Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

İmam Musa Kazım’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

Daraltma
Bu sabit bir konudur.
X
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #46
    Ynt: İmam Musa Kazım’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

    7- Allah'ın Kötü Adamın Hakkından Gelmesi

    Ahmed b. Ömer-i Hallal şöyle diyor:
    Ahres'in, İmam Musa b. Cafer (a.s)'a hakarette bulunduğunu duydum. Bir bıçak satın alıp kendi kendime; "Vallahi mescitten dışarı çıkar çıkmaz onu öldüreceğim" dedim. Birden İmam (a.s)'ın şu içerikte bir mektubu bana ulaştı:
    "Benim hakkım hatırına Ahres'ten el çek. Zira, Allah onun hakkından gelir ve O bana yeter."
    Ahres birkaç günden fazla yaşamayarak öldü.

    _________________
    1- İsbat'ul-Hudat, c. 5, s. 546
    "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

    Yorum


      #47
      Ynt: İmam Musa Kazım’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

      8- Ali B. Musa er-Rıza (a.s)'ın Şahadet Haberi

      Ali b. Abdullah diyor:
      Musa b. Cafer (a.s)'ın evlatları, O'nun etrafında toplanmışlardı. Gençliğinin ilk yıllarında olan İmam Rıza (a.s) oradan geçiyordu. Hazret O'nu görünce buyurdular:
      "Bu oğlum gurbet elde ölecek; kim O'nu, imamet ve velayetine inanarak bilinç üzere ziyaret ederse, Bedir şehitleri gibi olur (onların aldıkları mükafatı alır)."(1)

      ________________
      1 - İsbat'ul-Hudat, c. 5, s. 550
      "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

      Yorum


        #48
        Ynt: İmam Musa Kazım’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

        9- Mufazzal'ın Ölüm Haberi

        İsa b. Süleyman'dan şöyle dediği naklediliyor:

        İmam Musa b. Cafer (a.s)'a; "Fedan olayım, dostunuz Mufazzal b. Ömer hasta idi, keşke onun hakkında dua etseydiniz" dedim.
        Buyurdu: "Allah Mufazzal'a rahmet etsin, o rahatladı."
        Ben arkadaşların yanına giderek; "Vallahi Mufazzal ölmüştür" dedim.
        Daha sonra Kufe'ye gittim. O Hazretin haberinden üç gün önce ölmüş olduğunu öğrendim.(1)

        ________________
        1 - Rical-i Keşşî, s. 329, h. 579
        "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

        Yorum


          #49
          Ynt: İmam Musa Kazım’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

          10- Şeytanı Kendinden Uzaklaştır

          Ebu Halid-i Zubali naklediyor:
          İmam Musa b. Cafer (a.s)'ı ilk defa Mehdi Abbasi'nin yanına götürdüklerinde Zubale denilen yerde konakladı. Ben İmam (a.s)'la konuşurken benim üzgün olduğumu gördü. Bunun sebebini sorduğunda, arzettim ki: "Neden üzgün olmayayım, oysa sizi bu serkeş ve kibirli adamın yanına götürüyorlar ve ne olacağını da bilemiyorum."
          İmam (a.s) şöyle buyurdular: "Benim için korku yoktur. Filan ayın filan günü, ilk milin (mesafenin tayini için bırakılan nişane) yanına gel görüşelim."
          Ondan sonra ben artık gün ve ay saymaktan başka bir düşüncem yoktu. O gün yetişince, buluşma yerine varıp gün batımına kadar bekledim. O Hazretten bir haber olmayınca, şeytan vesvese etmeğe başladı; neredeyse O Hazretin sözünde şüpheye düşecektim. Aniden Irak tarafından bir kafile karartısı göründü. Ona doğru gittim, O hazretin, deve sürüsü önünde bir katıra binmiş olduğunu gördüm. Sonra Hazret buyurdu: "Şüphe etme; şeytanı kendinden uzaklaştır. Sen şüpheye kapıldın."
          Arzettim: "Hamdolsun Allah'a ki, sizi onların elinden kurtardı."
          Buyurdular: "Yine onların damına düşeceğim, ondan sonra artık kurtuluş yoktur."(1)

          _________________
          1 - İsbat'ul-Hudat, c. 5, s. 502
          "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

          Yorum


            #50
            Ynt: İmam Musa Kazım’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

            11- İmam Kazım (a.s)'a Karşı Suikast

            Abdullah, babasından naklen şöyle diyor:
            Harun Reşit, İmam Musa b. Cafer (a.s)'a sinirlendi. Eline bir kılıç alıp, İmam (a.s)'ı cezalandırmak için O'nu çağırttı. Elçi İmam (a.s)'a şöyle dedi: "Ey Eba Muhammed! Allah sana rahmet etsin, cezalanmaya hazırlan."
            İmam (a.s) cevabında şöyle buyurdu: "Dünya ve ahiretin sahibi benimle değil midir?! Allah'ın izniyle bugün bana asla bir zarar veremeyecek."
            Sonra şöyle diyor: İmam Kazım'ı Harun Raşid'in yanına götürdüler. Harun, İmamın ihtiramı için yerinden kalkarak O'nunla görüştü ve "Merhaba ey amca oğlu, ey kardeş ve nimetimin varisi!" dedi. Sonra İmam (a.s)'ı kendi yerine oturtarak; "Esans kutusunu getirin" dedi. Sonra onu açıp kendi eliyle İmam (a.s)'a sürdü. Daha sonra iki kese dinar ve hediyeler getirmelerini emretti ve onları İmam (a.s)'ın evine gönderdi.
            Fazl dedi ki: "Ey müminlerin emiri! O'nu cezalandırmak istiyordun, ikramda mı bulundun?!.."
            Harun şöyle dedi: "Sen onu getirmeye gittiğinde, bir takım savaş aletleriyle sarayı çevreleyen bir grup gördüm. Onlar şöyle diyorlardı: "Eğer Allah Resulünün oğluna zarar verecek olursan, sarayını yere geçiririz, ama ona iyi davranırsan, seni kendi haline bırakıp geri döneriz."
            Sonra şöyle diyor: Hazretten; "Ne dedin de, Harun'un şerrinden uzak kaldın?" diye sordum.
            Buyurdular ki: "Ceddim Ali b. Ebi Talib (a.s)'ın duasını okudum."
            Sonra duayı zikretti.(1)

            1 - İsbat'ul-Hudat, c. 5, s. 510
            "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

            Yorum


              #51
              Ynt: İmam Musa Kazım’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

              12- Şehadetinden Haber Vermesi

              Amr b. Vakıd şöyle diyor:
              Harun, Musa b. Cafer (a.s)' dan görülen faziletleri, Şiilerin O'nu İmam olarak kabul etmelerini ve gece gündüz gizlice O'nun yanına gidip gelmelerini duyunca gönlü daraldı, kendisini ve saltanatını tehlikede gördü. Bundan dolayı O Hazreti zehirlemeği düşündü. Sonuçta bir miktar hurma istedi ve ondan birkaç tane yedi. Yirmi tane de bir tabağa koyarak onlardan zehirli bir ip geçirip hepsini zehirledi. Sonra hizmetçisine şöyle dedi:
              "Bu tabağı Musa b. Cafer'e götür ve de ki: Müminlerin emiri bu hurmalardan yedi, çok sevmesine rağmen sizi kendisine tercih edip bunları kendi eliyle seçerek size gönderdi ve sizi kendi hakkına yemin verdirip bunların hepsini meyletmenizi istedi."
              Harun şunu da sözüne ekledi: "Ondan bir şeyi bırakmasına veya bir başkasına ikram etmesine izin verme."
              Hizmetçi hurmaları İmam (a.s)'ın yanına götürerek Harun'un mesajını iletti. İmam (a.s) bir kürdan istedi ve sonra hurmaları alıp yemeğe başladı. Bu sırada Harun'un, altın ve mücevherlerle süslü ve çok sevdiği köpeği gelerek Hazretin karşısında durdu. Hazret zehirli bir hurmayı kürdanla götürüp köpeğin önüne attı. Köpek de hurmayı yer yemez yere düşüp havlamağa başladı. Zehrin şiddetiyle içi parçalandı. İmam (a.s) sonra hurmaların geri kalanını yedi ve hizmetçi tabağı Harun'a geri götürdü.
              Harun "Hepsini yedi mi?" diye sorunca, hizmetçi; "Evet" dedi.
              Harun: "O'nu ne halde gördün?" dedi.
              Hizmetçi: "Onda anormal bir durum görmedim" dedi.
              Harun, köpeğin bedeninin parçalandığı haberini alınca, çok mustarip oldu ve bu olayı çok büyük telakki ederek hizmetçiyi izhar etti. Sonra bir kılıçla deri bir sofranın da getirilmesini emretti. Hizmetçiye: "Ya zehirli hurma olayını söyle veya ölüme hazır ol" dedi.
              Hizmetçi cevaben şöyle dedi: "Ey müminlerin emiri! Hurmayı Musa b. Cafer'in yanına götürdüm, selamınızı ilettim ve karşısında durdum. O bir kürdan istedi, ben de O'na verdim. O kürdanı hurmalara tek tek saplayarak yiyordu. O sırada köpek içeri girdi ve Musa b. Cafer (a.s) de kürdanı bir hurmaya saplayarak köpeğin önüne attı ve geri kalan hurmaları da kendisi yedi. İşte olay bundan ibarettir."
              Harun dedi: "Musa b. Cafer'den bir yarar görmediğimiz gibi, hurmaları, zehiri ve köpeğimizi de elden verdik. Ona hiçbir hile kar etmiyor."
              Bu olaydan sonra İmam Kazım (a.s), vefatına üç gün kala vekili Musayyib'i istedi ve buyurdu:
              "Bu gece atam Resulullah (s.a.a)'in şehrine gideceğim. Babamdan bana geçen imametlik ahdini oğlum Ali Rıza'ya teslim etmeğe ve onu yerime geçirmeye ve gerekli şeyleri ona söylemeğe gidiyorum."
              Musayyib arzetti: "Kapıları nasıl açıp kapatmamı emrediyorsunuz, oysa zindanın kapılarını benimle birlikte bekçiler koruyor?"
              İmam (a.s) buyurdu: "Ey Musayyib! Senin, Allah ve bizim hakkımızdaki inancın zayıflamış mı?"
              "Hayır serverim!" diye cevap verince buyurdu: "Öyleyse sakin ol."
              Allah'ın beni güçlü kılması için duasını istedim; o da dua etti. Sonra buyurdu:
              "Ben Asif'in okuduğu "İsm-i A'zam" duasını okuyacağım. O, nasıl o dua ile Belkıs'in tahtını bir anda Hz. Süleyman'ın yanında hazır ettiyse, Allah da beni Medine'de oğlum Ali (Rıza) ile bir araya getirecektir."
              Musayyib diyor: O Hazret kalkarak bir dua okudu, derken namaz yerinde olmadığını gördüm. Bir müddet sonra döndü ve zinciri kendi eliyle ayağına geçirdi. Ben de yakinimi artıran bu nimete karşı şükretmek için secdeye kapandım.
              İmam (a.s) buyurdu: "Ey Musayyib! Kalk ve bil ki, ben üçüncü gün dünyadan ayrılacağım."
              Ben ağlayınca buyurdular: "Ağlama, benden sonra oğlum Ali (a.s) sizin İmamınızdır. Onun velayetine sarıl; onunla olduğun müddetçe asla sapmazsın."
              Ben de "Allah'a şükürler olsun" dedim. Üçüncü günün gecesi beni tekrar istedi ve buyurdu:
              "Söylediğim gibi ben dünyadan ayrılacağım, bir şerbet isteyip içtiğimde, bedenimin şiştiğini, karnımın büyüdüğünü ve rengimin değiştiğini görür görmez, o tağuta (Harun'a) haber ver. Bende bu haleti gördüğünde, sakın kimseye bir şey söyleme, ama vefat ettikten sonra söyleyebilirsin."
              Musayyib diyor: Ben beklemeğe başladım. İmam şerbet istedi, sonra da beni çağırdı ve buyurdu:
              "Ey Musayyib! Bu aşağılık adam (Sindi b. Şahik) bana gusül verip, kefenleyeceğini zannediyor, ama bu kesinlikle ameli olmayacak. Beni, Kureyş mezarlığına götürecekler. Beni toprağa verin; kabrin üzeri dört açık parmaktan yüksek olmasın ve kabrimin toprağından teberrük için almayın. Zira bizden her hangi birimizin kabrinin toprağını yemek, ceddim Hüseyin (a.s) hariç haramdır. Ama O'nun türbeti Şia ve dostlarımız için şifa kılınmıştır."
              Daha sonra İmam (a.s)'a çok benzer bir şahısın O hazretin yanında durduğunu gördüm. Ben İmam Rıza'yı çocukluğunda görmüştüm, O'ndan sormak istediğimde İmam: "Musayyib! Ben seni nehy etmedim mi?" diye seslendi.
              O Hazret dünyadan göçünceye kadar sabrettim ve yanımdaki şahıs da kayboldu. O zaman Harun'a haber verdim. Sindi b. Şahik ile geldiler. Vallahi kendi gözlerimle gördüm ki onlar İmam'a gusül verdiklerini zannediyorlardı. Oysa elleri O Hazretin bedenine yetişmiyordu; O'na kafur sürdüklerini ve O'nu kefenlediklerini zannediyorlardı. Halbuki O'na bir iş yapmadıklarını görüyordum. O şahsı (İmam Rıza'yı) gördüm ki, O'na gusül veriyor, hanut (kafur dökme) ve kefenleme işlerini yerine getiriyor ve onlara yardım ediyor gibi görünüyordu, ama onlar onu tanımıyorlardı. Bu işten kurtulduktan sonra bana şöyle buyurdu:
              "Ey Musayyib! Eğer O'nun hakkında şüphe ettiysen benim hakkımda şüphe etme. Ben babamdan sonra senin İmamın ve Allah'ın yeryüzündeki halifesi ve hüccetiyim. Ey Musayyib! Benim durumum Hz. Yusuf'un durumu gibidir ve bunlar da O hazretin kardeşleri gibidirler ki, onun karşısına geldiklerinde o hazret onları tanıdı ama onlar onu tanıyamadılar."
              Daha sonra İmam'ın cenazesini götürüp Kureyş kabristanlığında defnettiler ve kabri, buyurduğundan fazla yükseltmediler. Ama sonradan kabri yükseltip üzerinde kubbe yaptılar. (1)

              _________________
              1 - İsbat'ul-Hudat, c. 5, s. 514
              "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

              Yorum


                #52
                Ynt: İmam Musa Kazım’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                13. Hz. Mehdi (a.f)'den Haber

                Yunis b. Abdurrahman şöyle diyor:
                Hz. Musa b. Cafer (a.s)'dan; "Kâim siz misiniz?" diye sorduğumda şöyle buyurdular:
                "Ben de hak üzere kıyam edenim, fakat yeryüzünü zulümle dolduktan sonra adalet ile dolduracak olan Kâim benim beşinci göbekten olan oğlumdur. Onun, canından korktuğundan dolayı uzun bir gaybeti olacak, bu dönemde bazı gruplar dinden çıkacaklar, bazıları da payidar kalacaklar."
                Daha sonra buyurdu:
                "Ne mutlu bizim Şiilerimize. Onlar Kâim'in gaybeti döneminde bizim velayetimize sarılırlar, dostlukta ve düşmanlarımızdan yüz çevirmekte sabit kalırlar. Onlar bizdendirler ve biz de onlardanız. Onlar bizim imametimize razıdırlar ve biz de onların şiiliğine. O halde ne mutlu onlara. Allah'a andolsun ki, onlar kıyamet günü bizimle birlikte aynı derecede olacaklar."(1)

                _________________
                1 - Kemal'ud-Din ve Temam'un-Nimet, c. 1, s. 361, h. 5
                "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                Yorum


                  #53
                  Ynt: İmam Musa Kazım’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                  İmam Musa El kazım Aleyhisselam buyurmuştur:

                  Allah Tebareke ve Teala Muhammed'in(s.a.a) nurunu yarattı. Onun nuru bir nurdandır ki Allahu Teala o nuru kendi azamet ve celalet nurundan çıkarttı. O nur lahuti bir nurdur ki Lah'dan yani uluhiyetten (ilahlık makamı) aşikar oldu. O nur İmran ın oğlu Musa için Turi Sina da tecelli etti. Ne dağ yerinde kalabildi ne de Musa onu görmeye takat bulup ayakta durabildi. Sonunda kendisinden geçip baygın halde yere düştü. O nur Muhammed'in (s.a.a) nuruydu. Ve sonra Allahu Teala Muhammed'i (s.a.a) yaratmayı irade etti. O nuru iki kısma ayırdı. Birinci kısımdan Muhammed (s.a.a) diğer kısımdan Ali'yi (a.s) yarattı. O nurdan sadece Muhammed (s.a.a) ve Ali (a.s) yaratıldı. Allahu Teala o ikisini kendi eliyle yarattı. Sonra o ikisine, kendi nefsini, kendi nefsinden, kendi nefsi için üfürdü. Sonra onları mevcut suretleriy
                  le şekillendirdi. Onları kendi eminleri, yarattıklarına şahidi ve halifesi, yarattıkları üzerindeki gözü ve onlarla konuşan dili olarak karar kıldı. Kendi ilmini o ikisine verdi. Ve onlara beyanı öğretti. Gaybından haberdar etti. Birini kendi nefsi diğerini kendi ruhu olarak karar kıldı. Biri, diğeri olmadan asla kaim olmaz. O ikisinin zahiri beşeridir. Ama batinleri lahutidir. Mahlukat onları görebilsin diye nasuti heykellerde zuhur ettiler. İşareti Allahu Teala nın şu ayetidir. Ve giydirdik onlara giydiklerini. Onlar, alemlerdeki insanların rabbinin makamıdır. Bütün var olanları yaratanın hicabıdırlar. Onlarla yaratılışı başlattı. Ve onlarla bütün mülkü ve takdirleri sona erdirir. Sonra Muhammed'in (s.a.a) nurundan kızı Fatime'nin (s.a) nurunu iktibas etti.(çıkarttı) Nasıl ki Muhammed'in (s.a.a) nurunu kendi nurundan çıkarmıştı. Fatime'nin -(s.a) nurundan Hasan (a.s) ve Huseyn'in (a.s) nurunu çıkarttı. Aynı meşalelerden çıkan ışık gibi. Onlar nurlardan yaratıldılar. Sonra bir sırttan diğer sırta ve sülbden diğer sülbe ve rahimden diğer rahime yüce tabakalarda birbiri ardına intikal ettiler. Diğer yaratılanlarda olduğu necasete bulaşmadan, aşağılık su ve kokuşmuş nutfeden değil belki nurlar olarak tahir olan sülblerden pak olan rahimlere intikal ettiler. Çünkü onlar seçilmişlerin en seçkinidirler. Allahu Teala kendi nefsi için seçti onları ve ilminin hazinedarları etti. Mahlukatına tebliğci etti. Kendi nefsinin makamına (yerine) koydu. Çünkü O (Allahu Teala) asla görülmez, derkedilmez, keyfiyeti ve eyniyyeti (nasıllığı ve neredeliği) tanınmaz. Onlar Allah tan konuşur, Onu tebliğ ederler. Onun emrinde ve nehyinde tasarruf sahibidirler. Allahu Teala onlarla kudretini zuhur ettirir. Ayetleri ve mucizeleri onlardan sadr olur.(çıkar) Nefsini onlarla kullarına tanıttı. Ancak onlarla onun emrine itaat olunur. Onlar olmasaydı Allahu Teala tanınmazdı ve Rahmana nasıl ibadet edileceği bilinmezdi. Allahu Teala emrini istediği gibi istediği şeyde icra eder. Yaptığından asla sorgulanamaz, onlar (kullar) yaptıklarından sorguya çekileceklerdir. (Enbiya 23)
                  Kaynak: Tevilul Ayati Zahire sa:394

                  Allahumme salli ala Muhammed’in ve Al-i Muhammed ve accil ferecehum vel an ada ehum.

                  Yorum


                    #54
                    Ynt: İmam Musa Kazım’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                    [font=]İmam Musa El Kazım Aleyhisselam şöyle buyurdu: [/font]

                    [font=]Bizden sana bir hadis ulaşırsa ya da bize nispet verilirse batıldır deme onun zıddını bilsen dahi. Onu hangi hikmet, hangi sıfat, hangi sebep üzere dediğimizi sen bilmezsin.[/font]

                    Yorum


                      #55
                      Ynt: İmam Musa Kazım’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                      [quote author=alias link=topic=3548.msg163607#msg163607 date=1352299129]
                      [font=]İmam Musa El Kazım Aleyhisselam şöyle buyurdu: [/font]

                      [font=]Bizden sana bir hadis ulaşırsa ya da bize nispet verilirse batıldır deme onun zıddını bilsen dahi. Onu hangi hikmet, hangi sıfat, hangi sebep üzere dediğimizi sen bilmezsin.[/font]
                      [/quote]


                      bir çok meselenin çözümü bu hadiste.

                      Yorum


                        #56
                        Ynt: İmam Musa Kazım’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                        Üstadım F. Altan'a bu müthiş hikayeler sebebiyle teşekkür ediyorum. Rabbim ondan razı olsun ve onu Ehlibeytin şefaatiyle ödüllendirsin... Bu hikayeler Şia'nın nasıl bir Vahiy evinde yetişmiş İmamlara bağlı olduğunu ispatlamaktadır.

                        Elhamdulillah

                        Yorum

                        YUKARI ÇIK
                        Çalışıyor...
                        X