Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Beytullah'da Sadece Ali (a.s) Dünyaya Gelmiştir

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Beytullah'da Sadece Ali (a.s) Dünyaya Gelmiştir


    Bismillahirrahmanirrahim

    Soru: Hz. Ali’nin Kâbe’de dünyaya geldiğine dair senedi sahih bir hadis var mıdır?

    Cevap: Hz. Ali’nin (a.s) Kâbe’de dünya gelişi mütevatir ve kesin bir tarihi gerçektir. Hz. Ali’den (a.s) başkasının Kâbe’nin içinde dünyaya gelmediği konusunda ittifak edilmiştir.

    Şeyh Müfid (r.a) konuyla ilgili şöyle yazıyor: “Hz. Emirülmüminin Ali (a.s) Recep ayının on üçünde Ammulfil senesinin otuzunda Mekke’de Beytullah’ın içinde dünyaya geldi. Ne Ali’den önce ne de ondan sonra kimseye o mübarek mekânda dünyaya gelme saadetine nail olamamıştır. Hz. Ali’nin (a.s) Kâbe’de dünyaya gelişi bir fazilet ve şereftir ki yüce Allah bunu sadece o hazrete mahsus kılmıştır.”

    (Şeyh Müfid: Ebi Abdillah Muhammed b. Numan Ekberi el-Bağdadi [ö.413 H] el-İrşad Fi Marifeti Hucecillahi Alel İbad c.1. s.5 Tahkik: Muessesetu Alilbeyt [a.s] Li Tahkiki’t-Turas. Yayıncı: Darul Müfid Lit-tibaeti Ven-Neşru ve Tavzii: Beyrut-İkinci Baskı 1414 H. 1993 M.)

    Ehlisünnet Kaynaklarında Hz. Ali’nin Kâbe’de Dünyaya Gelişi

    Hz. Ali’nin (a.s) Kâbe’de dünyaya gelişi Ehlisünnet açısından da inkar edilmez bir tarihi gerçektir. Hatta bazı Ehlisünnet âlimleri bu konunun mütevatir olduğunu iddia etmiştir. Onlardan bazıları şunlardır:

    1-Hâkimi Nişaburi (405.H)

    “Fatıma b. Esed’in Emirülmüminin Ali’yi (Kerremellahu vecheh) Kâbe’nin içinde dünyaya getirdiği konusunda tevatür haddinde hadisler nakledilmiştir.”

    (Nişaburi; Muhammed b. Ebu Abdullah el-Hâkim (Ö.405 H) el-Müstedreku Ale’s-Sahiheyn c.3. s.550. Tahkik: Mustafa Abdülkadir Ata. Yayıncı: Darul Kutubil İlmiyye-Beyrut-Birinci Baskı 1411:H-1990 M)

    Hâkim Nişaburi Tercümesi

    Zehebi bu konuyla ilgili olarak şöyle yazıyor: “Hâkim, büyük bir hafız ve aynı zamanda muhaddislerin öncüsüdür. Daru Kutni’nin onunla hoş bir münazarası vardır. O, güvenilir ve derin bilgi sahibidir. Tasnifatı ve eserleri 500 cilde ulaşmıştır.”

    (Zehebi; Şemsuddin Muhammed b. Ahmed b. Osman: Tezkiratul Havas c.3.s.2039-1040-Yayıncı: Darul Kutubil İlmiyye-Beyrut-Birinci Baskı)

    Suyuti şöyle yazıyor: “Hâkim, büyük hafız ve muhaddislerin öncüsüdür… O, kendi zamanında hadis ilminin öncüsü sayılırdı ve bu alanda ehil, güvenilir ve sağlam bir muhaddisti.”

    (Suyuti; Celaluddin Abdurrahman b. Ebibekr (ö.911.H) Tabakatul Huffaz c.1. s.410-411 Yayıncı: Darul Kutubil İlmiyye-Beyrut-Birinci Baskı 1403.H)


    Ebu İshak Şirazi Hâkim’i şu cümlelerle tanıtıyor: “Müstedrekus Sahiheyn, Tarihu Nişabur ve Fezailu’ş-Şafii adlı eserlerin sahibi ve Hâkim olarak tanınan Muhammed b. Abdullah b. Muhammed Nişaburi yüksek makam sahibi ve güvenilir bir fakih ve hafızdı. Küçük yaşlarında ilim tahsiline başlayan Hâkim iki kez Hicaz ve Irak’a yolculuk etti. Birçok kişiden rivayetler nakletmiştir… Beyhaki gibi büyük âlimler ondan ilim öğrendiler. Abdulgaffar şöyle diyor: Hâkim kendi zamanının hadis büyüklerindendi. Evi dürüstlük ve takva eviydi. Kendi döneminin büyüklerinden olan Ebubekr Sayği sürekli Hâkim’in yanındaydı, ravilerin Cerh ve Tadilinde (şerhi hallerinde) ona müracaat ederdi.”

    (Şirazi; İbrahim b. Ali b. Yusuf Ebu ishak (Ö.476.H) Tabakatul Fukaha c.1.s.222 Tahkik: Halil Mis- Yayıncı: Darul Kalem-Beyrut)

    İbni Halkan şöyle yazıyor: İbnul Beyy olarak meşhur olan Hâkim Nişaburi (ki yüz binden fazla hadis ezberdi) kendi zamanında hadis ilminin önde gelenlerindendi. Hadis ilminde eşsiz eserler telif etmiştir ki ondan önce kimse o eserlere denk bir eser yazamamıştır. O, arif ve derin bilgilere sahip bir âlimdi.”

    (İbni Halkan; Ebul Abbas Şemsuddin Ahmed b. Muhammed b. Ebibekr (ö.681.H) Vefeyatul Ayan ve Enba-uz-zaman c.4-s.280-Tahkik: İhsan Abbas-Yayıncı: Daru’s Sekafe-Lübnan)

    Ebul Feda "Tarih" adlı eserinde şöyle yazıyor: “455 H yılında Hâkim Nişaburi adıyla tanınan Muhammed b. Abdullah dünyadan göçtü. Hakim, hadis ilminde kendi zamanının öncülerdendi. Hadis dalında eşsiz eserler telif etmiştir ki hiç kimse onlara denk kitaplar yazamamıştır. Hadis öğrenmek için yolculuk ederdi. İki bine yakın üstadı olduğu nakledilmiştir. Çok sayıda kitap kaleme almıştır…”

    (Ebul Feda; İmaduddin İsmail b. Ali (Ö.732.H) el-Muhtasaru fi Ahbaril Beşer c.1.s.247)

    Hâkim Nişaburi’nin Ehlisünnet mezhebindeki ilmi makamını ve hadis dalındaki ihtisas ve güvenilirliğini dikkate aldığımızda şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki eğer Emirülmüminin Ali’nin (a.s) Kâbe’de dünyaya geldiği konusunda hadislerin tevatür derecesinde olduğunu itiraf etmesinin dışında hiçbir delil olmasaydı bile hak takipçileri için onun bu iddiası yeterli olurdu. Ancak biz yine de tekit ve konunun takviyesi için konuyla ilgili olarak Ehlisünnet âlimlerinden bazılarının da görüşlerini aktarmayı uygun görüyoruz.

    2-Şah Veliyullah Dehlevi (Ö.1176.H)

    Yazar “İzaletul Hifa An Hilafetil Hulefa” adlı eserinde Emirülmüminin Ali’nin menakıbında şöyle yazıyor: “Onun (Radiyallahu anh) menkıbelerinden biri de doğumunun Kâbe’nin içinde vuku bulmasıdır.”

    (Dehlevi, Muhaddis Hind lakabıyla bilinen Şah Veliyullah (Ö.1180.H) İzaletul Hifa An Hilafetil Hulefa c.4. Bab: Emma Me’suru Emirilmüminin ve İmamu Eşcaiin Esedullahil Galib Ali b. Ebi Talib (Radiyallahun Anh) Tashih ve Müracaat: Seyyid Cemaluddin Herevi)

    Dehlevi’nin Tercümesi

    Azim Abadi o ve kitabı hakkında şöyle yazıyor: “Yüce Şeyh Muhaddis Veliyullah Dehlevi, “İzletul Hifa An Hilafetil Hulefa” adlı eserde konuyu geniş bir şekilde işlemiştir ki onun söylediklerinden daha fazlasını söylemek de uygun olmaz. Bu eser şimdiye kadar benzeri yazılmayan ender kitaplardandır.”

    (Azim Abadi; Muhammed Şemsulhak (Ö.1329.H) Avnul Ma’bud Şerhu Sunen-i Ebi Davud c.12.s.253-Yayıncı: Darul Kutubil İlmiyye-Beyrut-İkinci Baskı 1995.M)
    Cemaluddin Kasimi, Dehlevi’den bir söz naklederken onu hep “imam, arif, büyük alim, allame” vb… isimlerle anmıştır.

    (Kasimi; Muhammed Cemaluddin (Ö.1332.H) Kavaidu’t-Tehdis Min Fununi Mustalehil Hadis c.1.s.239 ve c.1 s.323-Yayıncı: Darul Kutubil İlmiyye-Beyrut Birinci Baskı-1399H-1979.M)

    Hint topraklarının parlayan yıldızı Şah Veliyullah Dehlevi Hindi 1110 H. yılında dünyaya gelmiş ve 1176 yılında da Delhi de dünyadan göçmüştür. Bu şahıs son dönem âlimlerdendir ki ilim ve ameliyle meşhur olmuştu. Allah-u Teâlâ onun vesilesiyle, yetiştirdiği öğrenciler ve soyundan gelen erkek ve kadın ulema sayesinde Hint topraklarında hadis ilmini ihya etti ve o topraklar bu şahsın kitapları ve ilmiyle ayakta kaldı.

    (el-Kitani; Abdulhayy b. Abdulkebir (Ö.1383.H) Fihrisul Feharisi vel İsbat ve Mu’cemul Meacim vel Muselselat c.1.s.178 Tahkik: Dr. İhsan Abbas-Yayıncı: Darul Arabî el-İslami Beyrut/Lübnan-İkinci Baskı 1402.H,1982.M)

    3-Sıbt b. Cevzi (Ö.654 H)

    “Rivayet edilmiştir ki Fatıma b. Esed (s.a) hamile haliyle Beytullah’ı tavaf ediyordu. Doğum sancısı vücudunu kapladı, bunun üzerine Kabe’nin kapısı açıldı ve Fatıma Binti Esed Hz. Ali’yi (a.s) orada dünyaya getirdi.”

    (Sıbt b. Cevzi el-Hanefi; Şemsuddin Ebul Muzaffer Yusuf b. Fergali b. Abdullah el-Bağdadi, Tezkiratul Havas, s.20. Yayıncı: Muessesetu Ehlilbeyt-Beyrut-1401:H, 1981 M.)

    Sıbt Bin Cevzi’nin Tercümesi

    Şemsuddin Zehebi onun hakkında şöyle diyor: “Yusuf b. Fergali Hanefi, fıkıh ve tarih konusunda söz sahibi ve hitabet sanatında ise eşsiz bir âlimdi. Tarih ve biyografi ilminde allameydi. Kabileler arasında da son derece sevilen muteber bir şahsiyetti. Bir müddet Şebliye ve Bedriyye medreselerinde tedrisle uğraştı. O, erdem sahibi, bilgin ve nüktedan bir âlimdi. Devlet organlarında gördüğü yanlışlıklara karşı çıkardı. Herkesin takdirini kazanmış alçakgönüllü bir şahsiyetti.”

    (ez-Zehebi; Şemsuddin Muhammed b. Ahmed b. Osman b. Kaymaz, Tarihul İslam ve Vefeyatul Meşahiri vel A’lam c.48, s.183. Tahkik: Dr. Ömer Abdüsselam Tedmiri. Yayıncı: Darul Kitabil Arabî- Beyrut/Lübnan, Birinci Baskı 1407.H, 1987 M)


    Ebu Muhammed Yafii (Ö.68.H) Sıbt b. Cevzi hakkında şöyle yazar: “O, engin ilme sahip iyi bir hatipti. Biyografileri iyi bilirdi, Dimeşk’de (Şam) konuşmalar yapıp halkı aydınlatırdı. Konuşması çekici ve akıcı olduğu için halkın kahır çoğunluğu tarafından kabul görürdü…”

    (el-Yafii; Ebu Muhammed Abdullah b. Es’ad b. Ali b. Süleyman, Mir’atul Cinan ve İbretul Yakzan c.4, s.136, Yayıncı: Darul Kitabil İslami-Kahire 1413.H, 1993.M)

    Kutbuddin el-Yuneyni (Ö.726H) Sıbt b. Cevzi hakkında şöyle yazar: “Hitabette kendi zamanın eşsiz âlimlerindendi. Onu görenin kalbinde bir yumuşaklık oluşurdu. Konuşmasını dinleyenlerin gözlerinden yaşlar akardı. Halkın büyük çoğunluğu tarafından sevilirdi. Bazen bir mecliste az ve öz konuşmasıyla ya da okuduğu bir şiirle halkı ağlatırdı. Onun meclisine her zaman âlimler, emirler, vezirler ve kısacası her kesimden insanlar katılırdı. Meclisine katılıp da tövbe etmeden bir kimsenin çıktığı olmamıştır.”

    (el-Yuneyni; Kutbuddin Ebul Feth Musa b. Muhammed, Zeylu Mir’atiz-Zaman c.1, s.15)

    Yine el-Akri Hanbelî (Ö.1089H) İbni Cevzi hakkında şöyle yazıyor: “Sıbt b. Cevzi engin ilme sahip bir hatip ve tarihçiydi. Yedi yüzlü yıllarda Dimeşk’e gelerek halkı ilmi ve öğütleriyle aydınlattı. Konuşmaları ve nasihatleriyle halkın gönlünde taht kurdu… Eğer onun Mir’atu’z-Zaman adlı eserinden başka bir kitabı olmasaydı bile bu kitap şeref ona yeterdi.”

    (el-Akri Hanbelî; Abdulhayy b. Ahmed b. Muhammed, Şezeratu’z-Zeheb Fi Ahbari Min Zeheb c.5, s.266. Tahkik: Abdülkadir el-Ernuut, Mahmud el-Ernuut Yayıncı: Daru b. Kesir-Dimeşk (Şam) Birinci Baskı 1406.H)

    4-Mes’udi (Ö.346.H)

    Ali b. Hüseyin Mes’udi, Şafii mezhebinin meşhur edip ve tarihçisidir. Hz. Amirülmüminin Ali ‘anin (a.s) Kâbe’de dünyaya gelişi hakkında şöyle diyor: “Ali’nin doğum yeri Kâbe’dir.”

    (el-Mes’udi; Ebul Hasan Ali b. Hüseyin b. Ali (Ö.346.H) Murucu’z-Zeheb c.1, s.313)

    Mes’udi’nin Tercümesi

    “Yakut Himevi onu Allah Resulü’nün (s.a.a) meşhur sahabelerinden olan Abdullah b. Mes’ud’un torunlarından olduğunu iddia etmekte ve zamanının ediplerinden biri olarak kabul etmektedir.”

    (el-Himevi; Ebu Abdullah Yakut b. Abdullah er-Rumi (Ö.626.H), Mu’cemul Udeba ev İrşadul Erib İla Marifetil Edib, c.4, s.48, Hadis No:567, Yayıncı: Darul Kutubil İlmiyye Beyrut/Lübnan- Birinci Baskı 1411.H, 1991.M)

    Tacuddin Sebki Mes’udi’nin adını Şafii ulemasının listesinde zikretmiş ve onu tarihçi, fetva sahibi ve allame olarak nitelendirmiştir.
    Ali b. Hüseyin Mes’udi, tarihi bir eser olan Murucu’z-Zeheb ve dahası birçok kitabın da yazarıdır. Onun Abdullah b. Mes’ud’un evlatlarından olduğu nakledilmiştir. Aslen Bağdatlı olup bir müddet orada yaşamış ve daha sonraları da Mısır’a yerleşerek ömrünün çoğunu orada geçirmiştir. Ahbari olup, fetva sahibi ve bilgin bir şahsiyetti…

    (es-Sebki; Tacuddin b. Ali b. Abdulkâfi [Ö.771.H] Tabakatu’ş Şafiiyyetil Kubra c.3, s.456. Tahkik: Dr. Mahmud Muhammed Tanahi, Dr. Abdulfettah Muhammed el-Hulv. Yayıncı: Hicru’n Lit-tibaeti ven-Neşri ve Tevzii-1413.H, İkinci Baskı)

    Yine Âlimi Hanbelî onun hakkında şöyle yazar: “Ali. B. Hüseyin Mes’udi büyük tarihçilerden olup hadis toplamak için yolculuk eden en meşhur âlimlerdendir… birçok kitap telif etmiştir ancak eserlerinin arasında Murucu’z-Zeheb ve Ahbaru’z-Zaman diğer eselerinden daha meşhur ve değerli eserlerdir.”

    (el-Alimi: Muciruddin el-Hanbeli (Ö.927.H) el-Unsul Celil Bitarihil Kudsi vel Halil c.1.s.11. Tahkik: Adnan Yunus Abdülmecid Nubate. Yayıncı: Mektebetu Dendis-Omman 1420.H-1999.M)

    Akri İbni Mes’ud hakkında şöyle yazıyor: “O yıl (345.H) Murucu’z-Zeheb adlı eserin sahibi meşhur tarihçi Mes’udi dünyadan göçtü. Adı Ebul Hasan Ali b. Abil Hasan’dır. Çeşitli şehirlere yolculuk ederdi. Onun kadar tarihi araştıran bir alim yoktur. Usul-u Din ve diğer konularda kitaplar telif etmiştir.”

    (el-Akri Hanbeli: Abdulhayy b. Ahmed b. Muhammed (Ö.1089.H) Şezaratu’z-Zeheb Fi Ahbari Min Zeheb c.2.s.371. Tahkik: Abdülkadir er-Nauut Mahmud er-Nauut. Yayıncı: Daru b. Kesir-Dimeşk-Birinci Baskı-1406.H)

    5-Genci Şafii (Ö.658.H)

    Genci Şafii Kifayetu’t-Talib adlı eserinde şöyle diyor: “Emirülmümin Ali b. Ebi Talib Recep ayının on üçüncü günün Cuma gecesinde Ammulfil senesinden sonra otuzuncu yılda Beytullahil Haram’ın (Kabe) içinde dünyaya gelmiştir. Ne ondan önce ne de sonra kimse Beytullah’ın içinde dünyaya gelmemiştir. Bu faziletler Hz. Ali’ye mahsustur ki Allah-u Teala makamını tazim ve yüceltmek için ona bahşetmiştir.”

    (el-Genci Şafii: Ebu Abdillah Muhammed b. Yusuf b. Muhammed el-Kureşi-Kifayetu’t-Talib Fi Menakibi Ali b. Abi Talib s.407-el-Babu’s Sabii Fi Mevlidihi Aleyhisselam. Yayıncı: Daru İhyai Turasi Ehlilbeyt (a.s)-Tahran, İkinci Baskı, 1404.H.K, 1362.H.Ş)

    Genci Şafii’nin Tercümesi

    İbni Halkan şöyle yazıyor:[/b] “Muhammed b. Yusuf Genci … Dimeşk’de yaşıyordu. Hadis ilmine önem verirdi, hadis ilmini öğrenmek için üstatları iyi dinlerdi ve ilim tahsili için çok yolculuk ederdi. O, öncü ve muhaddisti.”

    (es-Safedi; Selahuddin Halil b. Ebik (Ö.764.H) el-Vafi Bil-vefayat, c.5, s.148, Tahkik: Ahmed er-Nauut ve Turki Mustafa. Yayıncı: Daru İhiyai’t-Turas-Beyrut-1420.H,2000.M)

    el-Yunini de onu şöyle tanımlıyor: “Muhammed b. Yusuf Genci, bilgin ve edip bir alimdi. Çok fazla şiirler yazıp okurdu.”

    (el-Yunini; Kutbuddin Ebul Feth Musa b. Muhammed (Ö.726.H) Zeylu Mir’ati’z-Zaman c.1,s.148)

    Hacı Halife onu “Şeyhul Huffaz” olarak tanıtmaktadır: “ Şeyh ve Hafız’ın (ki ezberinde yüz binden fazla hadis olan şahsiyettir) Kifayetu’t-Talib” Ali b. Ebi Talib menkıbeleri hakkındadır.”

    (Hacı Halife; Mustafa b. Abdullah el-Kosntantiniye er-Rumi el-Hanefi (Ö.1067.H) Keşfu’z-Zunun An Esamil Kutubi vel Funun c.2,s.1497, Yayıncı: Darul Kutubil İlmiyye-Beyrut-1413.H,1992.M)

    6-İbni Sabbağ el-Maliki (Ö.855.H)

    İbni Sabbağ Maliki “Fusulul Muhimme” adlı eserinde şöyle yazar: “Ali (aleyhisselam), Şehrullah’ın yani recep aynının on üçü Cuma gününde Ammul Fil yılınının otuzunda ve hicretten 23 yıl önce Mekke-i Müşerrefe’de Beytullah’ın (Kabe) içinde dünyaya geldi… ondan önce kimse Mekke’de dünyaya gelmemiştir. Bu bir fazilettir ki Allah-u Teala bu fazileti hazretin makamını tazim ve yüceletmek için ona mahsus kılmıştır.”
    (ibni Sabbağ; Ali b. Muhammed b. Ahmed el-Maliki el-Mekki (Ö.855.H) el-Fusulul Muhimmeti Fi Marifeti Eimme c.1, s.171, Tahkik: Sami el-Gurayri, Yayıncı: Darul Hadis Lit-Tibaeti Ven-Neşri-Qom, Birinci Baskı, 1422.H)

    İbni Sabbağ’ın Tercümesi

    Allame Kunduzi “Yenabiul Mevedde” adlı eserinin mukaddimesinde ondan bir söz nakletmeden önce onu “fakih ve muhaddis” gibi sıfatlarla övüyor.

    (el-Kunduzi el-Hanefi; Şeyh Süleyman b. İbrahim (Ö.1294.H), Yenabiul Meveddeti Li Zevil Kurba c.3,s.348, Tahkik: Seyyid Ali Cemal Eşref el-Hüseyni, Yayıncıarul Usveti Lit-tibaeti ven-Neşri, Birinci Baskı 1416.H)


    İbni Sabbağ’ın öğrencilerinden olan Sahavi üstadını şu cümlelerle tarif ediyor: “Ali b.Muhammed b. Ahmed… aslen Gazzelidir. Maliki mezhebinden olup İbni Sabbağ adıyla ün kazanmıştır. Mekke’de serpilip yetişti. Kuran’ın hafızıydı ve İbni Malik’in fıkhı hakkında bir risale yazmış ve Şerifu’r Rahman Fasi ve… sunumuştur… Fusululu Muhimme Fi Marifetil Eimme gibi birçok eserlere imza atmıştır.

    (Sahavi; Şemsuddin Muhammed b. Abdurrahman (Ö.902.H) Ez-Zav’u Lil-Lami Li Ehlil Kurani’t-Tasii c.5, s.283, Yayıncı: Menşurat Daru Mekke el-Hayat/Beyrut)

    İsmail Paşa İbni Sabbağ hakkında şöyle diyor: “İbni Sabbağ; Ali b. Muhammed… Maliki mezhebindedir. Mekke’ye bağlı Sefakasi yöresindendir. 855 H. Yılında dünyadan göçmüştür. “el-İberu Fimen Sefihe’n-Nazar” ve “el-Fusulul Muhimme Fi Marifetil Eimme” adlı kitaplar onun teliflerindendir.

    (el-Bağdadi; İsmail Paşa (Ö.1339.H) Hediyyetul Arifin Esmaul Muellifin ve Asarul Musannifin c.5, s.732, Yayıncı: Darul Kutubil İlmiyye-Beyrut,1413.H, 1992.M)

    7-Halebî (Ö.1044.H)

    Ali b. Burhanuddin Halebî: meşhur Sirei Halebi adlı eserin sahibidir. Uzun bir bahisten sonra Ali’nin (aleyhisselam) doğumunun Kabe’nin içinde gerçekleştiğine deliller ikame etmiş ve şöyle demiştir: “Çünkü o hazret Kabe’nin içinde dünyaya geldi ve o zamanlar Resulullah (s.a.a) 30 yaşındaydı.”

    (el-Halebî; Ali b. Burhanuddin (Ö.1044.H) es-Siretul Halebiyye Fi Siretil Emini vel-Me’mun c.1,s.226, Yayıncı, Darul Marife-Beyrut,1400.H)

    Şimdiye kadar özetle okuduklarınız hadis ve ilim erbablarından kesitlerdi. Konuyla ilgili daha geniş bilgiye sahip olmak için şaheser olan değerli el-Gadir kitabının c.6 ve Şerhu İhkakil Hak c.17’ne müracaat edilebilir.

    Acaba Hekim b. Hazam Kabe’nin içinde mi dünyaya gelmiştir?

    Gerek Şia itikadına göre gerekse İbni Sabbağ Maliki ve Genci Şafii gibi birçok Ehlisünnet ulemasına göre Emirülmüminin Ali’den (a.s) başka hiç kimse Mekke’nin içinde dünyaya gelmemiştir. Bu büyük fazilet sadece Hz. Ali’nin (a.s) yüce şahsiyetine münhasırdır. Ne ondan önce ne de sonra kimde o kutsal mekanda dünyaya gelme şerefine nail olmamıştır. Ancak ne yazık ki tarihin tahrifçileri ve Emirülmüminin Ali’nin (a.s) düşmanları hazrete ait bu özel fazileti onun diğer faziletleri gibi ya temelden inkar etmişlerdir ya da başkalarını da hazretin sıfatlarına ortak kılmışlardır.
    Peygamberin (s.a.a) Ehlibeyt’ine mahsus olan faziletlerinden tahrife uğramayan ve çeşitli tevillerle başka manalar yüklenmeyen faziletlerin pek az olduğunu iddia edersek abartmış sayılmayız. Tahrifçilerin tahrifinden nasibini alan faziletlerden biri de Hz. Ali’nin (a.s) Kabe’nin içinde dünyaya geldiğidir, hatta ne hazretten önce ne de sonra kimsenin orada dünyaya gelmediği nakledilmiştir. Bu nakil ve iddialara rağmen bazı garezciler Hekim b. Hezam’ın da Kabe’nin içinde dünyaya geldiğini ileri sürmüşlerdir. Bu görüşü ilk iddia eden kimse Zübeyr b. Bukar’dır. (Ö.256.H) Ne Zübeyr b. Bukar’dan önce ne de sonra hiçbir Ehlisünnet alimi bu görüşü ne savunmuştur ne de bir kitapta nakletmiştir.
    Zübeyr, “Cemheretu Nesebi Kureyş” adlı eserde şöyle yazıyor: “Hekim b. Hezam’ın annesi Kureyşli kadınlarla birlikte Kabe’ye girdi. O karnında Hekim b. Hezam’ı taşıyordu, ansızın doğum sancısı vücudunu sardı ve karnındaki çocuğunu Kabe’de dünyaya getirdi.”

    (ez-Zübeyr b. Bukar b. Abdullah (Ö.256.H) Cemheretu Nesebi Kureyş ve Ahbaruha c.1,s.77)

    Zübeyr b. Bukar bu rivayeti Mus’ab b. Osman b. Mus’ab b. Urve b. Zübeyr b. el-Avam’dan nakletmektedir ki hadis birkaç açıdan gevşektir;
    1-Mus’ab b. Osman meçhuldür ve hiçbir rical kitabında adı geçmemiştir.
    2-Rivayet mürseldir; çünkü Mus’ab b. Osman bu olaydan onlarca yıl sonra dünyaya gelmiştir. Olaydan çok sonralar dünyaya gelen biri böyle bir haberi nasıl nakledebilir?
    3-Bu rivayet Zübeyr Hanedanı’nın özellikle de Zübeyr’in uydurduğu tutarsız bir iddiadır. Çünkü Zübeyr Hanedanı, Ehlibeyt’e (a.s) olan düşmanlığından dolayı onlarca efsane uydurmuştur ki o efsanelerden biri de Hekim b. Hezam’ın Kabe’de dünyaya gelme efsanesidir. Bu efsane de Emirülmüminin Hz. Ali’ye (a.s) özgü faziletleri örtbas etmek ve hazretin Kabe’de dünyaya gelişini sıradan bir olay gibi göstermek için uydurulmuştur.
    Diğer taraftan Hekim b. Hezam ile Zübeyr Hanedanı amca çocuklarıydılar; çünkü Hekim b. Hezam b. Huveylid b. Esed b. Abduluzza ve Zübeyr Hanedanı Esed b. Abduluzza’ya yetişmektedirler. Zübeyr Hanedanı’nın kendi amca çocukları hakkında böyle bir fazilet efsanesini uydurmaları da muhetemeldir.

    “Rabbinizden mağfiret dileyin ve O’na tevbe edin ki, belli bir süreye kadar sizi güzelce geçindirsin ve her fazilet sahibine faziletinin karşılığını versin.” Hud-13




YUKARI ÇIK
Çalışıyor...
X