Bu büyük kıyam, gerçekleşmesinde temel bir fonksiyona sahip olan ilahî boyutlara sahip olduğu gibi, imam Hüseyn'in ashabının Emevi güçleri ile karşılaşmasını ifade eden askeri boyutları da vardır.Hakeza bu kıyam, gerçekleşmesine sebep olan ve bu kıyamdan alınan sonuçlarla ilgili siyasi boyutlara sahiptir.
Keza evrensel ve insani boyutları... Bu kıyamın insanların ruh ve düşüncesindeki etkileri...
Müslüman veya müslüman olmayan şahsiyetlerin bu kıyam hakkında görüşleri ve bu kıyamdan aldıkları dersler... Bunlar bu kıyamın çeşitli boyutlarından bir kaçıdır.
Yine bu kıyamda incelenmeğe değer muhtelif yönler vardır.
Örneğin:
1- Genel ilahi hareket silsilesinde Hüseynî kıyamın yeri.
2- Kufe halkının imam Hüseyin'i (a.s) davet etmesinin ardından onu yardımsız ve yalnız bırakması.
3- Hz. Hüseyin'in (a.s) ashabının tutum ve sözlerinin tahlili ve bunların dini, insani sosyal ve siyasi anlamlarının beyanı.
4- Hüseyin'in (a.s) ordusunun oluşumu.
5- Hüseynî kıyam hakkında günümüze kadar sözkonusu edilmiş soruların cevabı.
Örneğin: Acaba Hüseyin (a.s) muzaffer oldu mu? O'nun yüce hedefleri gerçekleşti mi? Niçin Hüseyin (a.s), ailesi ve hanımları da beraberinde götürdü? Acaba Hüseyin'in (a.s) bu hareketi insanın nefsini tehlikeye atması değil midir? Hz. Hüseyin (a.s) niçin kardeşi Hasan (a.s) gibi barışçı bir yolu seçmedi? Niçin Hüseyin (a.s) düşmanla karşılaştığında harikulade (keramete) şeylere başvurmadı?
6- Hz. Hüseyin'in ölüm, hayat, şehadet, hakimiyet ve feth hakkındaki görüşü.
7- Bu mukaddes kıyam karşısında gelecek nesillerin sorumluluğu. Başka bir tabirle bu kıyamın gelecek nesillere özellikle de müslümanlara verdiği mesaj.
Saydığımız bu boyut ve yönlerin hepsi veya çoğu alim, mütefekkir ve araştırmacıların ilgisini çekmiş ve bu hususlarda bir çok kitaplar yazılmış ve hutbeler irad edilmiştir.
Bu araştırmalar mezkur boyutları teferruatıyla ele almasa da kendi çapında önemli ve bu büyük insani ve İslami hareketin kültür hazinesi konumundadır.
Ama burada gaflet edilen, hakkıyla inayet gösterilmeyen, bir boyut daha vardır. Halbuki bu boyutun Hüseyni kıyamda önemli bir yeri insanlara verdiği dersler bağlamında da yüce bir makamı vardır.
Bu boyut, kıyamın ahlakî boyutudur. Bu kıyamın sahibi, yardımcıları ve tüm tabileri de tarih boyunca bununla tanınmış olmaları da netice olarak büyük bir olaydır.
İnkılabların seyrine genel bir bakış
Bu meselenin açıklığa kavuşması için geçmişte ve günümüzde vuku bulan inkılabların seyrine kısaca bakmak gerekir.
İnkılabların çoğu insani bir hedef taşımış ve kutsal bir takım değerleri yüceltmek istemiştir. Örneğin insanların zillet ve kulluktan kurtarılması, insanların zulüm ve baskıdan necata ermesi, cemaatın fesat ve bozulmaktan kurtarılması, ahlaki ve medeni gerilemeden korunması ve sosyal adalet, huzur dolu bir hayat, adil bir düzen, temiz bir yaşayış... Ama bütün bu değerler savaş esnasında unutulmuştur. Uğruna savaşılan adalet görmezlikten gelinmiştir. Tüm hukuk ve kanunlar ayaklar altına alınmıştır. Bütün bunlar, henüz doğru dürüst zafere dahi erilmeden ve tam olarak işbaşına geçilmeden vuku buluyor. Bu inkılablar kendi evlatlarına dahi en kötü muameleyi reva görmektedir. Nerde kaldı ki düşmanlara ve muhaliflerine... Buradan mezkur inkılabların rehberliğinin bozuk olduğu ve sapık bir kişilik taşıdığı anlaşılmaktadır. Böyle olunca da hedef ve vesileler ile amel ve sloganlar arasında derin bir uçurumun olduğu anlaşılmaktadır. Ne yazık ki bu, dünyadaki tüm beşeri inkılabların düçar olduğu bir özelliktir. Bunun aksi oldukça az ve de sınırlı ortamlarda görülmüştür.
Ama Hüseynî kıyam bu akımı değiştirmiştir. İnkılab hem hedeflerinde, hem de vesileye araçlarında temizlik ve istikametini korumuştur. Hem amelde, hem ilan ettiği hedefleri ile sağlam örnek olarak tarihe ışık tutmaktadır. Dost, düşman; üstün erdemleri sergilediğinde şüphe etmemektedir. Öyle ki en çetin dönemleri bu kıyamın en yüce değerleri sergilemiş bulunmaktadır.
Emevi-Kufe ordusunun rezalet ve pislikleri, Hüseynî kıyam'ın bu özelliğinin daha açık bir şekilde tecelli etmesine sebep olmuştur.
Keza evrensel ve insani boyutları... Bu kıyamın insanların ruh ve düşüncesindeki etkileri...
Müslüman veya müslüman olmayan şahsiyetlerin bu kıyam hakkında görüşleri ve bu kıyamdan aldıkları dersler... Bunlar bu kıyamın çeşitli boyutlarından bir kaçıdır.
Yine bu kıyamda incelenmeğe değer muhtelif yönler vardır.
Örneğin:
1- Genel ilahi hareket silsilesinde Hüseynî kıyamın yeri.
2- Kufe halkının imam Hüseyin'i (a.s) davet etmesinin ardından onu yardımsız ve yalnız bırakması.
3- Hz. Hüseyin'in (a.s) ashabının tutum ve sözlerinin tahlili ve bunların dini, insani sosyal ve siyasi anlamlarının beyanı.
4- Hüseyin'in (a.s) ordusunun oluşumu.
5- Hüseynî kıyam hakkında günümüze kadar sözkonusu edilmiş soruların cevabı.
Örneğin: Acaba Hüseyin (a.s) muzaffer oldu mu? O'nun yüce hedefleri gerçekleşti mi? Niçin Hüseyin (a.s), ailesi ve hanımları da beraberinde götürdü? Acaba Hüseyin'in (a.s) bu hareketi insanın nefsini tehlikeye atması değil midir? Hz. Hüseyin (a.s) niçin kardeşi Hasan (a.s) gibi barışçı bir yolu seçmedi? Niçin Hüseyin (a.s) düşmanla karşılaştığında harikulade (keramete) şeylere başvurmadı?
6- Hz. Hüseyin'in ölüm, hayat, şehadet, hakimiyet ve feth hakkındaki görüşü.
7- Bu mukaddes kıyam karşısında gelecek nesillerin sorumluluğu. Başka bir tabirle bu kıyamın gelecek nesillere özellikle de müslümanlara verdiği mesaj.
Saydığımız bu boyut ve yönlerin hepsi veya çoğu alim, mütefekkir ve araştırmacıların ilgisini çekmiş ve bu hususlarda bir çok kitaplar yazılmış ve hutbeler irad edilmiştir.
Bu araştırmalar mezkur boyutları teferruatıyla ele almasa da kendi çapında önemli ve bu büyük insani ve İslami hareketin kültür hazinesi konumundadır.
Ama burada gaflet edilen, hakkıyla inayet gösterilmeyen, bir boyut daha vardır. Halbuki bu boyutun Hüseyni kıyamda önemli bir yeri insanlara verdiği dersler bağlamında da yüce bir makamı vardır.
Bu boyut, kıyamın ahlakî boyutudur. Bu kıyamın sahibi, yardımcıları ve tüm tabileri de tarih boyunca bununla tanınmış olmaları da netice olarak büyük bir olaydır.
İnkılabların seyrine genel bir bakış
Bu meselenin açıklığa kavuşması için geçmişte ve günümüzde vuku bulan inkılabların seyrine kısaca bakmak gerekir.
İnkılabların çoğu insani bir hedef taşımış ve kutsal bir takım değerleri yüceltmek istemiştir. Örneğin insanların zillet ve kulluktan kurtarılması, insanların zulüm ve baskıdan necata ermesi, cemaatın fesat ve bozulmaktan kurtarılması, ahlaki ve medeni gerilemeden korunması ve sosyal adalet, huzur dolu bir hayat, adil bir düzen, temiz bir yaşayış... Ama bütün bu değerler savaş esnasında unutulmuştur. Uğruna savaşılan adalet görmezlikten gelinmiştir. Tüm hukuk ve kanunlar ayaklar altına alınmıştır. Bütün bunlar, henüz doğru dürüst zafere dahi erilmeden ve tam olarak işbaşına geçilmeden vuku buluyor. Bu inkılablar kendi evlatlarına dahi en kötü muameleyi reva görmektedir. Nerde kaldı ki düşmanlara ve muhaliflerine... Buradan mezkur inkılabların rehberliğinin bozuk olduğu ve sapık bir kişilik taşıdığı anlaşılmaktadır. Böyle olunca da hedef ve vesileler ile amel ve sloganlar arasında derin bir uçurumun olduğu anlaşılmaktadır. Ne yazık ki bu, dünyadaki tüm beşeri inkılabların düçar olduğu bir özelliktir. Bunun aksi oldukça az ve de sınırlı ortamlarda görülmüştür.
Ama Hüseynî kıyam bu akımı değiştirmiştir. İnkılab hem hedeflerinde, hem de vesileye araçlarında temizlik ve istikametini korumuştur. Hem amelde, hem ilan ettiği hedefleri ile sağlam örnek olarak tarihe ışık tutmaktadır. Dost, düşman; üstün erdemleri sergilediğinde şüphe etmemektedir. Öyle ki en çetin dönemleri bu kıyamın en yüce değerleri sergilemiş bulunmaktadır.
Emevi-Kufe ordusunun rezalet ve pislikleri, Hüseynî kıyam'ın bu özelliğinin daha açık bir şekilde tecelli etmesine sebep olmuştur.
Yorum