Mısır El- Ezher üniversitesinden mezun olan Şeyh Muhammed Mür-i Antaki Suriyeli Ehl-i Sünnet alimlerinden birisi idi. Derin ve geniş alışmalar neticesinde Şia mezhebini seçmiş ve Şia mektebine geçişini anlatan sağlam delil ve senetlere dayalı “Neden Şia oldum?” isminde bir kitap yazmıştır. Bu kitabında İmam Hüseyin’in türbetine secde etme hakkında Ehl-i Sünnet alimleri ile yapmış olduğu bir münazarayı nakletmiştir. Bizde o münazarayı burada zikretmeği uygun gördük.
Şeyh Muhammed Mur’i bir gün evinde iken, içlerinde öğrencilik yıllarından arkadaşlarının da bulunduğu bir grup Ehl-i Sünnet alimi onun evine gelirler. Aralarında şöyle bir münazara geçer.
-Alimler: Şialar, İmam Hüseyin türbetine secde etmektedirler işte bu sebepten dolayı onlar müşriktirler.
-Ş. Muhammed: Türbete secde etmek şirk değildir. Zira Şia’lar türbete Allah için secde ediyorlar türbet için değil. Eğer sizin düşüncenize göre Şia’lar secde toprak ve türbet için secde etmiş olsalar, o zaman sizler haklısınız. Ama onlar tam aksine sadece ve sadece tek mabutları olan yüce Allah için secde ediyor ve secde esnasında alınlarını Allah için toprağa bırakıyorlar.
Başka bir tabire göre, secdenin hakikati, toprak huzurunda değil de Allah huzurunda sonsuz bir şekilde eğilmektedir. Orda bulunanlardan Hamid isminde birisi şöyle dedi; Allah senden razı olsun çok güzel bir şekilde meseleyi açıklığa kavuşturup tahlil ettiniz, ama şunu merak ediyoruz, neden Şialar İmam Hüseyin’in türbetine secde etmede bu denli ısrar etmedeler. Neden başka bir şey değil de, sadece İmam Hüseyin’in türbeti?
- Ş. Muhammed: Bizim toprağa secde etmemizin sebebi bütün Müslümanların da kabullendiği Peygamber efendimizin hadisi şerifleridir ki, o Hazret şöyle buyuruyor; “yer benim için secde mekanı ve temiz karar kılındı.” İşte bu sebepten dolayı, bütün Müslümanların ittifakına göre halis toprağa secde etmek caizdir. Bunun için biz toprağa secde ediyoruz.
- Hamid Müslümanlar bu konuda nasıl görüş birliğine varmışlardır.
- Ş. Muhammed: Peygamber (s.a.a) Mekke’den Medine’ye hicret ettiğinde, ilk iş olarak orada bir Cami yaptırdı. Acaba bu Camide halı veya kilim var mıydı?
- Hamid: Hayır, halı veya kilim yoktu.
- Ş. Muhammed: Öyleyse, Peygamber ve Müslümanlar neye secde ediyorlardı.
- Hamid: Toprağa secde ediyorlardı.
- Ş Muhammed: Peygamber efendimizin vefatından sonra, Ebubekir, Ömer, Osman’ın hilafet dönemlerinde müslümanların namaz kıldıkları Camilerde halı veya kilim var mıydı? Ve o dönemin Müslümanları neye secde ediyorlardı?
- Hamid: Hayır onların da döneminde camilerde halı veya kilim yok idi, o dönemin de müslümanları zemine yani toprağa secde ediyorlardı.
- Ş. Muhammed: Öyleyse sizin itirafınıza göre peygamber bütün namazlarında toprağa secde ediyorlardı, aynı şekilde onun zamanındaki ve ondan sonraki Müslümanlarda toprağa secde ediyorlardı. İşte bu esasa göre toprağa secde etmek sahih ve caizdir.
- Hamid: Benim kafama takılan şudur; Şialar sadece ve sadece toprağa secde ediyorlar, hem de topraktan yaptıkları mühürleri ceplerinde taşıyor ve ona secde ediyorlar.
- Ş. Muhammed: Öncelikle şunu belirteyim ki, Şialar ister taş olsun isterse de toprak, yere secde etmeyi caiz görüyorlar.
İkinci olarak da , secde mekanının temiz ve pak olması gerekir. İşte bunun için necis yere veya necasetle karışmış toprağa secde etmek caiz değildir. İşte bu sebepten dolayı onlar kesinlikle temiz olduğuna kanaat getirdikleri topraktan mühür yapıyor ve onları yanlarında taşıyor ve namazda onlara secde ediyorlar.
- Hamid: Eğer Şia’nın maksadı toprağa secde etmek ise, öyleyse neden mühür yerine bir miktar toprağı yanlarında taşımıyorlar?
-Ş. Muhammed: Toprak taşımak elbisenin toz toprak olmasına sebep olur, işte bunun için Şialar o toprağı su ile karıştırıp onu çamur yapıp sonra da onu güzel bir şekilde mühür haline getirip kurutuyorlar ve neticede yine toprağa secde etmiş oluyorlar ve elbiselerinin toz toprak olmasını da bu vesileyle engellemiş oluyorlar.
- Hamid: Neden siz Şialar topraktan başka bir şeye secde etmiyorsunuz?
-Ş. Muhammed: Secdeden maksadın, Allah huzurunda sonsuz eğilme ve alçalma olduğunu belirtmiştik. Toprağa yapılan secde ister mühür halinde olsun, ister olmasın Allah huzurunda daha fazla hüzuya delalet eder. Zira toprak en değersiz şeydir ve biz en yüce azamız olan alnımızı secdeye giderken en değersiz şeyin üzerine bırakıyoruz. Bunda ki gaye ise, huşu ile Allah’a ibadet etmektir. İşte bundan dolayı, huşuya delalet olarak secde mekanının el ve ayaklardan aşağıda olmasının müstehap olduğu belirtilmiştir. Aynı şekilde secde de burnunun da toprağa temas etmesi müstehaptır. Bu da hüzu için müstehap edilmiştir. İşte bundan dolayı toprak parçasından yapılan mühre secde etmek diğer şeylere secde yapılmasından reva ve daha uygundur. Çünkü insan secde ederken, eğer alnını pahalı bir seccadeye, halıya, altına, gümüşe veya değerli olan herhangi bir eşyaya bırakırsa bu fiil onun hüzu ve huşusunu azaltır. Ve bu tür bir fiil kulun Allah huzurunda ki, küçüklüğüne delalet etmez.
-Hamid: Öyleyse Şia’ların secde ettiği mühürlerin üzerine yazılan kelimeler nelerdir?
-Ş. Muhammed: Birincisi, onların secde ettikleri mühürlerin tamamı yazılı değildir. İkinci olarak da onların bazılarına secde zikri yazılmış bazılarına “bu türbet Kerbela toprağından alınmıştır” diye yazılmıştır. İnsaflı olunuz! Bu tür yazılar, şirke sebep olur mu? Acaba bu yazılar, secde yapılması caiz olan mührü topraklıktan çıkarır mı?
-Hamid: Hayır, kesinlikle şirke sebep olmaz. Ve onu secdenin yapılması sahih olan o caizlikten de çıkarmaz. Ama yine de, kafamda bir soru var. O da şudur; Şia’ların bir çoğu, Kerbela türbetine secde etmekteler. Acaba, Kerbela toprağının ayrı bir özelliği mi var?
-Ş. Muhammed: Onun sırrı şundadır. Bizim rivayetlerimizde Ehl-i Beyt imamlarından şöyle naklolunmuştur; İmam Hüseyin’in türbetine yapılan secde diğer türbetlere yapılan secdeden daha faziletlidir. İmam Cafer Sadık (as.) şöyle buyuruyor; İmam Hüseyin’in türbetine yapılan secde yedi kat olan hicapları parçalar. [170] Yani, namazın makbul olmasına arş alemine yücelmesine sebep olur. Bunlardan anlaşılan şudur ki; diğer türbetlerde olmayan özellikler, İmam Hüseyin’in türbetinde mevcuttur.
-Hamid: Kılınan namaz, batıl dahi olsa İmam Hüseyin’in türbetine secde olunduğu için, o namaz makbul mu olur?
-Ş. Muhammed: Şia mezhebi şöyle diyor; Namazın sıhhat şartlarından olan bir şey, eğer yapılmaz ise, o namaz batıl olur. Ama bütün sıhhat şartlarına haiz olan bir namazı insan kılarsa bu namaz kabuldür ve İmam Hüseyin’in de türbetine namazda secde ederse, bu namazın sevabını çoğaltır.
-Hamid: Acaba Kerbela toprağı, Mekke ve Medine toprağından da üstün müdür ki, sizler diyorsunuz, O toprağa secde yapılarak, kılınan namaz diğer bütün topraklara secde yapılarak kılınan namazdan sevabı daha da fazladır?
-Ş. Muhammed: Allah’u Teala’nın böyle bir özelliği, Kerbela toprağına vermesinin ne sakıncası olabilir?
-Hamid: Mekke toprağı, Hz. Adem’den günümüze kadar Kabe mekanıdır. Medine toprağına da Peygamberimizin mübarek bedeni defin olunmuştur. Bunlara rağmen, değerleri Kerbela toprağından az mıdır? Bu şaşılacak şeydir! Acaba Hüseyin, ceddi Resulullah’tan daha mı üstündür?
-Ş. Muhammed: Hayır, kesinlikle. Eğer İmam Hüseyin’in azamet ve değeri varsa, bu Peygamberin makamının azamet ve değerinden doğmaktadır. Ama o toprağın üstünlük kazanmasının sırrı şudur; İmam Hüseyin, o topraklarda ceddinin dini uğruna şehit edildi. İmam Hüseyin’in makamı, risalet makamının bir cüzüdür. Zira İmam Hüseyin, yakınları, akrabaları, Ehl-i beyti ve yaranı ile birlikte oyuncak haline getirilen İslam dinini kurtarmak için kıyam edip ve bu uğurda kendisi ve yaranlarını feda ettiği için Allah’u Teala; O hazrete üç tane özellik bahşetmiştir.
1- Onun kabri kenarında yapılan dua, müstecap olur.
2- Ehl-i Beyt imamları onun soyundandır.
3- Onun türbetinde şifa vardır.
Acaba bu tür özelliklerin İmam Hüseyin’in türbetine verilmesinin bir sakıncası mı var? Acaba, Kerbela’nın türbetinin Medine türbetinden üstündür derken, akla İmam Hüseyin’in, Peygamberden üstün olduğu mu anlaşılmaktadır? Siz neden meseleyi anlamadan bize itiraz ediyorsunuz? Aslında mesele tam tersinedir. Onun için, İmam Hüseyin’in türbetine yapılan ihtiram, O hazretin kendine yapılan ihtiramdır ve O Hazrete yapılan ihtiram ve verilen değer Resulullah’a ve Allah’a yapılmış demektir.
Söz buraya gelince, orada bulunanlardan birisi ikna olmuş bir halle ayağa kalkarak, beni ve sözlerimi tasdik etti ve bana methiyelerde bulundu ve benden Şia kaynaklarını istedi ve şöyle dedi; Senin sözlerinin hepsi, yerinde olan sözlerdir. Ben Şia’ların Hüseyin’i, Peygamberden üstün gördüklerini zannediyordum. Ama gerçekleri şimdi öğrendim. Sizin güzel beyanat ve açıklamalarınıza teşekkür ederim. Şu andan itibaren, bende küçük bir Kerbela mührünü cebimde taşıyacak ve secde ederek namazımı kılacağım. [171]
Şeyh Muhammed Mur’i bir gün evinde iken, içlerinde öğrencilik yıllarından arkadaşlarının da bulunduğu bir grup Ehl-i Sünnet alimi onun evine gelirler. Aralarında şöyle bir münazara geçer.
-Alimler: Şialar, İmam Hüseyin türbetine secde etmektedirler işte bu sebepten dolayı onlar müşriktirler.
-Ş. Muhammed: Türbete secde etmek şirk değildir. Zira Şia’lar türbete Allah için secde ediyorlar türbet için değil. Eğer sizin düşüncenize göre Şia’lar secde toprak ve türbet için secde etmiş olsalar, o zaman sizler haklısınız. Ama onlar tam aksine sadece ve sadece tek mabutları olan yüce Allah için secde ediyor ve secde esnasında alınlarını Allah için toprağa bırakıyorlar.
Başka bir tabire göre, secdenin hakikati, toprak huzurunda değil de Allah huzurunda sonsuz bir şekilde eğilmektedir. Orda bulunanlardan Hamid isminde birisi şöyle dedi; Allah senden razı olsun çok güzel bir şekilde meseleyi açıklığa kavuşturup tahlil ettiniz, ama şunu merak ediyoruz, neden Şialar İmam Hüseyin’in türbetine secde etmede bu denli ısrar etmedeler. Neden başka bir şey değil de, sadece İmam Hüseyin’in türbeti?
- Ş. Muhammed: Bizim toprağa secde etmemizin sebebi bütün Müslümanların da kabullendiği Peygamber efendimizin hadisi şerifleridir ki, o Hazret şöyle buyuruyor; “yer benim için secde mekanı ve temiz karar kılındı.” İşte bu sebepten dolayı, bütün Müslümanların ittifakına göre halis toprağa secde etmek caizdir. Bunun için biz toprağa secde ediyoruz.
- Hamid Müslümanlar bu konuda nasıl görüş birliğine varmışlardır.
- Ş. Muhammed: Peygamber (s.a.a) Mekke’den Medine’ye hicret ettiğinde, ilk iş olarak orada bir Cami yaptırdı. Acaba bu Camide halı veya kilim var mıydı?
- Hamid: Hayır, halı veya kilim yoktu.
- Ş. Muhammed: Öyleyse, Peygamber ve Müslümanlar neye secde ediyorlardı.
- Hamid: Toprağa secde ediyorlardı.
- Ş Muhammed: Peygamber efendimizin vefatından sonra, Ebubekir, Ömer, Osman’ın hilafet dönemlerinde müslümanların namaz kıldıkları Camilerde halı veya kilim var mıydı? Ve o dönemin Müslümanları neye secde ediyorlardı?
- Hamid: Hayır onların da döneminde camilerde halı veya kilim yok idi, o dönemin de müslümanları zemine yani toprağa secde ediyorlardı.
- Ş. Muhammed: Öyleyse sizin itirafınıza göre peygamber bütün namazlarında toprağa secde ediyorlardı, aynı şekilde onun zamanındaki ve ondan sonraki Müslümanlarda toprağa secde ediyorlardı. İşte bu esasa göre toprağa secde etmek sahih ve caizdir.
- Hamid: Benim kafama takılan şudur; Şialar sadece ve sadece toprağa secde ediyorlar, hem de topraktan yaptıkları mühürleri ceplerinde taşıyor ve ona secde ediyorlar.
- Ş. Muhammed: Öncelikle şunu belirteyim ki, Şialar ister taş olsun isterse de toprak, yere secde etmeyi caiz görüyorlar.
İkinci olarak da , secde mekanının temiz ve pak olması gerekir. İşte bunun için necis yere veya necasetle karışmış toprağa secde etmek caiz değildir. İşte bu sebepten dolayı onlar kesinlikle temiz olduğuna kanaat getirdikleri topraktan mühür yapıyor ve onları yanlarında taşıyor ve namazda onlara secde ediyorlar.
- Hamid: Eğer Şia’nın maksadı toprağa secde etmek ise, öyleyse neden mühür yerine bir miktar toprağı yanlarında taşımıyorlar?
-Ş. Muhammed: Toprak taşımak elbisenin toz toprak olmasına sebep olur, işte bunun için Şialar o toprağı su ile karıştırıp onu çamur yapıp sonra da onu güzel bir şekilde mühür haline getirip kurutuyorlar ve neticede yine toprağa secde etmiş oluyorlar ve elbiselerinin toz toprak olmasını da bu vesileyle engellemiş oluyorlar.
- Hamid: Neden siz Şialar topraktan başka bir şeye secde etmiyorsunuz?
-Ş. Muhammed: Secdeden maksadın, Allah huzurunda sonsuz eğilme ve alçalma olduğunu belirtmiştik. Toprağa yapılan secde ister mühür halinde olsun, ister olmasın Allah huzurunda daha fazla hüzuya delalet eder. Zira toprak en değersiz şeydir ve biz en yüce azamız olan alnımızı secdeye giderken en değersiz şeyin üzerine bırakıyoruz. Bunda ki gaye ise, huşu ile Allah’a ibadet etmektir. İşte bundan dolayı, huşuya delalet olarak secde mekanının el ve ayaklardan aşağıda olmasının müstehap olduğu belirtilmiştir. Aynı şekilde secde de burnunun da toprağa temas etmesi müstehaptır. Bu da hüzu için müstehap edilmiştir. İşte bundan dolayı toprak parçasından yapılan mühre secde etmek diğer şeylere secde yapılmasından reva ve daha uygundur. Çünkü insan secde ederken, eğer alnını pahalı bir seccadeye, halıya, altına, gümüşe veya değerli olan herhangi bir eşyaya bırakırsa bu fiil onun hüzu ve huşusunu azaltır. Ve bu tür bir fiil kulun Allah huzurunda ki, küçüklüğüne delalet etmez.
-Hamid: Öyleyse Şia’ların secde ettiği mühürlerin üzerine yazılan kelimeler nelerdir?
-Ş. Muhammed: Birincisi, onların secde ettikleri mühürlerin tamamı yazılı değildir. İkinci olarak da onların bazılarına secde zikri yazılmış bazılarına “bu türbet Kerbela toprağından alınmıştır” diye yazılmıştır. İnsaflı olunuz! Bu tür yazılar, şirke sebep olur mu? Acaba bu yazılar, secde yapılması caiz olan mührü topraklıktan çıkarır mı?
-Hamid: Hayır, kesinlikle şirke sebep olmaz. Ve onu secdenin yapılması sahih olan o caizlikten de çıkarmaz. Ama yine de, kafamda bir soru var. O da şudur; Şia’ların bir çoğu, Kerbela türbetine secde etmekteler. Acaba, Kerbela toprağının ayrı bir özelliği mi var?
-Ş. Muhammed: Onun sırrı şundadır. Bizim rivayetlerimizde Ehl-i Beyt imamlarından şöyle naklolunmuştur; İmam Hüseyin’in türbetine yapılan secde diğer türbetlere yapılan secdeden daha faziletlidir. İmam Cafer Sadık (as.) şöyle buyuruyor; İmam Hüseyin’in türbetine yapılan secde yedi kat olan hicapları parçalar. [170] Yani, namazın makbul olmasına arş alemine yücelmesine sebep olur. Bunlardan anlaşılan şudur ki; diğer türbetlerde olmayan özellikler, İmam Hüseyin’in türbetinde mevcuttur.
-Hamid: Kılınan namaz, batıl dahi olsa İmam Hüseyin’in türbetine secde olunduğu için, o namaz makbul mu olur?
-Ş. Muhammed: Şia mezhebi şöyle diyor; Namazın sıhhat şartlarından olan bir şey, eğer yapılmaz ise, o namaz batıl olur. Ama bütün sıhhat şartlarına haiz olan bir namazı insan kılarsa bu namaz kabuldür ve İmam Hüseyin’in de türbetine namazda secde ederse, bu namazın sevabını çoğaltır.
-Hamid: Acaba Kerbela toprağı, Mekke ve Medine toprağından da üstün müdür ki, sizler diyorsunuz, O toprağa secde yapılarak, kılınan namaz diğer bütün topraklara secde yapılarak kılınan namazdan sevabı daha da fazladır?
-Ş. Muhammed: Allah’u Teala’nın böyle bir özelliği, Kerbela toprağına vermesinin ne sakıncası olabilir?
-Hamid: Mekke toprağı, Hz. Adem’den günümüze kadar Kabe mekanıdır. Medine toprağına da Peygamberimizin mübarek bedeni defin olunmuştur. Bunlara rağmen, değerleri Kerbela toprağından az mıdır? Bu şaşılacak şeydir! Acaba Hüseyin, ceddi Resulullah’tan daha mı üstündür?
-Ş. Muhammed: Hayır, kesinlikle. Eğer İmam Hüseyin’in azamet ve değeri varsa, bu Peygamberin makamının azamet ve değerinden doğmaktadır. Ama o toprağın üstünlük kazanmasının sırrı şudur; İmam Hüseyin, o topraklarda ceddinin dini uğruna şehit edildi. İmam Hüseyin’in makamı, risalet makamının bir cüzüdür. Zira İmam Hüseyin, yakınları, akrabaları, Ehl-i beyti ve yaranı ile birlikte oyuncak haline getirilen İslam dinini kurtarmak için kıyam edip ve bu uğurda kendisi ve yaranlarını feda ettiği için Allah’u Teala; O hazrete üç tane özellik bahşetmiştir.
1- Onun kabri kenarında yapılan dua, müstecap olur.
2- Ehl-i Beyt imamları onun soyundandır.
3- Onun türbetinde şifa vardır.
Acaba bu tür özelliklerin İmam Hüseyin’in türbetine verilmesinin bir sakıncası mı var? Acaba, Kerbela’nın türbetinin Medine türbetinden üstündür derken, akla İmam Hüseyin’in, Peygamberden üstün olduğu mu anlaşılmaktadır? Siz neden meseleyi anlamadan bize itiraz ediyorsunuz? Aslında mesele tam tersinedir. Onun için, İmam Hüseyin’in türbetine yapılan ihtiram, O hazretin kendine yapılan ihtiramdır ve O Hazrete yapılan ihtiram ve verilen değer Resulullah’a ve Allah’a yapılmış demektir.
Söz buraya gelince, orada bulunanlardan birisi ikna olmuş bir halle ayağa kalkarak, beni ve sözlerimi tasdik etti ve bana methiyelerde bulundu ve benden Şia kaynaklarını istedi ve şöyle dedi; Senin sözlerinin hepsi, yerinde olan sözlerdir. Ben Şia’ların Hüseyin’i, Peygamberden üstün gördüklerini zannediyordum. Ama gerçekleri şimdi öğrendim. Sizin güzel beyanat ve açıklamalarınıza teşekkür ederim. Şu andan itibaren, bende küçük bir Kerbela mührünü cebimde taşıyacak ve secde ederek namazımı kılacağım. [171]