
1371 yıl önce bu günler de, İmam Hüseyin aleyhi selam' ın elçisi Müslim bin Akil, Kufe'den 'İmam'a mektup yazarak durumu bildirdi:
Elçiler görüşmek için işte böyle peş peşe geliyor ve mektuplarını sunuyorlardı. Nitekim, İmam Hüseyin (as) onlara cevap olarak şöyle yazdı:
''Mü'min ve Müslümanlar topluluğuna: Ama sonra; anlattığınız ve belirttiğiniz şeyleri anladım. Çoğunuzun sözü şudur: 'Bizim başımızda imam ve önderimiz yoktur; bize gel! Ola ki Allah, senin vesilenle bizi hak ve hidayet üzere birleştirsin.'
Şimdi ben, ailem arasında güvendiğim kardeşim ve amcam oğlu Müslim bin Akil'i size gönderiyorum. Durum, vaziyet ve görüşlerinizi bana yazmasını emretmişim ona.
Eğer o, topluluğunuzun, aranızdaki akıl ve fazilet sahiplerinin görüşünün, elçilerinizin bana bildirdiğiyle ve mektuplarınızda okuduğumla aynı olduğunu yazarsa, ben de inşa'allah pek yakın bir zaman da size gelirim. Kendi canıma andolsun; Allah'ın Kitabı'na amel eden, adaleti uygulayan, hak ile samimi dindar olan ve Allah yolunda sakınan kimsenin dışında imam yoktur!
Vesselam.''
Sonra, Müslim bin Akil'i Kufe'ye gönderdi. Müslim bin Akil hareket ederek Kufe'ye vardı. Şia topluluk, Müslim'in etrafında toplandı ve ağlayarak İmam Hüseyin'in (as) mektubunu dinlediler. Sonunda on sekiz bin kişi "Hüseyin bin Ali" adına Müslim bin Akil'e biat etti.
Müslim bin Akil, İmam Hüseyin'e (as) şu mektubu yazdı:
…"Elçi, dostlarına yalan söylemez." Kufe halkından on sekiz bin kişi bana biat edip, ahitleştiler. Bu mektup eline ulaştığında hemen Kufe'ye gel! Bütün halk senin yanındadır ve Muaviyeoğulları'na tabi olmamaktadır.
Vesselam.
Bir rivayette de şöyle geçiyor:
Kufe halkından yirmi beş bin kişi Müslim bin Akil'e biat etmişti.
Diğer bir rivayete göre de bu sayı kırk bin kişi idi.
Yazar şöyle der: Müslim bin Akil, yazmış olduğu mektubu İmam Hüseyin'e (as) gönderdikten sonra da biat etme işinin devam ettiği ve böylece biat edenlerin yirmi beş bin kişiye ve sonra da kırk bin kişiye ulaştığı söylenebilir.
Taberi, kendi tarihinde şöyle yazıyor:
''Hüseyin'in, daha önce mektup yazarak yardım istediği Basra Şii'lerinden bir grubu, konu hakkında görüştü ve sonuçta bazıları Hüseyin'e katıldı ve şehit düştüler.''
Taberi daha sonra şöyle yazıyor:
Yezid, Numan b. Beşir'i Kufe valiliğinden azletti ve Kufe ile Basra valiliğini Ubeydullah bin Ziyad'a bıraktı ve ona bir mektup yazarak Müslim bin Akil'i yakalayıp öldürmesini emretti.
Müslim bin Akil, Ubeydullah bin Ziyad'ın Kufe'ye gelerek Şiileri takip etmeye başlaması üzerine kıyam etti. Kufe halkından Müslim bin Akil'e biat edenler, onu yalnız bırakmıştı. Şimdi, Müslim bin Akil, U. İbn Ziyad'ın ordusuna karşı tek başına savaşıyordu. Müslim bin Akil'e inen bir kılıç darbesi, onun üst dudağını parçalayıp ön dişlerini kırdı. Evlerin üstüne çıkan askerler, onu taş yağmuruna tuttu ve bir yandan da kamış bağlarını ateşle yakıp Müslim bin Akil'in üstüne attılar.
Sonunda, Muhammed b. Eş'as, "Ey Müslim, sen amandasın; kendini ölüme verme!" diye seslendi. Müslim, atılan taşlarla yaralanmış ve savaş gücünü yitirmişti. Bir duvara yaslanmış güçlükle nefes alıyordu. Muhammed b. Eş'as, Müslim'e yaklaşarak, "Ey Müslim, sen amandasın." dedi. Müslim, "Ben amanda mıyım?" diye sordu. Eş'as, "Evet." dedi. Onun ardından askerler de, "Sen güvencedesin." diye bağırdılar. Müslim, "Eğer bana aman vermeseydiniz size teslim olmazdım." dedi. Müslim'in bu sözü üzerine U. İbn Ziyad'ın askerleri onun etrafını sararak hemen silahını aldılar. Müslim bunu görünce, "Bu sizin ilk ihanetinizdir; hani aman vermiştiniz?" dedi. Sonra ümitsizce Muhammed İbn Eş'as tarafına dönerek şöyle dedi: "Vallahi, görüyorum ki bana verdiğin amandan acizsin! Bana bir iyilik yapar mısın? Hüseyin'e bir elçi gönder ve benden taraf ona bir mesaj ulaştır. Çünkü bugün-yarın Hüseyin çoluk-çocuğuyla size doğru hareket edecek; benim tüm endişem bu açıdandır. Göndereceğin elçin benden taraf Hüseyin'e şöyle desin:
Akil'in oğlu (Müslim), beni sana gönderdi ve kendisi de Kufe halkının elinde esirdir. Akşama sağ çıkacağı belli değil, her an öldürülebilir. Müslim diyor ki, Ehl-i Beyt ile birlikte geri dön! Kufe halkı seni aldatmasın. Baban, onların yüzünü görmemek için ölmeyi veya öldürülmeyi arzuluyordu. Bunlar, işte o insanlardır. Kufeliler sana ve bana yalan söylediler ve yalancının sözüne güven olmaz!"
Muhammed İbn Eş'as bunu yapacağına dair söz verip, "Vallahi bunu yapacak ve U. İbn Ziyad'a da, sana aman verdiğimi bildireceğim!" dedi.
Müslim bin Akil bu hal de U. İbn Ziyad'a götürüldü ve U. İbn Ziyad ile Müslim bin Akil arasında bir tartışma geçti. U. İbn Ziyad, "Andolsun canıma seni öldüreceğim!" dedi. Müslim bin Akil, "Öyle mi?" dedi. U. İbn Ziyad, "Evet; öyle." dedi. Müslim bin Akil, "O hal de müsaade et de akrabalarımdan birine vasiyette bulunayım." dedi. Sonra orada bulunanlara bakındı ve Ömer bin Saad'a hitap ederek dedi: "Ey Ömer! Seninle akrabayız. Benim senden bir isteğim var ve bu isteğimi yerine getirmelisin. Fakat bu bir sırdır."
Ömer, Müslim'in isteğini kabul etmeye yanaşmadı. Bunun üzerine U. İbn Ziyad, "Amcan oğlu Müslim'in isteğini geri çevirme!" dedi. Ömer kalkarak Müslim'le birlikte, U. İbn Ziyad'ın gördüğü bir köşeye çekildiler. Müslim, Ömer b. Saad'a şöyle vasiyet etti:
"Kufe'ye geldiğim günden bu yana yedi yüz dirhem borçlanmışım, benden taraf onu ödersin. Cenazemi, U. İbn Ziyad'dan alıp gömersin ve geri çevirmesi için birini Hüseyin'e gönderirsin. Çünkü ona bir mektup da, Kufe halkının onunla olduğunu yazmıştım ve o şimdi kesinlikle Kufe'ye doğru yola koyulmuştur."
Ömer bin Saad, Müslim'in söylediklerini U. İbn Ziyad'a bildirdi. U. İbn Ziyad, Ömer bin Saad'a dönerek şöyle dedi: "Emin kişi ihanet etmez; fakat bazen hain olan kimse emin sanılır!" Sonra, Müslim bin Akil'in valilik konağı üstüne çıkarılarak boynunun vurulmasını emretti. Müslim bin Akil, Muhammed İbn Eş'as tarafına hitaben şöyle dedi:
"Vallahi, eğer bana aman vermeseydin, asla teslim olmazdım! Şimdi senin amanına önem vermiyorlarsa kalk da kılıcınla beni savun!"
Müslim bin Akil, konağın merdivenlerinden çıkarılırken tekbir getirip Allah'tan bağışlanma diliyordu; Allah'ın meleklerine ve peygamberlerine selam ediyor ve şöyle diyordu:
"Allah'ım! Bizi aldatan, bize yalan söyleyen ve bize sırt çevirip yalnız bırakanlarla bizim aramızda sen hükmet!"
Müslim bin Akil, konağın üstüne çıkarılıp sokağa bakan bir yerde boynu vuruldu ve naaşı da başıyla birlikte yere atıldı.
U. İbn Ziyad'ın emriyle Hani bin Urve de pazara götürülüp orada boynu vuruldu. U. İbn Ziyad, daha sonra her ikisinin de başını bir mektupla birlikte Yezid'e gönderdi.
Yezid (la), Ubeydullah b. Ziyad'ın bu hizmeti karşısında ona şöyle yazdı:
"…Senden ancak bu beklenirdi. Akıllıca davrandın, yiğitçe ve cesur bir şekil de bu büyük işte ayak direttin; adımların sağlam ve sabit kaldı; yeterli ve doğru bir şekilde davrandın ve senin hakkındaki düşünce ve zannımı doğruladın…"
Yorum