Şimşek hızından daha süratli olarak yere geldik. Şeytana 'Kalk ey Allah’ın rahmetinden kovulan. Kum halkı benim ve benim vasisim Ali b. Ebu Talib’in Şiîleridir' dedim." İşte bu yüzden buraya Kum denildi. Envaru'l-Muşa'şaîn, c.1, s.97; Buna benzer bir rivayet de Sefinetu'l-Bihar, c.2, s.455 ve Biharu'l-Envar, c.60, s.207'de zikredilmiştir.

            İmam Sâdık (a.s) da şöyle buyurmuştur: "Kum halkı Ehl-i Beyt’in Kaim'i İmam Mehdi (a.f) ile beraber kıyam edecekleri ve ona yardımcı olacakları için Kum şehrine 'Kum' adı verilmiştir." Bihar, c.60, s.216.

            Yorum


              #21
              Ynt: Çökmüş Medeniyetten, Mehdi'nin (a.f.) Ülkesine: "Qom" (İran Gezi İzlenimlerim)

              Kum'un Fazileti

              Bir gün Rey halkından bir grup İmam Sadık’ın (a.s) huzuruna çıktılar. “Biz Rey halkındanız” deyince İmam Sadık (a.s) şöyle buyurdu: “Ne mutlu Kum halkından olan siz kardeşlerimize!” Onlar “Biz Rey halkındanız” deyince İmam yine aynı sözünü tekrar etti. Bu söz birkaç kez tekrarlandı. Bunun üzerine İmam şöyle buyurdu: “Allah’ın bir haremi (hürmet yurdu) vardır, orası Mekke'dir. Medine Peygamber’in (s.a.a) haremi ve Kûfe Müminlerin Emiri (Hz. Ali'nin) haremidir. Bizim haremimiz ise Kum şehridir...” Bihar, c.60, s.216.

              Kadı Nurullah Şuşterî’den de aynı içerikli bir rivayet nakledilmiştir. Şuşterî, rivayetinin devamında yine İmam Sâdık'ın şöyle buyurduğunu nakleder:

              "Bilin ki orası küçük Kûfe’dir. Cennetin ise 8 kapısı vardır. Bunlardan üçü Kum’a açılır. Benim evlatlarımdan Musa b. Câfer’in kızı Fatıma orada bulunacaktır. Onun şefaatiyle bizim Şialarımız cennete gireceklerdir." Bihar, c.60, s.228; Mecalisu'l-Muminin, c.1, s.83.

              Yine, İmam Sadık (a.s) bu konuda şöyle buyurmuştur: “Kum, bizim ve Şialarımızın şehridir. Bu şehir pak ve kutsaldır. Halkı bizim velayetimizi ve sevgimizi kabul etmiştir. Kim onlara karşı kötü niyetli olursa, kendi belasına ulaşır; Allah, zamane zalimlerini onlara musallat eder, ama onlar bizim kıyamcımızın (İmam Mehdi) ve hakkımızın savunucusudurlar.” İmam daha sonra ellerini gökyüzüne kaldırarak “Allah’ım! Onları bütün fitnelerden koru!” buyurdu. Envaru'l-Muşa'şaîn, c.1, s.112.

              İmam Kâzım (a.s) Kum hakkında şöyle buyurduğunu nakleder: “Kum Muhammed hânedanının (a.s) ve onların Şiîlerinin sığınağıdır.” Bihar, c.60, s.214.

              İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zorluk ve belalara duçar olduğunuzda Kum’a gidin. Kum, Fatıma (s.a) evlatlarının evi, sığınağı ve müminlerin huzur yurdudur. Gün gelir ki bizim Şialarımız uzaklara giderler. Bu, onların hayrınadır. Böylece tanınmazlar. Canlarına ve mallarına zarar gelmez. Kim Kum halkı hakkında kötü düşünürse yüce Allah onu zelil ve rüsva eder." Envaru'l-Muşa'şaîn, c.1, s.114

              İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: “Kum toprakları mukaddestir, halkı bizdendir, biz de onlardan.” Bihar, c.60, s.218.

              İmam Rıza (a.s) buyuruyor ki: “Fitne ve bela yayıldığında, Kum ve yakınlarına gidin. Zira, Kum’dan bela kaldırılmıştır.” Bihar, c.60, s.214-215.

              Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Miraç gecesi 4. gökte inciden bir kubbe gördüm. Dört sütunu ve dört de kapısı vardı. Sanki yeşil renkli ipek bir kumaştı. “Ey Cebrail, 4. gökte bundan daha güzel bir şey görmedim; bu nedir?” diye sorduğumda 'Bu, Kum denilen bir şehrin görünüşüdür. Allah’ın sevgili kulları orada toplanırlar. Hesap gününde Allah Resulü’nün (s.a.a) şefaatine ulaşacaklarını ümit ediyorlar. Onları hüzünlü ve zorlu günler bekliyor' dedi.” İhtisas, Şeyh Mufid, s.101.

              Yorum


                #22
                Ynt: Çökmüş Medeniyetten, Mehdi'nin (a.f.) Ülkesine: "Qom" (İran Gezi İzlenimlerim)

                Kum Halkının Fazileti

                İlahî önderlerimiz olan mâsum imamların (a.s) Kum halkına özel inayetleri olduğu gözlenmektedir. Sayısız rivayetlerde Kum halkını fevkalade övmüşlerdir. Burada birkaçını aktaracağız:

                1- Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah’ın selam ve rahmeti Kum halkına olsun. Yüce Allah onların ekinlerine rahmet yağmuru göndersin. Bereketini onların üzerine nazil etsin; günahları, sevaba dönüşsün. Onlar rükû, secde, huşû, namaz ve oruç ehlidirler. Bilgin alim ve fakih-tirler. Din, velayet ve ibadet ehlidirler. Allah’ın rahmet ve selamı üzerlerine olsun.” Tarih-i Cedid-i Kum, s.7; Mecalisu'l-Muminin, c.1, s.35.

                2- İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kum ehli kabirlerinde mahkeme edilirler ve kıyamet günü kabirlerinden cennete gönderilirler. Artık Kum halkı bağışlanmıştır.” Sefinetu'l-Bihar

                3- Yine İmam Sadık (a.s) şöyle buyurur: "Yüce Allah Kum’u diğer şehirler için delil olarak gösterir. Kum halkını da doğudan batıya bütün insanlar için delil gösterir. Kum ve halkı dinlerinde zayıf değillerdir. Yüce Allah onlara başarı gücü vermiş ve onları onaylamıştır." Biharu'l-Envar, c.60, s.213

                Yorum


                  #23
                  Ynt: Çökmüş Medeniyetten, Mehdi'nin (a.f.) Ülkesine: "Qom" (İran Gezi İzlenimlerim)

                  Qum Kardeşim, Hakkını helal et. Konu biraz uzadı galiba. Ama bu güzelim sözlerinizi bu hadislerle süslemek istedim. Hakkınızı helal ediniz.

                  Yorum


                    #24
                    Ynt: Çökmüş Medeniyetten, Mehdi'nin (a.f.) Ülkesine: "Qom" (İran Gezi İzlenimlerim)

                    mana dünyasında ilim direkleriyle sağlam temellere dayanan Kum şehri bu temelleri üzerine Ehlibeyt mektebinin kutsallarıyla, yine mana önderleri ve olaylarına istinaden müthiş sağlam bir aşk binası kurmuştur. Adeta daha şehre girişinizle değil onun yolunda oluşunuzla bu sıcacık duygu sarıverir de benliğinizi, saygıyla eğilirsiniz asırların bu dev iman aşk fedakarlık sabır cihad kalesinin ihtişamında. Yetiştirdiği kıyam erleri sanki dünyanın Allah gazabına uğrayıp yok olmaması için tüm varlıkların varlık savaşını vermektedir. Zulme sömürüye baş kaldırıp bu yolda şehadetten başka durduranı olmayan ne alim erler yetiştirmiştir kıyam yurdu Kum. Sanki Ka'benin elçileri yaşamaktadır dersin bu şehirde. İran İslam İnkılabının doğup hükumet oluşu bu şehirde olmuştur. İnkılabın kıyam ateşi burdan tutuşturulmuş her mücadelenin ilk adımı burdakilerce burdan atılmıştır.
                    İmam Humeyni a.s. 1963 yılındaki kıyamında bu şeref sahibi mukaddes Kum halkı, tarihin hiç zaman kaydetmediği bir şehamet örneği sergilemiş. Yüzbinler İmamı korumak için kendini şahın tankları ve silahlarının önüne atmış ve bir anda 15 binden fazla insan gözünü kırpmadan şehid olmuştur.

                    Bütün dünya sosyologları Kum halkının bu kıyamdaki hareketini hayranlık ve şaşkınlıkla izlemiş incelemelerine almışlardır.
                    Adeta İmam Humeyni bu insanlara ne verdi ki onlar İmama canlarını seve seve toplu halde böylesine aşkla verebildiler.
                    Ne mutlu bu kutlu insanları sevebilenlere örnek alabilenlere.
                    Beşşar Esad bir İslam Kahramanıdır.
                    Suriye İmtihanında İran İslam Cumhuriyetinin yanında yer almayanlar amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizminin yanındadırlar. Ve İslamın karşısındadırlar.

                    Yorum


                      #25
                      Ynt: Çökmüş Medeniyetten, Mehdi'nin (a.f.) Ülkesine: "Qom" (İran Gezi İzlenimlerim)

                      [quote author=Murtazaali link=topic=15936.msg99152#msg99152 date=1281420806]
                      Qum Kardeşim, Hakkını helal et. Konu biraz uzadı galiba. Ama bu güzelim sözlerinizi bu hadislerle süslemek istedim. Hakkınızı helal ediniz.
                      [/quote]

                      estağfirullah kardeşim...

                      tersine memnun oldum. Hadislerimiz bizim başımızın tacıdır. ben de bunların eksikliğini hissediyorum. Yazıyı çok iyi takip edip bu ihtiyacımızı giderdin. Allah razı olsun senin de ihtiyacını o gidersin..

                      Çok ilginç bir durum ki ben bu hadisleri duymamıştım. örneğin şu hadise bakın:

                      İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zorluk ve belalara duçar olduğunuzda Kum’a gidin. Kum, Fatıma (s.a) evlatlarının evi, sığınağı ve müminlerin huzur yurdudur. Gün gelir ki bizim Şialarımız uzaklara giderler. Bu, onların hayrınadır. Böylece tanınmazlar. Canlarına ve mallarına zarar gelmez. Kim Kum halkı hakkında kötü düşünürse yüce Allah onu zelil ve rüsva eder." Envaru'l-Muşa'şaîn, c.1, s.114

                      bunu hiç duymadığım halde buna yönelik görünen işaretlerle yorumlarımı yapmış duygularımı ifade etmiştim. İşte meğer ki boşuna çabalamışız İmamlarımız bunu zaten asırlar öncesinden haber vermişler. Elhamdülillah demek ki akıl halisane vedoğru kullanılsa, duymadığı hadislere bile ulaşabiliyor. Bizden doğru yolunu esirgemeyen Rabbime hamd u senalar olsun ve bize hidayetinin borcunu ödeyecek güçle imkan versin...

                      Yorum


                        #26
                        Ynt: Çökmüş Medeniyetten, Mehdi'nin (a.f.) Ülkesine: "Qom" (İran Gezi İzlenimlerim)

                        Kum'da vaktimiz elbette sınırlıydı. onca ihtiyacımıza nefis terbiyemiz için uzun süren bir ikamete muhtaç olduğumuzun farkındaydık. ama sanki ilahi feyz balından ağzımıza bir damla sürülecek böylece dünyada ne güzellikler var diye bize gösterilecekti. bu sayede biz yeniden Kum aşkıyla yanıp tutuşacak belki de bu hasret ve ayrılık sayesinde nefsimizi eğitecektik. yeniden gittiğimizde aşkımıza daha layık olalım diye..

                        bu yüzden aşk şehri Kum'daki yanık günlerimizi daha değerli kullanmalıydık.

                        ve nihayet Kum'a aşk tohumlarını hiç solmamacasına eken, uzak diyarları bile kendine meftun eden hareme gitmek için yola çıktık. günler sonra değil Kum'a ilk indiğimiz gün...

                        araba ilerledikçe kendimi hz. Fatıme-i Masume'nin haremini ziyarete hazırlıyordum. daha önce hiç bilmediğim tanımadığım biriydi. Ama İmam Rıza a.s.'ın kız kardeşi oluşunun yanı sıra ALLAH'a takva ve yakın oluşunun getirdiği İmam sevgisi sayesinde kısa zamanda da olsa kalbimizde saygı dolu bir yer edindi ve onu ziyaretin bereketini düşünmekle de manevi hastalıklarımıza şifalar ineceği yakinini bizde hasıl etti.

                        bu düşüncelerle harem'e geldik. sanki kılavuzumuzun anlattıklarını duymuyordum. sanki aracısız kendim feyz u bereket pınarına dalmıştım. direkt almak istiyordum bilgileri haremden. oldukça geniş bir araziye kurulmuş bir kaç yönden giriş kapısının bulunduğu hz. Masume haremi tıpkı diğer İmam kabir-i şerifleri gibi çok güzel inşa edilmişti. dünya ölçütlerinde ve ancak bu kadar olur denilebilecek bir güzellik ve estetiğe sahipti. Ravza kıblenin uzak köşesinde, mescid ise kıble ile ravza arasında idi. böylece olası yanlış anlaşılmaları önlemek ve “ravzayı kıble ediniyorlar” denmesinin önünü almak planlanmış olmalıydı. zaten tüm ziyaret adablarında, “ziyaret duası okunduktan sonra ravza arkaya alınarak kıbleye dönülüp namaz kılınır” diye yazılıydı.

                        nihayet kılavuzum bana Ravza (Hz. Masume'nin kabrini) yı gösterip beni kendi halime bıraktı.

                        hiç bu kadar küçüldüğümü anımsamıyorum. sanki ruhum bedenimden ayrıldı. bedenimi artık ben kontrol etmiyordum ya da bedenim ortada yoktu. ayaklarım yerden kesilmiş, dünya kalıplarından sıyrılmıştım. tüm bedenimi tepeden tırnağa bir titreme tuttu. elimde ziyaret duası yazan kitap vardı ama sanki bir dünya günahlarından sıyrılmak için yola çıkmıştım. bir dünya hayatı boyunca işlediğim günahlarımdan pişman olmuş bir daha onlara dönmemecesine söz vermeye gidiyordum.

                        Hz. Masume’ye mi?(işin sırrı Hz. Masume’de mi) hayır!.. Peki neden orda? ALLAH her yerde değil miydi? her yerden tevbe ahit ve duaları duymaz mıydı. neden pişmanlık ve söz verme için diğer yerlerde bu havaya giremiyor Hz. Masume'ye giderken bu mana halinin zirvesine çıkıyordu insan? yoksa sır ALLAH'ın etkileyicliğinde değil de (haşa) hz. Masume'de miydi?

                        tabi ki hayır. tabi ki tertemiz mana ve tevhid erlerini kabir ziyaretlerinde şirkle suçlayanların anlayamayacağı bir yüce duygu ve eğitim merhalesiydi bu..

                        evet tabi ki evde ya da başka yerlerde bu ruh halini yakalayamazdınız. ALLAH her yerde hazır ve nazır her yere yakın ve her yerde bağışlayıcı, ama her yer mübarek değil idi. her yerde biz ruhumuzun derinliklerine inemezdik.

                        bir yeri mananın çekim ve oluşum alanı yapan bin bir neden olabilirdi. Yer yüzünde her alan aynı maddi yapıyla donatılmadığı gibi eşit mana nurlarıyla da donatılmış değildi. Örneğin Osmanlı medeniyeti hayranları, o dönemden kalan eserleri çok yüceltirler. bu anlamda Vakıf Guraba hastanesinin yeri tespit edilirken, şöyle bir anekdottan söz edilir:

                        zamanın kralının eşi istanbulda bir hastane yaptırmak ister. Bu hatun, içinde şifa bulması için barınacak hastaların, havası en uygun yerde yapılmış binada tedavi görmelerini önemser. hastaneyi havası şifaya en uygun yerde inşa ettirecektir. Ve istanbulun değişik yerlerine çiğ etler astırır. Bu etlerden en geç bozulan yeri hastane yapımı için uygun görür ve Vakıf Guraba Hastanesi bu günkü yerine inşa edilir.

                        bu ve benzeri bir çok olay bize gösterir ki, maddi dünyanın her yanı aynı değildir. yerin altı bile değişik madenleri barındırdığından değişik değerlere sahiptir. Aynı şekilde yer yüzünün her noktası maddi açıdan birbirine eşit değildir. işte mana açısından da bu böyledir. Eğer öyle olmasa Kabe'de yapılan dualarla başka yerlerde yapılan duaların faziletçe bir farklarının olmaması gerekirdi..

                        Şahsen, hz. Fatımei Masume s.a. haremi de insan duygu ve düşlerinin harikulade terbiye moduna girdiği, tüm varlığıyla yaratılış gayesine döndüğü bir kutsal mekan olduğuna inanıyordum. İmamlarımızın a.s. burayı ziyareti emir ve tavsiye etmeleri bu nedene dayanıyor olmalıydı.

                        ki bu yüzden binler değil yüz binler buraya akın ediyor tüm hafta tüm saat ve dakikalar hz. Masume'nin mübarek Ravzasında bir kişilik bile boş yer kalmıyordu. binlerce samimi niyetlerin sahibi diller göğe ne derecesi samimiyeti yüksek kelimeleri dua diye yollarken, sanki bu yeryüzü parçası melekuti alemden bir billur mekan oluyordu. sanki yeryüzüne bir fırsat olarak salınmış müstesna bir yer bir cennet köşkü görevi görüyordu.

                        haremde kimi dua ediyor kimi namaz kılıyor kimi gizli gizli ağlıyor kimi hıçkırarak ağlıyor kimi farsça kim arapça kimi başka dil ile ALLAH'a yöneliyordu. ALLAH'ın kendilerine hz. Masume eliyle yardım etmesini, onun pak hatırına günahlarını affetmesini diliyorlardı.. tüm boyunlar bükük başlar eğikti.
                        gece gündüz orda kalsanız canınız sıkılmazdı. sanki dünyaya geldiniz geleli ilk kez insan olduğunuzu, hayvandan farklı boyutlara sahip olduğunuzu ALLAH'a kul olduğunuzu ve bu vasıfla dünya varlıkları arasında en müstesna yere sahip olduğunuzu anlıyor gibisiniz. Burda hz. Masume'nin misafirisiniz. burda ALLAH'ın izniyle ona açıyorsunuz dertlerinizi, onunla hasbihal ediyor dünyanın rezilliğini sizi nasıl saptırdığını itiraf ediyor sizi anlamayan bir hayatı şikayet ediyordunuz ona. ne kadar uzaklardan geldiğinizi, bu fırsatı bir daha yakalayıp yakalayamayacağınızı, artık pişman olduğunuzu bir daha günahlara dönmemek için buradaki söz vermişliğinize güveneceğinizi içinizden geçiriyordunuz..

                        amacınız ne dünya menfaati ne ahiret cennetini elde etme çabası ne de cehennem korkusu idi. sadece insan olduğunuzu bunun kulluk gerektirdiğini ALLAH'ın çok yüce olduğunu her türlü övgü ve ibadete layık olduğunu görüyordunuz. sebep bu idi. onca insanla birlikte samimi kalplerle birlikte olmaktı amacınız. dünyada katılaşmış kalpler arasından insanlığa ulaşmış, tertemiz Alimlerle birlikte olmaktı. onların temizliğinden güven buluyor gelecekten ümit içinde gülücükler kazanıyordunuz...

                        Fatıme'i Masume bu anlamda bir yeni destek, hayat ve garanti idi size.. Çünkü o, bu dünya adiliğinden Yüce alemlere giden yol olduğunu görebilmiş ve bunun gidilebileceğini bizzat gidip göstermişti.. o yüzden onun yolunda onun yanından olmak istiyordunuz.

                        isterdiniz ki bu haremde canınızı veresiniz son nefesinizi bu tertemiz duygularla tüketesiniz. bir daha size geçmişi çağrıştıran kötü yaşantıyı anımsatan mekanlara dönmek istemezdiniz..

                        o yüzden haremdeki kutsal arınma ve yolculuk eğitimine, bu cihada biraz daha ağırlık verecek her gün buraya ziyarete gelecektiniz..

                        o günlük üzülerek ayrılırken haremden, belki de en doğru iş yapmış olduğunuzun gülücükleri dudaklarınızda değil tüm hayatınızda silinmemecesine kazınacakt benliğinize..

                        hem de hiç bir kelimenin anlatamayacağı adına sadece aşk denilebilecek yüce kutsal duygu seliyle sanki..

                        Kum ey aşk..

                        Yorum


                          #27
                          Ynt: Çökmüş Medeniyetten, Mehdi'nin (a.f.) Ülkesine: "Qom" (İran Gezi İzlenimlerim)

                          :al.razı olsun Bizede gonul gozu ile gormemizi sagladigniz icin.

                          Yorum


                            #28
                            Ynt: Çökmüş Medeniyetten, Mehdi'nin (a.f.) Ülkesine: "Qom" (İran Gezi İzlenimlerim)

                            :al.razı olsun iinşallah ziyareti bir gün bize de nasip olur

                            Yorum


                              #29
                              Ynt: Çökmüş Medeniyetten, Mehdi'nin (a.f.) Ülkesine: "Qom" (İran Gezi İzlenimlerim)

                              ALLAH razı olsun kardeşlerim. böylesine mana dolu bir ziyareti Rabbim hepimize nasip etsin.. inanın ben bu ziyaretin faydasını o kadar görüyorum ki hayatımda, Rabbime ne kadar hamd etsem azdır..

                              derlerdi de ziyaretlerin ne kadar manevi tesiri olduğunu inanmaz abartı sanırdım.. ama gerçekmiş..

                              isteyenler bir gün mutlaka ziyaret için yol (imkan) bulacaklardır.

                              bu arada sitede gündem yoğun olduğundan sık yazamıyorum daha aşk ülkesi Kum'u bitiremedim, ve Garip diyar Meşhedden hiç söz edemedim..

                              inşaAllah daha sık yazma imkanım olur...

                              Yorum


                                #30
                                Ynt: Çökmüş Medeniyetten, Mehdi'nin (a.f.) Ülkesine: "Qom" (İran Gezi İzlenimlerim)

                                Rahman ve Rahim Allah'ı adıyla, Hamd Allah'a, Selam Rasüle ve ehlibeyte lanet onların düşmanlarına olsun.

                                çökmüş medeniyet batı medeniyeti genelinde onu izleyen türkiyedir. Daha önceden bozuk bile olsa İslami değerlerden bir çoğunu hayata hakim kılan türk toplumu artık çökmüş durumda idi benim gözümde. alternatif toplumları gözleyemeyenler gezip diğer ülkeleri görmeyenler elbette içinde bulundukları toplumların en iyi en ideal olduğunu düşüneceklerdir. hatta bir çok diğer toplumları gezen insanlar bile, sağlam değer yargıları ve ölçütlere sahip olmadıklarından vatan kavramıyla olaya bakacaklar ve kendi toplumlarını yücelteceklerdir.

                                Ancak siz bir Kum Camiine gittiğinizde orda namazda bulunan çoluk çocuk genç nesli görünce, kıpır kıpır bir camii atmosferinde namaz kılınca eğer, bağnaz bir sünni değilseniz elbette çökmüş bir medeniyetten kıyam yurdu Mehdi a.f. ülkesine geldiğinizi farkedeceksiniz. içinizde garip, izah edemeyeceğiniz bir sıcaklık oluşacak. İşte diyeceksiniz burası, Peygamber yolunu aynen sürdüren toplum..

                                küçükken camiye gidip de büyüklerden korkmayan, ve fırça yemeden camiden çıkabilen, hatta kovulmayan çocuk var mı bilmiyorum. sünni toplumumuzda en önde yaşlı amcalar bulunur en geride ise çocuklar hatta bazen çocuklar kapı dışı bile edilirler, kikirdeştikleri için.. Peygamberin s.a.a. namaz kılarken Hasan ve Hüseyn a.s. gelip omuzuna çıktığı, ve onlar inmedikçe O Hazretin secdeden kalkmadığı rivayetlerde var. Çocukların günahsız saf oluşları sebebiyle dünya umurlarında değildir. o yüzden kıkır kıkır gülmek onların haklarıdır. günaha dalmış, içinde namazdayken bile fitne planlar dört dönen büyüklerin ise her günah ve isyanla çizilmiş alınları çatık kaşları olacaktır. Onlar da üzülmeye mahkumdurlar. Ama nasıl ki çocuklar camide günahkar büyüklere çıkın dışarı demiyorsa onların da çocukları kovma hakları nereden gelmiş. Tabi amel defteri kararmış olanlar amel defteri tertemiz küçükleri kıskanış camiden kapı dışarı edecekler.. Çünkü cennet bahçesinde gibi mutlu olan çocuklar camide gülmeyip ağlasınlar mı..

                                İşte bizim Yezdanşehirde Devrim Muhafızları'nın gittiği camii diye bilinen camide gözlemlerimiz bu konuda şiilerin mükemmel olduklarını gösteriyordu. çocuklar büyüklerle beraber namaz kılıyorlar ama bir tanesi bile namazdayken gülmüyordu. çünkü onlara zaten cami içinde özgürlük verilmişti. İstedikleri gibi dolaşıyorlar namaz kılanların önlerinden safların aralarından dolaşıp geçiyorlar hatta koşuşturup oyun bile oynuyorlardı.. Çünkü çocukların sorumluluğu yoktu.. Hele daha yeni yürümeye başlamış bir bebenin eline mühürü alıp ben baktığımda onu ağzına götürmesi parmağını ağzına sokması camide görülmeye değer manzaralardandı..

                                Genelde vakit namazlarını camide kılmaya çalışıyordum. böylece ülkemizde cemaat vasıflarına sahip olmadığı gerekçesiyle camiye gidememeni getirdiği gönül burukluğunu bir nebze de olsa onarıyordum. Suç benim değildi türkiyede camiye gitmememde. şii camii yakın olsa gidecektim ama yakiında böyle bir camii yoktu.

                                Camiler iranda devlete bağlı değil idi. imamların maaşları humustan devlete uğramadan veriliyordu. bu da caminin üzerine bir gücün olmaması anlamına geliyordu. bir yerde sünni kardeşler sordular neden camiye gitmiyrsun siye ben dedim bana herkes namaz kıldıramaz. bana namaz kıldıracak kişi Allah'a direkt bağlı olmalı maaşını Allah'tan almalı..

                                daha bir çok açıdan işte İran camiileri Peygamberimiz zamandındaki kurumsal fonksiyon ve yapılanmayı aynen sürdürüyordu. işte bu yüzden İran camiilerinde namaz kılmak tam anlamıyla bir cemaate katılma anlamına geliyordu..

                                Devrim Muhafızları Camiinde namazlar cem ediliyor. sünnetler de diğer şii camiilerinde olduğu gibi cmide kılınmıyor. Sadece farzlar. ezan okunurken kaldığımız evden çıksak biz gelesiye kadar öğlen bitebiliyordu. öğlen mi ikindi mi kılınıyor bilinmesi için caminin mihrabındaki duvara yüksekçe yere iki lamba paneli asmışlar. birinde evvel (birinci) diğerinde dovvum (ikinci) yazıyor. Öğle kılınırken evvel yazan lamba ikindi kılınıyorsa da diğerini yakıyorlar. Camii imamı yaşlı mı yaşlı biri ya da sesi hiç çıkmayan biri. o yüzden birisi sesli olarak tekbirleri tekrar ediyor. Hoparlör kullanılmıyor namaz kılınırken..

                                caminin bir bölümü de bayanlara ayrılmış bayanlar da tüm şii camilerindeki gibi vakit namazlarına devam ediyorlar. Sünnilikteki cemaatin saf düzeninden farklı olarak şiada bağlantı olayı var. yani cemaatin safları arasında bir saftan fazla boşluk bulunamaz. Dolayısıyla arkada bulunan kadınlarla ya da başka odadakilerle bu bağlantının kurulması gerekiyor. o yüzden saflar bir duvardan diğer duvara kadar geniş tutulmuyor ki arkaya doğru bağlantı kurulsun..

                                camide Kur'an da okunuyor namazdan sonra sanırım bir sayfa okunuyordu. onun için cemaate çocuklar Kur'an ya da cüzler dağıtıyorlar ki onlar da okunan Kur'an'ı takip etsinler..

                                hiç bir sünni camiinde göremeyeceğiniz alimler bu camiide bol miktarda var. Hele siyah sarıklı Seyyidlerin namazlarında bir başka huşu görüyorsunuz. herkes otururken sanrım onlar nafile kılıyorlar, namazlarına devam ediyorlar. ayakta dualar ediyorlar. anlamını hala bilmediğim bir davranış olarak seyyidin biri namazdan sonra dua ederken kıbleden dönüp ters tarafa doğru da yöneldi ve bir şeyler okudu.

                                Sünni arkadaşım bile camide çocukların karşılaştığı iyi muameleyi çok imrenerek takdir etmişti.. Ki aynı şekilde türkiyedeki şii camiilerinde de çocuklara iyi davranıldığı, karışılmadığı benim dikkatimi çekmişti daha önce.

                                ve bir akşam üzeri başımızı alıp Hızır a.s.'ın görüldüğü rivayet edilen tepeye gittik. adını tam bilmiyorum ama biz Hızır tepesi diyorduk. Rivayete göre çobanın biri tepenin başında ibadet eden birini fark eder. tepe 300 mt yüksekliğe sahipti sanırım. ağaçsız taşsız bir toprak yığını gibi bir yükseklik. gelin bakalım der çoban diğer arkadaşlarına diğerleri de aşağıdan görürler. ve onu uzun süre izlerler. ancak tepeye çıkıp da baktıklarında bu kişiyi göremezler. Ve tahmin edip adına hızır koyarlar. Hızırı gördük derler..

                                ama doğru ama yanlıştır Hızır a.s. olduğu. ve oraya bir mescid yapılır. mescid tam tepenin ortasına konmuş öyle bir güzel manzara oluşturmuş ki uzaktan diğer tepelere bakıyorsunuz sivri uçları var normal dağ gibi ama oraya bakıyorsunuz tam tepede minareleri ve binasıyla bir mescid duruyor. tepenin ucuna kadar araba yolu yok. patika bir kaç yoldan çıkılıyor. tabi yaşlılar çıkamadıkları için aşağıya da bir cami yapılmış. orda daha büyük bir kalabalık vardı. arkadaşlar normal yoldan çıkarken genç öğrenci arkadaşla biz dimdik yol olmayan yerden çıkmaya karar verdik. kestirmeden. ama bu biraz riskliydi. eğer bir yuvarlansanız durmanızın imkanı olmayacak diklikte. köyde büyüyen biri olarak bana mısın demedim tırmandım çıktım. arkadaş biraz geride kaldı ve sona doğru gelirken takati kesildi elimi uzattım onu da büyük dertten kurtarıp çektim. dedi çok korktum yuvarlanacağım diye.. çoluk çocuk şişman zayıf sanki tepeye çıkmak için yarışıyorlardı. tabi en rahat çocuklardı.. ve geç de gittiğimizden akşam üzeri çıktık Hızır a.s.'ın ibadet ederken görüldüğü rivayet edilen tepeye. çok güzel bir manzarası vardı. Kum'un güney tarafında idi bu tepe. Ve Kum harika manzaras görülüyordu. bir ova üzerinde geniş bir alana yayılmış ama büyk bir köy gibi geneli tek katlı binalardan oluşan bir şehir idi mübarek Kum..

                                ziyaret namazı olan İmam Zaman namazını kılmak müstehapmış tepede. İmam Zaman a.f. namazı iki rekat, ancak iyya kena'budu ve iyya kenestein ayeti 100 kez tekrar ediliyor, ruku ve secdelerde ise her zikir yanılmıyorsam 4 kere tekrar ediliyordu. bu ayakta yüz defa tekrar edilen ayeti sayabilmek için tesbih alıp kılınıyor bu namaz. ilk planda böyle bir şey olur mu dese de insan ameli ve itikadi her konuda çok sağlam bir geleneği olan ve sağlam delillere dayanan Ehlibeyt mektebinde olduğundan sonra rahat ediyor ve güven içinde kılıyorsunuz.

                                sünni arkadaşlarımızdan benimle yol dışında yamaçtan tırmanan kardeş bu namazı kılmadığından arta kalan zamanda farsçasını geliştirmeye devam ediyordu. büyüklerden bir şey sormaktan çekindiği için konuşmaya çocukları seçiyordu. çocukların konuşmaları daha fasih oluyormuş. ve de tatlı.. ben de bir çocuklara bir de seyyar satıcılara çok şaşıyordum küçücük çocuklar hiç takılmadan farsça konuşuyordu. örneğin hayır, ne demekti farçada. çocuk istemediği bir şey olunca annesine ne ne ne diye ağlıyor itiraz ediyordu. seyyar satıcılar da kim bilir neyi satıyor domates biber üzüm gibi ilgi çekmek için sesini nağmeli yapınca farsçanın o harika ses yapısı ile birleşince çok hoş bir bağırma meydana geliyordu..

                                ve biz Mükemmel Kum yaşamında gün saydığımız için hala Kutsal Meşhed'e Garip İmam, Efendimiz Ali b. Musa Rıza a.s.'a gidememiştik. çünkü planımıza göre İmam Zaman a.f.'in doğum gününü Kum'da geçirecektik. İranın her yerinde dahası tüm dünyada İmam Zaman a.f.'in doğum günü programları kutlanıyordu. Ama tüm bu törenlerin en kalabalık ve en ihtişamlısı Kum'daki Cemkeran mescidindeki kutlama merasimi oluyordu.

                                Ve yine Hz. Fatıme-i Masume'den sonra en mübarek yerlerden biri de Kum'da Cemkeran mescidi idi. ordaki yüzbinlerce insanın buluşacağı gece için içimde izah edilemeyen heyecan ve mutluluk besliyordum..

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X